Evliyalarýn Hayatý
Pages: 1
Davud-i Tai By: armaðan Date: 28 Nisan 2009, 23:10:09
Sekizinci yüzyýlda Horasan ve Irak taraflarýnda yetiþen evliyânýn büyüklerinden. Ýsmi Dâvûd olup, babasýnýn ismi Nasîr'dir. Künyesi Ebû Süleymân, lakabý Sirâcüddîn'dir. Tayy kabîlesine mensûb olduðu için Tâî ve Kûfe'de doðduðu için Kûfî nisbeleriyle meþhurdur. Aslen Horasanlýdýr. Doðum târihi bilinmemektedir. 781 (H.165) senesinde Baðdat'ta vefât etti. Kabri oradadýr.

Çocukluðundan îtibâren ilim öðrenmeye baþlayan Dâvûd-i Tâî, zamânýnýn âlimlerinden çeþitli ilimleri tahsîl etti. Tâbiînden; Nûman bin Sâbit, Abdülmelik bin Umeyr, Habîb bin Ebî Amre, Hamîd et-Tavîl, Ýsmâil bin Ebî Hâlid, Süleymân el-A'meþ, Muhammed bin Abdurrahmân bin Ebû Leylâ gibi büyüklerden hadîs-i þerîf dinledi.

Gençliðinde ilim tahsîliyle meþgûl olan Dâvûd-i Tâî'nin kalbinde dünyâya karþý sevgi de vardý. Bir gün ölen bir kimsenin arkasýndan mersiye, aðýt söyleyen bir þarkýcýnýn söylediði;

Hangi güzel yüz ki toprak olmadý,
Hangi tatlý göz ki yere akmadý.

beytini iþitince, dünyâya karþý sevgisi azaldý. Gençliðinde yaptýðý bâzý hareketlere piþman oldu. Kalbine bir ateþ düþtü. Þaþkýna döndü. Derdine çâre bulmak için de dolaþtý. Baðdat'ta bulunan zamânýnýn en büyük âlimi Ýmâm-ý A'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin huzûruna geldi. Ýmâm-ý A'zam bunun yüzünün renginin deðiþtiðini görünce sebebini sordu. Dâvûd-i Tâî; "Dünyâdan soðudum. Bende meydana gelen bu hâli, anlatamayacak hâldeyim. Bu hâlin ne olduðunu okuduðum kitaplarda bulamýyorum. Ne yapmamý tavsiye edersiniz?" dedi. Ýmâm-ý A'zam hazretleri ona, ilme ve az konuþmaya devâm etmesini tavsiye etti. Dâvûd-i Tâî, Ýmâm'ýn gösterdiði yolda, dünyâya düþkünlüðü tamâmen terk edip, dînin emir ve yasaklarýna uymada, haram ve þüphelilerden kaçmada örnek olacak þekilde ilerledi. Evine çekildi. Ýnsanlarýn arasýna karýþmadý. Ýbâdetlerini hep evinde yaptý. Aradan bir müddet geçtikten sonra, Ýmâm-ý A'zam hazretleri evine gelip; "Evde oturup, insanlar arasýna karýþmamak uygun deðildir. Talebe arkadaþlarýnýn arasýna gir. Onlarý iyi dinle, fakat hiç konuþma, meseleleri çok iyi öðren." buyurdu. Dâvûd-i Tâî; "Peki efendim." diyerek Ýmâm-ý Muhammed, Ýmâm-ý Ebû Yûsuf, Ýmâm-ý Züfer gibi arkadaþlarýnýn arasýnda bir sene daha derslerine devâm etti.

Dâvûd-i Tâî hazretleri hem Ýmâm-ý A'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin derslerine devâm etti, hem de zamânýndaki tasavvuf ehli velî zâtlarýn sohbetlerinde bulundu. Ayrýca, "Silsile-i aliyye" adý verilen ve insanlara Ýslâm dîninin emir ve yasaklarýný anlatýp onlarýn dünyâ ve âhirette saâdete, kurtuluþa ermelerine vesîle olan büyük velîler zincirinin dördüncüsü olan Câfer-i Sâdýk hazretlerinin sohbetinde de bulundu. Bir gün Câfer-i Sâdýk hazretlerine; "Ey Peygamber efendimizin torunu! Kalbim çok karardý. Bana nasîhat eder misiniz?" dedi. Hazret-i Câfer-i Sâdýk; "Ey Dâvûd! Sen, zamânýmýzýn zâhidisin, benim nasîhatýma ne ihtiyâcýn var?" dedi. Dâvûd-i Tâî; "Ey Resûlullah'ýn torunu! Peygamber efendimizin mübârek kanýný taþýman hasebiyle, senin bütün insanlardan üstünlüðün vardýr. Onun için hepimize nasîhat etmen lâzým deðil midir?" deyince, Câfer-i Sâdýk hazretleri de; "Ey Dâvûd! Kýyâmet günü dedem Resûlullah'ýn yakama yapýþýp, dîn-i Ýslâma niçin lâyýkýyla hizmet etmedin? Ýslâma hizmet, iyi, asîl bir soya ve nesebe sâhib olmakla olmaz. Bu iþ, Allahü teâlânýn emirlerini yapmak, yasaklarýndan kaçmakla olur." buyurmasýndan korkuyorum." dedi. Dâvûd-i Tâî, bu sözleri iþitince aðladý ve; "Yâ Rabbî! Peygamberimizin mübârek kanýný taþýmak þerefine kavuþan bir zât, böyle hayret içinde olursa, Dâvûd da kim oluyor ki, ibâdetlerini ve yaptýðý iþleri beðensin" dedi. Dâvûd-i Tâî hazretleri, Ýbrâhim Edhem hazretleriyle de görüþüp sohbetinde bulundu.

