Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Ya Hayat Ya Evrim By: ezelinur Date: 26 Eylül 2010, 18:29:05
Ya Hayat, Ya Evrim


Bir fare kapaný ne zaman fare tutar? Bir uçak ne zaman uçar? Bir göz ne zaman görmeye baþlar? Bu sorularýn cevabýný aþaðý-yukarý tahmin edersiniz. Yine de, bu yazýda çýkacaðýmýz uzun ve muhtemelen zorlu yolculuk için, cevaplarý beraber verelim. Bir fare kapanýnýn fare yakalayabilir olmasý için en azýndan tam bir fare kapaný olmasý gerekir. Fare kapanýnýn yarýsý fare tutmaz. Bir uçaðýn da uçuyor olabilmesi için tam bir uçak olmasý gerekir. Uçaðýn üçte biri ya da üçte ikisi uçmaz. Sözgelimi, uçaðýn üçte biri uçmaya yetseydi, o ‘üçte birlik’ kýsmýna ‘uçak’ diyecektik ve uçaðýn diðer üçte ikisine ihtiyaç duymayacaktýk.

Buraya kadar, az-buçuk muhakemesi olan bir insanla anlaþabilirsiniz. Ancak, fare kapaný ve uçak için sorduðumuz soruyu bir de göz için sorarsak, bazý akýllý insanlarla—en azýndan evrimcilerle—anlaþamayabilirsiniz. Gözün yarýsý görebilir mi? Gözün yarýsý görmeye yetiyorsa, diðer yarýsýna ne ihtiyaç var? Görmeye yeten bir ‘yarým göz,’ neden kendini illa da tamamlamak istesin? ‘Yarým göz’ denen þey görme iþlevi görmüyorsa, yarým da olsa, göz olarak nitelendirilemez ki, göz olmaya doðru ‘evrimleþiyor’ olsun.

Evrim teorisinin mimarý Darwin’in korktuðu da tam bu durumdu: “Eðer çok sayýda ardarda gelen ve gözle görülür küçüklükteki deðiþikliklerle oluþamayacak kadar kompleks bir organýn var olduðu ortaya konulmuþ olsaydý, benim teorim yerle bir olurdu. Ama ben böyle bir organ bulamadým.” (Türlerin Kökeni, Charles Darwin)

Darwin’in bulamadýðý organý artýk bütün dünya biliyor: hücre. Darwin’in zamanýnda bütün canlý yapýlarýn temelinin bir hücrenin karmaþýk ve bütüncül iþlevlerine dayandýðý bilinmiyordu. Bir hücre, Darwin’in korkarak belirttiði gibi ‘kompleks bir organ’dýr; dolayýsýyla ‘ardarda gelen ve gözle görülür küçüklükteki deðiþikliklerle’ oluþmasý mümkün deðildir. Týpký bir fare kapanýnýn fare tutmasý, bir uçaðýn uçmasý gibi, ancak tamam olduðunda iþlev görür. Eksik olduðunda iþlevsizdir. Bir diðer deyiþle, yarým hücre diye birþey mevcut deðildir. Bir hücre ya vardýr, ya yoktur. Bir hücrenin fonksiyonlarýný yarýya bölmeniz mümkün deðildir.

Darwin ve takipçilerinin, biyokimyacýlarýn bugünlerde ‘eksiltilemez karmaþýklýk’ ya da ‘indirgenemez karmaþýklýk’ diye seslendirdiði bu gerçekten haberlerinin olmamasý ya da biraz daha kötümser bir bakýþla, haberli olmamak istemeleri normal karþýlanmalý. Çünkü, onlarýn evrimin ‘doðal seleksiyon’una olan inançlarý bir hücrenin iþleyiþine olan inançlarýndan daha kuvvetli görünüyor. Doðal seleksiyon, tam da hücrede görünen gerçeðin tersini, bir sistemin zaman içinde kendi kendine deneye yanýla birbirine eklenebilen rastgele olumlu deðiþikliklerle oluþtuðunu öngördüðüne göre, evrimcilerin önünde, görülmemesi gereken bir hücre var demektir. Ne çare ki, her canlý hücrelerden ibarettir.

Aslýnda, Darwin’in ‘doðal seleksiyon’ fikrinin temelleri Darwin’den de öncesine dayanýyor ve Darwin’den sonra da sürmesine þaþýrmamak gerek. ‘Evrim teorisi’ gibi bir anlayýþ, herþeyi parçalarýna ayýrarak anlamaya çalýþan ‘indirgemeci’ bakýþ sayesinde baþýný gerçeðin arasýndan uzatabiliyor. Çünkü, hayatýn bütünlüðe dayalý gerçeði, bu parçalanmýþlýk içinde unutuldu; kendi-kendine, rastgele, zaman içinde, yavaþ yavaþ, dereceli olarak geliþen bir hayat senaryosunun üretimine kapý açýldý. Gerçekte ise, hayatýn hiçbir yaný parçalanmaya izin vermiyor. Hiçbir hücre, parçalarýn üstüste yýðýlmasý, rastgele biraraya gelmesi, uzun zaman içinde seleksiyonla seçilip ayakta kalmasý þeklindeki bir sanal tarihin uzantýsý olmaya müsait deðil.

