Ýslam Peygamberi
Pages: 1
Hadis By: Hadice Date: 13 Ocak 2011, 08:01:22
Hadis

1134. Hadis, Muhammed (AS)’in sahabeleri arasýnda yaptýðý, söylediði ya da yapýlmasýný hoþgörü ile karþýladýðý þeylerin anlatýmýdýr. Burada, binlerce kaynaktan gelen parça parça anlatýmlarýn bir araya getirilmesi söz konusudur. Her bir anlatýmda Resulullah’ýn bir sahabesi bizzat tanýk olduðu bir olayý anlatýp nakletmektedir. Kuþkusuz bu tür bilgilerin nakli, hem þifahî olarak, yani aðýzdan, hem de yazýlý olarak yapýlmýþtýr. Aþaðýda da göreceðimiz gibi Resulullah’ýn sözlerinin mecmualar halinde yazýlý olarak derlenerek bir araya getirilmesi, kendisi henüz hayatta iken zaten baþlamýþ bulunuyordu; zira Resulullah’ý ziyaret edip onunla görüþen birçok kimse, onunla yapmýþ olduðu konuþmalarý ve tanýk olduðu olaylarý yazýlý bir biçimde tespit etmeye baþlamýþlardý. Daha sonraki kuþaklar arasýndan çýkan araþtýrmacýlar ise, çok sayýdaki sahabenin hatýralarýný ve naklettikleri bilgileri bir tek kitapta toplayarak, daha tam ve daha mükemmel hadis derlemeleri meydana getirdiler. Daha sonraki kuþaklar ise çok daha geliþmiþ eserler kaleme almýþ olup, bugün bu hadis kitaplarýnýn bir çoðu elimizde bulunmaktadýr. Bunlardan altýsý (Kütüb-i Sitte), yazarlarýnýn derleyip bir araya getirdiði hadis kitaplarý olup, diðerlerine göre daha doðru ve daha sahîh kabul edilmiþ, adetâ resmî nitelikli eserlerdir. Ayrýca burada, Ýslâm hukukunun ve Ýslâm inancýnýn ikinci ana kaynaðý olan Hadis derlemelerinin Kur’an’dan sonra ikinci sýrada geldiðine iþaret etmek gerekir. Bunun nedeni, Kur’an’ýn bizzat Resulullah’ýn denetim ve kontrolü altýnda yazýyla tespit edilmiþ olmasý, buna karþýlýk Hadisin özel þahýslar tarafýndan tespit ve nakil edilmiþ olmasý ve ayrýca bütün bu tespitlerin yetkili kiþi ve makamlarca herhangi bir denetimden geçirilmemiþ olmasýdýr. Hadis sadece kiþisel gayret ve çabalara dayanýr ve bireysel çalýþmalarýn ürünü olan derlemeler ve hatta tek bir anlatým, bu olayý nakledenlerin ve bunlarý seçip sýnýflandýrarak eserine alan kimselerin zihinsel kabiliyet, yatkýnlýk ve güvenilirlikleri oranýnda kabul görür. Bu güvenilirlik þartýný ararken, hadisi nakleden kiþinin olayýn öncesi ve sonrasý ile ilgili durumlara ne derece hakim olduðu da göz önünde bulundurulur: Anlatýmý nakleden kimsenin o sýradaki yaþý, aklî ve zihinsel yapýsý, hafýza derecesi, kiþiliði, güvenilir biri olup olmadýðý, onun anlatýmlarýnýn muhafaza ve naklinde kendisinden sonra gelenlerin gösterdikleri itina ve titizlik vb. gibi. Resulullah’ýn sahabeleri arasýndan çýkan ilk devir Ýslâm bilginlerinin sayýsý yüz binlerle ifade edilmektedir. Klasik dönemde yaþamýþ (Selefiyyûn’dan) bir hadis mütehassýsýnýn ifadesine göre, bunlar arasýndan yüz bini aþkýn insan, kendilerine dinlerini öðretmiþ olan Muhammed (AS) hakkýnda bize en az bir hadis nakletmiþ bulunmaktadýr. Yine bunlardan elli kadarýnýn Resulullah’tan sonra 50 veya daha fazla yýl yaþamýþ olduðu bilinmektedir. Örneðin, Ebu’t-Tufeyl, H. 110 yýlýnda, yani Muhammed (AS)’in vefatýndan 100 yýl sonra; Hirmâs ibn Ziyâd H. 102 de; Mahmûd ibn Rabî’ ise H. 99 yýlýnda vefat etmiþlerdir. Bütün bu sahabeler, halifelik döneminde baþta Mýsýr, Suriye, Mezopotamya olmak üzere ülkenin her yerine daðýlmýþlardý. Resulullah (AS)’ýn sahabelerinin tamamýnýn okuyup yazmayý bilmedikleri bir gerçektir. Bunlardan bazýlarý, Resulullah’tan duyduðu yahut ondan gördüðü þeyleri kaydedecek durumda da deðildi. Ýhtiyaç duyduklarýnda yaþanýlan olaylarý hafýzalarýnda canlandýrýyorlardý. Bunlar genellikle, öðrencilerine ya da diðer araþtýrmacýlara, Resulullah’ýn vaktiyle sarf ettiði bir söz veya takýndýðý tavýrla ilgili olarak hafýzalarýnda kalmýþ olan þeyleri sözlü olarak anlatýp nakletmiþlerdir. Elimizde sahabe neslinden gelen ve bizzat onlar tarafýndan bir araya getirilmiþ birkaç hadis derlemesi olmakla birlikte, diðer mecmualar bunlarýn öðrencileri tarafýndan meydana getirilmiþlerdir.

