Ýslam Devletler Hukuku
Pages: 1
Esirler ve darulharbe girenler By: sumeyye Date: 18 Þubat 2011, 13:01:47
Esirler Ve Darulharbe Girenlerin Sözlerinden Eman Sayýlan Ve Sayýlmayanlar

 

775- Müslümanlardan bir grup düþmanýn ilk barýþ temsil­cisiyle karþýlaþýp "Biz halifenin elçileriyiz" deseler ve halifenin mektubuna benzer bir mektup gösterseler ve böylece müþrik­leri aldatsalar, bunun üzerine müþrikler onlara "girin" deseler ve onlar da darulharbe girseler, orada kaldýklarý sürece düþ­mandan kimseyi öldürmeleri ve mallarýndan birþey almalarý caiz olmaz.

Çünkü bu tavýrlarý ve gösterdikleri þey gerçek ise, darulharpte düþman ta­rafýndan eman altýnda sayýlýrlar. Dolayýsýyle darulharpteki düþman da onlardan eman içinde olur. Darulharbin halkýna ve malýna dokunamazlar. Darulharbe giden elçiler için de durum aynýdýr.

776- Kendilerini bu tavýr içinde gösterdiklerinde de durum aynýdýr.

Çünkü dýþarýdan gelenlerin içlerinde gizlediklerine vakýf olmalarý müm­kün deðildir. Hileden sakýnmak için hüküm ancak zahire göre verilir. Çünkü daha önce de belirttiðimiz gibi eman iþi ciddi olup onun için bir sebep bile eman için yeterlidir.

Takýndýklarý tavýr onlarýn eman istemeleri mesabesinde kabul edilir. Eman isteyip onlar da eman verdiklerinde bu emana riayet etmeleri gere­kir. Eman istediklerini gösteren delil ortaya çýktýðýnda da durum aynýdýr.

777- Onlarý gizlice vurmak niyyetinde olduklarý halde "Ti­caret için geldik" dediklerinde de durum aynýdýr.

Çünkü gerçekten göründükleri gibi tüccar iseler, darulharp ehline hiyanet etmeleri helal olmaz. Tüccar tavrýný takýndýklarýnda da durum aynýdýr.

778- Darulharp içinde onlarla karþýlaþmalarý halinde de durum aynýdýr. Ancak karþýlaþmadan önce aldýklarý þeyler on­larýn olur. Ama ondan sonra bir þey almaya kalkýþmalarý helal olmaz.

Çünkü takýndýklarý tavýr sebebiyle onlarý serbest býrakmalarý kendilerine eman vermeleri mesabesindedir. Bu da ondan sonra düþmanýn malýna ve canýna zarar vermelerini haram kýlmaktadýr. Ancak ondan önce aldýklarýndan birþey geri vermeleri gerekmez.

779- Bunlar Rumlar kýlýðýna girip kendilerini onlara ben-zetseler ve düþman "Kimsiniz?" dediðinde, "Biz darulîslamda eman ile oturan Rumlarýz" deseler ve darul-harpte bilinen Rumlardan birine kendilerini nisbet etseler veya kimseye ken­dilerini nisbet etmeseler, bunun üzerine düþman onlarý serbest býraksa, düþmandan güçlerinin yettiðini öldürmekte ve mallarý almakta serbesttirler.

Çünkü takýndýklarý tavýr ve söyledikleri doðru ise onlarla darulharp ehli arasýnda zaten eman yoktur. Çünkü iki taraf birbirinin canýna veya malýna el ko­yup ele geçirse, arada eman olmadýðý için onun olur. Aldýðý þeyler veya kiþiler elinde iken alan kiþi müslüman olursa o þeyler veya kiþiler onun olur. Onlarý serbest býrakmalarýnýn sebebi, þeklen veya manen eman istemeleri deðil sadece kendilerinden olmalarýdýr. Çünkü rumlardanýz veya sizlerdeniz sözünün anlamý aynýdýr. (Müslümanlarla deðil, Rumlarla anlaþmýþ olmaktadýrlar).