Yirmi sene müddetle Ýmâm-ý A'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin derslerine devâm edip baþta fýkýh olmak üzere bütün aklî ve naklî ilimleri tahsîl eden Dâvûd-i Tâî, yüksek bir âlim oldu. Fýkýhta ictihâd derecesine ulaþtý. Ondan Ýsmâil bin Aliyye, Ýshak es-Selûlî, Ebû Nuaym el-Fazl bin Dükeyn, Mis'ar bin Kedâm ve pekçok kimse ilim öðrenip hadîs-i þerîf rivâyet etti.

Ýlimde yüksek dereceye ulaþmýþ olan Dâvûd-i Tâî, bir gün Ýmâm-ý A'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin huzûrunda bulunuyordu. Ýmâm-ý A'zam ona; "Yâ Dâvûd! Bir âleti, yâni ilmi saðlamlaþtýrdýk. Geriye onunla amel etmek kaldý." buyurdu. Bu söz üzerine kendi nefsiyle mücâdele etmeye baþlayan Dâvûd-ý Tâî nefsine; "Hiç bir meselede konuþmamak þartýyla Ebû Hanîfe'nin meclislerine devâm etmedikçe seni uzlete çekmem" dedi. Kimseyle konuþmamak þartýyla bu meclislere devâm etti.

Dâvûd-i Tâî tasavvufta Habîb-i Acemî hazretlerinin sohbetlerine devâm edip, ondan feyz aldý. Tasavvuf yolunda ilerleyip evliyâlýkta yüksek derecelere ulaþtý. Bir taraftan Habîb-i Acemî'nin sohbetlerine devâm etti. Diðer yandan da Ýmâm-ý A'zam'ýn derslerine devâm etti. Birara uzlete çekildi. Dünyâyý tamâmen terk edip, insanlardan uzaklaþtý. Uzlete çekildiðinde kalbi nûrlarla doldu. Kalbinde mârifetullah hâsýl olunca, Ýmâm-ý A'zam Ebû Hanîfe hazretleri Dâvûd-i Tâî'nin ziyâretlerine gelmeye baþladý. Zaman zaman ziyâret ederek ona iltifâtta bulundu. Dâvûd-i Tâî'nin feyz aldýðý zâtýn Habîb-i Râî olduðunu bildiren kaynaklar da vardýr.

Dâvûd-i Tâî halktan tamamiyle ümidini, alâkasýný kesti. Kendisinin küçük bir arâzisi vardý. Hazret-i Ömer, Ýranlýlarla yapýlan savaþlarda alýnan arâzilerden bir kýsmýný da onun dedesine vermiþti. Bu arâzinin üçte ikisini dört yüz dirheme satarak, ömrünün sonuna kadar bu parayla yaþadý. Hattâ kefenini de bu para ile aldý. Arâziyi sattýðý sýralarda; "Bizim yolumuz parayý saklama yolu deðildir, ihtiyaç sâhiplerine daðýtma yoludur" diyen arkadaþlarýna; "Ben bu parayý, dünyâlýk kazanma sýkýntýlarýna karþý, baþkalarýna yük olmadan, ölünceye kadar âhiret için hazýrlýk yapayým diye saklýyorum." dedi. Evinde hiç durmadan, biraz sonra ölecekmiþ gibi ibâdet ederdi. Boþ þeylerle meþgûl olmazdý. Lüzumsuz bir tek kelime konuþmaz, ibretsiz bir yere bakmazdý.

Yemek yerken vakitten tasarruf olsun diye ekmeði suyun içine doðrar, çorba gibi yapýp öyle yerdi. "Çiðnemek, zamâný uzatýyor, bir lokmayý çiðnemek, elli âyet-i kerîmeyi, okumama engel oluyor, niçin zamâný zâyi edeyim." derdi.