1135. Kimi durumlarda art niyete dayanmayan bazý hadislerin uydurulduðu da olmuþtur. Örneðin, kendisini dinleyen cemaati iyi yola sevk etmek ve sözlerini bazý kanýtlarla desteklemek isteyen bir vaiz ya da hatip, sözde Resulullah’a ait olan ve kendi amacý doðrultusunda bir vecize ya da bir buyruk ortaya atardý. Hatta Ýslâm toplumunda inançla ilgili ya da baþka konularda birtakým ihtilaflar ortaya çýktýðýnda, sorumsuz ve hiçbir utanma ve çekinme duygusu taþýmayan bazý hasýmlar, Resulullah’a mal ettikleri nice uydurma sözler icat etmiþlerdir. Bu nedenle, daha ilk dönemlerden baþlayarak, hadislerin hem dahilî (rivayet), hem de haricî (dirayet) tanýklýklarla bireysel olarak rivayet edildiklerinde bunlarýn doðruluk derecesini kontrol etme ihtiyacý duyulmuþ ve buna dayanarak yeni bir ilim ortaya çýkmýþtýr. Bu tenkit ilmi, her þeyden önce, Resulullah’ýn sahabelerinden baþlayarak, herkes tarafýndan sahihliði kabul edilmiþ ve tamamý ya da bir kýsmý derlenmiþ hadis çalýþmalarýnýn ortaya çýktýðý döneme kadarki süre içinde mevcut bütün hadis ravilerinin hayat hikâyelerini kapsamaktadýr. Her bir râvînin biyografik bilgileri arasýnda, hadis nakleden o kiþinin doðum ve ölüm tarihleri, hadis rivayetinde yararlandýðý hocalarý ve kendisinden hadis rivayetinde bulunan öðrencilerinin adlarý, bu râvîlerin zihinsel yetenek ve ahlakî nitelikleri vb. bilgiler bulunuyordu. Bu çalýþma o kadar gerekli ve önemli idi ki, her bir anlatým için hadis yazarlarýnca, bu anlatýmý ilk kaynaktan itibaren nakleden ve râvî silsilesi, senet, isnat zinciri gibi adlarla anýlan bir kaynak zinciri verilirdi:

           “Ben (A)’dan, (B)’nin kendisine þöyle dediðini iþittim, o da (C)’den duymuþ ve o da filân’dan... Resulullah’ýn þöyle dediðini iþitmiþtir: ....”

