Asrý Saadette Ýslam
Pages: 1
Kaza fonksiyonunu ifa eden memurlar By: hafýz_32 Date: 02 Ekim 2010, 21:47:22
Ýkinci Bölüm


KAZA FONKSÝYONU ÝFA EDEN MEMURLAR


I. Asýl Olan Memurlar (Hakimler)
 

A- Hakimlerin Vasýflarý:
 

Resûlullah'ýn Ýslâm adlî teþkilatýnýn esaslarým gösterenve daha önce belirttiðimiz hadislerine bir göz atýldýðý zaman orada kaza fonksiyonunun ne kadar mesuliyetli bir fonksiyon olduðu gö­rülür. Hadislerde, bir taraftan iyi vasýflý hakimlerin ahirette Cen­nete gitmek suretiyle mükafatlandýrýlacaðý zikredilirken, diðer taraftan iyi vasýflý olmayan hakimlerin ahirette cezaya çarptýrýla­caklarý hatýrlatýlýr. Hz. Peygamber, nazari olarak hakimliðe tayin edilen þahýslarýn býçaksýz olarak boðazlandýðým[197] söylerken, tat­bikatta da bu prensibe sadakat göstermiþtir. Þöyle ki Ebû Zer el-Gifarî kendisinden hakimlik görevi isterken «kaza fonksiyonu mesuliyetli bir fonksiyondur, sen ise bu fonksiyonu yürütecek ehli­yet ve kabiliyete sahip deðilsin.»[198] diyerek onun teklifini reddet­miþtir. Yine Eþ'aslý bir þahýs Resûlullah'dan kaza görevi isteyince, onun da isteðini ayný mülahazalarý gözönünde bulundurarak red­detmiþtir.[199]

islâm hukukçularý, kaza fonksiyonunun bir þahsa teveccüh edip etmemesini, vacip, mubah, müstehap, mekruh ve haram ol­mak üzere beþ kýsýmda göstermiþlerdir.[200] Ehliyetli, kazai bilgileri mükemmel þahýslar kaza fonksiyonunu kabul edip yüklenmele­ri vAcip ve ifa ettiklerinde sevap kazandýklarý halde, teknik ve manevi vasýflarý haiz olmayan þahýslarýn kaza fonksiyonunu ka­bul ve yüklenmeleri haram ve ifa ettikleri takdirde günahtýr.

Gerek Resûlullah'm ve gerek dört Halife ve Emeviler zama­nýnda kaza fonksiyonunu yürüten hakimler teknik, manevi ve ah­laki vasýflan haiz olmalarý bakýmýndan bu fonksiyonu yürütmeye layýk þahsiyetlerdi. Hz. Peygamber tarafýndan Yemen bölgesine kadý olarak tayin edilen ve Hz. Ömer zamanýnda da ayný görevde bulunan Hz. Ali için «O, kaza iþlerim en iyi bilen ve yürüten ha­kimdir»[201] denilmiþtir. Hz. Peygamberin Yemen'in Cened bölgE-sine kadý tayin ettiði Muaz b. Cebel için «helal ve haram konularý­ný en iyi bilen kimsedir»[202] denilmiþtir. [203]

 

1. Cinsiyet (Erkek Olmasý):
 

Tatbikatta kadýnlardan hakim tayin edildiðine rastlamýyo­ruz. Peygamber, Semra binti Nüheykil-Esediye isminde bir kadý­ný Medine'de muhtesip olarak görevlendirdi.[204] Semra, çarþý pa­zarda dolaþýyor, hisbe görevini yerine getiriyordu. Muhtemeldir ki, bu haným muhtesiplik görevim ifa ederken sahabe arasýndaki ticari ihtilaflarý çözmüþtür. Makrizi, Hz. Ömer zamanýnda da Semra'nýn ayný vazifede kaldýðým zikretmektedir.[205] Makrizi, Þifa binti Abdillah'ýn da ayný görevde (yani hisbe) istihdam edildiðini nakletmiþtir.[206] islâm hukuku ve teþkilatlarý üzerinde araþtýrma­lar yapan müellif Hamidullah, Þifa binti Abdillah için «Bu haným sahabinin en azýndan ticari ihtilaflar üzerinde muhakeme yetki­sini kullanmasý gerekmiþtir.»[207] diyor. [208]

 

2. Buluð Ve Akýl:
 

Hakimin yaþlý olmasý þart deðildir. Buluð çaðýna eriþmesi ha­kimliðe tayini için kafidir. Çünkü Hz. Peygamber Hz. Ali'yi Yeme-en'e gönderirken «benim yaþým küçük» demiþ,[209] Buna raðmen Hz. Peygamber yine de onu kadý tayin etmiþti. Attab b.Esid, Pey­gamber tarafýndan Mekke'ye vali-kadý tayin edilirken yaþý 18 ve­ya 21 idi.[210]

Hz. Peygamber Taifi fethedince, yaþý küçük olmasýna raðmen Osman b. Ebi el-As'ý vali-kadý tayin etti. Çünkü, Osman, islâm'ý en iyi bilen þahýslardandý. Üstelik ilme karþý da sempatisi vardý.[211]

