Karanfilli Kavga By: SevD@_GüLü Date: 04 Þubat 2011, 17:53:21
Karanfilli kavga
Benden bana hep hasretler kaldý...
Mevsimlerin de kendine has bir dili var. Uzun yaz ikindilerinin dili en þair olaný. Susturulamaz mýsralar gönderiyor içeriye. Oysa oda daðýnýk. Tek bir mýsra için bile ne odada ne de benim zihnimde bir yer var. Eþyalar iðreti bir þekilde durduklarý köþelerde, sahibi olacaklarý mekanlarýn rüyasýný görüyorlar. Odanýn daðýnýklýðýndan zihnimin daðýnýklýðýna giden bir yol. Eþyalarý görmemek için yerdeki mozayiðe bakýyorum. Kim bilir kimlerin hikayesini zorla dinlemeðe mahkum edildi de yorgunluktan karardý taþlar. O kararmýþ çehrenin altýnda yine de, bir sürü büyülü þekilcik duruyor. Bin bir mana kazanabilecek þekilciklere baktýkça, hatýralarým ve özlemlerim muhafazaya alýnmýþ olduklarý bilmem hangi günün sayfalarý arasýndan, mozayiðin keskin çizgileri arasýna giriveriyorlar. Hatýralarýmý yerleþtikleri yerden kovmaya kýyamýyorum ama, onlarýn varlýklarýyla da yalnýzlýðýmýn arttýðýný hissediyorum. Yaþamýþ olduklarýmý, mozayiðin serin zeminine býrakýp pencereye koþuyorum. Beyhude bir ümid camlardan fýrlayýp kaçýyor. Burada da pencerelerin bana verebileceði fazla bir þey yok. Gri lojman duvarlarýnýn çevrelediði, birbirine benzer hayatlar. En mahrem olaný bile sana býrakmamaya kararlý küçük tecessüsler... Kim bilir kaç yaz ikindisi yaþayacaðým, benim gönlümü kendi zenginliði içinde eritecek bir dostun özlemiyle.
Hasretten ve hatýralarýn öldüresiye mahsur býrakan havasýndan nefes alamaz ve yaþadýðýmý idrak edemez bir haldeyim. Hasretim öylesine inanýlmaz noktalara vardý ki... Beynim bugünü protesto eder gibi sürekli dünün kývrýmlarýnda dolaþýyor.
Hasretleri doyuran sadece kavuþma anlarý mýdýr?
Kavuþma aný... Kime dair olduðunu bilmeden çektiðim hasretler... Geçmiþ mutlu günleri anýp çokça üþüyen bir ihtiyar gibiyim. Eski þarkýlarý dinliyorum. Eski filmleri seyrediyorum. Aðladýðýmýz anlar, güldüðümüz anlar nasýl da vefa ile bekliyor dünün kollarýnda. Geçmiþ daima yaný baþýmda.. Bugünden bile daha yakýn bir noktada. Ah Ferahnaz Haným en çok sizin varlýðýnýz dünü güzelleþtiren. Bu geldiðimiz kaçýncý þehir? Çetelesi tutulmuþ mudur yaþanmayan yýllarýn?... Keþfedilmeyen teferruatlar oldukça her þehrin yabaný deðil miydim? Her þehir Kütahya kadar cömert çýkmadý peçelerini bir bir açmak için. Bir kuþ gibi konup bir müddet sonra uçmak zorunda kaldýðým bütün þehirler kendilerinin özel bir "an"ý olduðunu anlattý. Týpký insanlar gibi þehirlerin de "sýr"ý karþýsýndakiyle paylaþmasý için o özel anýn keþfedilmesi gerekiyor. Þehrin kaderini keþfetmek gibi bir þey o "an".
