> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Beklenen olgun nesil
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Beklenen olgun nesil  (Okunma Sayısı 588 defa)
21 Eylül 2010, 15:02:22
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 21 Eylül 2010, 15:02:22 »



BEKLENEN OLGUN NESİL

Dağ tepelerinden kopup parçalanarak, sivri, keskin, batıcı, tip ve şekilleriyle akıp giden bir çay ve ırmağa dökülen taşların zamanla birbirleriyle sürtüne sürtüne beraberce güzel, yuvarlak hatta şeffaf birer şekil almaları gibi, çeşitli his ve insiyaklarla İslâmî hizmetlerin içine ilk önceleri ham yapıları ile giren gençlerin de zamanla olgun hale gelmeleri beklenmelidir. Sabır potasında çeşitli imtihan süzgeçlerinden geçmeden, olumlu, hatta alımlı ve çalımlı, herşeyden önce kalıcı hizmet etmek pek mümkün değildir.

Nebilere bile nübüvvet, gençliğin heyecanlarının sükûn bulduğu çağda gelmiştir. Peygamberler zaten fıtraten en mükemmel yapıya, ifrat ve tefritten uzak hissiyata, hepsinden de mühimi bizzat Cenâb-ı Hakk'ın İlahi himaye ve garantisine rağmen peygamberlikle, olgunluk çağlarında vazifelendirmişlerdir. Yaşın ilerlemesinde insanı olgun hale getiren esasen başından geçen tecrübelerdir. Saçı ağarıp yaşı ilerlemiş olanlardan beklenmedik bir yanlışlık zuhur edince, halkımız "Başını değirmende mi ağarttın?" der. Bir şâir ''Sakalımın beyazlanmakla parlaması seni korkutmasın. Zira bu hâl tecessüm etmiş bir nur gibi beyinden eriyip sakaldan mecra bularak kendini gösteren fikir ve edebin tebessümüdür." demektedir. Başka bir beyitte de ihtiyarlık şöyle anlatıyor: "Senin ihtiyarlık dediğin aslında dehrin musibetlerinin gürültüsü sırasında ayaklar altından çıkıp sakalıma konan bir beyaz tozdur."

Hadîslerde görülen ihtiyarlık, Allah yolunda sarfedilmiş ömürlerin semeresidir."Altmış-yetmiş yaşlarında ihtiyar bir mümin dergah-ı İlâhîye elini kaldırıp dua ederken, İlâhî rahmet onun elini boş döndürmeye hicap eder." buyrulmuştur. O mübarek ihtiyarlara benzeyen gençler de yine hadîslerde övülmüştür: "Gençlerinizin en iyisi, temkinde ve sefahetlerden çekilmekte ihtiyarlara benzeyenlerdir." Aynı şekilde gençlere heveslenenler de yerilmiştir: "İhtiyarlarınızın en fenası, sefahette ve başını gaflete sokmakta gençlere benzeyenlerdir."

Ömürlerini İslâmî prensiplerin ışığı altında geçiren ihtiyarların zamanla masum çocuklar gibi günahsız hale geldikleri bu yüzden Cenâb-ı Hakk'ın rahmet ve şefkatini celbettikleri bir hadîs-i şerifte şöyle ifade ediliyor: "Eğer henüz annelerini emen masum yavrularınız ve beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belalar sel gibi, üzerinize dökülecekti." Hanelerinizde bulunup bela ve musibetlere kalkan ve siper vazifesi gören ve bereket vesilesi olan mübarek ihtiyarların, horlanıp hakir görülecek "huzur evleri" adı altında tecrithanelere konulduğu veya bir kenarda unutulduğu ülkelerde ise umulmadık içtimaî illetler boy göstermekte, daha korkunçları da zuhur etmek için zamanını beklemektedir.

Müslümanın her şeyi hayırdır; gençliği de ihtiyarlığı da hatta başına bazı bela ve musibetlerin gelmesi bile... Bu, derin bir iman şuuru ile her hal ve vaziyetin değerlendirilmesine bağlıdır.