 

3. Ýlim:
 

Hz.Peygamber ve onun sahabileri, diðer sahalarda olduðu gi­bi hukuk sahasýnda da bilgili idiler. Bu çevrede ilim tahsil edenler arasýnda iyi malumatlý, hukuki bilgileri fazla olan þahýslar kadý tayin ediliyordu.[212]

 

B- Hakimlerin Tayin, Terfi Ve Azilleri
 

ilk devirlerde «hakim tayin edilmesi iþi her zaman merkezi hükümetin selahiyetinde idi.»[213] Hz. Peygamber; Ma'kil b. Yesar, Ali, Muaz vs. gibi hakimlerim bizzat kendisi tayin etmiþtir.[214] Ha­kimlerin azil iþleriyle de yine kendisi ilgileniyordu. Hz. Peygam­berin hakimlerinin tayininde tatbik ettiði usulü Hz. Ebu Bekir de uygulamýþtýr. O da Medine'ye Hz. Ömer'i bizzat kendisi tayin et-mýþtýr.[215]

 

C- Hakimlerin Vazifeleri
 

Hz. Peygamber baþkent Medine'de diðer iþler yanýnda kazaî iþleri dahi yürütüyordu.[216] Vilayet ve eyaletlere tayin ettiði me­murlara tavzif edildikleri görev yanýnda ek görev olarak da kazaî görevleri ifa etmelerini emrediyordu.[217] Bu memurlar daha ziyade eðitim, idarî ve malî görevlerden mesul tutuluyorlardý. Resûlullah gerek baþkent Medine'de ve gerek taþra vilayet ve eyaletlere sýrf adlî iþleri yürütmekle görevli hakimler de tayin ediyordu.[218]

 

D- Hakimlerin Baðýmsýzlýðý Ve Adlî Teþkilatta Hiyerarþi
 

Her hakim, içtihadýnda hürdür. Bir hadisenin çözümü için di­lediði þekilde þahsi reyiyle içtihat etme imkanýna sahiptir. Zaten içtihat Peygamber tarafýndan övülmüþ bir kaynak olarak bilinir. Resûlullah'm sorusuna Muaz'm «Kur'an ve Sünnet'ten sonra rey ve içtihatla hüküm vei'eceði» þeklinde verdiði cevaba çok memnun olmuþtur.[219] Resûlullah'm Amr b.As ve Ukbe b. Amir'e içtihat hak­kýnda bilgi verirken, «Eðer içtihat eder ve içtihadýnýzda gayenize isabet ederseniz Allah size iki mükafat verir, eðer içtihat eder ve yanýlýrsanýz, içtihat ettiðiniz için bir sevap alýrsýnýz»[220] demiþti.

Hz. Peygamber ilahi vahiyle hüküm veriyordu. Kendisine ge­tirilen bir davada, o davanýn çözümü için herhangi bir vahiy gel­memiþse kendi reyiyle hükmediyordu. Henüz vahiy bulunmayan bir konuda Resûlullah kendi reyiyle çözüme kavuþturduðu bir da­vada sonradan vahiy gelip te hükmü bozulmasý halinde, evvelce verdiði hükmü bozmuyor, ancak verdiði evvelki hükmü, gelecek mümasil bir davada tekrar etmiyordu.[221] Bu durum, kanunlarýn "makable þümulü olmadýðýna dair bir hukuk prensibinin tatbi­katýndan baþka bir þey deðildir. [222]

 
E- Hakimlerin Maaþlarý
 

islâm hükümeti, ilk devirlerden beri kaza fonksiyonunu ifa eden hakimlere, çalýþ mal a nna karþýlýk maaþ verirdi. Hakimlere maaþ verirken, hayat þartlarý azami derecede gözönönü alýnýrdý. Ebu Davud'un rivayet ettiði bir hadisten, Resûlullah'm amme hiz­metlerini yürüten memurlara (hakimler de dahil) maaþ verdiðini öðreniyoruz. Resûlullah memurlarýna maaþ verirken onlarýn her türlü masraflarýnýn hükümet tarafýndan karþýlanacaðýný «kendisi istihdam ettiðimiz kimse, karýsýna ait masraflarý da alacaktýr. Þayet hizmetçisi yoksa, onlannkini de, yine evi yoksa ev kirasýný dahi alacaktýr. Beyt'ül-mal'dan, baþka sebeplerle alýnacak her masraf bir kusur veya hýrsýzlýk teþkil eder»[223] sözleriyle ifade edi­yordu.

Hz. Peygamber, Hicri 8. yýlda. Attab b. Es'id'i Mekke'ye vali-kadý tayinetti ve ona günlük olarak bir dirhem (aylýk 30 dirhem eder) maaþ verdi.[224] Baþka bir rivayette senede 400 dirhem,[225] di­ðer baþka bir rivayette ise senelik 40 ukiye (bir ukiye, 40 dirhem veya miskal karþýlýðýdýr) aðýrlýðýnca gümüþ veya altýn tutarýnda maaþ verirdi.[226] Merginani, Hz. Peygamberin Hz. Ali ile Attab b. Esid'e maaþ verdiðini kaydeder.[227]

 

II. Yardýmcý Memurlar
 

1- Müftiler
 

Müftiler, islâm adliye teþkilatýnda kaza fonksiyonunun ifade­sinde Önemli bir rol oynarlar; bir bakýma kaza organýnýn yani ha­kimin yardýmcýsý ve müþaviridirler.

