Ýlahi Armaðan
Pages: 1
49. Meclis By: hafiza aise Date: 29 Ocak 2011, 16:53:22
49. MECLÝS
[/size]

 

Bu konuþma Cuma günü medresede yapýldý.

Konuþma tarihi: Hicrî 11 Þaban 545, Milâdî 1150.


 

Abdullah b. Mübarek (r.a)’dan naklederken þöyle bir hikâyesi­ni anlatýrlar:

“Günlerden bir gündü, bir dilenci geldi. Az yiyecek istedi. Ya­nýnda on yumurta vardý. Hizmetçiye emir verdi, hepsinin dilenciye verilmesini bildirdi. Hizmetçi dokuzunu dilenciye verdi, birini sak­ladý.

Akþam olmuþtu; biri geldi, kapýya vurdu. Oracýkta bulunan yu­murta selesini istedi. Hizmetçi vermek istemedi. Abdullah b. Mübarek geldi, seleyi hemen uzattý. O yabancý kiþi seleyi iade ettiði zaman için­de doksan yumurta vardý.

Bunun üzerine Abdullah b. Mübarek hizmetçiyi sorguya çekti. Önce gelen dilenciye dokuz yumurta verdiðini, bir tanesini akþam iftarýna sakladýðýný öðrenince:

“Sen bize on yumurta zarar ettirdin” dedi.

Ýþte büyük insanlarýn Hak ile muamelesi böyledir. Verdikleri bi­re karþý on alýrlar. O büyükler Kur'ân'da ve Peygamber (s.a.v) Efen­dimiz’in sünnetinde ne varsa inanýr, tasdik eder ve gereðini yapar­lar. Onlar Kur'ân'ýn hükmü içindedir. Hiç bir hareketleri ve durma­larý, vermeleri ve almalarý ona aykýrý olmaz. Bütün iþleri Aziz ve Celil olan Hak'la olur. O'nunla yaptýklarý muamelede kâr ederler. O'nun hoþnut olduðu iþleri yapmak için hiçbir fýrsatý kaçýrmazlar. O iþlerin hangi kapýsýný açýk bulsalar oradan girerler. O'nun zâtýn­dan gayri cümle kapýlarý kapalý görür, kaçarlar. Cümle eþyayý O'na uydurmak isterler; O'nun herhangi bir þeye uymasýný beklemezler. O'nun sevdiðini sever, sevmediðini sevmezler. Bu sebeple bazý bü­yükler þöyle der: “Allah Teâlâ'yý halka uyar sanma; cümle halký O'nun yolu­na iletmeye bak.”

Hakk'a karþý geleni yýk. O'nun yolunda zorluk göstereni ez. Al­lah yolunun hakikî yolcularý Hak tarafýndadýr. Hak için nefislerine ve baþkalarýna yardým ederler. Bu hususta hiç bir kýnayýcý onlarý yo­lundan alamaz. Ve dinin emirlerini yerine getirmek için hiç kimseden korkmazlar.

 

* * *


 

Ey evlat! Hâlen içinde bulunduðun hevesi býrak. Sözde ve iþte büyük yolculara uy. Yalancý dava ile onlarýn ermiþ olduðu makama varacaðýný sanma. Onlar belaya sabrettikleri gibi sen de sabret; on­larýn hâline böylece erebilirsin.

Tecrübe kabilinden gelen bela olmasaydý insanlarýn çoðu âbid ve zâhid olurdu. Lâkin onlara bela gelir, sabredemezler. Bu hâl on­lara Yaratýcý'dan perde getirir. Bazý acý hâllere sabýrla karþý dura­mayana bir þey verilmez. Sabrý ve razý olmayý býrakýrsan Hakk'a kul olmaktan çýkarsýn. Sebebi ise sabýrsýzlýðýn ve razý olmayýþýn. Hak Teâlâ bazý kitaplarýnda þöyle buyurdu: “O kimse ki, hükmüme razý deðildir, tecrübe yollu gönderdi­ðim belaya sabretmiyor, kendisine benden baþka ilâh arasýn.”

Onunla kanaat sahibi olun ve baþkasýný býrakýn. Mukadder olan ister lehimizde olsun, ister aleyhimizde, gelir. Ne ise olur. Ýmana er­mek için teslim olmanýn hakikatine varýn. Ýkan -tam iman- yolu­nu bulmak için imanýn hakikatine ermeye çalýþýnýz. Bu hâllere erin­ce daha önce görmediðiniz þeyleri görürsünüz. Hak Teâlâ, her þeyi size olduðu gibi gösterir. Haber olarak duyduðunuzu açýktan seyre dalarsýnýz. Ýkan, sizi Hakk'a götürür ve cümle eþyayý O'ndan göste­rir. Kalp, Hak kapýsýna varýnca keramet elleri uzanýr, baþýna iyilik­ler yaðdýrýlýr. O iyiliði bulan kerim ve her þeyden üstün olur. Halk arasýnda iyilik bakýmýndan üstün tanýnýr. Hiç bir manevî hâl ondan esirgenmez. Kalp, Hak ýslâh etmiþ ise kerimdir. Ýnsanýn iç âlemi kir­lerden uzak olursa, hoþ olur. Ýnsan bu hâllere erebilir. Çünkü insa­na iyiliði, iyilik yapanlarýn en iyisi yapmaktadýr.

 

* * *


 

Ey cemaat! Size iyilik yapmak düþer. Hakk'a tâatý her þeye ter­cih ediniz. O'na isyana atýlmayýnýz. Ýyilik ve nimetin kadrini biliniz; hangi iyilik ki kötüye harcanýr, o az zamanda biter, tükenir. Ýbadeti elden býrakmadan çalýþmaya koyulunuz. Hak yakýnlýðýný ancak bu yolda bulabilirsiniz. Hakk'a tâata devam ederseniz, her kaygýnýz O'na olur. Kastýnýz orada toplanýr. Her hâli O'nunla olan, baþkasýna gidemez ve baþkasý ile olamaz. Hem ibadet eder, hem de rýzkýnýzý helâlden kazanmak için çalýþýrsanýz, yemeðiniz O'nun fazilet tabaðý ile gelir. Rýzkýnýzý aklýnýzýn keþfedemediði yoldan bulursunuz.