Telefon çalýyor. Aman ya Rabbim! Günlerdir bir defa bile çalmayan telefon çalýyor. Hayýrdýr inþallah. Kim arayabilir. Hafýzam ihanet içinde. Hayýr yanlýþ duymadým. Yine çalýyor. Yine çalýyor. "Efendim". Sesin kendine doðru çeken iki kiþilik týnýsý yok. "Günaydýn..." Muzip biri olmalý. Ýkindi bile karanlýða doðru yol almýþken. Sesinizi alamadým demek ayýp olur. "Günaydýn irtibat bürosu mu?"
Odadaki her þey yer deðiþtiriyor. Eþyalar üstüme üstüme yürümenin telaþýnda. Biraz önce kendi köþelerinde hürmetkar bir misafir halini muhafaza ediyorken... N'olmuþ kimseler aramýyorsa. Yanlýþ numaralar niye sizi bu kadar alaycý ve arsýz yapýyor? Bu evin içinde arkadaþlarým olduðu zaman bir mananýz var. Eþyalar bile yalnýzlýkla alay ediyor. Daima böyle oluyor. Ah derviþ senin zikrin ne güzel. "Böyle oldu. Böyle olduysa iyi oldu". Olanýn en güzel olduðunu bilebilseydim. Her defasýnda zor alýþtým yeni bir þehre. Yeni dostlara. "Sen asker karýsý olmayacakmýþsýn." Öyle mi Talat Bey. Onca þehir gezdikten sonra mý? Oniki yýl icra ettiðimiz subay hanýmý olma mesleðinden malulen emekliliðimiz mi isteniyor acep?
Maðlubiyetim gözle görünür boyutlarda demek... Bütün sevdiklerimi yaný baþýmda görmek isteði iþlediðim suç. Bir kuþ olup uçamamak sevdiðim diyarlara. Ýnsanlardan ayrýlmaktan daha zor þehirlerden ayrýlmak. Ne bir telefon ne bir mektup. Kafamda ne çok mektup yazdým Manisa'ya. Postacý .aðlayan Kaya'ya götürüyordu mektubumu. Neden Aðlayan Kaya. Gözyaþlarýmda herkese ikram edilecek bir sýcaklýk olduðu için mi?
Kimbilir kaç ay geçecek Ankara'da yalnýzlýðýmýn kekremsi tadýnda. Kütahya'dan ayrýlýrken dostlar kendi tanýdýklarýnýn adresini verdi ama neye yarar. Çat kapý ben filanýn ahbabýyým diyemem ya. Desem ne olur. Her gittiðim yerde üçü geçmedi can dostum. Ama neredeyse bütün subay hanýmlarýnýn kahrýný çektikten sonra. Karþý balkonda üç kadýn çay içiyor. Sanki çay deðil de ab-ý hayat içiyorlar. Göðüslerinde kocalarýnýn rütbesini taþýyormuþcasýna ast üst iliþkilerine girmiþler. Sarýþýn þiþman kadýnýn rütbesi herkesten yüksek olmalý. Ötekileri dinlerken lütfen dinliyormuþ edasýyla nasýl da baþýný kurumlu kurumlu hareket ettiriyor. Rütbeler þiþman insanlara daha çok yakýþýyor. Bu kadar kuru bir kadýn olmasaydým ben de kocamýn rütbesini taþýmaya heves eder miydim? Ne pahasýna olursa olsun terfi etsin diye kendisinden çýkmasýný ister miydim?... Bu kadýnlar çay içmiyorlar. Kesin, sohbetsiz çay kýrmýzý bir su olabilir ancak.