           Örneðin, Ahmed ibn Hanbel gibi bir hadis bilgininin mecmuasýna otuz bin anlatým almýþsa, yazar bunlarla birlikte bazen birbirinin ayný bazen de farklý otuz bin kaynak zinciri vermiþ demektir. Öyleyse, bu çeþit eserlerde yer alan hadis râvîlerinin hayat hikâyelerine bakarak, hadisin senedinde geçen (A) râvisinin (B) râvisinden, (B)’nin de (C)’den ders alýp almadýðý ve nihayet (C) ya da (D)’nin gerçekten Resulullah’ýn saðlýðýnda yaþayýp yaþamadýðýný belirlemek mümkündür. Yine, (A), (B) ve (C) adlý râvîlerin, hem ahlakî hem de bilimsel açýdan güvenilir olup olmadýðý da bu eserler aracýlýðýyla ortaya çýkarýlabilir. Hadis tenkidi ilmi, sadece hadisin dýþ özellikleriyle sýnýrlý olmayýp, ayný zamanda her anlatýmýn dahilî yapýsý ile de ilgilenir. Örneðin iki hadis anlatýmý arasýnda birbirine zýt gibi gözüken bir nokta varsa, ya da bir anlatýmýn maddî yapýsýnda bir imkânsýzlýk olmasý halinde vs. ortaya çýkacak güçlüklerin üstesinden gelmek için bir takým kural ve ölçütler geliþtirilmiþtir. Öte yandan, ayný olay çoðunlukla birbirinden tamamen baðýmsýz çok sayýda tanýk tarafýndan ayrý ayrý nakledilmiþ olabilir. Bu durumda, olayla ilgili ayrýntýlarý kontrol etme ve hatta bunlarý belirleyip tamamlama imkâný da doðabilir. Kuþkusuz her dönemin, her topluluðun ve her sýnýfýn kendisine has özellikleri vardýr. Chicago ya da Londra’daki gangsterleri yakalayýp ele geçirmeye elveriþli yöntemler, örneðin Yemen’deki Bedevî haydutlarýn yakalanmasýnda bir sonuç vermeyebilir. Ayný þekilde, Yahudi-Hýristiyan çevrelerinde ortaya konulan edebî eleþtiri yöntemlerinin de Müslümanlarýn meydana getirdiði hadis eserlerine mutlak surette uygulanmasý gerektiði düþünülemez.

1136. Müslümanlarýn, hadislerde yer alan bilgileri öðrenmeye duyduklarý ihtiyaçlarý o kadar büyüktü ki, pek eski devirlerden itibaren konularýna, nakleden râvîlerine, güvenilirlik derecelerine, hadiste geçen kelimelerin alfabetik diziliþine vb. göre olmak üzere bir çok hadis derlemeleri yapýlmýþtýr. Sonuç olarak bu konu o kadar geniþ bir boyuta ulaþmýþtýr ki, günümüzde yapýlacak tek þey, Hadis bilimi ile ilgili herhangi bir dalda uzmanlaþmaktýr. Bu hadislerden Resulullah’ýn hayatý ve faaliyeti ile ilgili anlatýmlar, daha sonra siyer (Resulullah’ýn gerçek hayatý ve faaliyeti) adý altýnda ayrý hadis eserlerinde bir araya getirilmiþtir ki bu durum bize, Ýsa (AS)’nýn hayat hikâyesi ve faaliyetleri ile ilgili bilgiler veren çeþitli Ýncil kitaplarýný hatýrlatmaktadýr. Resulullah’ýn sahabeleri, kesitler halinde hadis rivayetlerini derleyerek kaleme almýþlardý. Sîretle ilgili hadislerin bir araya getirilebilmesi için ise ikinci kuþak Müslümanlarý (Tabiîn) beklemek gerekmiþtir. En eski siyer yazarlarý þunlardýr:

1. ‘Urve ibn ez-Zubeyr (öl. H. 94)

2. Ebân ibn ‘Osman (öl. H. 105)

3. Vehb ibn Münebbih (öl. H. 110)

4. Þurahbîl ibn Sa’d (öl. H. 123)

5. Ez-Zuhrî (öl. H. 124)

6. Mûsâ ibn ‘Ukbe (öl. H. 141)

7. Ýbn Ýshâk (öl. H. 151)