Dâvûd-i Tâî hazretleri o derece riyâzet ve takvâ üzere idi ki, zarûrî ihtiyaçlarý dýþýnda evinden çýkmamýþ, aðzýna lezzet veren bir nîmet koymamýþtýr. Güzel ve yeni elbiseler giymedi. Halkýn getirdiði yemekleri fakirlere baðýþlayýp, oruçlu olduðunu kimseye bildirmedi. Annesi bile onun oruçlu olduðunu bilmez, gelen yemekleri yediðini zannederdi. Kimseden bir þey kabûl etmez, kâr ve kazanç peþinde koþmazdý. Babasý vefât ettiðinde kalan mîrâsý bir vekilharç tutarak ona teslim etti. Bu para çoðalarak yirmi miskâl altýna ulaþtý. Dâvûd-i Tâî ihtiyaçlarýný bu paradan karþýladýðý hattâ isteyenlere ödünç para verdiði gibi fakirlere sadaka da daðýtmýþtý. Parasý bittiðinde ömrünün de tamam olmasý için duâ ve niyazda bulunmuþtu; "Ey Rabbim! Bu mîrâs malýný bize kâfi ve vefâlý kýlýp, baþkasýnýn malýna muhtâc etme. Malýmýz sona erince, senin huzûruna yüz akýyla gelenlerden olayým." diye ettiði duâ, Allahü teâlâ tarafýndan kabûl buyrulmuþ, hakîkaten malý bittiðinde vefât etmiþti.

Bir defâsýnda hacamat yaptýrarak kan aldýrmýþtý. Hacamat yapana bir altýn verdi. Ona dediler ki: "Bir altýn vermeniz çok deðil mi? Ýsrâf etmiþ olmuyor musunuz?" O da: "Hacamatçýya yardým olsun diye verdim. Mürüvveti olmayanýn ibâdeti ve dîni olmaz." dedi.

Dâvûd-i Tâî, evinden sâdece namaz vakitlerinde çýkar, câmide namazýný kýlar kýlmaz hemen kalkar, aceleyle evine dönerdi. Bir gün, onu cemâata hýzla giderken görüp; "Niçin acele ediyorsun?" diye sordular. O da; "Askerler beni bekliyorlar." dedi. "Hani askerler?" diye sordular. O da "Mezarlýkda bulunan ölüler." dedi. Câmiden çýkýnca, eve birinden kaçýyormuþ gibi aceleyle gelirdi. "Ýnsanlar dünyâya çok baðlanýyor, onlarla görüþünce kalbime dünyâ sevgisi geliyor." der. Ýnsanlarla bir araya gelmemeye çalýþýrdý.

Dâvûd-i Tâî'ye; "Ýnsanlarýn arasýna, niçin karýþmýyorsun?" dediler. "Kiminle konuþayým? Akýllý kimseler, benimle dînî bir mevzûda konuþmuyorlar, emir ve yasaklardan anlatmýyorlar; yaptýðým hatâ ve kusurlarýmý yüzüme karþý söylemiyorlar, aksine hatâlarýmý fazîletmiþ gibi anlatýyorlar. Böyle insanlarýn bana fayda yerine zararý oluyor, onlarla niçin oturayým." dedi.

Fudayl bin Iyâd hazretleri, Dâvûd-i Tâî ile ömründe iki defâ görüþmüþ karþýlýklý sohbette bulunmuþtu. Bu görüþmeleriyle övünürdü. Bir defâsýnda evin tavanýndaki çatlaðý gördü ve Dâvûd-i Tâî'ye; "Buradan kalk, zîrâ tavan çatlamýþ, üstüne yýkýlacak." dedi. Dâvûd-i Tâî; "Ben çok zamandýr buradayým. Býrak çatlaðý, tavanýn bile farkýnda deðilim." diye cevap verdi.

Ýbn-i Semmâk hazretleri, Dâvûd-i Tâî'ye gelip; "Bana nasîhat et." dedi. O da; "Öyle gayret et ki, Allahü teâlâ seni yasak ettiði yerde görmesin, emrettiði yerden de ayrýlmýþ bulmasýn. Allahü teâlâdan hayâ et ki, senin O'na yakýn olduðunu ve senin üzerindeki kudretini göz önüne getiresin. Dünyâya karþý oruçlu ol ki, iftarýn ölüm olsun, insanlardan, aslandan kaçar gibi kaç, fakat cemâatla namazý terk etme ve sünnetten ayrýlma." buyurdu.

Birisi kendisinden nasîhat isteyince; "Dünyâ için, dünyâda ne kadar kalacaksan, o kadar; âhiret için, âhirette ne kadar kalacaksan o kadar çalýþ." dedi.

