Ýlahi Armaðan
Pages: 1
51. Meclis By: hafiza aise Date: 29 Ocak 2011, 16:48:43
51. MECLÝS

 

Konuþma tarihi: Hicrî, 20 Þaban 545, Milâdî 1150.

 

Dünya, önden sona hikmetle doludur ve çalýþma yeridir; âhiret ise, kudret âlemidir. Dünya hikmete mebni olup âhiret ise kudrete... Hik­met âleminde çalýþmayý býrakma. Kudret âleminde iþleri Hak görür, O'nun kudretini küçümsemek aklýna gelmesin.

Bu hikmet âleminde O'nun hikmetine göre çalýþ; iþlerin görül­mesini O'nun kudretinden bekleme. Kadere güvenip nefsin hatasý için özür arama. Kaderi bir hüccet sayýp iþ yapmayý býrakma. Kade­rin hükmünü öne sürmek tembellere hastýr. Kadere geçmek, ancak emir ve yasaklar dýþýnda olur. Herhangi bir emre baðlý olmayan iþle kadere uyman olur.

Ýman sahibi, dünyaya kapýlmaz, onda olan geçici þeylere bak­maz. Ancak ondaki kýsmetini alýr, kalbini Hakk'a verir. Burada iþi bitinceye kadar durmak zorundadýr. Ýþ tamam olursa göçer, gider. Dünyanýn ateþli iþleri ondan beridir.

Yakýcýlýða giden dünyaya kalbin girmesi için izin verilir.

Ýman sahibinin iç âlemi, elçiler evine benzer. Sýr kemâle erince, kalbi himayesine alýr. Kalp de, bu yolda ergin olursa maddî telâþý bý­rakmýþ olan nefsi emrine alýr. Ayrýca bütün duygulara da fermanýný geçirir.

Bu iþler böyle devam ederken iman sahibinin beslemek zorunda olduðu kimseler, muhtaç durumda olmazlarsa onlardan ayrýlýr. Böy­lece halkýn þerrinden kurtulur. Hattâ onlarý Hakk'a itaat bile ettirir.

Bu iman sahibinin, maddî bakýmdan kullarla arasý açýk olur. Bu sebeple tek baþýna Hakk'a kulluk yolunu tutmaya bakar. Bir kendi, bir de Rabb’i kalýr. Bu da geçer, O'nunla olur. Sanýr ki, halk hiç yara­týlmamýþ. Tabiî bu duygu o iman sahibine göre olur. Zamanda öyle duygulara kapýlýr ki, iç âleminden Hak yalnýz kendisini yarattý sanýr ve yalnýz kendisi var gibi hisseder. Kendisini ezelî varlýðýn akýntýsýna atar. Yapan Hak, kendisi ise bir âlet... Ortada bir matlup kalýr, ken­disi ise talip olur. Görünürde bir asýl vardýr, kendisi de onun uzanmýþ bir kolu... Bu hâlde, O'nun gayrini anlamaz ve O'ndan baþkasýný gör­mez.

Hak Teâlâ iman sahibini halktan beri alýr. Sonra dilerse gönde­rir. Onlarýn arasýnda deðilmiþ gibi meydana atar. Aralarýna girince iyiliklerini düþünür ve onlara yarayan ne ise onu yapar. Onlarý hida­yete götürür. Zahmet verirlerse sabra devam eder. Çünkü Yaratan'ýn rýzasýnýn bu yolda olduðunu bilir.

Velayet makamýna tam sahip olan zâtlar, kalbi erin ve sýr âle­minin bekçileridir. Onlar Hak'la kaim olur, baþkasýný bilmezler. Ýþle­rini baþkalarý için deðil, Hak için yaparlar.

Ey içi bozuk, bunlardan haberin var mý? Ýmandan ne haber? O da yok... Hak'la ülfet kabilinden bir þey bildiðin var mý? O da yok. Yakýnda öleceksin; ölümden sonra yaptýklarýna piþman olacaksýn. Ýyi kelâm etmek seni aldattý. Dilin güzel söze alýþtýðý için söyledin ve al­dandýn; halbuki kalbin hiç bir þeyden anlamaz ve kekeme. Bu hâl seni kurtaramaz. Fesahat ve güzel konuþmayý kalp yapmalý. Dilin iyi lâflar etmesi faydasýzdýr. Bu hâlde nefsin üstüne eðil ve ona bin de­fa aðla; halka da bir defa...

Ey ölü kalpli, Allah yolcularýný bulamayan ve kendi baþýna iþler açan, tedbirler kuran, fâni varlýðýný ve yaratýlmýþlarý Hak varlýðýna perde eden adam, aðla; bin defa aðla. Halka bir acýrsan, kendine bin defa acý ve aðla...

