Asrý Saadette Ýslam
Pages: 1
Medinedeki mescidler By: hafýz_32 Date: 01 Ekim 2010, 17:07:46
Ýkinci Bölüm


MEDÝNE'DEKÝ MESCÝDLER


1. Es'ad B. Zurâre Mescidi
 

Hazrec kabilesinin Benî Mâlik b. Neccâr sopuna mensup ve Medineli ilk Müslümanlardan Ebu Umâme Es'ad b. Zurâre'nin[99] hicretten önce Medine'de kendi kabilesi içerisinde bir mescid inþa ettiði ve bu mescidde Müslümanlara cum'a ve vakit namazlarým kýldýrdýðý kaydedilmektedir.[100]

Es'ad b. Zurâre, bu mescidi, daha sonra Mescid'i Nebevî'nin inþa edileceði Mirbed (hurma kurutulmaya mahsus yer)'in bir ye­rine inþa etmiþtir. [101]Kaynaklarýn bildirdiðine göre, bu mescid et-rafi duvarlarla çevrili bir alandan ibaret olup tavaný bulunmuyor­du; kýblesi ise Beytu'l-Makdis'e doðru idi.[102]

Es'ad'm hicretten önce inþa ettiði bu mescidin inþa yýlý kesin olarak malum olmamakla birlikte birinci Akabe biatýndan önce inþa edilmesi muhtemeldir. Zira Belazurî'nin kaydettiði bir riva­yete göre Es'ad, bu mescidde Mus'ab b. Umeyr'in Medine'ye geliþi­ne kadar namaz kýldýrmýþtý.[103] Ibn Hiþam'a göre, Musab b. Umeyr birinci Akabe biatýnda bulunan Müslümanlar ile birlikte Medi­ne'ye geldiðine göre,[104] Mescid'in inþasýnýn bundan Önce olmasý gerekir.

Es'ad bu mescidde bir rivayete göre Musab b. Umeyr,[105] diðer bir rivayete göre ise Hz. Peygamberin [106]Medine'ye geliþine kadar Müslümanlar'a cum'a ve vakit namazlarýný kýldýrmýþtýr.

Bu mescidde hicretten önce cum'a kýlýndýðý kesin olmakla be­raber, ilk cum'anýn kim tararýndan ve nerede kýldýrýldýðý konusun­da iki ayrý rivayet vardýr. Medine'de, ilk cum'ayý Es'ad b. Züra-re'nin kýldýrdýðým söyleyen rivayete, Ibn Hiþam "Medine'de kýlý­nan ilk cum'a namazý" baþlýðý altýnda yer vermektedir. Ka'b b. Mâlik'in oðlu Abdurrahman anlatýyor: "Babam gözlerim kaydet­miþti. Ben ona kýlavuzluk ediyordum. Onunla Cumaya çýk-tým.Ezam iþitti ve Es'ad b. Zurare'ye dua etti. Uzun bir süredir ezaný eþittikçe ona böyle dua ve istiðfar ediyordu. Sonunda daya­namadým sordum." Babacýðým her cum'a ezam dinlediðin zaman niçin Ebu Umâme'ye dua ediyorsun." "Evladým", dedi, "Medine'de Hezmu'n-Nebit'de Beni Beyaza arazisinde bizleri ilk olarak cuma için toplayan o idi." Bunun üzerine ben, "O sýrada kaç kiþi idiniz?" diye sordum. "Kýrk kiþi idik" þeklinde cevap verdi."[107]

ikinci rivayete göre ise Medine'de ilk defa Müslümanlar'a cu­ma namazýný kýldýran þahýs Mus'ab b. Umeyr'dir. îbn Sa'd'm zik­rettiði bu rivayete göre; "Mus'ab Hz. Peygambere bir mektub ya­zarak Müslümanlar'a cum'a kýldýrmak için kendisine izin verme­sini ister. Bunun üzerine Hz. Peygamber O'na bir mektub gönde­rir. Mektubunda Hz. Peygamber "Yahudilerin cumartesi için ha­zýrlýk yaptýklarý günü[108] gözet ve o günde güneþ zevale erince, iki rekat ile ALLAH'a yaklaþ ve onlara hitab et" demiþtir. Bundan sonra Mus'ab b. Umeyr Müslümanlar'a Sa'd b. Haysame'nin evinde cu­ma namazý kýldýrýr. Oniki kiþinin iþtirak ettiði bu namaz islâm'da kýlman ilk cuma namazýdýr."[109]

Es'ad b. Zurare'nin inþa etmiþ olduðu bu mescidde hicretten sonra bir müddet, muhtemelen Mescid-i Nebevî'nin inþasýna ka­dar, Hz. Peygamber'in Müslümanlarla birlikte namaz kýldýðým, Belâzu'nin kaydettiði bir rivayete dayanarak söylemek müm kündür.[110]

Yine ayný rivayetten, Es'ad'm mescidinin Mescid-i Nebevî'niý inþa edildiði arsaya ilhak edildiði anlaþýlmaktadýr.[111]

 

2. Kubâ Mescidi
 

Kubâ Mescidi'nin ne zaman ve kim tarafýndan inþa edildið hususunda kaynaklarda farklý rivayetlere rastlamaktayýz.

Bazý müelliflere göre: "Hz. Peygamber Hicrette Mekke'der Küba'ya varýnca burada Amr b, Avf oðýollan arasýnda dört gün mi­safir olmuþ ve bu esnada onlar için Kubâ Mescidini tesis etmiþ­tir."[112]

Belâzurî ise Ensâb ve Futuh adh her iki eserinde bunun aksi­ni kaydetmektedir. Buna göre "Hz. Peygamber'den önce Medi­ne'ye hicret eden sahabiler Küba'da Ensâr ile birlikte kýblesi Bey-tu'1-Makdis'e doðru olan bir mescid inþa etmiþler ve içinde namaz kýlmaya baþlamýþlardý. Hz. Peygamber Küba'ya varýnca, burada kaldýðý müddet zarfýnda, Müslümanlar'a bu mescidde namaz kýl­dýrdý; daha önce burada Ebû Huzeyfe'nin mevlasý Salim muhacir­lere imamlýk ediyordu."[113]

Belazurî'nin bu kaydýna raðmen birinci rivayeti destekleyen ve Kubâ mescidinin inþasý sýrasýnda Hz. Peygamberi iþ baþýnda gösteren baþka rivayetler vardýr. Abdurrahman es-Suheylî (581/1185)'nin Ibn Ebî Haysame'den rivayet ettiðine göre, "Hz. Peygamber Kubâ Mescidinin kýblesini tesbit etmiþ ve ilk taþý koy­muþtur. Sonra Ebu Bekir bir taþ alýp koymuþ, arkasýndan da Ömer diðer bir taþ alarak Ebu Bekir'in taþýnýn yanýna koymuþtur. Daha sonra da diðer insanlar inþaatý sürdürmüþlerdir.[114]

Ayný müellifin Hattabî'den rivayet ettiðine göre Ensâr'dan Þemus bint Nu'man adh bir kadýn Resûlullah'ý Küba Mescidini bina ederken bizzat görmüþtü. "Hz. Peygamber bir taþ alýyor ve gereken yere koyuyordu. Biri kalkýp Hz. Peygamberin elindeki taþý almak isteyince, Hz. Peygamber ona kendisininkini býrakma­sýný bir baþka taþ almasýný istiyordu."[115]

Biraz farklý olmakla beraber, Hz. Peygamber'in Kubâ Mesci­dinin inþasýnda hazýr bulunduðunu gösteren bir haber de, Cabir b. Semure'den rivayet edilmiþtir. Buna göre "Hz. Peygamber, Medi­ne'den kalkýp Küba'ya gelmiþti; Kendisim karþýlayanlara "Ey Kü­ba ahalisi þu tepeden biraz taþ getirin" hitabýyla bir tepeye iþaret ettiler. Kübalýlar kafi miktarda taþ hazýrlayýnca, Hz. Peygamber elindeki harbesiyle mescidin kýblesini çizip mihrab olacak nokta­ya ilk taþý koyduktan sonra Ebu Bekir, Ömer ve Osman'a birer taþ da kendilerinden koymalarým söyledi.[116]

Bu rivayet, inþa tarihinde Ibn Hiþam'ýn rivayeti ile çeliþmekle beraber Kubâ mescidinin te'sisinde Hz. Peygamberin mevcudiye­tini açýkça göstermektedir.

Bu rivayetlere göre, ister hicrette Küba'ya vardýktan sonra, ister Medine'ye gittikten sonraki bir zamanda olsun, Kubâ mesci­dinin inþasýna önayak olan ve hatta kýblesini tesbit ederek temeli­ni atan kimse Hz. Peygamber olmuþtur diyebiliriz.

Bu mescidin inþa edildiði alan, Küba'da Hz. Peygamber'i ko­nuk eden Kulsûm b. Hidm'in mirbedi (Hurma kurutmaya mahsus alan) idi.[117]

Bir rivayete göre, mescid inþa edilirken Abdulah b. Revana "Mescidlerin inþasýnda çalýþanlar ile Kur'an okuyanlar felah bul­dular" anlamýnda þiirler söylüyor, Hz. Peygamber de son kelime­leri tekrar ediyordu.[118]

Kaynaklarda Hz, Peygamber'in namaz kýldýðý umuma þamil ilk mescid[119] olarak kaydedilen Kubâ mescidinin Hz. Peygamber devrindeki boyutlarý hakkýnda bilgi sahibi deðiliz. Semhudî, Ibn Zabale'den naklen, bu mescidin yedi direk üzerine inþa edildiðini ve Ömer b. Abdilaziz (101/720) devrine kadar bu þekilde kaldýðýný kaydetmektedir.[120]

Kur'ân'da zikredilen "Takva üzerine bina edilen mescid'm,[121] Kubâ mescidi olduðunu söyleyen rivayetler olduðu gibi, bu mesci­din Mescid-i Nebevi olduðunu ifade eden rivayetler de vardýr.[122]

Taberî bu konudaki rivayetleri kaydettikten sonra, "Bana gö­re bu kavillerin en doðrusu, "takva üzerine bina edilen mescid"in Mescid-i Nebevi olduðunu söyleyen kavildir." Demektedir.[123]

Suheylî ise þöyle demektedir: "Aslýnda bu iki rivayet arasýnda bir çeliþki yoktur. Her iki mescid de takva üzerine bina olunmuþ­tur. Þu kadar var ki ayetde kastedilen Küba mescididir; çünkü ayetin devamýndaki "Orada arýnmak isteyenler vardýr" ifadesi Kübalýlar hakkýnda nazil olmuþtur. Bu ayet nazil olunca, Hz. Pey­gamber Kubâ ahalisine "ALLAH'ýn sizi övdüðü temizlik nedir?" diye sormuþ, onlar "Biz isticmar ettikten sonra su ile istinca ederiz." þeklinde cevap vermiþlerdir.[124] Ayrýca Ayetde yeralan "Ta ilk gün­de" ifadesi, bu Mescid'in Kubâ Mescid'i-olmasým gerektirir. Zira Kubâ Mescidi'nin tesisi, Hz. Peygamber'in Medine'ye girdiði ilk günde gerçekleþmiþtir."[125]

Hz. Peygamberden rivayet edilen birçok hadiste "Kubâ Mes-cidi'nde namaz kýlmanýn, Umre yapmaða bedel olduðu" belirtil­miþtir.[126]                                                    

Ayrýca Hz. Peygamber'in yaya veya binitli olarak[127] Kubâ Mescidi'ne gelerek namaz kýldýðý[128] ve bu ziyaretlerini daha ziya­de pazartesi ve cumartesi yaptýðý rivayet edilmektedir.[129]

Vâkýdî'nin kaydettiðine göre, bir defasýnda, Hz. Peygam­ber'in ölüme mahkum ettiði bir katilin idam cezasý, Kubâ Mesci­di'nin önünde infaz edilmiþtir.[130]

Hz. Peygamber Kubâ Mescidi'ne Sa'd el-Karaz adýyla meþhur Sa'd b. Aiz'i müezzin olarak tayin etmiþ, O'da bu hizmetini Ebu Bekir veya Ömer'in hilafetine kadar sürdürmüþtür.[131] îbnu'l-Esir, Hanzala b. Ebi Hanzala'nýn Kubâ Mescidi'nin imamý olduðu­nu kaydetmektedir.[132]

 

3. Benî Salim Mescidi
 

Hazrecliler'in bir dalý olan Beni Salimlerin[133] inþa ettikleri Mescid hakkýndaki bilgilere, ilk kaynaklarýn, Hz. Peygamber'in hicretine tahsis ettikleri sayfalarda rastlýyoruz. Bu bilgilere göre, Hz. Peygamber pazartesi, salý, çarþamba ve perþembe günlerini Küba'da geçirdikten sonra, cuma günü Medine'ye hareket eder;[134] Kubâ ile Medine arasýndaki[135] Beni Sâlimler'in arazisine gelince cuma vakti girer; bunun üzerine Hz. Peygamber, Ramýna[136] adlý bir vadide, Beni Salimlerin mescidinde, yanýndaki yüz kadar müslüman ile cuma namazýný kýlar.[137] Hz. Peygamber'in kýldýðý bu namaz, O'nun kýldýðý ilk cuma namazý olmaktadýr.[138]

Beni Salim Mescidi, Hz. Peygamber'in buraya varýþýndan çok önceleri mi inþa edilmiþti, yoksa Hz. Peygamber'in cuma kýldýrdýðý yerde, Beni Salimler tararýndan daha sonra mý yapýlmýþtýr? Bu so­ruya cevap vermek için,kaynaklarm bu hususla ilgili ifadelerini kaydetmek faydalý olacaktýr.

"Hz. Peygamber cumayý Ramýna adýndaki vadide bulunan mescidde kýldýrdý."[139]

"Beni Salim Mescidi'ne gelince, Hz. Peygamber, beraberinde­ki müslümanlara cuma namazýný kýldýrdý."[140]

"Hz. Peygamber, Benî Salimlerin bina etmiþ olduklarý mes­cidde, cuma namazýný kýldýrdý."[141]

"Hz. Peygamber, Benî Salimlerde, bir vadi içinde cumayý kýl­dýrdý; o gün onlar bir mescid bina etmiþlerdi."[142]

Bu ifadeler, özellikle Belâzurî'ninki, Benî Salimlerin daha önce burada bir mescid bina etmiþ olduklarýný göstermekle bera­ber, ayný ifadeler ile mescidin mahallinin kastedilmiþ olmasý ve dolayýsýyla, Hz. Peygamber'in cuma kýldýrmýþ olduðu yerde, Benî Salimlerin, bu mescidi bir müddet sonra inþa etmiþ olmalarý da muhtemeldir.

