Asrý Saadette Ýslam
Pages: 1
Asr- saadette mescidler By: hafýz_32 Date: 01 Ekim 2010, 17:20:21
ASR-I SAADETTE MESCÝDLER / CAMÝLER VE FONKSÝYONLARI


Dr. Ahmed Güner
 

(Dokuz Eylül Üniversitesi, ilahiyat Fakültesi Öðretim Görevlisi, izmir)

Ahmed Güner 1956 yýlýnda Erzurum'un Tortum kazasýnda doð­du. Ýlk, orta ve yüksek tahsilini Erzurum'da ta­mamladý. 1981 yýlýnda Erzurum Yüksek tslâm Enstitüsüne asistan olarak girdi. Bu okulun Ýlahiyat Fakültesine dönüþtürülmesinden sonra görevine öðretim görevlisi oîarak devam etti. 1983'te Dokuz Eylül Üniversitesi Ýlahiyat Fakül­tesine tslâm Tarihi Öðretim Görevlisi olarak tayin edildi. 1986'da "Hz. Peygamber Devrinde Mescid-ler" konulu bir yüksek lisans tezi hazýrladý. 1992'de de "B üvey kilerden Adudýý'd-Devle ve Dö-nemi" adlý çalýþmasýyla doktor oldu. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesindeki göre­vine devam etmektedir. [1]

 

Giriþ
 

1. Kaynaklar Ve Araþtýrmalar
 

Hz. Peygamber devrinde mescidler konulu araþtýrmamýzýn temel kaynaklan, Siyer, Megâzî, Tabakât, genel islâm Tarihi ve Hadis kitaplarýdýr. Bu kaynaklarýn ekserisi, konumuza ait bilgi­lere, daðýnýk, insicamsýz bir þekilde ve çoðu kere, ikinci plândaki malumat arasýnda yer vermektedirler.

ilk devir islâm Tarihi kaynaklan arasýnda, konumuzun bütü­nü üzerinde temel kabul edebileceðimiz belli bir eserden sözetmek mümkün olmamakla birlikte, Ibn Sa'd (230/844)'ýn et-Tabakâiu'l-Kubrâ adlý eserinin gerek Hz, Peygamber devrine ait iki cildi ve gerekse, sahabi biyografilerine yerveren diðer ciltleri nisbeteu önemli bir yere sahiptir.

Çalýþmamýzýn bazý bölümlerinde, münhasýran tek bir kayna­ða istinad ettiðimiz olmuþtur. Özellikle Medine'deki kabile mes-cidleri konusunda, Ibn Þebbe (262/875)'nin Târîhu'l-Medine adlý eseri temel kaynak durumundadýr. Bu müellif, Medine mescidleri hakkýndaki rivayetleri bir baþlýk altýnda zikretmiþtir. Ayný müel­lifin kitabýnda, Mescid-i Nebevi hakkýnda da bir bölüm bulundu­ðu muhtemel görülüyorsa da, ne yazýk ki, zamanýmýza ulaþma­mýþtýr. Ibn Þebbe'nin rivayetlerini, bazen, baþka kaynaklarla teyid ettiðimiz olmuþtur.

Ibn Ishâk (151/822)'m rivayetlerini borçlu olduðumuz ve Hz. Peygamber devri hakkýnda orjinal eser olma vasfýný taþýyan Ibn Hiþâm (218/822)'ýn es-Sîre si, gerek bazý mescidlerin tesbitinde ve gerekse Mescid-i Nebevi ile ilgili hususlarda, önemli bilgilere yer vermektedir.

Vakýdî (207/822)'nin el-MegazV&i, her ne kadar Hz. Peygam­ber devri gazve ve scriyyelerini muhtevi ise de, özellikle, Mescid-ý Nebevî'nin askerî fonksiyonlarý ve Mekke ve Medine dýþýndaki ka­bile mescidleri hakkýnda yer yer Ibn Sa'd ile uyuþan bilgiler ihtiva etmektedir. Diðer kaynaklarýn yer vermediði bazý bilgilere bu mü­ellifin eserinde rastladýðýmýzý da kaydetmeliyiz.

Belâzurî (279/892)'nin Ensâbu'l-Eþrâf ve Futûhu'l-Buldân\ ile Taberî (310/922)'nin Târîhu'l~Umem% anýlanlardan sonra, ko­numuza ait haberlere en Çok yer veren kaynaklardýr.

Hadis kaynaklarýndan, bilhassa, Buhârî (256/870) ve Müslim (261/275)'in eserlerinden önemli ölçüde istifade ettik. Medine'de inþa edilen "Dokuz Mescid (el-Mesâcidu't-Tis'a)" hakkýndaki riva­yeti el-Merasil'inde zikreden Ebû Davud (275/888)'u burada an­mak gerekir.

Bekrî (487/1904) ve Yakut el-Hamevî (626/1229)'nin coðrafya kitaplarý ile îbn Abdi'1-Berr (4623/1071), tbnul-Esîr (630/1232) ve Ibn Hacer (852/1448)'in Tabakât'a dair eserleri zaman zaman baþ­vurduðumuz kaynaklar olmuþtur.

ilk devir islâm Tarihi kaynaklarýnýn bize vermiþ olduklarý bilgileri nasýl deðerlendirdiklerim görmek, kýsmen de zamanýmý­za ulaþmayan kaynaklardan yaptýklarý farklý nakilleri tesbit et­mek için, muahhar kaynaklara müracaat ettik. Muahhar eserler arasýnda, Semhûdî (911/1505)'nin Vefâu'l-Vefâ"sim, burada zik­retmek gerekir. Müellif bu eserinde gerek Mescid-i Nebevi ve ge­rekse diðer mescidler hakkýnda, bazen bize kadar ulaþmayan kay­naklarý da kullanarak, farklý rivayetleri kaydetmiþtir.

