O Habibi edib ki By: sidretül münteha Date: 19 Ekim 2010, 21:07:07
O Habib-i Edib ki
Eðer bir parmaðý yönelirse Ay'a
Ayýrýrdý onu iki parçaya
Ayný el susuz kalmýþ orduya
Olurdu bir çeþme
Sular akýtan
Mübarek parmaklarýndan
Eðer hasta ve yaralýlara
Ederse temas
Bu sefer onlara has
Oluverirdi þifâ ve devâ
Hem de fem-i mübârekenin
Geri çevrilmedi ettiði hiçbir dua
Evet Huneyn'de yaralanan
Aziz ibn-i Amr'ýn silince
Yüzündeki kaný
Elinin temasýyla
Doru atýn alnýndaki
Beyazý gibi
Parlak bir nuraniyet birden
Kaplayývermiþti
Dokunduðu yerleri...
Hem üvey kýzý küçük Zeyneb'e
Abdest suyu atýp yüzüne
Tebessümle taltif edince
Yüzü güzellikte
Hârika bir mazhariyete
Dönmüþtü bedîu'l- cemâle
Hemen o demde
"Âlemin reisi
Nebilerin de efendisi
Ahmed hemen gelsin" diye
Hz. isa kaç defa:
"Benim gitmem lâzým, Rabbime
Tâ ki gelsin Faraklit size!."
ikâzý ile bilgi vermiþti ümmetine
incil yorumcularý kendilerince
Faraklit, avukat demek diye
Mânâ verseler de
O Hakk’ý bâtýldan ayýrandýr
Hem de
Ýnce ve derince ölçülerle...
O kalpleri cilalayan
O münevvirül- ukul
O bir resul ve yüce bir kul
O sýrr-ý Levlâk
O sebeb-i mevcûdat
O bir inci, o bir yâkut
O bir beþer
Ama makâm-ý mahmûdla mübeþþer
Ama bunu bilmeyenler
Diyorlar ki:
"Ne oluyor buna
Olur mu böyle peygamber?
Eðer olsaydý o bir nebî
Hiç bizim gibi yemek mi yer
Ve dolaþýr mý çarþý pazar
Olsaydý yanýnda bârî
Bir melek, hem þöyle heybetli
Uyarsaydý bizleri
içimize korku salarak
Yahut verilseydi
Kendisine bir hazine
Veya bahþedilseydi
Muhteþem bir bahçe de
Ondan bol bol yeseydi!.."
Hâsýlý o zâlimler
"Siz, dediler
Kapýlarak sihrine
Takýlmýþsýnýz bir adamýn peþine."
Bak, þunlarýn söyledikleri sözlere!..
Hayýr ve bereketi
Öyle muazzamdýr ki,
Habîb-i Ekremi gönderen Hakk'ýn
Verir eðer dilerse
Daha da iyilerini
O þanlý nebîsine...
Hem zaten âhirette
Altlarýndan ýrmaklar akan cennetleri
içinde saraylarla beraber
Hep onu bekler
Ama gerçekte
Habîbullah kendisini
Bir yolcu gibi
Tabir etmiþti:
Bir aðaç altýnda
Gölgelendikten sonra
Çekip giden yoluna
O, insanlar arasýnda
En enfes biri
Seçilip gönderilen nebi
Hem aðýr gelir ona
Düþüþümüz sýkýntýya
Kalbi titrer üstümüze
Çünkü o, bütün müminlere
Pek þefkatli, pek merhametli
Evet o, nebilerin hâtemi...
O, bir resul
Hem fahr'ür- rüsül
Kâffeten beþeriyete
Hem de rahmet
Bütün âlemlere
Bu sebeple
Þakk-ý kamer
Mucizedir dünya insanlýðýna
Ama mîrâç ise
Bütün âlemlere...
Onun ümmetine olan þefkati
Anne- baba þefkatinden çok ileri
Bu yüzden saymýþ Kur’ân-ý Kerim’de
Onun temiz zevcelerini
Bütün müminleri, yüce anneleri
Zaten tasdik eder iç âleminde
Her mümin
Onun deðerler üstü deðerini
Rabb-i Rahîmi
Ona verdi kevseri:
Hayr-ý kesîri
Din, ümmet ve nimet olarak
Hem de, ehl-i beytini
Mahþerde ve cennette de
Kevser nehrini...
Bir defa içenin, artýk ebedî
Hiç susuzluk çekmeyeceði...
Hem Hak vaad etti
Ümmet-i Muhammed'e
Aralarýnda olduðu müddetçe
Habîb-i edîbî
Onlara azap etmeyeceðini
Her halde bu müjde
Sýnýrlý deðil sadece
Yaþadýðý müddetle
Eðer ümmeti sünnetini
ihyâ ederse efâliyle
Yaþamýþ sayýlýr aralarýnda yine...