Benî Salim Mescidi, Atike mescidi,[143] Cuma mescidi ve Vadi mescidi[144] adlarýyla da anýlmaktadýr.[145]

 

4. Mescid-Ý Nebevî
 

a) Ýnþasý
 

Hz. Peygamber, Küba'da Amr b. Avf lar arasýnda, pazartesi, salý, çarþamba ve perþembe günlerini geçirdikten sonra,[146] Medi­ne'nin merkezine doðru hareket etti. Benî Salim mescidinde cuma namazýný kýldýktan sonra yoluna devam eden Hz. Peygamber[147] güzergahý üzerinde bulunan mahallelere uðradýkça, bunlarýn ile­ri gelenleri O'nu kendi topraklarýnda kalýp yerleþmeye davet edi­yorlardý. Hz. Peygamber ise devesinin dizginini tamamen býrak­mýþ olarak onlara "onu salýverin, o memurdur" þeklinde mukabele ediyordu.[148] Bu þekilde Benî Salim, Benî Bayazâ, Benî Sâide, Benil-Hâris b. el-Hazrec, Benî Adiy b. en-Neccârlarm mahallele­rinden geçilerek, Benî Mâlik b. en-Neccârlarýn mahallesine varý­lýnca,[149] Hz. Peygamber'in devesi Mescid-i Nebevî'nin bulunduðu yerde çöktü ve Hz. Peygamber devesinden indi.[150] Buraya evi en yakýn olan Ebu Eyyub Hâlid b. Zeyd, derhal Hz. Peygamber'in eþ­yalarýný alarak evine götürdü ve kendisini evinin inþasý tamamla­nýncaya kadar misafir etti.[151] Devenin çöktüðü yer, Muaz b. Afra[152] veya Es'ad b. Zurare'nin[153] himayesinde bulunan Benî Neccâr'dan Sehl ve Süheyl adlarýnda iki yetim çocuða aitti ve hur­ma kurutmaya mahsus bir alan olarak kullanýlýyordu.[154] Ayrýca hurma aðaçlarý, oyuk ve tümsek yerler ve müþrik kabirleri[155] bu­lunan bu sahanýn bir köþesini, Es'ad b. Zurâre etrafýný duvarla çe­virerek Mescid haline getirmiþti.[156]

Hz. Peygamber bu alanda bir mescid inþa etmeye karar verdi­ði zaman, buraya kýymetini ödemek suretiyle satýn almak isteyin­ce, Benî Neccârlar, arsa karþýlýðýnda bir meblað almayý kabul etmeyip hibe etmeyi istediler.[157] Mescidin inþa edileceði bir yerin sahibi olmak gibi bir imtiyaza, bir kabilenin tek baþýna sahip ol­masýný istemeyen Hz. Peygamber bunu kabul etmemiþ[158] on dinar mukabilinde burayý satýn almýþtýr.[159] Parayý Ebu Bekir ödemiþ­tir.[160]

inþaata arsanýn tesviyesi ile baþlandý. Hz. Peygamber'in emriyle arsa üzerinde bulunan hurma aðaçlarý kesildi, kabirler açýlarak kemikler baþka bir yere defnedildi ve harap-tümsek yer­ler düzeltildi.[161]

Temellerde taþ, duvarlarda ise kerpiç (lebin) malzeme kulla­nýldý.[162] Temeller üç buçuk zira kadardý.[163] Taþ temeller üzerine kerpiçler örülürken, kerpiçler önce birbiri üzerine, sonra da er­kekli diþili olarak enlemesine boylamasýna konularak, yani birbi­rine baðlanarak örüldü.[164] Kerpiçler, Bakiu'l-Habcebe'de[165] kesi­lerek hazýrlanmýþtý.[166] Duvarlarýn yüksekliði beþ veya yedi zira kadardý.[167]

Mescid-i Nebevi bir rivayete göre 100x100 ölçüsünde, yani her duvarý yüz zira (arþýn) uzunluðunda olmak üzere kare biçiminde inþa edilmiþti.[168] Bir rivayete göre ise, duvarlarýn uzunluðu yüz zi-radan biraz eksikçe idi.[169] Üçüncü bir rivayete göre de Mescid-i Nebevi, ilk inþasýnda, kuzey ve güney duvarlarý yetmiþ zira, doðu ve batý duvarlarý altmýþ zira olmak üzere inþa edilmiþ, bilahare Hz. Peygamber, Hayber dönüþünde her duvarýný yüz zira uzunlu­ðunda olmak üzere Mescid-i Nebevî'yi geniþletmiþti.[170]

Kýblesi Beytu'l-Makdis'e doðru olan[171] Mescid-i Nebevi için üç kapý yapýlmýþtýr. Söveleri taþtan yapýlan[172] bu kapýlarýn birincisi güneyde, bugünkü kýble duvarýnda idi. Ýkinci kapý þark yönünde bulunan ve Bab Âl-i Osman adýyla anýlan kapýdýr ki, Hz. Peygam­ber bu kapýyý kullanýyordu. Üçüncüsü batý yönünde bulunan Bab-ý Âtike ve Babu'r-Rahme adlarýyla anýlan kapý idi.[173] Kýble, Beytul-

Makdis'ten Kabe'ye çevrilince, güney yönünde bulunan kapý ka-patlalarak kuzey yönünde yeni bir kapý açýlmýþtýr. Diðerlerinde herhangi bir deðiþiklik olmamýþtýr.[174]

Arsa üzerinde eskiden mevcut hurma aðaçlarý, sütun olarak Mescidin kýblesine dizilmiþ[175] ve bunlarýn üzerine, hurma dal ve yapraklarýndan bir çatý yapýlmýþtý.[176] Mescidin baþlangýçta etrafý duvarlarla çevrili bir avlu olarak yapýldýðý, sýcaklardan müteessir olununca, çatýnýn bilahare ilave edildiði þeklinde bir rivayet de kaydedilmektedir.[177]

Tavanýn, mescidin kurulduðu alanýn bütününü kaplayýp kap­lamadýðý kaynaklarda açýk deðildir. Buharî'de kaydedilen "Hur­ma kütüklerim Kýble istikametine dizdiler." ifadesinden[178] muh­temelen kýble cihetinde bir kýsým yerin üstünün çatýyla örtüîdüðü diðer kýsýmlarýn üstünün açýk olduðu anlaþýlmaktadýr.[179] Kay­naklarda, mescidin çatýsýnýn çok az miktarda toprakla kaplan­dýðý[180] için, þiddetli yaðmurlarda müslümanlar'ýn su ve çamur içinde kaldýklarý zikredilmektedir.[181]

Mescidin inþasýnda baþta Hz. Peygamber olmak üzere, Muha­cirler ve Ensâr fiili olarak çalýþmýþlardý.[182] Çalýþmalar sürerken müslümanlar yorgunluklarýný unutmak için, þiirler terennüm ediyorlar, Hz. Peygamber de onlara iþtirak ediyordu.[183]

Ammar b. Yasir'in diðerlerine nisbetle daha çok fedakârlýk gösterdiði ve herkes bir kerpiç taþýrken O'nun iki kerpiç taþýdýðý zikredilmektedir. Bir ara Resûlullah'a gelerek "Ya Resûlallah! ta-sývamadýklarý kerpiçleri bana yüklüyorlar; bunlar beni öldürecek­ler" diyerek halinden þikayet edince, Hz. Peygamber O'na "Ey Sü-meyye'nin oðlu! Onlar deðil, seni azgýn bir topluluk öldürecek." þeklinde cevap vermiþti.[184]

Çalýþanlar arasýnda sadece Ensar ve Muhacirler deðil, ayný zamanda Medine'li olmayan yabancýlar da bulunuyordu. Bunlar arasýnda, Yemâme'den Benî Hanife kabilesine mensup Talk b. Ali adýnda biri, iyi harç yaptýðý için, Hz. Peygamberin "Yemâmeliyi harca yaklaþtýrýn. Çünkü O aranýzda harcý en güzel yapanýnýz iþi en sýký tutanýnýz ve pazusu en kuvvetli olanmýzdýr."[185] þeklindeki iltifatlarýna muhatap olmuþtu.

ibn Hiþâm'm kaydettiðine göre Mescid-i Nebevî'nin inþasý 2/623 yýl Safer ayýnda tamamlanmýþtýr.[186]

 

b) Diðer Unsurlarý
 

aa. Evler:
 

Mescid-i Nebevî'nin inþasý tamamlandýktan sonra Hz. Pey­gamber, geçici olarak yerleþtiði Ebu Eyyûb'un evinden ayrýlarak, ailesi mensuplarý için inþa olunan, mescidin hemen yanýbaþmda-ki dairelere geçti.[187] Baþlangýçta dairelerin sadece iki adet olduðu söylenmektedir; bunlardan biri zevcesi Sevda,diðeri de daha he­nüz zifaf etmediði nikahlýðý Aiþe'ye aitti.[188] Fakat bu arada Hz. Peygamber'in kýzý Fatýma için de bir daire inþa edildiði anlaþýl­maktadýr.[189] tbn Sa'd'm kaydettiðine göre, Medine'ye varýldýktan beþ ay sonra nikahlarý kýyýlan Ali ve Fatýma, Bedir Savaþýndan sonra düðünleri yapýlarak, Harise b. Numan'a ait bir eve yerleþti­rilir. Fakat onlarý kendi yanma almak isteyen Hz. Peygamber gerekli arsayý temin ederek bir daire inþa eder.[190] Semhûdî'ye ba­kýlýrsa bu daire, Hz. Aiþe'nin dairesine hemen bitiþik olup aralarý­ný ayýran duvardaki küçük bir pencereden, Hz. Peygamber, kýzý Fatýma'mn durumuna muttali oluyordu.[191] Ayný kaynak, bu iki dairenin arkasýnda bir de kenefin mevcudiyetinden bahsetmekte­dir.[192] Ali ve Fatýma bu dairede uzun boylu oturmayýp, Benî Kay-nuka'mn Medine'yi terkedip gittikten sonraki bir zamanda, Suk Benî Kaynuka'da bulunan bir eve taþýndýklarý anlaþýlmaktadýr.[193] Buharî'de Hz. Peygamberin, Sûk Benî Kaynuka'daki evinde Fatý-ma'yý ziyareti hakkýnda bilgiler yer almaktadýr.[194] Böylece Fatý-ma'nýn arkasýndan boþ kalan daire, Hz. Peygamber tarafýndan, misafir ve ziyaretçilerin kabul odasý (Zevr) olarak kullanýlýr hale gelmiþtir.[195]

Hz. Peygamber'in evlilikleri arttýkça, bu dairelere yenileri ilave edilmiþ ve sayýlarý dokuza ulaþmýþtýr.[196] Son derece fedakar bir insan olan Harise b. Nunýan sahibi bulunduðu bitiþikteki arsa­dan gereken miktarda bir parçayý, Hz. Peygamber'e bu yeni inþa iþleri için evvelce baðýþlamýþtý.[197] Bir rivayete göre kýbleye dönül­düðü zaman solda yani, mescidin doðu kenarýnda yer alan[198] bu dairelerin tamamýnýn kapýlarý mescide açýlmaktaydý.[199]

Hz. Peygamber'in zevcelerinden Zeyneb bin Huzayme hicri 4/625. yýlda[200] vefat edince, ondan boþalan daireyi Hz. Peygamber, ayný yýlda[201] nikahladýðý Umm Seleme'ye tahsis etti.[202]

Safiye ise mescide bitiþik dairelerden birinde oturmayýp Dar Usâme'de oturmaktaydý.[203]

Bu dokuz dairenin dýþýnda bir baþka daireden bahsedilir ki, bu daire, Meþrube, Gurfe, Hizâne adlarýyla anýlýrdý[204] ve içinde gý­da maddeleri, silahlar vs. eþyanýn saklandýðý bir"devlet hazinesi (Bey tul-Mal)" olarak kullanýlýyordu. Bilal buranýn muhafaza ve idareciliði ile vazifelendirilmiþti.[205]

Hz. Peygamber bir ay müddetle hanýmlarýndan ayrýldýðý zaman bu Meþrube'de oturmuþtur. Bu daireye bir hurma kütügünden oyularak açýlmýþ basamaklardan ibaret bir merdivenle gi­rilirdi.[206] "Bu binanýn bulunduðu yer tam olarak belirlenmemiþ vaziyettedir; anlaþýldýðýna göre bu daire, eski kýble duvarlarýnda­ki arsa üzerinde ve Resûlullah'm en son izdivaç ettiði zevceleri için inþa edilen yeni dairelere bitiþik bir konum içindeydi."[207]

Hz. Peygamber'in daireleri, mescidin inþasýnda olduðu gibi, duvarlarý kerpiçle örülerek inþa edilmiþ üstleri de hurma ve dal yapraklarý ile örtülmüþtü.[208]

Bir insan elinin tavanýna ulaþabileceði bir yükseklikte yapýlan[209] bu dairelerin bazýlarýnýn, hurma dallarýnýn çamurla sý­vanmak suretiyle yapýlmýþ iç bölmelerinin bulunduðu,[210] kapýla­rýnýn ise kýldan mamul dokumalar þeklinde olduðu kaydedilmek­tedir.[211]

Ahmed b. Hanbel (241/855)'in kaydettiði bir rivayete göre, bazý ileri gelen sahabiler, kapýlarý mescide açýlan evlere sahip bu­lunmaktaydýlar. Bir gün Hz. Peygamber Ali'nin kapýsý müstesna, diðerlerinin kapýlarýnýn kapatýlmasýný emretti.[212]

Semhûdî, bu hadiste Ali'nin dairesinin kapýsýnýn istisna edil­mesini,diðer sahabilerin evlerinin, biri mescide diðeri mescidin dýþýna açýlan iki kapýsý bulunmakla birlikte, Âli'nin dairesinin tek bir kapýsýnýn bulunmasýna baðlamaktadýr.[213] Fakat yukarýda belirttiðimiz gibi, kýsa bir müddet geçtikten sonra Ali, Suk Beni Kaynuka'daki evine taþýnmýþtýr.

Hz. Peygamber'in evlerin kapýlarýnýn kapanmasý (Seddu'l-Ebvâb) ile ilgili olarak, ayrý zamanlarda olmak üzere, iki defa emir verdiði anlaþýlmaktadýr. Bunlarýn diðeri ise Hz. Peygamber'in ve­fatýndan bir kaç gün önce vuku bulmuþtur.[214]

ibn Hiþam'm kaydettiðine göre, Hz. Peygamber baþý sanlý olarak mimbere çýktý ve "Ebu Bekir'in kapýsý hariç diðerlerim kapatýnýz" dedi.[215] Fakat bu iki rivayet arasýnda bir tenakuz görülmektedir, ilkinde Hz. Peygamber'in emriyle Mescide açýlan bütün kapýlarýn kapatýlmýþ olmasý gerektiðine göre tekrar ayný doðrultuda ikinci bir emrin verilmesinin sebebi nedir? Buharî'de kaydedilen þu rivayet bu soruya muhtemel bir izah getirebilir. " Hz. Peygamber Ebu Bekir'in penceresi dýþýnda bütün pencereleri kapatýnýz" demiþtir.[216] Burada kelimesi geçmektedir. Öyle anlaþý­lýyor ki, Mescide açýlan kapýlarýn kapatýlmasý ile ilgili emri aldýk­larý zaman kapýlarý kapatmýþlar fakat birer küçük pencere açmýþ­lardýr. Bu son emirle bunlar da kapatýlmýþ olmaktadýr.[217]

 

bb. Suffa:
 

Mescid-i Nebevi1 nin dahilinde, fakir kimsesiz ve barýnaðý ol­mayanlar için yapýlan gölgeliðe Suffa denilmektedir.[218]

Suffa'nm Mescid-i Nebevî'nin inþasý ile birlikte mi yoksa daha sonra ihtiyaç hasýl olunca mý yapýldýðý kesin olarak malum deðil­dir. Suffa'mn mescidin arkasýnda üstü kapalý bir kýsým olduðunu söyleyen görüþler vardýr.[219] Fakat mescidin arkasý, kýble Kudüs'e doðru olduðu sýrada mescidin güneyi, kýblenin tahvilinden sonra ise mescidin kuzeyi olmaktadýr. Eðer Suffa, mescidin inþasý ile birlikte (yani kýble Kudüs'e doðru iken) Mescidin arkasýnda (yani güneyinde) üstü kapalý bir alan meydana getirilerek fakir ve kim­sesizlere tahsis edilmiþ ise kýblenin Mekke'ye tevcihi ile birlikte Suffa ashabýnýn, bu sýrada mescidin arkasý olan kuzeyindeki na­maz kýlýnan üstü kapalý alana taþýnmýþ olmasý lazýmdýr. Nitekim Muhammed Hamidullah, Mescid-i Nebevî'nin planýnda, kýblenin deðiþmesiyle ortaya çýkan yeni duruma uygun olarak birinci ve ikinci diye iki Suffa düþünmektedir.[220] Veya Suffa, Semhudî'nin, Zehebî (748/1347)'den naklettiði gibi, Kýblenin tahvili ile ortaya çýkmýþtýr; kýble Kudüs'ten Mekke'ye tevcih edilince Kudüs cihe­tinde bulunan üstü kapalý alan Suffa ehline tahsis edilmiþtir.[221]

