Sizden Gelenler (Peygamber Efendimiz )
Pages: 1
Muhammed s.a.v. muhabbettir By: sumeyye Date: 18 Kasým 2010, 16:23:52
Muhammed (Sav) Muhabbettir


Ýman göðünün parlayan yýldýzýdýr Hz. Muhammed(sav)… Çölde susamýþlara çaðlayandýr. Yolda kalmýþlara kervansaraydýr, handýr. Uykusuzluktan gözleri kapananlara kuþtüyü yastýk… Kýzgýn güneþ altýnda terden su olan bedenleri okþayan tatlý ve yumuþak bir saba yelidir. Güneþin kavurucu sýcaðýnda gökleri kaplayan pamuk tarlasý misali salkým salkým buluttur. Aþk baðýnýn solmaz gülüdür. Karanlýklara tutulan billurdan bir avizedir.

Onun mübarek aydýnlýðý karanlýða neþter vurdu. Ruhlarýmýz onun saadet ve nur ummanýnda aydýnlandý. Karanlýk karanlýðýndan utanýrken aydýnlýk senin aydýnlýðýnla iftihar etti. Kâinatýn özü olan sen, daralan ruhlarýmýza da soluk oldun. Dünya sende buldu cemalini… Ýman senin nefesinle coðrafyamýza can verdi. Kum tanelerinden ibaret olan çöller bereketinle gülþene döndü. Varlýk varlýðýnla hayat buldu þüphesiz…

Senin ahlakýn Kur’an’dan ibaretti. Onun için ahlak coðrafyan kusursuzdu. Geceni de gündüzünü de rahman ve rahim olan Allah’a adamýþtýn. Duygu, düþünce ve hayallerin, ilhamýný göklerden alýyordu. Sen hususi bir edebe maliktin. Nurlu mürebbilerin tezgâhýndan geçmiþti mübarek kalbin. Kur’an’ýn nuruyla bezenmiþti her bir hücren…

Ýman ýþýðýyla aydýnlanan gönüllerin azýðýydýn sen. Övülenlerin ve özgüye layýk olanlarýn þahikasýydýn. Ýlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem olsa da gerçekte yaþam seninle baþladý. Sen Allah’ýn insanlýða sunduðu eþsiz bir lütufsun. Ýslam’la þereflenenlere göre sevilmeye layýk olanlarýn baþýnda gelensin. Her þey seninle irtibatlýdýr hayatta. Seninle irtibatýný kesenlerin sonu ne kadar da kötüdür. Ahh keþke bilseler ve dönseler!...

Muhammet(sav) muhabbettir dünyaya iman ýþýðýyla bakanlar için… Bizim gözbebeklerimize onun gölgesi düþer. Eþyaya onun penceresinden bakarýz. Onun kokusu siner ayetlerin her bir hurufatýna… Ümmi olsa da O, gelmiþ geçmiþ en büyük münevverdir düþünce ufuklarýný kuþatan… Ledünni ilmin sarsýlmaz kalesidir O…Sidretu’l-Münteha’da onun izleri silinmemiþtir hâlâ… Rahman katýna bu kadar yaklaþan bir fani gelmemiþti cihana…

Yetimleri koruyup kollayan bir yetimdin sen. Dünya gözüyle görmemiþtin evin direði olan babaný… Körpeyken kaybetmiþtim sevgili anneni… Ýçinde koca bir boþluk olarak kalmýþtý onlarýn sevgi ve hasreti. Deden Abdulmuttalip’le amcan Ebu Talip þefkat ve merhamet kanatlarýnýn altýnda büyütmüþtü seni. Sütannen Halime’nin evine bolluk ve bereket getirmiþtin. Durum bundan ibaretken kimsesizlerin kimsesiydin, gariplerin sýðýnaðýydýn yine. Senden eli boþ dönen olmamýþtý ömrün boyunca. Rahmettin, yeri göðü yeþerten berekettin… Dalýnda iþveyle duran mübarek ve muazzez bir güldün. Güllerin en irisiydin.