Kütahya'daki Emeti teyzeyi nasýl özledim þimdi. Lojmanlarýn gölgesinde kalmýþ iki katlý evinden seslenirdi: "Nar aðacýnýn dibine kurdum semaveri." O nar aðacýnýn gölgesinde çay, çay olmaktan çýkar; bir ibadet zevki verirdi adeta. Bülbül hikayeleri anlatmayý severdi Emeti teyze. Belki de onun anlattýðý hikayelerle aþk kutsallaþýr, çay kutsallaþýrdý. "Efendim udu dillendirirdi" diye anlatýrken onu dinleyen herkesin yüreðine bir ferahlýk düþerdi. Bir gece nar aðacýnýn dibinde efendisi dokunmuþ udun tellerine, bülbül baþlamýþ figana. O Ramazan gecesi sahurdan sabah ezanýna kadar sürmüþ karþýlýklý aþk. Bülbül dayanamamýþ çatlamýþ. Ýki gün sonra efendisi vefat etmiþ Emeti teyzenin. Tarifsiz bir hüzünle anlatýrdý Emeti teyze. Hüzünde deðil, "ben aþký bildim, aþký gördüm" derdi buðulu gözleriyle. Kýzý Canan þiirler okurdu daima o nar aðacýnýn altýnda. Ben öylece otururdum. Kurdun, kuþun böceðin sesine býrakýp kendimi. Þu kadýnlardan biri Emeti teyze olsa... Bu evler, caddeler dost görünür mi bana?
Bütün þehri sevebilmeme bir tek kiþinin varlýðý yetecek demek ki. Ýlk zamanlar Talat'ýn varlýðý yetiyordu. Kimsiz kimsesiz aya gidiyoruz dese, sen varsýn ya derdim, gam çekmezdim. Sonra gittiðimiz yerlerde hiç olmamaya baþladý o. Akþamlarý kapýdan içeriye kendini getiremedi, yorgun uykuya hasret bir adam getirmeye baþladý... Bütün konuþabildiðimiz sofrada dile getirilebilenlerdi. Eskiden arkadaþlarýyla iliþkilerini, çekiþmelerini filan anlatýrdý. Kýbrýs'a gittiðimizde komutanýn karýsý için Türkiye'de hediyelik eþya pazarlamayý reddetmem yemek masasýnda konuþulanlarý da öldürdü. "Sen kocanýn terfi etmesini istemiyorsun" deyip hiçbir þeyini paylaþmaz oldu benimle.
Üç günlük talim bu akþam bitiyor. Sadece yatak odasýný yerleþtirebildim. Ötekilere elim varmýyor bir türlü. Perdeleri de takamadým. Eskiden bir sürü askerin evin içine dolup, ortalýðý yerleþtirmesine, perdeleri takmasýna sinir olurdum. Evimin mahremiyetini elimden alýyorlar zannederdim. Þimdi aldýrmýyorum. Artýk benim elim de kendi eþyama yabancýlaþtý. Kadýnýn tek balýna dövünmeleri evi yuva yapmýyor nasýl olsa. Talat'ýn bir otel odasýnda yaþayan bedenine benim ruhum ne kadar eþlik edebilir?
......
Uzaklardan bir adam geldi. Güneþin cildini kavruk bir köy çocuðuna döndürdüðü soðuk bir adam... "Neden karanlýkta oturuyorsun?" dedi. Nasýlsýn demeden. Seni çok özledim demeden. Bensiz ne yaptýn demeden... Sadece neden karanlýkta oturduðumu sordu. "Ýçerisi görünüyor" cevabým en az onun sorusu kadar uzak bir diyara ait. "Yarýn çocuklarý gönderirim." Birden yeni bir þehirdeyiz, yeni bir hayata baþlamamýz kolay olur, kendi evimizi kendimiz yerleþtirelim, yýllar var birlikte iþ yapmayalý demeyi düþündüm. Lafa nereden baþlayacaðýmý düþünürken gülümsemiþ olmalýyým. "Ne yemek var? Bana bir sürprizin olmalý" diyor... Bir sürpriz... Sadece yemek masasýna ait olan... Kadýn önce sevgilidir. Sevdiði her þey sevilen. Her þeyin "acaba o beðenir mi?" sorularýyla seçildiði günler. Sonra sevgili adamýn karýsý olur. Geçmiþ gelecek her þey anlatýlýr kadýna bir bir. Hem sevgilidir o, hem adamýn koruma duygularýný tatmin eden bir çocuk, hem de þefkatiyle adamý emziren bir anne. Aylar, yýllar deðil sadece günler geçer. Bir gün kadýn bir tas çorba, derli toplu bir ev demek olduðunu anlayýverir. Ben ilk ne zaman anladým bir tas çorbaya denk olduðumu?