Ýlâhî, ben dilsizim, konuþturaným Sensin... Halka sözümden fay­da ver; onlarýn iyiliðini elimde bitir. Aksi hâlde beni yine lâl eyle...

 

* * *


 

Ey cemaat! Sizi, kýrmýzý gül kadar renkli ve tatlý ölüme davet etmekteyim. Bu ölüm; nefs, renk, tabiat, þeytan ve dünya ile savaþ; Hakk'ýn zâtýndan gayri sayýlan þeyleri terk ve halkýn arasýndan ma­nen sýyrýlmaktýr. Bu hâllerde savaþa devam ediniz. Maðlup olma ümi­di sizi sarsmasýn. Aziz ve Celil olan Hak, her an yeni bir tecelli ile kâinata nazar eder. O'nun kudreti sonsuzdur; o sonsuz kudretten vardým dileyiniz. Ýþin hikmet tarafýný deðil, kudret tarafýný isteyiniz, isteklerinizi sizin bilginize deðil, onun bilgisine göre ayarlayýnýz. Arzularýnýzý O'ndan isterken sýr âleminiz ve kalbinizle isteyiniz; dil gürültüsüne dalýp bir talepte bulunmayýnýz. Sizin bilginiz dýþýnda ka­lan ve gücünüz yetmeyen þeyleri isteyiniz. O'nun karþýsýna iflas aya­ðý ile çýkýnýz. Yaptýðýnýz iyi iþleri O'na saymayýnýz. Gücünüzü, kuv­vetinizi O'na anlatmak arzusuna kapýlmayýnýz. Hakk'a akýl öðretmek hevesine düþmeyiniz. O'nun tedbirini bir yana atarak kendi tedbirle­rinizi cahillere beðendirmek sevdasýna kapýlmayýnýz.

Bilgi ile iþ yapmayan cahildir. Hafýzasý kuvvetli de olsa, içinden gelen bazý þeylerle amel de etse, yine cahil sayýlýr.

Ýþ yönünü tutmadan kuru bilgiye kapýlmak, seni ancak halka ile­tir. Halbuki bildiðinin gereðini yapmak, seni Hakk'a götürür. Bilgi­nin icabýna göre hareket, kalbe dünya sevgisini koymaz, iç âlemini sana gösterir. Bilgi ile amel, dýþ âlemin süsünden geçirir, kalbe süsler verir; kalp güzelliði yolunu gösterir. Kalbiniz temiz, için nurlu olun­ca, Hak'tan sana saltanat gelir. Çünkü sen Hakk'a lâyýk bir kul ol­dun. Ve yararlý bir hâl aldýn. Bir âyet-i kerimede bu mâna þöyle an­latýlýr: “Sâlih kullarý, Hak idaresi altýna alýr.” (el-A’râf, 7/196)

Hak Teâlâ iyilerin dýþýný ve içini saltanatý altýna alýr, dýþlarýný da hikmet eliyle terbiye eder. Hâl böyle olunca onlar, yalnýz Hak'tan korkarlar. Baþkasýnda herhangi bir iþi ümit etmezler. Alacaklarýný Hak'tan alýrlar. Bir þey verecekleri zaman O'nun rýzasý için verirler. Hak'tan gayri her þeyden kaçarlar. Hak'la ülfet ederler. Bütün sükûn hâllerini O’nda bulurlar.

 

* * *


 

Bu zaman sona ermekte... Çeþitli deðiþik hâller ortalýðý sardý. Adeta bir fetret devri... Nifak zamaný oldu. Ýç bozukluðu her yaný sar­dý. Ýþler de bozuk, içler de...

Ey içi bozuk, sen dünyanýn kölesi oldun. Halka da gösteriþ ya­parsýn; iþlerini onlara göre tutarsýn. Hak Teâlâ'nýn sana nazarýný unutuyorsun ve âhiret için iþler yaptýðýný göstermek yolundasýn. Bu hâlinde ne yaparsan hepsi dünya için olmakta ve bütün gayen o... Bu mevzuda, Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in þu hadîs-i þerifi ne ka­dar kesindir: “Bir kimse, kalbinden istemediði ve gönülden dilemediði halde âhirete dair iþleri dýþtan yaparsa, ismi ve künyesi okunarak gök ehli tarafýndan lanetlenir.”

Ey içi bozuk münafýklar, sizi anlarým; bu anlayýþý ilim ve hik­met yönünden elde ederim. Lâkin ayýbýnýzý yüzünüze vurmam, Al­lah'ýn emri ile örterim.

Yazýk sana, görünür duygularýn hatayý býrakmadý, dýþtaki kirleri atamadýn, ama iþ temizliðinden anlatýrsýn. Kalp temiz olmayýnca sýr âlemi nice temiz olur? Kullarla dahi iyi geçinme yolunu bulamýyor­sun. Hak'la nasýl geçinirsin? Kullarýn yanýnda iyi edep takýnmayan, Hakk'ýn katýnda nasýl edep yolunu bulur?