Akrabâlarýndan birisi: "Akrabâyýz. Bana nasîhat verip vasiyet ediniz." dedi. Dâvûd-i Tâî hazretleri aðlamaya baþladý. Bir müddet sonra kendisinde konuþacak hâl buldu ve; "Gece ve gündüz, yolculukta bir konak yeri gibidir. Dünyâ ile âhiretin arasý bu kadardýr. Dünyâdan, âhirete mutlaka gideceðimize göre oraya hazýrlanmak lâzým. Çünkü yolculuðun bitmesi yakýn, ecelin gelmesi de ondan daha aceledir. Ben bunlarý sana söylüyorum, fakat bu nasîhata, senden çok, benim ihtiyâcým vardýr." dedi. Nasîhat isteyen birisine; "Ölmüþ olanlar seni bekliyor." dedi.

Kûfe'de bir cenâze vardý. Dâvûd-i Tâî hazretleri de oradaydý. Kabristana mevtâyý defnettikten sonra, oradaki insanlar Dâvûd-i Tâî'nin etrâfýna toplandýlar. "Bize biraz nasîhat eder misiniz?" dediler. O da "Kim ki, Allahü teâlânýn vâd ettiðinden korkarsa arzularýna çabuk kavuþur. Kimin arzularý çoksa, ona bütün azaplar yakýndýr. Ey kardeþlerim, en büyük sermâye, Allahü teâlânýn râzý olduðu bir iþ ile meþgûl olmaktýr. Kabirdekiler, kýyâmet kopunca kabir azâbý kalkacaðý için, kýyâmetin çabuk gelmesini beklerler. Dünyâdakiler ise; kabirdekilerin piþmanlýklarýný bilmedikleri için hep günah iþlerler. Halbuki onlar da ölünce, dünyâda iken neden çok ibâdet yapmadýk, diyerek piþman olacaklar." dedi.

Bir gün Dâvûd-i Tâî pazara çýktý. Tâze hurmalarý gördü. Almak istedi, fakat parasý yoktu. Hurma satýcýsýna; "Bana, parasýný yarýn vermek üzere bir dirhemlik hurma ver." dedi. Hurmacý da "Veresiye hurma satmýyorum." cevâbýný verdi. Biraz sonra satýcý, bu kimsenin, Dâvûd-i Tâî hazretleri olduðunu öðrendi. Çok üzüldü. Hemen Dâvûd-i Tâî'nin bulunduðu yeri öðrenip, yanýna geldi. Ýçinde yüz dirhem olan bir kese uzatarak; "Kusurumu baðýþlayýnýz. Biraz önce ben sizi tanýyamadým. Bir dirhemlik hurma istediniz, vermemiþtim. Þimdi ise size, yüz dirhem hediye ediyorum, ihtiyâcýnýza harcarsýnýz, lütfen kabûl buyurunuz." deyince, Dâvûd-i Tâî hazretleri; "Benim bunlara ihtiyâcým yoktur. Nefsimin istekleri yerine gelecek mi diye tecrübe için yapmýþtým. Elhamdülillah, nefsimin isteði yerine gelmedi ve bu dünyâda bir dirhemlik bile îtibârýnýn olmadýðýný gördü." buyurdu. Dâvûd-i Tâî hazretleri bir kabrin yanýndan geçiyordu. Bir ses iþitti: "Ben zekât vermedim mi? Namaz kýlmadým mý? Oruç tutmadým mý? Falan falan hayýrlý iþleri yapmadým mý?" diyordu. Bir ses ona cevap verip; "Evet yaptýn ey Allahü teâlânýn düþmaný! Fakat yalnýz kalýnca, Allahü teâlâya karþý geldin. Allahü teâlânýn seni gördüðünü düþünüp O'ndan korkmadýn." diyordu.

Dâvûd-i Tâî hazretleri dünyâya önem vermediði gibi elinde olanlarý da yetim veya fakirlere tasadduk ederdi. Kendisi muhtaç hâle gelinceye kadar verirdi. Kýrk sene müddetle bayram günleri hâriç oruç tuttu. Yakýnlarýndan hiç kimsenin haberi bile olmadý.

Dâvûd-i Tâî, dâimâ hüzünlü hâlde bulunurdu. Geceleri Allahü teâlâya yalvarýr, duâ eder; "Yâ Rabbî! Sana olan korku ve muhabbetim bende en büyük dert oldu, öbür dertleri düþünecek zaman býrakmadý. Senin derdin uykumla arama girdi." der, sabahlara kadar Kur'ân-ý kerîm okur, namaz kýlar, istiðfâr edip günahlarýna piþmanlýðýný dile getirir, göz yaþý dökerdi.

Geceleri feryâd ederek aðlar; "Ey geceler bana bu gam herkesten fazladýr. Bu gamla uyumak mümkün deðildir. Gecelerde aydýnlýk yollarý bulmak mümkün iken yollarda kalmak revâ mýdýr? Yâ Rabbî! Beni bundan kurtar. Uykuyu gözlerimden gider. Ýbâdetlerimde uyanýk ve dikkatli eyle." diye duâ ederdi.

