Eman ver, kalplerin Rabbi By: ezelinur Date: 26 Eylül 2010, 10:54:58
Eman ver, kalplerin Rabbi!
Gün ýþýyor, ama içimde ýþýyan en ufak bir zerre yokken alýp baþýmý gitmek geliyor bu dünyadan… O sýrada, en yüce kelâmýn þu âyeti karþýma çýkýyor:
“Biz senin göðsünü açýp geniþletmedik mi? Belini büken yükü hafifletmedik mi?” (el-Ýnþirah, 1-3)
“Elbette zorlukla beraber bir kolaylýk vardýr. Muhakkak ki, zorlukla beraber bir kolaylýk vardýr.” (el-Ýnþirah, 5-6)
Sevdiklerimden yediðim tokat, iþittiðim acý sözler peþi sýra geliyor… Sonra, tebessüm eden bir çift mübarek göz geçiyor hayalimden… Kötülükleri iyilikle savmayý öðretiyor, En Yüce Ýnsan… Mesajýný bu tebessümle býrakýyor. Ýnsanlýðýma dair bir mesaj geliyor ötelerden…
“Rahman’ýn has kullarý onlardýr ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler ve câhiller onlara laf attýðýnda (incitmeksizin) “Selam!” derler, geçerler.” (Furkan, 63)
Kocaman tebessümler doðuyor, diðer yüzlerde ve benim içimde… Ýþte Ýslâm, kocaman bir tebessüm koyabilmektir yüzlere.
Sýkýntý yaþýyorum; otobüs çok gecikti, trafik çok sýkýþýk… Bu týkanýklýðý açmaya gücüm yetmiyor… Bunalýyorum… Dur, dur da bir bak! Bunlar senin elinde mi? Güç yetirebiliyor musun? Bütün iþler kimin elinde?!
“el-Mütevekkil”…
Her baþladýðým iþin neticesini, Sen’den bilirim Rabbim. Gayretime karþýlýk veren Sen’sin. Ellerim boþ gibi görünse de, nice þerleri def edersin. Ýsteklerim gerçekleþmemiþ olsa da Sen, umut çiçeklerini koyarsýn avuçlarýma, sabrýmýzý denersin… Yýlmayan kararlýlýðý çok seversin… Boþ çevirmezsin Allah’ým. Sen el-Mütevekkil’sin! Her þeyi boþ vermek mi bu yöneliþim… Aslâ! Yapmam gereken, yaþananlar karþýsýnda en güzel cevabý verebilmek… Cevap anahtarým, kalbime indirilen âyetler…
Etrafýmda yaþanan olaylar ve insanlar… Çalýþýyorum olmuyor. Anlýyorum ki, bunaldýðým nokta; kontrol edemeyeceðim þeyleri, kontrol altýna almaya çalýþmamda imiþ.
Ne yersiz üzüntü! Neyi kontrol edebilirsen ona bak…
Yine insanlarýn en güzeli, baþkalarýný deðil, kendini görmeye dair söylenebilecek en güzel sözleri söylüyor: “En hayýrlý olanlarýn, baþkasýnýn kusurunu deðil de kendi kusurlarýný görenler olduðunu” söylüyor.
Âlemlerin Efendisi mübarek gözlerinden süzülen tebessümle bakýyor, insanlýðýmýza… Ýnsanlýðýmýz þenleniyor. Pedagojinin, psikolojinin gelip dayandýðý nokta:
“Nefsini Muhâsebe: (Ýç görü)”… Aynadaki yüzüm beliriyor; içimin aynasýnda beliren yüzüm. Meðer ne çýbanlar, ne dikenler varmýþ… Eyvah! Parmaklarýmý ýsýrýyorum. Baþkalarýnýn dikeni batarken, þimdi kendi dikenim batýyor… Umursuz olma! Kendi kusurunu görmekten korkma!.. Baþkalarýnýn aynasýnda kendi kusurlarýný seyret. Þimdiye kadar baþkalarýnýn kusurlarýný kendime dert edinmiþim. Çok iþim var kendimle…
Okuduðum paragrafta þunlar yazýlý:
“Stressiz bir hayat tehlikeli!”
“Sýkýntýsýz geçen hayat, motivasyonu yok ediyor. Vurdum-duymazlýða sebep oluyor. Zorluklar, insaný daha iyi olmaya zorluyor; sorumluluk duygusunun artmasýný saðlýyor.”
Ve þöyle bir ibare:
“Bakýþ açýnýzý deðiþtirin! Olumlu düþünün!”