Öðreten senden hoþnut deðil, O'na edepli davranmýyorsun: O'nun emirlerini tutmaz oldun. Yastýða yaslanýr, göðsünü çýkarýrsýn. Sözü býrak. Tevhid imanýn ayak üstüne duruncaya kadar sözü terk et. Ta ki sen, vücut yumurtasýný kýrasýn; çýkasýn; lütuf ve kerem hücre­sine giresin. Ülfet kanatlarý altýna sýðýnasýn, ihlâs sevgisini bulasýn, doya doya müþahede suyundan içesin ve bu hâlde bir beka bulasýn. Ýþte o zaman çevresine ses iþittiren biri olursun. Etrafýna sevgi aþý­larsýn ve çevrenin muhafýzý olursun. Tâbir caizse, etrafýný iyi kolla­yan ve himayesine alan, her varlýðý esirgeyen bir varlýk olursun.

Ýþte bu anlatýlan hâller sende baþlarsa söyle, konuþ. Çünkü sen yüce kimse oldun. Halký uyandýrýrsýn. Onlara ezan okursun. Gaflete düþtüklerinde ayýk kýlarsýn. Gecen ve gündüzün, insanlarý ayýktýrmakla geçip gider. Halký Hakk'a tâata davet eylersin.

 

* * *

 

Ey cahil, elinden defteri at, bana gel. Tek baþýna dize gel. Bilgi, Hak erenlerinin aðzýndan alýnýr, defter köþelerinden deðil... Hemen her çeþit bilginin esasý, bilgi sahibinin hâlinden alýnýr, sözünden de­ðil. Tam bilgi, halktan geçen, Hak varlýðý ile var olandan alýnýr.

Asýl önemli iþ, kendini yok etmekte, halký yok görmekte ve Hak varlýðý ile vücut bulmaktadýr.

O'ndan gayri her þeye karþý yok ol. Sonra O'nda var ol ve O'nunla diril. Hakk'a hizmetçilik eden erlere arkadaþ ol. Onlar Hakk'ýn kapýsýndan gayri durmazlar. Bütün iþleri O’nun emrine uymak ve ya­saklarýný yapmamak. Ve O'nun kaderine sýðýnmak.

Hak yola hizmet edici olanlar, Hakk'ýn dilemesi ile halk arasýna girer ve fiil tecellisi ile kullarla olurlar. Onlar için kullara dalýp Hak'­la niza çýkarmak usulü yoktur. Az oldu veya çok oldu gibi þeyler için itiraz etmek onlara yakýþýr þey deðildir. Yüksek olmak veya altta kal­mak onlar için önem taþýmaz. Bu yüzden, verene çýkýþ yapmazlar.

Hak yola hizmeti bir yana itip nefsinle olma. Nefsin arzularýný tatmin için Hakk'a kulluktan yan çizme.

Velî kullar, halka hizmet buyurunca þahsî arzularýný katmazlar. Onlar için halka bir iþ yapmak veya yaptýrmak, bir rahmet ve þefkat eseridir. Yapýlacak bir iþ, onlara iþaret yolu ile bildirilir de öyle ya­parlar. Hiç bir velî, nefsi için kullardan bir iþ talebinde bulunmaz. Onun nefsi itminan derecesini bulmuþ, yaramaz inadý ve kötü isteði kalmamýþtýr; dünyaya meyilli hâli yoktur. Sen nefsini onlarýnki gibi sanýr, hizmet edersin. Halbuki senin nefsin cahildir, bir þey anla­maz. Hâl böyle iken sen ona uymaktasýn ve tasarrufunu onun dile­ðine, kötü arzularýna harcamaktasýn.

Senin için en uygun iþ odur ki; nefsin her uygunsuz arzusunu cevapsýz býrakmak gerektiðini bilesin ve onun ses duvarýna perde çekesin. Onu elde etmek dilersen böyle yap.

Nefsin sözünü dinlerken ona aklý olmayan bir deli nazarý ile bak. Þehvet, lezzet, atak kelâmlarýný iþitme. Senin ve nefsin helaki ondan gelen sözü dinlemekte, dediðini yapmakta olduðunu keza bilesin.

Nefis, Allah Teâlâ'ya itaat ederse rýzký bol gelir; elini her attý­ðý yerde rýzkýný bulur. Ýsyan eder, zulüm yolunu tutarsa sebepler on­dan yüz çevirir; zahmet verici iþler baþýna çullanýr. Bu hâlinde o, dünya ve âhiretin yaramaz metaý hâline gelir.