Ebû Hâlid der ki: "Bizim evlerimiz karþý karþýya idi. Ben gecenin hangi saatinde uyansam, Dâvûd-i Tâî'nin ýþýklarý yanardý. Ýçerden duâ ve aðlama sesleri gelirdi. O, geceleri hiç yatmazdý."

Mârûf-i Kerhî hazretleri; "Dâvûd-i Tâî kadar dünyâya deðer vermeyen ve nazarýnda dünyâ hiç olan bir baþka kimse görmedim. Onun nazarýnda dünyânýn ve ehl-i dünyânýn deðeri bir sivrisineðin kanadý kadar bile deðildi." buyurdu.

Dâvûd-i Tâî'ye göre ilim, amel etmek içindi. "Amel edilmeyen ilmin faydasý yoktur. Bir ilim talebesi, ömrünü ilim öðrenmeye harcarsa, nerede ve ne zaman amel etmeye vakit bulacak." buyururdu.

Rebî'i Vâsýtî, Dâvûd-i Tâî'ye seslenerek; "Bana nasîhat eyle." dedi. O da; "Dünyâ hayâtýnda oruçlu gibi ol. Ölüm geldiðinde bayram sevinci içinde, halktan yýrtýcý hayvandan kaçar gibi kaçýp kendini mesûd kýl. Dilini koru. Lüzumsuz þeylerden kaçýn. Dünyâ ile çok az ilgilen. Âhirete götüreceðin þeyler nisbetinde dünyâ ile ilgilen." buyurdu.

Dâvûd-i Tâî hazretleri çok az görüþtüðü insanlardan zaman zaman kendisinden nasîhat isteyen kimselere þöyle buyurmuþtur:

"Her nefs, dünyâdan susuz olarak gidecektir. Ancak Allahü teâlâyý zikreden kullar bundan müstesnâdýr."

"Uzun emele dalan bir kul, üzerindeki kul borçlarýný unutur ve tövbe etmeyi sonraya býrakýr. Siz böyle yapmayýnýz."

"Her an kusur ve günahlarý çoðalan, kabahatlarý yenilenen bir kul, nasýl olur da üzülmez."

"Dünyâya düþkün kimsenin, insanlardan ayrý yaþamasýnýn ve uzlete çekilmesinin bir faydasý olmaz. Dostu, Allahü teâlâ, nasîhatçýsý Kur'ân-ý kerîm olmayan kimse, þüphesiz yolu þaþýrmýþtýr. Onun uzleti uygun deðildir."

"Dünyâyý sevenler, dünyâlýklarý için âhiretlerini terkediyorlar. Sen, Allahü teâlânýn emirlerini yapabilmek için dünyâyý terket."

"Senin ayýplarýný araþtýran, kötü insanlarla arkadaþ olma."

"Hayâtýmda, gece ibâdet edenlerden baþka hiç kimseye imrenmedim."

Vefâtýndan bir gün önce kendisini ziyâret eden zât þöyle anlatmýþtýr: "Hazret-i Dâvûd'un hastalandýðýný duydum ve ziyâretine gittim. Hava çok sýcaktý. Evine geldim, yastýk yaptýðý bir kerpicin üzerine baþýný koymuþ, hem çok ýzdýrap çekiyor, hem de Kur'ân-ý kerîmden, Cehennem ateþi geçen bir âyet-i kerîmeyi okuyor, onu durmadan tekrar ediyordu. "Açýk havaya çýkarayým ister misin?" dedim. Cevâben; "Hayâtýmda nefsim, bana hiç bir isteðini kabûl ettirememiþtir. Nefs için, böyle bir þey istemekten Allahü teâlâya sýðýnýrým. Ben ölünce, þu duvarýn arkasýna gömünüz ki beni kimse görmesin. Saðlýðýmda uzlet ve yalnýzlýkta idim, ölünce de öyle, kimsenin görmediði bir yerde yatayým." dedi. Benimle helâllaþtý."

Vefât ettiði gece sabaha kadar Kur'ân-ý kerîm okumuþ, duâ ve zikirde bulunmuþ, uzun uzun aðlamýþtý. Namaz kýlarken uzun rükû ve secdeler yapmýþtý. Secdeden uzun müddet baþýný kaldýrmadýðýný gören annesi merak edip yanýna vardýðýnda, rûhunu Hakk'a secdede teslim etmiþ olduðunu gördü.

Vefât ettiðinde semâdan bir ses; "Ey insanlar! Dâvûd, Allahü teâlânýn rahmetine kavuþmuþtur. Allahü teâlâ ondan râzý olmuþtur." diyordu.

