Akillari hayrette birakan alemler By: sumeyye Date: 20 Eylül 2010, 18:38:07
AKILLARI HAYRETTE BIRAKAN ÂLEMLER
Müþahede edilen âlem, her an deðiþip durmaktadýr. Yokluktan gelip varlýk sahnesinde kendisini bize arz edip, sonra da geldiði yere yokluða dönüp gitmektedir. Burada gördüðümüz herþeyin mevcudiyeti zihnimizde bir kavram oluþmasýna vesile olmakta ve biz bu kavramla, o ilme konu varlýðýn, anlatmak istediði þeyi yani, o nesneyi varlýk sahnesine çýkaranýn Tek olduðunu ve O'nun tekliðinin kâinattaki yüzlerce ilmin konusu nizam ve intizamý anlýyoruz. Zira, "Ehl-i Þuhud için görülen âlemdeki herþeyle, müþahede âlemine girme öncesi ve sonrasýnda Allah-u Tealâ bilinir" (Elmalýk). Burada, "Allah'tan hakkýyla ancak ilim sahipleri korkar" hakikatini hatýrlamanýn tam yeridir. Temas ettiðimiz bu ve temas edemediðimiz diðer mânâlarda kullanýlan âlem ve âlemlerin, müþahede ettiklerimizin bazýlarýndan ibretli örnekler sunarak, akýllara durgunluk veren kâinatýn ilme nasýl konu olduðunu bir nebze de olsa göstermiþ olacaðýz.
Kur'ân'ýn insaný hayrette býrakan ifadelerinin karþýsýnda insanýn sadece ''Akýllarý hayrette býrakan Rabbimin önünde secdeye kapanýrým" demekten baþka çaresi kalmýyor. Kur'ân sözü bir defa söyler ve söylemesiyle kâinat ihtizaza gelir. "ALEM" sözü de bu nev' inden olan belagatlý bir kelimedir.
Âlem lügatta, cihan, kainat, herþey ya da bir güneþ ile ona tabi olan ve etrafýnda devreden seyyarelerin teþkil ettiði daire (1) mânâsýna gelir. Âlem Kur'ân'da ise,"Cenabý Hakk'ýn bildiði, sayýsýz ve sýnýrsýz, Allah'tan (cc) gayri bütün mahlukat manasýnda kullanýlýr" (2). Cenâb-ý Hakk'tan gayri mahlukata âlem denmesi "mucidi olan Zat-ý ecelle ve a'la Hz.lerinin bilmeye iþarette vesile olmasýna dayanýr" (3). "Âlem kelime itibari ile alâmetten gelir. Zerreler âleminden, yýldýzlar âlemine kadar her âlem, Cenabý Hakk'a ait bir alamet ve bir delil olmasý hasebiyle âleme âlem denmiþtir" (4).
Âlem mefhumu Ýslâmiyette çok geniþ buudlu olarak ele alýnýr. Allah (cc) dýþýnda herþey âlem mefhumu içine girdiðinden çeþitli tariflerle âlemler çoktur. Âlem-i berzahtan tut tâ âlem-i Hâb'a kadar sayýsýz âlemler mevcuttur. Ýslâmî litaratürde 18 bin âlem tabiri kullanýlmakla meselenin azametine parmak basýlmýþtýr.
Âlemin varlýðý Allah (cc)'ýn isim ve sýfatlarýnýn tecellisi içindir. "Kainatta hiçbir varlýk abes ve boþ yere yaratýlmamýþtýr. Bu hakikat teemmül (derin düþünme) ve tefekkürle inkiþaf eder. Ýþte bu inkiþaftýr ki, kendini tanýtan Mevlayý anlama ve idrak mevzuunda önümüze yeni ufuklar açar" (5). Bu ufuklar içerisinde semavata baktýðýmýzda binlerce âlemin varlýðýnýn olduðunu müþahede edebiliriz. Yýldýzlardan tut yerdeki en küçük mahluklara kadar her biri bir âlemdir." Hatta herbir insan dahi küçük bir âlemdir" (6).
Toplu olarak âlemlerin isimlerini verip kýsaca mânâlarýndan bahsedelim.
1. Âlem-i Asgar: En küçük âlem.
2. Âlem-i Ekber: En büyük âlem, kâinat.
3. Âlem-i Berzah: Kabir âlemi de denir.
4. Âlem-i Ceberût: Âlem-i azamet ve kudret. Bediüzzamanýn ifade ettiðine göre "bununla esma ve sýfat kasdolunur. Muhakkiklerin ekserisine göre bu, âlam-i evsattýr. Yani üstteki lâhût (ruhanî-manevî âlem) âlemi ile melekût (bir þeyin iç yüzü -ruhlar âlemi-Vasýtasýz Yaratýcý'ya yönelik cihet) âlemi arasýnda bulunan âlemdir."
5. Âlem-i Emir: Sadece bir emri ilâhî ile iþlerin hemen olduðu, arþýn fevkindeki âlem.
6. Âlem-i Esbab: Sebebler âlemi. Herþeyin bir sebebe dayanak olduðu âlem, dünya âlemi. (Þunu da burada belirtmekte fayda var ki, sebebler sadece zahirde perdedir. Yoksa netice itibari ile sebeblerin hiçbir icad ciheti yoktur).