8. Ma’mer ibn Râþid (öl. H. 153)

9. Ebû Ma’þer (öl. H. 170)

10. Yahyâ ibn Sa’îd ibn Ebân (öl. H. 194)

11. El-Vâkýdî (öl. H. 206)

1137. Bir baþka çalýþmamda51 hadislerin yazýlý bir biçimde tespit ve tedvîninin tarihsel geliþimi, çeþitli kaynaklardan yararlanarak Resulullah’a ait olduðu öne sürülen ve onun Kur’an dýþýnda söylemiþ olduðu þeylerin Hadis adý altýnda tespitinin yasaklanmasý ya da buna izin verilmesiyle ilgili daha fazla bilgiler sunmuþtum. Ben burada sadece Resulullah zamanýnda ve onun vefatýndan sonra da sahabe döneminde ilk Müslümanlarca yapýlan Hadis çalýþmalarýna iþaret etmekle yetineceðim:

1138. Hadislerin dýþýnda, Resulullah’ýn kurmuþ olduðu “resmî yazýþma bürosu” tarafýndan düzenlenen arazi imtiyaz fermanlarý, resmî mektuplar, askerî ve mülkî yüksek devlet memurlarýna hitaben yazýlan talimatlar, gelen mektuplara verilen cevabî yazýlar, Medine Þehir Devleti anayasasý, Müslümanlarla ilgili nüfus sayýmlarý, her askerî sefer için ayrý ayrý düzenlenmiþ gönüllü asker kayýtlarý, ittifak ve barýþ anlaþmalarý, vergi tarifeleri vb. gibi çok sayýda resmî belge de yer almaktadýr. Mecmû’atu’l-Vesâ’iký’s-Siyâsiyye adlý kitabýmda bunlara ait üç yüzden fazla metni bir araya getirebildim. Muhammed (AS) H. 8 yýlýnda Mekke’yi fethettiðinde burada büyük bir nutuk (hutbe) irat etti. Buhârî’de belirtildiðine göre,52 dinleyenler arasýnda Ebû Þah adýnda biri, okunan bu hutbenin bir metninin kendisine yazýlý olarak verilmesini Resulullah’tan rica etmiþ, o da bu isteðin yerine getirilmesini emretmiþtir. Resulullah’ýn bir takým özel tasarruflarýyla ilgili sözleþmelerin metinleri de bize kadar gelmiþtir; bir kölenin alým-satým belgesi, yine bir kölenin azat edilmesi ile ilgili belgeler gibi. Bütün bu belgeler bizzat Resulullah’ýn elinden çýkmýþtýr. Ancak hepsi bu kadar deðildir. Henüz kendisi hayatta iken de, sahabelerinden bazýlarý onunla ilgili bazý anýlarý kaleme aldýlar:

1139. (a) Ensâr’dan Medineli bir Müslüman bir gün onun huzuruna çýkarak þöyle dedi:

           “Benim hafýzam zayýf, sen ise her gün, akýlda tutmamýz için bunca þey söylüyorsun. Ne yapacaðýmý bilemiyorum?”

           Bunun üzerine Resulullah ona þu cevabý verdi:

           “Sað elini kullan!..”53

           (Her halde o sahabe bu izni aldýktan sonra onun sözlerini kayýt altýna almýþ olmalýdýr.)

1140. (b) Mekkeli bir genç olan Abdullah ibn ‘Amr ibn el-’As bize þöyle nakleder:

           “Resulullah, kendi sözlerinden istediðim her þeyi yazmama izin verdi; bu beni þaþýrttý ve aramýzda þu konuþma geçti:

           -Senden duyduðum her þeyi yazabilir miyim?

           - Evet!

           - Sen sevinçli ya da öfkeliyken hiç fark etmez mi?