Maddî kaygý peþinde koþanlara nefis hicap olur. Vasýtalar ara­dan kalkýnca nefis ýslâh olur. Dolayýsýyla perdeler zâil olur. Bu hâli Bayezid-i Bistamî çok güzel anlatýr: “Rabb’imi rüyamda gördüm, ‘Ey Yaratýcý Hûda, Sana yol ne­reden gider?’ dedim. Þu cevabý aldým: ‘Nefsini býrak gel.’ Yýlanýn kýlýfýndan sýyrýldýðý gibi nefsimi bir yana ittim. Her ha­kikati olduðu gibi gördüm. Anladým ki, nefsin ötesi Hak... Hakk'ýn emri ise nefse ait isteðin aksi.”

Dünya ve içindekiler, Hakk'ýn zâtýndan gayri cümle þeyler, nefse uymuþlardýr. Dünya nefsindir ve nefsin sevgilisidir. Âhiret de onun sevgilisidir. Çünkü Hak Teâlâ, onu þöyle bildirdi: “Âhirette gözlerin istekle bakacaðý, nefislerin haz duyacaðý þeyler vardýr.” (ez-Zuhruf, 43/71)

Hakiki varlýðý bulanlar baþkadýr. Onlar, gündüz olunca halka iyilik için dolaþýr, gece olunca da Hak Teâlâ'ya ibadet ederler, iç âleme döner, Hak'la olurlar. Böyle etmek bir gelenektir. Bunun gibi padiþahlar da gece olunca vezirlerini ve sevdiði kimseleri yanlarýna alýrlar; gündüzleri rasgele saray halký ile uðraþýr dururlar, halkýn ihtiyacýný görmeye koyulurlar.

Allah'ýn rahmeti sizlere olsun, sözlerimi kalbinizle dinleyiniz. Sözlerimi zihninize alýnýz; söylediklerimle amel ediniz. Sözlerimi Hak'tan alýrým, konuþmamý O'nunla yaparým. Öðüt yollarýný haki­kate uygun olarak seçerim. Hakikî yollarý size vasfetmekteyim. Se­bebi, o yola koyulmanýz. Bana, “Ýyi ettin ve güzel söyledin” demeniz yetmez.

Bu sözler benim için kâfi deðil. Ancak bu sözleri kalbinizle der­seniz olur. Sözlerimle amel ederseniz sevinirim. Ýhlâs sahibi olursa­nýz zevk duyarým. Sözlerimin tesirini sizde görürsem, en iyisini yap­mýþ olursunuz.

Ne zamana kadar nefsine, dünyana ve âhiretine tapacaksýn? Ne samana kadar bunlara ibadet edecek, kullara ve fâni eþyaya namaz kýlacaksýn. Halk nefsine perde oldu. Nefsin kalbini örttü. Kalbinin derûnî varlýðýný kapladý.

Halký taný, dýþ âleme daldýkça varlýðýný göremezsin. Halký bir yana attýðýn an, nefsini görebilirsin. Ve nefsin Hakk'a karþý olan düþmanlýðýný anlarsýn. Nefsinle daima harp et. Hak Teâlâ'nýn emri­ne boyun eðinceye dek onu býrakma; sonra yine ondan ayrýlma, aza­bilir. Nefsi, Hak'tan korkar, O'na inanýr bulmayýnca baþýboþ salma. Nefis Hakk'ýn emrine uymalý, yasaklarýndan kaçmalý. Bilhassa kade­re uymalý. Ýþte bu hâllerden sonra kalbin perdesi kalkar, sýr âlemi­nin gözleri açýlýr. Gerek kalp, gerekse sýr âlemi, önce göremediklerini bundan sonra görmeye baþlarlar. Yaratýcýlarýný anlar, daima O'na koþarlar. Sýr âlemini ve kalbi Hak'tan gayri þeyler eðlendiremez.

Ýrfan sahibini hiç bir þey eyleyemez. O, her hâlinde eþyanýn ya­ratýcýsý ile olur. Uyku ona tesir edemez. Onu Hak'tan alýkoyan ol­maz. Sevilmiþ insan için kendine has varlýk yoktur. Sevilmiþ olan, kader yaylasýnda gezer, ilim deryasýnda yüzer. Deryanýn dalgasý onu bir aþaðý bir yukarý kaldýrýr, indirir. Ulvî denizin dalgalarý irfan sa­hibini bir defa boþluða iter, sonra en ücra köþeye... Kendinden geçmiþ bir hâldedir, aklýna sahip olamaz. Kulaðý maddî ve kötü þeyleri duymaz, dili konuþmaz, gözleri de görmez. Her iþinde Hakk'ý görür, baþkasýný görmez ve bilmez. Ýrfan sahibi Hak önünde teslim olan bir ölüdür. Dirilmesi mukadder ise Hak ona can verir. Ezel bilgisi, can verilmesi gereken kimseyi bilir.

Ýrfan sahipleri, hüküm perdeleri ardýnda yaþar, haklarýnda bir hüküm verilince gereði için açýða çýkarlar. Perdelerin açýlmasý em­redilince hemen halka koþar, hâllerini hikâye ederler. Bu sebeple hal­ký Hakk'a çaðýrmýþ olurlar. Onlarýn hâli böyledir, ama daha söylen­meyen kýsmý da vardýr.

 

* * *

 

Ey cemaat! Hâliniz nedir? Heves uðruna ömrü tükettiniz. Za­manýnýzý deðersiz iþlere harcadýnýz. Hak Teâlâ'nýn kudsî tecellileri arasýna dalýnýz ve sabýrlý olunuz. Bu dediðimi yaparsanýz dünya ve âhiretin iyiliðini bulursunuz.

Ýslâm dininin özüne varmak dilersen bütün varlýðýný ona teslim et. Hak Teâlâ'ya yakýn olmayý istiyorsan O'nun kudret eli önü­ne seril. “Niçin, neden ve nasýl?” gibi sözleri sakýn deme.