Bir nefis ki, itaatli ve yeterlik duygusuna sahip olur, onun sahi­bi her yerde sevilir ve elini attýðý yerde, yüzünü çevirdiði yönde kýs­metini bulur. Böyle bir nefse sahip olan hâlinden memnun olduðu gibi her þey de ondan razý olur. O zât farzý eda eder. Farz ibâdetleri yaparken gönlü hoþtur. Yaptýðý ibâdeti özüne bir külfet olarak kabul etmez. Kalbi, masivâdan âri olur. Dünyalýk toplamaya koyulmaz.

Dünyanýn ne artýðýný, ne de eksiðini kalpten talep eder; bu bapta cümle duygusu sakindir.

Ey nimete belenen, eline girenleri þükürle karþýla. Aksi hâlde hepsini yitirirsin. Nimet kanatlarýný þükürle baðla; yoksa uçar, elin­den gider.

Asýl ölü, dýþta diri de olsa, Yaratan namýna arzularý yönünden ölebilendir. -“Ölmeden evvel ölünüz” hadîs-i þerifine iþaret- Ýn­sana, dýþ varlýðý ne önem verir? Bir insan ki, hayatýný boþ þeylere, maddî lezzet, þehvet uðruna harcar, onun hayat tadý nasýl olur? Ha­yatýnýn ne mânasý kalýr? Asýl diri olmasý gereken iç âlemi ölüdür. Su­reti yerinde durur, ama neye yarar?

Allah’ým, bizi seninle diri kýl; Zâtýndan gayri þeylere karþý öldür.

 

* * *

 

Ey yaþta büyüyen, ama huyca çocuk kalan adam, bu çocuksu tabiatýn ardýndan daha nice sene yol alacaksýn? Dünyanýn yaramaz huylarýný daha ne kadar izleyeceksin? Bütün kastýný o kötülüklere harcadýn. Neden anlamaz oldun? Himmetini önemli olana harcaman gerek. Yakayý kime kaptýrýr, peþinden gidersen onun kölesi olursun. Dünyaya kapýlýrsan onun kölesi olursun. Hakk'a kapýlýrsan O'nun bendesi ve kulu olursun. Nefsin arzularýna kapýlýrsan halka düþersin, onlarýn kölesi, hizmetçisi olursun. Kendini izle; kime baðlý isen onun oldun sayýlýr.

Sizin çoðunuz dünyayý diler, pek azý da âhireti. Dünya ve âhiretin Rabb’ini isteyen ise nadir sayýlýr. Ýþte sana bu zümreyi bulmak düþer. Onlarý bul ve edepli ol. Onlarla çekiþme ve niza çýkarma. On­larýn hâlini eksik bilme, sonra mânevi hâlinde noksanlýk ortaya çý­kar. Onlara karþý kötü edep tavrý takýnayým deme, helak olursun.

Akýllý olunuz; siz yaptýðýnýz iþlerde Hakk'a düþmanlýk taslamak­tasýnýz. Halbuki O'nun yanýnda deðeriniz, bir sinek kanadý kadar kýymete dahi deðmez. Meðer ki, bütün hâlinizde, bilhassa yalnýz kal­dýðýnýzda, iþleriniz ihlâslý olsun. Ýþte o zaman deðeriniz artar.

Bitmeyen bir hazine var. O da doðruluk, ihlâs, Allah Teâlâ'dan korkmak. Ve O'ndan ümitli olmak... Ve O'na dönmek... Bütün hâl­lerde bunlar olmalý.

Sana iman gerek... Seni, Hak erlerine iman götürür. Onlara var­dýðýn zaman kanatlarýný ser. Onu hâline býrak, olduðu gibi kabul et. Onun önünde sus. Kötü edeple O'na eziyet etme. Bilmediðin þey önünde ses etmemen ilimdir. Ve ilminin yetmediði þeyde, o bilgin kiþiye teslim olman, Ýslâmiyet sayýlýr. Bilgiyi ve Ýslâmiyet’i o sana belletir. Yeter ki noksanýný bilme irfanýna sahip olasýn.

Ey imaný zayýf adam, dünya yok, âhiret yok. Sana göre varsa iyi edepli deðilsin. Bilhassa, büyük zâtlara vardýðýn zaman bunlarý gönlünden at. Dünyayý sevmek, âhirete gönül kaptýrmak, Hakk'a karþý iyi edepli olmamak sayýlýr, velî kullarý ve Peygamber makamýna kaim olan bedelleri töhmet sayýlýr. Onlarý Peygamber makamýna Hak çýkardý. Peygamberlerin vazifesini onlara verdi. Onlarý bildikleri ve iþleri ile býrak. Hak Teâlâ onlarý nefis þerrinden ve kötü arzudan te­mizledi; zâtýyla kaim eyledi ve daima huzurunda tutar. Zâtýndan gayri her þeyden kalplerini beri etti. Dünya, âhiret ve halký onlarýn idaresine verdi. O büyüklerin görüþü, Hakk'ýn kudretidir. Bildikleri O'nun hükmüdür, ilmidir. Onlar için Hak'la kuvvet þu kelimenin sað mânasýndan gelir: “Þiddet ve kuvvet, bizzat ulu ve bizzat yüce olan Allah'ýndýr.” Ýþte o büyükler bu sözü tasdik ettiler. Bütün güçlerini, kuvvetle­rini bu uðurda harcadýlar. Halkýn kuvvetini de o kuvvete verdiler. Sýký bir þekilde Hakk'ýn kuvvetine ve kudretine sarýldýlar. Muaz -Ashâp'tan olan Muaz deðil- þöyle dedi: “Allah'ým, beni istediðim gibi yapmazsan, dilediðin hâle çe­vir.”