"Soruma cevap vermedin?" diyor. Suratý tatsýz bir ifade almýþ bile yemek yok diyebileceðim ihtimaline karþý. Bu akþam dehþet bir þekilde kavga havasý hissediyorum. Oniki yýllýk evlilikten sonra bana yaptýðýn son sürprizi hatýrla. Onu hatýrlamýyorsan bir öncekini. Hiçbirini hatýrlamýyorsan ilk sürprizini söyle. Bunlarý sormak bile o kadar uzak ki... Odadaki bütün yastýklarý yýðýp, sýrtýný dayamýþ, ayaklarýný da sandalyenin üstüne çýkarmýþ, vestern filmlerinden fýrlamýþ bir kovboya benziyor. Bir yabancý o. Yabancýlarla kavga edilmez... Kendi isteklerine dair bir kavga. Unut hepsini.
Unutmak için sofrayý kurmak en iyisi. Mutfaða doðru giderken televizyonu açmamý emrediyor. Sonra bir bardak soðuk su. Keþke hiç gelmeseydi diyorum içimden. O yokken isimsiz bir kýrgýnlýk vardý içimde. Þimdi kendime acýyorum. Neyin cezasýný çekiyorum böyle? Niçin bu kadar kaba davranýyor? "Yolunun üstünde televizyona bir dokun" dese. Hayýr, "Televizyonu aç. Gelirken de bir bardak soðuk su getir. Allah bilir yine dolaba soðuk su koymamýþsýndýr." Davudi sesiyle cenk meydanýna dönüyor. Ben bu adamý sevmiþtim. O tok sesteki þefkati sevmiþtim. O þefkat þimdi nerede?
Mutfakla oturma odasý arasýnda mekik dokurken terliklerin sesi çok rahatsýz edici diyor. Demek ki benim varlýðým da onu rahatsýz ediyor. Çýkarýyorum terlikleri ayaðýmdan. Yalýn ayak dolaþmaya baþlýyorum. Benim evlendiðim adam yok. Ýyice kesinleþti bu. "Aman üþütürsün" diye üstüme titreyen sesin sahibi þimdi artýk þefkatini kimlere sunuyor? Baþka bir kadýn... Olur mu? Olur. Ama böyle zamanlarda kocalar karýlarýna karþý daha nazik, daha cömert olurlarmýþ. Hatta teyzem "kocanýz durduk yere size hediye almaya kalkýþýrsa hiç sevinmeyin" derdi. Yok caným adam gittikçe kabalaþýyor. Kendi içimde durmadan onunla kavga ettiðim halde masaya bir karanfil koyuyorum. Kat görevlisi evin beyiyle yemeðe oturuyor.
......
"En iyi kadýn anasýndan hiç doðmayandýr".