Ifta teþkilatý -hususi de olsa- Hz. Peygamber zamanýndan iti­baren islâm adliyesinde önemli bir yer iþgal etmiþtir. Peygamber hem bir kadý ve hem de bir müfti idi.[228] Kendisine sorulan hukuki ve dini sorulara bizzat cevap veriyordu.[229] Hatta O'na sorulan bazý sorular ilahi vahiyle cevaplandýrýlýyordu.[230]

Resûlullah camide dini tedrisatý yaparken ashabýný ilmen ye­tiþtiriyor ve onlarýn sorduklarý sorulara ilmi cevaplar veriyor­du.[231] O bu usulü takip ederken ashabýný ilmen yetiþtirdi ve onlar fetva verecek dereceye yükseldiler. Müverrih ve hukukçularýn bil­dirdiklerine göre Peygamberin ashabý içerisinde yüzkýrk kiþi fet­va verecek selahiyete haizdi.[232] Bunlar içerisinde yedi kiþi fetva verme hususunda temayüz etmiþ þahsiyetlerdi.[233] Resûlullah bu þahýslara fetva verme selahiyetini tanýmýþtý.

Ibn Abdilberr «Ibn Mes'ud'un bir davada Hz. Peygamberin fetvasiyle hüküm verdiðini kaydetmektedir.»[234] Kur'an-ý Ke-rim'de Peygamberin güç durumlarda ashabýyla istiþare etmesi emredilmektedir.[235] Bu emir sebebiyledir ki O, ashabýnýn görüþle­rini alýyor ve onlardan istifade ediyordu. Böylece teþri açýsýndan o zamanki müftilerin önemli bir mevkileri vardý. [236]

 

2- Avukatlar
 

Ýslâm Hukukuna göre gerek davalý ve gerek davacý davasýný takip etmek için bir vekil tayin edebilir.[237] Çünkü herkes kendi da­vasýný bizzat takibe ve idare etmeye muktedir deðildir.[238] Mavsýlî, davalarý takip etmek için bir vekilin tayin edilmesinin mümkün olduðunu Hz.Peygamber'in «sizlerden biri diðer tarafa nazaran beni ikna etmede daha elveriþli deliller ileri sürüp davasýný daha güzel ve belið anlatabilir ve ben de anlatýlan ve iþitilene göre hüküm veririm»[239] hadisiyle müdafaa etmektedir.[240] Serahsi'nin anlattýðna göre Hz Peygambere arzedilen bir davada taraflardan biri kanunlarý ve muhakeme usulünü iyi bilmesine karþýlýk diðer taraf bu hususta hiçbir bilgisi yoktu. Kanun ve muhakeme usulü­nü iyi bilen—haksýz olduðu halde— müdafaasýný iyi yaptý ve dava-yi kazandý. Kanun ve muhakeme usulü hakkýnda bilgisi olmayan taraf davasýný müdafaa edemediði için haklý iken davayý kaybet­miþti. Fakat bu esnada Hz. Peygamber «yalan deliller ileri sürerek davayý kazanýr ve kardeþinin hakkýný da alýrsa Cehennemden bir ateþ parçasý almýþ olur» dedi. îþte o anda kanunlarý ve muhakeme usulünü iyi bilip kendim müdafaa eden þahýs gerçeði itiraf etti ve hak sahibine verildi.[241] Demek ki davayý kaybeden bu davada ka­nunlarý ve muhakeme usulünü iyi bilseydi, hakkým müdafaa eder ve davayý kazanýr, Hz. Peygamber'in manevi cezayý hatýrlatmasý­na ihtiyaç duyulmazdý.

Serahsî, islâm mahkemelerinde Resûlullah (s.a.v.) zamanýn­dan itibaren kendi zamanýna kadar vekillerin müvekkillerin da­valarýný takip ettiklerini kaydeder. [242]Hz. Peygamber'e sunulan bir nafaka davasýnda, taraflardan biri bizzat kendisi, diðer tarafý ise vekili temsil edip müdafaa ediyordu.[243] Beyhaki, Resûluliah'm bir cinayet davasýnda önce maktulün varislerinin vekilini dinledi­ðini kaydeder.[244]

 

3- Noterler
 

Serahsi, Resûlullah zamanýndan itibaren kendi zamanýna kadar »ticari, hukuki, akit ve muameleler ile idari tasarruf ve siya­si antlaþmalarýn yazý ile tesbitinin bir gelenek halinde devam etti­ðini kaydeder.[245] Bakara sûresinin 282. ayeti, hukuki ve ticari akit ve muamelelerin yazý ile teþvik edilmesinde ýsrar eder. Bu se­beple Hz. Peygamber zamanýnda akit ve hukuki muameleler yazý ile tesbit ve tevsik ediliyordu. Hz. Peygamber bir satýþ akdini yazý ile tesbit ettirdiðini kaynaklar arasýnda görüyoruz.[246] Resûlullah, bazý arazileri ikta olarak sahabilere verirken ayrýca bu hususta tapu mesabesinde bir yazý da (iktaname) onlara veriyordu.[247]

Siyasî bir antlaþma olan Hüdeybiye [248]ve Resûlullah ile Dört halifenin Necranhlarla ayrý ayrý yaptýklarý antlaþmalar yazý ile tesbit edilmiþtir.[249]

Resûlullah zamanýnda noterlik iþlerini,yani hukukî ve ticarî akit ve muameleleri Zeyd b. el-Erkam, el-Ala b. Ukbe,[250] el-Mugire b. Þu'be ve el-Husayn b. Nümeyr[251] yazýp tevsik ediyorlardý.

Tabakat adlý eserinde Þirazî, Hariceh b. Zeyd ile Talha b.Ubeydullah'ýn kendi zamanlarýnda halkýn hukukî ve ticarî akit ve muamelelerim yazdýklarýný kaydeder.[252]

 

4- Zabýt Katipleri
 

Davalarýn tescili ve mahkeme zabýt katibinin islâm adliye teþkilatýnda yer alýþý Ýslâm'ýn ilk devirleine kadar çýkar. Hz. Pey­gamber ve halifeler zamanýnda davalarýn az oluþu, mahkemeler­de tescil iþini ve dolayýsýyla mahkeme zabýt katibine ihtiyaç his­settirmiyordu, imam er-Rafîi bu zamaný kastederek davalarýn tescil edilmediðini zikreder.[253] Bununla beraber Hz. Ali tarafýn­dan sadece bir davanýn tescil edildiðini ve duruþma esnasýnda ta­raflarýn ifadelerinin bir katip tarafýndan yazýlýp zaptedildiðini kaynaklar arasýnda görüyoruz.[254]

 

5- Tercüman
 

Hz. Peygamber, taraflar arasýnda arap dilinden baþka bir dili konuþanlarýn istek ve ihtilafý ve onlarýn getirecekleri delilleri an­lamak maksadýyla bazý teþebbüslerde bulundu. O, Zeyd b. Sabit'e îbranice öðrenmesini emretti. Zeyd, îbraniceyi öðrendi ve mahke­mede Ibranice konuþanlarýn tercümaný oldu.[255]

 

Üçüncü Bölüm


GENEL VE ÖZEL MAHKEMELER VE DÝÐER KAZA MERCÝLERÝ
 

I- Genel Mahkemeler Ve Ýþleyiþleri
 

1. Tek Ve Toplu Hakim Usulleri Ve Ýstiþare
 

Ýslâm adliye teþkilatýnda, ilk zamanlarda (Peygamber ve dört Halife zamaný) mahkemelerin tek hakim usulüyle çalýþtýðýný görüyoruz.[256]

 

2. Mahkemelerin Dereceleri Ve Temyiz Mahkemesi
 

islâm adliye teþkilatýnda mahkemeler tek dereceli olarak ic-rai kaza etmiþlerdir. Ancak biraz sonra tereferruatýyla ifade ede­ceðimiz gibi madun mahkemeler tarafýndan verilen kararlar kazi-ye-i mahkeme teþkil etmekle birlikte, üst dereceli mahkemeler ta­rafýndan þekil yönünden temyizen tetkik edilir.

Resûlullah zamanýndan itibaren, islâm mahkemeleri yukar­da izah ettiðimiz tarzda faaliyet göstermiþlerdir. Resûlullah ilk zamanlarda kaza fonksiyonunu bizzat kendisi yürütüyordu, islâm devletinin sýnýrlarý geniþleyince kaza fonksiyonunu ifa et­mekte güçlük çekmesi sebebiyle, sahabilerden bazýsýný kaza fonk­siyonunu ifa etmek için kadý olarak tayin etti.[257] Bununla beraber, Resûlullah tayin ettiði kadýlardan kazai kararlarýný temyiz etme yetkisini muhafaza ediyordu.[258] islâm hukuku üzerinde araþtýr­malar yapan müellif Hamidullah, Resûlullah'm zamanýndaki mahkemelerin faaliyetini ifade etmek üzere "Tedricen Medine'de kazai ve adli iþlerin miktarý artmýþ ve Hz. Peygamber, hakim sýfa­týyla taþýmakta olduðu yetkilerden bir kýsmým baþkalarýna dev­retmek ve kazai hususta sadece temyiz yetkisini kullanmakla ik­tifa etmeye mecbur olmuþtu" demektedir.[259]

Bir gün iki þahýs aralarýndaki ihtilafý, önce ilim sahibi bir hakime götürdüler. Hz. Peygamber, ilim sahibi hakim tarafýndan verilen hükmü hukuka uygun bularak hakimin verdiði cezayý der­hal infaz ettirdi.[260]

Hz. Peygamberin Ukbe b.Amir,[261] Amr b. el-As,[262] Hüzeyfe b. el-Yeman[263] ve Hz. Ali'nin[264] verdikleri kazai kararlarý temyiz et­tiðini tarihi vesikalar arasýnda görüyoruz. [265]