Hak yakýnlýðý böylece bulunabilir. Herhangi bir iþi dilemek doð­ru olmaz. Çünkü Hak Teâlâ iyi kullarý için þöyle buyurur: “Allah’ýn dilemesi olmadýkça siz dileyemezsiniz” (el-Ýnsân, 76/30)

Madem þu âlemde istediðini yapamýyorsun, o hâlde neden boþ talepte bulunuyorsun? Býrak, olan kendiliðinden olsun. Hak Teâlâ'­nýn fiil tecellisi için niza -çekiþme- yolunu tutma. Þerefin, þöhre­tin gider. Ama malýn ve evlatýn bile elinden gitse üzülme. Hak Teâlâ'nýn kader yüzüne bakarak tebessüm et. Hak Teâlâ'ya yakýnlýk di­liyorsan, gönül safasý arzuluyorsan bunlarý yap. Kalp âleminin o ca­nibe ermesi, bu yolda iyi yürüdükçe hasýl olur. Üzüntüde hayat yok­tur. Dünyada iken iyi hâl sahibi olmak dileyen dediklerimi yapmalý.

Kederli hâlini gizle. Ýnsanlara daima güler yüzünü göster. Ýn­sanlarla daima iyi geçinmeyi öðren. Peygamber (s.a.v) Efendimiz, iman sahibini þöyle anlatýr: “Mü'minin sevinci yüzünde olsa da, hüznü kalbinde yaþar.”

Kederli hâlini kullara þikâyet edip kendine acýndýrmayý arzu et­me. Hakk'ý kullara kesmeye kalkarsan O'nun gözünden düþersin. Ayrýca derdin de azalmaz.

Yaptýðýn iþlerin hiç biri seni kibre düþürmesin. Kibir ve kendini beðenme hâli, cümle iþini fesada uðratýr; yapaný helak eder. Yaptýðý iþlerde Hak Teâlâ'nýn baþarý verdiðine inanan kimsede kibir kalmaz ve o kiþi kendini beðenmez. Yaptýðý iþlerin hiç birini özüne mal et­mez.

Bütün gayeni O'na yönelt. O rahmetini sana iletir. Ve yüce var­lýða vusul yollarýný açar.

Hâlini sen kýymetlendir. Yalan hâlinle O'na varmak dileme. Ge­rek iþinde, gerekse sözünde yalana sapmaktasýn. Bu hâlinle gayen O olamaz. Kullarýn övgüsünü bekleyen ve onlarýn kötülemesinden çekinen Hakk'ý gaye edinemez. Hak Teâlâ'nýn yolu doðruluktan iba­rettir. Allah yoluna girenlerde yalan bulunmaz. Onlarýn bütün hâli doðruluktur. Doðruluk, ama içinde hiç kimseye gösteriþ olmayan doðruluk!

Büyükler var ya... Ýþte onlar söze önem vermez; iþe bakarlar ve iþleri daima sözlerinden çok olur. Onlar Hak tarafýndan halka gön­derilen vekillerdir. Hak Teâlâ'nýn kullara halifeleridir. Herkese on­lar sahip olur. Kullar darda kalýnca onlara koþarlar. Allah Teâlâ onlarý seçmiþ ve kullar arasýndan özetleyip çýkarmýþtýr.

Ey içi bozuk adam, onlara karýþmak senin nasipin deðildir. Bo­zuk hâlinle onlara karýþmayý dileme. Bu öyle bir hâldir ki, ne izbe­lere çekilmekle, ne ele dedikodu ile elde edilir.

Allah'ým, bizi doðrulardan eyle. “Dünyada bize iyilik ver; âhirette iyilik ver ve bizi ateþ azabýndan koru.” (el-Bakara, 2/202)

Ýsimle büyük insanlara karýþýlmaz; onlar gibi süslenmek ve on­lar gibi söz etmek yetmez. Hâlin böylesi ile yetinme. Sözde onlara uyup iþte onlara muhalif olmak yakýþmaz.

Sende safiyet yok; kederler dolusun. Halk her yanýný sarmýþ. Hak her hâlinde senden elini çekmiþ. Ýçinde sadece dünya sevgisi yaþar, öbür âlem yok. Her iþin bâtýl. Hakikî hâl senden çok uzak. Ýçin kara, dýþýn iyi, ama neye yarar? Söze gelince herkesi geçersin, iþ olunca kaçarsýn. Bazý iþler de yaparsýn, ama ihlâsýn yok. Kur'ân-ý Mübin'in emirlerine uymayan, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in sünnetine uy­mayan her iþ boþtur, makbul olmaz. Bugünkü yalan hâlinle, belki kendini kullara beðendirirsin; fakat Hakk'ý nasýl kandýracaksýn? O kalpleri bilir. Böbürlenme; sikkeci görür. Aziz ve Celil olan Allah suretinden çok kalbine bakar. O elbisenin ötesinde olaný görmek diler, halkýn arasýnda olduðun zamana deðil, yalnýz kaldýðýn zamana bakar.

 

* * *

 

Ayýptýr, halkýn göreceði yerleri süsleyip, onlarýn görmediði tara­fý karartmak yakýþmaz, yapma. Kurtulmayý diliyorsan yaptýðýn cüm­le hatayý býrak. Onlara bir daha yanaþma. Tevbeni iyi yap, ihlâs sa­hibi ol. Halký Hakk'ýn iþlerine ortak gördüðün için tevbekâr ol. Her iþini Allah için yap. Onun rýzasý dýþýnda hiç bir iþ görme.

Bütün hâlini hata içinde görmekteyim. Dünya etrafýný sardý. Ne­fis benliðini kapladý. Boþ iþlerden kendini alamaz oldun. Dünyaya ka­pýldýn, pis arzular seni yýktý. Bir tutam yeþillik için hiddete kapýlýr oldun. Elinden çýkan bir lokma seni öfkeye düþürür oldu. Nefis seni alt etti. Ona uyar oldun. O darýlýnca darýlýr, sevinince sevinir oldun. Sen onun kulu oldun. Yakaný ona kaptýrdýn. Sen bu hâlinle Allah'ýn iyi kullarýna yanaþamazsýn. Sen neredesin, onlar nerede?