Araþtýrmalar arasýnda, J. Pedersen'in islâm Ansiklopedisi için yazdýðý "Mescid" maddesini kaydetmek gerekir. Ayrýca, M. Hamidullah'ýn islâm Peygamber'i, Hz. Peygamberin Savaþlarý ve islâm Müesseselerine Giriþ isimli kitaplarýndan faydalandýk. [2]

 

2. Ýslâm'da Mescid
 

Mescid, Kelime olarak, sucûd masdarýndan türemiþtir. Sucûd, lugatta, alný yere koymak, tevazu göstermek, eðilmek[3] ve dimdik durmak[4] gibi anlamlara gelmektedir. Bir mekan ismi olan ve "secde edilen yer" anlamýna gelen[5] Mescid (çoð.: Mesâcid") te­rim olarak, islâm'da ibâdet yeri, Mescid, Cami demektir.[6] islâm'ýn temel ibadetlerinden biri olan namazýn diðer rükünlerinin de bu­lunmasýna raðmen, "Ibâdetgah" karþýlýðýnda "Sucûd" dan türeyen "Mescid" kelimesinin kullanýlmasý, namazýn hedeflediði kulluk, tazim ve hürmeti, "Sucûd"un en iyi bir þekilde, ifade etmesi sebe­biyle olsa gerektir. Hz. Peygamber bir hadisinde "Kulun Allah'a en yakýn olduðu an secde anýdýr" demiþtir.[7]

Kur'ân'da "Mescid" kelimesi, müfred, cemi ve terkib halinde yirmi beþ'den fazla yerde zikredilmektedir.[8] Bunlarýn on beþ'inde "Mescid-i HarânTdan bahsedilmiþtir.[9] Kur'ân'da, Mescid-i Haram için ayrýca, dokuz yerde "Beyt11,[10] iki yerde "el-Beytul-Harâm"[11] iki yerde "el-Beytu'1-Atîk",[12] bir yerde el-Beytu'1-Muhar-rem",[13] iki yerde de "el-Ka'be"[14] tabirleri yeralmaktadýr.

Mescid-i Haram dýþýnda, islâm öncesinde inþa olunan iki ma-bed daha Kur'ân'da zikredilmektedir ki; bunlardan biri "Mescid-i Aksa"[15] yani, Beytu'l-Makdis;[16] diðeri de Ashab-ý Kehf için inþa olunan bir türbe mesciddir.[17]

"Allah bazý insanlarý bazýsý ile defetmeseydi, içlerinde Al­lah'ýn adý çok anýlan manastýrlar,kiliseler,havralar ve mescidler yýkýlýp giderdi" ayetindeki[18] (; mescidler, umumi manada kullanýl­mýþtýr.[19]

Tevbe suresinde, ileride ele alacaðýmýz "Takva üzerine bina edilen mescid"[20] ve "Mescid-i Dýrar"[21] zikredilmektedir.

Zaccâc, Mescid kelimesinin, ibadet edilen her yer için kullaný­labileceðini, söylemektedir.[22] Hz. Peygamber bir hadisinde hýris-tiyan azizlerinin kabirleri yanýnda inþa edilen manastýrlar için mescid kelimesini kullanmýþtýr.[23]

islâm ibâdetgah mefhumunda köklü bir deðiþiklik yaparak, ibadet etmek için belli bir mabedi zaruri kalmamýþtýr. Hz. Peygam­ber, bir hadisinde, Peygamberler arasýnda münhasýran kendisine verilen beþ þeyden[24] biri olarak bunun üzerinde durmuþ ye þöyle demiþtir: "Benden Öncekiler ancak kiliselerinde ve havralarýnda, ibadet ediyorlardý. Yeryüzü benim için temiz ve mescid kýlýndý; bundan dolayý namaz vakti gelince, herkes bulunduðu yerde na­maz kýlsýn"

Ýslâm, bir prensip ve bir ruhsat olarak mümkün olan her yer­de secde edilmesini kabul etmiþ ise de, cemaatle kýlýnan namazý yalnýz baþýna kýlmandan daha deðerli görmüþtür.[25] Nitekim ibra­him tarafýndan inþa olunan ve dört bir yandan gelen insanlarýn zi­yaret ettiði Mescid-i Haram veya Kabe'ye, müslümanlar daha içindeki putlar çýkarýlýp atýlmadan önce bile tazim göstermiþler, þaným yüce tutmuþlar ve burada cemaatle ibadet etmiþlerdir.[26] Kabe'de topluca namaz kýlmalarý müþrikler tarafýndan engellen­diði yýllarda, müslümanlar, muhtemelen mevcut þartlar içerisin­de bir mescit bina etmek imkanýný bulamamýþlarsa da, Erkaným evini mescid ittihaz etmiþlerdir.[27] Bu arada Ebu Bekr ve Ammâr'm, evlerinin yanýnda birer mescid inþa ettiklerini kaydet­meliyiz.[28]

Müslümanlar, Mekke'den uzaklaþtýrýlýp Mesciu'i Haram'da buluþmak ve ibadet etmekten mahrum býrakýlýnca, süratle onun yerini tutacak diðer bir yer bulmayý düþündüler ve buldular.[29] Zira Resûlullah, Medine'ye hicret yolunda iken, birkaç gün Küba'da kaldý ve burada Küba Mescidini inþa etti. Daha sonra da Medine'de Mescid-i Nebevi inþa edildi.