 

cc. Minber:
 

Minberin cami mimarisine giriþi Hz. Peygamber devrine ka­dar uzanmaktadýr.[222] Minber'in imal edilmesinden önce Hz. Pey­gamber, cuma hutbelerim va'z ve irþadlarým bir hurma kütüðüne dayanmak suretiyle veriyordu.[223]

Cemaatin sayýsýnýn artmasý ve ayakta uzun süre hitab etme­nin kendisini rahatsýz etmesi sebebiyle, herkesin Hz. Peygamberi rahatça görebileceði þekilde bir minberin yapýlmasýna karar veril­miþtir.[224] Bir rivayete göre Hz. Peygambere minber yapma fikrini Temim ed-Dârî vermiþtir.[225] Derhal ormana gidilerek kaynaklar­da Esi veya Tarfa[226] adýyla anýlan bir aðaç kesilmiþ ve biri otur­mak için olmak üzere üç basamaklý bir minber yapýlmýþtýr.[227]

Taberî'ye göre 8/629 yýlda[228] yapýlan minberi imal eden þahsýn kimliði hakkýnda oldukça farklý rivayetler vardýr. Kaynaklarda þu isimler zikredilmektedir: Temim ed-Dârî, Abbas'ýn kölesi Kilâb,[229] Hz. Peygamber'in azadlý kölesi Ebu Râfi,[230] Ensar'dan bir kadýnýn kölesi Bakûm[231] veya Mina, Medine'nin tek marango­zu Meymun ve ibrahim.[232]

Hz. Peygamber minbere çýktýðý zaman üçüncü basamaða otu­ruyor ayaklarýný ikinci basamaða koyuyordu.[233]

 

C) Mescid-Ý Nebevî'nin Fonksiyonlarý
 

Hz, Peygamber devrinde Mescid-i Nebevi sadece ibadetgah olarak kalmamýþ, mevcut þartlar çerçevesinde çok çeþitli alanlar­da hizmet vermiþtir. Kaynaklarda daðýnýk olarak yer alan bilgiler muvacehesinde Mescid-i Nebevî'nin fonksiyonlarýný baþlýklar al­týnda ele almak faydalý olacaktýr. [234]

 

aa. Eðitim-Öðretim
 

Ýbadetin dýþýnda Mescid-i Nebevî'nin en baþta gelen fonksiyo­nu eðitim ve öðretimin yapýldýðý bir okul mahiyetinde hizmet ver­mesidir. Hz. Peygamber bir hadisinde Mescid-i Nebevî'nin bir ilim müessesesi olduðu üzerinde durmuþ ve oraya Öðrenmek veya öð­retmek maksadýyla gelen kimseleri ALLAH yolunda cihad edenler ile denk tutmuþtur.[235]

Kuruluþundan itibaren Mescid-i Nebevî'de ilim meclisleri ve ilim halkalarý oluþmuþtur. Özellikle namazlardan sonra, Hz. Pey­gamber mescidde oturduðu zaman sahabiler hemen onun etrafýn­da halkalar oluþturuyorlardý.[236]

Ebu Vakit el-Leysî (68/687) Hz. Peygamber tarafýndan mes­cidde aktedilen ilim halkalarýndan bahseder ve bir müþahedesini þöyle nakleder:

"Bir gün Resûlullah Mescid-i Nebevî'de oturuyordu. Sahabi­ler de etrafýnda idiler. Üç kiþi çýkageldi.ikisi Hz. Peygambere yak­laþarak selam verdi ve durdu, biri dönüp gitti. Ayakta duran iki ki­þiden biri "halka"da gördüðü bir aralýða, diðeri ise aradakilerin arkalarýna oturdu. Resûlullah söyleyeceklerini bitirdikten sonra bu üç adamýn durumunu oradakilere izah etmiþti."[237]

Muallim olarak gönderildiðim belirten Hz. Peygamber kendi baþkanlýðýnda ilim meclis ve halkalarý tertip ettiði gibi, sahabiler de zaman zaman kendi aralarýnda bu tür halka ve meclisleri oluþ-turabiliyorlardý.[238] Hatta bir defasýnda mescide girdiðinde, biri dua ve niyazla diðeri de ilimle meþgul olan iki meclis ile karþýlaþ­mýþ ve bunlar hakkýnda "ikisi de hayýrlý; fakat nkýh ve ilim öðre­nen bu bunlarý bilmeyenlere öðreten þu meclis daha hayýrlýdýr. Çünkü ben muallim olarak gönderildim." diyerek onlarýn arasýna katýlmýþtýr.[239]

Hz. Peygamber'in dinî ve dünyevî konularda, sahabilerini ay­dýnlatmak ve onlarý bilgi sahibi kýlmak maksadýyla tertib ettiði bu meclis ve halkalara iþtirak etme hususunda sahabilerin çaba içe­risinde bulunduklarý anlaþýlmaktadýr. Buharý'nin kaydettiðine göre, Hz. Ömer, Medine'nin Avali mýntýkasýnda oturan bir komþu­su ile nöbetleþe olarak mesciddeki ilmi faaliyetlere iþtirak ediyor­lar ve Öðrendiklerini daha sonra birbirlerine anlatýyorlardý.[240]

Fakat þurasý tabiidir ki, mesciddeki bu Öðretim faaliyetlerin­den daha ziyade iþtirak edenler faydalanabilirlerdi. Herkesin bunlara iþtirak etmesi de mümkün deðildi. Bu sebeple Hz. Pey­gamber, belli gün ve saatlerde va'z ve irþadda bulunmak suretiyle, eðitim ve Öðretimi yaygýnlaþtýrmak istemiþtir.[241] Bu arada her cum'a, Medine'deki bütün müslümanlar'm Mescid-i Nebevi'de toplanarak, Hz. Peygamber'in günün þartlarýna uygun olarak irad ettiði cum'a hutbesini dinlediklerini de göz Önünde tutmak gerekir.

Hz. Peygamber'in erkeklerin olduðu kadar, kadýn sahabilerin eðitim ve Öðretimini de ihmal etmediði görülmektedir. Kadýnlar da mescide gelerek Hz. Peygamber'i dinleme imkânýna sahip olu­yorlar ve kendisine çekinmeksizin her türlü konuda soru sorabili­yorlardý.[242] Kaynaklarda, mescide gelmek isteyen kadýnlara mani olunmamasýný isteyen hadisler kaydedilmektedir.[243]

Þu kadar var ki, kadýnlarýn her zaman mescidde Hz. Peygam­ber ile namaz kýlarak ondan istifade etmeleri ve onun hadislerim Öðrenmeleri mümkün olamýyordu.[244] Bu sebeple, onlar Hz. Pey-gamber'e geleý-ek, "Ey ALLAH'ýn Resulü (sözlerini dinlemek için) er­keklerden bize meydan kalmýyor; bizim için de bir gün tahsis et." dediler. Hz. Peygamber'de onlara bir gün tahsis etti. O gün geldi­ðinde Hz. Peygamber kadýnlarýn eðitim ve öðretimiyle meþgul oluyordu.[245]

Mescid-i Nebevi nin eðitim ve öðretimdeki yerini belirtirken, bu arada, gündüzleri bir okul,[246] geceleri kimsesiz ve fakir sahabîlerin kaldýðý bir yurt-yatakhane[247] olarak hizmet veren Suffa'dan bahsetmemiz gerekir.

Suffa ehli umumiyetle yoksul kimselerdi. Rivayete göre içle­rinde doðru dürüst bir elbiseye sahip kimse yoktu.[248] Hz. Peygam­ber suffada kalan sahabilerin yeme içme gibi ihtiyaçlarýyla yakýn­dan ilgilenir ve hatta bu uðurda kendisinin bile sýkýntýyla karþý­laþtýðý olurdu.[249]

Bazý iyiliksever sahabiler, su taþýmak ve odun toplamak sure­tiyle çoðu kendi hayatýný kazanmaya çalýþan bu insanlara[250] yardým elini uzatmaktan geri durmamýþlar ve Hz. Peygamber'in tavsiyesi üzerine birer ikiþer evlerine davet ederek iaþelerini temin yoluna gitmiþlerdir.[251]

Sa'd b.Ubade'nin, suffa ehlinden seksen kiþiyi muntazaman her akþam kendi evinde aðýrladýðý rivayet edilmektedir.[252] Bilâhare Hz. Peygamber Müslümanlar'ý sadakalarým sufFa ehline vermeye teþvik etmiþtir.[253] Bunun üzerine Ensâr hurma mahsul­lerinden bir kýsým hurma salkýmlarýný getirerek mescide býrak­mýþlardýr.[254] Semhudî'nin kaydettiðine göre, Hz. Peygamber mes­cide getirilen bu hurmalarýn bakým, muhafaza ve taksimiyle Muaz b. Cebel'i görevlendirmiþtir.[255]

Hz. Peygamber'in bizzat ders verdiði[256] sufFa hakkýnda Hami-dullah "ilk islâm üniversitesi" ifadesini kullanmaktadýr.[257] Fakat Hz. Peygamber'in dýþýnda burada, okuma yazma ve Kur'ân öðret­mek üzere diðer bazý öðretmenler de vazife görüyordu.[258] Ubâde b. Sâmit Kur'ân ve okuma-yazma öðreten muallimlerden biridir.[259] Hamidullah'm ibn Habib (245/859)'den naklettiðine göre, "Esa­sýnda bir yazý mütehassýsý olan Abdullah b. Said b. el~As, Resûlullah tarafýndan buraya "hikmet öðretmeni" olarak tayin edilmiþti"[260]

Suffa'da toplanan öðrenciler esas itibariyle kendilerini Kur'ân öðrenimine vakfetmiþlerdi; Kur'ân ayetlerini aralarýnda müzakere ederler ve geceleri ilim tahsili ile geçirirlerdi. Bu sebep­le bunlardan yetmiþ kiþiye "kurrâ" adý verilmiþtir.[261]

Suffa ayný zamanda dýþarýdan Medine'ye gelen ve kalacak ye­ri bulunmayanlar için bir misafirhane olarak ta kullanýlmaktay­dý.[262] Bir defasýnda Temim kabilesine mensub seksen kiþi burada aðýrlanmýþtý.[263]

"Ehlu's-Suffa'nm sayýsý hakkýndaki rivayetler muhteliftir (10,30,70,92, 400). Bu ihtilaf, kabilelerinden Hz. Peygamber'i gör­meye gelenlerin, herhangi bir sebeple yersiz kalmýþ olanlarýn, uzun ve kýsa müddet Suffa'da kalmýþ olmalarýndan ve bunlarýn sonralarý bazen ehl-i suffa'dan sayýlmalarýndan ileri gelmiþtir."[264] Ebu Nuaym (430/1038), SufFa ehlinden yüz'den fazlasýnýn ismini ihtiva eden bir liste vermektedir.[265]

 

bb. Askeri Faaliyetler:
 

Mescid-i Nebevi, askerî iþlerin görüldüðü bir karargâh olarak da kullanýlmýþtýr.

Dýþarýdan gelmesi muhtemel her türlü saldýrý ve tehditlere karþý nasýl mukavemet edileceði, Hz. Peygamber tarafýndan mes-cidde oluþturulan þurada görüþülerek karar verildiði olurdu.

Uhud savaþýnda önce düþmana nasýl karþý konulacaðý mes-cidde uzun tartýþmalara konu olmuþ ve Hz. Peygamber, dahilî bir müdafaadan yana olduðu halde, bir meydan savaþý isteyen çoðun­luðun fikrine katýlmýþtý.[266]

Bütün baþkumandanlýk yetkilerini elinde tutan Hz. Peygam­ber, herhangi bir yere muayyen bir askeri sefer planladýðý zaman, ordunun veya askeri birliðin baþýna geçecek kumandaný tayin eder ve onu mescide çaðýrarak gerekli talimatlarý, askeri bakým­dan takip edilmesi gereken yol ve usulleri bildirirdi.[267]

Bazen gizlilik içerisinde davramhp tedbirli hareket edilmesi gerektiði zaman ise, Hz. Peygamber emir ve talimatlarýný kuman­dana þifahî deðil de mescidde yazýlý olarak verirdi.[268] Hz. Peygam­ber, Abdullah b. Cahþ'ý, bir seriyyenin baþýnda Nahle'ye gönder­mek istediði zaman, mescidde ona, sabah namazýna silahlarým kuþanmýþ olarak gelmesini þnýretmiþtir. Sabah namazý kýlýndýk­tan sonra, Hz. Peygamber emir ve talimatlarým havi bir mektubu Abdullah'a vermiþ ve ona, iki gün süre ile Necd istikametinde yol aldýktan sonra mektubu açmasýný ve içindeki emre göre hareket etmesini bildirmiþtir.[269]

Eðer orduya bizzat kendisi kumanda edecekse, iki rek'at namaz kýldýktan sonra zýrhýný giyiniþ olarak mescidden çýkar ve kapýya getirilen atýna binerek seferi baþlatýrdý.[270] Askeri seferle­rinden dönerken de, Hz. Peygamber doðru mescide gider, iki rek'at namaz kýlar ve etrafým çeviren sahabileri ile bu seferin bir durum deðerlendirmesini yapardý.[271] Tebük seferinden döndü­ðünde, Hz. Peygamber mutadýna uygun olarak mescide girip sa­habileri ile oturunca, bu sefere iþtirak etmeyip geri kalanlar mes­cide gelerek Hz. Peygambere özür beyan etmiþlerdi.[272]

Askerî birliklerin komutanlarý seferlerinden döndükten son­ra doðruca mescide gelerek, seferinin sonucunu Hz. Peygambere rapor ederlerdi.[273]

Medine'ye saldýrýya geçmek için askerî yýðýnak yapmakla meþgul olan Huzeyl kabilesinden Sufyân b. Hâlid b. Nubeyh üzeri­ne gönderilen Abdullah b.Uneys, Sufyan'ýn kellesini getirerek mescidinde Hz. Peygamberin ayaklarý ucuna býrakmýþ ve hareke­ti hakkýnda bilgi vermiþtir.[274]

Uhud dönüþünde düþmanýn Medine'ye saldýrýsý her an bek­lendiðinden, Evs ve Hazrec'in ileri gelenleri Hz. Peygamber'i ko­rumak maksadý ile, mescidin kapýsýnda sabaha kadar nöbet bek­lemiþlerdir.[275]

Hz. Peygamber, bazen askeri konularla ilgili emirlerini min­bere çýkarak verdiði gibi, düþmanla karþýlaþan ordunun durumu hakkýnda minberden bilgi verdiði de olurdu. Meselâ Mu'te savaþý­nýn cereyaný hakkýnda minberden müslümanlara bilgi vermiþ­tir.[276]

Hayatýnýn sonlarýna doðru, kuzeye gidecek ordunun baþýna Usâme b. Zeyd'in getirilmesi ashab arasýnda dedikoduya sebep olunca, Hz. Peygamber minbere çýkarak Usame'nin kumandanlý­ða lâyýk olduðunu bildirmiþ ve dedikodularýn mesnedsiz olduðu­nu belirterek, ordunun yola çýkarýlmasý emrini vermiþtir.[277]