Hakk'a kulluk, onlara nasip olmuþtur. Bu nasipi onlar kazandý­lar. Ýlâhî iþlere razý olurlar. Âfet ve tecrübe yollu belalar indiði za­man onlar daðlar gibi olur, yerlerinden kýpýrdamazlar. Hangi âfet gelirse gelsin, onlar uyarlýk ve sabýr gözü ile bakarlar. Dýþ varlýkla­rýný daima gelmekte olan maddî sýkýntýlara attýlar. Kalpleri ile de Hakk'a uçup gittiler. Onlar, içinde maddî varlýk beslenmeyen otaða benzer. Onlar, içinde uçup gidecek kuþu olmayan kafes gibidir. Ruh­larý Hak katýndadýr. Ve bu âlemde olduklarý müddet, O'na ibadet için dýþ varlýklarýný yine O'nun önüne sererler.

Ey Yaratan'dan kaçanlar ve O'ndan yüz çevirenler. Bana yakla­þýnýz. Sizi ona ileteyim ve aranýzdaki anlaþmazlýðý halledeyim. Ýyiye götüreyim, sizin için O'ndan af isteyeyim. Sizin için O'ndan bir eman kaðýdý alayým. O'nun önünde diz çökeyim ve elden çýkarmýþ olduðu­nuz hakkýn iadesini talep edeyim.

 

* * *

 

Allah'ým, bizi Sana çevir. Kapýnda sebatý nasip eyle! Bize, Sen­de, Seninle ve Senin için olmayý nasip eyle. Sana hizmette razý ol­mayý bize bahþeyle. Vermemiz ve almamýz Senin için olsun. Zâtýn’dan gayri her þeyden içimizi temizle. Yasak ettiðin iþleri bize göster­me, yapýlmasý gerekli þeyi de bize kaybettirme. Dýþýmýz, Sana isyan­da olmasýn, içimiz Sana þirk koþmakta kalmasýn. Nefsimizi öz varlý­ðýna al, her þeyimiz Sen olasýn. Gayri þeyleri atýp Seninle zengin ola­lým. Seni unutturan þeylerden bizi ayýk eyle; daima Sana tâat ede­lim ve Sana yalvaralým. Kalbimize ve iç âlemimize yakýnlýðýný tat­týr. Günah iþlerle aramýz, yerle semâ arasý kadar uzak olsun. Ýbadet ve tâata yakýnlýðýmýzý ise göz karasý ile beyazý gibi yakýn eyle. Sev­mediðimiz þey olunca Yusuf Peygamber’le Zeliha gibi olalým. O gü­nahla aramýzý, o iki insanýn gibi ayýr.

 

* * *

 

Kötülüðe karþý kendinizi daimî oruca alýþtýrýnýz. Akla uymayan kötü iþlerden kurtulmak için öz varlýðýnýzý daimî namaza yâni eksik­siz ve kesintisiz huzura alýþtýrýnýz. Ve bu uðurda sabrý hiç bir zaman elden býrakmayýnýz. Nefsinizi böylece eziniz, tabiî arzularýnýzý ýslâh ediniz, boþ arzularýnýzý kýrmýz. Bir kula, nefsi boþ arzudan almak ve tabiî isteklerini söndürmek nasip olunca, Mevlâ'sýný o dem bulur.

Zahmet çekmeden O'nun rahmetine erer. Kalp olur, sýr olur. Darlýk ondan uzak olur. Afiyet daim olur. Hastalýk yanaþamaz.

Akýllý olunuz, yararlý iþler görünüz ve ihlâs sahibi olunuz.

 

* * *

 

Ey evlat! Ýlmi önce halktan öðren, sonra Hâlýk'tan. Peygam­ber (s.a.v) Efendimiz þöyle buyurur: “Bir kimse bildiði ile amel ederse, bilmediðini de Allah verir.”

Ýlâhî hüküm kâfidir. Bilgi ilk baþta kullardan alýnýr, sonra Yaratýcý'dan. Buna “Ledünnî-Allah vergisi ilim” denir.

Bu bilgi kalbi ilgilendirir. Bu bir sýrdýr ki, ancak varlýðýn özü ondan faydalanýr.

Burasý hikmet âlemidir. Hocasýz hiç bir ilim elde edilemez. Tah­sile baþla, ötesini Hakk'a ýsmarla. Ýlmi talep etmek herkes için farz­dýr. Allah’ýn emridir. Peygamberimiz’in ilim hakkýnda buyurduðu þu hadîs-i þerif ilmin deðerini daha güzel anlatýr: “Ýlim, Çin'de dahi olsa, arayýnýz.”

 

* * *

 

Ey evlat! Nefisle cihad için yardýmcý bul. Bu yardýmý sana kim yapacaksa onunla arkadaþ ol. Nefsinden yana olup seni yenecek ki­þi ile arkadaþ olma. Sonra periþan olursun.

Kalbini imanla dolduran, olgunlaþýr; dünyaya önem vermeden âhirete bakar. Vasfý anlatýldýðý gibi olanlarýn sohbetleri âhirete tah­sis edilmiþtir, dünyaya vakit ayýrmazlar.

Bir ihtiyar var ki, nefse kapýlmýþ, þahsî ve kötü arzularýna hiz­met eder, dünya arkadaþýdýr. Bir ihtiyar var ki, kalp sahibidir, fe­ragat sahibi olmuþtur, onun sevdiði âlem âhiret olur. Ýç âlemi zengin olur. Keza bir baþka ihtiyar ise, bizzat Mevlâ'sý ile sohbete de­vam eder. Asýl önemli olan bunlara katýlabilmektedir. Ey kendini onlara benzetmeye özenen kimse, yazýk, bu hâlinle onlarla olamaz­sýn. Nefsinle ve kötü arzularýnla oldukça, dünyaya taptýkça onlara katýlman kabil deðildir. Bari onlara zahmet verme. O halis kullan uygunsuz hâlinle üzme. Henüz sen, bu yolun çocuðu sayýlýrsýn. Ken­dini temizle, sonra onlara karýþýrsýn. O büyük insanlara karýþmak kolay olmaz, bulmasý da hayli güçtür. Onlar bu âlemde yetiþen en­der þeylerdir. Azdan da azdýr.