 

3. Mahkemelerin Faaliyet Yerleri
 

Hz. Peygamber zamanýnda adli duruþmalarýn yapýldýðý mu­ayyen bir bina, bir ev yoktu. O, camide, pazarda, evde, taraflarý ka­bul ediyor ve hemen bulunduðu yerde davaya bakýyordu.[266] Müel­lif Hamidullah, Hz. Peygamberin kazai faaliyetini nerelerde sür­dürdüðünü anlatýrken «Hz. Peygamberin adli duruþmalara mah­sus sabit bir mahalli yoktu. Cami, pazar yeri, konaklama yerinde bir çadýr bütün her yer onun için uygundu» diyor.[267]

islâm Ansiklopedisinin Mescid maddesi yazarý J. Pedersen, mescit (cami)in idari iþlerin yürütülmesinde devletin faaliyet merkezini teþkil ettiðim «Islâmiyetin mahiyeti icabý, din ile siya­set bölünmez bir bütün teþkil etmekte idi. Her iki sahada ayný þahýs hükümdar ve baþ idareci ve ayný yer bina yani, cami de, siya­si ve dini faaliyetin merkezi idi» cümleleriyle anlattýktan sonra[268] bu arada Hz.Peygamber ve sonraki devirlerde, mescidin muhake­me salonu olarak kullanýldýðýný mufassal bir þekilde ifade etmek-tedir.[269]

Gerçekten Hz. Peygamber; camide eðitim, öðretim, idari, si­yasi, dini ve adli iþlerin bütününü ifa ediyordu. Kendisine gelen davalarýn ekserisini camide hallü fasl ediyordu. O'nun camide hallü faslettiði davalarý biliyoruz.[270]

Hanefî hukukçularýndan Merginani «Hz. Peygamberin cami­nin bir köþesini duruþma salonu olarak kullandýðýný" zikreder.[271] Ayný hususu Hassafm Edeb-ül-Kadý'sma þerh yazan Ibn Maze de ifade etmektedir.[272]

 

4. Muhakemenin Günü, Saati Ve Tatili
 

Hz. Peygamber ve Dört Halife zamanýnda davalara bakmak üzere hususi bir gün ve saat tayin edildiðine ve mahkemelerin ta­til edildiðine dair herhangi bir kayda rastlamýyoruz. Mahkemeler haftanýn her gününde ve saatýnda adaleti tevzi ediyorlardý. [273]

 

5. Vazife Ve Selahiyet
 

Hz. Peygamber, icra, kaza ve teþri fonksiyonlarýný birlikte yü­rütüyordu.[274] O hem bir kanun koyucu, hem bir amir ve hem de bir hakimdi. Medine'ye hicret edip orada Medine Site devletin kur­duktan sonra devlet için bir anayasa hazýrladý. Bu anayasada adli konulara geniþ olarak yer vermiþ ve gayri müslimlere adli muhta­riyet tanýnmýþtýr. Ancak gayri müslimler aralarýndaki ihtilaflarý çözüme kavuþturmada acziyete düþerlerse, selahiyetli mahkeme­nin islâm mahkemesi olduðu sarahaten ifade edilmiþtir.[275]

Hz. Peygamberin ilk zamanlarda adli iþleri bizzat kendisi yü­rüttüðünü evvelce söylemiþtik. Fakat fethedilen her þehre bir vali tayin ederek, o valiyi ayný zamanda adli iþlerin yürütülmesinden mesul tutuyordu.[276]

Hz. Peygamber, Medine ve havalisinin adli iþlerini yürütmek­le birlikte, Arap yarýmadasýnýn her köþesinden ona davalar geli­yordu.[277] Çünkü onun için ne vazife ne de selahiyetin sýnýrlandýrýl­masý bahis konusudur. Ancak hayatýnýn sonuna doðru Ýslâm dev­letinin geniþlemesi ve adli iþlerin çoðalmasý sebepleriyle adli iþler­den bir kýsmýný Medine'de sahabilere tevdi etmek mecburiyetinde kaldý.[278] Hatta bazý durumlarda davalarý kendisi hazýr olduðu halde baþka bir sahabiye havale ediyordu.[279]

Hz. Peygamber zamanýnda taþra vilayet ve eyaletlere tayin edilen memurlar için yer itibariyle selahiyetin sýnýrlandýrýlmasý söz konusu olamaz. Fakat vazifenin (madde itibariyle selahiyet) sýnýrlandýrýlmasý söz konusu olabilir, Çünü Bahreyn, Oman, Yemen, Hadramut, Mekke, Taif vs. gibi þehir ve bölgelere tayin edilen devlet memurlarý ancak bölgelerindeki adli iþleri yürütebi­lirler.[280] Tayin edildikleri bölge veya þehirden baþka bir yerin adli iþlerini yürütmeye selahiyetleri yoktur. Tayin.edilen memurlar bölgelerinin her türlü (yani ceza, hukuk) davalarýna bakabilirler. Bu hususta vazife taksimi yapýlmamýþtýr. [281]

 

II. Özel Kaza Mercileri

 