Mescid-i Nebevi askeri hastahane olarak da hizmet vermiþ­tir. Harpte yaralanan Müslümanlarýn, mescidde kurulan bir ça­dýrda tedavileri yapýlýrdý. Nendek savaþýnda yaralanan Sa'd b. Muaz, Eþlem kabilesinden Rufeyde adýndaki bir kadýnýn mescid-deki çadýrýndan tedavi edilmiþ, fakat kurtarýlamamýþtý.[278] Vakýdî'nin, Kuayba bint Sa'd b. Utbe olarak kaydettiði[279] Rufeyde, mesciddeki bu çadýrda yaralýlarý tedavi ederdi.[280]

ihtiyaç halinde Mescid-i Nebevî'de, harplerde ele geçirilen esirlerin hapsedildikleri de olurdu. Bir askerî birliðin ele geçirdiði Benî Hanife kabilesinden Sumame b. Usal'in, Hz. Peygamberin emriyle mescidin direklerinden birine baðlandýðý kaydedilmekte­dir.[281]

Mescid-i Nebevi zaman zaman savaþ oyunlarýna da sahne olu­yordu. Bir defasýnda Habeþlilerin harbeleriyle sergiledikleri bir yarýþmayý, sadece Hz. Peygamber deðil, hanýmý Aiþe de seyretmiþ­ti.[282]

Son olarak, Mescid-i Nebevî'nin bünyesindeki suffada ilim tahsili ile meþgul olup ticat-et ve ziraat gibi maksatlarla topraða baðlý bulunmayan sufFa ehlinin, Hz. Peygamber tarafýndan ani seriyyeler tertip edilmesi gerektiði zaman, kafi miktarda kaynak teþkil ettiklerini ve onlarýn büyük bir iþtiyak ile bu seriyyelere ka­týldýklarýný kaydetmeliyiz.[283]

 

cc. Elçilerin Kabulü
 

Mescid-i Nebevi, îbn Sa'd'a göre Muzeyne heyetinin geldiði[284] 5/626. yýldan itibaren, her sene Arabistan'ýn muhtelif bölgelerinden gelen elçilik heyetlerine þahit olmuþtur. Son gelen heyet ise ayný müellife göre 11/632. yýlda gelmiþtir.[285]

Bu yýllar arasýnda özellikle 9/630. yýl bu elçilik heyetlerinin yoðun olarak geldiði bir yýl olarak dikkat çekmektedir.[286] Zira îbn Hiþam'ýn belirttiði gibi, Hz. Peygamber Mekke'yi fethederek akabinde Havazinlileri büyük bir maðlubiyete uðratýp, Sakif lile-re de gerekli dersi verince, Arab kabileleri Hz. Peygamber ile boy ölçüþemeyeceklerini anladýlar ve baðlýlýklarýný bildirmek üzere, Medine'ye heyetler göndermeye baþladýlar.[287] Ýþte bu sebepten 9/630. yýla "elçiler yýlý" anlamýnda "Senetul-Vufud" adý verilmiþ­tir.[288]

Büyük ekseriyeti müslüman olduklarýný bildirmek, biat etmek[289] ve kabul ettikleri dinin esas ve prensipleri hakkýnda en yetkili aðýzdan bilgi almak[290] üzere gelen bu heyetler, Hz. Pey­gamber ile mescidde görüþmüþlerdir.

Hz. Peygamber elçileri kabul için, mescidin Ustuvânetu'l-Vufûd adýný taþýyan bir sütunun önünü seçmiþtir.[291]

Kaynaklarda yer alan bilgiler çerçevesinde, heyetlerin kabu­lü ile uðurlanýþý arasýnda Mescid-i Nebevi1 de cereyan eden husus­lar þunlardýr:

1. Gelen heyetler ile yakýndan ilgilenen teþrifat memurlarý bulunmaktadýr.

Bu memurlar, gelen heyeti Hz. Peygamber'e bildiriyorlardý. Kettânî'ye bakacak olursak Ebu Bekir tarafýndan görevlendirilen bu memurlar, elçilere Hz. Peygamber'i nasýl selamlayacaklarým ve huzurda nasýl davranmalarý gerektiðini öðretiyorlardý.[292] Bu­na raðmen aksi hareketler eksik olmuyordu. Muðire b. ÞuT^e Sakîf heyetinden Hz. Peygamber'i îslâmî selam ile selamlamalarýný is­tediði halde, onlar eski âdetlerim uygulamakta taassub göster­miþlerdi.[293]

2. Bu þekilde, elçileri huzura kabul ederken Hz. Peygamber en güzel elbiselerini giymeye ihtimam gösterir ve yanýndaki sahabî-lerden de, böyle yapmalarýný isterdi.[294]

Gelen heyet üyeleri ile çok yakýndan ilgilenen Hz. Peygamber, onlarýn iaþe ve ibateleri ile ilgili emirleri bizzat verirdi.[295]Bilâl ve Sevbân, gelen heyetlere kalacaklarý yerleri gösteriyor ve sabah akþam iaþeleri ile meþgul oluyorlardý.[296]

ibn Sa'd bu heyetlerin aðýrlandýðý Kemle bint el-Hâris'in evin­den o kadar çok bahsetmektedir ki, Hz. Peygamber devrinde he­yetlerin kaldýðý bir misafirhane olduðu intibaýný vermektedir.[297]

Sahabîlerin heyet üyelerini misafir ettikleri de olurdu. Murad heyeti Sa'd b. Ubade'nin Behra heyeti de Mýkdad b. Amr'm evinde aðýrlanmýþtý.[298] Mescid-i Nebevi de ihtiyaç halinde bu maksatla kullanýlmýþtýr. Taif den gelen Sakîf heyeti için Vakýdî'ye göre mescidin arkasýnda üç çadýr kurulmuþ ve onlar, Medine'deki günlerim burada geçirmiþler, burada yiyip içmiþlerdi.[299]

3. Büyük bir hüsnü kabul ile karþýlanan heyet üyeleri, müslü­man olduklarým Hz. Peygamberin huzurunda ikrar ediyorlar ve îslâm hakimiyetini kabul anlamýndaki biatlanný yerine getiriyor­lardý.[300]

4. Bu elçilik münasebetlerinde Hz. Peygamber'in ihtimam gösterdiði hususlardan biri de, Medine'de kaldýklarý müddet içeri­sinde Kur'ân öðrenmeleri, dinî prensip ve esaslar hakkýnda bilgi sahibi olmalarý ve ashabýnýn tatbikatýný görerek Ýslâm'ýn uygula­nýþ konularýnda fikir edinmelerim saðlamak olmuþtur. Bu husu­su gerçekleþtirmek üzere Hz. Peygamber her türlü tedbire baþ­vurmuþtur. Bir yandan büyük ekseriyeti islâm'ý kabul etmiþ ola­rak gelen heyet üyelerinin, Islâmî prensip ve hükümler hakkýnda sormuþ olduklarý sorulara mescidde ayrýntýlarý ile cevap veri­yor,[301] diðer yandan bu amaçla muallim tayin ediyordu ki, Ubeyy b. Ka'b bunlardandýr.[302]

Sakîf kabilesi geldiði zaman, onlardan bir kýsmýný Mescid-i Nebevî'de kýlman namazlarý görebilecekleri, okunan Kur'ân'ý iþi­tebilecekleri þekilde, Mescid-i Nebevî'nin bir bölümünde çadýr kurdurarak aðýrlamýþtý.[303] Bunlara evlerde misafir edilen elçile­rin eðitimleri ile, ev sahiplerinin meþgul olduklarýný da ilave etmeliyiz. Sa'd b. Ubade evinde aðýrladýðý Farva b. Museyk el-Muradî'ye Kur'ân öðretmiþ ve Islâmî prensipler hakkýnda ona bil­gi vermiþtir.[304]

5. Gelen bu heyetler sebebiyle Mescid-i Nebevî, ilahiyat ile ilgili tartýþmalara, dinî siyasî müzakerelere, antlaþmalara ve mufâhareye sahne olmuþtur.

Daha önce Hz. Peygamber'in gönderdiði bir mektup üzerine Medine'ye gelen Necran hýristiyan heyeti[305] mescide girdiði za­man, Hz. Peygamber ve ashabý ikindi namazýný henüz kýlmýþlar­dý.[306]

Mescidde doðuya dönerek ibadet etmelerine izin verilen he­yet üyelerinin liderleri Ebu Harise ile Abdu'l-Mesih'i Hz. Peygam­ber îslâmiyeti kabule davet etti. Onlar "Biz senden önce müslü-man olduk" dediler. Hz. Peygamber "Yalan söylüyorsunuz, sizi îslâmiyeti kabulden üç þey alýkoymaktadýr ki, bunlar; domuz eti yemeniz, haça tapmanýz ve Tanrýnýn oðlu bulunduðuna inanma nýzdýr." diye mukabele etti.[307]

Bu teolojik tartýþma uzaymca, Hz. Peygamber onlar mubâheleye[308] davet etmiþ fakat onlar bundan kaçýnmýþlardýr.[309] Neticede necran heyeti ile yýlda iki bin elbise tutarýnda bir cizy< vermelerini öngören bir anlaþma yapýlmýþtýr.[310] Taðlib heyeti hý ristiyanlarý ile de, çocuklarým hýristiyan olarak yetiþtirmemeler kaydýyla dinlerini muhafaza edebileceklerini hükme baðlayan bi: anlaþmaya varýlmýþtýr.[311]

Taif den gelen Sakîf heyeti ile de dinî siyasî mahiyette müna kasalar yapýlmýþ, sonunda bir anlaþmaya varýlmýþtýr, islâm'ý sa dece bir siyasî baðlantýdan ibaret görmek isteyen Sakîfliler islâm'a baðlanmak ve Hz. Peygamber'in otoritesini kabul etmel için, namazdan muaf tutulmalarýný, zina, riba, içki içmek vs. gib dinin yasak ettiði konularda kendilerine müsamaha gösterilmesi ni istediler ve Tâif teki Lâfa üç yýl süreyle dokunulmamasmý di ilave ettiler.[312]

Hz. Peygamber, onlara namazýn bulunmadýðý bir dinde haya olmadýðýný ifade etmiþ ve diðer istekleri hakkýnda gerekli cevapla rý vermiþ, Lât hakkýnda da kendilerine bir görev yüklemeyeceðini kendi adamlarý vasýtasýyla onu yýktýracaðým ifade etmiþtir.[313] Müzakereler sürerken Hâlid b. Said b. el-As taraflar arasmds görüþlerin teati edilmesinde aracýlýk etmiþ ve sonunda aym þahýs tarafýndan anlaþma yazýlmýþtýr.[314]

Temimliler 9/630. yýlda, aralarýnda Utârid b. Hâcib Akra b Habis ve Zibrikân b. Bedr gibi ileri gelenlerin bulunduðu oldukçg kalabalýk bir heyet ile Medine'ye geldiler. Hz. Peygamberi mes cidde bulamayýnca, hücrelerin arkasýndan hiç hoþ olmayan biý tarzda "Ya Muhammedi yanýmýza çýk" diye baðýrdýlar. Hz. Pey gamber mescide çýkýnca da "Ey Muhammedi biz seninle fazilet ve üstünlükte yarýþmaya, mufahare etmeye geldik." dediler.[315] Hz. Peygamber, onlarýn mufahare tekliflerine karþý çýkmamýþ ve hatibleri Utarid'e, hitabesini sunmasý için izin vermiþtir. Utarid, kavminin fazilet ve meziyetlerini sayýp dökerek hitabesini bitirin­ce, Hz. Peygamber, buna cevap vermek üzere Sabit b. Kays'ý görevlendirmiþtir.[316]

Sabit, diðer bir çok þey arasýnda ALLAH'ýn, kendilerine krallar yerine çok daha iyi þeyler nasib ettiðini bunlarýn bir resul, bir mu­kaddes kitap ve dünya ve Ahiret için geçerli, iyilikler getiren bir din olduðun belirtmiþtir. Hatiblerden sonra þairler yarýþmaya baþladýlar. Temim'lilerin þairi Zibrikân þiirini okuduktan sonra, Hz. Peygamber'in þairi Hassan b. Sabit buna cevap vermiþtir.

Böylece Mescid-i Nebevi edebi ve kültürel faaliyetlere de sah­ne olmuþ, yarýþma ise Hz. Peygamber'in þair ve hatibinin galibiye­ti ile sonuçlanmýþtýr.[317]

6. Bu heyetlerle ilgili olarak zikri gerekli hususlardan biri de, Hz. Peygamber'in, kabilelerini temsilen gelen üyeler arasýndan seçtiði kimseleri kendi bölgelerinin valileri veya zekat amilleri olarak tayin etmiþ olmasýdýr.

Heyetler ile ilgili kýsýmda oldukça ayrýntýlý bilgiler veren Ibn Sa'd, Hz. Peygamberin bu münasebetle tayin ettiði bir çok vali ve zekat amili ismi vermektedir.

Ezd kabilesini temsilen gelen Surâd b. Abdillah'ý, Hz. Pey-, gamber, kendi kabilesinden müslüman olanlar üzerine emir tayin etmiþ ve ona, Müslümanlar ile birleþerek Yemen'deki Müþrikler ile mücadele etmesi emrini vermiþtir.[318] Hz. Peygamber, Murad kabilesini temsilen gelen Ferve b. Museyk el-Muradî'yi, Murâd, Zubeyd ve Mezhic kabilelerine vali tayin etmiþ, zekat amili olarak da Halid b. Saîd b. el-Asý görevlendirmiþ ve bunun eline bir de, ze­kata tabi mallar ile bunlarýn miktarým gösteren bir yazýlý belge vermiþtir.[319]

Ayný þekilde Hz. Peygamber, Tayy kabilesinden Adî b. Hâtib'i zekat amili olarak görevlendirmiþtir.[320] Taif heyetinin en küçük üyesi olan Osman b. Ebi'1-As'ý Taife vali tayin etmiþtir.[321]

7. Heyet üyeleri Medine'den ayrýldýklarý sýrada, Hz. Peygam­ber'in, onlara, makam ve mevkilerine uygun olarak çeþitli hediye ve ihsanlarda bulunmaya ihtimam gösterdiðini görüyoruz.

Ýbn Sa'd, Hz. Peygamber'in, heyet üyelerinden her birine ver­miþ olduðu hediyeleri kaydetmektedir.[322] Verilen hediyeler büyük Ölçüde nakit para idi.[323] Fakat bazen bu ihsanlar arazi iktasý [324]þeklinde olduðu gibi, özel durumlarda bir elbise ve bir hýrka verme[325] þeklinde olan ihsanlar da vardý.