Yukarıda giriş kısmında işaret ettiğimiz gibi peygamberliğin kırk yaşında gelmesinin hikmetleri çoktur. En başta nübüvvet gayet ağır ve büyük bir mükellefiyettir. Onun için aklî meleke ve kabiliyetlerin, kalbî istidat ve kuvvelerin inkişaf edip olgunlaşması ile o ağır yük kaldırılabilir. Onların kemale erme zamanı ise kırk yaşıdır. Hâlis, muhlis, sâfi ve masum bir yapıda olan peygamberler için olmasa bile, bazı insanların hatır ve zihnine, bir şöhretperestlik hissi gelmemesi için gençlik çağlarında böyle yüce bir vazife ile gönderilmeleri uygun görülmemiştir. Çünkü gençlik deyince akla, hevesat-ı nefsaniyenin heyecanlı zamanı, delikanlılığın hararetli galeyanı, dünyevî ihtiras ve kaprislerin feveranlı vakti geliyor. Bu da sırf Allah rızası için yüklenilmesi gereken İlâhî, uhrevî ve kudsî peygamberlik vazifesine uygun düşmüyor. Çünkü bu durumda dünyaperest ve şöhretperest insanların zihnine daha çok dünyanın şan ve şerefi için çalışma kuruntusu geliyor. Ama artık kırktan sonra, ister istemez kabir göründüğü için bu itham ve su-i zanlara fazla itibar kalmıyor.

Kırk yaş şu andaki İslâmi hizmetleri yürütenler için de bir mihenk olabilir. Yani, İslâm dâvâsı peşinde gidenlerin, sırf bir gençlik hevesiyle nefsine hoş geldiği için "uydum kalabalığa" nevinden bir hisle mi koşturduğu kırk yaşından sonra belli olacaktır. Çünkü artık ondan sonra hislerden çok akıl ve mantık hâkimdir. Bugün karşı cepheden yani, solculuk ve komünizm adına 1968'lerde anarşi ve terörle dünyayı yangın yerine çevirenler, artık şimdi kendilerine ve hatalarına soğukkanlı olarak bakıp bir değerlendirme yapabiliyorlar. Ayrıca yüce ve yüksek İslâm dâvâsı, çoluk çocuğa, heves ve hissiyata teslim edilemeyeceğinden olgun ve güçlü eller aramaktadır. O ağır ve kıymetli yükün altına girebilecek omuzların, tecrübeli pişkin, güçlü ve hissiyattan oldukça uzak seçkinler ve imtihanlarını çok kere başarı ile vermiş kudsîler olması gerekmektedir. Işık ordusunun fertleri, hâlâ kalblerinde dünyalık beklentilerin karaltılarını taşıyan ham ruhlar olamaz, olmamalı...

Bu yüzden Kur'ân'da geçen: "eşüdd" yaşı dikkatimizi çekiyor. "Eşüd yaşına ulaşınca (güç ve kuvvetine kavuşunca) ona (Yusuf a) hüküm ve ilim verdik" (Yusuf Sûresi, 12/22). ''Eşüdd yaşına ulaşınca (güçlü çağına erip, olgunlaşınca) Biz, ona (Musa'ya) hüküm ve ilim verdik." (Kasas Sûresi, 28/14).

Eşüdd çağı ile 40 yaşı arasındaki yakın alâkayı da yine bize Kur'ân anlatıyor:

"Anası onu (insanı) zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. (Ana karnında) taşınması ile sütten kesilmesi otuz ay sürdü. Nihayet insan eşüdd yaşma (güçlü çağına) erip Kırk Yaşına varınca..." (Ahkaf Sûresi, 46/15).

Dağ tepelerinden kopup parçalanarak, sivri, keskin, batıcı, tip ve şekilleriyle akıp giden bir çay ve ırmağa dökülen taşların zamanla birbirleriyle sürtüne sürtüne beraberce güzel, yuvarlak hatta şeffaf birer şekil almaları gibi, çeşitli his ve insiyaklarla İslâmî hizmetlerin içine ilk önceleri ham yapıları ile giren gençlerin de zamanla olgun hale gelmeleri beklenmelidir. Sabır potasında çeşitli imtihan süzgeçlerinden geçmeden, olumlu, hatta alımlı ve çalımlı, her şeyden önce kalıcı hizmet etmek pek mümkün değildir.


Safvet Senih

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Beklenen olgun nesil
« Posted on: 25 Nisan 2024, 22:19:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Beklenen olgun nesil rüya tabiri,Beklenen olgun nesil mekke canlı, Beklenen olgun nesil kabe canlı yayın, Beklenen olgun nesil Üç boyutlu kuran oku Beklenen olgun nesil kuran ı kerim, Beklenen olgun nesil peygamber kıssaları,Beklenen olgun nesil ilitam ders soruları, Beklenen olgun nesilönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes