Kurban Bayramý
Pages: 1
Bayram ve Kurban By: reyyan Date: 13 Kasým 2010, 15:14:08

BAYRAM ve KURBAN


Osman Nûri Topbaþ


Dünya, ezel ile ebed arasýnda rûhun bir gurbet diyârýdýr. Bayramlar­sa, kâh sürûr, kâh keder tecellîleriyle akýp giden zaman içinde, Rabbimizin kullarýna lûtfettiði, kardeþlik, sevinç ve neþe günleridir. Kullukta sebâtýn, Allah yolunda fedâkârlýðýn bir mükâfâtýdýr. Bununla birlikte bayramlar, aslâ tâtil ve eðlence gibi ferdî sevinç ve mutluluk günleri deðildir. Bayramlar, umûmun sevincidir. Ýnsan tek baþýna, ferdî olarak bayram yapamaz. Yani tek baþýna bir bayram namazý, tek baþýna bir bayramlaþma düþünülemeyeceði gibi, sýrf kendi þahsýnýn veya kendi âilesinin mutluluðuna hasredilmiþ bir bayram da düþünülemez. Bilâkis bayramlar, gönül kazanma seferberliðidir. Sýla-i rahimde bulunmak, Ýslâm kardeþliðini toplum sathýnda yaþatmak, dargýnlarý barýþtýrmak, yoksullarý, kimsesizleri, hasta ve muzdaripleri sevindirmek gibi nice mesʼûliyetlerimizin zirve seviyede îfâsýna vesîle olan mübârek günlerdir. Bayramlaþmalar da, toplumda kardeþlik rûhunun pekiþtirilmesi için müstesnâ bir fýrsattýr. Toplumun en alt kademesinden en üst kademesine kadar ecdâdýmýz, bayramlaþmaya büyük bir ehemmiyet vermiþlerdir. Devlet saraylarýnda husûsî muâyede (bayramlaþma) salonlarýnýn ihdâs edilmesi de bunun niþânelerinden biridir. Öte yandan ilk bayramlaþma, en çok alâka, yardým ve þefkat bekleyen geçmiþlerimizle, kabristanlarýn mahzun selvileri altýnda baþlamalýdýr. Önce ölülerle diriler hasret gidermelidir. Verilmiþ sadakalarýn, yapýlmýþ hayýrlarýn sevaplarý ve Fâtihalar ikrâm edilerek geçmiþlere karþý vefâ borcu ödenmeli, bu mânevî hediyelerle ruhlarý þâd edilmelidir. Daha sonra ise neþe ve sevinci unutmuþ mahzun gönüllerle, muzdarip yüreklerle, çâresiz, kimsesiz ve yalnýzlarla bayramlaþabilmek, bayram sevincimizi onlarla da paylaþabilmek gerekir. Çocuklarýmýzý sevindirirken, kendilerini sevindirecek bir anne-babadan mahrum öksüz ve yetimleri de hatýrlamak lâzýmdýr. Müʼmin; “Hangi birine yetiþeyim” gibi mâzeretlerle hodgâmlýða prim vermeden, þefkat elinin ulaþabildiði herkese bayram sevinci tevzî etme gayreti içinde olmadýr.

Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) þöyle anlatýr:
“Rasûlullah (s.a.v.) Kurban ve Ramazan bayramý günleri namazgâha çýkar ve evvelâ namazla iþe baþlardý. Namazý kýlýp selâm verdiðinde ayaða kalkarak cemaate dönerdi. Cemaat namaz kýldýklarý yerde otururdu. Eðer herhangi bir yere müfreze gönderme ihtiyacý olursa onu cemaate söyler veya bundan baþka yapýlacak bir iþ olursa onu kendilerine emrederdi. Hutbe esnâsýnda; «–Sadaka verin, sadaka verin, sadaka verin!» buyururdu. En fazla sadaka verenler ise kadýnlar olurdu. Daha sonra Rasûlullah (s.a.v.) namazgâhtan ayrýlýrdý.” (Müslim, Iydeyn, 9)