Kin ve nefretin karþýsýnda çelikten bir tabyaydýn. Sözlerin müjdeler ve esintiler taþýrdý çoraklaþan gönüllerimize. Adaletin uzun düþen gölgesiydin yeryüzünde. Umutlar senin gül kokularý sinen bahçende yeþerirdi ancak. Sen öldükten sonra ölümün de güzel olduðuna þeksiz inandýk. Sen öldüysen ölüm güzel demektir. “Ölüm güzel þey budur perde ardýndan haber/ Hiç güzel olmasaydý ölür müydü Peygamber?”diyen büyük þaire þimdi daha çok hak veriyoruz. Sen, bir zamanlar bize soðuk gelen ölümü bile sevdirdin.

Senin ikliminde büyüyen ruhlar hayatýn ilacý oldular. Ashab senin getirdiðin tükenmez solukla daðlarý, tepeleri, çorak arazileri aþarak menzile ulaþtý. Cahiliye Araplarý islamýn nurlu iklimine girince bütün kirlerinden arýndýlar. Hayata kin ve nefretle bakan gözler ilahi ýþýkla bezenince, kardeþ oldu birbirine sýrt çeviren yürekler… Birbirinin kuyusunu kazanlar; kâinatý kuþatan, canlý cansýz her zerreye hayat veren ilahi mesajýnla, kazýlan kuyularý kapatmanýn gayreti içerisine girdiler. Herkes kazdýðý kuyuyu kapatmakla kalmadý, açýlan diðer kör kuyularý da bertaraf ettiler. Kapatýlan her kuyunun üzerine karanfiller, menekþeler ve gonca güller dikildi. Gül rayihalarý kan ve barut kokusunu bastýrdý.

Ne kadar da güzel söylemiþ þair: “Muhabbetten Muhammed oldu hâsýl, Muhammedsiz muhabbetten ne hâsýl?” diye… Evet, sohbetlerimiz seninle laf-ý güzaf olmaktan kurtuldu. Seni anlattýkça ve senin anlattýðýn nurlu hakikatleri, ilahi mesajýndan haberdar olamamýþ bahtsýz insanlara ulaþtýrdýkça hayat daha da tazelendi. Somurtkan güzler tebessümle can buldu.

Hz. Muhammed(sav) ruhlara vurulan iman mührünün mühürdarýdýr. O mühürden yoksun ruhlar gerçekte bir viranedir. Zira o mühür imanýn hayat suyuyla yýkanmýþtýr. Çocuklarýný diri diri topraða gömecek kadar kararan kalpler, bu mührün gölgesinde yumuþayarak mübarek insanlar zincirinin eþsiz halkalarý olma bahtiyarlýðýna eriþmiþlerdir. Bu deðiþim gerçek manada bir yenilenme ve tazelenmedir.

Arap çöllerinin nazlý kum taneleri bile seni dünya gözüyle göremeyen, sana dokunamayan, senin mübarek kokunu içine çekemeyen biz ahir zaman ümmetinden daha bahtiyardýr. Topuklarýna deðen o kumlar kadar þanslý deðiliz. Senin ayaklarýnýn altýndaki kumlara bile gýptayla bakan biz asi ahir zaman ümmetini þefkat ve merhametinden mahrum etme bari… Dünyaya geç geliþimiz ve suretini temaþa edemeyiþimiz bizi eziyor. Bari ukbada doyasýya seyrettir o gül yüzlü cemalini biz bahtý kara ümmetine… Gerçi senin mübarek cemaline bakacak kadar arý deðil gözbebeklerimiz… Yine de bu ziyafeti çok görme bize.

Senin zamanýnda yaþayýp da sana inanmayanlara ve o mübarek kalbini yaralayanlara hem þaþarým, hem de acýrým. Öte yandan seninle dost olan ve sana elverenlere gýptayla bakarým. Onlar yeryüzüne gelmiþ en bahtlý insanlardýr. ‘Ashab’ diye adlandýrdýðýmýz bu nurlu çehreler, yaþadýðýn müddetçe elin ayaðýn olmuþlardý. Sana yürekten baðlanan ve seni bütün deðerlerin ve deðerlilerin fevkinde tutan bu güzel insanlar bir yeryüzü cenneti inþa etmiþlerdi.

