Seninleyken ve sensiz By: hafýz_32 Date: 18 Ekim 2010, 22:44:00
1251. Seninle buluþtuðum zaman, ayrýlýk ateþine yanarým. Senden ayrý düþünce de vefalý imiþsin derim.
Fe'ilatü, Fa'ilatün, Fe'ilatü, Fa'ilatün
(c. VI,2856)
• Ey güzel varlýk! Bilmem ki nasýl söyleyeyim? Sen bizim canýmýzýn nurusun. Sen kendi nurunu gösterince canýn gücü kuvveti kalýr mý?
• Ey benim caným sen öyle bir devlet kuþusun ki, senin gölgenin altýnda bütün kargalar devlet kuþu olurlar.
• Senin keremin dünyadaki bütün suçlularýn özürlerini diler. Her belaya emansýn, her düðümü çözersin, her zor þeyin altýndan kalkarsýn.
• Sen öyle deðerli bir incisin ki, binlerce deniz sende yok olur. îlahî sýfatlarýnla, üstün vasýflarýnla sen pek büyük, uçsuz bucaksýz, kýyýsý olmayan bir denizsin.
• Seninle buluþtuðum zaman sanki ayrýlýk ateþine düþmüþüm gibi yanarým da; "Sen ne vefasýz dostsun!" diye inlerim, aðlarým. Senden ayrý düþünce de "Sen ne kadar vefalý sevgili imiþsin!" diye feryad ederim .97
97 Bu beyit Nesîmî merhumun;
"Hicr eriþince canýma ayný visal içindeyim
Senden ayrý düþünce, seninle buluþmuþ gibi olurum."
görüþünü hatýrlatmaktadýr.
• 0 ay yüzlü sevgili ile buluþunca neler olur? Orasýný Allah bilir! Çünkü sen ayrýlýk zamanýnda bana buluþma zevki vermedesin, cana canlar katmadasýn.
• Gönül deli olmuþsa haklýdýr. Çünkü onun aklýný, sen aldýn götürdün, yüzünü açýp gösterdiðin zaman da, yüzün ondan özür diler.
1252. Hak yolunun ihtiyarlarý elbette gençleþir.
Mef'ulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ülün
(c. VI,2633)
• Evimde beni ziyarete gelen padiþahtan kalmýþ bir iki þey, bir la'l yüzük, bir de hazine malý bir kemer buldum.
• Meðer dün gece ben uykuya daldýðým sýrada o gönül nurum, o can mahremim gelmiþ.
• Padiþahým dün gece evime gelince, o bildiðin mestane cilveleri ile evde bulunan yüzlerce kaseyi, yüzlerce testiyi kýrmýþ, dökmüþ.
• Bugün þu evin içini, bütün sevgilimin kokusu doldurmuþ. 0 yüzden evin her köþesinde gizli bir güzellik var.
• Onun evde býraktýðý güzel kokunun tesiri ile bedenimdeki bütün kan hep þarap kesildi. Sanki tenimde bulunan her tüy geceleyin sevgilimin güzellik þarabýný içmiþ, sarhoþ olmuþ birer Hintlidir.
• Kulak ver de o sarhoþ Hintlinin çeng gibi bükülmüþ olan bedeninden gelen güzel sesli þarkýcýlarýn seslerini duy, mestane naralarýný iþit!
• Þimdi mademki þarap da, ateþ de, çadýr da hazýrdýr; hak yolunun ihtiyarlarý elbette gençleþir.
1253. Bugün sen baþka bir cansýn.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. VI, 2800)
• Gel canýmýn içine gir de, otur! Bugün sen bir baþka cansýn. Senin güzelliðine bu dünya bile þaþýrmýþ kalmýþ da þaþkýnlýktan ötürü dönüp duruyor. Kararsýz olmuþ. Çünkü sen bir baþka cihansýn.
• Ey can selvisi, hoþça salýn! Çünkü sen bugün bir baþka cansýn. Ey gül bahçesi! Neþeli neþeli bir hoþça gül! Çünkü sen bir baþka gül bahçesisin. Bütün dünya bahçelerindeki güllerin ömürleri kýsadýr. Çabucak solar giderler. Halbuki senin bahçendeki güller solmak bilmezler, sonsuza kadar ter ü taze kalýrlar.