Çünkü yüce Müheymin'i:
"Kol kanat ger müminlere,
Koru onlarý þefkatle..."
Buyurduðu gibi
Baþka bir ayette de:
"Sana tabî olanlar üzerine
indir þefkat kanatlarýný" diye
Emretmiþtir þanlý nebîsine...
Düþmanlarýndan bazýlarý
incitmek için uzatmýþlardý dillerini:
"O demiþlerdi, bir kulak;
O, herkese kulak veren
iþte öyle birisi..."
Cevabýný bizzat verir Hak:
"Evet o bir kulak
Kulak verir hep
Hakkýnýzdaki iyi sözlere
iman eder ALLAH'a
Güvenir müminlere
Bir rahmettir o,
Bütün iman ehline..."
Kýyâmete kadar geleceklere
Hitap eden Kur’ân-ý Kerim’e
Tam muhatap olmak için
Herbir zerresi bir insan sayýlan
Her asýr ve anlayýþtan
Cihan büyüklüðünde bir kulak gerek
Çünkü Kur’ân,
Sýnýrlý harflerle
Sonsuz mânâ ilham ederek
Duyurarak inceliklerini
Doyurur insanlýðý...
iþte yüce nebî
iþte böyle bir üzün-ü cihânî;
Cihan büyüklüðündeki
Mübarek kulaðý ile
Anlar Kur’ânýn derinliklerini
Ve tanýr okyanusun dibindeki
Saklý mânâ incilerini
Yâ Rabbi
Þehâdet ederim ki,
Senden baþka ilâh yok
Ve yine þehâdet ederim ki
Muhammed Aleyhisselam da
Kulun, peygamberin, safiyyin
Halîlin, milkinin cemâli
Sanatýnýn eþsiz cemîli
Hidayetinin güneþi
Muhabbetinin misâli
Mevcudatýn þerefi
Kullarýnýn muaalimi...
Ey göklerin ve yerlerin Rabbi,
Rahmet eyle o nebîne,
Ashabýna ve ehl-i beytine...
O öyle bir Habîbullah ki,
insanlarýn iman etmiyorlar diye
Yani giderler diye
Ebedî cehenneme
Onlarýn ardýna düþüp neredeyse
Yiyip tüketecekti
Kendi kendini
Bu þiddetli arzu
Sarmýþtý bütün ruhunu
iþte bu ulvî, engin cehdi
Takdirle beraber Rabbi
"Bunun için kendini
Üzüp mahvetme!." diye
ikaz bile etti...
Tanýrlardý onu ehl-i kitap
Evlatlarýný tanýdýklarý gibi
Çünkü mevcuttu iþaretleri
Ve haber vermiþti
Herbir semâvî hitap...
Getirdiði Kur’ân hakkýnda da
Vermiþti Rabbi
Koruma garantisi
Onun için "Onu Biz indirdik
Onu koruyacak da Biziz" demiþti.
Hem de onun dini
Çýkacaktý bütün dinler üzerine
Çünkü onu kemâle erdirmiþti
Tamamlayýp nimetini
Hem de râzý olmuþtu
Din olarak islâm'dan...
Kýldý onu Rabbi yüce Gaffâr
Mîrâca þehsüvâr
Açtý ona yollar
Mescid-i Haram'dan Mescid-i Aksâ'ya
Oradan sidret'ül- müntehâya
Hatta tâ kâb-ý kavseyne;
imkân- vücub arasýna
Ulaþtýrdý þeref ve izzetle
Hem cennet'ül- me'vâda
Onu bürüyen büründüðünde de
Onun özü ve gözü aþmadý ve þaþmadý asla
Gördü Rabbinin en büyük âyetini
Âyet'ül- Kübrasý, mucizesini
Onun sahâbileri bile
Medhedildi Tevrat ifadelerinde
Alýnlarýndaki velayet mühürleriyle
"Kudsiler" diye...
incil'de ise
Filizini çýkarmýþ bir ekin gibi
Ki, kuvvetlenmiþ hemen
Sonra kalýnlaþmýþ birden
Gövdesi üzerine de
Çabucak doðrulup kalkmýþ göklere
Öyle bir ekin ki,
Hayran býrakýp
Þaþýrtýyor ekenleri
Onlarýn bu hýzlý geliþmesi
Býrakýyor gayz içinde
inkâr içinde yüzenleri
Seneler sonra bile...
O nübüvvet dîvânýnýn hâtemi
Sonra bir mühür gibi
Vurulup sona erdirdi
Kendisiyle peygamberliði
Böylece
Oldu bütün dinlerin ve peygamberlerin
Teker teker, vâris-i hakîkisi...
