Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Beklenen olgun nesil By: sumeyye Date: 21 Eylül 2010, 15:02:22
BEKLENEN OLGUN NESÝL

Dað tepelerinden kopup parçalanarak, sivri, keskin, batýcý, tip ve þekilleriyle akýp giden bir çay ve ýrmaða dökülen taþlarýn zamanla birbirleriyle sürtüne sürtüne beraberce güzel, yuvarlak hatta þeffaf birer þekil almalarý gibi, çeþitli his ve insiyaklarla Ýslâmî hizmetlerin içine ilk önceleri ham yapýlarý ile giren gençlerin de zamanla olgun hale gelmeleri beklenmelidir. Sabýr potasýnda çeþitli imtihan süzgeçlerinden geçmeden, olumlu, hatta alýmlý ve çalýmlý, herþeyden önce kalýcý hizmet etmek pek mümkün deðildir.

Nebilere bile nübüvvet, gençliðin heyecanlarýnýn sükûn bulduðu çaðda gelmiþtir. Peygamberler zaten fýtraten en mükemmel yapýya, ifrat ve tefritten uzak hissiyata, hepsinden de mühimi bizzat Cenâb-ý Hakk'ýn Ýlahi himaye ve garantisine raðmen peygamberlikle, olgunluk çaðlarýnda vazifelendirmiþlerdir. Yaþýn ilerlemesinde insaný olgun hale getiren esasen baþýndan geçen tecrübelerdir. Saçý aðarýp yaþý ilerlemiþ olanlardan beklenmedik bir yanlýþlýk zuhur edince, halkýmýz "Baþýný deðirmende mi aðarttýn?" der. Bir þâir ''Sakalýmýn beyazlanmakla parlamasý seni korkutmasýn. Zira bu hâl tecessüm etmiþ bir nur gibi beyinden eriyip sakaldan mecra bularak kendini gösteren fikir ve edebin tebessümüdür." demektedir. Baþka bir beyitte de ihtiyarlýk þöyle anlatýyor: "Senin ihtiyarlýk dediðin aslýnda dehrin musibetlerinin gürültüsü sýrasýnda ayaklar altýndan çýkýp sakalýma konan bir beyaz tozdur."

Hadîslerde görülen ihtiyarlýk, Allah yolunda sarfedilmiþ ömürlerin semeresidir."Altmýþ-yetmiþ yaþlarýnda ihtiyar bir mümin dergah-ý Ýlâhîye elini kaldýrýp dua ederken, Ýlâhî rahmet onun elini boþ döndürmeye hicap eder." buyrulmuþtur. O mübarek ihtiyarlara benzeyen gençler de yine hadîslerde övülmüþtür: "Gençlerinizin en iyisi, temkinde ve sefahetlerden çekilmekte ihtiyarlara benzeyenlerdir." Ayný þekilde gençlere heveslenenler de yerilmiþtir: "Ýhtiyarlarýnýzýn en fenasý, sefahette ve baþýný gaflete sokmakta gençlere benzeyenlerdir."

Ömürlerini Ýslâmî prensiplerin ýþýðý altýnda geçiren ihtiyarlarýn zamanla masum çocuklar gibi günahsýz hale geldikleri bu yüzden Cenâb-ý Hakk'ýn rahmet ve þefkatini celbettikleri bir hadîs-i þerifte þöyle ifade ediliyor: "Eðer henüz annelerini emen masum yavrularýnýz ve beli bükülmüþ ihtiyarlarýnýz olmasaydý, belalar sel gibi, üzerinize dökülecekti." Hanelerinizde bulunup bela ve musibetlere kalkan ve siper vazifesi gören ve bereket vesilesi olan mübarek ihtiyarlarýn, horlanýp hakir görülecek "huzur evleri" adý altýnda tecrithanelere konulduðu veya bir kenarda unutulduðu ülkelerde ise umulmadýk içtimaî illetler boy göstermekte, daha korkunçlarý da zuhur etmek için zamanýný beklemektedir.

Müslümanýn her þeyi hayýrdýr; gençliði de ihtiyarlýðý da hatta baþýna bazý bela ve musibetlerin gelmesi bile... Bu, derin bir iman þuuru ile her hal ve vaziyetin deðerlendirilmesine baðlýdýr.