780- Yine kendilerinin zimmîlerden olduðunu ve müslü-manlarla olan anlaþmayý bozarak geldiklerini söyleseler ve düþ­man da giriþlerine izin verse, durum aynýdýr. Bununla önceki arasýnda fark yoktur.

Çünkü kendilerinden kabul ederek ve ayný yurdun vatandaþý sayarak ser­best býraktýlar. Zaten insanýn kendi yurdunda eman istemesi sözkonusu deðildir.

el-Mütehassýr fý'1-Cenneti lakabýyla bilmen Abdullah b. Üneys'[21] ha­disi buna delalet etmektedir. Süfyan bin Abdullah'a "Sana yardýmcý olmak, beraberinde bulunmak ve sayýca çoðalmak için geldim" demiþ ve sonra öldürmüþtür. Bu da gösteriyorki böyle bir þey eman olmaz.

el-Mütehassýr olayýný önce açýklamýþtýk.

Rasulullahm þu buyruðu da bunu açýklamaktadýr: "Rasul ve Nebi­lerden sonra dünyada çalýþanlarýn en hayýrlýsý mütehassýrlardýr.

Yani dünyada daha sonra cennette üzerine dayanacaklarý ve üstün derece­lere ulaþacaklarý iyi ameller iþleyenlerdir. Týpký dünyada bir insanýn bir asaya dayanmasý ve koltuk deðneðinin olmasý gibi.

781- Düþman, elinde olan bir grup esir müslümaný serbest býraksalar, bunlarýn düþmandan dilediklerini öldürmesinde, mallarýný almalarýnda ve güçleri yetiyorsa darulislama kaçýrýp götürmelerinde bir sakýnca görmüyorum.

Çünkü serbest býrakýlmadan önce onlarýn elinde makhur ve maðlub idiler. Bu durumda iken neye güç yetirmiþlerse, onu ele geçirmeye serbest idiler. Sah verildikten sonra da durum aynýdýr. Zaten, eman isteðinde bulunduklarýný ifade eden birþey de yapmadýlar. Serbest býrakmalarý da eman vermek suretiyle deðil, iltifat etmemek ve ilgi göstermemek suretiyle olmuþtur.

782- Yine onlara "Size eman verdik, dilediðiniz yere gidin" derlerse, esirler de birþey söylemezse, durum aynýdýr.

Çünkü herhangi birþeye zarar vermelerini haram kýlan þey þeklen veya manen verilen emandýr. Ancak bu eman ile düþmanýn can ve malýna zarar vere­mezler. Bu eman da verilmiþ deðildir. Kendilerinin baðlanmadýklarý bir þeyde düþmanýn sözü onlarý baðlamaz.

783- Ama bunlar darulîslamdan gelmiþ ve darulharp sa­hipleri onlara "girin, eman altýndasýnýz" demiþlerse, durum farklý olur.

Çünkü bu durumda kendi istekleriyle eman isteyerek geldiler. Düþman kuvvetle vurabileceði bir durumda iken karþýsýna çýktýklarýnda onlara birþey yapmadýðýna göre, kendilerine eman verdik demeseler bile, eman vermiþ gibi­dirler. Esirler ise darulharpte istekleriyle deðil, esir olarak bulundular. Emanýn olabilmesi için ona söz veya fiille bir þeyin delalet etmesi lazýmdýr.

784- Onlardan bir grup esirlerle karþýlaþýp "siz kimsiniz" der ve esirler "Biz tüccar kiþileriz, arkadaþlarýnýzýn verdikleri eman ile girdik" veya "Biz devlet baþkanýnýn elçileriyiz" dese­ler ,ondan sonra düþmandan kimseyi öldürmeleri doðru olmaz."

Çünkü eman istediklerini gösteren bir tavýr ortaya koydular. Burada onla­rýn eman Ýstemesi kabul edilir. Ondan sonra darulharp ehline hýyanet etmeleri doðru olmaz.