• Bütün insanlar bu dünyada ekmek ve su derdi ile didinip durdular, kendilerini harcadýlar. Ey zamanýn Yusufu, sen ise þu dünya kýtlýðýnda bir baþka ekmeksin, bir baþka susun.
• Sen hayatsýn, yaþayýþ alemisin. Halbuki bu dünya kulluk, kölelik dünyasý. Allah'a yemin ederim ki, sen o eþi benzeri olmayan padiþahlar padiþahýnýn bir baþka eserisin. Senin benzerin olamaz. Sen bir harikasýn.
1254. Aþýklar ýzdýrap potasýnda eriyerek, halis olanlarý meydana çýkar.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. VI, 2801)
• Aþýklarý yakýp yandýracak gizli bir ateþ gerek. Yalnýz aþýklara mahsus olan bu ateþ onlarý kederlerle, belalarla imtihan eder. Onlarý ýzdýrap potasýnda eritir, Hangilerinin halis, hangilerinin kalp olduklarýný meydana çýkarýr.
• Aslýnda aþýklarýn gönüllerini ezelde padiþah daðlamýþtýr. Padiþahýn tahtý ortadadýr. Fakat herkes oraya yaklaþamasýn diye padiþahýn dört yaný ateþle çevrilmiþtir.98
98 Büyük Hakk aþýðý Galib Dede hazretleri bir beyitlerinde þöyle buyurmuþtur:
"Ne zaman ki bezm-i canda buluþuldu kale-i kam
Bize hisse-i muhabbet dil-i pare pare düþtü."
(Ezelde can meclisinde herkese nasibi daðýtýlýr gibi bize muhabbet hissesi olarak parça parça olmuþ bir gönül düþtü.)
• Aþk güneþi, göz kamaþtýracak bir halde doðmuþ, parlamýþ, her aþýðýn gönül penceresinden içeri girmiþ, gönlü aydýnlatmýþtýr. Bizler, zerreler halinde aþk güneþinin ateþi içinde oynayýp duruyoruz.
• Haydi aþýklar, buyurun! Aþk ateþ yiyenlere bir sofra hazýrladý. Sofranýn ortasýnda çok harlý bir ateþ var.
• Bu ateþin alevi, gök aynasýna vurdu da, þu dönen kainatýn her tarafýna yýldýzlardan ateþ yaðdýrdý.
1255. Ey çalgýcý; sen de sevgilimizin hikayesini söylemiyorsun.
Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilatün, Fa'ilat
(c. VI,2802)
• En son þunu söyleyeyim ki: Ey dilber! Sen bizi azýcýk bir zaman için olsun aramýyorsun. Ey sakî! Senden de þikayetçiyim. Birazcýk olsun, bizim içimizi yýkayarak bizi gamdan, kederden kurtarmýyorsun.
• Ey çalgýcý! Sen de sevgilimizin hikayesini söylemiyorsun. Çok çok söylemek þöyle dursun, azýcýk bile olsun söylemiyorsun.
• Benim sana kötü sözler söylediðimden bahsettilerse inanma; ben senin hakkýnda kötü bir söz söylemedim. Kötü bir þey demedim. Ancak þu kadar dedim ki: "Sevgili azýcýk da olsa çabuk darýlýyor, bana kýzýyor."
• Güzellikte, edada, kibarlýkta, sana benzer bir dost, sana eþ bir sevgili yok. Þekerler yapýlýp satýlan bir diyardansýn ama, birazcýk suratýn asýk, birazcýk suratýn sirke satýyor.
• Þu gazele bak! Baþtanbaþa gönül kanýna bulanmýþ, birazcýk koklasan, onda gönül kanýnýn kokusunu duyarsýn.
1256. Alet olmadan bu eserleri kim yaratabilir?
Mefulü, Mefa'îlü, Mefa'îlü, Fe'ulün
(c. VI,2626)
• Ey gönül! Ýnsanlarýn birbirleri ile didikleþtikleri bu dünyada, þu yaðmada, þu talanda ne gördün ki varýný, yoðunu, dükkanýný býrakýp ötelere gittin?
• Hýrs örümceði gibi þu yýkýk evde, tükürükle ördüðün aðda sinekleri avlamaya çalýþýyorsun.
• Dünya nimetlerinin zevkinden, lezzetinden, verdiði sarhoþluktan ötürü hakîkati göremiyorsun da, gönlünün dünya tuzaðýndan kurtulduðunu sanýyorsun.
