Dua ve ibadet By: hafýz_32 Date: 10 Kasým 2010, 12:51:40
BEÞÝNCÝ BÖLÜM
Dua Ve Ýbadet Ýnanan insan, dualar, ibadetler, ayin ve dinî törenlerle Allah'a yakýnlaþmaya çalýþýr. Allah'a güven ve baðlýlýk temeli üzerinde, derin bir minnettarlýk duygusu ve dinî vazife þuurunun ifadesi ve göstergesi olarak anlam kazanan çok deðiþik uygulamalar, dinî hayatýn ayrýlmaz bir boyutudur. Dua ve ibâdet, insan ve Allah arasýnda iman baðý ile kurulan iliþkiyi tanýmlayan ve dýþa yansýtan uygulamalar bütünüdür. Dinî hayat, bu uygulamalar sayesinde kuvveden fiile geçer. Gerçekte bir iliþki, ancak kendi eylemleri içerisinde mevcuttur. însan þuurunu dolduran duygu ve düþünceler istek ve dilekler, fiil ve hareket tarzlarý þeklinde dýþ bir varlýða kavuþtuklarý ölçüde kiþiliði etkileyip, þekillendirirler; aksi takdirde sadece sübjektif keyfiyetler olarak yaþanan, þekilsiz ve belirsiz oluþumlar olarak kalabilirler. Allah'a inandýðýný ifade eden mümin, Allah karþýsýndaki tutumuna “anlatýmsal” bir þekil verir ve ayný zamanda bu tutumunu, onu özümseyerek ve bizzat kendisi için ve Allah huzurunda onu teyit ederek tamamlar. Bir baþka deyiþle, inanan kiþinin inancýný ifade tarzý hem “anlatýmsal” hem de “edimsel”dir. Dinî ifadenin bu iki ifade tarzý, bize dinî uygulamalarýn iki yüzünü göstermektedir. Dinî uygulamalar, dinî inanç ve tutumu önceden kabullenmekte, akabinde de onu gerçekleþtirmektedirler. Dinî uygulamalar, dinî ruh hâlinden ortaya çýkmaktadýrlar; bu bakýmdan onlar bu dinî ruh hâlinin sonuçlan olarak isimlendirilebilir. Fakat dinî uygulamalar yalnýzca dini ruh hâlinin sonuçlarý olmalarý bir tarafa, kendi seyirlerine göre bu ruh hâlini kuvveden fiile geçirirler. Bu dinî uygulamalar, eylem hâline gelmekte olan dindirler. Buna göre, dindar insaný anlamak, dinî inanç ve tutumunun fiilî uygulamalan vasýtasýyla nasýl dindar hâle geldiðini anlamak demektir. [357]
A-Dua 1- Dua'nýn Tanýmý Dua, “Ýnsanla Allah arasýnda bir haberleþme ya da iletiþim” olarak tanýmlanabilir. Görünüþte bu haberleþme tek yönlü gibidir, fakat duada, sadece dua eden tarafýndan anlaþýlabilecek bir yol ile, Allah'ýn buna cevap vereceði beklentisi ve umudu vardýr. Konusu ne olursa olsun dua, insanýn içinde kendisini muhtaç ve arzulu olarak gördüðü, hatta birçok kimsenin kendi iradesine aykýrý olarak, orada Allah'ý insanýn ihtiyacýný karþýlayacak durumda olan varlýk olarak kabul ettiði ve Allah'ýn kendisini iþittiðine inanýp güvendiði, açýkça denk olmayan bir iliþki içerisindeki iletiþimdir.