           - Kesinlikle evet. Çünkü ben, hangi durumda olursam olayým sadece gerçeði söylerim.”54

           Bu Abdullah daha sonralarý, Resulullah’ýn hadisleri üzerinde en çok bilgiye sahip kiþi olarak deðerlendirilmiþtir. Gerçekten de kendisi, Sahîfetu Sâdýka adýný verdiði ve içinde kendisine ait bir takým görüþler de bulunan bir hadis kitabý kaleme almýþtýr. Elimizdeki bazý verilere göre, bu kitapta bine yakýn hadis vardý. Bu elyazmasý eser uzun süre muhafaza edilmiþ ve yazarýn torunu ‘Amr ibn Þuayb, bizzat dedesinin yazdýðý bu nüshayý kendi eline alýp, talebelerine buradan hadis yazdýrmýþtýr.55 Ýbn Manzûr56 ise bu konuda bize bir baþka ayrýntýyý bildirmektedir:

           “Biz Abdullah ibn ‘Amr’ýn yanýndaydýk; kendisine þöyle bir soru yöneltildi:

           - Þu iki þehirden hangisi, Kostantiniyye (Ýstanbul) mi, yoksa Roma mý ilk önce fethedilecek?’

           Abdullah eski bir sanduka getirtip, içinden bir kitap çýkararak ona baktý, sonra bize þunlarý okudu:

           -Biz Resulullah’ýn yanýnda onun söylediklerini yazmakla meþgul idik; kendisinden hangi þehrin, Kostantiniyye’nin mi, yoksa Roma’nýn mý daha önce fethedileceðinin sorulmasý üzerine, Resulullah: Heraklius’un oðlunun þehrî (Ýstanbul) dîye cevap verdi.”

1141. (c) Enes ibn Mâlik’in durumu daha da ilginçtir. Resulullah Medine’ye hicret edip yerleþince, okumayý ve yazmayý bilen bir delikanlý olan Enes, ailesi tarafýndan Resulullah’a hizmet etmek üzere onun yanýna býrakýldý. Enes, gece-gündüz on yýl boyunca, Resulullah son nefesini verene kadar onun yanýnda bulundu. Gerçekten de kendisi bu sayede Muhammed (AS) hakkýnda, baþkalarýnýn bilmediði bir çok þeyi görme ve duyma imkâný buldu. Daha sonra, yanýnda yetiþtirdiði öðrencilerinden Sa’îd ibn Hilâl bize þu bilgileri nakletmektedir :

           “Çok sayýda olduðumuzda (diðer bir okunuþa göre: biz çok ýsrar edince) Enes, elinin altýnda bulunan bir çekmeceden bize defterler (mecelle) çýkarýr ve þöyle derdi:

           - Benim Resulullah’tan iþitip yazdýðým ve sonra kendisine kontrol etmesi için arz ettiðim þeyler iþte bunlardýr.”57

           Bu anlatým, Enes’in Resulullah’tan duyduðu þeyleri yazmakla kalmayýp, bunlarý zaman zaman Muhammed (AS)’e, olasý yanlýþlarý düzeltmesi için okuduðunu kanýtlamaktadýr.

1142. Muhammed (AS)’in vefatýndan sonra onun hakkýndaki anlatýmlarýn ve hâtýralarýn tespit edilerek muhafaza altýna alýnma ihtiyacý, her geçen gün daha çok hissedilmeye baþlandý. Onun saðlýðýnda her hangi bir þey kaleme almamýþ olan sahabeleri bile yavaþ yavaþ buna yöneldiler. Bu konuyla ilgili elimizde çok sayýda anlatým bulunmaktadýr. Ýþte bunlardan bazý örnekler:

1143. I) Bir gün Halife Ebû Bekir, Resulullah’la ilgili anýlarýný kaleme almaya baþladý ve bunlardan 500 kadarýný bir araya getirmeyi baþardý. Sonra küçük de olsa bilmeyerek bir yanlýþ yapmaktan çekinerek hepsini yok etti.58

1144. II) Ebû Cuheyfe’nin kendisine sormasý üzerine Halife Ali, Kur’an ve kendisine gösterdiði bir tomar yazý dýþýnda, Resulullah hakkýnda hiç bir þey yazmadýðý cevabýný vermiþtir. Bu sahifelerde ise adam öldürme, savaþ esirlerinin kurtarýlmasý ve diðer adlî vakalarda ödenmesi gerekli diyet ve fidyelerle ilgili ayrýntýlý bilgiler yer almaktaydý.59