Bir nefis düþünün, dünyayý býrakacak, ama bu býrakýþ arzu ile olacak, zorla deðil. Sonra kötü hâlini býrakýp kalbe uyacak. Bunu yapacak çok azdýr. Böylesini kolayca bulmak mümkün olmaz. O hâ­le gelen nefis çok uzaklardadýr.

Nefsin hak iþlere boyun eðmesi kolay olmaz. Olgun olmasý için dünyayý görmeyecek, âhireti benliðinden silecek. Hak Teâlâ'dan baþ­ka hiçbir varlýk bilmeyecek. Bunlar olursa, nefis ýslâh olur.

Kul Hakk'a yakýn olduðunu duydukça korkusu artar. Bu mâna­ya bir misal olarak derler ki: “Ýnsanlarýn en tehlikeli durumda olaný padiþahýn veziridir.”

Çünkü padiþahýn öfkesine ilk o hedef olur.

Ýman sahibi, ancak ihlâs yolu ile Hakk'a vasýl olabilir. O vuslat sonunda tehlikeli bir duruma düþer. Bir an bile korkudan vareste olamaz. Tâ, bu âlem bitip öbür âlem baþlayýncaya ve Yaratan'a ka­vuþuncaya kadar... Ýrfan yolu ile Hak Teâlâ'yý anlayanýn korkusu artar, þiddetlenir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz bu hâli benliðinde sezmiþ, ümmetine anlatmak için de þöyle buyurmuþtur. “Allah'a karþý en büyük irfan duygusunu taþýrým, bununla beraber en çok da korkarým.”

Hak Teâlâ sevdiði kullarýn safiyetini arttýrmak için onlarý ufak yollu imtihan eder. Bu sebeple o kullar ebedî bir çekinme ayaðý üs­tünde dururlar. En çok korktuklarý þey, hâllerinin kötülüðe çevril­mesi ve iyi olmayan hâlin gelmesidir. Bir emniyet duygusu gelince üzülürler, çünkü hemen nefisleri ile çekiþme yoluna koyulurlar. Nef­si, yaptýðý iþlerin her zerresinden hesaba çekerler. Hak o kullarý öz varlýðýna yerleþtirdiði an uçarlar. Verdiði zenginlik kadar ihtiyaç beyan ederler. Korkularý, dýþta ne kadar yok görünürse görünsün, yine de korkarlar. Hattâ, daha çok korkuya alýþýktýrlar. Þayet onla­ra bir sükûn hâli gelecek olsa, yerlerinde ne kadar saðlam kalacak­larý belli olursa olsun, yine de korku onlarda esastýr. Hak onlara ne kadar verse, yine de “Yeter!” demez, durmadan almak isterler.

Her gülüþleri bir aðlamanýn eseridir. Herkes onlarý ferah görür, ama onlar ferahý buldukça içinde üzüntüyü ararlar. Hak'tan gayri her þeyin deðiþmekte olduðunu bildikleri için korkar ve sonlarýný düþünürler. Son demlerinin imansýz geçmesi korkusu, onlara en bü­yük korkuyu verir. Bu olmayacak iþ deðildir. Bunu onlar da bilir. Hak Teâlâ dilediðini yapar, yaptýðý iþten O'nu kimse sorguya çeke­mez, ama kendileri daima mesuliyet altýndadýr.

Ey gafil, senin hâlin nicedir? Her an isyan bayraðý çeker, Hakk'a muhalefet edersin. Sonra da her hâlinin emniyette olduðunu söyler­sin. Bu ne iþtir? Yakýnda ümitlerin boþa çýkacak, emin hâlini kor­ku sarmýþ bulacaksýn. Bu geniþlik hâlin de kalmayacak, darlýk ola­cak. Saðlýðýna güvendiðin için de bir garip hastalýða tutulacaksýn. Ýzzetin kaybolacak ve zillet gelecek. Tahtýn çökecek, yüksekten ala­þaðý edileceksin ve zenginliðin elden gidecek, fakir olacaksýn.

Sana þunu anlatmak isterim: Bilmelisin ki, dünyada Allah'ýn azabýndan emin olduðun kadar öbür âlemde korku bulacaksýn. Bu âlemde ondan çekinip hata iþlemediðin kadar orada emniyet hâli bu­lacaksýn.

Lâkin sizler hiç bir þey deðilsiniz. Dünyanýn kötü denizinde yüz­mektesiniz. Gaflet uykusunun en alt köþesinde kalmaktasýnýz. Þüp­he yok ki, yaþamanýz vasat bir insan yaþayýþý deðildir. Hayvanî bir yaþama hâline benzer. Yemek, içmek, kadýn almak ve uyumaktan baþka bir þey bildiðiniz yok. Hakiki kalp sahipleri yanýnda hâliniz aþikârdýr.

Hýrsla dünyaya sarýlmanýz, rýzkýnýzý uygunsuz yollardan arama­nýz, sizi Hak yoldan perdeledi, O'nun kapýsýný göremez etti.

Ey hýrs yüzünden rüsva olan! Neden böylesin? Yeryüzünde yaþayanlar bir araya gelse sana kýsmet olmayaný veremezler. Han­gi yiðit kýsmetinde olmayaný sana takdir edebilir? Hýrsý içinden at, kýsmetinde olan þey için hýrs atma binme. Kýsmetinde varsa hýrsýn boþ, yoksa yine boþ. Aklý baþýnda olan, elinden gideceði mukadder olan þeyi niçin zorla kapmayý düþünsün? Ve nasýl olursa olsun elin­den çýkacak þey için uzun boylu yorulman neye yarar ki?