Hücrelerin moleküler yapýsýna dair bilgilerin ortaya çýkmasý, yeryüzünde canlýlýðýn tâ baþýndan beri bir ‘belirlenmiþlik’ içinde olduðunu gösterir. Meselâ, canlý organizmalarýn karbon atomu üzerinde inþa edilmesi, karbon atomunun tâ baþýndan beri var olan net özellikleriyle iliþkilidir. Örnek vermek gerekirse, suyun hayatý aðýrlamaya müsait oluþu, tâ öteden beri kesin olarak belirlenmiþ moleküler özelliklerine baðlýdýr. En azýndan, karbon ve su için konuþursak, bu iki mikro-yapýnýn hayata elveriþliliði týpký bir bilgisayar komutunun dijital kesinliðine benzer. Bilgisayarda bir komut ya 0’dýr ya da 1’dir. Bilgisayarýn yapýsý ne kadar karmaþýk olursa olsun, ne kadar çok bilgi iþleniyor olursa olsun, bilgi aktarýmýnda 0 ve 1 arasýnda bir komut yoktur. Þu halde, karbon ve suyun özel yapýlarýnýn hayatýn gerçekleþmesi için olumlu bir komutu temsil ettiklerini görüyoruz. Karbon ve suyun yapýsý hayata ‘evet’ anlamýnda ‘1’ diyorlar; yani hayatýn var olmasý yönünde baþýndan beri var olan kesin bir iradenin olduðunu gösteriyorlar. Bu iradeden sonrasý, hayata doðru giden kasýtlý bir inþadýr, iradeye dayalý bir varediþtir; rastgele, kendiliðinden, sürpriz biçimde, deneye yanýla süren bir ‘evrilme’ tasvirine denk düþmez.

Ne var ki, evrim teorisinin öne sürdüðü ‘doðal seleksiyon’ anlayýþý, ‘1’ ve ‘0’ arasýnda bir boþluk icad ediyor. Tüm bir hayatýn bir belirsizliðin içinden geçen uzunca zamanlarýn ‘hoþgörüsü’ sayesinde, ardarda gelen ‘þanslý’ kazanýmlarýn birikmesiyle gerçekleþtiðini öne sürüyor.

Darwin’in Kara Kutusu (Aksoy Yayýncýlýk, 1998) adlý kitabý yazarak aklý baþýnda bilim adamlarýnýn var olduðunu da hatýrlatan biyokimyacý Michael J. Behe, son birkaç yýldýr aklý evrimde kalmýþ meslektaþlarýna iþte bu 0-1 netliðini anlatmaya çalýþýyor. Hayatýn karmaþasýnýn indirgenemez bir bütün olduðunu hatýrlatýyor. Behe, özetle, bir hücrenin ya bütün olarak tâ baþýndan var olmasý gerektiðini ya da hiç var olamayacaðýný söylüyor. Bir hücrenin fonksiyonlarýnýn karmaþýk ve birbirini sýký sýkýya tamamlayan görüntüsü, hücrenin yarýsýnýn ya da birazcýk azýnýn evrim süreci içinde bir zamanda gerçekleþmesine izin vermiyor. Çünkü, bir hücre ancak yüzde yüz tam olduðunda fonksiyon görür, yoksa fonksiyonsuz kalýr, fonksiyonsuz olduðu için de,—eðer varsa—doðal seleksiyon sürecinde iþe yaramadýðý için eleniyor olmalýdýr. Behe’nin ‘eksiltilemez fonksiyon’ dediði bu gerçek, evrimcileri hayli þaþýrtýyor ve ürkütüyor; çünkü Behe ne klasik evrim karþýtlarý gibi çok eskilere gidip fosillerden delil getirmeye kalkýyor, ne de Batýlý ‘yaratýlýþçý’larýn yaptýðý gibi düþüncelerini evrenden kopuk, eþyadan ayrýk olarak öne sürüyor. Behe ‘þimdi ve burada’ gördüklerinden hareketle evrimin rastgeleliðine karþý duruyor.

Dr. Behe, Darwin’in evrim teorisinin bir haricî yakýþtýrmadan ibaret olduðunu, hayatýn aslýný ve özünü kaçýrarak biçimlendiðini anlatýrken bilgisayar örneðini veriyor. Bilgisayarýn içini hiç bilmeyen biri, bilgisayarýn düðmesine basýldýðýnda, prize takýldýðýnda, klavyesinin tuþlarýna basýldýðýnda ekranýnda birtakým iþlemler yapýldýðýný zaman içinde öðrenebilir. Zaten, birçok bilgisayar kullanýcýsý için bilgisayar dýþ kasasýndan ibarettir. Çoðu insan, kasanýn içinde ne olup bittiði, iþlemlerin nasýl sürdüðü konusunda kafa yormak zorunda deðildir. Ayný þekilde, Darwin de, hayatý hep dýþarýdan bir kasadan seyredegeldi. Sadece gördüklerinden yola çýkarak, hayatýn oluþumuna kendince bir senaryo çizdi. Kasanýn dýþýndan, bazý þeylerin rastgele olabileceði, uzun zaman içinde þans eseri geliþebileceði izlenimine izin veren bir görüntü çýkarsadý. Ancak kasanýn içinde olup bitenler kesin hesap ve kasýtlý tasarým iþidir. Kasanýn dýþarýdan görünen fonksiyonu, kasanýn içindeki eksiltilemez karmaþýklýða baðlýdýr. Kasanýn dýþ görüntüsü ne olursa olsun, kasanýn içi her zaman için tamamlanmýþ durumdadýr; çünkü bilgisayarýn birazý ya da az eksiði fonksiyon görmez.


radyobeyan