Bu hediyelerin takdimi Hz. Peygamber'in emriyle Bilâl tara­fýndan gerçekleþtiriliyordu.[326] Bu durumuyla Bilâl'in bir hazine memuru olarak görev yaptýðýný söylemek mümkündür. Arazi ik­tasý yapýldýðýnda þahsýn eline bu durumu belgeleyen bir yazý veri­liyordu.[327]

 

dd. Kazaî Ve Adlî Ýþler:
 

Hz. Peygamber devrinde, mescid ayný zamanda bir mahkeme ve duruþma salonu olarak ta hizmet vermiþtir.[328] Muhtemelen bu hususiyetinden dolayý Buharý eserinde "mescidde kaza" adlý bir fasýl açmýþtýr.[329]

Gelen hukukî emir ve yasaklarýn, insanlarýn büyük ölçüde bir araya geldiði mescidde, Hz. Peygamber tarafýndan ilan edildiði düþünülebilir.[330] Kaynaklarda hukukî ve kazaî problemleri olan­larýn mescide gelerek, Hz. Peygamber'e baþvurduklarýný ve Hz. Peygamberin de bu problemleri mescidde hallettiðini gösteren bilgilere rastlýyoruz.[331] Fakat hukukî ve kazaî davalar için mesci­din sabit bir mahal olduðu düþünülmemelidir. Hz. Peygamberin bulunduðu her yer, çarþý, pazar, konaklama mahallinde bir çadýr bu tür iþlemler için uygundu.[332]

Zina suçu iþleyen bir kiþi mescide gelerek suçunu itiraf edin­ce, Hz. Peygamber tarafýndan, aklî bir dengesizliði olmadýðý tesbit edildikten sonra, gerekli cezanýn uygulanmasý emri verilmiþtir.[333]

Hz. Peygamber'in mescidde kazaî iþlere baktýðýný gösteren diðer bir misal de þudur: Ebu Hureyre'den rivayet edildiðine göre, Ka'b b. Mâlik mescidde îbn EM Hadred'den, alacaðýný, Hz. Pey­gamberin duyabileceði þekilde yüksek bir sesle isteyince, Hz. Pey­gamber, Ka'b b. Mâlik'den, alacaðý olan meblaðýn yansým baðýþla­masýný istemiþ, kabul etmesi üzerine îbn Ebî Hadret'e "Þimdi kalk ve borcunu öde" emrini vermiþtir.[334]

Mescid-i Nebevi1 de hukukî davalarýn görülmesine raðmen, hadler bazen mescidin hemen önünde uygulanýrdý. Bir defasýnda iki zaninin cezasý mescidin önünde verilmiþtir.[335]

Harb esirlerinin mescidde hapsedildiðini yukarda belirtmiþ­tik.[336] Muhasara sürerken Benî Kurazya'lar ile görüþmek üzere gönderilen Ebu Lubabe b. Abdi'l-Munzir'in, saklanmasý gereken bazý bilgileri aðzýndan kaçýrdýðý için Müslümanlar'a ihanet ettiði duygusuna kapýlarak, kendisini mescidin bir direðine baðladýðýný ve suçunun baðýþlanmasýna kadar, îbn Hiþam'a göre[337] altý gece burada baðlý kaldýðýný bir çok kaynak kaydetmektedir.[338]

Bu duruma bakarak Hz. Peygamber'in suçlularýn mescidde hapsinde bir beis görmediðim söyleyebiliriz. Ayrýca, Ebu Lubâ-benin, yaptýðý yanlýþý anlayarak Hz. Peygamber'in yanýna gel­meksizin doðruca mescide giderek kendisini baðlamasý, suçlula­rýn mescidde hapsedilmesi þeklindeki bir tatbikata daha önce þa­hit olduðuna da delalet edebilir. Fakat Hz. Peygamber haps için baþka binalar da kullanmýþtýr. Haklarýnda hüküm verilinceye kadar, Kureyza oðullarýnýn erkekleri Usâme b. Zeyd'in evinde, ka-dýrf ve çocuklar ise Remle bint el-Hâris'in evinde hapsedilmiþler­dir.[339]

 

ee. Ýktisadî Ve Malî Ýþler:
 

Hz. Peygamber devrinde iktisadî ve malî amaçlar ile de Mes­cid-i Nebevî'den istifade edilmiþ ve burasý bir nevi devlet hazine dairesi olarak kullanýlmýþtýr denilebilir.[340]

Hz. Peygamber, suffa ehli için Medineliler'in hayýr sever duy­gularýna hitab ettiði zaman, onlar mahsullerinden bir kýsým hur­mayý getirerek mescide býrakmýþlardý.[341]

Arabistan'ýn muhtelif bölgelerinden gelen haraç ve zekat ver­gileri doðruca mescide getirilerek depo edilir, daha sonra ihtiyaç sahiplerine daðýtýlýrdý.[342] Bir defasýnda Bahreyn'den oldukça faz­la gelen haracýn mescidde Müslümanlar'a taksimi yapýlýrken Hz. Peygamber tevzi iþine nezaret etmiþtir.[343]

"Baþlangýçta devlet gelirleri fazla deðildi. Bu bakýmdan Hz. Peygamber'in takib ettiði siyaset mallarýn taksiminde bir gecik­meye meydan vermemek olmuþtur."[344]

Bununla beraber bu konuda muhtemel ve beklenmedik ihti­yaçlar için bunlardan bir kýsmýnýn muhafaza altýna alýndýðým dü­þünebiliriz.

Ahmed b. Hanbel (241/855)'in kaydettiðine göre, Hz. Peygam­ber dört yüz kiþilik Muzeyne heyetinin yemek ihtiyaçlarýnýn kar­þýlanmasýný emrettiði zaman, görevli onlarý "illiye" adýný taþýyan bir daireye götürmüþ ve buradan saðladýðý hurmalar ile vazifesini ifa etmiþtir.[345] Buharî ve Müslim'in kaydettiði ilâ hadisinden bu dairenin meþrube, ðurfe, ve hizane adlarý ile de anýldýðýmý görüyoruz.[346] Bu takdirde mescide bitiþik bir konum içinde bulunduðunu zikrettiðimiz bu daireye devlet hazine dairesi nazarýyla bakmak mümkündür. "Bilal buranýn muhafýzlýðý ve idareciliði ile görev­lendirilmiþti."[347]

 

5. Mescid-Ý Kýbleteyn
 

Medine'de kabileler tarafýndan kendi mahalle veya mýntýka­larýnda yapýlan mescidler arasýnda, nisbeten daha fazla bilgi sahi­bi olduðumuz mescidlerden biri de kýbleteyn mescididir.

Adým kýblenin tahvilinden alan bu mescid, Hazrec'ten Benî Selimlere ait olduðu için beni Selime Mescidi adý ile de anýlmakta­dýr.[348]

Hz. Peygamber Medine'ye hicretinden itibaren on altý[349] veya on yedi[350] ay müddetle Beytu'l-Makdis'e doðru namaz kýldýrmiþ-týr. Belâzurî'ye göre hicretin ikinci yýlý þaban ayýnýn ikinci yansýn­dan sonraki çarþamba[351] günü, kýblenin tahvili ile ilgili ayet[352] na­zil olunca, Hz. Peygamber namazda olduðu halde yönünü Kabe'ye çevirmiþ, arkasýndaki Müslümanlar da ona uyarak ayný þekilde hareket etmiþlerdir.[353]

iþte bu olayýn vukuunda, Hz. Peygamberin bulunduðu mesci­din tayininde iki farklý rivayet bulunmaktadýr. Bu farklý rivayet­lere uygun olarak Beni Selime Mescidine Kýbleteyn Mescidi den­mesinin sebebi deðiþik þekiller almaktadýr.

Bu rivayetlerden birine göre, bir defasýnda Hz. Peygamber Beni Selime'den Umm Biþr'i ziyaret etmiþti. Umm Biþrin hazýrla­dýðý yemekler yenilmiþ[354] ve bu arada öðle namazýnýn vakti gelmistir.[355] Hz. Peygamber sahabileri ile Beni Selime mescidinde öðlenin ilk iki rekatýný kýlýnca kýblenin tahvili ile ilgili ayet nazl olmuþ ve Hz. Peygamber yüzünü Kabe'ye doðru çevirmiþtir. Boy lece iki ayrý kýbleye dönülmüþ olarak Hz. Peygamberin namaz kýl dýrdýðý bu mescid kýbleteyn mescidi olarak isimlendirilmiþtir.[356]

Bu rivayetlerin ikincisi Hz. Peygamber'i kýblenin tahvil: anýnda Mescid-i Nebevî'de göstermektedir.[357] Buna göre, Mescid-: Nebevî'de kýblenin tahviline muttali olan Beni Selime'den bir kiþi kendi kavminin mescidine bir sabah namazý gelmiþ ve o sýrada sa-bah namazýný kýlan cemaate ortaya çýkan yeni durumu haber ver­miþtir. Bunun üzerine onlar da namazlarýný bozmadan yönlerin: Kabe'ye çevirmiþler. [358]Böylece Beni Selime Mescidine kýbleteyr mescidi adý verilmiþtir.[359]

Semhûdî'nin eserinde, bu son hususun Benî Abdi'l-Eþhel vç Kubâ Mescidi hakkýnda da varid olduðunu gösteren iki ayrý riva­yet ile karþýlaþýyoruz.[360] Yani bu mescidlere de yeni durumu bildi­ren birer kiþi gelmiþ ve bunlarýn cemaatleri de Benî Selimeler gibi hareket etmiþlerdi. Bu takdirde bunlara da kýbleteyn mescidi den­mesi gerekirken böyle olmamasý, Benî Selime Mescidine kýble-teyn mescidi adý verilmesinde ilk rivayetin daha aðýrlýkta olduðu­nu göstermektedir.

Semhûdî, mescid-i kýbleteyn'in Benî Selime kabilesinin hangi dalýna ait olduðunu bazý kaynaklara dayanarak tahkik ettikten sonra, Mescid-i Kýbleteyn'in Benî Selime'nin Benî Sevâd b. Ga nem koluna ait olduðunu kaydetmektedir.[361] Beni Sevâdlarýrý mahallesi AJedine'nin batýsýnda bulunan lavlýk ova (el-Harretul-Ðarbiyye)'nin kuzey ve doðu kýsýmlarýný kaplamaktadýr.[362]

Ebû Davud (275/888 ) el-Merâsîl'inde bu mescidi Medine'de Bilâl'in ezanýnýn dinlenmesiyle namazlarýn kýlýndýðý dokuz mes­cid arasýnda kaydetmektedir.[363]

 

6. Benî Abdi'l-Eþhel Mescidi
 

Kaynaklarda adýndan diðerlerine nisbetle daha fazla bahse­dilen bu mescid, Sa'd b. Muaz, Usayd b. Hudayr'ýn da mensup ol­duðu Evs'in Beni Abdil-Eþhel kolu tarafýndan inþa edilmiþtir.[364]

Semhûdî'nin kýblenin tahvili ile ilgili rivayetlerinde bu mes-cidden söz etmesinden, söz konusu mescidin hicretin ikinci yýlý gi­bi erken bir tarihte mevcut olduðu anlaþýlmaktadýr.[365]

Bu kabile mensuplarý Medine'nin doðusundaki lavlýk ovanýn (el-Harretu'þ~Þarkiyye) batý kýsýmlarýnda yerleþmiþ bulunmak­taydýlar. el-Harretu'þ-Þarkiyye'ye ayný zamanda "Vakým" adý verildiðinden[366] Benî Abdi'l-Eþhel Mescidine bulunduðu yere nis­betle, Vâkým mescidi adý da verilmiþtir.[367]

Hz. Peygamberin bu bölgeyi sýk sýk ziyaret ettiði[368] ve bu mes-cidde namaz kýldýðý kaydedilmektedir.[369]

Ibn Sa'd'm kaydettiðine göre, Hz. Peygamber, Benî Abdi'l-Eþ­hel Mescidinde bulunduðu sýrada, kendisine baþarýsýz bir suikast­ta bulunulmuþtur.[370] Suikastçi Mekke'den Ebû Sufyân tarafýn­dan gönderilmiþti.[371]

 

7. Benî Harise Mescidi
 

Evs'in bir kolu olan Benî Hârise'lerin[372] mescidi, kýblenin tah­vil edildiði hicri ikinci yýlda mevcut olduðu anlaþýlmaktadýr. Semhûdî'nin kaydettiði bir rivayette, Tuveylâ bint Eþlem bu mes­cid ile ilgili bir hatýrasýný þöyle anlatmaktadýr: "Öðle ve ikindi na­mazlarýný Benî Harise Mescidinde Kudüs'e dönük olarak kýldýk, iki rek'at kýlmýþtýk ki, bir kiþi gelerek Hz. Peygamberin Kabe'ye döndüðünü haber verdi. Bunun üzerine kadýnlar erkeklerin yeri­ne, erkekler de kadýnlarýn yerine geçti; kalan iki rek'atý da Mescid-i Haram'a doðru kýldýk."[373]

Benî Abdi'l-Eþhel mahallesinin kuzeyinden baþlayarak, Me­dine'nin kuzeyindeki Kanat vadisine kadar uzanan bölgede oturan[374] Benî Hârise'lerin mescidi, Hz. Peygamberin ziyaret et­tiði ve namaz kýldýðý mescidler arasýnda yer almaktadýr.[375]

 
8. Benî Zurayk Mescidi
 

Benî Zurayk Mescidi, kaynaklarda, Medine'de Kur'ân'm ilk tilavet edildiði mescid olarak zikredilir.[376]

Semhûdî'nin Ibn Zabale'ye dayanarak kaydettiðine göre, Hazrec'in Beni Zurayk koluna mensup ve Medine'li ilk Müslü­manlardan Rafî b. Malik ez-Zurakî,[377] Akabe'de Hz. Peygamber ile görüþmüþ ve bu görüþmede Hz. Peygamber, Rafî'e, geçen on yýl zarfýnda nazil olan ayetleri ihtiva eden bir Kur'ân nüshasý vermiþ­tir. Rafý bundan sonra Medine'ye gelerek, kavmini bu mescidin inþa edildiði yerde toplayarak, onlara Kur'ân ayetlerini tilavet etmiþtir.[378] Rafî, Mekke'de, Medine'li altý kiþinin Hz. Peygamber ile görüþerek islâm'ý kabul ettiði ilk buluþma ile, fründan sonraki birinci ve ikinci Akabe biatlannda bulunduðuna göre,[379] Hz. Pey­gamber'den Kur'ân nüshasýný bu buluþmalarýn hangisinde aldýðý konusunda bilgimiz yoktur. Hamidullah, ihtimal kaydýný koyarak olayýn birinci  Akabe biatmda meydana geldiðini söylemekte­dir.[380] Bir diðer husus da þudur: Rafî b. Malik, Kur'ân ayetlerini yazýlý olarak mý almýþtýr, yoksa ayetleri Hz. Peygamber'den dinle­yerek kendisi mi yazmýþtýr? Semhûdî'nin kaydýndan[381] birinci þýk anlaþýlýyor ise de Kur'ân ayetlerini kendisinin yazmasý da muhtemeldir. Zira Rafý, Ibn Sa'd'ýn belirttiði gibi "kemele" [382]den yani okuma yazma bilen nadir þahsiyetlerden biri idi.[383]

Benî Zurayk Mescidi, Medine'deki dokuz mescid arasýnda yer almaktadýr.[384]

Hz. Peygamber bu mescide bir ziyarette bulunmuþ, burada abdest almýþ ve kýblesinin doðruluðunu takdirle karþýlamýþtýr.[385]

Bu mescidin adýndan, Hz. Peygamber devrinde tertiplenen bir at yarýþý vesilesiyle de bahsedilmektedir. Bu yarýþta süvariler Benî Zurayk Mescidine kadar at koþturdular.[386]

 

9. Medine'deki Diðer Mescidler
 

Medine'de zikrettiklerimizin dýþýnda çok sayýda mescid inþa edildiði kaydedilmektedir. Büyük ekseriyeti Medine'nin asýl sakinleri olan Evs ve Hazrec kabilelerinin kollarýna mensup olan­lar tarafýndan tesis edilen bu mescidler, kaynaklarda daha" ziyade kabile adlarý ile, bazen bulunduklarý mekan adlarýyla[387] anýlmak­tadýr. Sahip olduðu bu hususiyetten adýný alan mescidler de var­dýr.[388] Cuma namazýnýn kýhnmadýðý[389] bu mescidlerin inþasýnda, muhtemelen her vakit namazda Mescid-i Nebeviye gelmenin zor­luðu ve cemaatle namaz kýlmanýn ehemmiyeti rol oynamýþtýr.[390] Ebû Dâvud, Hz. Peygamberin, mahallelerde mescid inþa edilerek temiz tutulmasýný ve güzel koku ile kokulandýrýlmasmý emrettiði­ni kaydetmektedir.[391]

 

A) Dokuz Mescid (Mesâcid-Ý Tis'a)
 

Mesâcid-i Tis'a terimi, kaynaklarda, Medine'de inþa edilen mescidler arasýnda, Mescid-i Nebevî'de okunan ezanýn dinlenme­si suretiyle[392] vakit namazlarýn kýlýndýðý mescidler için kullanýl­mýþtýr.[393] Biz de kaynaklardaki bu duruma uygun olarak bu gruba giren mescidleri bir baþlýk altýnda zikretmeyi gerekli gördük. Bu guruba giren Benî Selime mescidi ile Benî Zurayk mescidi hakkýn­da yukarýda bilgi vermiþtik.