Yaratýlmýþý kalbine sokma, orasý Yaratýcý'nýn yeri olmalý. Kul­larýn yaptýðý iyiliði Hak'tan bil. Kullar kendiliðinden iyilik veya kö­tülük yapamazlar. Onlar verme ve alma iþinde yalnýz Hakk'ýn em­rine tâbidir. Arzularý ile yapamazlar. Seni övüyorlarsa O'nun em­riyle, seni kötülüyorlarsa yine O'nun kuvvetiyle... Verdiði iyi þey Al­lah'ýn malýdýr. Onlardan gelecek bir ihanet yine O'nun izni ile olu­yor. O dilemese kim sana yakýn olabilir ki? Seni þerefle karþýlayan olursa Hak'tan bil. Sana yüz vermeyen olursa, hatalarýn için oluyor, yine Hak yaptýrýyor.

Ýyilik ve kötülüðü Hak tarafýndan bil, hayrý ve þerri O'nun elin­de say. Onlar zahirde kullarýn elinden geçer, hakikatte onlarý yap­týran Hak Teâlâ'dýr.

Bu hâlleri benliðine sindirmek þerefi ile iþin hakikatine erebilirsin. Kullarý Hak tarafýna davet edersin. Hak'la halk arasýnda bir sefir olursun. Yolunu yitiren kullarýn elinden tutar, Yaratan'a götü­rürsün. Sen kendi varlýðýný Yaratan'a teslim eden bir kulsun artýk. Cana bütün fâni eþya yokluk içinde görünür. Hâlin güzelleþir, her þeyin aslýný öðrenirsin. Ýsyankâr olanlarýn cümlesini bir delilik için­de bilirsin. Bu bilgi ile onlarýn durumuna çareler arar, þifa bulur­sun. Bu arada onlardan göreceðin ezayý sabýrla karþýlarsýn. Bilgisiz hâllerine gücenmezsin. Çünkü cahiller bilgisizdir. Akýllarý ermez. Bilgisi ve aklý olan Allah'a kulluk eder. Akýllý olanlar, ibadet ve tâat yolunu tutanlardýr. Cahiller ise, isyankâr ve delilerdir. Ýsyankâr, Yaratan'ýn kuvvetini ve kudretini bilmez. O yüzden isyan eder, þey­tana uyar ve onun uygunsuz hâllerine tâbi olur. Hakk'a kafa tutar. Ona bilgi lâzýmdýr. Bilgisi olsaydý Hak Teâlâ'ya isyan etmezdi.

Bir insan nefsinin kötülüðünü bilse ve onun daima kötü þeyler emredeceðine inansa, ona uymasýna imkân olur mu? Elbette olmaz.

Sana iblis ve onun yardýmcýlarýna uymamayý tavsiye ettim. On­lardan hayli çekindirdim. Ama bir türlü ayrýlmadýn ve onlarýn bü­tün dediklerini kabul ettin. Þeytanýn yardýmcýsý çoktur. Nefis, þey­tana yardým eder, dünya onunladýr. Uygunsuz þeyler ve kötü arka­daþlar þeytanýn baþ yardýmcýlarýdýr. Bunlarýn hepsinden çekin. Hep birden sana düþmandýrlar. Seni yalnýz Allah Teâlâ sever, senin iyi­liðini yalnýz O ister. O, seni senin için diler, baþkalarý ise þahsî çý­karlarý için.

Nefsini yitirip Hak yolcularý ile birlikte halvete çekilirsen o hal­vetin Hak'la ünsiyet olur, o yalnýz kalan benliðine Hak ülfeti dolar. Nefsin ve onun yardýmcýsý olan diðer duygularýn peþinde gidecek olursan sana halvet âlemi açýlmaz, dolayýsýyla Hak'la ünsiyet peyda edemezsin. Yine de o halvet ve Hak'la ülfet âlemi senden uzak ola­maz. Nefsini dünyaya, kalbini öbür âleme yerleþtirirsen, iç âleminin derinliðine de Hak sevgisini yerleþtirirsen her þeyin Allah için olur, ülfet hâlini bulursun. Ýç temizliði, kalp, Hakk'ýn zâtýndan gayri ya­bancý þeylerden temizlenince baþlar. Onu bulmak için maddî olan her þeye arka çevireceksin.

Temizliðe, hoþluk âlemine ermek ve erenleri bulmak için ne za­man benliðini hatalardan salim kýlacaksýn? Hakk'ý tasdik edenleri bulmak ve sen de onlardan biri olmak için ne zaman Hakk'ý doðru­layacaksýn. Hak kapýsýnda bekçi olanlarý görmek ve kapýya ermek için ne zaman ihlâs yoluna gireceksin?

 

* * *


 

Düþün, iþin hakikatine ermedikçe Hak erlerini bulamazsýn, erin­ce bulursun. Çalýþ, Hakk'ýn kapýsýna varmaya bak. O kapýya varýnca oranýn sadýk hizmetçilerini ve azat kabul etmeyen kölelerini bulur­sun. Hakk'ýn baþ kapýcýsý, rahmeti bolca herkese daðýtmaktan çekin­mez. Sen bir göz iþareti kadar bile o kapýcýya yakýn olamadýn, içe­ride bulunanlarý nasýl görürsün? Kapýyý buluncaya kadar konuþma; kapýyý geçtikten sonra hizmetçileri içeride seyredersin. Allah Teâlâ'nýn kuvvet ve kudretini sezinceye kadar sesini kes. O kudreti gö­rünce doðru olursun, ama daha önce doðruluðu bulsan nasýl olur­du? Doðruluðu önceden bul. Çünkü seni o kudrete iletecek tek þey doðruluktur. Seni o ayýktýrýr; yalancýlýk ve yanlýþlýk ise aksine batý­rýr, her iyiden uzak kýlar. Doðru olmak insaný ayýk kýlar, yanlýþ yo­lu tutmak gaflet uykusu verir.

Doðrularla ol. Onlar Hak'la nasýl oluyorlarsa seni de öyle alýþtý­rýrlar. Sözünde ve iþinde doðruluðu elden býrakma. Bütün hâlinde sabrý atar olma. Asýl doðruluk, tevhid ehli olmak, ihlâs sahibi olmak ve tevekkülü bilmekle olur. Tevekkülün tam mânasý ise, bütün se­bepleri bir yana atmaktýr, yaratýcý ve besleyici olarak fâni varlýklarý kökten silmektir. Tevekkül sahibi olmak diliyorsan gücünü ve kuv­vetini unut. Sýr âlemine kendi kuvvetini deðil, Hakk'm kuvvetini yerleþtir. Hak Teâlâ'ya vâsýl olmayý dilersen fâni þeylere batanlarý bý­rak. Onlarla araný aç. Kendi fâni varlýðýný da býrak öbürlerini de...