Konumuzla ilgili iki terim daha vardýr; Musalla ve Cami. Salat kökünden bir mekan ismi olan ve dilimize namazgah olarak çevirebileceðimiz "Musalla" kelimesi, Hz. Peygamber devrinde, Medine'de, Ramazan ve Kurban bayram namazlarýnýn kýlýndýðý yer içiin kullanýlan bir ýstýlahtýr.[30] Hz. Peygamber Medine'ye yer­leþtikten sonra, ilk defa hicretin 2. yýlý Þevval ayýnýn ilk gününde Ramazan bayramý, ayný yýlýn Zilhicce ayýnýn onuncu günü de Kur­ban bayram namazlarý Musallâ'da kýlýnmýþtýr.[31] Necâþî tarafýn­dan. Zubeyr b. el-Avvâm'a armaðan edilen mýzrak her bayram na­mazýnda, Musallâ'ya götürülerek, kýble istikametine dikilirdi.[32]

Cami kelimesi ise, el-Mescidu'l-Câmi'nifý~kýsaltýlmýþ bir þekli olup, bir beldede, cuma namazýnýn kýlýndýðý büyük cami demek­tir.[33] Bu terim, Hz. Peygamber devrinde kullanýlmayýp sonradan ortaya çýkmýþtýr. Medine'deki mahalle camilerinde, sadece vakit namazlarý kýlýndýðý için cuma günleri Mescid-i Nebevi'de toplaný­lýyordu. Bu hususiyetiyle Mescid-i Nebevi ye de Mescid-i Cami ve­ya kýsaca cami denilebilir. [34]

 

Birinci Bölüm


MEKKE'DEKÝ MESCÝDLER


Hz. Peygamber (s.a.v.)'in islâm öncesindeki ibadet hayatý hakkýnda, fazla bir bilgiye sahip deðiliz. Bu hususta, Hz. Peygam­berin, hemþehrileri gibi Kabe'yi tavaf ettiði, Ramazanlarda, Mek­ke yakýnlarýndaki Hýra maðarasýna çekilerek, uzlet hayatý yaþa­dýðý ve burada azýðým gelip geçen kimselerle paylaþtýðý kaydedil­mektedir.[35] Ýslâm'dan sonra namazla emrolundu. Namazýn Ýslâm'da, Allah'a imandan sonra ilk emrolunan farz olduðu ve baþlangýçta, Duhâ ve Asr olmak üzere, iki vakitte ikiþer rekat ola­rak, kýlýndýðý zikredilmektedir.[36]

Hz. Peygamber'den sonra ilk namaz kýlan þahýs eþi Hz. Hatice olmuþtur. [37]Ýlk günlerde, Hz. Peygamber, namaz vakitleri geldiði zaman, Mekke'nin dað aralýklarýndan birine giderek, orada na­maz kýlardý. Daha sonra, Ýslâm'ý kabul eden Hz. Ali kendisine ar­kadaþ olmaya baþladý.[38] Bir defasýnda Ebu Dubb adýndaki bir dað aralýðýnda bulunduklarýnda Ebu Tâlib, Hz. Peygamber'e daha ön­ce görmediði bu hareketlerin ne anlama geldiðini sormuþtu.[39]

Hz. Peygamberin üç yýl gizli davette bulunduðu kaydedil­mektedir.[40] Bu zaman zarfinda O'na inanan müslümanlar da, Hz. Peygamber gibi gizlice dað aralýklarýna giderek namazlarýný kýl­mýþlardý.[41]

Sonraki yýllarda Mekke'de müslümanlar, kendileri için husu­si bir mescid inþa etmeyip durum ve þartlara uygun olarak, evlerinde, dað aralýklarý (þi'b)mda, ileride bilgi vereceðimiz Dâru'l-Erkâm ve Kabe'de namaz kýlmýþlardýr.

Belâzurî'nin þu ifadesi, muhtemelen, Mekkeliler'le iliþkilerin gerginleþtiði bir zamana ait olsa gerektir. "Bir yýl boyunca müslü-manlýðýmýzý gizlemeye çalýþtýk; namazlarýmýzý kapalý kapýlar ar­dýnda, ýssýz dað aralarýnda kýlabildik."[42]

Ýbn Hiþâm, Hz. Peygamber evinde namaz kýlarken, Kur'ân okuyuþunu, Ebu Cehl, Ebu Sufyan, Ahnes b. Þerik'in gizlice dinle­diðini kaydetmektedir.[43]

 

1. Mescid-Ý Haram
 

Mescid-i Haram veya Kabe hakkýnda, Kur'ân, yeryüzüne Al­lah adýna inþa edilen ilk ev (mabed) ifadesini kullanmaktadýr.[44] Ebu Zerr'in, "yeryüzünde vaz olunan ilk mescid hangisidir?" þek­lindeki sorusuna, Hz. Peygamber, "Mescid-i Haram" cevabýný ver­miþtir.[45] Ezrakî, Mescid-i Haram'm, ilk olarak, Hz. Adem tarafýn­dan inþa edildiðini, kaydetmekte[46] ve Hz. Ýbrahim'e gelinceye ka­dar geçen zaman içerisinde geçirdiði istihaleler hakkýnda bazý ri­vayetlere yer vermektedir.[47]