Hep böyle zarifti... Bir sülün gibi. Kara derin gözlerindeki mananýn dýþýnda, ne düþündüðünü daima saklayan haliyle. Bazen beni hiçbir zaman sevmedi diye düþünüyorum. Eskiden bunu saklamak için üstüme titrerdi. Þimdi alabildiðine umursamaz. Ben yokken ne yapýyor evin içinde bütün gün. Telaþsýz günlerinin resmini neden çekmez þu duvarlar? Gittikçe ilgisizleþiyor. Üç gündür gurbetteyim. Gece gündüz uykusuz. Kapýyý açýp bir yabancý buyur eder gibi yana çekiliyor. "Hoþ geldin" demek yok. "Seni çok özledim" demek yok. Eskiden "sensiz çok korkuyorum" derdi. Þimdi her þeye meydan okur gibi karanlýkta oturuyor. Cývýl cývýldý bir zamanlar. Akþamlarý eve dönünce ne anlatacaðýný bilmez bir halde bir ordan bir burdan konuþurdu. Þimdi sesinin renginden bile mahrum býrakan sorular ve cevaplar yumaðýyla karþýlýyor beni. Haným arkadaþlarý ona benden daha yakýn. Sürprizin var mý deyince yüzüme ne tuhaf baktý. Eskiden mantýlar, su börekleri yapardý. Hem onun yorulmasýna üzülür hem de yorgunluðunca sevilmeye layýk bulurdum kendimi. Yol boyunca neler kurmuþtum kafamda. Bütün her þeyi bir çýrpýda anlatýp... Üzüntüler birleþtirirmiþ ya insaný... Yapamýyorum. Olup biteni anlatmak için hiçbir istek yok içimde.
Masaya çiçek koymayý da ihmal etmiyor. Fakat bakýþlarý... Bakýþlarý beni korkutuyor. O karanfili masaya koyarken "sen ince duygulara layýk deðilsin, senin için deðil zaten. Kendim için" der gibi baktý. Çok sevdiðim derin kara gözlerin bir gün beni ürküteceði, sonsuz sýrlar saklayan derin bir kuyu olacaðý gelir miydi aklýma?...
Mehmet'le karýsý ne kadar rahat. Ne düþünüyorlarsa pat diye söyleyiveriyorlar birbirlerine. Belki birbirlerinin arkasýndan hiç konuþmuyorlar bile... Ya biz. Daima dumanlar arasýndan bakýyoruz birbirimize. Konuþtuðumuz her kelimenin, kendi manasýndan baþka bin bir manasý daha var. Sülalesinin aristokrat havasýný kendi yuvamýza taþýmasýna neden izin verdim? Onu hep takdir ettim sýrlar içindeki haliyle. Asil geldi, kimselerle sýradan bir þey konuþmamasý. Niþanlýyken güzeldi belki bütün bunlar. Çamlýca tepesinde, Emirgan korusunda, Anadolu kavaðýnda sýradan þeyler konuþulmazdý. Niþanlýyken âþýkken, hayatýn içine girilmez... Hayatýn bilmem kaç kat üstünden bakýlýr her þeye. Oysa insan evlenince hayatýn içine düþüveriyor ister istemez. Hafta sonlarýný iple çekmeler yok artýk. Kavuþmayý ümit ettiðin insan yaný baþýnda. Ama kavuþulamayacak kadar uzak. Sessiz ve sakin yemeðini yiyor. Belli etmemeðe çalýþarak yüzüne bakýyorum. Hep ayný... düzenli, temiz ve titiz. N'olur benimle kavga etse... Þikayet etse... "Verdiðin para yetmiyor" filan gibi bir þey söylese. Oysa komutanlarýn süslü hanýmlarýnýn kýyafetlerine özenecek mi diye ne kadar imalý þeyler söyledim. O uzun boynunun üstündeki kafasýný sanki bulutlara deðdirecekmiþ gibi "asalet gösteriþ istemez, cahilliklerinden yapýveriyorlar" deyiverirdi. Hiçbir þeye, hiç bir kimseye özenmez mi bu kadýn? Çocuðumuz olmuyor. Çocuk isteðine dair