Sonradan yaratýlmýþlarý kalbinden atabilirsen, onlarýn Yaratan'ýna varýrsýn. Kendi varlýðýný bildikçe, fânilere baðlandýkça felah bu­lamazsýn. Hak yakýnlýðý... Bunun zahmetine binde bir kiþi dayanamaz. Yaþayan insanlar ve tükenen nefesler sayýsýnca sözümü ancak bir kiþi anlayabilir. Bir kiþi dediðimi yaparsa öbürleri kendi aldanýþýna ve bataklýðýna dalar. Ayýk olmayanlar arasýnda yetiþenler Hak huzu­ru ile mest olurken öbürleri kendi heveslerine dalar, gider.

Dünya iman sahibinin zindanýdýr. Ýman sahibi zindan hâlini unutursa, buranýn geçici rahatýný bulur. Ýman sahibi zindan hayatý yaþar. Ýrfan sahibi ise þükür yolunu tutar. Ýrfan sahipleri zindan hayatýný aþmýþtýr. Hak Teâlâ onlara aþk ve þevk þarabýný içirmiþtir. Ariflerin ülfet þarabý onlarý sarhoþ etmiþtir. O kadar þarabý içince can kalmaz. Bu sebeple irfan sahipleri canlarýný, zindanlarý ve zin­danda olanlarý unuttular. Yalnýz Hak'la kaim oldular. Onlarýn cen­neti de, cehennemi de burada verildi.

Þayet þaþar, olan iþler için niza yolunu tutarlarsa yerleri cehen­nem olur. Hak ayýklýk verince hükme boyun eðer, cennete girerler. Onlar için gaflet ateþ, ayýklýk ise cennet sayýlýr.

 

* * *

 

Kýyametin olmasý ve hesaba durulmasý, umumî mâna taþýr. Özlenmiþ olanlara kýyamet çoktan kopmuþ ve huzura durulmuþtur. On­lar yalnýz azar iþitir, hatalarý yüzlerine ya vurulur, ya vurulmaz. Onlar dünyada iken nefislerine boru çalýp kýyameti kopardýlar. Dö­vülmeden önce aðladýlar. Bu aðlama onlara yaradý. Sopa zamaný bu aðlama, onlarý sopadan kurtarýr; çünkü sopalýk iþ etmediler.

Bir gün Süfyân-ý Sevrî'yi (r.a) rüyada gördüler: “Hak’la muamelen nasýl oldu?” diye sordular.
Þöyle cevaplandýrdý: “Beni huzura aldý ve ‘Benim Gafur ve Rahim olduðumu bil­miyor musun?” dedi. Bu kelâm beni çok aðlattý; korkumdan aðla­dým. Daha sonra, ‘Benden utanmadýn mý, hatalar yaptýn?’ dedi.

Kötü arzundan uzak ol. Boþ arzularýný býrak. Þeytaný yanýndan kov. Bu uygunsuz duygulara uymayasýn. Bu dediklerimi yaptýktan sonra kötü arkadaþlarý da býrak. Onlara dostluk yüzü göstermezsen sana uymaya bakarlar.

Tevbeyi kalpten yap. Kalpten tevbe etmek bir saadettir. Tevbe etmek, bulunduðun uygunsuz hâli býrakmaktýr. Tevbe edip kötülüðe devam eden yalancýdýr. Kötü hâlini deðiþtirirsen iyi olursun. Hak Teâlâ þöyle buyurdu: “Bir topluluk nefislerini deðiþtirmedikçe, Allah onlarda bir deðiþiklik yapmaz.” (er-Ra’d, 13/1)

Dünyada hiç bir kula zulmetme. Yaptýðýn zulüm öbür âlemde seni hesaba çektirir. Dünyada adalet üzere ol. Bu adalet seni cenne­te doðruca götürür. Aksini yaparsan cennet yolundan saparsýn. Za­lim kiþiler, adaleti býraktýklarý için adalet sahiplerinin bulunduðu ye­re alýnmazlar. Her þeyi yerinde yaparsan Hak Teâlâ'nýn huzurunda yerin olur.

Bu zaman, âhir zaman oldu. Bütün iþleri deðiþtirdiniz. Bir garip hâl aldýnýz. Korkarým periþan olacaksýnýz. Yaptýðýnýz baþýnýza inecek ve acýklý bir duruma düþeceksiniz. Tebdil edilmesi gereken varsa, bir þey deðiþtirilmek isteniyorsa, helâl yollardan olsun.

Ey Allah'ýn yarattýðý kullar, sizin salâha ermenizi ve iyilik bul­manýzý istiyorum. Sizin için cehennemin bütün kapýlarý kapalý dur­sun ve daha istiyorum ki, Allah'ýn yaratmýþ olduðu hiç kimse ateþte yanmasýn. Ve cennetin kapýsý sonuna kadar açýlsýn, oraya girmekten geri kalan olmasýn. Bu dileklerimi, Allah'ýn, kullarýna olan rahmet ve þefkatini bildiðim için yaparým. Diðer bir sebebi ise, sizin iyiliðinizi düþündüðüm için bu âlemde dururum. Söz deðiþikliði ve konuþmala­rýn güzel olmasý için bu sözleri sarf etmem.

Sert sözlerimi dinlemekten kaçmayýnýz. Beni Allah yolunda ter­biye eden sertlik oldu. Sözlerim serttir. Kuru ekmek yerim. Benden ve benim gibi konuþanlardan kaçan, ebedî felah bulamaz. Karþýmda dine karþý bir edepsizlik edersen iyi ettiðini diyemem ve seni hâline býrakamam. Bu hâli yaptýktan sonra yanýmda olmuþsun veya kaç­mýþsýn, üzülmem. Ben Hak'la hizaya gelirim, bu iþ için sizden emir beklemem. Her iþimde emri O'ndan beklerim. Ben sizin sayýnýza da­hil deðilim, yaptýðýnýz hesap beni ilgilendirmez.