Fedâkârlýk Tâlimi

Gerçek bir sevginin alâmeti, fedâkârlýktýr.  Allâhʼý sevmek de, Oʼnun için her türlü fedâkârlýðý göze almayý gerektirir. Allah için fedâkârlýk tâlimi olan kurban ibâdeti, Ýbrahim (aleyhisselam)ʼdan bizlere intikal eden müstesnâ bir hâtýradýr.
Düþünmek gerekir ki Ýbrahim(aleyhisselam)nasýl Halîlullah/Allâhʼýn dostu oldu? Gönül tahtýný nasýl yalnýzca Allâhʼa tahsis edebildi? Allah için canýný ortaya koydu; can buldu. Malýný cömertçe infâk etti; görülmemiþ bir berekete nâil oldu. Kendisinin devam eden parçasý olan evlâdýný fedâ etme ânýna geldi; Cenâb-ý Hak, ona imtihaný kazandýðýný müjdeledi. Nitekim âyet-i kerîmelerde bu hâl þöyle bildirilmektedir: “Her ikisi de teslim olup, onu alný üzerine yatýrýnca: «Ey Ýbrahim! Rüyâyý gerçekleþtirdin. Biz ihsan[1] sahiplerini böyle mükâfatlandýrýrýz. Bu, gerçekten, çok açýk (aðýr) bir imtihandýr.» diye seslendik. Biz, oðluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasýnda ona (iyi bir nam) býraktýk: «Ýbrahimʼe selâm!» dedik. Biz ihsan sahiplerini böyle mükâfatlandýrýrýz. Çünkü o, bizim müʼmin[2] kullarýmýzdandýr.” (es-Sâffât, 103-111) Dolayýsýyla Allah yolunda sadece kurbanlýk mallarý deðil, bütün varlýðý kurban bilmek gerekir. Nitekim Sahâbe Efendilerimiz de bu gönül kývâmýnda idiler. Bunun içindir ki onlar, Allah Rasûlüʼnün en ufak bir arzusunu bile canlarýna minnet bilerek; “Anam, babam, malým, caným, Sana fedâ olsun yâ Rasûlâllah!” diyorlardý. Allah ve Rasûlü uðrunda bir fedâkârlýk þerefine nâil olabilmek için, âdeta birbirleriyle yarýþýyorlardý. Sadece sahâbîler mi? Mahlûkât bile O Nûrʼun etrafýnda kanatlarýnýn yanmasý pahasýna pervâne kesiliyordu… Mahlûkattan Ýbret Dersleri… Abdullah bin Kurt (r.a.) anlatýyor:

Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’e beþ veya altý tane kurbanlýk deve getiril­miþti. Develer, hangimizden baþlayacak diye Peygamber Efendimiz’e doðru gelmeye baþladýlar. Develer kesilip yanlarý ve baþlarý yere düþünce Rasûlullah (s.a.v.) hafif sesle bir þey söyledi, ancak anlayamadým. (Önümdeki þahsa Efendimizʼin) ne buyurduðunu sordum:
“−«Ýsteyen bu kurbandan kesip alabilir.» buyuruyor.” dedi. (Ebû Dâvûd, Menâsik, 19/1765; Hâkim, IV, 246/7522)