Allah ona rahmet eylesin.

 

* * *


 

Ey evlat! Bir sürü çekiþme sonunda, dünyadan hýrsla lokma almaktansa, ilâhî hükme boyun eðip kýsmete düþeni almak hepsinden evladýr. Kazaya rýza lokmasý, doðrularýn kalbine en tatlý gelen þey­dir. Bu hâl, dünya malý almak için kalbi hýrsla doldurmaktan üstün­dür. Çünkü dünya geçimine en çok tat katan bu hâldir. Bütün deði­þen cinsler için kazaya boyun eðmekten gayri ne çare var ki?

Ýnsanlara, ilim, ihlâs ve amel ile konuþ. Onlara amelsiz ilimle konuþma. Çünkü bu konuþma ne sana, ne de baþkasýna fayda saðlar.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz bir hadîs-i þerifinde þöyle buyurur: “Ýlim amele uzaktan nida eder, duyar da cevap verirse, pekâlâ, aksi halde göç edip gider.”

Ýlim, bereketini alýr; sana da yükü, vebali kalýr. O kez sen, ilmi yüzünden fitne fesada uðrayan olursun. Aðaç sende kalýr, onun mey­veleri uçar gider.

Allah Teâlâ'dan, kendi katýnda hâl ve makam vermesini iste. Bunu nasip eylemesini dile. Ve sen, o bulduðun hâlin açýða çýkmasýný sevmeyesin. Hak'la aranda olan iþlerin dýþa çýkmasýný seversen hela­kine sebep olmuþ olursun.

Sakýn yaptýðýn iþlerde ve bulduðun manevî hâlde kendini görmeyesin, büyüklük satmayasýn. Bu hâl, sahibini azdýrýr ve Hak Teâlâ'nýn rahmet nazarýndan uzak kýlar. Sakýn sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapýlmayasýn. Bu da sana zarar getirir, fay­da getirmez.

Hak tarafýndan bir nur almadan ve o nur kalbinden diline çýk­madan ve iþlerini de ona göre yürütmeden hiç bir kelâm sarfýnda bulunma. Sen, evinde sofralarý hazýr etmedin; halký neyinle yemeðe çaðýrýrsýn? Bu iþler önce temel ister, sonra üzerine bina.

Kalbin derinliðini kaz ki, oradan hikmet gözleri kaynasýn. Sonra ihlâs, mücahede ve iyi iþlerle yükselt. Ýþte bundan sonra halký o köþ­ke davet et.

Allah'ým, Zâtýndan gelen ihlâs ruhu ile amel kalýplarýmýza can kat.

Halkýn sevgisini kalbinde taþýdýktan sonra, onlardan ayrý yaþa­man ne fayda saðlar? Kalbin onlarýn arzusu ile dolu oldukça ne sen­de, ne de yalnýz kalmanda bir iyilik olur.

Halvet -huzur için yalnýz durmak- hâlinde halký kalbinde sak­larsan tek baþýna ve huzursuz sayýlýrsýn; Allah ile ünsiyet sana uzak sayýlýr. Bu hâlde senin ünsiyet ettiðin, nefis, þeytan ve kötü arzula­rýn olur.

Allah ile ünsiyet etmeye bak; O'nunla olmayý arzula. Kalbine O'nun sevgisini yerleþtir. Kalbin Hak'la olup halktan temiz olunca, dýþ cephen ehlin ve akraban arasýnda olmuþ, ne zararý var?

Kalbinde hakikî ünsiyet yerleþirse vücut yapýný yýkar, basiret gözlerini açar, Hakk'ýn fazlýný ve fiil tecellisini görmeye baþlarsýn. O'nunla razý olur, baþka bilmezsin.

Bir kimseye manevî hâllerden biri geldiðinde, dinî emirleri ye­rine getirerek o hâlin kalmasýný, gitmesini, aþaðýsýný veya üstünü is­temezse, ona rýza makamý verilmiþ sayýlýr. Muvafakat ona nasip ol­muþ olur ve kulluk, onun bulunduðu hâl demektir.