1145. III) ‘Amr ibn Hazm, Resulullah zamanýnda Yemen valiliðine atanmýþ ve Yemen’e hareketinden önce uzun bir yazýlý talimat almýþtý. O, bu belgeyi muhafaza etmekle kalmayýp, ayný zamanda, Resulullah’ýn diðer kabile baþkanlarýna gönderdiði yirmi kadar belgeyi de bir araya getirerek, günümüze kadar ulaþan baðýmsýz bir hadis kitabý ortaya çýkardý.60

1146. IV) Kaynaklar Câbir ibn Abdullah’a ait bir çok eserden söz ederler ki bunlardan biri Hac’la ilgilidir.61 Belki de bu kitap, Resulullah’ýn yapmýþ olduðu Veda Haccý ve Hutbesi’ni konu edinmekteydi. Diðer rivayetleri62 bir yana býrakarak, öðrencisi Katâde’nin þu sözlerini nakledelim: “Ben Câbir’in Sahife’sini, Kur’an’ýn ikinci sûresinden daha iyi bilirim.”63

1147. V) Semure ibn Cundeb, oðlunun yararlanmasý için, “çok miktarda bilgi içeren” ve “oldukça hacimli” hâtýralarýný kaleme aldý.64

1148. VI) Sa’d ibn ‘Ubâde Ýslâm’dan önce de bir âlim olarak tanýnýrdý. Oðluna miras olarak býraktýðý bir hadis kitabý kaleme almýþ ve o da bunu kendi talebelerine okutmuþtur.65

1149. VII) Resulullah (S) vefat ettiði sýrada henüz genç bir çocuk olmasýna raðmen ‘Abdullah ibn Abbâs, o yaþta önemli eserler yazmaya baþlamýþtýr. Kendisi sadece özel anýlarýný yazmakla kalmamýþ, ayný zamanda Resulullah’ýn diðer sahabeleri arasýnda kendisinden daha yaþlý olanlarýn hâtýralarýný da, onlardan Muhammed (AS)’le ilgili bilgiler toplayarak yazýyla tespit etmiþtir. ‘Abdullah vefat ettiðinde, geriye bu derlemelerden oluþan bir deve yükü tutarýnda yazýlý malzeme býrakmýþtýr.66

1150. VIII) Ebû Hureyre’nin durumu da ilginçtir: Bir gün öðrencilerinden biri, kendisine bir hadis sormuþ ve Ebû Hureyre ona: “Ben bu hadisi hatýrlamýyorum” diye cevap vermiþti. Öðrencisi: “Ama bunu bana nakleden sendin!” deyince, Ebû Hureyre: “Eðer ben bu hadisi sana rivayet etmiþsem, bunun benim yazýlarýmýn arasýnda bulunmasý gerekir” karþýlýðýný vermiþ ve öðrencinin elinden tutarak onu kendi evine götürmüþ ve ona, Resulullah’la ilgili “çok sayýda kitap” (Kütüben kesîraten) göstermiþtir. Ve sonunda söz konusu hadisi bulmuþ ve þöyle eklemiþtir: “Sana, þayet onu ben rivayet etmiþsem, benim yanýmda yazýlý olmasý gerekir dememiþ miydim?”67 Ayný Ebû Hureyre’nin, Hemmâm ibn Münebbih adýnda genç bir öðrencisi vardý; onun dikkat edip yararlanmasý için Resulullah’la ilgili yaklaþýk 140 anlatým seçip ayýrdý. Bize kadar ulaþmýþ olan onun bu derlemesi, yüzyýllar boyunca, hadis alanýnda bir el kitabý olarak kullanýlmýþtýr. Bu elyazmasý derlemeyi basýp neþretme þerefi bana nasip olmuþtur.68

1151. Burada sýraladýklarýmýzýn yaný sýra daha baþka birçok örnek, Muhammed (AS) ile ilgili anlatýmlarýn ilk elden yapýlýp yapýlmadýðý konusundaki her türlü kuþkuyu daðýtmaya yeterli olsa gerektir. Resulullah’ýn sahabelerinin, hâtýralarýný doðrudan doðruya kendi öðrencilerine yazdýrdýðý oldukça fazla sayýda vakaya da rastlamaktayýz. Resulullah (AS)’ýn sahabelerinin bizzat kendilerinin kaleme almýþ olduðu ya da öðrencilerine dikte ettirdikleri bu hadis derlemeleri kuþaktan kuþaða aktarýlmýþ ve daha sonraki yüzyýllarda büyük hadis koleksiyonlarýyla yavaþ yavaþ karýþýp onlarla bütünleþmiþlerdir. Belgelerin bu þekilde kesintisiz olarak aktarýlmasý karþýsýnda insanýn heyecan duymamasý mümkün deðildir. H. 58 yýlýnda vefat eden Ebû Hureyre’nin, kendi talebesi Hemmâm ibn Münebbih’in (öl. H. 101) yararlanmasý amacýyla kaleme alýnmýþ Sahîfetu’s-Sahiha adlý hadis derlemesine yukarýda iþaret etmiþtik. Ayný þekilde Hemmâm’ýn öðrencisi Ma’mer ibn Râþid’in (öl. H. 153) Cami’69 adlý eseri ile Ma’mer’in öðrencisi olan Abdu’r-Rezzâk’ýn (öl. H. 211) Musannef’i70 de elimizde bulunmaktadýr. Ahmed ibn Hanbel, Abdu’r-Rezzâk’ýn öðrencisi ve ayný zamanda Ýmâm Buhârî’nin hocasý idi. Ýbn Hanbel’in Müsned adlý büyük hadis kitabý uzun zamandan beri yayýnlanmýþ bulunmaktadýr. Yine bugün, hepsi de Buhârî’nin hocasý durumundaki el-Humeydî’nin, et-Tayâlisî’nin, Ýbn Mübârek’in, Ebu’l-Yemân’ýn, Ýbn Râhûye’nin, Ýbn Ebi Þeybe’nin eserleri elimizde bulunmaktadýr. Bütün bu yayýnlanan belgeler karþýsýnda, kalkýp hâlâ Buhârî’nin, eserini meydana getirmek için kendi dönemine ait folklorik malzemeleri bir araya getirdiðini ya da önceki kaynaklara atfetmek suretiyle, kesintisiz isnat zincirleri halinde Resulullah (AS)’la ilgili anlatýmlarýn her birinden bizzat kendisinin hadis uydurduðunu söylemek çocuksu bir iddia olacaktýr. Gerçekten de, Ebû Hureyre’nin Sahîfe’sinden tutun da, önceki kaynaklarýn da mutluluk verici bir biçimde ortaya çýkmasýyla doðruluk ve sýhhati kanýtlanmýþ olan Ýmâm Buhârî’nin Sahih’ine varýncaya dek, yukarýda belirttiðimiz bütün kaynaklarda, ayný bilgileri ve ayný ifadeleri hiç deðiþmemiþ bir biçimde bulmaktayýz.

1152. Son bir noktayý daha aydýnlatalým: Ýlk dönemlerdeki Arapça yazýsý, bir takým üstü kapalý anlamlar taþýma gibi bir kusura sahipti. Bunun önüne geçmek için, etkili bir yöntem izlenerek, anlatýmlar kiþiden kiþiye aktarýlýrken sadece yazýlý metinle yetinilmemiþ, ayný zamanda yazýyý veren kiþinin önünde baþtan sona yüksek sesle okunarak doðruluðu kontrolden geçirilmiþtir. Bu þekilde yazýlan hadis metinleri üzerine, bunlarýn gözden geçirildiðini belirtmek üzere, gerekli durumlarda bir doðruluk kaydý (tasdikname) düþülmüþtür. Bu tür gözden geçirme ve karþýlaþtýrmalar, ayný eser için kuþaktan kuþaða ve bazen ayný nüsha için devam edip gitmiþtir. Bu eðitim ve öðretim geleneði, Ýslâm ülkelerinde günümüze kadar varlýðýný sürdürmüþtür. Hiç kimse, günümüze kadar aktarýlmasý sýrasýnda o eserle ilgili kuþaktan kuþaða kesintisiz bir isnat zinciri kaydýna sahip deðilse, güvenilir bir bilim adamý ya da rivayet edici olarak görülmemiþtir. Yazan kiþinin ya da onun icazet vermek suretiyle yetkili kýldýðý öðrencilerinin ya da onlarýn öðrencilerinin huzurunda sözlü bir denetimden geçirilen bu yazýlý kayýt yöntemine, Muhammed (AS)’in hayatýyla ilgili bütün hadis kitaplarýnda baþvurulmuþtur. Zaten bir toplumun hayatýnda böylesine önemli bir yer tutan metinler için, çok küçük de olsa, herhangi bir kuþkunun bulunmasý kabul edilemezdi.


51 Belâzurî, Ensâb, I, § 150.

52 A.g.e., § 152; Ýbn Habîb, Muhabbar, s. 172.

53 Kimilerine göre bu kýz, Mekkeli ünlü Hýristiyan Varaka ibn Nevfel’in kýzý Kutayle idi; diðerlerine göre ise, söz konusu kýz ya Has’amlý, Fatma adýnda biri, ya da Murr’un kýzý idi (Murr ibn Abdullah el-Has’amî, Wüstenfeld’in de bildiði bir þahýstýr, Genealogische Tabellen, 9/21). Burada þaþýlacak bir durum yoktur, zira Hýristiyanlýk Tayy kabilesine olduðu gibi, Has’am kabilesinin bir bölümüne de girmiþti. Fatma ya da Kutayle için, bk. Belâzurî, Ensâb, § 139; Ýbn Hiþâm, s. 100; Suheylî, Ravz, I, 104; Ebû Nu’aym, Delâil, s. 38-39.

54 Belâzurî, Ensâb, I, § 158.

55 Mekke’de kullanýlan takvim Kamerî olmakla birlikte, Güneþ yýlý ile Ay yýlýný eþitlemek için denkleþtirme (nesî) yöntemi bilinmekteydi. Resulullah (AS), bu yöntemi, ancak ölümünden üç ay önce, Veda Haccý sýrasýnda kaldýrdý. Öyleyse, onun tüm hayatý boyunca, Mekke’de, her üç yýlda bir Güneþ yýlýna bir ay eklenen Ay yýlý kullanýlmýþtýr. Ýbn Hiþâm’a göre (s. 102), Resulullah (AS) 12 Rebiu’l-evvel pazartesi günü doðmuþtur (Bk. ilerde Takvim bölümü, § 1287 vd.)

56 Belâzurî, Ensâb, I, §. Bu kadýn, efendisi Ebû Leheb’in cariyesi deðil, ama büyük bir olasýlýkla yine kölelerinden birinin evli karýsý idi.

57 A.g.e., Bu kadýnýn, Muhammed (AS)’den önce Hamza’yý, ve Seleme ibn Abdu’l-Esed el-Mahzûmî’yi de emzirdiðini ekleyelim. Ebû Seleme, Ýslam’ý ilk kabul edenlerdendi. Yine bk. Belâzurî, Ensâb, I, § 169; Suheylî, I, 108.

58 Ýbn Hiþâm, s. 103. Belâzurî, Ensâb, I, §162; Suheylî, Halîme’nin Abdullah ibn Cahþ’ý (Resulullah AS’ýn halasýnýn oðlu) ve yine Resulullah (AS)’ýn amcalarýndan birinin oðlu olan Ebû Sufyân ibn Hâris’i de emzirdiðini söyler. Abdullah ibn Cahþ erken dönemde Ýslâm’ý kabul edecek, oysa Ebû Sufyân, Mekke’nin fethinden sonra din deðiþtirinceye kadar uzun süre muhalefet gösterecektir.

59 Ýbn Hiþâm, s. 104-105; Belâzurî, I, § 162.

60 Suheylî, I, 108.

61 Ýbn Hiþâm, s. 105.

62 A.g.e.

63 Ebû Nu’aym, Delâil, s. 221-222; Zurkânî, Þerhu’l-Mevâhibu’l-Ledunniye, C. I.

64 Ýbn Hiþâm, s. 856-857; Belâzurî, I, § 161.

65 Belâzurî’ye göre (I, § 163) beþ yaþýna kadar.

66 Ýbn Sa’d, I/I, s. 98.

67 Ýbn Hiþâm, s. 106.

68 Ýbn Sa’d, I/I, s. 73; Ebû Nu’aym, s. 164.

69 Ýbn Sa’d, I/I, s. 73.

70 Ýbn Hiþâm, s. 107; Suheylî, I, 113.


radyobeyan