Ebû Davud, el-Merâsil'inde bu dokuz mescidin isimlerini kay­detmektedir.[394]

1) Benî Amr b. Mebzul Mescidi:

Hazrec'in bir kolu olan Benî Amr b. Mebzul kabilesinin[395] mescidinde Hz. Peygamberin namaz kýldýðý kaydedilmektedir.[396]

2) Benî Saide Mescidi;

Hazrec'in bir kolu olan Benî Saide kabilesinin[397] Medine cev-fînde bulunan mescidinde Hz. Peygamber najnaz kýlmýþtýr.[398]

3) Bent Ubeyd Mescidi:

Benî Selime'nin Benî Ubeyd[399] dalýna mensup olanlara ait olan bu mescid, Mescid-i Haribe adýyla anýlmaktadýr.[400] Hz. Pey-gamber'in namaz kýldýðý Medine mescidleri arasýnda yer almak­tadýr.[401]

4) Râtic Mescidi:

Râtic, Medine'de bulunan hisarlardan biri olup bulunduðu bölgeye adýný vermiþtir.[402] Semhûdî, Benî Abdi'l-Eþhel'in bir dalý olan Benî Zâûra'nýn Râtic bölgesinde oturduðunu kaydetmekte­dir.[403] Hz. Peygamber burayý ziyaret ettiðinde mezkur rnescidde namaz kýlmýþ ve yakýnýndaki Câsum adlý bir kuyudan su içmiþ­tir.[404]

5) Gýfar Mescidi:

Medine'ye hicret eden[405] Ðýfar kabilesi mensuplarýnýn mesci­didir. Semhudî, Ibn Zebâle'ye istinaden Hz. Peygamber'in bu mes-cidde namaz kýldýðým kaydetmektedir.[406]

6) Eþlem Mescidi:

Medine'ye hicret eden Eþlem kabilesi mensuplarýnýn[407] mes­cididir.

7) Cuheyne Mescidi

Medine'ye hicret eden Cuheyne kabilesi mensuplarý bir mes-cid inþa etmek istedikleri zaman, ileri gelenlerinden Ebu Mer­yem'i Hz. Peygamber'e göndererek, kendisini davet ettiler.[408] Bu­nun üzerine Hz. Peygamber bazý sahabîleri ile birlikte gelerek, bir arsanýn etrafýna bir hat çekip mescid inþa edilecek alaný belirttik­ten sonra kýble istikametine bir odun parçasý koymuþtur.[409]

Beliy kabilesinden bazý kimseler, Cuheyne bölgesine gelerek burada uzun müddet yaþadýklarý için bu mescide Beliy mescidi de denilmiþtir.[410]

îbn Sa'd-'m, Medine'de hat çekilerek alaný belirlenen ilk mes­cid olarak kaydettiði[411] Cuheyne mescidi, Hz. Peygamber'in na­maz kýldýðý mescidler arasýnda yer almaktadýr.[412]

 

B) Hazrecliler'e Ait Mescidler
 

1) Benî Cuheyle Mescidi:

Ubeyy b. Ka'b'm evinin bitiþiðinde bulunmasý dolayýsý ile[413] Ubeyy mescidi adý ile de anýlmaktadýr.[414] Hz. Peygamber birçok kere bu mescide gelerek namaz kýlmýþ ve "Ýnsanlarýn meyillerinin artmayacaðýný bilseydim, bu mescidde daha fazla namaz kýlar­dým." demiþtir.[415]

2) Benî Mazin Mescidi:

Benî Neccâr'm bir dalý olan Benî Mazin[416] kabilesi mensupla­rýna ait olan bu mescidin alaný bir hat çekmek suretiyle Hz. Pey­gamber tarafýndan belirlenmiþtir. Temeli Hz. Peygamber tarafýn­dan atýlan Benî Mazin mescidinin kýblesi yine O'nun tarafýndan tesbit edilmiþtir,[417] îbn Þebbe, Hz. Peygamber'in bu mescidde na­maz kýlmadýðýný kaydetmektedir.[418]

3) Benî Dinar Mescidi:

Benî Neccâr'm bir dalý olan Benî Dinar kabilesi[419] mensupla­rýna ait olan bu mescidde, Hz. Peygamber'in birçok defa namaz kýldýðý kaydedilmektedir.[420]

4) Benî Adî Mescidi:

Benî Neccâr'm bir dalý olan Benî Adî kabilesi [421]mensuplarýna ait olan bu mescidde Hz. Peygamber gusletmiþ ve namaz kýlmýþ.[422]

5) Benî Hudâre Mescidi:

Hz. Peygamberin bu mescidde baþýný traþ ettiði ve namaz kýl­ýðý kaydedilmektedir.[423]

6) Benî Beyaza Mescidi:

îbn Þebbe, Hz. Peygamberin Benî Beyaza mescidinde namaz ildiðini kaydetmektedir.[424]

7) Benî Hublâ Mescidi:

Münafýklarýn reisi Abdullah b. Ubeyy b. SelüTün mensubu olunduðu[425] Benî Hublâ kabilesine ait olan bu mescidde, Hz. eygamber namaz kýlmýþtýr.[426]

8 ) Beni'l-Hâris Mescidi:

Mescid-i Nebevî'ye bir mil mesafedeki Sunh adlý bir bölgede oturan Beni

Ynt: Medinedeki mescidler By: hafýz_32 Date: 01 Ekim 2010, 17:14:38
'l-Hâris kabilemi mensuplarýna[427] ait olan bu mescid, Hz. Peygamber'in namaz kýldýðý mescidler arasýnda yer almaktadýr.[428]

Ibn Þebbe, Sunh mescidi adýyla diðer bir mescidden bahset-ektedir.[429] Bu mescidin ayrý bir mescid olmayýp, Beni'l-Hâris escidinin, bulunduðu yere izafeten aldýðý bir adý olmasý da düþü-ilebilir.

9) Benî Haram Mescidi:

Benî Selime'nin bir dalý olan Benî Haram kabilesi[430] mensup-rýna ait olan bu mescidde Hz. Peygamber'in namaz kýldýðý kaydedilmektedir.[431]

10) Benî Hudre Mescidi:

îbn Þebbe, Hz. Peygamber'in, Benî Hudre mescidinin yanýn­da yer alan bir evde namaz kýldýðým kaydetmektedir.[432]

11) îtbân b. Mâlik'in Mescidi:

Benî Salim kabilesi mensuplarýna imamlýk eden Itbân b. Mâlik,[433] artýk gözlerinin görmemesinden dolayý kabilesinin mes­cidine gitmesi mümkün olmayýnca, evinin bir yerini namazgah edinmek için Hz. Peygamber'e baþvurur. Bunun üzerine Hz. Pey­gamber, Itbân'ýn evine gelerek namazgah edinmek istediði yere namaz kýlar.[434]

Bundan böyle îtbân b. Mâlik, yaðmurlu günlerde kabilesi fertlerine burada namaz kýldýrýr olmuþtu.[435]

c) Evsliler'e Ait Mescidler

Benî Muaviye Mescidi:

îbn Þebbe'nin dýþýnda, Müslim'in de eserinde bahsettiði[436] bu mescid, Mescid-i îcâbe[437] adý ile de anýlmaktadýr.

Bu iki müellifin kaydettiðine göre, Hz. Peygamber bir gün Ali­ye bölgesindeki Benî Muaviye mescidine gitmiþ, iki rek'at namaz kalmýþ akabinde uzun bir duada bulunmuþ, daha sonra sahabile-rine dönerek þöyle demiþtir: "Allah'tan üç þey istedim; bunlardan ikisini verdi, birini vermedi. Rabbimden ümmetimi kýtlýk ve sel âfeti ile mahvetmemesini niyaz ettim kabul etti; Ümmetimin ara­sýnda harp çýkmamasý için niyazda bulundum, kabul etmedi."[438]

Diðer Mescidler: Diðer mescidler ise þunlardýr:

Benî Vâil Mescidi, Benî Hatme Mescidi, Benî Umeyye Mesci­di.

Benî Udayye Mescidi : Ýbn Þebbe, Medine Tarihi'nde, bu mescidlerin her birinde Hz. Peygamber'in namaz kýldýðým gösteren rivayetlere yer vermekte­dir.[439]

Benî Vâkýf Mescidi: Semhudî, îbn Zabâle'ye dayanarak Hz. Peygamber'in bu mes-cidde namaz kýldýðýný kaydetmektedir.[440]

 

10. Mescid-Ý Dýrar Ve Yýkýlmasý
 

Hz. Peygamber devrinde, Medine'de münafýklarýn bir mescid inþa ettiklerine þahit oluyoruz. Kur'ân'da, inþa ediliþ gayesine uy­gun olarak "Dýrar" kelimesi ile birlikte zikredildiði için, bu mescid, Mescid-i Dýrar olarak anýlmýþtýr.[441] Bunun dýþýnda, bu mescid kaynaklarda, Mescid-i Nifak [442]ve Mescid-i Þikak[443] olarak da anýlmýþtýr. Kur'ân, Mescid-i Dýrar'm inþa ediliþ gayesine yer ver­mekte ve þöyle demektedir: "Þunlar ki mü'minlere karþý zarara kalkýþmak, kâfirlik etmek, mü'minler arasýna tefrika düþürmek ve bundan önce Allah ve Resulüne harbe kalkmýþ olan kimseyi beklemek üzere bir mescid ittihaz ettiler."[444]

Kaynaklar, âyet'de geçen "Allah ve Resulüne bundan önce harbe kalkýþan kimse"nin Ebû Amir er-Râhip olduðunu ve müna­fýklarý böyle bir teþebbüse bunun teþvik ettiðini kaydederler. Þöy­le ki, Ebu Amir, Hz. Peygamber Medine'ye hicret ettiði zaman kýs­kançlýða kapýlarak elli kadar taraftarý ile Mekke'ye firar etmiþ ve orada ikâmet etmeðe baþlamýþtýr. Uhud savaþýnda taraftarlarýyla birlikte Müslümanlarýn karþýsýnda yer almýþtýr. Mekke fethedi­lince Taife kaçmýþ[445] Taiflüer müslüman olunca da Þam'a gide­rek hýristiyanlýða girmiþtir.[446] Buradan Medine'li Münafýklara bir mektup göndermiþtir. Ebu Amir mektubunda, "Kendinize ait bir mescid bina edin. Elinizden geldiði kadar silah ve kuvvet birik­tirin. Ben Rum Kayzer'ine gidiyorum. Rumlar'dan teþekkül eden büyük bir ordu ile Medine'ye geleceðim."[447]

Ebû Amir'in bu mektubundan da büyük cesaret alan Evs'in bazý kollarýna mensup[448] münafýklar, Küba'da Küba Mescidinin yakýnýnda[449] görünüþte bir mescid, gerçekte ise, Küba mescidinde veya Mescid-i Nebevi'de Müslamanlar'ýn rahatsýz edici bakýþla­rýndan kurtulmuþ olarak[450] toplanabilecekleri ve Müslümanlar arasýnda tefrika ve bozgunculuk çýkarmak þeklindeki gayele­rini[451] tahakkuk ettirecekleri bir merkez bina ettiler.[452]

Mescid-i Dýrar'ý inþa edenlerin isimleri ve kabileleri kaynak­larda zikredilmektedir. Sayýlarý on iki olan bu þahýslar þunlar­dýr:[453]

1. Nizâm b. Hâîid

2. Salebe b. Hâtýb

3. Mu'attýbb. Kuþeyr

4. Ebu Habibe b. el-Ez'ar

5. Abbâd b. Huneyf (Sehl b. Huneyfin kardeþi)

6. Câriye b. Amir

7. Mucemmî b. Câriye

8. Zeyd b. Câriye

9. Nebtel b. el-Hâris

10. Bahrac

11. Bicâd b. Osman

12. Vedia b. Sabit

Bunlardan Sa'lebe b. Hâtýb ve Vedia b. Sabit Benî Umeyye b. Zeyd'e, Abbâd b. Huneyf, Benî Amr b. Avfa diðerleri ise Benî Zubeya'ya mensubtur.[454]

Mescid-i Dýrar'ýn banileri, görünüþte müslüman olmalarý se­bebiyle, nýescidlerinin Hz. Peygamber tarafýndan tanýnmasýný saðlamak için gerçek gayelerini kamufle edecek þekilde bir takým masumane gerekçeler ileri sürdüler.[455]

Vakýdî'ye göre, Muattýb b. Kuþeyr, Sa'lebe b. Hizam, Hizam b. Hâlid, Ebû Habibe b. el-Ez'ar ve Abdullah b. Nebtel'den teþekkül eden bir heyet ile[456] o sýrada Tebük seferine çýkmak üzere, Medi­ne'ye bir saatlik mesafedeki Zî Evan'da bulunan Hz. Peygambere baþvurdular ve þöyle dediler:[457] "Ey Allah'ýn Resulü! Hasta ve muhtaçlarýmýz için, yaðmurlu ve kýþ mevsimi geceleri baþka mes-cidlere gitmek zor olduðundan kendimize bir mescid inþa-ettik. Sizden mescidimize gelerek namaz kýlmanýzý istiyoruz." Hz. Pey­gamberin bunlara vermiþ olduðu cevab "Þimdi sefere çýkmak üze­re bulunuyorum, meþgulüm; inþaallah dönüþümüzde kýlarýz." þeklinde olmuþtur.[458]

Mescid-i Dýrar'a, çok genç olmasýna raðmen Kur'ân'm büyük bir kýsmýný ezbere bilen Mücemmi b. Câriye'nin imamlýk yaptýðý kaydedilmektedir.[459] Fakat Mücemmi'nin aslýnda bilmiyerek bu iþe kalkýþtýðýný ve kalben Münafýklar'm düþüncelerini paylaþma­dýðým gösteren ifadeler ile karþýlaþmaktayýz.[460] îbn Hiþam'm kay­dettiðine göre, Hz. Ömer devrinde Mücemmi'nin Amr b. Avf kabi­lesi mensuplarýna imamlýk etmesi söz konusu olduðu zaman, Hz. Ömer "O münafýklarýn imamý deðil miydi?" diyerek buna karþý çý­kýnca, Mücemmi, "Ey mü'minlerin emiri! Allah'a yemin ederim ki, onlarýn gerçek niyetlerini bilmiyordum. Ben Kur'ân'ý iyi okuyan bir çocuktum. Onlar ise Kur'ân'ý bilmiyorlardý; maksatlarýnýn iyi olduðunu zannetmiþtim." þeklinde cevap vermiþ ve Hz. Ömer'de onun bu beyanýný kabul ederek, Kubâ Mescidinde imametine razý olmuþtur.[461]

Kaynaklarýn ittifakla belirttiðine göre, Hz. Peygamber, Tebük dönüþünde Zi Evan'a varýnca Mescid-i Dýrar ile ilgili âyet[462] nazil olmuþ ve bunun üzerine Hz. Peygamber derhal Benî Salim b. Avf dan, Mâlik ed-Duhþum ve Maan b. Adî (veya kardeþi Âsim b. Adî)yi çaðýrarak onlara þu emri vermiþtir: "Gidiniz, ehli zalim þu mescidi yýkýnýz ve yakýnýz." Onlar hemen hareket ederek Benî Salim mahallesine gelirler. Mâlik, Maan'a "Evden ateþ alýncaya kadar beni burada bekle." diyerek eve gider ve kurumuþ bir hur­ma dahvüarak tutuþturur; daha sonra birlikte Mescid-i Dýrar'a ge­lirler. Bu sýrada Münafýklar mescidde bulunmaktadýrlar. Hemen mescidi ateþe verirler ve tahrib ederler. Tabi mescidde bulunanlar hemen daðýlmýþlardýr.[463]

Böylece, Medine islâm toplumu için fevkalade zararlý bu te­þebbüs, Hz. Peygamber'in hadiselere zamanýnda müdahale etmek þeklindeki isabetli siyaseti ile bertaraf edilmiþ oldu. [464]


[99] Ýbn Hiþâm, II, 86; îbn Sa'd, III, 608; tbn Abdi'1-Berr, I, 80.