Sana yazýk oluyor; yalan söyleme. Ýlâhî hükme razý olduðunu söylersin, ama bir lokma, bir kuru ot ve kendine has saydýðýn bir þe­ref mevzuu þeklini deðiþtiriyor.

Yalan söyleme, yalan sözlerini iþitecek hâlim yok. Onunla iþ tut­maya da niyetli deðilim. Hele hiç bir yalana doðruluk damgasýný katiyen basamam.

Halk arasýnda, kalbine hayýr ve þer cinsi þeylerin ilhamý gelen bir tek veya bir ferttir. Kalplerine hayýr ve þer cinsini bilmek için il­ham yollu kelimeler düþen azdýr. Bu ilhama lâyýk olan büyükler ek­sik olmaz. Niçin lâyýk olmasýnlar ki, onlar sözde, iþte ve bütün ahval­de Peygamber’e uymuþlardýr. Peygamber’e melek vahiy getirirdi; bu aþikâr gibiydi, herkes bilirdi. Ama bunlara gelen ilhamdýr; gizli gelir. Kalpleri o ilhama lâyýktýr. Çünkü peygamberlerin vekilleri, vârisleri olmuþlardýr. Ve her hâlde ona uyarlar. Peygamber’e uymanýn sahih olmasý için ölümü hatýrla. Ölümü hatýrlamak nefsi yenmekte sana yardým eder. Þeytaný yýkar, kalbinden dünyalýk hevesini çýkarýr, ölümden öðüt almayan için azat yolu yoktur. Peygamber (s.a.v) Efen­dimiz bu mânayý þöyle anlattý: “Öðüt için, ölüm yeter.”

Kýsmet için üzüntünün ne yeri var? Ondan uzakta da olsan ge­lir, yakýnda da... Kalbini kýsmet sevgisinden yana alýrsan aziz olur­sun; kýsmetin de gelir, Kalbini dünyalýða baðlarsan aziz olamazsýn. Dünyalýðý da sýkýntý ile alýrsýn.

Münafýk, halk yanýnda Allah'tan korkar gibi görünür ve hare­ketlerini öyle ayarlar. Ama, halktan ayrýlýnca Hakk'a karþý elinden geldiði kadar kötülük yapmaya bayýlýr.

Sana yazýk; imanýn sað olsaydý, Hakk'ýn sana nazýr olduðuna inansaydýn, sana yakýn olduðunu ve daima seni görmekte olduðunu bilseydin, O'ndan utanýrdýn.

Þunu katî bilesiniz ki, ben daima hakký söylerim. Sizden ne kor­karým, ne de bir þey beklerim. Bana göre siz, bir sinek kadar küçük, zerreler kadar da ufaksýnýz. Ben hakikaten hayrý ve þerri Allah'tan görürüm; sizi bu hususta yetkili göremem. Köle ve efendileri ya­nýmda eþittir.

Kötülemeniz gerekeni, dinin emri ile kötüleyiniz. Ýster sizin ister baþkasýnýn olsun, dinî bir hüküm olmadan nefse, þeytana, kötü is­liklere ve tabiatýn kuvvetine dayanarak herhangi bir þeye karþý dur­mayýnýz. Ýslâmî emirler bir þey için konuþuyorlarsa ona uyunuz, su­suyorsa siz de onunla susunuz.

 

* * *

 

Ey evlat! Baþkasýnda bulunan bir hatayý defetmek istersen nef­sinle yapma, imanýnla yap. Kötülükleri iman yýkar. Yakîn ise bütün pislikleri giderir. Rabb’in ise iþlerinde sana yardýmcý olur. Ýyiliðe yönelirsen, sana yardým eder ve meleklere över. Anlatýlan mânalar aþa­ðýdaki âyet-i kerimelerle þöyle ifade edilir: “Eðer Allah yardýmcý olursa, size galip gelen olmaz.” (Âl- i Ýmrân, 3/160)

“Hak iþlerde yardýmcý olursanýz Allah yardýmcýnýz olur, bu uðurda dizlerinize kuvvet verir.” (Muhammed, 47/7)

Bir kötülük gördüðünde, kalbine düþen ilâhî bir gayretle onu yok etmek istersen, Allah sana yardým eder. O kötülüðü yok etmen için sana arkadaþ olur. Kötülükleri senin için ezer, yok eder. Ve her­hangi bir iþi, nefsine kapýlarak, desinler ve keyif için gidermek sev­dasýna kapýlýrsan rezil olursun, Hak yardýmcýn olmaz. Bu yüzden onu yok etmeye güçlü olamazsýn.

Ýman, kötülükleri yok eder. Hangi kötülük imanla yok edilmezse o mevcut kalýr. Yâni, kötülüðün giderilmesinde iman ölçüleri kulla­nýlmazsa, kötülük yýkýlmazsa, kuvvet bulur ve devam eder. Belki de öncesinden daha fazla þahlanýr.