Kur'ân'm açýkça belirttiðine göre, Kabe, Hz. Ýbrahim tarafýn­dan oðlu Ýsmail'in yardýmýyla inþa olunmuþtur. "Ýbrahim ve Ýsma­il, Kabe'nin temellerini yükseltiyordu; "Rabbimiz yaptýðýmýzý ka­bul buyur; þüphesiz sen hem iþitir hem bilirsin" dediler."[48] Ezrakî1 nn kaydettiðine göre, binanýn duvarlarý yükseltilip Hz. Ýbrahim için yerden taþ almak zorlaþmca, Ýsmail ona, merdiven vazifesi görmek üzere yüksekçe bir taþ getirdi. Bundan sonra Hz. Ýbrahim, bu taþýn üzerinde durarak inþaata devam etti. Hz. Ýbra­him bu taþýn üzerine çakarak, binanýn inþasýný tamamladýðý için ona "Hz. Ýbrahim'in üzerinde durduðu yer" manasýnda "Makam-ý ibrahim" adý verilmiþtir.[49] Bakara suresinin yirmi beþinci ayeti "Ibrahimin makamýný namaz yeri edinin" buna iþaret etmektedir. Ayný kaynak, bugünkü Hacer-i Esved'in tavaf baþlangýcýný belirt­mek amacýyla, Hz. Ýbrahim tarafýndan Kabe'nin bir köþesine yer­leþtirildiðini kaydetmektedir.[50] Bu þekilde, tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rüku ve secde edenler için bir hacc mahalli, bir mescid ve emin bir yer[51] olarak Kabe'yi inþa ettikten sonra, Hz. ibrahim insanlarý hacca davet etmiþtir, "insanlarý hacca çaðýr, yürüyerek ve binekler üzerinde, uzak yollardan sana gelsinler, tâ ki menfaatlanna þahid olsunlar; Allah'ýn onlara rýzýk olarak ver­diði hayvanlarý belli günlerde kurban ederken, O'nun adýný ansýn­lar; Siz de bunlardan yiyin, çaresiz kalmýþ yoksulu da doyurun, sonra kirlerini giderip temizlesinler, adaklarýný yerine getirsin­ler, Kabe'yi tavaf etsinler."[52]

Ýnþasý ve inþa ediliþ gayesi Kur'ân'da bu þekilde anlatýlan Mescid-i Haram, Hz. Peygamber'e kadar geçen uzun devirler boyunca farklý þekil ve muhteva kazanmýþ ve içine çok sayýda put doldurulmak suretiyle bir panteon haline getirilmiþtir. Ibn tshak'm zikrettiðine göre, Mekke'ye bir put getirerek, insanlarý buna tapmaya davet eden þahýs Amr b. Luhay'dýr.[53] Buna raðmen, "Beyt'e tazim, tavaf, hacc, umre, Arafat ve Müzdelife'de vukuf, kurban kesmek" gibi, Hz. ibrahim ve Hz. ismail'den gelen bazý menasik ve usuller, bir kýsým deðiþiklik ve ilavelerle birlikte, mu­hafaza olunmuþtu.[54]

Mescid-i Haram'm bu ananevi kudsiyetine baðlý kalan Hz. Peygamber ve Müslümanlar için, Mekke devrinde, esas mescid Mescid-i Haram olarak kaldý.[55] Þu kadar varki,Müslümanlar Kabe'de, Hz.Ömer'in islâm'ý kabulüne kadar topluca ve rahatsýz edilmeden ibadet etme imkâný bulamadýlar. Abdullah b. Mes'ud'dan gelen bir haberden Hz. Ömer'in ihtidasýyla Müslü­manlarýn güçlenerek Kabe'de topluca ibadet etmeye baþladýklarý anlaþýlmaktadýr.[56]

Ibn Hacer'in verdiði bilgiye göre, Hz. Peygamber daha iþin baþlarýnda iken, etrafýna topladýðý sahabileriyle birlikte, bir gün Kabe avlusunda cemaatle namaz kýldý. Bu öylesine bir kargaþa ya­rattý ki, Haris b. Ebi Hâle Kureyþliler tarafýndan öldürüldü. Bu þahýs imaný dolayýsýyle öldürülen ilk sahabi olmaktadýr.[57]

Durum, diðer Müslümanlar için belki böyle olmakla beraber, Hz. Peygamberin, Müþriklerden gelecek her türlü hakaret ve ezi­yeti göze alarak, Kabe'de ibadet etmeye gayret gösterdiði anlaþýl­maktadýr.[58] Kaynaklarda, Kabe civarýnda ibadet ederken kendisi­ne yapýlan eziyet ve hakaretlerden bahsedilmektedir. Özellikle Ebu Cehl, Hz. Peygamber'i Kabe'de ibadetten men etmiþ, yasaðýný dinlemediði için bir defasýnda, namaz anýnda Hz. Peygamber'in boðazýna sarýlmýþtýr.[59] Baþka bir defa da Hz. Peygamber, Mekke-liler'in ileri sürdükleri teklifleri kabul etmediði için, Ebu Cehl, sa­bahleyin Kabe'ye gelip secdeye vardýðýnda, Hz. Peygamber'in ka­fasýna bir taþ atmaða yemin etmiþti. Hz. Peygamber, her zaman ki gibi sabahleyin Mescid'e gelerek namaz kýlmýþ, fakat Ebu Cehl, yeminini yerine getirmede baþarýlý olamamýþtýr.[60]

Zaman zaman Hz. Peygamber, Ammâr, Suheyb, Habbab ve Bilâl gibi bazý zayýf sahabileri ile, Kabe'nin yanýnda oturup sohbet ettiði oluyordu. Bu durum, çok kere onlarýn, Müþriklerin alaylý sözlerine muhatap olmalarýna sebep oluyordu.[61]

Hz. Peygamber, Kabe'nin Yemen köþesi ile Hacer-i Esved kö­þesi arasýnda, Kudüs istikâmetine doðru namaz kýlýyordu.[62]

Hz. Peygamber Kabe'de namaz kýlmakla kalmamýþ, þartlar elverdiði zaman burada karþýlaþtýðý, kimselere Kur'ân'dan ayetler okumak suretiyle teblið ve irþadlarda bulunmuþtur.