“Optimist ol!” Yani iyimser ol! Ötelerden açýlan sayfalarda þunlar yazýlý:
“…Sizin için daha hayýrlý olduðu hâlde, bir þeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduðu hâlde bir þeyi sevmemeniz mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (el-Bakara, 216)
Evet! Þimdiye kadar, her þeyi, bu iki kapýlý dar koridor içinde mi düþündüm acaba? Bu bakýþ açýsý kimseyi mutlu etmez, edemez. Her þeyi doðumla ölüm arasýndaki dar koridorda mý düþündüm acaba? Meðer etrafýmdaki hadiselere dair düþüncelerim, çember çember içine almýþ beni… Þimdi daralan hâleler açýlýyor, açýlýyor.
Demek, kötü duygular býrakan her hayat tecrübesi, geliþimime katkýda bulunan bir güzellik unsuru… Ateþe elimi yaklaþtýrýyorum. Sýcaklýðý, yakýcýlýðýný haber veriyor. Yanmaktan koruyan bir kalkan gibi… Bazý acý hayat tecrübeleri de daha kötü olmaktan koruyor. Þeker gibi Amasya elmasýna bakýyorum. Ham hâlindeki acýlýðýný, düþünüyorum… Acý çekirdeklerin etrafýnda hâlelenen þekerpare kayýsý ve þeftali gibi… Demek, tatlýlýðýn þartý, acýlýk… Ýþte acýlarý tatlandýran bir âyet daha açýlýyor önümde, en mübarek kelâmdan:
“Andolsun ki, sizi biraz korku ve açlýk, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele!” (el-Bakara, 155)
Acý ve sýkýntýya dair bütün kelimelerin içi boþken, bir anda, içi büyük anlamla doluyor. Üç boyutlu dünyamýzda 5. 6. 10. … boyutlardan nice güzellikler sýralanýyor kalbimize… Bu acýlarýn üzerinden, cennete uzanan köprüler kuruluyor kalbimize… Bastýðýmýz yerlerde, ayaklarýmýz kanasa da, etimiz týrnaðýmýzdan ayrýlsa da, baþýmýzý karþý kýyýya çevirdiðimizde her þey unutuluyor. Bu acýlar olmadan köprüler kurulmuyor… O âyeti tekrar tekrar okuyorum:
“Her zorluktan sonra bir kolaylýk vardýr, muhakkak ki, her zorluktan sonra bir kolaylýk vardýr.”
Yumuþacýk bir þefkat eli dolaþýyor, terk edilmiþ, yalnýzlýðý en soðuðundan yaþayan yüreklerin üzerinde…
“Muhakkak ki her zorluktan sonra bir kolaylýk vardýr.”
Önemli olan da, bakýþýmýzý karþý kýyýya çevirebilmek! Yine Âlemlerin Efendisi, gülüyor insanlýðýmýza, hastalýklý bir köpeðe yanýndakiler baþlarýný çevirdikleri zaman:
“Diþleri de ne güzelmiþ!” diyen tebessümüyle. Ýslâm’ýn en büyük muallimi, her þeyi güzel gören gözleriyle, ýþýk veriyor insanlýðýmýza…
Ýçimde bir burukluk hissettiðim, sýkýldýðým zaman, «el-Mü’min» diyorum. Allah’ýn en güzel isimlerinden, “el-Mü’min”… Güven veren huzur veren…
“…Mü’minlerin kalplerine güven indiren O’dur…” (el-Fetih, 4)
Dünyanýn tüm servetini döksem, yine de bu huzuru satýn alamam. Bu duyguyu hiçbir þeyle deðiþmem.
Ýþte inanmak, bir pirinç tanesinin içinde saadeti yakalamaktýr. Pirincin Rabbi, her þeyden haberdar… Huzuru verecek olan tonlarca pirinç ya da çuvallarca para deðil ki, huzur aramakla bulunsun ya da satýn alýnsýn.
Yüreklere hükmeden, huzurun kaynaðý da O; el-Mü’min… Eman veren…
Eman ver, kalplerin Rabbi!
Bunalan gönüllere eman ver… Eminliðine muhtacýz. Huzur ikliminin ince rahmet yaðmurlarý düþüyor kalp topraðýna… Eminlik duygusu sarýveriyor ruhumu. Milyonlarca mutlu balon uçuþuyor gökyüzünde… Acýlýðý yüzüme giydiren, þimdi tatlý bir ifade koyuyor… Ýçimin göklerinde milyonlarca mutlu balon uçuþuyor…
Ayþegül Zobi