Sarih olmayan ifadeler By: sidretül münteha Date: 23 Ocak 2011, 17:52:02
2. Sarih Olmayan ifadeler
Boþanmanýn sarih olmayan deyimlerine gelince: îmam Mâlik'e göre bu deyimlerden bazýlarý açýk, bazýlarý muhtemel kinayelerdir, Ýmam Mâlik'in açýk kinayeler hakkýndaki görüþü, sarih deyimler hakkýndaki görüþü gibidir. Yani eðer adamýn doðru söylediðini gösteren bir karine bulunmazsa, açýk kinayelerde de -sarih deyimlerde olduðu gibi- kiþinin «Ben boþanmayý kasdetmedim» sözü kabul olunmaz. îmam Mâlik'e göre açýk kinayelerde, eðer boþanan kadýn kendisiyle gerdeðe girilmiþ ise, üçten aþaðý talâk iddiasý da kabul olunmaz. Ancak eðer kadýn, bedel mukabilinde, yani hulû' yoluyla boþanmýþ ise, o zaman kabul olunur. Çünkü hulû' -bir talâk ile dahi olsa- kesin boþanma demektir. Kendisiyle gerdeðe girilmemiþ olan kadýnlar hakkýnda ise, açýk kinayelerde üçten aþaðý talâk iddiasý kabul olunur. Çünkü kendisiyle gerdeðe girilmemiþ olan kadýnlarýn boþanmasý -kaç talâk ile olursa olsun- kesindir. Açýk kinayeler «Senin ipin senin omuzundadýr», «Sen kesin olarak benden boþsun» ve «Sen kocasýzsýn» gibi deyimlerdir.
Ýmam Þafii'ye göre ise açýk kinayelerde kiþinin niyetine baþvurulur. Eðer niyeti boþanma ise, boþanmadýr, niyeti üç talâk ise üç talâktýr, bir talâk ise bir talâktýr. Kýsacasý kiþi ne dese» kabul olunur. Ýmam Ebû Hanife de ayný görüþtedir. Ancak onun prensibine göre eðer kiþi, bir veya iki talâký kasdetse, bir kesin talâk vaki olur. Eðer boþanmayý gösteren bir karine bulunduðu halde adam, «Ben boþanmayý kasdetmedim» dese, kabul olunmaz. Meselâ, karýsýyla boþanma hususunu müzakere ederken bir açýk kinaye kullanmasý, boþanmayý kasdettiðini gösteren bir karinedir. Ýmam Ebû Hanife -dört deyimden baþka- bütün açýk kinayelerde bu karine bulunduðu zaman boþanmaya hükmeder. Bu dört deyim de «Ýpin omuzun üzerindedir», «Ýddetinin süresini bekle», «Temizlen» ve «Benden örtün» deyimleridir. Çünkü Ýmam Ebû Ha-nife'ye göre bu deyimler açýk kinaye olmayýp muhtemel kinayelerdir.
Muhtemel kinayelere gelince: Ýmam Mâlik'e göre muhtemel kinayelerde -Ýmam Þafii'nin açýk kinayelerde dediði gibi- kiþinin niyetine baþvurulur. Fakat cumhur onun bu görüþüne katýlmayýp, «Muhtemel kinayelerle boþanma kasdedilse bile, vâki olmaz» demiþtir.
Þu halde açýk kinayeler hakkýnda üç görüþ bulunmaktadýr. Bir görüþe göre mutlaka kiþinin niyetine baþvurulur ki, Ýmam Þafii bu görüþtedir. Bir görüþe göre, doðru söylediðini gösteren bir karine bulunmadýkça kiþinin lafýna bakýlmaz ve boþanmaya hükmedilir. Bu görüþ de Ýmam Mâlik'indir. Bir görüþe göre de, kiþinin -yalan söylediðini gösteren bir karine bulunmadýðý zaman- niyetine baþvurulur. Bu da Ýmam Ebû Hanife'nin görüþüdür.