Develerin, Rasûl-i Ek­rem (s.a.v.) Efendimiz’in mübârek ellerinde can verebilmek için âdeta birbirlerinin önüne geçmeye çalýþmalarý, þüphesiz O’nun mûcizelerinden biridir. Bu hâl, Peygamber Efendimizʼden ayrýlýða dayanamayýp aðlayan hurma kütüðü hâdisesinin sanki farklý bir tecellîsiydi. Zira nebevî beyanla; “Cinlerin ve insanlarýn âsîleri dýþýnda bütün mahlûkat Oʼnu tanýrdý.”[3]
Ne ibretlidir ki Cenâb-ý Hakkʼýn insanoðluna âmâde kýldýðý hayvânat dahî Efendimizʼe öyle bir muhabbet duyuyor ki Oʼna canýný hediye etmek için birbiriyle yarýþýyor. Karþýlýðýnda dünyevî veya uhrevî bir mükâfâta eriþmeyecekleri hâlde, Rasûl-i Ekrem’e itaat ve teslimiyette develer bile böyle yarýþa girerken, dünyevî ve uhrevî saâdetleri O’na itaat etmekle kāim olan biz insanoðlunun, Allah Rasûlü’ne teslîmiyette nasýl bir fedâkârlýk coþkusu içinde olmamýz lâzým geldiðini, bu misalle mîzân etmemiz gerekir… Bir Hâtýra: Asr-ý Saâdetʼte vukû bulan bu hâdiseyi gönüllerde tedâî ettiren diðer bir ibret tablosu da þöyledir: Seneler önce Rusya coðrafyasýnda, kurban edilecek bir boða, sanki görünmez bir el tarafýndan götürülüyormuþçasýna, gâyet sakin ve huzurlu bir þekilde, kendi baþýna kurban yerine kadar gitmiþ, kesileceði kuyunun baþýna yatmýþ, oradaki halk da bu manzarayý dehþet içinde seyretmiþtir. Cenâb-ý Hak, nice hikmetlere binâen, bâzen böylesine müstesnâ tecellîler yaþatmakta ve dilerse bunu kullarýna da göstermektedir. Cenâb-ý Hakkʼýn âdetullahʼta istisnâ yaparak sergilediði bu gibi manzaralar kadar, esâsen bütün kâinât ve hâdisat, ilâhî mûcizelerle dolu sýr ve hikmetler manzûmesidir. Mühim olan, kâinat kitabýndaki bu sýr ve hikmet sayfalarýný okuyabilecek bir gönül gözüne sahip olmaktýr. Kalbin; “Yaratan Rabbinin adýyla oku.” (el-Alak, 1) fermân-ý ilâhîsi mûcibince, her þeyi ibret nazarýyla okuyabilmesidir. Âdâba Riâyet Cenâb-ý Hak, kurbanlýk hayvanlara da bir hissiyat vermiþ ve onlarý bir ibâdetin icrâsý için seçmiþtir. Dolayýsýyla kurbanlýklara gösterilecek þefkat, merhamet ve îtinâ, esâsen Cenâb-ý Hakkʼa olan tâzîmin de bir ifâdesidir.

Bunun içindir ki Rahmet Peygamberi Efendimiz (s.a.v.) bu ibâdetin hoyratça ve duygusuzca yapýlmasýný þiddetle men etmiþtir.
Kurban edilecek hayvan susuzsa su içirilmeli, rahatlatýlmalý, gözleri baðlanmalý ve kesileceði yere eziyet edilmeden güzelce götürülmelidir. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, koyunu kulaðýndan çekerek kesmeye götüren bir kimseyi gördüðünde hemen müdâhale etmiþ ve: “–Hayvanýn kulaðýný býrak, boynunun kenarýndan tut!” buyurmuþtur. (Ýbn-i Mâce, Zebâih, 3) Ayrýca keserken hayvana fazla eziyet verilmesin diye býçaklarýn iyi bilenmesini tenbih etmiþ ve:

“Biriniz hayvanýný keseceði zaman, o iþi hýzlý yapsýn!” buyurmuþtur. (Ýbn-i Mâce, Zebâih, 3)
Yine bir gün Efendimiz (s.a.v.) koyun kesen birini görmüþtü. Adam, kesmek üzere koyunu yere yatýrdýktan sonra býçaðýný bilemeye çalýþýyordu. Bu duygusuz ve düþüncesiz davranýþ karþýsýnda, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz þu îkazda bulundu: “Hayvaný defalarca mý öldürmek istiyorsun?! Býçaðýný, onu yere yatýrmadan önce (onun görmeyeceði bir þekilde) bilesen olmaz mýydý?!” (Hâkim, IV, 257, 260/7570)