A-Muhtesiplerin Kazai Faaliyetleri
 

Hisbe teþkilatý, îslâm cemiyetinde iyilikleri emretmek ve kö­tülüklerden vazgeçirmek suretiyle sosyal huzuru saðlayan dinî bir teþkilat olarak ortaya çýkmýþtýr.[282]

Makrizi, hisbe teþkilatýnýn Hz. Peygamber tarafýndan kurul­duðunu zikrettikten sonra, o zamanki hisbe teþkilatýný yürüten muhtesiplerin isimlerini nakleder.[283] Kettani de bu mevzuda Makrizi gibi bir yol takip eder.[284] Hassan Hassan ise Hz. Ömer devrinde bu teþkilatýn kurulduðu mütalaasýný yürütür.[285] Biz bu teþkilatýn Peygamber devrinde kurulduðunu kabul etmeye mec­bur eden delillerle karþý karþýya olduðumuzu söyleleyim.

Hisbe teþkilatý Mekke'de fetihten sonra kuruldu. Hz. Pey­gamber fethi müteakip Said b. Said el-As'ý oraya muhtesip tayin etti.[286]

Medine'de Hz. Peygamber bizzat kendisi çarþý pazarda dolaþý­yor ve bu vazifeyi yerine getiriyordu.[287] Bu arada Semra binti Nu-heyki'l Esediyye ismindeki bir kadýný Medine'de muhtesip olarak istihdam etti.[288] Semra, çarþý pazarda dolaþýyor, hisbe görevini ye­rine getiriyordu. Muhtemeldir ki bu haným muhtesiplik görevini ifa ederken sahebe arasýndaki ticari ihtilaflarý çözmüþtür. [289]

 
B- Þurta (Polis)Nin Kazai Faaliyetleri
 

Þurta teþkilatýnýn tarihçesi hakkýnda muhtelif görüþler ileri sürülmüþtür. Makrizî[290] ve Buharî[291] bu teþkilatýn Hz. Peygam­ber zamanýnda kurulduðunu kabul ederlerken, baþka müellifler Hz. Ömer,[292] Hz. Osman,[293] Muaviye[294] zamanlarýnda kurulduðu­nu ileri sürerler. Biz bu teþkilatýn baþlangýç tarihinin deðiþik olarak gösterilmesini, müelliflerin þurtayý ýstýlah olarak deðiþik açýdan deðerlendirmelerine baðlýyoruz. Herhalde þurtayý deðiþik ýstýlahlarla deðerlendirmeseydiler, bu teþkilatýn baþlangýcým de­ðiþik göstermezdiler. Biz, bütün kaynaklarýn ifadelerim gözönüne alarak bu teþkilatýn Peygamber zamanýnda kurulduðunu kabul ediyoruz. [295]

 

C- Askeri Kaza (Kaadý'l-Askerler)
 

islâm devletlerinde, orduya mensup þahýslarý ilgilendiren ce­za ve bazý hukuk davalarýnda selahiyetli kaza mercii, askerî kaza organý olan askerî mahkemelerdir.

Hz. Peygamber, Medine'de îslâm devletini kurduktan sonra, bazý hallerde askerî müdahaleye devletini taarruzdan kurtarmak için mecbur oldu.[296] Bu sebeple o ordular teþkil etti ve ordunun yö­netimini, kumandanlýðýný bizzat kendisi ifa etti.[297] Ordu mensup­larý arasýnda çýkacak ihtilaflarda, ordu mensuplanmn iþledikleri suçlara ordu kumandam olarak bizzat kendisi bakýyordu. [298] Hz.Peygamber her askeri birliðe bir kumandan tayin ediyordu.[299] Bu kumandanlar ayný zamanda ordu mensuplarý arasýnda mey­dana gelecek suçlara bakýyorlardý. [300]


[197] Ebu Davud, Akdiye, 1; Arapça metin için bk. Tirmizî, Ahkam, 1.

[198] Hakim, IV, 91, 92; Beyhakî, Edeb'ül-Kadý, 5; Tartuþi, Sirac al Muluk, s. 34-35; Ebu Yusuf, s. 9; Nuveyri, VI, 264; Ebu Ubeyd, K Emval, no: 6; Ibn Sa'd,IV/l,s. 170, Veki, 1,21.

[199] Müslim, 33/15, Nesehi, Adab'ul-Kudat, 4.

[200] Tarablusi, s. 10, Ýbn Ferhun, 1,11, Kahire, 1301.

[201] Ýbn Sa'd, 11/2, s. 202; Ýbn Abdilberr, s. 474; Veki, I, 88, 90; Makrizijmta, s.999; îbn Kesir, Bidaye, VII, 359; Kettanî, I, 258.

[202] ÝbnSa'd, II/2, s. 107.

[203] Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/141-142.

[204] Ýbn Abdilberr, Istiab, s. 761; Makrizi, îmta, s. 1054.

[205] Makrizî, îmta, s. 1054.

[206] Makrizî, îmta, s. 1054.

[207] Hamidullah,Ulam Peygamberi, II, 95.

[208] Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/142.

[209] Makrizî, îmta, s. 998.

[210] Serahsi, XVI, 67; Süheyli, II, 276.