Yukarýda giriþ kýsmýnda iþaret ettiðimiz gibi peygamberliðin kýrk yaþýnda gelmesinin hikmetleri çoktur. En baþta nübüvvet gayet aðýr ve büyük bir mükellefiyettir. Onun için aklî meleke ve kabiliyetlerin, kalbî istidat ve kuvvelerin inkiþaf edip olgunlaþmasý ile o aðýr yük kaldýrýlabilir. Onlarýn kemale erme zamaný ise kýrk yaþýdýr. Hâlis, muhlis, sâfi ve masum bir yapýda olan peygamberler için olmasa bile, bazý insanlarýn hatýr ve zihnine, bir þöhretperestlik hissi gelmemesi için gençlik çaðlarýnda böyle yüce bir vazife ile gönderilmeleri uygun görülmemiþtir. Çünkü gençlik deyince akla, hevesat-ý nefsaniyenin heyecanlý zamaný, delikanlýlýðýn hararetli galeyaný, dünyevî ihtiras ve kaprislerin feveranlý vakti geliyor. Bu da sýrf Allah rýzasý için yüklenilmesi gereken Ýlâhî, uhrevî ve kudsî peygamberlik vazifesine uygun düþmüyor. Çünkü bu durumda dünyaperest ve þöhretperest insanlarýn zihnine daha çok dünyanýn þan ve þerefi için çalýþma kuruntusu geliyor. Ama artýk kýrktan sonra, ister istemez kabir göründüðü için bu itham ve su-i zanlara fazla itibar kalmýyor.

Kýrk yaþ þu andaki Ýslâmi hizmetleri yürütenler için de bir mihenk olabilir. Yani, Ýslâm dâvâsý peþinde gidenlerin, sýrf bir gençlik hevesiyle nefsine hoþ geldiði için "uydum kalabalýða" nevinden bir hisle mi koþturduðu kýrk yaþýndan sonra belli olacaktýr. Çünkü artýk ondan sonra hislerden çok akýl ve mantýk hâkimdir. Bugün karþý cepheden yani, solculuk ve komünizm adýna 1968'lerde anarþi ve terörle dünyayý yangýn yerine çevirenler, artýk þimdi kendilerine ve hatalarýna soðukkanlý olarak bakýp bir deðerlendirme yapabiliyorlar. Ayrýca yüce ve yüksek Ýslâm dâvâsý, çoluk çocuða, heves ve hissiyata teslim edilemeyeceðinden olgun ve güçlü eller aramaktadýr. O aðýr ve kýymetli yükün altýna girebilecek omuzlarýn, tecrübeli piþkin, güçlü ve hissiyattan oldukça uzak seçkinler ve imtihanlarýný çok kere baþarý ile vermiþ kudsîler olmasý gerekmektedir. Iþýk ordusunun fertleri, hâlâ kalblerinde dünyalýk beklentilerin karaltýlarýný taþýyan ham ruhlar olamaz, olmamalý...

Bu yüzden Kur'ân'da geçen: "eþüdd" yaþý dikkatimizi çekiyor. "Eþüd yaþýna ulaþýnca (güç ve kuvvetine kavuþunca) ona (Yusuf a) hüküm ve ilim verdik" (Yusuf Sûresi, 12/22). ''Eþüdd yaþýna ulaþýnca (güçlü çaðýna erip, olgunlaþýnca) Biz, ona (Musa'ya) hüküm ve ilim verdik." (Kasas Sûresi, 28/14).

Eþüdd çaðý ile 40 yaþý arasýndaki yakýn alâkayý da yine bize Kur'ân anlatýyor:

"Anasý onu (insaný) zahmetle taþýdý ve zahmetle doðurdu. (Ana karnýnda) taþýnmasý ile sütten kesilmesi otuz ay sürdü. Nihayet insan eþüdd yaþma (güçlü çaðýna) erip Kýrk Yaþýna varýnca..." (Ahkaf Sûresi, 46/15).

Dað tepelerinden kopup parçalanarak, sivri, keskin, batýcý, tip ve þekilleriyle akýp giden bir çay ve ýrmaða dökülen taþlarýn zamanla birbirleriyle sürtüne sürtüne beraberce güzel, yuvarlak hatta þeffaf birer þekil almalarý gibi, çeþitli his ve insiyaklarla Ýslâmî hizmetlerin içine ilk önceleri ham yapýlarý ile giren gençlerin de zamanla olgun hale gelmeleri beklenmelidir. Sabýr potasýnda çeþitli imtihan süzgeçlerinden geçmeden, olumlu, hatta alýmlý ve çalýmlý, her þeyden önce kalýcý hizmet etmek pek mümkün deðildir.


Safvet Senih


radyobeyan