Resulullah’ý sevmek sevgilerin en isabetlisidir. Çünkü o sevginin kaynaðý olan Allah’ýn elçisidir. Allah’ý seven onun ‘Habibim’ dediði elçisini de sever. Zira Allah’ýn en çok sevdiði ve deðer verdiði kul Hz. Muhammed(sav)’dir. Onu sevmekle Allah’a yakýnlaþýrýz.

Sevmek her þeye katlanmaktýr; bütün zorluklara göðüs germektir. Sevgi ‘seviyorum’ demekle olmaz þüphesiz… Sevdiklerimize karþý fedakâr ve vefalý olmalýyýz. Allah’ý ve Peygamberini sevmek, emirlerine uymak ve yasaklarýndan kaçýnmakla mümkündür. Uyulmasý gerekenlere titizlikle uyuyor ve kaçýnýlmasý gerekenlerden kaçýnýyorsanýz bilin ki ilahi sevgi imtihanýndan alnýnýzýn akýyla çýkmýþsýnýz demektir.

Seven sevdiðine layýkýyla itaat edendir. Kur’an-ý Kerim, Yüce Allah’a gösterilecek sevginin, Resulüne itaat ile mümkün olabileceðini þöyle vurgulamaktadýr: “De ki: Eðer Allah’ý seviyorsanýz bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn. Allah, son derece baðýþlayýcý ve merhamet edicidir. De ki: Allah’a ve peygamberine itaat edin. Eðer yüz çevirirlerse bilsinler ki, Allah kâfirleri sevmez.” (Âl-i Ýmran, 31–32)

Dünyanýn gelmiþ geçmiþ en hayýrlý insanlarý olan ashabýn Resulullah’a duyduðu sevgi, þefkat ve merhamet dillere destandý. Onlar Efendimize yâr olmak için birbiriyle yarýþmýþlardý. Bunu dünyevi bakýþ açýsýyla ele almak muhayyilemizi zorlayabilir. Çünkü o engin sevgiyi ve baðlýlýðý bizim gibi dünya menfaatleriyle ruhu kararmýþ fanilerin anlamasý mümkün deðildir.

Sahabelerin mübarek hayat sahifelerine göz attýðýmýzda Hz. Muhammed(sav)’e olan baðlýlýklarý ve fedakârlýklarý karþýsýnda adeta küçük dilimizi yutarýz. Zira onlar çocuklarýný, eþlerini, mallarýný ve canlarýný hiçe sayarak Peygamber Efendimizin yüce saflarýnda yer tutmuþlardýr. Resulullah’ý korumak için kendilerini gönül rahatlýðýyla ölümün kucaðýna atabilmiþlerdir. Böyle bir ruhun nasýl gerçekleþtiðini bizlerin anlamasý pek mümkün deðildir. Demek ki tahkiki iman, insaný bu mertebelere getirebiliyor. Þüphesiz ki bu belli bir süreç gerektirir. Bizler emekleme devresinde olduðumuz için hafýzamýz bunlara yetiþmiyor.

Sahabelerin her biri birer yýldýzdý. Fakat onlarýn da birbirine göre daha üstün olanlarý vardý. Hulefa-i Raþidin bunlardandýr. Bu dört mübarek zatýn peygamber sevgisi, kelimelerle ifade edilemeyecek derecede büyüktü. Onlar kendilerini Resulullah’a adamýþlardý.