Benim hâlim, zahirdeki dille deðiþmez. Sað, sol, ön ve arkada olan da bana tesir etmez. Bana, kalpler tesir eder. Yalnýz peygamber­lere ve geçmiþte gelen büyüklere uyarým. Hiç bir hâlde onlarý býrak­mam. Tâ Hak yakýnlýðýný buluncaya kadar...

Yanlýþ iþleri býrakýnýz. Edebe uymayan uygunsuz hâlinizi býraký­nýz. Tevbe ediniz ve bu tevbe içinizde yer etsin.

Yaptýðým binalarý yanýnýzda kurarým. Sizin için evler yaparým, þeytanýn yuvasýný yýkmaya uðraþýrým. Rahman'ýn binasýný yapmak isterim ve sizi Mevlâ'nýza götürmek dilerim.

Ben özle olurum, dýþ kabukla iþim yoktur. Þu dýþ kalýp kabuktur, öz onun içindedir. Dýþ cepheniz beni pek ilgilendirmez, onun ge­liþmesine bakmam. Benim için önemli olan öz varlýðýnýzdýr. Dýþ ka­buðunuzu bir yana atar, özünüze bakarým. Peygamber kaynaðýna varmaya layýk oluncaya kadar sizi býrakmam.

Ey evlat! Benimle dünya için konuþmayýnýz; benimle sohbetiniz âhiret için olsun. Benimle olan sohbetiniz tam olarak âhiret için olursa dünya size uyarak gelir ve cümle rahatýnýzý temin eder. Siz de dünyadan nasibinizi yeterlik eliyle alýrsýnýz. Dünyadan zühd eli ile bacaðýnýzý alýrsanýz, öbür âlemde iþinizin hesapsýz biteceðine söz ve­riyorum. Tavsiye ettiðim yollardan alýnan bir dünyalýk için hesap verilmez.

Âhireti dünyadan üstün tutunuz. Ýç âleminize dünyadan daha çok önem veriniz. Hak, daima bâtýldan üstün gelsin. Devamlý olan, fâni þeyden üstün görülmeli.

Býrakýnýz, sonra alýrsýnýz. Bir þeyi alýrken þahsî isteðinize uya­rak almayýnýz. Nefis tarafýndan verilen hiç bir þeyi alma.

Alacaðýnýzý kalp ve sýr eli ile alýnýz. Halkýn elinden bir þey almayýnýz, Yaratan'dan görerek alýnýz.

Peygamber’e itaat üzere olunuz, emrini yerine getiriniz. Yasak­larýný yapmayýnýz ve her sözünü kabul ediniz. Hak Teâlâ bu mâna­da þöyle buyurdu: “Peygamber’in size -yapýlmasý için- getirdiði þeyleri alýnýz; yasak ettiðini de býrakýnýz.” (el-Haþr, 59/7)

Allah Teâlâ'nýn emri yapýlacaðý zaman, kendinizi þiddetle ona veriniz. Herhangi bir yasak iþ yapýlacaðý zaman, hasta gibi olunuz. Kaza ve kaderin hükmü icra edileceði anda yokluða karýþýnýz. Hep beraber halkla iyi geçinmeye bakýnýz. Hak Teâlâ'nýn ezelî ilminin sizin için bir hüküm vermemiþ olduðu þeyi istemeye yeltenmeyiniz. Gerek sizin, gerekse baþkasýnýn hakkýnda verdiði hükme sessizlikle boyun eðiniz. Olacak þeylerin önüne geçmek kabil olmadýðý gibi ol­mayacak iþi de yapmak mümkün deðildir. Her þey evvelden yazýlmýþtýr. Bu durumu Peygamber (s.a.v) Efendimiz þu hadîs-i þerifi ile anlatýr: “Hak Teâlâ kalemi yarattý, yaz dedi. Ne yazayým, deyince kýyamete kadar kullara hükmümü yaz buyurdu.”

 

* * *

 

Ey kalplerini öldürüp nefislerini diriltenler, kalbiniz çoktan öl­dü. Onun baþýna gelecek bela, diðer uzuvlara olacak felâketten daha fena olur.

Kalbin en büyük ölümü, Allah'tan ve O'nu anmaktan gafil yaþamasýdýr. Kalbini diriltmek isteyen, oraya Hakk'ýn zikrini zerk eyle­sin. Bütün ülfetini Hak'la kýlmaya baksýn. Gözlerini yalnýz O'nun saltanatýna ve büyüklüðüne çevirsin. Halk üzerinde yaptýðý tecelliyi ve tasarrufu gözetlesin.

 

* * *


 

Ey evlat! Önce kalbinle Hak Teâlâ'yý an. Sonra da dilinle. Yalnýz þunu unutma. Bir defa dilden anarsan bin defa kalbinle an. Bil­hassa baþýna gelecek âfetlere karþý Hakk'ý an ve sabýrlý ol. Hele dün­yalýk olan bazý kötü þeylerin terki için Hakk'ý anmaktan gayri çare yoktur.

Âhiret sana kabulü için gelirse Hakk'ý an, kalbini ona meylettir­me. Hak'tan gayri gelecek cümle âfetler için Hak Teâlâ'yý anmaktan gayrý çare yoktur.

Nefsin dizginini elden býrakýrsan seni kapmak ve seni her kötü­lüðe atmak ister. Þüphelileri býrak, bunu býrakmakla nefse dizgin vur. Dedikoduyu býrak.

Ölümü düþün, ölümü anmak kalbe cila verir; dünyayý kalbe koy­mamak için de yardýmcý olur. Halkýn teveccühü seni yolundan al­maz.

Ölümü düþünmek ve ona göre hazýrlýk yapmak, kalbinden per­deleri açar. O dem halký âciz, zayýf, helak tehlikesi içinde görürsün, onlardan zarar ve yarar beklemeden Hakk'ýn kudret eline yapýþýrsýn.


 


radyobeyan