Yeminler ve adaklar By: hafýz_32 Date: 19 Kasým 2010, 12:36:59
VII. YEMÝNLER VE ADAK
I. Yeminler Tanýmý: Yemin kelimesinin çoðulu 'eymân'dýr. Sözlükte, solun karþýtý sað el, sað taraf anlamýndadýr. Yemin edenlerin, birbirlerinin sað elini tutmalarýndan kinaye olarak, kavramsallasýn ýþtýr. Dini kullanýmda, bir iþin gerçekliði veya teyit edilmesi için Yüce Allah'ýn isminin veya sýfatýnýn zikredilmesidir.
Yemin Adabý:
1. Aþýrý Yemin Etmek Mekruhtur.
Yüce Allah, çokça yemin edenleri kýnamýþ ve; 'Alabildiðine yemin eden, aþaðýlýk kimseye itaat etme' [1] buyurmuþtur. Ayrýca Þaný Yüce Allah; 'Yeminlerinizi koyurun [2] buyurmuþtur.
Arablar az yemin etmek suretiyle kiþiyi methederlerdi. Bunun hikmeti, küçük-büyük her þeyde yemin eden kimsenin dilinin yemin etmeye alýþmasý, kalbinde yeminin bir etkisinin kalmamasýdýr. Dolayýsýyla yemin etmeyi alýþkanlýk edinen kimsenin, yalan yere yemin etmeyeceðinden emin olunmaz ve yemin asýl amacýný yitirmiþ olur.[3]
2. Yemin Sadece Allah'ýn Ýsimleriyle ve Sýfatlarýyla Yapýlýr:
Ýbn Ömer (radiyallâhu anh) anlatýyor; 'Rasulullah (sallaîlâhu aleyhi ve sellem) Ömer b. EÝ-Hattâb'a bir kafile içinde babasýna yemin ederken yetiþmiþ ve; «Dikkat edin! Allah, kesinlikle babalarýnýz adýyla yemin etmeyi size yasaklamýþtýr. Kim yemin edecekse, Allah adýna yemîn etsin, yahut sussun!» buyurmuþtur.[4]
Bu hadisten iki hüküm öðrenmekteyiz;
a) Allah'tan baþka bir þey adýna yemin etmenin yasaklandýðý. Özellikle de, atalar adýna yemin etmenin yasak olduðu. Çünkü o dönem Araplarýnda atalar adýna yemin etmek en yaygýn yemindi.
b) Allah'ýn dýþýnda bir þeye yapýlan yemin, 'yernirý olmaz'. Yemin edilen þeyin ibadet edilmeyen ama saygý deðer bir þey olmasý bu sonucu deðiþtirmez. Örneðin Peygamberler, melekler, âlimler, Kabe ve benzerleri adýna yemin, yemin olmaz.[5]
Yüce Allah'ýn sýfatlarý adýna yemin etmek caizdir. Ebû Hu-reyre (radiyallâhu anh)'ýn rivayet ettiði, cehennemden çýkacak en son kiþinin kýssasýnda þöyle anlatýlmakta; '...O kiþi, Allah'a dua etmeye devam eder. Bunun üzerine Allah Teâla; 'eðer sana istediðini verirsem, benden baþka þeyler istersin' buyurur. O; Ýzzetine yemin ederim ki, baþka bir þey istemeyeceðim' der.[6] Bu hadiste, Allah Teâla'nm izzetine yemin edilmektedir. Bu, sâný yüce Allah'ýn sýfatýdýr. Eyyûb (aleyhisselam)da, Yüce Allah'ýn izzeti adýna yemin etmiþtir, Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatýyor; Rabbi ona nida etti ve; «Yâ Eyyûb! Ben, seni gördüðün þeylerden müstaðni kýlmadým mý?' buyurdu. O; 'Ýzzetine yemin olsun ki, evet, [beni muhtaç býrakmadýn]; ancak ben, senin bereketinden müstaðni olamam' dedi.[7]
Ýbn Ömer (radiyallâhu anh) anlatýyor; 'Peygamber (sailallâhu aleyhi ve sellem), «hayýr, kalpleri evirip-çevirene yemin olsun ki» diyerek yemin ederdi.[8]
Useyd bin Hudayr, 'Allah'ýn bekasýna yemin olsun ki, onunla savaþacaðýz' diyerek yemin etti. Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de onu onayladý. Burada üzerine yemin edilen Yüce Allah'ýn 'hayat ve beka sýfatlarýdýr. Bu nedenle, Yüce Allah'ýn sýfatlarý üzerine yemin etmek caizdir. Ayný þekilde Kuran üzerine yemin etmek de caizdir. Çünkü Kuran, Allah TeâÝâ'nm kelâmýdýr. Âlimler, Kuran üzerine yapýlan yeminin geçerli olduðunu belirtmiþlerdir.
Hanefî mezhebine göre, Nebi/Peygamber, Kuran, Kabe gibi Müslümanlarýn kutsallarý üzerine yemin edilmesi caiz deðildir.[9] Ýmam Þafiî, Ýmam Mâlik ve Ýmam Ahmed bin Hanbel'e göre, Kuran ve Kuran âyetleri üzerine yapýlan yeminler muteberdir. Bozulmasý halinde kefaret gerekir.[10] Hanbelîlere göre Kabe ve diðer kutsallar üzerine yemin etmek caiz deðildir. Ancak Peygamber adýna yemin etmek caizdir. Bozulmasý halinde kefaret gerekir.[11]
3. Allah'ýn dýþýnda bir þeye yemin 'þirk'tir:
Kabe'ye yemin olsun ki, hayýr!' diyen birini iþittiðinde, Ýbn Ömer (radiyallâhu anh) þu hadisi nakletmiþtir; Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) «Allah'tan baþka bir þey üzerine yemin eden küfretmiþ veya þirk koþmuþ olur' buyurdu.[12]
Peygamber, Kabe, þeref, namus ve benzer þeyler üzerine yemin etmek caiz deðildir. Büreyde (radiyallâhu anh} anlatýyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), «emanet üzerine yemin eden bizden deðildir» buyurmuþtur.[13]
4. Dili sürçen ve Allah'tan baþka bir þey üzerine yemin eden; hemen 'La ilahe illallah' demelidir.
Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatýyor; 'Rasulullah (sallal-lâhu aleyhi ve sellem) «sizden yemin ederken [yanlýþlýkla] lât ve uzza adýna diyenler; hemen 'Lâ ilahe illallah' desin» buyurmuþtur.[14]
Sa'd (radiyallâhu anh) anlatýyor; 'Lât ve uzza adýna yemin etmiþtim. Bunun üzerine Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem); «Lâ ilahe illallah de, sonra üç defa sol tarafýna tükür, [kovulmuþ þeytandan Allah'a] sýðýn ve bir daha öyle söyleme» buyurdu.[15]
5. Ýslam ümmetinin dýþýnda bir þey üzerine bilerek yalan yemin eden, yemininde söylediði gibi olur:
Sabit bin ed-Dahhâk (radiyallâhu anh) anlatýyor; 'Rasulullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) «kim, Ýslam milletinin dýþýnda bir þey üzerine bilerek ve yalan söyleyerek yemin ederse, söylediði gibi olur!» buyurmuþtur.[16]
Örneðin, þu iþi yaptýðým zaman yahudi veya hýrýstiyan olayým, diyerek yemin eden kiþi; o iþi yaptýðý takdirde veya geçmiþte yaptýðý bir þey üzerine yemin ettiði takdirde 'haram' iþlemiþ olur. Yemin ettiði þeyde doðru sözlü veya yalancý olmasý fark etmez. Bu yemini, yemin olmadýðý gibi, kefareti de yoktur. Þayet böyle yemin ederek, bir þeyden uzak olmayý veya doðru olduðunu zannettiði bir þeye kendisini zorlamayý kastetmiþ ise, küfre girmez. Ancak yeminiyle küfre razý olduðunu kastetmiþse veya yalan olduðunu bildiði bir þeye yemin etmiþse, anýnda kâfir olur. Bu konuda âlimlerin sözlerinin özeti budur. -Allah en doðrusunu bilendi.[17]
6. Allah adýna yapýlan yemini kabul etmek:
Ebû Hureyre (radiyallâhu anh) anlatýyor; 'Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) buyurdu ki; 'Meryem oðlu Ýsâ, hýrsýzlýk eden bir adamý gördü ve; 'hýrsýzlýk mý yaptýn?' dedi. Adam; 'kendisinden baþka ilah olmayana yemin olsun ki, hayýr!' dedi. Bunun üzerine Ýsa alehisselam; 'Allah adýna yemin edene inanýyor; gözümü yalanlýyorum' dedi [18] Allah adýyla kime yemin edilirse, o yemini kabul etsin; Allah adýna yemini kabul etmeyenin, Allah'tan nasibi olmaz.[19]
[1] Kalem, 10.
[2] Mâide, 89.
[3] Er-Râzî, et-Tefsîru'i-Kebîr, 6/75.
[4] Buhârî, 6646; Müslim, 1646.
[5] Nevevî, Fethu'l-Bârî, 11/533; Mecmûu'I-Fetâvâ, 33/48.
[6] Buhârî, 6573; Müslim, 183.
[7] Buhârî, 279; Müslim, 2806.
[8] Buhârî, 6628.
[9] Merginânî, e!-Hidâye, 2/72; Mûsilî, eÜhûyâr, 4/51. (Çev.)
[10] Ýbn Kudâme, el-Muðnî, 11/194-195. (Çev.)
[11] Ýbn Kudâme, el-Muðnî, 11/210. (Çev.)
[12] Tirmîzî, 1535; Ebû Dâuûd, 3251.
[13] Ebû Dâvûd, 3253; Sahih rivayettir.
[14] Buhârî, 6650; Müslim, 1647.
[15] NesâL 7/7; Ýbn Mâce, 2097. Sahih rivayettir.
[16] Buhârî, 6652; Müslim, 110.
[17] El-Muðnî, 11/201. el-Ahvezî, 7/19; SubülüS-Sebm, 1433.
[18] Buhârî, 3444; Müslim, 2368.
[19] Ýbn Mâce, 2101; Beyhakî, 10/181; Hasen rivayettir.