Salât bin Hâkim diyor ki: "Dâvûd-i Tâî'nin vefât edeceði gece, nur ve çok melekler gördüm."Cennet-i âlâ, Dâvûd'un geliþi için süslenip, hazýrlandý. Dâvûd murâdýna erdi." diyorlardý. Birisi, o gece rüyâsýnda Dâvûd-i Tâî'yi gördü; "Artýk zindandan kurtuldum." diyordu. Sabah olunca rüyâyý anlatmak için evine geldiðinde onu vefât etmiþ buldu. Vefât haberi Baðdât'ta çabuk duyuldu. Cenâzesini taþýmakla þereflenmek için binlerce insan toplandý. Kabrin baþýnda Ýbn-i Semmâk, "Ey Dâvûd! Kendini, kabir zindanýna konmadan önce dünyâda hapsettin. Hesap günü gelmeden önce, sen kendini hesâba çektin. Sen geceleri insanlar uyurken uyumazdýn. Ýnsanlar kaybederken, zarar yaparken, sen kazanýrdýn. Ýnsanlar batarken sen selâmette idin. Bugün Allahü teâlânýn rahmetine ve Rýdvânýna kavuþursun." dedi. O sözünü bitirince, Ebû Bekr-i Nahþebî kalkýp, Allahü teâlâya hamd ve Resûlullah'a selâmdan sonra; "Yâ Rabbî! Ýnsanlar sâdece bildiklerini söylediler. Allah'ým sen onu rahmetinle baðýþla, onu kendi ameline býrakma." diye duâ etti.

Dâvûd-i Tâî'nin vefâtýndan sonra halîfeleri, Ahmed el-Antâkî, Sa'dûn-ý Mecnûn ve yerine vekîl býraktýðý Mârûf-i Kerhi onun tasavvuftaki yolunu devâm ettirdiler. Ýnsanlara Ýslâmiyetin emir ve yasaklarýný anlatarak, onlarýn dünyâ ve âhirette saâdete, kurtuluþa ermelerine vesîle oldular.

: Davud-i Tai By: armaðan Date: 28 Nisan 2009, 23:15:25
Secdede Vefat  Etti

Bir kimse anlatýyor, duydum ki Dâvûd Tâî,
Hastalanmýþ yatýyor, hava da güzel idi.

Ziyâret maksadýyle, gittiðimde yanýna,
Gördüm koymuþ baþýný, kerpiçten yastýðýna.

Hem ýzdýrap çekiyor, hem Kur'ân okuyordu,
Bir âyeti durmadan, hep tekrar ediyordu.

O âyetin mânâsý, þöyle idi meâlen:
"Cehennem'de þiddetli, azap var ebediyyen."

Dedim ki: "Dýþarýda, çok güzel bir hava var,
Dýþarý çýkarayým, isterseniz bir miktar."

Buyurdu ki: "Ömrümde, hiç uymadým kendime,
Böyle þey istemekten, sýðýnýrým Rabbime,

Ölürsem gömün beni, þu duvar arkasýna,
Görmesin kimse beni, vasiyettir bu sana."

Muhterem vâlidesi, anlatýr ki þöylece;
Oðlum, ibâdet ile, sabahladý bir gece.

O gün sabaha kadar, namaz kýldý huþûyla,
Sonra da aðlýyarak, meþgûl oldu duâyla.

En son vardý secdeye, bekledi uzun mikdâr,
Kaldýrmadý baþýný, fecir sökene kadar.

Merak ettim doðrusu, onun bu durumunu,
Bir de baktým secdede, teslim etmiþ rûhunu.

Vefât ettiði gece, bir ses geldi gâibden,
Ýþitti cümle âlem, þöyle diyordu aynen:

"Bilin ki Dâvûd Tâî, Rabbine kavuþmuþtur,
Cennet nîmetleri, þimdi onun olmuþtur.

Cennetler hazýrlanýp, süslendiler hep ona,
Ne mutlu Dâvûd'a ki, tam vardý murâdýna."

Onun cenâzesini, taþýmak gâyesiyle,
Binlerce kiþi gelip aðladý gözyaþýyle.

Hazret-i Ýbn-i Semmâk, gelip cenâzesine,
Þu târihî sözleri, söyledi kendisine:

"Zâten ölü gibiydin, sen ecelin gelmeden,
Görmüþtün hesâbýný, hesâba çekilmeden."

Sen onun hürmetine, affeyle yâ Rab bizi,
Âhiret derdi ile, dertlendir hepimizi.