Ama darulharpli onlara saldýrýrsa durum deðiþir.

785- Düþman onlarýn esir olduklarýný anlayýp yakaladýktan sonra esirler kaçýp kurtulursa, düþmanýn malýný almalarý ve öldürmeleri helal olur.

Çünkü düþmanýn yaptýðý ile eman hükmü ortadan kalkmýþ olur. Nitekim eman altýnda olan kiþilere düþmanýn devlet baþkaný hainlik edip ve hapsedip mallarýný aldýktan sonra onlar kaçýp kurtulurlarsa düþmanlarý öldürmeleri ve mallarýný almalarý helal olur. Çünkü düþman devlet baþkanýnýn yaptýðý antlaþ­mayý bozmuþ sayýlýr. ■

786- Ayný þekilde düþman devlet baþkanýnýn bilgisi veya emri ile biri onlara böyle davranýr ve devlet baþkaný da onu alý­koymazsa, netice aynýdýr. Çünkü beyinsiz (sefih) yasaklanma-dýkça, kendisine emredilmiþ sayýlýr. Ama devlet baþkanlarýnýn veya düþman toplumun bilgisi dýþýnda bunu yaparsa, bu beyin­sizin yaptýðý sebebiyle eman altýndaki kiþilerin halkýn can ve malla-rýni helal saymalarý doðru deðildir. Çünkü sýradan birinin böyle yapmasý düþman ile kendileri arasýndaki anlaþmayý bozmaz. Çünkü bu kiþi antlaþmayý bozma yetkisine sahip deðildir. Yaptýðý sadece onlara bir haksýzlýktýr. Güç ve imkanlarý varsa kendilerine yaptý­ðýnýn aynýsýný onlara yapmalarý veya aldýðýnýn kendisini yahut benzerini ondan almalarý caizdir. Onun dýþýnda kendisine birþey yapmalarý helal olmaz. Çünkü zalime zulüm edilmez. Sadece ona yaptýðýnýn cezasý verilir.

787- Esirler yakalandýklarýnda "Biz sizdeniz" deseler ve on­lar da serbest býraksalardý, esirlerin düþmaný öldürmesi ve mallarýný almasý helâl olurdu.

Çünkü takýndýklarý tavýr, eman isteme tavrý deðildir.

788- Yine darulharpte Ýslama girmiþlerse bütün söyledikle­rimizde durumlarý esirlerin durumlarý gibidir.

Çünkü darulharpte bulunmalarý eman ile olmamýþtýr.

789- Düþmanýn karþýlaþtýðý müslümanlar, düþmana "Biz Burcan halkýndanýz, Ýslam ülkesinden eman ile geldik. Barýþ temsilcilerinizden biri, ülkemize gidebilmemiz için bize eman verdi" deseler ve onlar da serbest býraksalar, ondan sonra düþ­mandan kimseye zarar vermeleri helal olmaz.

Burcan Hazar bölgelerinden biridir. Halkýyla Rumlar arasýnda açýk bir düþmanlýk vardýr. Eman olmaksýzýn birbirlerinin ülkesine girmeleri imkansýzdýr. Onun için takýndýklarý tavýr eman isteme mesabesindedir. Nitekim söyledikleri gerçek olsaydý onlarýn herhangi birþeylerine zarar vermeleri helal olmazdý.

790- Müslümanlarýn yurduna dönmedikçe kendilerini Bur­can kimliðiyle gösterseler ,durum aynýdýr. Ama müslümanlar m ülkesine döndükten sonra tekrar darulharbe girecek olurlarsa, dilediklerini onlara yapabilirler.

Çünkü bu durumda bunlar darulharpte hýrsýz durumundadýrlar. Geri gel­iþlerini düþmanýn fark edip etmemesi aynýdýr. Çünkü darulharbe tekrar giriþleri düþmanýn yurdunu korumasýndaki ihmalkarlýðýný gösterir.

Halbuki önceki durumda iþ tamamen farklý idi.