Demek ki kurbanýn, bir ibâdet olduðu unutulmamalý ve ibâdetin rûhâniyetini zedeleyebilecek kaba tavýrlardan titizlikle sakýnýlmalýdýr. Zira Enes bin Mâlik (r.a.)ʼýn buyurduðu gibi; “Amelde edep, onun kabûlüne iþarettir.” Yine Allah dostlarý da; “Ýbâdet insaný cennete götürür, ibâdette edep ve tâzîm ise Allâh’a yaklaþtýrýr.” demiþlerdir.
Hak dostu Sâmi Efendi Hazretleri ve pederim Mûsâ Efendi -rahmetullâhi aleyh-, kurban kesilirken çok hassas davranýrlardý. Bir çukura iki kurban kestirmezlerdi. Hayvanýn gözünü baðlatýrlar, kesileceði yere zorla iterek sürükletmezlerdi. Þâyet küçükbaþ bir kurban ise, kucaða alýnarak þefkat ve mülâyemetle götürülmesini isterlerdi. Býçaðýn keskin olmasýna dikkat ederlerdi. Hayvana eziyet vermeyecek þekilde güzelce kesilmesini ve kanýn iyice boþalmasýný arzu ederlerdi. Kurban kesilirken de oturmaz, hayvanýn kaný tamamen akýncaya kadar ayakta beklerlerdi. Kurbanlýklar vesîlesiyle düþünmek ve þükretmek gerekir ki, onlarýn yerinde bizler de olabilirdik. Yani Cenâb-ý Hak bizi onlarýn yerinde yaratabilirdi. Bu sebeple Allâhʼa kul olma nîmetini düþünerek, þükrümüzü artýrmalýyýz. Kurbanlýklarýn can çekiþme manzarasý karþýsýnda ise kendi son nefes istikbâlimizi tefekkür etmeliyiz. Velhâsýl kurban kesilirken mümkün ise baþýnda bekleyip duygu derinliði içinde bu gibi hakîkatleri düþünmek îcâb eder. Ayrýca bu mübârek günlerde mâlâyânî mevzularla meþgûl olmayýp bu kýymetli vakitleri zikrullâh ile ve bilhassa da bayramýn þiârýndan olan tekbirlerle, sadakalarla tezyîn etmek gerekir. Ýnfak Bayramý Asr-ý saâdette bayrama, infakla, ikramla, sadakayla hazýrlanýlýr; bayram, Allah için yapýlan fedâkârlýklarla karþýlanýrdý. Zira hakîkî bayrama nâil olabilmenin, mahzun gönüllere de bayram neþesi verebilmekten geçtiði, çok iyi bilinirdi. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.) zamanýnda, Kurban Bayramý yaklaþtýðý bir sýrada, ihtiyaç içinde, periþan ve sefil bir bedevî topluluðu gelmiþti. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), kurban etlerinin üç günden fazla saklanmayýp daðýtýlmasýný istedi. Daha sonra imkânlar artýnca, Efendimiz (s.a.v.) bu mecbûriyeti kaldýrdý. Fakat müslümanlarý birbirleriyle yardýmlaþarak fakirleri gözetmeye teþvikten de geri durmadý.[4] Bizler de ümmet-i Muhammed olarak þunu düþünmeliyiz: Bugün yeryüzünde bir parça ete hasret nice din kardeþlerimiz varken, kurban vesîlesiyle yapabileceðimiz yardýmlarla evvelâ o kardeþlerimizin yüzlerinde bayram sevinci uyandýrmalý, o mahzun gönülleri fethetmenin gayreti içinde olmalýyýz. Zira böyle bir gönül kazanma seferberliði, Hakkʼýn rýzâsýna ve yakýnlýðýna vuslatýn belki de en kestirme yolu olacaktýr.