" Ýmam Mâlik'in mezhebinde ihtilâf edilen birtakým mes'eleier daha vardýr ki o mes'eleler de -kinaye açýk mý, muhtemel mi, kinayenin boþanmaya delâleti kuvvetli mi, zayýf mý diye tereddüt edildiði için- ihtilâf edilmiþtir. Bu ihtilâflarýn hepsi buradaki ana kaidelerle ilgilidir.
Ýmam Mâlik'in, açýk kinayelerde «Kiþinin 'Ben boþanmayý kasdetmemiþtim' sözü kabul olunmaz» demesinin sebebi: Çünkü gerek þeriat ve gerekse lisan örfü bu adamýn yalan söylediðine tanýklýk etmektedirler. Zira halk bu deyimleri kullanýrken, çoðunlukla -aksini gösteren, bir karine bulunmadýkça- boþanmayý kasdederler. Ýmam Mâlik'in «Açýk kinayelerde üçten aþaðý talâk iddiasý da kabul olunmaz» demesinin sebebi ise: Çünkü bu deyimlerin zahirinden kesin boþanmanýn kasdedildiði anlaþýlmaktadýr. Kesin boþanma da -Ýmam Mâlik'in meþhur görüþüne göre-: ya hulû' ya üç talâk ile olur. Buradaki boþanmada kadýndan bir þey alýnmadýðýna göre bu boþanma hulû' deðildir. Þu halde elde üç talâk kalýr ki, o da ancak kendisiyle gerdeðe girilmiþ olan kadýn hakkýnda mümkündür.
Ýmam Þafii de «Boþanmanýn sarih deyimlerinde üçten aþaðý talâk iddiasýnýn kabul olunduðunda icma' bulunduðuna göre, kinayelerde bu iddianýn kabul olunmasý evleviyetle lazým gelir. Çünkü sarihin delaleti kinayenin delâletinden daha kuvvetlidir» diye delil getirmiþtir. Mâlikiler de «Talâk lafzý, her ne kadar boþanmada sarih ise de, üç talakta sarih deðildir» deseler, herhalde yerinde "olur. Ýmaný Þafii'nin bir delili de yukarýda geçen Rükâ-ne'nin hadisidir ki, Hz. Ömer de «Senin ipin senin boynundadýr» kinayesi hakkýnda ayný þeyi söylemiþtir.
Açýk kinayelerde «Eðer kiþi üçten az talâk kasdederse, ric'î boþanma olur» diyen Ýmam Þafii'nin delili yukarýda- geçen Rükâne'nin hadisidir. «Açýk kinayelerde boþanma kesindir» diyen Ýmam Ebû Hanife de: «Çünkü açýk kinaye ile -üç talâk kasdedilsin, edilmesin- evlilik baðýnýn büsbütün izalesi kasdolunýýr. Uç talâk ise bundan zaid bir mânâdýr» demiþtir.
Bu ihtilâflarýnýn sebebi, 'Niyet mi lisan örfünden, yoksa lisan örfü mü niyetten önce gelir? Þayet lisan örfü önce geliyorsa, yalnýz evlilik baðýnýn çözülüþünü mü, yoksa onunla birlikte üç talâký da mý ifade eder?' diye ihtilâf etmeleridir. «Niyet önce gelir» diyenler, «Mutlak kinaye ile kesin boþanma vaki olmaz» demiþlerdir. «Açýk olan lisan örfü önce gelir» diyenler ise, niyete iltifat etmiþlerdir.
Bu babýn ta ashab devrinden beri ihtilâf edegeldikleri mes'elelerinden biri de TAHRÝM, yani «Kiþinin karýsýna 'Sen bana haramsýn' dediði zaman bu söz neye hamledilir?» mes'elesidir. Ýmam Mâlik, yukarýda geçen, açýk kinayeler hakkýndaki görüþüne kýyasen burada da, «Kendisiyle gerdeðe girilmiþ olan kadýn hakkýnda1 kesin boþanmaya, yani üç talâka hamledilir. Kendisiyle gerdeðe girilmeyen kadýn hakkýnda da kiþinin niyetine bakýlýr» demiþtir ki bu, Ýbn Ebî Leylâ ve ashabtan da Zeyd b. Sabit ile Hz. Ali'nin görüþüdür, îmam Mâlik'in -îbn Mâciþûn'dan baþka- bütün talebeleri de buna katýlýr. Ýbn Mâciþûn ise, kendisiyle gerdeðe girilmemiþ olan kadýn hakkýnda da «Kiþinin niyetine bakýlmaz, üç talâk sayýlýr» demiþtir. Bu mes'ele hakkýndaki deðiþik görüþlerden bir tanesi iþte budur.