Kötülüðün yok edilmesinde, senlik dâvasý olmayacak; Allah için isteyeceksin. Gerçi bir kötülüðün giderilmesi kullarýn yararýnadýr, ama sen onu Allah için dileyeceksin. O'nun yolu için olacak, nefsin için deðil. Her iþin O'nun için olsun, senin için deðil. Hevesi býrak, iþlerinde ihlâs sahibi ol.

Ölüm seni bekliyor. Onun sýkýntýlý izini takip etmek elbette ge­rekli, senin için elzem. O hâlde seni rüsva eden bu hýrsý býrak. Sa­na gerekli olan, seni bulur. Sana ait olmayan, sana varmaz. Allah Teâlâ ile ol. Senin için olaný arama. Baþkasýna olacak þey, sinene sý­kýntý yaðdýrmasýn. Hak Teâlâ Peygamberi’ne (s.a.v) þöyle emretti: “Onlardan bir sýnýfa, fitneye düþürmek için verdiðimiz dünya ziynetlerine gözlerini dikme.” (Tâhâ, 20/131)

Ýþlerin en zoru, irfan sahibi olduktan sonra, avam tabakasý ile oturmak ve onlarla konuþmaktýr. Bir ülkede belki bin kadar irfan sa­hibi olur, ama içlerinden ancak biri konuþabilir. O da peygamberle­rin gücüne sahiptir. Ona elbette peygamber gücü lâzým olur, çünkü halkýn her cinsi ile oturur ve aklý erenine, ermeyenine anlatýr. Her çeþit mü'min ve münafýkla oturur, konuþur. Bu hâl büyük güçlük getirir. Ama o, sabra devam eder. Mahfuz olduðu için onlarýn kötülü­ðü o irfan sahibine zarar vermez. Allah Teâlâ kötülüðe girmemesi için o irfan sahibine yardým eder. Çünkü o, kullara iyi þeyleri teblið ederken Hakk'ýn emrine uyar. Nefsi, isteði, þahsî düþüncesi ve iradesi ile konuþmaz. O, konuþmak için manen zorlanýr, bu yüzden kötülük­ten esirgenir.

Allah Teâlâ'ya arif olmak dilersen, halkýn kýymetini gönülden sil. Evet, onlardan gelecek iyiliði de, kötülüðü de… O'na karþý ancak böyle yakýnlýk elde edebilirsin.

Yazýk, dediklerimi anlayamýyorsun. Dünyalýk elde olur, cepte olur. Ýyi ve yararlý binalar yapmak için caiz... Ama onlarý kalbe sok­mak olmaz. Dünyalýðýn kalp kapýsýnda beklemesi olur, ama içeri gir­mesi asla... Dünyalýktan geçici þeyleri kalbin köþesine yerleþtirirsen, sende de hayýr kalmaz.

Anlattýðýmýz vasfý benliðinde taþýyan bir kul, varlýðýný siler, halký yok bilirse, yokluða ve mahva ulaþýr. Bu ulaþmada, iç âlemine gelen âfet ve kederler onun ruh âlemine zarar vermez. Bir âfet geldiði za­man onda ilâhî bir emir olursa yapýþýr, yasak görürse çekinir. Her hangi bir þeyin gelmesini temenni etmez ve bir þeye karþý da hýrs bes­lemez. Kalbine Tekvin sýfatýnýn tecellisi gelir. Her þeyin aslýndaki oluþu ve þekil deðiþmesi, ona teslim edilir.

Ey ilim ve amel yönünden hýyanete dalanlar, sizinle o büyükler arasýnda daðlar var. Ey Allah'ýn ve peygamberlerin düþmanlarý ve Allah'ýn kullarýný kesenler, siz açýk bir zulüm içindesiniz. Nifakýnýz açýk. Ey bilginlik taslayanlar, bu nifak hâli ne zamana dek sürer? Ve ey zâhid geçinen zavallýlar, dünyalýk kapmak için valilere ve sul­tanlara daha ne kadar nifak alâmeti ile boyun bükeceksiniz? Dünya­nýn geçici lezzeti ve aþaðýlýk þehveti için onlara daha ne kadar aðýz eðeceksiniz? Þu zamanda yaþayan þahlar ve sizin çoðunuz zulüm çarkýný çalýþtýrmaktasýnýz, zalimsiniz. Allah'ýn kullara verdiði malý gasbetmektesiniz.

Allah'ým, münafýklarýn saltanatýný yýk. Ve onlarý yaptýklarý kö­tülük için utandýr ve onlara tevbe yolunu göster. Zalimlerin belini kýr, onlarý, yeryüzünden temizle, ya da ýslâhlarýný kolaylaþtýr. Âmin!

 

* * *

 

Ey efendiler ve hizmetçiler, ey zalimler ve âdiller, ey ihlâs sahip­leri ve münafýklar, dünya bir zamana kadar uzar, âhiret ise sonsuz­dur.