Dâvud-i Tâî Hazretleriʼnin hizmeti­ne bakan talebesi bir gün ona:
“–Biraz et piþirdim; lütfen buyrun?” der. Üstâdýnýn sükût etmesi üzerine de eti getirir. Ancak Dâvûd-i Tâî Hazretleri, önüne konan ete bakarak: “–Falanca yetimlerden ne haber var evlâdým?” diye sorar. Talebesi: “–Bildiðiniz gibi efendim!” de­r. O bü­yük Hak dos­tu da: “–O hâl­de bu eti on­la­ra gö­tü­rü­ver!” buyurur. Ha­zýr­la­dý­ðý ik­râ­mý üs­tâ­dý­nýn ye­me­si­ni ar­zu eden sa­mimî talebe ise: “–Efen­dim, siz de uzun za­man­dýr et ye­medi­niz!..” di­yerek ýs­rar ede­cek olur. Fa­kat Dâ­vud-i Tâî Haz­ret­le­ri kabul et­me­yip: “–Ev­lâ­dým! Bu eti ben yer­sem bir müddet sonra dý­þa­rý çý­kar, fa­kat o ye­tim­ler yer­se, ebediyyen kalmak üzere Arþ-ý Âlâ’­ya çý­kar!..” buyurur. Bu gün Ýslâm coðrafyasýnýn pek çok bölgesinde, bilhassa da Afrikaʼda, öyle mahrum, yoksul, muzdarip ve aç insanlar var ki, onlara tattýrýlacak kurban etleri, belki de Arþ-ý Âlâʼya çýkacak en güzel bayram hediyelerimiz olacaktýr. Kurban, dünya coðrafyasýndaki yoksul din kardeþlerimizle bayramlaþmaya en güzel bir vesîledir. Hamdolsun Hüdâyi Vakfýmýz senelerce yurt içinde ve yurt dýþýnda kurban faaliyetleri icrâ etmektedir. Bu faaliyetler, hem bir ibâdetin îfâsýna vesîle olmakta, hem din kardeþlerimizin ihtiyaçlarýnýn giderilmesine bir nebze de olsa katký saðlamakta, hem de dünyanýn dört bir köþesinde Türkiyemize ve müslüman milletimize karþý sürekli büyüyen bir muhabbet hâlesi oluþturmaktadýr. Bu faâliyetlerde öyle ibretli tablolarla karþýlaþýlmaktadýr ki, yapýlan hizmetin ne kadar yerinde olduðunu ve daha ne kadar çok gayret etmemiz gerektiðini hatýrlatmaktadýr. Ýþte onlardan birkaç misâl: Senegalʼdeki bir kurban kesiminde bir fakir, hayvanýn paçasýný kapmýþ ve hýzla koþmaya baþlamýþ. Ona; “‒Dur!” diye seslenildiðinde, o gariban, aldýðý paça da belki bana düþmez düþüncesiyle: “‒Olmaz, durmam, bunu anneme götüreceðim, bundan bize yemek yapacak.” deyip hýzla uzaklaþmýþ. Diðer bir manzara: Bir garip, kurban eti daðýtýmýna yetiþememiþ, oradaki vazifelilere: “‒Ben bu defa yetiþemedim, ama ne olur seneye yine gelin de bâri seneye bir parça kurban eti alayým.” demiþ. Habeþistanʼda siyâhî bir hristiyan kadýn gelmiþ. “‒Ben hristiyaným, bana da bir parça et verir misiniz?” demiþ. Onlar da güler yüzle bir parça et vermiþler.[5] Eti alan kadýnýn ilk iþi, gidip câminin duvarýný öpmek olmuþ. Yani bu hâliyle Ýslâmʼýn merhametini, Hâlýkʼýn nazarýyla mahlûkâta bakýþ tarzýný görmüþ, câminin duvarýný öperek de Ýslâm dünyasýna olan þükranlarýný ifâde etmiþ. Zira insan, dâimâ ihsâna maðlûptur… Yine Afrikaʼda bir parça kurban eti alabilmek için 2 saatlik yoldan yürüyerek gelenler olduðunu, birçoðunun da senede yedikleri tek etin kurban eti olduðunu, orada hizmet eden kardeþlerimiz bildirmiþlerdir. Elbette ki kestiðimiz kurbanlarýn etinden kendi ev halkýmýz da tatmalýdýr. Bunun için, vâcip kurbanlarýmýzý âile efradýmýzla birlikte, mümkün mertebe memleketimizde kesmeli, fakat sadaka ve nâfile kurbanlarýný da Ýslâm coðrafyasýndaki ihtiyaç sahibi din kardeþlerimize göndererek o kardeþlerimizle kurban eti vesîlesiyle bayramlaþmalý, kucaklaþmalýyýz. Bilhassa Afrikaʼnýn, bizim için çok mühim bir tedâîsi vardýr. Allah Rasûlü (s.a.v.)ʼin birçok güzîde sahâbîsi Afrikalýʼydý. Bilâl-i Habeþî, Zeyd bin Hârise, Üsâme  hep Afrikalýʼydý. Onlar, canlarýný bile esirgemeden Ýslâmʼa ilk hizmet eden fedâkâr kardeþlerimizdir. Dolayýsýyla oralara yapacaðýmýz yardýmlar da onlara karþý bir vefâ borcumuzdur. Efendimiz (s.a.v.) bu vefâyý en güzel þekilde îfâ etti. Nitekim bir defâsýnda Habeþistan hükümdarýnýn elçileri, Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in huzûruna geldiler. Efendimiz (s.a.v.), onlarla yakýndan alâkadar oldu, hattâ bizzat hizmet etti. Ashâb, bu hizmeti kendileri yapmak istediklerini, Oʼnun istirahat buyurmasýný söylediklerinde ise, Efendimiz (s.a.v.) þu cevâbý verdi: “–Bunlar, Habeþistan’a hicret etmiþ olan ashâbýma yer göstermiþ, ikrâm etmiþlerdir. Buna karþýlýk þimdi ben de onlara hizmet etmek isterim.” (Beyhakî, Þuabu’l-Îmân, VI, 518, VII, 436) Yine Efendimiz (s.a.v.), ashâbýný himâye eden Habeþ Necâþîsi Ashama vefât ettiðinde, yüksek bir vefâ duygusuyla, gýyâbî cenâze namazý kýldýrmýþ ve onun için maðfiret dilemelerini ashâbýna emretmiþtir.[6] Bugün biz de Efendimiz (s.a.v.)ʼin o vefâsýna katýlmalý, Afrikalý kardeþlerimize, Türkiyeʼde onlarý düþünen kardeþleri olduðunu hissettirmeliyiz. Tabiî ki Afrika, bugün yardým bekleyen tek yer deðil. Bütün dünya coðrafyasýndaki müslümanlar bizim kardeþimizdir. Fakat yaþanan sefâlet ve çekilen sýkýntýlar dikkate alýndýðýnda, öncelikle Afrika, Ortaasya, Pakistan, Rusya coðrafyasý, Balkanlar ve eski Osmanlý hudutlarýmýzdaki yardýma muhtaç din kardeþlerimiz için “kurban” vesîlesiyle açýlmýþ olan gönül seferberliðine, imkân nisbetinde bütün kardeþlerimizin iþtirâkini arzu ederiz. Zira onlarýn bizim yardýmlarýmýza ihtiyacý var, bizimse onlarýn gönüllerinden kopan bir “Allah râzý olsun!” duâsýna ihtiyacýmýz var. Onlarýn yüzlerinde parlayacak bir tebessüm, bizler için hakîkî bayram hediyesi olacaktýr. Zira Hak dostlarýnýn buyurduðu gibi: “Gerçek bayram, yeni elbise giyene deðil, Allâh’ýn azâbýndan emîn olanadýr.” Dolayýsýyla bayrama hazýrlýk, sadece güzel elbiselerle deðil, daha ziyâde, bayrama lâyýk müsterih bir vicdanladýr. Hak dostu Mevlânâ Hazretleri, bu hakîkatlerden ve kurbanýn derûnî þartlarýndan habersiz þekilde sýrf zâhir plânýnda takýlýp kalanlarý þöyle îkaz buyurur:

“Sakýn ola ki keçinin gölgesini kurban etmeye kalkýþma!..”
Zira kurban edilen hayvanýn eti, kemiði, gölge varlýktýr; aslolan, onun ifâde ettiði mânâdýr. Gönül, bu mânânýn farkýnda olmalýdýr. Nitekim âyet-i kerîmede buyrulur: “Onlarýn ne etleri ne de kanlarý Allâh’a ulaþýr; fakat O’na sadece sizin takvânýz ulaþýr…” (el-Hacc, 37) Îmânýn seviyesinin en güzel göstergesi, merhamettir. Merhamet ise elde olaný, ondan mahrum olanlara ikram ederek, onlarýn eksikliðini telâfîye çalýþmaktýr. Bu yönüyle kurban, gönüllerde merhamet duygularýný bileyen müstesnâ bir ibâdettir. Asýl bayram da bu merhamet duygularý içerisinde canýný ve malýný Hakkʼa adayarak ebedî kurtuluþ þehâdetnâmesini alabilen bahtiyar kullaradýr. Bayram ettirdiði mahzun bir gönülden Hak katýna makbul bir duâ yükselterek bayram tebriðini Allah Teâlâʼdan alan, diðergâm, fedâkâr, cömert ve gayret ehli müʼminleredir. FETÝHLERÝN EN ÝHTÝÞAMLISI, KALPLERÝN FETHÝDÝR. NE MUTLU KALBÝNÝ BÜTÜN MÜʼMÝNLERE VE MAHLÛKÂTA RAHMET DERGÂH HÂLÝNE GETÝREREK ONLARI GÖNÜL SARAYINDA ÝHYÂ EDEBÝLENLERE… Cenâb-ý Hak, ömrümüzü lâyýkýyla ihyâ edilen Ramazanlar gibi, kandiller gibi, Zilhiccenin ilk on günü gibi, feyizli bir ömür eylesin. Son nefesimizi de ebedî bir bayramýn huzur ve saâdetinin ilk adýmý kýlsýn!.. Âmîn!..