Ýkinci görüþ de þöyledir: «Eðer kiþi bununla üç talâk kasdederse üç talâktýr, bir talâk kasdederse bir talâktýr, yemin kasdederse, yemin olup kef-faret vermesi lazým gelir, hiçbir þey, yani ne yemin ne de boþanmayý kasdetmezse, hiçbir þey deðildir, boþ bir sözdür». Bu görüþün sahibi de Süfyan Sevrî'dir.
Üçüncü görüþ sahibi de «Kiþi neyi kasdederse o þey vaki olur. Üç talâk kasdederse üç talâk, bir talâk kasdederse bir talâk vaki olur ve eðer hiçbir þey kasdetmezse, yemin olup keffaret vermesi gerekir» demiþtir. Bunu diyen Evzâî'dir.Dördüncü görüþ de þöyledir: «Gerek boþanma ve gerek talâk sayýsý hususunda kiþinin niyetine bakýlýr. Kiþi neyi kasdederse, vaki olur. Eðer bir talâk kasdederse ric'î boþanma olur ve eðer kadýný talâksýz olarak kendine haram kýlmayý kasdederse, bir yemin keffareti lazým gelir». Bu sözün de sahibi Ýmam Þafii'dir.
Beþinci görüþ de Ýmam Ebû Hanife ile tabilerinin görüþüdür. Ýmam Ebû Hanife de Ýmam Þâfýi gibi, «Gerek boþanma ve gerek talâk sayýsý hususunda kiþinin niyetine bakýlýr» demiþse de «Eðer kiþi bir talâk da kasdetse yine jcesin boþanma vaki olur, eðer hiç talâk kasdetmezse, yemin olup kiþi MÜLI (îlâ) sayýlýr. Eðer hiçbir þeyi kasdetmezse hiçbir þey lazým gelmez» demiþtir.
Altýncý görüþ sahipleri de «Yeminden baþka bir þey deðildir. Ona yemin keffareti lazým gelir» demiþlerdir. Ancak bunlardan kimisi «Bu yemin aðýr bir yemindir. Bu görüþ de, Ýbn Mes'ud ile Ýbn Abbas ve Tabiiler'den bir cemaatin görüþüdür. Buhârî ile Müslim'in rivayetlerine göre Ýbn Abbas'a bu mes'ele sorulduðunda Ýbn Abbas 'Sizler için Rasûlullah en güzel örnek-tir'[42] âyet-i kerimesini okumuþtur. Ýbn Abbas bu âyeti okumakla kendi görüþüne, "Ey Peygamber, Allah'ýn sana helal kýldýðý þeyleri niçin haram kýlýyorsun?" âyet-i kerimesini hüccet göstermiþtir [43]. Mesrûk, Ecda1, Ebû Seleme b. Abdurrahman, Þa'bi ve baþkalarý da buna katýlýr. Bu yeminin aðýr olduðunu söyleyenler de iki kýsma ayrýlarak kimisi, 'Zýhar keffareti' kimisi de «Bir köle azadlamak lazým gelir' demiþtir.
Bu ihtilâfýn sebebi, «Bu söz, yemin midir, kinaye midir, yoksa her ikisi de mi deðildir?» diye ihtilâf etmeleridir.
Ýþte boþanmada kullanýlan deyimlerin ahkâm hakkýndaki ihtilâfýn ana mes'eleleri bunlardý[44] [42] Ahzâb, 33/21.
[43] Buhârî, Talâk, 68/8, no: 5266; Müslim, Talâk, 18/3, no: 1473.
[44] Ýbn Rüþd Kadý Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüþd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayýnlarý: 3/50-53.