[211] ibn Hiþam, IV, 185; Ýbn Kayyým, Zad'ül-Mead, II, 198.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/143.

[212] Maverdi, s.54; Ferra, s. 45; Nüveyri, VI, 250-251; Tarablusi, s. 15.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/143.

[213] Hamidullah,îslâm Peygamberi, II, 197.

[214] Maverdi, s. 55, Hakim, III, 577.

[215] Taberi,Tarih,II, 617.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/143.

[216] Serahsî, XVI, 86; Okiç, M.T., Bazý Hadis Meseleleri, s. 151.

[217] Ýbn Kayyým, Zad'ul-Mead, I, 32; KettanÝ, I, 43, 258;Ibn Teymiye, s. Þer'iye, s. 23; Taberi, Tarih, II, 464; Ýbn Kesir, Bidaye, V, 77; Makrizi, Ýmta, s. 926, 1000; Ýbn Hiþam,II, 233 Balazurî, Fukuh, s. 69;Serahsî, XVI, 70; Ýbn Sa'd, II/2, s. 1,110.

[218] Maverdi, s. 55; Tarablusi, s.8; Ýbn Ferhun, 1,9.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/144.

[219] Maverdi, s. 55; Tarablusi, s. 8; Ýbn Ferhun, 1,9.

[220] Serahsi, XVI, 96-70; Darekutni, s. 510,511; Ýbn Hanbel, II, 187, V, 205; Ha­kim, IV, 88.

[221] Serahsi, XVI, 85.

[222] Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/144.

[223] Ebu Davud, Ýmare, 10.

[224] Ýbn Hiþam, IV, 143; Süheyli, II, 276; Makrizî, îmta, s. 994.

[225] Kasaný, VII, 14.

[226] KettaniJ, 264; ibn Maze, el yazmasý, Atýf Efendi, no: 1108, vr. 25a; Fakitýi, Münteka, s. 40; Makrizi,/mta, s. 994.

[227] Merginani, Hidaye, II, 379.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/145.

[228] Serahsî, XVI, 86; Okiç, Bazý Hadis Meseleleri, s. 151.

[229] Ýbn Kayyým, Peygamberin fetvalarýndan bir kýsmýný tespit etmiþtir, bk. Ýlam, IV, 265 ve dev.

[230] K, Bakara 2/189, 215, 217, 219, 220, 222; Maide 5/4; A'raf 7/187; Enfal 8/1; Enfal, 17/85.

[231] Ýbn Kayyým, IV, 265 ve dev., Ýbn Sa'd, III/2, s. 143.

[232] Mikrizi,Ýmta, s. 889, 900-901; Ýbn Kayyým/7am, I, 9-11; îbn Hazm, s. 319-335; Kettani, I, 58; îbn Sa'd, II/2, s.99-110; Ýbn Hacer, îsabe, II, 52;Ýbn'ül-Cevzi, Mücteba, el yazmasý, Ayasofya, no: 3395 vr. 62 a; Suyutî Edeb'ill-Müfti, el yazmasý, Þehit Ali Paþa, no: 2714/12, vr. 148 a-b.

[233] Bu yedi kiþi þunlardýr: Aiþe, Ömer, Abdullah, Ömer, Ali b. Ebu Talib, Ab­dullah b. Mesud, Zeyd b. Sabit, Abdullah b. Abbas; Makrizî, s. 900.

[234] îbn Abdilberr Jstiab, s. 714.

[235] K., Âli Ýmran, 3/159, Þura, 42/38.

[236] Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/145-146.

[237] Kasani, VI, 22; Ýbn Ferhun, Kahire, 1301;1,125; Mecelle, md. 1516.

[238] Mavsili, ihtiyar, II, 156;Bilmen, VI, 346; Arapça metin için bk. Serahsi, XIX, 4,5.

[239] Tirmizî, Ahkam, II, Neseî, Adab'ul-Kudat, 13; Arapça metin için bk. Müslim, 30/4, 5.

[240] Mavsili, Ýhtiyar, II, 157.

[241] Serahsi, XVI, 86.

[242] Arapça metin için bk. Serahsi, XIX, 4.

[243] Serahsi, XIX, 2; Tahavi, K. Þurut, el yazmasý, Þehit Ali Paþa, no: 881, 42a, 126b.

[244] Beyhaki, Vekalet, 2.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/146-147.

[245] Serahsî, XXX, 168.

[246] Ýbn Mace, Ticaret, 47; Buharý, Buyu, 19; Serahsi, XXX 169.

[247] Hamidullah, Vesaik, no: 147/a, 15,163; Kettanî, 1, 276.

[248] îbn Hiþam, III, 331; îbn Sa'd, II/l, s. 69 ve dev.; îbn Kesir, Bidaye, IV, 168; Makrizi, îmta, s. 100; Süheyli, II, 230.

[249] Ebu Yusuf, s. 71 ve dev.

[250] Ýbn Hacer, îsabe, II, 1186-1187; Cahþiyari, s. 12; Arapça metin için bk. Kettanî, I, 275.

[251] Kettanî, 1, 275; Cahþiyari, s. 12; Arapça metin için bk. îbn Hacer, îsabe, 1, 297.