Hesaptan  Kurtuluþ Yoktur

Bir gün, Halîfe Hârûn Reþîd, Ebû Yûsuf'a; "Beni, Dâvûd'un yanýna götür. Onu ziyâret edeceðim. Nasîhat isteyip, duâsýný alacaðým." dedi. Bunun için kalkýp, Dâvûd'un evine gittiler. Ýçeri girmek için izin istediler. Fakat içeri girmeye izin alamadýlar. Annesine ricâ ettiler. Annesi oðluna; "Evlâdým, müsâde et de içeri girsinler." deyince, o; "Anneciðim, dünyâ ehli ile benim ne iþim vardýr? Onlarý görünce, dünyâyý hatýrlýyor, âhireti unutuyorum. Bunun için beni mâzur gör." dedi. Annesi tekrar ricâ edince, kýrmadý; "Ey benim Allah'ým!"Annenin hakkýný gözet, zîrâ onun rýzâsý benim rýzâmdýr." buyurduðun için kapýyý açýyorum." dedi. Halîfe Hârûn Reþîd ile Ýmâm-ý Ebû Yûsuf içeri girdiler. Dâvûd-i Tâî ile müsâfeha yaptýlar. Hârûn Reþîd'in elini tutunca, onun ellerinin nâzik bir el olduðunu belirtti ve; "Ey Halîfe! Bunca zaman ömür ve saltanat sürdün. Ýnsanlara hükmettin. Sakýn zulme meyletme. Zîrâ hesaptan kurtuluþ yoktur." buyurdu.

Dâvûd-i Tâî'nin bu tesirli sohbetini dinleyen halîfe kendinden geçip, göz yaþlarý döktü. Duâsýný istedi. Duâdan sonra bir kese altýn verdi ve; "Kendi öz malýmdandýr ve helâldir, alýnýz." dedi. Halîfenin hediyesini ve ricâsýný kabûl etmeyen Dâvûd-i Tâî; "Size mübârek olsun. Bizim böyle þeylere ihtiyâcýmýz yoktur. Babamdan kalan mal ve mülk satýldýðýnda elime geçen altýnlar bize yeter. Rabbim o paralar bittiðinde iþimizi bitirip bizi baþkalarýna muhtaç kýlmasýn. O kendisine yapýlan duâlarý reddetmez. Ýzzeti hakký için kabûl eder." buyurdu.

Hârûn Reþîd ve Ýmâm-ý Ebû Yûsuf keseyi alýp gittiler. Dâvûd-i Tâî'nin vekilharcýna giderek parasýnýn mikdârýný sordular. Vekilharcýn bildirdiði mikdârý hesab ettiler. Bu ölçüye göre parasý hesap edildiðinde þeyhin vefât edeceði günü buldular. Nakledilir ki hesab edilen gün geldiðinde Ýmâm-ý Ebû Yûsuf; "Gidin bakýn bugün Dâvûd-i Tâî vefât etmiþtir." buyurdu. Gidip baktýklarý zaman vefât ettiðini öðrendiler. Ýmâm-ý Ebû Yûsuf onun hakkýnda; "Duâsý makbûldür. Allahü teâlânýn indinde yeri seçilmiþlerin yanýdýr." buyurdu. Biraz sonra haberci, Dâvûd-i Tâî'nin ölüm haberini getirdi.

Aslandan  Kaçar  Gibi

Dâvûd-i Tâî dünyâ malýna aslâ kýymet vermezdi. Vefâtýndan önce ziyâret edenler yastýðýnýn kerpiç, yiyeceðinin bir çanak suya batýrýlmýþ kuru ekmekten ibâret olduðunu görmüþlerdi. Dünyâ hakkýnda þöyle buyurdu: "Eðer selâmette olayým dersen, dünyâya, haydi sana selâm olsun, diyerek vedâ et. Eðer kerâmet istersen âhirete, sen nazarýmda ölü gibisin, diyerek cenâzesini kýlmak üzere tekbir al ve Allahü teâlâyý dileyen tasavvuf yolcusunun alâmeti dünyâya raðbet etmemek, dünyâdan zarûret mikdârýyla yetinmek, fazlasýný arayýp sormamaktýr ve yükün, uzun yola çýkacak birinin aðýrlýðý kadar olsun. Sakýn bundan fazla dünyâlýðý kalbinize yerleþtirmeyin ve ey insanlar! Dünyâyý isteyenler, nefislerinin isteklerine karþý acelecidir. Dünyâ hesâbýyla bedenlerini yorarlar. Hâlbuki dünyâya raðbet, dünyâ ve âhirette yorgunluktan baþka bir þey deðildir. Zâhidlik ise dünyâda ve âhirette rahatlýktýr. Öyle ise arslandan kaçar gibi dünyâyý isteyen insanlardan kaçmalýdýr."

Ne  Ýçin  Þerefliydi?

"Hangi güzel yüz ki, toprak olmadý?
Hangi tatlý göz ki, yere akmadý."

Bir þarkýcý kadýndan, duyunca bu sözleri,
Hidâyete gelerek, yaþla doldu gözleri.

Ve Ýmâm-ý A'zam'ýn, hânesine giderek,
Anlattý bu hâlini, çok taaccüp ederek.

Dedi ki: "Ey efendim, bir söz duydum birazdan,
Þuûrum alt üst oldu, soðudum bu dünyâdan.