bir ima bir heves. Belki de ben üzülürüm diye dile getirmiyor. Hiç kadýn gibi bir kadýn deðil. Anneler istikbali daha iyi görüyor ama, evlatlarý anlamadýktan sonra ne kýymeti var. Hünerli bir ev kýzý almak için ne çok uðraþmýþtý rahmetli. Dantel ören kadýnlar aptal olur demiþtim. Sana mý kalmýþ akýllý kadýn? kafasýnýn içinde ne düþünüyor diye merak et dur. Annemin dediði kýzlardan biriyle evlenseydim, hem dantel örer, hem televizyon seyrederdi. Þikayet ederdi. Baþka kadýnlarýn yediði, baþka kadýnlarýn giydiði derdi. Ben de baðýrýrdým ona. Rahatlardým belki baðrýnca. Mehmet "karýma baðýrýnca rahatlýyorum" diyor. Karýsý da ona baðýrýrmýþ zaten. Böyle þeyler anlatacak olsam hanýmefendi maðrur bir edayla "baþkalarýnýn hayatýný konuþmak kendi hayatýmýzý yaþamamýzý engeller" der. Kendi hayatýmýz var mý yaþanacak? Evet düþünmeden söylediðim þey doðru belki. Subay karýsý olmayacakmýþ. Beni sevseydi katlanýrdý her þeye. Bunca yer gezdik. Bunca insan tanýdýk. Hiçbir arkadaþýmýn hanýmýyla ahbap olmadý. Þehrin kimliðini arýyorum diye dolaþtý aylarca. Ya en son ayrýldýðýmýz Kütahya'da bu þehrin kimliði Ferahnaz Hanýmda ifadesini buluyor deyip durmasý...
Niye söyliyemiyorum... Söyliyemiyorum. Þikayet ettiðin dünyadan hicret ediyoruz diye. Baban çok kýzacak, beni ordudan attýlar desem... Yine orduda temizleme harekatý vardý. Lokmalar boðazýmdan geçmediði halde neden yemek yemekte ýsrar ediyorum. Onun yemesi için. Sen nereden bileceksin kara gözlü kadýn bu adamýn senin yemek yemeni saðlamak için, lokmalarýn boðazýný yýrtmasýna tahammül ettiðini. Vazonun içindeki karanfili alýyorum. Çatalýný býrakýp bana bakýyor. "Vahþi adam karanfili parçalayacak" diyor belki. Ya sesim çatlak çýkarsa. Hadi son bir gayret. "Þehirlerin ardýnda kalan olmayacak." Bakýþlarý binlerce soru soruyor. Ýlk defa o uzun ince parmaklý ellerini koyacak bir yer bulamadýðýný görüyorum. Soru sormasýný boþuna bekliyorum. Zýrhlý bir komutan gibi hareketsiz oturuyor. "Ordudan atýldým."
Sýrtýndaki zýrh parçalanýyor. Ellerimi tutuyor. Kara gözlerinde bir tek mana var: "Senin acýn benim acým. Birlikteyiz."
"Seni bu kadar çok sevmenin günah olduðunu biliyorum."
Nasýl söyleyebildim? Neden söyledim? Aðlýyor... Güçlükle "ben sanmýþtým ki..." diyor. Gerisini getiremiyor. Ben de öyle sanmýþtým...
alýntýdýr
Ynt: Karanfilli Kavga By: Gulinur Date: 05 Þubat 2011, 15:12:52
Allah razý olsun..Çok güzel bir hikaye..Ýnsan kendinden, hayatýndan pekçok sahne bulabiliyor okurken...Ve güzel bir son olmuþ Allah'a þükür..Sanmayalým..Paylaþalým..Böylesi daha kolay..
Ynt: Karanfilli Kavga By: reyyan Date: 11 Þubat 2011, 21:04:49
Söylemek istediklerimizi söyleyemediðimiz en yakýnlarýmýzla bile yabancýlaþtýðýmýz zamanlar olmuþtur, o beni anlamýyor diye yakarýþlarýmýz...
Ablamýn dediði gibi kendinden insan çok sahne bulabiliyor yazýda.Evet sonu güzel olmuþ inþaAllah tüm çýkmazlar böyle sonuçlanýr...
Paylaþým için teþekkürler kardeþim.Selam ve dua ile...
radyobeyan