Hak'tan gayri her þeyden ayrý ol. Mücahede ve zühdünle, kalbini Rabb'inden gayri cümle eþyadan temiz eyle. Sakýn, seni Hakk'ýn gay­ri hapse koymasýn; O'ndan gayri bir avcýnýn tuzaðýna kapýlmayasýn ve seni O'ndan alýkoyan olmasýn. Kýsmetlerin gelince emir ve uyar­lýk yolu ile al, ye. Alacaðýn herhangi bir þeye hýrsla sarýlma; yeterlik duygusunu kalbinden atma. Dünyalýk þeyleri seçme ve kalbini dün­yalýða sevgi ile verme.

Zühd hâli bir kimsede devam ederse, kalbe manevî bir hüzün do­lar, bünyede uçukluk hasýl olur. Bu uçukluk ve hüznün sonunda, Hak tarafýndan kurtuluþ ve ferahlýk gelir ve ona karþý irfan duygusu hâsýl olur; hüzün ve keder kaybolur, gider.

Ýman sahibi, kalbini yaratýlmýþlardan, ehilden, evlattan ve mal­dan almýþtýr. Onun kalbi, þahýn elçisini bekler, dýþý ise dünyalýk þey­lerle meþgul olur. O þehrin kapýsýný geçmeyi özler. O ehli arasýnda oturduðu hâlde hepsini kalbinden atýp Hakk'a emanet etmiþtir. Ýman sahibi, sonuna kadar varlýðýný emanete vermiþtir ve elinde ne varsa onlar da kendisine emanet býrakýlmýþtýr. Ýman sahibi halk arasýnda­dýr ama onlarý sahibine býrakmýþtýr. Kullara bir zerre baðlýlýðý varsa da asýl baðlýlýðý Yaratan'adýr.

Tevhid hâli kalbe yerleþirse dýþtan yapýlan iþler sahih olur. Tevhid hâli, içi ve dýþý eþit eyler. Zenginliði ve fakirliði ayný kalýr. Hal­kýn geliþini ve gidiþini bir gösterir. Övmelerini ve kötülemelerini ayný yapar. Neden halkýn övmesini ve kötülemesini kalbinden atmayasýn ki, yaptýðýn büyük kârla kalbin onlarý sevmez. Sen onlarý atmak istemesen bile kalp kötü þeyleri sezer, dýþa atar. Kalbin Aziz ve Celil olan Allah'la olur. O'nun zikri ve O'nun þevki kalbine yerleþir. Ýþte bundan sonra orasý Hakk'ýn saltanat yeri olur.

Dediklerimizi yap; seven olursun, hakikî sevilen olursun, öðre­ten, bilgin, iyi bir hâkim, yakýnlýk içinde bir yakýn bulan ve edepli bir edip olursun. Halktan gýna duyarsýn; onlara karþý kalbinde yeterlik duygusu bulunur.

Ey cahil! Bilgin, cehlinden geliyor. Öðrenmeyi bir yana attýn, öðretmeye kalktýn! Yorulma, senden bir þey çýkmaz. Hiç kimse elinle felaha varamaz. Ýyi olmayan bir kimse, nefsinin dahi terbiyecisi, öð­reticisi olamaz, nerede kaldý ki, baþkalarýna muallim olsun.

 

* * *

 

Ey cemaat! Allah'ýn kudretini âciz görmeyiniz; sonra küfür ehline katýlýrsýnýz. Hükümlere göre çalýþýnýz. Bu çalýþma sizi ilme ulaþ­týrýr. Ýlmin hakikati sizde tahakkuk ederse kudreti görürsünüz. Ýþte o kez tekvin sýfatý, kalp ve sýr elinizle tecellisini gösterir. Þayet kalp cihetinde Hak'la aranda perde kalmamýþ olursa. O seni tekvin sýfatý için güçlü kýlar; sýr hazinelerine muttali olursun. Fazilet taamýný yer­sin. Ülfet þarabýný içersin. O'nun yakýnlýk sofrasýna oturursun. Bu hâller, Kitap -Kur'ân- ve Sünnet’le yapýlan amellerin meyvesidir.

Kitap ve Sünnet’le amel et. Onlarýn dýþýna çýkma. Ýlmin sahibi, elinden tutup zâtýna götürünceye kadar devam et.

Hikmetler hocasý hazakatle, kendi kitabýna göre iyiliðine þaha­det ederse, ilmin esas kitabýna iletir. Onda da hakikati bulduðun tak­dirde, kalbini ve mânaný kýyama kaldýrýr.

Ýþbu hâllerde Nebi, kalbin, iç âlemin sohbet arkadaþýdýr; elinden tutar, doðruca þaha götürür ve der: “Ýþte siz; iþte Rabb’iniz!”


 


radyobeyan