[100] îbn Sa'd, I, 239; III, 609; Belâzurî, Ensâb, s. 266; Futâhu'l-Buldân, Mýsýr 1350/1932, 20; es-Semhûdî, Nureddin Ali b. Ahmed el-Mýsrî, Vefâu'l-Vefâ bi Ahbarî Dari'l-Mustafa, thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid, Bey­rut 1374/1955,1, 326.

[101] îbn Sa'd, III, 609.

[102] îbn Sa'd, I, 239; Belâzurî, Ensâb, s. 266; Semhûdî, I, 326.

[103] Belâzurî, Ensâb, s. 239-40, 266.

[104] îbn Hiþâm, II, 76-77.

[105] Belâzurî, Ensâb, s. 266.

[106] Ýbn Sa'd, I, 239.

[107] îbnHiþâm, II, 77.

[108] Yahudiler cumartesi günkü ibadetleri için bir gün önce hazýrlýða baþlar­lar, bütün yiyecek ve ihtiyaçlarýný cuma günü hazýrlarlar. Çünkü onlar cu­martesi günü yemek dahi piþirmezier. bkz. Hamidullah, îslâm Müessese­lerine Giriþ, s. 66.

[109] Ýbn Sa'd, III, 118.

[110] Belâzurî, Futüh, s. 20.

[111] Belâzurî, Futüh, s. 20.; Hamidullah, îslâm Peygamberi, 1,193.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/169-171.

[112] îbn Hiþâm, II, 138-39; Taberî, II, 383.

[113] Belâzurî, Ensâb, s. 264; Futûh,"ks. 18.

[114] Suheylî, Abdurrahman, er-Ravdu'l-Unf, thk. Abdurrahman el-Vekil, Ka­hire 1389/1969, IV, 254.

[115] Suheylî, IV, 254. Ayrýca bkz. Semhûdî, I, 252-53; Halebî, II, 237.

[116] Semhûdî, 1,251.

[117] Semhûdî, I, 250; Halebî, II, 236.

[118] Ýbn Þebbe, Ebu Zeyd Omar en-Nemîrî, Tariku'l-Medîneti'l-Munavvara, thk. Fehîm Muhammed Þeltut, Cidde 1393,1, 52; Semhûdî, I, 254-55.

[119] Semhûdî, III, 798; Halebî, II, 236.

[120] Semhûdî, III, 809.

[121] Tevbe, 9/108.

[122] Belazurî, Futûh, s. 18; Taberî, Cami, XI, 26-28; Suheylî, IV, 254-55; Semhûdî, III, 798-99.

[123] Taberî, Cami, XI, 26-28.

[124] Bu hadisin farklý varyantlarý için bkz. Ibn Þebbe, 1,47-50.

[125] Suheylî, IV, 254-55.

[126] Ýbn Sa'd, I, 246; Ýbn Þebbe, I, 40; Semhûdî, III, 800.

[127] Ýbn Sa'd, I, 245; Semhûdî, III, 802.

[128] Vakýdî, I, 364; îbn Sa'd, I, 245; Belâzurî, Futûh, s. 19.

[129] Vakýdî, I, 304.

[130] Vakýdî, I, 305.

[131] îbn Abdi'1-Berr, II, 592; Ýbnu'1-Esîr, II, 355.

[132] Ýbnu'1-Esîr, 11,63.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/171-174.

[133] Belâzurî, Fýtfû/t, s. 19-20.

[134] Ýbn Hiþâm, II, 139; Belâzurî, Futâh, s. 19-20.

[135] Ibn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Said el-Endelusî, Camharatu Ensâbi'1-Arab, thk. Abdusselâm Muhammed Harun, Kahire, 1962, s. 353.

[136] Ýbn Hiþâm, II, 139.

[137] Ibn Hiþâm, II, 139; Ibn Sa'd, 1,136; Belâzurî, Futûh, s. 39-40.

[138] Semhûdî, 111,820.

[139] îbn Hiþâm, II, 139.

[140] îbn Sa'd, I, 236.

[141] Belâzurî,Futuh, s. 19-20.

[142] Taberî, Tarîk, II, 394.

[143] îbn Þebbe, 1,68.

[144] Semhûdî, 111,819.

[145] Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/174-175.

[146] Bir rivayette ise Hz. Peygamber Küba'da on dörtgün kaldýðý zikredilir. Bkz. îbn Sa'd, I, 235; Buharý, 1,111; Müslim, I, 373.

[147] îbn Hiþâm, II, 139.

[148] îbn Hiþâm, II, 139-140; Belâzurî, Ensâb, s. 266; Taberî, Tarih, II, 396.

[149] îbn Hiþâm, II, 139-40.

[150] Ibn Hiþâm, II, 140; Belâzurî, Ensâb, s. 266; Taberî, Tarîk, II, 396; îbnu'l-Cevzî, Ebu'l-Ferec Abdurrahman, el-Vefâ bi Ahvâli'l-Mustaa thk. Mu-hammed Zuhrî en-Neccâr,  Kahire,  1976,  I,  400;  tbnu'l-Kayyim, Þemsuddîn Ebu Abdillah Muhammed b. Ebî Bekr er-Razî, Zâdu'l-Maad, thk. Þuayb el-Arnaud ve Abdulkâdir el-Arnaud, Beyrut 1401/1981, III, 62.

[151] Ýbn Hiþâm, II, 141; Ýbn Sa'd, I, 237; Taberî, Târih, II, 396.

[152] Ýbn Hiþâm, II, 141;Taberî, Târih, II, 396.

[153] Ýbn Sa'd, I, 239; Belazuri, Ensâb, s. 266; Futûh, s. 20; Ýbnu'l-Cevzî, I, 400.

[154] îbn Hiþâm, II, 141; Ýbn Sa'd, I, 239; Belâzurî, Ensâb, s. 266; Taberî, Târîh, II, 396; Ýbnu'l-Cevzî, I, 400.

[155] Ýbn Sa'd, I, 239; Buhârî, I, 111; Müslim, I, 373; Taberî, II, 393; îbnu'l-Cevzî, I, 400.

[156] îbn Sa'd, I, 239; Belâzurî, Ensâb, s. 266; Futûh, s. 20.

[157] Ýbn Hiþâm, 1,141; Ýbn Sa'd, I, 239; Buhârî, I, lll;Taberî, Tarîh, II, 397; Ýbnu'l-Cevzî, I, 400.

[158] Abdullah Abdulazîz b. îdrîs, Mu ctamau'l-Medine fi Ahdi'r-Resül, Riyad 1402/1982, s. 130.

[159] Ýbn Sa'd, I, 239; Belâzurî, Futûh, s. 20; Hamidullah, îslâm Peygamberi, I, 193.

[160] Belâzurî, Futûh, s, 20; Hamidullab, Ýslâm Peygamberi, I, 193.

[161] Ýbn Sa'd, I, 239-40; Buharý, 1,111; Müslim, I, 373; Taberi, Tarih, II, 397; Suheylî, IV, 263.

[162] Ýbn Sa'd, I, 239; Belâzurî, Futûh, s. 20; Semhûdî, I, 335.

[163] Ýbn Sa'd, I, 239; Semhûdî, I, 335.

[164] Semhûdî, I, 335.

[165] Medine'de bu isimle anýlan aðaçlarýn bittiði yer; muhtelif okunuþlar için bakýnýz: Semhûdî, IV, 1152-53.

[166] Semhûdî, I, 334.

[167] Semhûdî, 1,336.

[168] îbn Sa'd, I, 240; Semhûdî, I, 340.

[169] Ýbn Sa'd, I, 240; Semhûdî, I, 340.

[170] Semhûdî, I, 340; el-Berzencî, Ca'fer b. Ýsmail el-Medenî, Nuzhetu'n-Nâzýrîn fi Mescidi Seyyidi'l-Euvelîn ve'l-Ahirîn, Mekke 1303, s. 10-11

[171] Ýbnu'l-Kayyým, III, 63; Semhûdî, I, 336-37.

[172] Buharý, 1,111; Müslim, I, 373.

[173] Ýbn Sa'd, I, 240; Îbnu'l-Kayyim, III, 63; Semhûdî, I, 336-37; Abdullah Ab-dülazizb. Ýdrîs, s. 132.

[174] Semhûdî, 1,336-37.

[175] Buhârî, 1,111; Müslim, I, 373.

[176] Ýbn Sa'd, I, 240; Belâzuri, Futûk, s. 20.

[177] Semhûdî, I, 335.

[178] Buhârî, 1,111.

[179] L. Caetani, Tarihi, Çev. Hüseyin Cahid, Ýstanbul 1924-27,111,88.

[180] Semhûdî, 1,340.

[181] Buharý, II, 253; Müslim, II, 826

[182] Ýbn Hiþâm, 11,141.

[183] Ýbn Hiþâm, II, 142; Ýbn Sa'd, I, 240.

[184] Ýbn Hiþâm, II, 142; îbn Sa'd, I, 241.

[185] Semhûdî, I, 233-34.

[186] îbn Hiþâm, II, 146.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/175-179.

[187] Ýbn Hiþâm, II, 143;Taberî, Tarîk, II, 396.

[188] Ýbn Sa'd, I, 240; Semhûdî, II, 458.

[189] Ýbn Sa'd, VIII, 22; Semhûdî, III, 466.

[190] îbn Sa'd, VIII, 22.

[191] Semhûdî, II, 466.

[192] Semhûdî, II, 466.

[193] Buharý, III, 20.

[194] Buharî, 111,20.

[195] Semhûdî, 11,466.

[196] Ýbn Sa'd, VIII, 167; Îbnu'l-Cevzî, I, 406; Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, 11,1121.

[197] Ýbn Sa'd, VIII, 166; Ýbnu'l-Cevzî, I, 405; Semhûdî, II, 462; Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, II, 1121.

[198] Ýbn Sa'd, VIII, 164; Ýbnu'l-Cevzî, I, 405; Semhûdî, II, 459.

[199] Semhûdî, 11,459.

[200] Ýbn Sa'd, VIII, 116.

[201] Ýbn Sa'd, VIII, 87.

[202] îbn Sa'd, VIII, 164; Îbnu'l-Cevzî, I, 405.

[203] Semhûdî, II, 460-61.

[204] Müslim, II, 1105-06; Semhûdî, II, 463.

[205] Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, II, 121.

[206] Müslim, II, 1105-06; Semhûdî, II, 463.

[207] Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, II, 1121.

[208] Ýbn Sa'd, I, 240.

[209] îbn Sa'd, I, 501.

[210] Ýbn Sa'd, I, 500.

[211] îbn Sa'd, I, 499.

[212] Ahmed b. Hanbel, Müsncd, Beyrut 1389/1969, I, 331; IV, 369.

[213] Semhûdî, II 476.

[214] Ýbn Hiþâm, IV, 299.

[215] Ýbn Hiþâm, IV, 299; Buharý, 1,120; IV, 190.

[216] Buharý, 1,120.

[217] Semhûdî, II, 476-77.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/179-182.

[218] îbn Sa'd, I, 255; Belâzurî, Ensâb, s. 272; el-Kettânî, Muhammed Abdul-hayy, et-Terâtîbu'1-îdâriyye, Beyrut Tarihsiz, I, 474.

[219] Semhûdî, II, 453-54.

[220] Hamidullah, îslâm Peygamberi, II, 1122.

[221] Semhûdî, II, 453.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/182.

[222] Ýbn Sa'd, 1,188, 249-51; îbn Þebbe, 1,18; Belâzurî, Ensâb, s. 477; Taberî, Tarih, III, 22; Suheylî, IV, 287; Semhûdî, II, 391.

[223] îbn Sa'd, 1,188, 249-50; Suheylî, IV, 287; Semhûdî, II, 388.

[224] Ýbn Sa'd, I, 249-51.

[225] îbn Sa'd, I, 249-50.

[226] Suheylî, IV, 287-88.

[227] îbn Sa'd, I, 249-51.

[228] Taberî, III, 22.

[229] îbn Sa'd, I, 249-51.

[230] Belâzurî, IV, 287-88.

[231] Buheylî, IV, 287-88.

[232] Semhûdî, II, 396-97.

[233] Semhûdî, II, 398.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/183.

[234] Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/183-184.

[235] Ýbn Mâce, Ebu Abdillah Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî, es-Sunen, thk. Muhammed Fuad Abdulbâkî, Mýsýr 1972,1, 82-83.

[236] Kettânî, II, 217-18.

[237] Buharý, 1,122; Nevzat Âþýk, Sahabe ve Hadis Rivayeti, îzmir 1981, 60-61.

[238] Kettânî, II, 220.

[239] Kettânî, II, 220.

[240] Buharý, I, 31.

[241] Buharý, I, 25.

[242] Buharý, I, 41; I, 98.

[243] Buharî, I, 210; Müslim, I, 326.

[244] Nevzat Aþýk, Sahabe ve Hadis Rivayeti, s. 78.

[245] Buharý, I, 34.

[246] Ýbn Mace, II, 729-30; Ebu Nuaym, Ahmed b.Abdillah el-lsbahanî, Hilye-tu'l-Evliya ve Tabakatu'l-Asfiya, Beyrut, 1387/1967,1, 341-42.

[247] Ýbn Sa'd, I, 255; Belâzurî, Ensâb, s. 272.

[248] Belâzurî, Ensâb, s. 272.

[249] Ýbn Sa'd, I, 256.

[250] Vakýdî, I, 347.

[251] Buharî, 1,149; Ebû Nu'aym, I, 241.

[252] Ebû Nu'aym, I, 341; îbn Hacer, Tehzîbu't-Tehzîb, Beyrut 1968, III, 475.

[253] Ýbn Sa'd, I, 255.

[254] Ebu Davud, Süleyman, b. el-Eþ'as es-Sicistani el-Ezdî, es-Sunen, thk. îz-zet Ubeyd, Adil es-Seyyid, Hýmsl394/1974, II, 261; Tirmizî, Ebu Ýsâ Mu-hammed b. îsâ b. Savra, el-Camiu's-Sahih, thk. Ahmed Muhammed Þâkir, Beyrut Tarihsiz, V, 219; Nesai, V, 33; Þemhûdî, II, 458.

[255] Semhûdî, II, 458.

[256] Ebu Nu'aym, I, 342.

[257] Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, II, 830.

[258] Ýbn Mace, II, 7239-30; Ebu Davud, III, 701; Ebu Nu'aym, I, 342; Hamidul­lah, Ýslâm Peygamberi, II, 830.

[259] Ýbn Mace, II, 729-30; Ebu Davud, III, 701.

[260] Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, III, 830.

[261] Ýbn Sa'd, III, 371.

[262] Ahmed b. Hanbel, III, 371.

[263] Ahmed b. Hanbel, III, 371.

[264] Reckendorf, "Ehlu's-Suffa", Ý. A., IV, 209.

[265] Ebu Nuaym, I, 337 vd.; II, 3 vd.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/184-187.

[266] Vakýdî, I, 209-11; Ýbn Sa'd, II, 38.

[267] Vakýdî, 1,13; Ýbn Hiþâm, IV, 280-81.

[268] Vakýdî, 1,13.

[269] Vakýdî,1,13.

[270] Vakýdî, 1,136-37.

[271] Vakýdî, III, 1049; Ýbn Hiþâm, IV, 177.

[272] Vakýdî, III, 1049; Ýbn Hiþâm, IV, 177.

[273] Vakýdî, II, 533, 565; îbn Sa'd, II, 51.

[274] Vakýdî, II, 533, 565; Ýbn Sa'd, II, 51.

[275] Vakýdî, I, 334.