• Sellerin kopup geldiði þu alçak yerde, sel uðraðýnda kim balçýktan ev yapar? Sen tuzakta yem yiyerek karnýný doyuraný hiç duydun mu?
• Ey gönül! Zamaný gelmiþken þu dünya tuzaðýndan sýçra, kurtul! Ezelde canlar bahçesinde uçup gördüðün yerlere git!
• Ey tavus kuþuna benzeyen ruh! Akýl kanadýný aç, yüksel! Arþta uçtuðun yerler aklýna gelmiyor mu?
• Ötelerde, arþ üstünde pek mutlu olduðun yerlerde iken kaza ve kader îcabý uçtun, þu kirli yeryüzüne düþtün. 0 güzelim kanatlarýný verdin de iki üç tane yem satýn aldýn.
• Kýtlýktan çýkmýþ, çok acýkmýþ bir kiþi gibi bu lokmaya öyle bir saldýrdýn ki, bazen dudaðýný ýsýrmada, bazen elini diþlemedesin.
• Nerede o padiþahca himmet? Þehzadeye içirilen saadet sütü ne oldu?
• 0 sütle damarlarýna karýþan padiþahca huy, kamil insan huyu ne oldu? Allah'a yemin ederim ki, o içtiðin ilk süt kana, pisliðe karýþmaz.
• 0 padiþahlar padiþahý bizim çamurumuzu eliyle yoðurdu da; o himmeti, o ululuðu, o yüceliði sen onun elinden tattýn.
• Allah'a yemin ederim ki, elest sesinin duyulduðu o dergahta padiþah sana þeyhliði de, müritliði de öðretti.
• Gönülle sevgilinin bir olduðunu, ayrý olmadýklarýný; bazen kilit olduðunu, bazen anahtar kesildiðini o sana haber verdi.
• 0 bazen öðüttür, bazen kayýttýr, baðdýr. Bazen zehirdir, bazen þekerdir; bazen tazeleþir, boy atar, bazen eskir, köhneleþir kurur gider.
• Ey sel bu yolda bazen yukarýlardan aþaðý doðru koþarsýn, aktýðýn yerlerin rengine boyanýrsýn! Fakat denize kavuþunca artýk renklerin kalmaz.
• Ey yeryüzü! Seni çok hýrpaladýlar. Durmadan seninle uðraþtýlar, seni kazýp durdular. Param parça ettiler. Fakat bütün bu iþkencelere raðmen yaralanmadýn, þikayet etmedin. Ey gökyüzü! Senin de bu aðýr yük altýnda belin bükülmedi mi?
• Ey hakîkatler denizi! Yeryüzü, varlýklar senin dalgan ve köpüklerdir. Hem gizlisin, hem meydandasýn. Her iþte ve güçtesin, her an sayýsýz varlýðý öldürürsün.
• Ey ýþýklar saçan güneþ! Sen de o denizden coþtun, karanlýklar perdesini ýþýklarla yýrttýn, ortaya çýktýn, ondan aldýðýn göz kamaþtýrýcý ýþýklarý, nurlarý saçýyorsun.
• Ey azîz varlýk! Eline aldýðýn her toprak altýn kesildi. Hangi taþý seçtiysen la'l oldu, zümrüd oldu.
• Nice acýlar, nice ekþiler senin yüzünden helva oldu, þekere döndü. Seçtiðin meyve güzelleþti, olgunlaþtý. Kokular aldý, renklere girdi.
• Kimin talebesi olabilirsin ki, bütün kainatýn yaratýcýsý, ustasýsýn. Sen alet olmadan bu güzel san'atlarý, eserleri yaratmak, ortaya koymak kimin elinden gelir?
1257. Sen aþkýn ta kendisisin, bizse senin gölgeniz.
Fe'latün, Fe'ilatün, Fe'ilatün, Fe'ilün
(c. VI,2890)
• Ey dudaklarý helva gibi tatlý olan sevgili! Acý söz söyleme! Ey yüceliðe ulaþmýþ dilber! Kendini üstün görme! Lütfet, kerem et; baþýný eð, alçak gönüllü ol!
• Zaten sen acý da söylesen tatlý da söylesen, onlar tatlý dudaklarýndan çýktýðý için hoþtur. Gözün de, gönlün de nurusun. Sen cana canlar katarsýn.