[1] Ýhsan: Allâhʼýn mahlûkâtýna ikram etmektir. Diðer bir mânâda ise nefsânî arzularýný bertaraf edip rûhânî istidatlarýný inkiþâf ettirerek dâimâ ilâhî kameralar altýndan olduðu þuur ve idrâkinin kalpte tecellî etmesidir.

[2] Müʼmin: Gönüllerde îman ýþýðý parlatan, rahmet ve merhamet tevzî eden, kendine sýðýnanlara eman veren, koruyan, rahatlatan, güven veren ve vaadine güvenilir kimsedir.

[3] Bkz. Ahmed bin Hanbel, Müsned, III, 310.

[4] Bkz. Müslim, Edâhî, 28, 34; Ebû Dâvud, Edâhî, 9-10/2812.

[5] Kurban etinin gayr-i müslim fakirlere verilmesi de câizdir.

[6] Bkz. Müslim, Cenâiz, 62-68; Ahmed, III 319, IV 7.

Ynt: Bayram ve Kurban By: sumeyye Date: 24 Ekim 2012, 15:39:15
s.a.. ; bu muhteþem duaya can-i gönülden amin amin amin inþaallah..Düþünerek okudum ve çok duygulandim bizler bolluk içinde yaþarken bir parça ete muhtaç olan milyonlarca kardeþimiz var nefisler bencilleþtirmiþ köreltmiþ kalplerimizi göremez duyamaz olmuþuz bu illetten çikip gerçeði her an görebilenlerden oluruz inþaallah.Sükür nedir bilmeyen nefislerimizin her istedigini vermeyip yardimlaþmayi , paylaþmayi ve vefayi bilenlerden oluruz inþaallah..Herþeyi ben mi yapicam dememek gerekli ne yaparsam o kâr demek gerekli..Elimizden , gönlümüzden ve dilimizden geleni yapanlardan oluruz inþaallah..Beðenerek okudum deðerli bacim Rabbim c.c senden ebeden razi ve memnun olsun + 10 rep..Bu mübarek günlerde dualarda ismen anilabilmek duasiyla..Fi emanillah..
Ynt: Bayram ve Kurban By: rabiayldz Date: 07 Þubat 2016, 11:53:46
Ve aleykümselam.
Bu dünyada bazý insanlar bolluk içinde yaþýyor.Ama bir ekmeðe muhtaç olan var.O nefisler insanlara neler yaptýrýyor.Bizler muhtaç olan insanlara yardým ederiz inþAllah. (AMÝN).
Allah c.c razý olsun.
Ynt: Bayram ve Kurban By: Bilal2009 Date: 30 Haziran 2023, 15:17:46
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri bayramý bayram gibi yaþayan kulalrýndan eylesin Rabbim paylaþým için razý olsun

radyobeyan