[276] Vakýdî, II, 761-62; Taberî, Tarih, III, 41.

[277] Vakýdî, III, 1118-19; îbn Hiþâm, IV, 299-300; îbn Sa'd, II, 190; Belâzurî, Ensâb, I, 474.

[278] Vakýdî, II, 510-11, 525; Ýbn Hiþam, III, 250-51; Taberî, Tarih, II, 586-87.

[279] Vakýdî, II, 519-11; 525.

[280] Vakýdî, II, 519-11; Taberî, Tarih, II, 586-87.

[281] Buharî, 1,118-19.

[282] Buharý, 1,116-17.

[283] Kettânî, I, 478; Hamidullah,Hazreti Peygamberin Savaþlarý, Çev. Salih Tuð, Ýstanbul 1981, s. 263.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/187-190.

[284] Îbn Sa'd, I, 291.

[285] Ýbn Sa'd, I, 346.

[286] Ýbn Hiþâm, IV, 205.

[287] Ýbn Hiþâm, IV, 205.

[288] Ýbn Hiþâm, IV, 205.

[289] Ýbn Hiþâm, IV, 333-34; îbn Sa'd, I, 321-22, 329-30.

[290] Ýbn Hiþâm, IV, 220; îbn Sa'd, I, 232-33; Taberî, III, 124-25

[291] Semhûdî, II, 449.

[292] Kettânî, I, 39.

[293] Vâkýdî, III, 964; îbn Hiþâm, IV, 184-85; Taberî, Tarih, III, 98-99.

[294] Kettânî, I, 452.

[295] Ýbn Sa'd, I, 329-30.

[296] Ýbn Sa'd, I, 299, 332-33.

[297] Ýbn Sa'd, I, 299, 300, 316, 346.

[298] Ýbn Sa'd, I, 327; Taberî, Tarih, III, 122.

[299] Vakýdî, III, 965; Ayrýca bkz. Ýbn Hiþâm, IV, 184-75; îbn Sa'd, I, 313; Taberî, Tarih, III, 98-99.

[300] Ýbn Hiþâm, IV, 33-34; Ýbn Sa'd, I, 321-22; 329-30.

[301] Ýbn Hiþâm, IV, 219-20; îbn Sa'd, I, 332-33; Taberî, Tarih, III, 124-25.

[302] Ýbn Sa'd, I, 345.

[303] Vakýdî, III, 965; îbn Hiþâm, IV, 184-85; Ýbn Sa'd, I, 313; Taberî, Tarih, III, 98-99.

[304] Ýbn Sa'd, I, 327.

[305] îbn Sa'd, I, 357.

[306] Ýbn Hiþâm, II, 223-34.

[307] îbn Hiþâm, II, 224-25; Mustafa Fayda, îslâmiyetin Güney Arabistan'c Yayýlýþý, Ankara 1982, s. 28.

[308] Âl-i Ýmrân, 3/61; Mubâhele: Hangi taraf yalancý ise "ona Allah lanet etsin' diye karþýlýklý lanetleþmek demektir. Bkz. Mustafa Fayda, a.g.e., s. 28.

[309] îbn Sa'd, I, 357-58; Mustafa Fayda, s. 29.

[310] ibn Sa'd, I, 357-58; Belâzurî,Futûh, s. 76-77.

[311] îbn Sa'd, I, 316.

[312] Vakýdî, III, 966-67.

[313] Vâkidî, III, 966-67; îbn Hiþâm, IV, 186; Taberî, Tarih, III, 99.

[314] Vâkýdî, III, 966-67; îbn Hiþâm, IV, 184-85; Taberî, Tarih, III, 98-99.

[315] Ýbn Hiþâm, IV, 206-07; Taberî, Tarih, III, 115-16.

[316] Ýbn Hiþâm, IV, 207-08; Taberî, Tarih, III, 116.

[317] Ýbn Hiþâm, IV, 208-12; Ýbn Sa'd, I, 294; Taberî, III, 116-19.

[318] Ýbn Hiþâm, IV, 233-34; îbn Sa'd, I, 338.

[319] Ýbn Sa'd, I, 327.

[320] Ýbn Sa'd, 1,332.

[321] Ýbn Hiþâm, IV, 185; Ýbn Sa'd, I, 313; Taberî, Tarih, III, 99.

[322] Ýbn Sa'd, I, 299, 304, 314, 315, 328, 329, 330, 332, 333, 334, 345.

[323] Ýbn Sa'd, I, 328, 330, 333.

[324] Ýbn Sa'd, I, 303, 321-22.

[325] îbn Sa'd, I, 303.

[326] Ýbn Sa'd, I, 329-30.

[327] Ýbn Sa'd, I, 303. 321-22.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/190-195.

[328] Buharî, 1,109. VIII, 112; J. Pedersen, Ý. A., VIII, 46; Ahmed Çelebi, s. 96; Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, II, 989.

[329] Buharî, I, 144.

[330] Buharî, 1,118.

[331] Buharî, I, 121.

[332] Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, II, 989.

[333] Buharî, VIII, 112.

[334] Buharý, 1,121.

[335] îbn Hiþam, II, 213-15.

[336] Buharî, 1,118-19.

[337] Ýbn Hiþâm, III, 248.

[338] Vakýdî, II, 506-07; Ýbn Hiþâm, III, 246-48; îbn Sa'd, II, 74; Taberî, Tarik, II, 583-85; Semhûdî, II, 444; Ebu Lubabe'nin, kendisini baðladýðý mesci­din bu direðine Ustuvanetu't-Tevbe adý verilmektedir. Bkz. Semhûdî, II, 442.

[339] Vakýdî, II, 512.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/195-197.

[340] Ahmed b. Hanbel, V, 445; Buharî, 1,108; Ebul-Ulâ Mardin, "BuytuhnâT î. A., II, 592; Muhammed Ziyauddîn er-Reyyis, el-Harac ve'n-Nuzumu'l-Mâliyye, Kahire 1977, s. 137; Hamidullah, Ýslâm Peygamberi, II, 1121.

[341] Ebu Davud, II, 261;Tirmizî, V, 219; Semhûdî, II, 458.

[342] Buharî, 1,108; Ebu'1-Ulâ Mardin, t. A., II, 592; Muhammed, Ziyauddîn er-Reyyis, s. 137.

[343] Buharî, 1,108.

[344] Muhammed,Ziyauddin er-Reyyis, s.137.

[345] Ahmed b. Hanbel, V, 445.

[346] Buharî, III, 104-06; Müslim, II, 1105-106.

[347] Hamidullah,Ýslam Peygamberi, II, 1121.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/197-198.

[348] Ýbn Sa'd, I, 242; Müslim, I, 375.

[349] Ýbn Sa'd, I, 241-42; Buharî, 1,15; Müslim, I, 374; Belâzurî, Ensâb, I, 271-72.

[350] îbn ffiþâm, II, 198-99; Ýbn Sa'd, 1,241-42. Bir baþka rivayete göre ise kýble­nin tahvili hicretten on sekiz ay sonra vukua gelmiþtir. Bkz. Taberî, Ta­rih, II, 415-16.

[351] Belaznri, Ensâb, s. 271-72.

[352] Bakara, 2/144.

[353] Ýbn Hiþâm, II, 198-99; ibn Sa'd, I, 241; Belâzurî, Ensâb, s. 271-72.

[354] Ýbn Sa'd, I, 241; Belâzurî, Ensâb, s. 246.

[355] îbn Sa'd, I, 241.

[356] îbn Sa'd, I, 241; Belâzurî, Ensâb, s. 246.

[357] Ýbn Sa'd, I, 241; Semhûdî, I, 360.

[358] Müslim, I, 375.

[359] Semhûdî, III, 842.

[360] Semhûdî, I, 360-61.

[361] Semhûdî, I, 840.

[362] Abdullah Abdulaziz b. Ýdris, s. 165.

[363] Ebu Davud, el-Merasil, Kahire Tarihsiz, s. 4.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/198-199.

[364] îbn Sa'd, I, 453; îbn Þebbe, I, 66-7; Semhûdî, III, 862-64; Eyyub Sabri, Miratu'l-Harameyn, Ýstanbul 1304, II, 956.

[365] Semhûdî, III, 864.

[366] Abdullah Abdulaziz b. îdris, s. 153.

[367] Ýbn Þebbe I, 67; Semhûdî, III, 862.

[368] Semhûdî, III, 863; Eyyub Sabri, II, 956.

[369] îbn Sa'd, 1,453; îbn Þebbe, I, 66-7; Semhûdî, III, 862-64; Eyyub Sabri, II, 956.

[370] îbn Sa'd, II, 94.

[371] ÝbnSa'd, II, 94.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/200.

[372] Semhûdî, III, 865.

[373] Semhûdî, I, 362.

[374] Semhûdî, III, 865; Abdullah Abdulaziz b. Îdris, s. 154.

[375] Ibn Þebbe, I, 65.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/200-201.

[376] Ýbn Sa'd, I, 218; Ýbn Þebbe, I, 77; Semhûdî, III, 857.

[377] Ýbn Hiþâm, II, 71; Ýbn Abdi'1-Berr, II, 484.

[378] Semhûdî, III, 857.

[379] Ýbn Hiþâm, II, 71, 73,103.

[380] Hamidullah,îslâm Peygamberi, 1,165.

[381] Semhûdî, III, 857.

[382] îbnSa'd, 111,622.

[383] Cahiliyye çaðýnda, yazý yazanlara, atýcýlýðý ve yüzmeyi iyi bilenlere "kâmil (çoð: kemele)" deniyordu. Bkz. îbn Sa'd, III, 622.

[384] Ebu Davud, el-Merasil, 4.

[385] îbn Þebbe, I, 77; Semhûdî, III, 857.

[386] Buharý, 1,108;Belâzurî, Ensâb, s. 510.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/201-202.

[387] îbn Þebbe, I, 67-9.

[388] Ibn Sa'd, I, 241; Semhûdî, III, 828.

[389] Belâzurî, Ensâb, s. 273.

[390] Müslim, I, 449.

[391] Ebu Davud, es-Sünen, I, 314.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/202.

[392] Ebu Davud, el-Merasilt s. 4.

[393] Ebu Davud, el-Merasil, s. 4; Belâzurî, Ensâb, s

[394] Ebu Davud, el-Merasil, s. 4.

[395] Semhûdî, III, 868.

[396] îbn Þebbe, I, 72.

[397] Semhûdî, III, 858.

[398] îbn Þebbe, I, 64.

[399] Semhûdî, III, 854.

[400] îbn Þebbe, I, 68.

[401] îbn Þebbe, I, 68.

[402] Yakut el-Hamevî, Þihabuddîn Ebi Abdillah Yakut b. Abdillah er-Rumî, Mucemu'l-Buldan, Beyrut 1397/1977, III, 12.

[403] Semhudî, III, 861.

[404] îbn Þebbe, I, 69.

[405] Semhûdî, II, 757; Abdullah Abdulaziz, Muctamau'l-Medine, s. 90.

[406] Semhûdî, III, 856.

[407] Abdullah Abduîaziz, Muctamau'l-Medine, s. 90.

[408] Semhûdî, III, 856; Eyyub Sabri, II, 953.

[409] Ýbn Þebbe, I, 63; Semhûdî, III, 856; Eyyub Sabri, II, 953.

[410] îbn Þebbe, I, 63; Semhûdî, III, 855-56; Eyyub Sabri, II, 953.

[411] Ýbn Sa'd, I, 33.

[412] Ýbn Þebbe, I, 63-4.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/203-205.

[413] Eyyub Sabri, II, 951-52.

[414] Ýbn Þebbe, I, 64; Semhûdî, III, 853; Eyyub Sabri, II, 951-52.

[415] Ibn Þebbe, I, 64; Semhûdî, III, 853; Eyyub Sabri, II, 951-52.

[416] Semhûdî, III, 868.

[417] Ýbn Þebbe, I, 76; Semhûdî, III, 868.

[418] Ýbn Þebbe, I, 75.

[419] Semhûdî, III, 866.

[420] îbn Þebbe, I, 70; Semhûdî, III, 866.

[421] Semhûdî, III, 867.

[422] îbn Þebbe, I, 65.

[423] îbn Þebbe, I, 65.

[424] îbn Þebbe, I, 64.

[425] Ýbn Hazm, s. 354-55.

[426] îbn Þebbe, I, 65.

[427] îbn Hazm, s. 361.

[428] Ýbn Þebbe, 1,65.

[429] îbn Þebbe, I, 65.

[430] SemhûdîîIII,841.

[431] îbn Þebbe, 1,68.

[432] Ýbn Þebbe, I, 74.

[433] Buharý, I, 204.

[434] Buharý, I, 204.

[435] Eyyub Sabri, II, 961.

[436] Müslim, IV, 2216; îbn Þebbe, I, 67.

[437] Semhûdî, III, 828.

[438] Müslim, IV, 2216; Ýbn Þebbe, I, 67.

[439] Ibn Þebbe, 1,65-71.

[440] Semhûdî, III, 875.

Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/205-207.

[441] Tevbe, 9/107.

[442] Taberî, Câmî,XI, 24.

[443] Ýbn Þebbe, I, 55; Belâzurî, Ensâb, s. 283; Taberî, Camý, XI, 23.

[444] Tevbe 9/107; Ayet meali için bkz. Elmalýh Muhammed Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur'an Dili, îstanbul Tarihsiz, IV, 2616.

[445] Belâzurî, Ensâb, s. 282.

[446] îbn Þebbe, I, 54-5; Belâzurî, Ensâb, s. 282; Futuh, s. 17-8; Taberî, Cami, XI, 23.

[447] Taberî, Cami, XI, 23; Ýbn Kesîr, Ebu'1-Fidâ, el-Bidâye ve'n-Nihâye, Bey­rut 1966, V, 21-2; îbrânîm Ali Salim, en-Nifâk ve'l-Munâfýkun fi Ahdi Resûlillah ve Devru'l-Yahud, Kahire 1970, s. 263.

[448] Valudî, III, 1047; Ýbn Hiþâm, IV, 174.

[449] Taberî, Cami, XI, 25.

[450] Vakýdî, III, 1048-49; Belâzurî,Ensâb, I, 283.

[451] Tevbe 9/107.

[452] îbn Kesîr, V, 21-2; îbrâhîm Ali Salim, s. 265.

[453] îbn Hiþâm, IV, 174; Taberî, Cami, XI, 23; Ýbrahîm Ali Salim, 264-65.

[454] Ýbn Hiþâm, IV, 174; Taberî, Cami, XI, 23; Ýbrahim Ali Salim, 264-65; Vakýdî bu þahýslarýn sayýlarýnýn on beþ olduðunu belirtiði halde on bir ki­þinin ismini verir. Ayrýca Bahrac'ý kaydetmediði gibi Nebtel b. el-Hâris'i, Abdullah b. Nebtel olarak zikreder. Bkz. Vakýdî, III, 1047.

[455] Tevbe, 9/107.

[456] Vakýdî, III, 1045-46.

[457] Vakýdî, III, 1045-46; îbn Hiþâm, IV, 173-74; Taberî, Tarih, III, 110.

[458] Vakýdî, III, 1045-46; Ýbn Hiþâm, IV, 173-74; Taberî, Tarih, III, 110.

[459] Vakýdî, III, 1047; îbn Hiþâm, IV, 169-70.

[460] îbn Hiþâm, IV, 169 70; îbrahim Ali Salim, s. 266.

[461] Ýbn Hiþâm, IV, 169-70; îbrahim AH Salim, s. 266.

[462] Tevbe, 9/107.

[463] Vakýdî, III, 1046; Ýbn Hiþâm, IV, 173-74; Taberî, Tarih, III, 110; Cami, XI, 23.

[464] Dr. Ahmed Güner, Bütün Yönleriyle Asr-ý Saadette Ýslam, Beyan Yayýnlarý: 4/208-211.


radyobeyan