• Ey güzel varlýk! Yüzünü gördüðüm gündenberi can da, gönül de mest oldu. Akýl da sevdalara düþtü.
• Sen aþkýn ta kendisisin. Bizse, senin gölgeniz. Bir an beni çirkinleþtirirsin bir an da beni süslersin, güzelleþtirirsin.
• Bana öyle geliyor ki, dün gece rüyamda seni gördüm de, o yüzden bugün bende bir hal var. Dünyalara sýðmýyorum.
• Aklýný baþýna al da sus! Çünkü nefis ile gönül ateþi alevleniyor, þu anda yükselen alevler, nefes almaya baþladý. Sen ne buyuruyorsun? Konuþarak alevleri arttýrmak mý istiyorsun?
1258. Sessizliðin ötesinden gelen nice feryadlar duydum.
Müstefilün, Fe'ulün, Müstef'ilün, Fe'ülün
(c. VI,2955)
• Sevgilim, nurlar saçan ateþli yüzünü bir an için olsun örtmüyorsun. Ben ne zamana kadar güzel yüzünün karþýsýnda coþayým, kendimden geçeyim?
• Sen benim bu halimi bilmezlikten gelerek bana; "Ne vakte kadar coþup köpüreceksin.
• Zaten yüzündeki parýltý, nur böyle olunca örtü ne iþe yarar? Yüzlerce örtü örtünsen yüzlerce peçe taksan, duvaklar altýna girsen yine bu yüzü gizleyemezsin."
• Can neylerine her an sen üfürüp duruyorsun. Sende bu coþkunluk olduktan sonra neyin ne suçu var?
• Aklýn varsa ne diye deli oldun? Yani aþýk oldun? Sen aþka ait deðilsen baþka yaratýlýþta isen neden aþka kendini verdin?
• Bütün cüz'lerimi, varlýðýmý aþkýn kapýsýnda susmuþ, sessizce duruyor, gördüm. Fakat her sessizliðin, her susuþun altýndan gelen nice feryadlar, naralar duydum.
• Þems-i Tebrîz'e "Bu susanlar kimlerdir?" diye sordum. Dedi ki: "Vakti gelince sen de öðrenirsin."
1259. Allah'ým, hasretlerle dolu gönlümü kýrmayý takdîr buyurursan, beni sevgilime kavuþtur da ondan sonra kýr!
Mef'ulü, Fa'ilat, Mefa'îlü, Fa'ilat
(c. VI,2999)
• Beni ne zamana kadar ayrýlýk acýsý ile inciteceksin, kýracaksýn, benim feryadýmý duymuyor musun?
• Ayrýlýk elin elimi kýrdý. Beni iþten güçten etti. Beni ne vakte kadar kýracaðýný, periþan edeceðini bir bilseydim!
• Ey ayrýlýk þiþesi ile oynayýp duran sevgili; dikkat et, taþlýk bir yere geldin. Sýrça gönlüm daraldý, aman aklýný baþýna al; onu düþürüp kýrmayasýn.99
99 Mevlevî þairlerinden Þeyh Galib Dede merhum da;
"Yine zevrak-ý derunum, kýrýlýp kenare düþtü
Dayanýr mý þiþedir o, reh-i seng-sare düþtü"
(Gönül kayýðým kýrýldý, kýyýya düþtü. 0 þiþeden idi. Taþlý yola düþerse kýrýlmaz mý?) diye, bir gazeline bu beyitle baþlamýþtý.
• Bu taþlý ayrýlýk yolundan çabucak ayrýlalým da buluþma bahçesine gidelim. Bu taþlý yolu býrakmazsan beni muhakkak kýrarsýn.
• Ayrýlýk yüzünden kaným içimde dondu, nar tanelerine döndü. Narý kýrdýðýn zaman kaný iþte böyle akar.
• Allah'ým, hasretlerle, acýlarla dolu gönlümü kýrmayý takdîr buyurdunsa bana, bari o vefasýz sevgilinin yüzünü göster, beni ona kavuþtur da ondan sonra kýr, dök.
• Ey herkesin kendisine kul köle olduðu Þemseddin! Sen görüþ aleminde padiþahlar padiþahýsýn. Bir bakýþla yüzlerce gönül alaný kýrar, dökersin.