Hidâyete gelmeme, sebep oldu bu þiir,
Bu fakire, þu anda, nasîhatiniz nedir?"

Ýmâm'ýn emri ile, öðrendi din ilmini,
Ve ilmine göre de, düzeltti her hâlini.

Sonra da, öyle kavî, sarýldý ki Ýslâma,
Örnek oldu hayatý, bilcümle müslümâna.

Geldi bir gün Câfer-i Sâdýk'ýn huzûruna,
Dedi ki: "Bir nasîhat, eyleyin lütfen bana."

Buyurdu ki: "Ey Dâvûd, zâhidisin zamânýn,
Benim nasîhatime, var mý ki ihtiyâcýn?"

Dedi ki: "Sen Resûl'ün, torunusun bir kere,
Ve mübârek kanýndan, taþýyorsun bir zerre,

Bu yüzden var elbette, bizlere üstünlüðün,
Senin nasîhatine, muhtaçtýr herkes bu gün."

Buyurdu: "Korkum þu ki, mahþer günü, Peygamber,
Bana þöyle bir bakýp, buyurursa "Ey Câfer!

Sen, evlâdým olarak, böyle mi olacaktýn?
Ve benim sünnetime, böyle mi uyacaktýn?"

Dâvûd bunu duyunca, baþladý aðlamaya,
Uðraþtý sýrf kalbini, Allah'a baðlamaya.

Ýnzivâya çekilir, sever idi uzleti,
Buna raðmen cihâna, yayýlmýþtý þöhreti.

Sordular sebebini, devrin âlimlerinden:
"Dâvûd, uzlette iken, bu þöhreti nereden?"

Dediler ki: "Kalbinde, sýrf Allah vardýr onun,
Yâni Allah'tan baþka, kimsesi yok Dâvûd'un.

Mahlûktan yüz çevirip, kul, dönerse Rabbine,
Öyle þeref bulur ki, akýl ermez hâline."

Bir gece otururken hânesinin damýnda,
Allah'ýn kudretini, tefekkürü ânýnda,

Baþladý aðlamaða, Rabbini düþünerek
Düþtü komþu damýna, kendisinden geçerek.

O zât sesi duyunca bacaya çýktý birden,
Onu görüp dedi ki: "Sen mi düþtün deminden?"

Buyurdu ki: "Tefekkür, ediyordum Rabbimi,
Bayýlmýþým ve sonra, burda buldum kendimi."

Su içine doðrayýp, yerdi hep yavan ekmek,
Nefsi azmasýn diye, yemezdi yaðlý yemek.

Bir gün bâzý dostlarý dediler: "Zaîfsiniz,
Size yaðlý bir yemek, getirsek yer misiniz?"

"Evet" dediði için, getirdiler önüne,
Lâkin biraz düþünüp, yemedi ondan yine.

Dedi: "Filân kimsenin, nasýldýr yetimleri?
Alýp ona götürün, bu nefis yemekleri."

1) Hilyetü'l-Evliyâ; c.7, s.535
2) Tabakâtü'l-Kübrâ; c.1, s.76
3) Tezkiretü'l-Evliyâ; s.141
4) Risâle-i Kuþeyrî; s.74, 75, 76, 301, 329, 572, 579
5) Câmiu Kerâmâti'l-Evliyâ; c.2, s.6
6) Nefehâtü'l-Üns; s.94
7) Tam Ýlmihâl Seâdet-i Ebediyye; s.1050
8- Min Alâmi'l-Ârifîn; s.79
9) Envârü'l-Kudsiyye fî Menâkýbý-ýs-Sâdetü'n-Nakþibendiyye; s.82-86
10) Vefeyâtü'l-Â'yân; c.1, s.177
11) Keþfü'l-Mahcûb; s.109
12) Eshâb-ý Kirâm; s.326
13) Þezerât-üz-Zeheb; c.2, s.256
14) Tabakâtü's-Sûfiyye (Sülemî); s.85
15) Sýfât-üs-Safve; c.3, s.86
16) Sefînetü'l-Evliyâ; s.121
17) Tabakât-ý Ýbni Sa'd; s.27, 56, 276
18- El-A'lâm; c.2, s.235
19) Ýslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.2, s.154

Ynt: Davud-i Tai By: Bilal2009 Date: 15 Ekim 2020, 13:04:50
Esselamü aleyküm Rabbim paylaþým için razý olsun
Ynt: Davud-i Tai By: ceren Date: 15 Ekim 2020, 21:52:31
Esselamu aleyküm.rabbim razý olsun bizlere bu bilgileri sunan kardesimizden...
Ynt: Davud-i Tai By: Sevgi. Date: 16 Ekim 2020, 04:48:18
Aleyküm Selâm. Rabb'im bizleri sevdiklerinin yolundan ayýrmasýn inþaAllah
Bilgiler için Allah razý olsun

radyobeyan