Ibn Hiþam'm baþka kaynaklar ile teyid edemediðimiz bir ha­berine göre, Hz. Peygamber Mekke'ye gelen bir grup Hýristiyanla Kâb'de görüþmüþtü. Ibn îshâk'a göre Necranlý olan bu Hýristiyan­lar Hz. Peygamber'in okuduðu Kur'ân'ý dinleyerek müslüman olmuþlardý.[63]

Tufeyl b. Amr da Mekke'ye geldiði zaman Hz. Peygamber'in, Kabe'de okuduðu ayetlerden etkilenerek islâm'ý kabul etmiþtir.[64] Yine Mekkeliler'in îsrâ dönüþünde Hz. Peygamberi, yaptýðý seya­hatle ilgili olarak Kabe'de soru yaðmuruna tuttuklarý kaydedi­lir.[65]

Mescid-i Haram aslî hüviyetine ancak hicretten sonra 9. yýlda kavuþabilmiþtir. Hicretin 8. yýlýnda Mekke'nin fethi'ni müteakip Kabe'nin putlardan temizlenmesine ve içinde Hz. Peygamber'in namaz kýlmasýna raðmen,[66] Müþriklerin burada ibadet etmeleri­ne ses çýkarýlmamýþtýr.[67] Müþriklerin Kabe'ye yaklaþmalarý, Hic­retin 9. yýlýnda Berae suresinde yer alan bir ayetle yasaklandý.[68] Hz. Peygamber, Hz. Ali'yi Mekke'ye göndererek bunu ilan ettir­di.[69]

 

2. Ammâr B. Yâsir'in Mescidi
 

Ýslâm tarihinin ilk mescidi, Hicretten önce Ammâr b. Yâsir ta­rafýndan, evinin yanýnda inþa olunmuþtur.[70] Ammar'm, evinin ya­nýnda bir mescid inþa etmesinin sebebi kaynaklarda yer alma­maktadýr. M. Hamidullah, Belâzurî'nin Ensâb'mda zikredilen ba­zý bilgilere dayanarak bir takým görüþler ileri sürer.[71]

Ammar b. Yâsir aslen Mekke'li olmayýp, Yemen'den gelerek Mekke'ye yerleþen bir aileye mensuptur.[72] Baský ve iþkencelerini daha ziyade zayýf kimseler ve yabancýlar üzerinde yoðunlaþtýran Mekkeliler'in düþmanlýklarýný, üzerinde hisseden kimselerden biri de Ammâr b.Yâsir idi. Mekkeli Müþrikler Ammar1 a o derece eziyet ve iþkence ediyorlardý ki, Hz. Peygamber'e sövüp "Lât ve Uzza Muhammed'in dininden daha hayýrlýdýr." demedikçe onu bý­rakmýyorlardý. Hatta bir gün Müþriklerin iþkencesi sonucu bu sözleri söylemek zorunda kalan Ammar, Hz. Peygamberin yanma gelerek, baþýna gelenleri anlatýr. Hz. Peygamber, ona kalbi mut­main oldukça bu söylediklerinin hiçbir önemi olmadýðýný, ayný muamele ile karþýlaþtýðýnda, yaptýðýný tekrarlamasýný ifade eder.[73]

"Þu halde görüyoruz ki, dýþ görünüþüne bakýlacak olursa Am­mar, b. Yâsir müslüman deðildi. Artýk Kabe'nin önünde Islâmî bir þekilde ibadet etmesi mümkün deðildi. Aksi halde, Mekkeliler "Yalan söylüyorsun" diyerek onu iþkence edebilirlerdi. îþte bunun için Ammar b. Yasirin Islâmî bir þekilde ibadetini yapmasý gaye­siyle evinde bir mescid bina etmesi gayet tabii bir þey idi."[74]

 

3. Ebu Bekir'in Mescidi
 

Hicretten Önce Mekke'de îslâm tarihinin ikinci mescidi, Ebu Bekir'in, evinin avlusunda inþa ettiði mesciddir.[75] Kureyþ'in sop-larmdanbiri olan Teym'e mensubiyeti dolayýsýyle kendisini koru­yabilecek kabilesi olmasýna raðmen, Ebu Bekir'in evinin avlusun­da bir mescid bina etme sebebi hakkýnda, kaynaklar pek fazla bil­gi ihtiva etmemekle birlikte bize bazý ipuçlarý vermektedirler. Bi'setin 5. yýlýnda, Müþriklerin iþkencelerinden kurtulmak mak­sadýyla, bazý müslümanlarýn Habeþistan'a göç ettikleri bilinmek­tedir. Ebu Bekir de Müþrikler'in baskýlarýna maruz kalýnca Hz. Peygamber'in iznini alarak, hicret etmeye karar verir.[76]

îbn Hiþam, Ebu Bekir'in hicret etmek istediði yeri belirtme-mekle beraber, Belâzurî, Ensâb'ýnda bu yerin Habeþistan olduðu­nu ve hicret teþebbüsünün bi'set'in 6. yýlýnda Habeþistan'a ikinci hicret esnasýnda gerçekleþtiðini "Habeþistan'a hicret edenler" kýs­mýnda zikretmektedir.[77] Ebu Bekir Mekke'den ayrýlarak, bir veya iki günlük mesafedeki bir yere gelince, Kinâne kabilesinden ve Ehabiþ'lerin baþkaný Ibn Dugunne ile karþýlaþýr.[78] Ibn Duðunne, Ebu Bekir'den baþýndan geçenleri öðrenince, böyle rahatsýz edil­mesini kabul etmeyerek, onu kendi himayesinde Mekke'ye dön­meye ikna eder ve himayesini Mekkeliler'in önünde ilan eder.[79]