Onun için çaðrýlamaz o,
insanlarýn birbirlerini çaðýrdýklarý gibi
Hem onun yanýndan habersizce
Sývýþýlýp gidilemez bir yere
Hem yükseltilemez sesler huzurunda
Hem de onunla baþbaþa
Konuþmak istenilirse
Önce
Bir sadaka
Takdîmi gerekir fakirlere
Düþmanlarý da
Az gösterilirdi gözüne
Takviye olsun diye
Moral gücüne
Evet müþriklere de
Onun kudsî ordusu
Gösteriliyordu hem de iki misli
Kendilerinin...
Böylece
Salýnýyordu içlerine
Müthiþ bir korku...
Galip deðil miydi Bedir'de
Bine karþý üç yüzle
Tâ ilk baþta
Kim vardý yanýnda
ALLAH'tan baþka
Câhiliye karanlýðýna daldýðýnda
Iþýðýyla yara yara
Nebîsinin duasýna
Rabbî imdad eylemedi mi
Peþ peþe indirdiði,
Melekler ordusuyla
Savaþ meydanýna?..
Bir de müminlerin kalplerine indirip sekine
Erdirmedi mi
Huzur ve sükûnete
Hafif bir uyku ile?
Bu ilâhî inayetler hep iþte
Ona ve onun ümmetine
Þeytanýn vesvesesinden
Temiz olsunlar diye
Ve kuvvet vermek için kalplere
Hem ayaklarýný sabit kýlmak iradesiyle
ihsan ediliyor
Hem de müminler üzerine
Rahmet indiriliyordu...
O yüce nebiye
Olan itaaati
itaat saydý kendine
O Rabb-i Rahimi
O rahmete vesile
Hz. Resule
itaat, nail eder
ilâhî rahmete
Hem muhabbet-i peygamber
Ulaþtýrýr ALLAH'ýn muhabbetine
Ve maðfiretine
Çünkü, o, üsve-i hasene
Hem en mükemmel bir numûne
Hem de âhiret gününde
Ümmetine ve bütün beþeriyete
Olacak Hakk’ýn þahidi...
Çünkü þöyle buyurur Rabbi:
"Ey Resûl-ü Kibriyâ
Her ümmet hakkýnda
Celbettiðimizde
Þahit peygamberler
Seni de
Ümmetine ve hepsine
Þahit olarak getirdiðimizde
Nasýl olacak onlarýn halleri?"
ibn-i Mesud, güzel tilâvetiyle
Okurken bu âyeti
"Yeter! Yeter!" demiþti
O yüce Nebî
Ve kudretten sürmeli
Gayb- âþinâ hârika gözleri
Dolmuþtu yaþlarla; inciler gibi...
Ona Makâm-ý Mahmûd da verildi
O öyle bir makâm ki
Bütün nimetlerin tevzi edildiði
Yüce bir mâide-i Sübhânîye
ÝnþaALLAH bu makâmdan
Bütün ümmeti gibi
Bizlere de ulaþýr þefaati.
Onun Firdevs namzedi
O seçkin ümmeti
Emreder iyiliði
Hem engeller kötü iþleri
Çünkü saðlam bir iman ile
Ýnanýrlar Rabb-ül âlemine
Zaten o Hakk’ýn þahitleri
insanlar için çýkarýlmýþ
Güzel bir numûne...
Onlarýn peygamberleri
Öyle bir nebi ki,
"Le amrüke" diye
ilâhî bir ifadeyle
Yemin edilmiþ ömrüne
Ne mübarek bir ömür ki,
Ona yeminle teyid ediyor
Hak Taâlâ bir gerçeði
Hatta onun beldesine bile
"Belde-i emîne yemin olsun" diye
Ayrý bir kasem var!..
Evet hâlâ
Çiðneyemedi orayý düþman ayaklar
Hem devam edecek bu mucize
Kýyamete kadar!..
Yâsîn Sûresi’nin baþýnda ise
Hikmetli Kur’ân'a kasemle
Buyruluyor, kemâl-i azametle:
"Þüphesiz ey Muhammed sen
Resullerdensin
Sýrat-ý müstakim üzerinde de
Gitmektesin."
Nün ve Kaleme
Yeminden sonra da
"Sen yüce bir ahlâk
Ve pek yüksek bir yaratýlýþ üzerindesin."
Buyuruluyor, lîsân-ý hikmetle...
Hem Muhammed-i Emîn’e
Bahþedilmiþtir, bir gece
Ki, bin aydan hayýrlý
Esenlik dolu
Hem o kadar da kutlu
Evet o leyle-i kadr-i mübâreke
Ruhun ve peþ peþe
Meleklerin, Rabbin izniyle
Tâ fecre kadar selametle
indikleri muhteþem gece
Gecelerin siyah zülüfleri üstünde
Bir nur gibi parlayan teheccüt de
Yine ona hastýr;
Haslarýn hasý, Hz. Muhammed'e
Hiç bu periþan ifadelerle
Anlatýlabilir mi
Rabbin "Habîb-i Edibim" dediði
O güzeller güzeli, eþsiz nebi?.
Saffet SENÝH