Hz. Muhammedin nagmesi By: sidretül münteha Date: 19 Ekim 2010, 20:29:01
HZ.MUHAMMED'ÝN (S.A.V) NAÐMESÝ
Bakýn, kaynak nasýl fýþkýrmakta
Kayalardan neþe ile
Nurlu yýldýzlar gibi pýrýl pýrýl!
Bulutlar üzerinden melekler
Onun gençliðini beslerdi
Fundalýklardaki kayalar arasýnda.
Taptaze, gencecik
Raks ederek bulutlardan
Mermer kaynaklara iner,
Tekrar yükselir sevinç
Naðmeleriyle semaya.
Dað geçitlerinde, o
Kovalýyor rengârenk çakýllarý,
Koparýp sürüklüyor genç önder
Kardeþ kaynaklarý da birlikte.
Çiçekler açýyor aþaðý vadide
Yeþeriyor çimenler adým attýðý her yerde
Nefesinden.
Onu yolundan alýkoyamýyor hiçbir
Karanlýk vadi, hiçbir çiçek
Aþk dolu gözlerle onu süzerek
Dizlerini sarýp tutamaz
Düzlüðe gidiyor kývrýlarak akýþý.
Karýþýp birleþerek
Dost oluyor dereler.
Ýniyor þimdi ovaya
Gümüþ pýrýltýlarla,
Ovalar onunla ihtiþama bürünür.
Ovalardan ýrmaklar,
Daðlardan dereler
Sevinçle sesleniyor ona: Kardeþ,
Kardeþ, kardeþlerini de al,
Beraber ezelî atana götür,
Açýlmýþ kollarýyla
Bizi bekleyen
Ebedî okyanusa.
Eyvah, boþuna açýlmýþ kollarla bekler
Hasret çektiði bizleri kucaklasýn diye;
Çünkü, ýssýz çölde bizi yer
Kumlar.
Tepemizde güneþ emip bitirir kanýmýzý,
Ve bir tepe engelliyor.
Göle varmamýzý.
Kardeþ,
Ovalardan gelen kardeþlerini de al,
Daðlardan gelen kardeþlerini de al,
Birlikte götür atana!
Gelin hepiniz!
Ve coþuyor þimdi o
Bütün ihtiþamýyla,
Bir nesil kaldýrýr bu Sultan’ý yükseklere,
Ve kükreyince o, zaferler kazanýyor,
Ýsimler veriyor beldelere,
Þehirler oluþuyor ayak bastýðý her yerde.
Durdurulmaz bir akýnla devam ediyor,
Kulelerin alevli zirvelerine,
Mermer saraylarý, hilkatinin icabý
Arkasýnda býrakarak.
Sedir aðaçlý evler atlas taþýr
Geniþ omuzlarýnda,
Dalgalanarak baþýnýn üstünde
Binlerce sancak yükseliyor göklere
Ýhtiþamýna þehadet ederek.
Ve böylece kavuþturuyor kardeþlerini,
Sevdiklerini, evlâtlarýný
Gönlü muhabbetle dolu, onlarý
Bekleyen Yaratýcý’ya.
Alman Þairi Goethe
1993-1994 öðretim yýlýnda Amasya Eðitim Fakültesinde bir dönem misafir öðretim görevlisi olarak Türkçe derslerine girmiþtim. Yukarýdaki þiiri, sýnýf öðretmenliði bölümü üçüncü sýnýf öðrencilerine, þairini söylemeden okumuþ ve þiirin kýsaca yorumunu yaptýktan sonra “Arkadaþlar sizce bu þiir kime ait olabilir?” diye sormuþtum. Herkes kendince bir tahminde bulunmuþtu. Kimi “Mehmet Akif” dedi. Kimi Necip Fazýl, kimi Yahya Kemal, kimi Faruk Nafiz, kimi Arif Nihat Asya... En sonunda dedim ki: “Hayýr arkadaþlar, tahminlerinizin hiçbiri doðru deðil, çünkü bu þiir ünlü Alman þairi Goethe’ye aittir. Öðrencilerin hepsi çok þaþýrdý. Böyle bir sonucu hiç beklemiyorlardý. Ön sýrada oturan ve kývýrcýk saçlarý omuzlarýndan aþaðý sarkan; ince, zayýf, esmer bir kýz öðrenci gözleri yaþararak ve hayýflanarak; “Hocam bir yabancý Peygamberimize böylesine deðer verirken, biz O’nu tanýmýyoruz, O’na yabancý kalýyoruz.” dedi. Bakýþlarýndan anladýðým kadarýyla diðerleri de ayný duyguyu paylaþýyordu. Ben de derin bir teessürle “Maalesef öyle” dedim.