Dört halifeden ilki olan Hz. Ebubekir, Peygamber Efendimize diðer sahabelerden çok daha yakýndý. O, ayný zamanda damadý olan Efendimizi canýndan aziz bilmiþtir. Ona sonsuz bir sevgisi ve güveni vardý. Hz. Peygamber’in bir gecede Mekke’den Kudüs’e, oradan da Sidretü’l Münteha’ya gittiðini, Ýsra ve Mirâc  hâdisesini gerçekleþtirdiðini duyan müþrikler bunu Hz. Ebû Bekir’e yetiþtirdikleri zaman; “O dediyse doðrudur.” demiþtir. Bekledikleri bir açýðý bulmuþçasýna sevinen ve alaycý bir tavýrla hareket eden müþrikler, böylelikle ondan arzuladýklarý cevabý alamamýþlardýr.  Hz. Ebubekir’in bu sadakat ifade eden cevabý onun her halükârda Peygamberimize olan sonsuz güvenini ve itimadýný gösteren bir misaldir.

Hz. Ömer’in Resulullah’a olan aþký ve muhabbeti dillere destandý. Resul-i Ekrem’e söylenen her kötü sözün sahibi, karþýsýnda Hz. Ömer’i bulurdu. Peygamberimizi, canýndan aziz bilen Hz. Ömer, bir ara Peygamber Efendimizin huzuruna gelmiþ ve: “Ey Allah’ýn Resulü! Sen bana nefsimden baþka her þeyden daha sevimlisin”, demiþti. Peygamberimiz de: “Ömer! Kendinden de!” buyurmuþ, bunun üzerine Hz. Ömer: “Kendimden de!”, deyince Hz. Peygamber (sav): “Ey Ömer, iþte þimdi oldu!” cevabýný vermiþti.

Hz. Muhammed(sav) ashabýn gözbebeðiydi. Büyük küçük herkes onu anasýndan, babasýndan, malýndan mülkünden daha çok seviyordu. Bununla ilgili olarak Uhud Savaþý sonrasýnda yaþanan bir hadise Resulullah’a duyulan sevgi ve muhabbetin derecesini göstermesi bakýmýndan dikkate þayandýr. Bilindiði gibi Uhud Savaþý Ýslam tarihinin önemli hadiselerindendir. Bu savaþta Müslümanlar önemli kayýplar vermiþti. Ýslam’ýn þanlý kýlýcý Hz. Hamza da bu savaþta þehit olmuþtu. Bu savaþla ilgili olarak anlatýlan þu kýssa, Peygamberimize duyulan sevginin derecesini göstermesi açýsýndan ehemmiyetlidir.

Ýslâm ordusu Medine’ye döndüðü zaman karþýlayanlar arasýnda, Beni Dinar kabilesi mensuplarýndan Müslüman bir kadýn da vardý. Bu kadýnýn babasý, kardeþi ve kocasý harpte þehit olmuþtu. Onu görenler bu haberi kendisine veren kiþi olmamak için gözlerini ondan kaçýrýyor, ona bakmamaya çalýþýyorlardý. Sonunda kendisine önce babasýnýn þehit olduðunu söylediler. O, “Hz. Peygamber sað mý?” diye sordu. Arkasýndan kardeþinin vefatýný haber verdiler. Kadýn ise, “Resulullah nasýldýr?” dedi. Sonunda, “Kocan da þehit oldu” dediler. O haným bütün bunlarý duymamýþ gibi hâlâ, “Allah’ýn Resulü nasýl, ona bir þey olmadý ya?” diye soruyordu. Hz. Peygamberin sað ve salim olduðunu bildirdiklerinde ise þöyle dedi: “O, sað ve selâmette olduktan sonra, her felâket benim için bir hiçtir.” (Ýbn Hiþam, Siret, III/178–181)

Resulullah Efendimiz de diðer insanlar gibi bu dünyada bir faniydi. O da zamaný gelince bütün insanlar gibi bu imtihan sahnesinden ayrýldý. Fakat onun ölümü ashabý derin bir üzüntüye gark etti. Onun varlýðýný küfre karþý bir kalkan olarak gören müminler, ölümüyle elem denizine düþtüler. Hz. Peygamberin ölümüne en çok üzülen ve bunu bir türlü kabullenemeyen Hz. Ömer’in tepkisi enteresandýr. Hz. Ömer, O’nun Hz. Musa gibi Rabbi ile buluþmaya gittiðini, O’nun için ‘öldü’ diyen olursa ellerini keseceðini söylüyordu.