791- Müslümanlar düþmandan esirler alýp öldürmek iste­diklerinde, biri ben müslümaným derse, Ýslamýný sorgulamadan Öldürmeleri helal deðildir. Bu lafýzla müslümaýý olacaðý için deðil, belki yüce Allanýn "Dünya hayatýnýn geçici menfaatine göz dikerek size müslümaýý olduðunu bildirene "Sen mü'min deðilsin" demeyin"[22] ayetinin zahirîne göre hüküm budur.

Zaten adam kapalý bir söz söylemiþtir. Bununla ne demek istediði araþtý­rýlýr. Araþtýrmadan önce hemen öldürmek ihtiyatla davranmaya aykýrýdýr.

792- Kendisinden sorduklarýnda Ýslamý tarif edip tavsif ederse, o müslüman demektir ve öldürülmesi caiz olmaz. Esir düþmeden önce müslüman olduðu bilinmedikçe müslümanlara fey' olur.

Bundan önce müslüman olduðu bilinmeyince yeni müslüman oluyor de­mektir. Bu da Öldürülmekten korur ama köleleþtirilmekten kurtarmaz.

793- Müslüman simasý taþýyor ve daha çok müslüman oldu­ðu sanýlýyorsa, bu müslüman olduðunu bilmek mesabesindedir. Bu özellikleri varsa öldürülmeyip salýverilir.

Çünkü ihtiyat esasýna göre kararlaþtýrýlan durumlarda zanm galip kesni bilgi gibidir. Vaziyetin gerçeðine vakýf olmanýn mümkün olmadýðý durumlarda da zanm galip kesin bilgi mesabesindedir.

794- "Müslüman deðilim, beni Ýslama davet edin ki müslü­man olayým" derse, yine durum ayný olup Öldürülmesi helâl olmaz.

Çünkü Rasulullah "Onlarý lailahe illallah demeðe davet ediniz" buyur­muþtur. Kendisi Ýslama davet etmeden önce bir kavimle savaþmazdý. Davetin ulaþmadýðý bir milletle savaþmak istediðimiz zaman onlarý davet etmeden önce kendilerine savaþ açmamýz doðru deðildir. Çünkü belki daveti kabul eder, belki de etmezler. Bizim davet etmemizi istiyen ve bunu kabul edeceðini belirten bu adamýn davet edilmeden önce evveliyetle öldürülmemesi gerekir.

795- Ben müslümaným, dedikten sonra Ýslamý anlatmasý istenildiðinde anlatamazsa, müslümanlarm ona Ýslamý açýkla­malarý ve "sen buna mý inanýyorsun?" demeleri gerekir. Evet, derse, o müslümandýr. Hayýr, derse veya bu söylediðinizi bilmi­yorum, derse, öldürülmesi helaldir.

Ama devlet baþkanýnýn ona "Seni davet ettiðimiz bu þeyi ka­bul ediyor musun?" diye sormasý daha iyidir. Evet, derse, öldü­rülmeyip fey1 olur. Hayýr, derse boynu vurulur.

Bu paragraf ile cariye ve zevce (kadýn eþ) meselesindeki cevabýn nasýl, olacaðý da anlaþýlmaktadýr. Kiþi Ýslamý tavsif etmesini Ýstediðinde cariye veya kadýn iyi tavsif edemiyorsa, kendisi önünde Ýslamý tarif eder ve "Buna mý ina­nýyorsun? Sanýrým inandýðýn budur" der. Onun Evet, demesi yeterlidir. Bunun­la cariye veya kadýn müslüman olur, nikah ve temellük ile onunla evlenmek helal olur.

Allah en iyi bilir.[23]



[21] Kiþinin üzerine dayanacaðý baston veya koltuk deðneði gibi bir þey edinmesine tahassür denir. Çeviren.

[22] Nisa. 4/94

[23] Ýmam Serahsî, Ýslam Devletler Hukuku, Þerhu’s-Siyeri’l-Kebir, Eðitaþ Yayýnlarý: 2/47-52




radyobeyan