Öyle anlaþýlýyor ki, Mekkeliler, Ibn Duðunne'nin himayesini, Ebu Bekir'in Kabe'ye deðil de evinde ibadet etmesi þartýyla kabul etmiþlerdir. Bu sebeple Ebu Bekir kendi evinin avlusunda bir mescid bina etme yolunu seçmiþtir. Çünkü Ibn Hiþam, Buharý ve Belâzurî ittifakla kaydetmektedirler ki, "ince ruhlu bir insan olan Ebu Bekir,inþa ettiði bu mescidde namaz kýlarken ve Kur'ân okur­ken kendini tutamayarak aðlýyor ve kendisini dinlemeye gelen Müþrik kadýnlarý, çocuklarý ve kölelerini etki altýna alýyordu.[80] Bu durumda, Kureyþ'in ileri gelenleri Ibn Dugunne'ye baþvurarak, "Ey Ibn Dugunne bize eziyet vermek için mi bu adamý himayene aldýn? O'nun öyle bir hali var ki, kadýnlarýmýzýn, çocuklarýmýzýn ve emrimizdekilerin, inançlanndan þüphe etmelerinden korkarýz. Git O'na söyle ne yapýyorsa evinde yapsýn." dediler. Ibn Dugunne bunun üzerine Kureyþlilerin isteklerini Ebu Bekir'e bildirir ve ak­si halde, himayesini kaldýracaðýný ifade eder.[81] Ebu Bekir'in buna vermiþ olduðu cevap: "Himayen senin olsun, Allah'ýn himayesi ba­na yeter." þeklinde olmuþtur.[82]

Ebu Bekir'in, bundan sonra, mescidinde ibadete devam edip edemediði hakkýnda kaynaklai'da herhangi bir bilgi bulunma­makla birlikte, Ibn Dugunne'nin, himayesinin devamý için ileri sürdüðü þartý reddetmesine bakýlýrsa, O'nun, her türlü tehlikeyi göze alarak, ibadetini burada sürdürdüðünü söymemek müm­kündür.

Bu mescidin þekli ve geniþliði gibi ayrýntýlar malum deðildir. Belâzurî, Ebu Bekir, mescidinde namaz kýlarken sokaktaki her­kes tarafýndan görüldüðünü kaydetmektedir.[83]

 

4. Erkam'ýn Evi (Darul-Erkâný)
 

Ýslâm'ýn baþlangýcýnda, Mekkeliler ile iliþkiler iyice gergin bir hal alýnca,[84] ilk Müsîümanlar'dan ve Kureyþ'in Mahzûm sopuna mensup Erkâný b. Ebil-Erkâm, Safa tepesindeki evini, Hz. Pey­gamberin ikametine tahsis etmiþtir.[85] Hz. Peygamber, bu evde kaldýðý müddetçe, ahþabýna namazlarý burada kýldýrmýþ[86] insan­larý burada dine davet etmiþ, kendisiyle görüþmek isteyenleri bu­rada kabul etmiþ ve islâm'ýn esas ve prensiplerini burada öðret­miþtir.[87] Kabe'nin çok yakýnýnda bulunduðu için, Mekke'ye hac için gelen herkesin kolayca uðrayabileceði merkezî bir yerde bulu­nan bu ev[88] þüphesiz, Müslümanlarýn topluca ibadet ettikleri bir ev-mescid, bir toplantý merkezi ve kaynaklarda zikredilen adýyla "Dâru'l-Islâm" idi.[89]

Hz. Peygamber'in teblið ve irþad maksadýyla, bir merkez edindiði bu evde ilk Müslümanlardan bir çoðu islâm'ý kabul et­miþlerdi.[90] Ammâr b. Yâsir ve Suheyb b. Sinan bunlardandýr.[91] Ammar diyor ki: "Hz. Muhammed'i dinlemek amacýyla Darul-Erkâm'm kapýsýna vardýðýmda Suheyb'le karþýlaþtým; meðer o da ayný gaye ile oraya gelmiþ; beraberce Resûlujlah'm huzuruna gir­dik; bize islâm'ý arzetti ve biz müslüman olduk; Sonra akþama ka­dar orada kaldýk; ortalýk kararýnca gizlice oradan ayrýldýk."[92]

Bu evde islâm'ý kabul eden son þahýs Hz. Ömer'dir. Hz. Ömer islâm'ý kabul edince Müslümanlar buradan ayrýlmýþlar ve bera­berce herkesin gözü Önünde, Kabe'yi tavaf edip orada namaz kýl­ma imkâný bulmuþlardýr.[93]

Acaba Hz. Peygamber bi'setin kaçýncý senevSÝnde, Erkâm'ýn evini, daveti içinde merkez kabul etmiþtir? Bu hususta kaynaklar kesin bir tarih vermemektedir. Eðer Hz. Peygamberin Daru'l-Erkâm'a çekiliþinin sebebi, Müþriklerin Müslümanlara göster­dikleri eziyet ve zulümler ise, aleni davetten sonra, yani bi'set'in 4. yýlýndan sonra, Hz. Peygamberin bu eve sýðýndýðý kabul edilecek­tir. Zira Ibn Hiþam'ýn açýkça kaydettiðine göre, Hz. Peygamber üç yýl müddetle gizli davette bulunmuþ, aleni davete geçince baský ve eziyetle karþýlaþmýþtýr.[94] Hamidullah, "Gitgide artan eziyetler ve iþkenceler, Resûlullah'ýn kendi evini terke zorladý ve Sahabi-ler'den Erkâm'ýn evini teblið maksatlarýnda kullanmak üzere, kendine ikâmetgâh olarak seçti." demektedir.[95]