[252] Arapça metin için bk. Þirazi, T. Fukaha, Yeni Cami, no: 865, vr. 15a, Mu­kayese ediniz. Kettanî, I, 276.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/147-148.

[253] Kettanî, I, 276.

[254] Beyhakî, Edeb'üt-Kadý, 10; Kayyým, Turuk, s. 48-49; Tarablusi, s. 212.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/148.

[255] Serahsî, XVI, 89.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/149.

[256] "Peygamber ve Dört Halife Zamanýnda Adliye Teþkilatý" bahislerine bk.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/150.

[257] Maverdi, s. 55; Kettanî, I, 256-259.

[258] îbn Haldun, 1,152; Veki, I, 93, 94; Ýbn Kayyým, î'lam, 1,176.

[259] Hamidullah,Ýslâm Peygamberi, II, 183.

[260] Buharý, Sulh, 5, Ahkam, 39; Tirmizî, Hudud, 8, Ebu Davud, Hudud 24; Malik,Hudud, 6; Ýbn Mace,Hudud, Hadis no: 2549; Darimî,Hudud, 12.

[261] Darekutnî, s. 511; Kettani, I, 258; Veki, 1.105.

[262] Ýbn Hanbel, II, 1873IV, 205; Hakim, IV 88; Darekutnî, s. 510; Serahsi XVI, 70, 76.

[263] Ýbn Sa'd, V, 403; Ýbn Abdilberr, s. 96, 97; Darekutnî, s. 522; Ýbn Mace, Ah­kam, 18 (2343); Beyhakî, Sulh, 6; Kettani,I, 280.

[264] îbn Hanbel, 1,152; Ýbn Kayyým, Zad'ul-Mead, III, 201, î'lam, 1,176, II, 14,18; Beyhaki, Dava ve Beyyinat, 14; Hakim, IV 96; Ýbn Mace, 20 (2348), Veki, I, 93; Zehebi, Mizan'ul-Ýtida.1,1, 219-220.

[265] Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/150-151.

[266] Kettani, I, 270; Buharý, Ahkam, 20,29; Darekutni, s. 527.

[267] Hamidullah,Ýslâm Peygamberi, II.

[268] Î.A. Pedersen, J., Mescid md. VII, 42.

[269] Ý. A. Pedersen, J., Mescid md. VII, 46.

[270] Buharý, Husumat, 3,8, Sulh, 9,13; Nesei, Abad'ul-Kudat, 20, Beyhaki, Sulh, l;Kettanî, I, 270.

[271] Merginani, 11,86.

[272] Ýbn Maze, el yazmasý,Atýf Efendi, no: 1108. vr. 18b.

Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/151-152.

[273] Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/152.

[274] Husaini, S.A.Q. Arap Administration, s. 19.

[275] Tuð, S., Ýslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, s. 31 ve dev.

[276] Serahsi, XVI, 67; Kasani, VII, 2; îbn Hiþam, IV, 83,143.

[277] Ýbn Kayyým, Turuk, s. 94-95.

[278] Ýbn Sa'd, II/2, s. 110; KettanîJ, 158.

[279] Darekutnî,S.510,5Ýl,512.

[280] Ýbn Hiþam, IV, 241; Balazurî,Futuh, s. 69; Taberi, Tarih, II, 393.

[281] Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/152-153.

[282] Ferra, s. 268; Zeydan C, 1,225; ibn Haldun, Tarih, 1,188;îbn Kayyým, Tu­ruk, s. 216; Makrizi,/mta, s. 1054; Makrizi, Hitat, I, 463; Ýbn Teymiye, Hisbe, s. 8; Þeyzeri, Nihaye, s. 6; Arapça metin için bk. Maverdi, s.208.

[283] Makrizî Ýmta, s. 1054.

[284] Kettanî, I, 284-288.

[285] Hassan Hassan, I, 530.

[286] Ýbn Abdilberrs.555; îbn Sa'd, 1/1, s. 104.

[287] Kettanî, I, 284-285; Müslim, Ýmam, s. 165; Tirmizî, Buyu, s. 72, 45.

[288] Ýbn Abdilberr, îstiab, s. 261; Makrizi, îmta, s.1054.

[289] Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/153-154.

[290] Makrizî, Hitat, II, 187, îmta, s. 1054.

[291] Buharý, Ahkam, s. 12, Mukayese ediniz, Saraný, Keþfu'l-Gumme, 11, 29.

[292] Yakubi, Tarih, II, 137; Ýbn Kesir, Bidaye, VII, 133.

[293] Ýbn Habib,Muhabbar, s. 373; Suyutî, T. Hulefa, s. 64.

[294] Yakubi, Tarih, II, 207.

[295] Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/154-155.

[296] Zeydan.C, 1.141.

[297] Zeydan,C, 1.141.

[298] Buharý, Hums, 18, Megazi, 54; Ahmed b. Hanbel, V, 306; Ýbn Hiþam, IV, 275-276.

[299] Bk. Buharý, Kitab'ul-Megazi.

[300] Prof. Dr. Fahrettin Atar, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadet’te Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 3/155.


radyobeyan