Cenaze bahsi By: sumeyye Date: 29 Ocak 2011, 16:25:39
CENAZE BAHSÝ
Bil ki: Hasta ziyareti ve bakýmýnýn yapýlmasý, üzerine okunmasý, ölmek üzere olan kimseye müþfik davranýlmasý, ölünün tekfin ve teçhiz iþlerinin yapýlmasý, defnedilmesi, onun için hayýr yapýlmasý, üzerine aðlanmasý, aile ve yakýnlarýnýn taziye edilmesi, kabir ziyaretinde bulunulmasý... bütün Arap uluslarýnca yapýla-gelmekte olan iþlerdi ve ayný þeyler bütün diðer uluslarda da þöyle ya da böyle vardý. Bunlar, normal mizaçta olan insanlarýn onsuz edemeyecekleri âdetlerdir ve insanlarýn bunlarý terketmeleri düþünülemez. Bu itibarla Rasûlullah (s.a.) gönderildiðinde, bu gibi konularda mevcut bulunan âdetlere bakmýþ ve bunlarýn (birçoðunu olduðu gibi kabul etmiþ, bir kýsmýnýn) ýslâhýna gitmiþ, yanlýþ olanlarý da düzeltmeye çalýþmýþtýr. [327]
Hasta Ziyareti Ve Gerekli Bakýmý:
Bu gibi konularda geçerli olan maslahat ya hasta olan kiþinin dünya ya da âhiret açýsýndan bizzat kendisine, ya yine bu iki açýdan biri yoluyla hastanýn ailesine, ya da topluma yöneliktir.
Hasta, dünya hayatýnda, teselli edilmesi, kendisine müþfik davranýlmasý yoluyla sýkýntýsýnýn hafifletilme sine, kendi baþýna yapmaktan aciz kaldýðý hizmetlerinin görülmesine muhtaçtýr. Bunun gerçekleþebilmesi için de, hasta ziyareti ve bakýmýnýn, din kardeþleri ve þehir halký tarafýndan behemehal yerine getirilmesi gerekli dinî bir görev (sünnet) kýlýnmasý gerekir.
Ahireti hakkýnda da, sabýrlý olmaya; baþýna gelen bela ve sýkýntýlarý, aynen hastanýn içmek zorunda kaldýðý tadý acý, fakat sonuçta yararlý olan ilaç mesabesinde görmeye muhtaçtýr. Ki, bunun sonucunda dünya hayatýna iyice dalýp perdelenmesin, Rabbinden uzak düþmesin. Aksine, ölümle birlikte günahlarýnýn da çözülmesi ve yok olmasý saðlansýn. Bunun gerçekleþebilmesi için de, mutlaka o kiþinin sabrm faydalarý, çekilen elemlerin yararlarý doðrultusunda uyarýlmasý gerekir.
Ölüm döþeðinde olan kimse, dünya hayatýnýn son gününü, âhiret hayatýnýn da ilk gününü yaþýyordur. Bu itibarla, onun Allah'ý anmasý ve O'na yönelmesi konusunda teþvik edilmesi, böylece ruhunun iman hali üzere çýkmasý ve bunun sonucunda da âhiret hayatýnda bunun semeresini görmesi temin edilmeye çalýþýlmadýr.
Normal tabiatta bulunan bir insan, yaratýlýþ itibariyle aile ve mal tutkusuna sahip olduðu gibi, hayatýnda ve ölümünden sonra insanlann kendisini hayýrla yadetmeleri tutkusuna da sahiptir ve kötü taraflarýnýn ortaya çýkmasýný sevmez. Hatta her ulus içinden, en akýllý kimseler çýkarlar ve ünlerinin devam etmesi için kalýcý büyük eserler yaptýrýrlar, arkalarýndan "Ne cesurdu, ne kahramandý!" denmesi için kendilerini tehlikelere atarlar, "Hem dünyasýnda, hem de ölümünden sonra büyük nasibi varmýþ" desinler diye, kendisine anýt mezar yapýlmasýný vasiyet ederler. Hatta bilge kiþiler, "Ünü insanlar içinde yaþayan kimse, aslýnda ölü deðildir." demiþlerdir.
Ýþte bu telakki, tüm insanlarca paylaþýlan cibillî bir duygu olduðundan, insanlar bu telakkiler üzerinde yaþayýp Öldüklerinden, onlarýn bu telakkilerini doðrulamak ve vasiyetlerini yerine getirmek, onlara ölümlerinden sonra bir tür iyilikte bulunmak manasý kazanmýþtýr. [328]
Ölü Ýçin Dua Etmek Ve Tasaddukta Bulunmak:
Ruh, cesetten ayrýldýðýnda (insanî ruh için) baþka bir doðuþ söz konusu olur. Ýlâhî ruhun feyzi onda kalan þeyden çok iþlevli bir duyu gücü (hiss-i müþterek) vücuda getirir ve bu güç misâl âleminden bir yardýmla iþitme, görme ve konuþma yeteneðim birden saðlar. Bu haliyle, dünya hayatýnda sahip olduðu bilgileri, zanlarý üzere olmaya devam eder. Üzerine, üst âlemden azap göreceði ya da nimetleneceði bilgiler iner. Allah'ýn sâlih kullarýnýn himmetleri, Hazîre-i kuds'e yükselir. Onlar, ýsrarla bir ölü hakkýnda dua ettiklerinde, yahut onun için büyük bir sadaka verdiklerinde, bu Allah'ýn tedbiriyle, Ölüye fayda verir ve o, hazîreden üzerine inmekte olan feyz ile birleþir. Bu da onun halinin iyileþmesini temin eder. [329]
[327] Þah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliða Ýslâm Düþüncesinin Ýlkeleri, Ýz Yayýnlarý: 2/97.
[328] Þah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliða Ýslâm Düþüncesinin Ýlkeleri, Ýz Yayýnlarý: 2/97-98.
[329] Þah Veliyyullah Dihlevî, Hüccetullâhi’l-Bâliða Ýslâm Düþüncesinin Ýlkeleri, Ýz Yayýnlarý: 2/98.