Dua ile insan doðrudan doðruya Allah'a baþvurmakta ve O'nunla konuþmaktadýr. Ýþte dua, Allah'la konuþarak insanýn kendi geçici eðreti durumu hakkýnda þuur kazanmasýdýr. Duayý canlandýran anlamlý niyet, insan neye ihtiyacý olduðunu bilmese bile, “eksiklik þuuru”dur ve bu eksikliðin doðurduðu gerginlikleri gidermek için dile getirilir. Her þekilde dua, insanýn kendi durumu ile sýnýrlý kaldýðý için, kiþi kendiliðinden ilâhî kudreti istediði yöne çeviremiyeceðinin farkýndadýr. Bunun için, ister bir arzunun gerçekleþtirilmesi ister bir çaresizliðin yatýþtýrýlmasý maksadýyla yapýlsýn, her durumda duayý zarurî kýlan sebepler vardýr. Her durumda dua bir talep ve yöneliþtir: dua, bilinmek ve iþitilmek talebinden baþka birþey deðildir. Açýkça ya da üstü örtülü þekilde, insanî durumun kendi temeline kendisinin sahip olmadýðýnýn itirafý ile yüksek bir iradeye baþvurma son derece tutarlý bir davranýþ olarak gözükür. Bir talebi konu edinen dua, temel dinî ruh hâlini temsil eder. Allah'a ümitle ve güvenle yönelen insan, kendi faniliðini itiraf etmekte, insanî durumunu lanetlememekte ayný zamanda hayatýn bir anlamý olduðuna inanarak arzusunu sürdürmektedir. Buna baðlý olarak ta, Allah'ýn iyiliksever, aktif ve güçlü olduðunu açýkça ifade ederek O'na doðru yönelmektedir.
Dua bizzat kendiliðinden kendi etkinliðinin prensibini elde tutmadýðý için, güç ve kuvveti elde bulunduran yüce bir varlýða baþvurur. Duayý büyü ve büyüsel uygulamalardan, batýl inançlardan ayýran en önemli özellik de buradadýr. [358] Büyü ve batýl inanç türü uygulamalarda, duadaki Allah'ýn kudretine atfedilen birinci derecedeki önem yerini, doðrudan uygulamanýn kendisine býrakmaktadýr. Yani büyü ve batýl inançta, kullanýlan malzeme dinden alýnmýþ olsa bile, kullanýlan sözler ya da uygulamalarda içkin bir kudretin varlýðý kabul edilmektedir. Dua eden kiþi duasýnýn kabulünün, duasýnýn mükemmelliðine baðlý olduðu kanaatma sahip olduðu zaman, ona zorlayýcý bir güç atfediyor demektir ve bu durumda da o, Allah'ý duasýnýn þiddetine uygun olarak bir müdahelede bulunan yarý þahsî, yarý yaygýn bir güç olarak kavrar.
Duanýn mutlak belli bir þekli olmasý gerekmez. Sesli ya da sessiz, belli bir formüle göre ya da insanî durumun gerektirdiði yerde serbest ve sade ifadelerle yapýlabilir. Belirlenmiþ formüllerden uzak, en basit kelimelerle ifade edilmiþ bile olsa, içten geldiði þekilde, Allah'ýn yüce kudretine olan samimi inanç ve saf bir niyetle yapýlan dua, dinin objektif bakýþ açýsýna uygun düþen bir davranýþtýr. Bununla birlikte, çoðu insanlar kendi istek ve ihtiyaçlarýný tam olarak ifade edebilecek dil ve elveriþliliðe sahip deðildir. Bu sebeple, önceden belirlenmiþ formüllere göre dua yapmak daha yaygýn bir davranýþ olarak kendisini gösterir.
Dinî anlamý içinde dua, talep kadar þükran ve sevgi ifadesi olan, insanýn Allah'a doðru her hareketi demektir. Bu bakýmdan dinî hayat içerisinde duanýn merkezî bir yeri ve önemi vardýr. Dinî davranýþýn en tipik özelliðini duada görmek mümkündür. Dua eden insanýn bir taraftan Allah'a olan köklü baðýmlýlýðýný itiraf etmesi, diðer taraftan, ayný zamanda O'nun yüce kudretine duyduðu çok derin bir itimad ve güven teyidi, biri diðerinden ayrýlmaz þekilde duada yer almaktadýr. Böylece, Allah ile insan arasýnda din yolu ile kurulan iliþkinin özü ve özeti[359] ya da tipik modeli, duada kendisini ortaya koymaktadýr. [360]