Hz. Peygamber ve diðer Müslümanlarýn bu evden ayrýlýþ tari­hine gelince, kaynaklar bu konuda da kesin bir bilgi vermezler. Fakat Ibn Sa'd, Hz. Ömer'in burada islâm'ý kabul eden son þahýs olduðunu, O'nun müslüman oluþuyla, Müslümanlar'ýn Daru'l-Erkâm'dan çýktýklarýný kaydeder.[96] îbn îshâk'a göre, Müslüman­larýn Habeþistan'a hicretinden sonra Hz. Ömer'in ihtidasý gerçek­leþmiþtir.[97] Bu takdirde Hz. Peygamberin, muhtemelen bi'set'in 6. yýlý sonuna kadar bu evde teblið faaliyetlerine devam ettiðini söylemek mümkündür, islâm Ansiklopedisine Erkâm maddesini yazan Reckendorf, "Ömer'in ihtidasýndan sonra, Peygamber el-Erkâm'm evini býrakmýþtýr. Orada ne zaman ve ne kadar kaldýðý katî olarak malum deðildir. Fakat 615-617 seneleri arasýnda kal­mýþ olmasý muhtemeldir." demektedir.[98]


[1] Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/153-154.

[2] Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/155-156.

[3] Ezheri, Ebû Mansur Muhammed b. Ahmed, Tehzîbu'1-Luða, thk. Abdusse-lam Muhammed Harun ve Arkadaþlarý, Kahire 1384/1969, Xr 569-72; Cevheri, Ýsmail b. Hammâd, es-Sýhah, Tacu'1-Luða ve Sýhahu'l-Arabiyye, thk. Ahmed Abdulgafur, Attar, Beyrut 1399/1979, II, 483-84; îbn Menzur, Ebu'1-Fadl, Cemaluddin Muhammed el-Mýsrî, Lisanu'1-Arab, Beyrut Tarih­siz, III, 204-06.

[4] îbn Manzur, III, 204.

[5] Ezherî, X, 570; Cevheri, II, 484; Ýbn Manzur, III, 204.

[6] J. Pedersen, "Mescid", Ýslâm Ansiklopedisi, VIII, 1.

[7] Nesâî, Ebu Abdurrahman b. Þuayb, es-Sunen, Mýsýr 1383/1964, II, 180.

[8] Bakara, 2/114,144,149,150,187, 217; Mâide, 5/2; A'raf, 7/29, 31; Enfâl, 8/34; Tevbe, 9/7,17,18,19; Kehv, 18/21; Hacc, 22/25, 40; Feth, 48/25, 27; Cinn, 72/18.

[9] Bakara, 2/125,127,158; Âl-i îmrân, 3/96, 97; Enfâl, 8/35; Hûd, 11/73; Hacc, 22/26; Kureyþ, 106/3.

[10] Bakara, 2/125,127,158; Âl-i îmrân, 3/96, 97; Enfâl, 8/35; Hûd, 11(73; Hacc, 22/26; Kureyþ, 106/3.

[11] Maide, 5/2, 97.

[12] Hacc, 22/29, 33.

[13] îbrâhîm, 14/37.

[14] Mâide, 5/95,97.

[15] îsrâ, 17/1.

[16] Taberî, Ebû Cafer Muhammed b. Cerir, Camiu'l-Beyan an TeVîli'l-Kur'ân, Mýsýr 1388/1968, XV, 5.

[17] Kehf, 18/21, Ayrýca Bkz.: Taberî, Cami, XV, 225; J. Pedersen, "Mescid", Ýslâm Ansiklopedisi, VIII, 1.

[18] Hacc, 22/40.

[19] J. Pedersen, Î.A., VIII, 1.

[20] Tevbe, 9/108.

[21] Tevbe, 9/107.

[22] Ýbn Manzur, III, 204.

[23] Müslim,Ebu'l-Husayn Müslim b. el-Haccac el-Kuþayrî en-Neysâburî es-Sahih, thk. Muhammed Fuad Abdulbaki, Mýsýr 1374/1955,1, 376.

[24] Vakýdî, Muhammed b. Omar b. Vâkýd, el-Megazî, thk. Marsden Jones, Bey­rut 1966, III, 1021-22; Ýbn Hiþam, Ebu Muhammed Abdulmelik, es-Sîretu'n-Nebeviyye, thk, Mustafa es-Saka ve iki arkadaþý, Beyrut 1936, II, 332; Müslim, I, 371.

[25] Müslim, I, 449.

[26] Ýbn Hiþam, I, 319-20; II, 20-21, 39; Belâzurî, Ahmcd b. Yahya, Ensâbu'l-Eþrâf, thk, Muhammed Hamidullah, Mýsýr, 1959, s. 112-13, 123, 125-26.

[27] îbn Sa'd, Muhammed, ct-tabakâtu'l-Kubrâ, Beyrut 1377/1957, III, 242-43; Halebf, Alî b. Burhânuddîn, Ýnsanu'l-Uyûn fi Sîreti Emîni'l-Me'mun (Es-Siretu'1-Halebiyye), Mýsýr 1384/1964,1, 457

[28] Ýbn Hiþâm, II, 13,143; Ýbn Sa'd, III, 250; Buharý, Muhammed b. Ýsmail, es-Sahih Ýstanbul 1979,1, 122; Belazurî, Ensab, s. 206.

[29] Ahmed Çelebi, Ýslâm'da Eð it im-Öðretim Tarihi, Çev. Ali Yardým, Ýstan­bul 1976, s. 97.

[30] Ýbn Sa'd, I, 248; Taberî, Tarihu'1-Umem ve'l Mulûk, thk. Muhammed Ebu'l-Fadl Ýbrahim, Beyrut 1380/1960, II, 381, 418; A.J. Wensinek, "Musalla", I. A., VIII, 673.

[31] Ýbn Sa'd, I. 248-49; Taberî Tarih, II, 381,418; AJ. Wensinek, î. A. VIII, 673.

[32] îbn Sa'd, I. 248-49;Taberi Tarih, II, 381, 418; A.J. Wen sinek, Ý. A. VIII, 678. 