Resulullah’ýn ölümü esnasýnda gözlerden oluk oluk yaþlar dökülüyordu. Ebû Bekir, Rasûlullah’ýn iyi olduðu bir sýrada ondan izin alarak kýzýnýn yanýna gitmiþti. Vefat haberini duyar duymaz hemen geldi, Resûlullah’ý alnýndan öptü ve “Babam ve anam sana feda olsun ya Resulullah... Ölümünde de yaþamýndaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuþtur. Þanýn ve þerefin o kadar büyük ki, üzerinde aðlamaktan münezzehsin. Ya Muhammed, Rabbinin katýnda bizi unutma; hatýrýnda olalým” dedi. Sonra dýþarý çýkýp Ömer’i susturdu ve ayakta durmaya mecali olmayan sahabelere þunlarý söyledi:

“Ey insanlar, Allah birdir, O’ndan baþka ilâh yoktur, Muhammed O’nun kulu ve elçisidir. Allah apaçýk hakikattir. Muhammed(sav)’e kulluk eden varsa, bilsin ki o ölmüþtür. Allah’a kulluk edenlere gelince, þüphesiz Allah diri, bâkî ve ebedîdir. Size Allah’ýn þu buyruðunu hatýrlatýrým: “Muhammed sadece bir elçidir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiþtir. Þimdi o ölür veya öldürülürse siz ökçelerinizin üzerinde geriye mi döneceksiniz? Kim ökçesi üzerinde geriye dönerse Allah’a hiçbir ziyan veremez. Allah þükredenleri mükâfatlandýracaktýr” (Âl-i Ýmrân, 3/144).Allah’ýn kitabý ve Resûlullah’ýn sünnetine sarýlan doðruyu bulur, o ikisinin arasýný ayýran sapýtýr. Þeytan, peygamberimizin ölümü ile sizi aldatmasýn, dininizden saptýrmasýn. Þeytanýn size ulaþmasýna fýrsat vermeyiniz”

Saadet asrýnýn Ýslamla þereflenen her bir ferdi, Peygamberinin gönüllü askeriydi. Onun için yapamayacaklarý bir fedakârlýk yoktu. En büyük sermayeleri ona duyduklarý sevgi ve muhabbetti. Fakat onlar karþýlýksýz ve çýkarsýz seviyorlardý. Bir gün ashabdan biri gelerek Allah Resulüne: “Kýyamet ne zaman kopacak?” diye sorar. O da: “Kýyamet için ne hazýrladýn?” buyurur. Sahâbi: “Öyle çok fazla amelim yok. Lâkin Allah ve Resulünü çok seviyorum” deyince, Allah Resulü: “Kiþi sevdiðiyle beraberdir.” buyurur. O zat, bunu bir müjde olarak kabul eder, içi tarifsiz bir huzurla dolar.

Sahabelerin Hz. Muhammed(sav)’e duyduklarý sevgiyi kelimelerle anlatmak müþküldür. Bununla ilgili olarak yüzlerce örnek kýssa anlatabiliriz. Fakat asýl maksadýmýzý bu kadar misalle de ifade ettiðimiz kanaatindeyim. Allah bizleri onun þefaatine nail eylesin. Sözlerimi, þiirde Ýslam’ýn gür sesi olan Mehmet Akif’in, Resulullah Efendimizi tavsif ettiði, dua niteliði de taþýyan bir dörtlülüðüyle bitirmek istiyorum:

“Dünya neye mâlikse O’nun vergisidir hep,
  Medyûn O’na cemiyeti, medyûn O’na ferdi;
  Medyûndur O masuma bütün bir beþeriyet,
  Yâ Rab, mahþerde bizi bu ikrar ile haþret!”



 
M. Nihat Malkoç
 

 

radyobeyan