Evet, bin kere, yüz bin kere maalesef kýymetini bilmediðimiz daha nice deðerlerimiz var. Ama bu deðer, bütün deðerlerimize deðer kazandýran deðerler üstü bir deðer. Bu deðer; hayatýmýzdan çýkanca, hayatýn anlamsýzlaþtýðý bir deðer. Bu deðer; milletçe sahip olduðumuz
bütün erdemlerin, bütün güzelliklerin kaynaðý, temeli olan bir deðer. Bu deðer Mehmet Akif’in ifadesiyle “Bütün beþeriyetin kendine medyun” olduðu yücelerden yüce bir deðer. O’na yabancý kalmak ne büyük kayýp, ne büyük acý; çünkü O’na yabancý kalmak demek insana, insanýn gerçeðine; saadete, huzura, emniyete velhasýl bütün faziletlere, hepsinden önemlisi ve hepsinden öte ALLAH’a yabancý kalmak demektir.
Ýþte Goethe, pek çok akl-ý selim sahibi batýlý düþünür ve sanatkâr gibi “Levlâke levlâke vema halâktül eflâk – Sen olmasaydýn, eðer sen olmasaydýn âlemleri yaratmazdým.” hitabýna mazhar olan bu Yüce Kametin farkýna varan, O’na yabancý kalmayan büyük bir þair. O, þiirlerinde referans olarak sýk sýk Ýslâmî kaynaklara, özellikle de Kur’ân-ý Kerim’e müracaat etmiþtir. Doðu-Batý Divaný(2) adýný verdiði þiir kitabýnda bunu açýkça görmek mümkündür. Gençlik yýllarýndan itibaren Ýslâm’a büyük ilgi duyan Goethe, “Friedrich David Megerlin’in Arapça’dan Almanca’ya, Ludorico Marraccios’un Arapça’dan Lâtince’ye yaptýklarý Kur’ân-ý Kerim tercümelerinden mukayeseli bir çalýþma yapar ve muhtelif on sureden bir de Kur’ân-ý Kerim Hulâsasý (Koran- Auszüge) meydana getirir.” (3)
Burada Goethe’nin Müslüman olup olmadýðý tartýþmasýna girmek istemiyorum. Ancak onun Ýslâmiyet’e büyük sempati duyduðu ve Hz. Muhammed’in hak peygamber olduðunu kabul ettiði eserlerinden anlaþýlmaktadýr. (4) “Hz. Peygamberin hayatýný K. E. Oeliner’in “Mohamed” adlý esrinden okuyan Goethe, “Çok kýsa bir süre önce Ýslâm peygamberinin hayatýný büyük bir ilgi ile okuyup tahsil ettikten sonra gördüm ki O, asla yalancý bir peygamber deðildir.” (5) sözüyle O’nun hak peygamber olduðunu açýkça ifade etmiþtir. Açýk olan bir þey daha varsa o da Goethe’nin Hz. Muhammed’e olan derin hayranlýðý ve sevgisidir.
Goethe, 70 yaþýna girdiði yýl, ramazan ayýnda kendini kastederek söylediði þu sözle Hz. Muhammed’e olan sevgi ve hayranlýðýný bütün samimiyetiyle ortaya koymuþtur: “Kur’ân-ý Kerim’in Peygambere semadan indirildiði bu mübarek geceyi o, niçin hürmetle tes’it etmesin.”(6)
Goethe, Kur’ân-ý Kerim’i okuduktan sonra 1772 yýlýnda, Hz. Muhammed’le (s.a.s) ilgili büyük bir piyes yazmaya giriþir. (7) “Mohamed-Drama” adýný verdiði bu piyesin giriþinde Peygamberimizin tevhid inancýna ulaþmasý dile getirilir. Sonra Hz. Muhammed’le (sav) süt annesi Halime arasýnda geçen bir konuþmadan söz edilir. Ardýndan da Hz. Ali ve Hz. Fatýma arasýnda Peygamberimizi anlatan bir diyalog geçer. Goethe piyesi tamamlayamaz, ama piyesin Hz. Ali ile Hz. Fatýma arasýndaki diyalog kýsmýndan yukarýda verdiðimiz þiir ortaya çýkar.
dua ve selametle...
ALINTI