[33] "Cami", 20.

[34] Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/156-159.

[35] îbnHiþâm, 1,252.

[36] Ýbn Hiþâm, I, 260; Belâzurî, Ensâb, 117; Taberî, Târih, II, 307.

[37] Ýbn Hiþâm, I, 261; Beîâzurî, Ensâb, 111.

[38] Ýbn Hiþâm, I, 263; Beiâzurî, Ensâb, 113.

[39] Beiâzurî, Ensâb, 113.

[40] îbn Hiþâm, I, 280; Beiâzurî, Ensâb, 116.

[41] Ýbn Hiþâm, I, 281; Belâzurî, Ensâb, 117; Taberî, Târih, II, 317.

[42] Belâzurî, Ensâb, 116.

[43] Ýbn Hiþâm, I, 337.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/160-161.

[44] Âl-iÝmran, 3/96.

[45] Müslim, I, 370.

[46] Ezrakî, Ebu'l-Velid Muhammed, Kabe ve Mekke Tarihi, Çev. Y. Vehbi Ya­vuz, Ýstanbul 1980, s. 40-41.

[47] Ezrakî, s. 41-48.

[48] Bakara, 2/127.

[49] Ezrakî, s.51.

[50] Ezrakî, s.51.

[51] Bakara, 2/125.

[52] Hacc, 22/27-29.

[53] Ýbn Hiþâm, I, 79.

[54] ÝbnHiþâm, 1,80.

[55] A.J. Pedersen, Mescid, Î.A., VIII, 1-2.

[56] Ýbn Hiþâm, I, 366.

[57] Ýbn Hacer, Þihâbuddîn Ahmed b.AH el-Askalanî, el-Ýsâbe fi Temyîzi's-Sahâbe thk. Ali Muhammed el-Bicavî, Kahire 1970, I, 605; Muhammed Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, Çev., Salih Tuð, Ýstanbul 1980,1,104.

[58] Ýbn Hiþâm, I, 319-20; Belâzurî, Ensâb, 125-26.

[59] Belâzurî, Ensâb, 126.

[60] Ýbn Hiþâm, I, 319-20.

[61] Belâzurî, Ensâb, 157,197.

[62] Ýbn Hiþâm, I, 319.

[63] Ýbn Hiþâm, II, 32.

[64] îbn Hiþâm, II, 22-23.

[65] Ýbn Hiþâm, II, 39.

[66] Vâkýdî, II, 831-34; Ýbn Hiþâm, IV, 54-56.

[67] Vâkýdî, III, 959.

[68] Berâe, 9/28.

[69] Vâkýdî, III, 1078; ibn Hiþâm, IV, 190-91; îbn Sa'd, II, 168-69; Belâzurî, Ensâb, s. 383.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/161-164.

[70] Ýbn Hiþâm, II, 143; Ýbn Sa'd, III, 250; Belâzurî, 162.

[71] Hamidullah, îslâm Müesseselerine Giriþ, Çev. Ý. Süreyya Sýrma, Ýstanbul, 1984, s. 59-61.

[72] Belâzurî, Ensâb, s. 157; Ýbn Sa'd, III, 246.

[73] îbn Sa'd, III, 249-50; Belâzurî, Ensâb, s.158-60.

[74] Hamidullah, îslâm Müesseselerine Giriþ, s. 60-61.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/164-165.

[75] Ýbn Hiþâm, II, 13; Buharý, 1,122; Belâzurî, Ensâb, s. 206.

[76] ibn Hiþâm, II, 12.

[77] Belâzurî, Ensâb, s. 205.

[78] Ýbn Hiþâm, II, 12; Belâzurî, Ensâb 'ýnda bu þahsýn ismini îbn Dugîne Haris b. Yezid olarak kaydetmektedir. Bkz. Ensâb s. 205.

[79] Ýbn Hiþâm, II, 12-13; Belâzurî, Ensâb, s. 205-06.

[80] Ýbn Hiþâm, II, 13; Buharý, 1,122; Belâzurî, Ensâb, s. 206.

[81] Ýbn Hiþâm, II, 13; Belâzurî, Ensâb, s. 206.

[82] Ýbn Hiþâm, II, 13; Belâzurî, Ensâb, s. 206.

[83] Belâzurî, Ensâb, s. 206.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/165-166.

[84] Halebî, I, 456.

[85] îbn Sa'd, III, 242-43; Ýbn Abdi'1-Berr, Ebû Omar Yusuf b. Abdillah b. Mu-hammed, el-Ýstiâb fi Ma'rifeti'l-Ashâb, thk. Ali Muhamed el-Bicavî, Kahire Tarihsiz, 1,131; Ýbnu'1-Esîr, îzzuddîn Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed, Us-du'1-Gâbe fi Ma'rifeti's-Sahâbe, Kahire 1970,1,174; îbn Hacer, el-îsâbe, I, 43-44.

[86] Halebî, I, 457.

[87] îbn Sad, III, 242-43; îbn Abdi'1-Berr, 1,131.

[88] T. W. Arnold, întiþar-ý îslâm Tarihi, Çev. Hasan Gündüzler, Ankara 1982, s. 31.

[89] îbn Sa'd, 11,243.

[90] Ibn Sa'd, III, 242.

[91] Belâzurî, Ensâb, s. 157.

[92] Belâzurî, Ensâb, s. 157.

[93] Ýbn Sa'd, III, 242.

[94] Ýbn Hiþâm, I, 280 ve müteakip sayfalar.

[95] Hamidullah, 1,106-07.

[96] Ibn Sa'd, III, 242.

[97] Ýbn Hiþâm, I, 366.

[98] Reckendorf, "Erkâm", 1. A., IV, 316.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/167-168.


radyobeyan