7. Âlem-i Gayb: Zahir duygularýmýzla bilinemeyen âlem ve ruhlar âlemi... Cinler ve melekler âlemi.
8. Âlem-i Hâb: Uyku ve rüya âlemi.
9- Âlem-i Mana: Bazý ehline münkeþif olan âlem. Anlaþýlmasý manen bilinen âlem.
10. Misal Âlemi: Dünyada mevcut bulunan bütün eþya ve zuhura gelen bütün fiillerin aynýsý ile mürettep ve mütekevvin (tertip edilmiþ ve mevcut) olan bir tarzý veya ruhanî âlemlerin bir nev'i. (Lemalardan)
"Gördüm ki, âlem-i misal nihayetsiz fotoðraflar ve her bir fotoðraf hadsiz dünyevî hadiseleri ayný zamanda hiç karýþtýrmayarak alýyor. Binlerce dünya kadar büyük ve geniþ uhrevî sinemalar ve fani mahlukatýn fanî ve zail hallerini ve vaziyetlerini ve geçici hayatlarýnýn meyvelerini sermedi (daimi ve baki) temaþagâhlarda ve cennetle ebedî saadet ashaplarýna dünya maceralarýný ve eski hatýralarýný levhalarý ile gözlerine göstermek için pek büyük bir fotoðraf makinesi olarak bildim" (Sözlerden).
11. Âlem-i Þehadet: Bu dünya. Cenab-ý Hakk'ýn ayetlerine ve emirlerine iman edenlerin, hakka, hakikate þahadette bulunduklarý ve Allah'a (cc) itaat ve ibadetle mükellef olduklarý dünya âlemi. (Âlem-i þehadet, gaybî âlemlerin üstünde tenteneli bir perdedir) (Mektubattan).
12. Âlem-i Zuhur: Zuhuratlarýn, þu anda yaþadýðýmýz âlemlerin ismi.
13. Âlem-i Þümul: Bütün dünyayý alâkadar eden, dünyayý kaplayan ve her yerde tanýnmýþ âlem.
Genel olarak verilen bu âlemlerden baþka halde hesaba gelmeyen âlemlerde mevcuttur. Cenâb-ý Hak'tan gayri bütün mahlukata âlem denmesi, onlarýn sonradan yaratýldýklarýna iþarettir. Âlemin yaradýlýþýný ve bu yaradýlýþta tecelli eden sýfatlarýn neler olduðunu anlatan Bediüzzaman:
"Vücut, mümeyyize, muhassýsa ve müreccihe ve de müessire olmak üzere, ilim, irade, kudret sýfatlarýný istilzam eder" (7) demek suretiyle âlemlerin yaratýlmasýnda, ilim, irade ve kudret sýfatlarýnýn varlýðýna dikkat çeker. Kur'an-ý Kerim birçok yerde kendine has mukni edasýyla âlemin yaratýlýþýndaki gayeyi ortaya koyarak bütün insanlarý bu yola çaðýrmaktadýr. O yol hamd, tesbih, þükür ve tazim etme yoludur, (bkz. Fatiha
Özerine Mülahazalar). Þu kudsî hadiste: "Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi murat ettim ve âlemleri yarattým" bu manayý teyid eden güçlü bir delildir. Hele Muhyiddin Ýbn-i Arabî Hazretlerinin bu kudsî hadîse yüklediði mânâ gerçekten çok manidardýr: "Mahlukatý yarattým ki, bana bir ayna olsun ve o aynada cemalimi göreyim" (8). Evet âlemlerin varoluþ maksadý "Allah'ýn (cc) yarattýðý eserlerdeki sanatý görmek ve göstermek istemesidir" (9)/ Elhasýl; Âlemin hakikati Bediüzzamanýn buyurduðu gibi: "Þu gördüðün büyük âleme büyük bîr kitap nazarýyla bakýlýrsa, Nur-u Muhammedi (sav) o kitabýn katibinin kaleminin mürekkebidir. Eðer o âlem-i kebir bir þecere tahayyül edilirse, Nur-u Muhammedi (sav) hem çekirdeði, hem meyvesi olur. Eðer dünya mücessem bir hayat sahibi farz edilse, o nur O'nun ruhu olur. Eðer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur O'nun aklý olur. Eðer pek güzel þaþaalý bir cennet bahçesi tahayyül edilirse Nur-u Muhammedi (sav) O'nun andelib'i (bülbül) olur" (10) þeklinde tezahür ediyor ve yaratýlýþ maksadýna uygun sürüp gidiyor.
KAYNAKLAR:
1 .Yeni Lügat, Alem md.
2. Hikmet Iþýk. Fatiha Üzerine Mülahazalar, s. 132.
3. Bediüzzaman, Lem'alar.
4. Iþýk, a.g.e., s. 132.
5. Iþýk, a.g.e., s. 132-133
6. Bediüzzaman, Mektubat 26. Mek tup s.304-305.-
7. Bediüzzaman, Ýþaret' ül-Ýcaz s. 15.
8. A.g:e., s.17
9. Bediüzzaman, Lem'alar, s. 327.
10. Bediüzzaman, Sözler, Lem'alar, Mektubat, ilgili bölümler. Cemal Doðan