Zaman kavanozumuz By: sumeyye Date: 23 Aralýk 2010, 16:37:18
Zaman kavanozumuz
Geçenlerde, þu dünya hayatýnýn dünyevî açýdan nasýl en verimli þekilde yaþanacaðý üzerine kafa yoran ve bilvesile þu dünya hayatýnýn uhrevî açýdan nasýl en verimli þekilde yaþanacaðýný düþünen bizlerin de tatbik edebileceði fýtrî tesbitlere ulaþan bir kiþiden anlamlý bir ders edindim. Bu ders, þöyle:
Batý dünyasýnda çok üzerinde durulan bir konu olarak "zamanýn verimli kullanýmý" hakkýnda düzenlenen kurslardan birinde, öðretmen, "her biri birer meslek erbabý olan öðrencilerine" pratik bir ders vermeyi düþünür ve masanýn üzerine kocaman bir kavanoz koyar. Sonra, bir torbadan irice kaya parçalarý çýkarýr, dikkatlice üst üste koyarak kavanozun içine yerleþtirir. Kavanozda taþ parçalarý için yer kalmayýnca, sýnýfa sorar: "Kavanoz doldu mu?"
Sýnýftaki herkes, "Evet, doldu" cevabýný verir.
"Demek doldu" der öðretmen. Hemen egilip bir kova küçük çakýl taþý çýkarýp kavanozun tepesine boþaltýr. Sonra kavanozu eline alýp sallar. Böylece, küçük parçalar büyük taþlarýn saðýna soluna yerleþirler.
Öðretmen, yeniden sorar: "Kavanoz doldu mu?"
Ýþin sanýldýðý kadar basit olmadýðýný sezmis olan ögrenciler, bu kez, "Hayýr" cevabýný verirler. "Hayýr, tam da dolmuþ sayýlmaz."
Zamaný verimli kullanma dersi veren öðretmen, "Doðru" diye tasdik eder onlarý. Sonra da, masanýn altýndan bir kova dolusu kum çýkarýr. Kumu, kaya parçalarý ve küçük taslarýn arasýndaki bölgeler tümüyle doluncaya kadar döker. Ve yeniden sýnýfa yönelir: "Kavanoz doldu mu?"
Yine, "Hayýr, dolmadi" cevabýný alýr.
Tekrar, "Doðru" diyerek onlarý tasdik eder ve bir sürahi su çýkarýp kavanozun içine dökmeye baþlar.
Kavanoz artýk dolmuþ ve iþ "kýssadan hisse"ye kalmýþtýr. Öðretmenin "Bu gördüklerinizden nasýl bir ders çýkardýnýz?" sorusuna, atýlgan bir öðrenci, hemencecik þu karþýlýðý verir: "Þu dersi çýkardýk: Günlük iþ programýnýz ne kadar dolu olursa olsun, her zaman yeni iþler için zaman bulabilirsiniz."
Bu, yabana atýlýr bir ders deðildir. Ama, öðretmenin vermek istediði "asýl ders" bu deðildir. Öðrenciye "Hayýr" dedikten sonra, þunu þöyler: "Çýkarýlmasý gereken asýl ders þudur: Eðer büyük taþ parçalarýný baþtan,ilk önce kavanoza koymazsanýz, daha sonra asla koyamazsýnýz."
Bu muazzam hayat dersinden sonra da, öðrencilerinden bir sorgulama talep eder: "Hayatýnýzdaki büyük taþ parçalarý hangileri? Onlarý ilk iþ olarak kavanoza koyuyor musunuz? Yoksa kavanozu kumlarla ve suyla doldurup büyük parçalarý dýþarýda mý býrakýyorsunuz?"
Bir vesileyle haberdar olduðum bu tecrübenin, gönlü her daim iman ve ubudiyetten ve de iman hizmetinden yana olan, fakat buna yeterli bir zaman ayýramayan, hatta hiç zaman bulamayan þu zamanýn çok insaný için de, içine düþtükleri þeytan düðümünü çözer bir mahiyet arzettiðini düþündüm.
Öyle görünüyor ki, biz hayatýmýzý iman ve ubudiyet yolunda yaþamaya ve de iman hizmetinde bulunmaya karar verince, her hayýrlý iþin engeli olan mel'un þeytan "vazifedarlýk desisesini" kullanarak karþýmýza çýkýyor. Zaman kavanozumuzu, büyük taþlar hükmündeki imanî vazifelere bedel, küçük taþlar, kumlar, hatta su mesabesindeki daha küçük meseleler ile dolduruyor. Baþtan zaman kavanozumuza büyük taþlarý koyamadýðýmýz için de, kalben ne kadar istersek isteyelim, fiiliyatta küçük taþlar ve kumlarla meþguliyetten büyük taþlar için zaman harcamaya vakit bulamýyoruz.
Bu bakýmdan, gerçekten iman hizmetinin hadimlerinden olmak, hakikaten ümmet-i Muhammed'i sahil-i selamete çýkaran bir gemide çalýþan hademeler olarak bulunmak istiyor isek, iþe baþtan baþlayalým: Zaman kavanozumuzu elden geçirelim ve ilk iþ olarak, büyük taþlarý yerli yerine koyalým ve asla onlarý kavanozun dýþýnda býrakmayalým.
"Ya küçük taþlar, kumlar ve sular ne olacak?" derseniz, tecrübenin anlattýðý üzere, böylesi iþ-güç için zaman ve zemin zaten kalýyor! alýntý