Vefa neydi By: ezelinur Date: 20 Eylül 2010, 10:34:25
VEFANIN ARTIK yalnýzca Ýstanbul’da bir semt ismi olarak anýldýðýný söylüyordu birisi. Bunu o zamanlar pek de anladýðým söylenemezdi. Ana ocaðýndan bir kez bile ayrýlmamýþ olan, yanýsýra þefkatin ve vefanýn en yüksek mertebede yaþandýðý bir ortamda kalan birisi için bunu anlamak zordu hiç þüphesiz.
Hem, dýþarýya dönük bir yaþantýya adapte olacaðým bir arkadaþ grubu da edinmemiþtim üstelik. Onun için vefa dolu bir atmosferin dýþýnda vefasýzlýðý ve bivefalarý tanýma ve aralarýndaki farký ayýrt etme imkânýna sahip de deðildim. Hâfa topraðýnda gizlenmiþ nice duygumun anne suyuyla beslenmiþ bir saksý çiçeðiydim anlayacaðýnýz...
Þimdi aradan geçen bu kadar yýl sonra yüzleþmeler yaþýyorum yeni yeni; þefkate, vefaya dair. Hayallerimin tozpembe harçlarýyla ördüðüm kalelerimin çatýrdadýðýný duyuyorum þimdilerde... “Yýkýntý duvarlar altýnda can çekiþmektense" diyor yüreðim, “yalnýzlýðýn akrep kuytularýnda gizlenmelisin belki de... Bilmiyor musun? Düþmanýn oku deðil ama, dostun gül atmasý yaralar insaný.”
Hak vermiyor deðilim hani... Ama diyorum, pes etmemelisin bu kadar çabuk... Daha ne gördün ki? “Baþ bir batman aðýrlýðý kaldýrýr da göz bir çapaða yenik düþer, anladýn mý?” diyor. Bana “Haydi Allahaýsmarladýk” bile demeden böyle iki büklüm beni yarý yolda býrakan mevcudata bakar gözümün nurudur vefa. O da sönerse ben nasýl dayanýrým? Mevcudatýn zevaliyle kararan dünyasýna, ancak vefanýn nuruyla bakabilen ve dayanabilen yüreðime, ihanetin neden karalar baðlattýðýný þimdi daha iyi anlýyorum... Ve yeni bir günün sabahýnda araladýðým kendi âlem aynamýn kapýsýndan bana görünenin, ademin kesif gölgeleri olduðunu…
O zaman daha bir hak veriyorum nazenin varlýklarýn azýcýk tebessüm edip de der-akap yokluða kalboluþuna. Mýsýr sümbülünün tazecik diþleriyle bahar nazeninlerini ciðerleri sýzlayarak izleyen zamanýn en garibinin, kendisine âdem ve zevâl arýz olmayan Kelâm-ý Ezelîden baþka birþeyi yanýnda bulundurmayýþýna da… Ya da baþucuna serlevha ettiði o kelâm-ý kibarýn sebebini...
Ey çaðýn garip güzeli! Yoksa sende mi ihanetin acý suyu kendisine içirilenlerdensin? O yüzden mi, garipliðine merhem olsun diye mi baþucuna “Dost istersen Allah yeter” levhasýný asmýþsýn?
Dost bildiklerinin vefasýzlýðýyla derbeder kýrýk bir kalp sahibi anlar bunu. Ne olur bana þimdi “En saðlam bir arkadaþ, en civanmert bir yoldaþ olmak vaktidir” deme… “Hýlletin yamaçlarýnda bununla seyran edersin” deme. Þimdilerde buna takatim kalmadýðýný hissediyorum. Sanki “Bil ki, þu âlemin fenasýndan sonra sana refakat etmeyen ve dünyanýn harabýyla senden müfarâkat eden bir þeye kalbini baðlamak sana lâyýk deðildir” nasihatine daha bir yakýþýyor yüreðim. “Eyvah, aldandým.”
Oysa kalýnasý deðildi dünya, bir uykuydu en tatlý yerinde bölünen… Dudaðýnda firak türküleri mýrýldanan, bir öpmekle batacak çiçek yüzlü dilberdi yalnýzca rüyalarda… Der-âkap zevalle acýlanan mülakatlardý kalbimi baðladýklarým, ne kedere, ne de meraka deðmezdi. Biliyorum, ama neylersin ki ayrýlýk rüzgârlarýyla her gün bir dalý kýrýlan kalb aðacýmý yeþertmek dostun gönül topraðýnda olur umudunu besledim hep. Yanýlmýþým… Bana “Hâlâ ölmemiþsin, dimdiksin bak!” deme ne olur… Her parçasýnda gurbeti solukladýðýn katranýndan biliyorsun sen de: Aðaçlar ayakta ölür!
Sana söylüyorum sevgili yüreðim! Büsbütün ümitsizliðe duçar olmak da yakýþmaz sana. Eþyanýn beni kendine meftun eden o mecazî hüsünlerini bir ebedî güzellik sahibinden aldýklarýný, her daim zeval ve firak çalkantýlarýna raðmen sönmeyen güzellik hakikatinden farkeden sana yakýþmaz bu…
Býrak artýk “Ben nerede yanlýþ yaptým?” deyip sýzlanmayý… Sýzlanmaya en lâyýk sen olmalýsýn belki de; çehresini zeval tarafýna dönmüþ mevcudatta sonsuzun izlerini arayan sen… Bir sen aðlamalýsýn yalnýzca, bir sonrasýný terkediþlerin izlediði yalancý gülücüklerin raðmýna…
Bir senin feryadýn çýkmalý göklere, kendinin bildiðin eþya, elinden evladý alýnmýþ bir annenin feryadýna dönüþür çünkü, elinden alýnýverince bir tek senin…
Ve ýþýðýyla günü güzelleþtiren nazlý güneþin güleç yüzünü bir daha gülmemecesine astýðý, çehresinde celâl kokan yalçýn daðlarýn heybetini kendinden almadýklarýný gösterdikleri bir acz serabýna döndükleri, dudaðýna Rabbinin ismi, diline sevginin gölgesi düþmeden topraðýn ve itilmiþliðin kuraklýðý deðen minicik kýzlara, “Þefkat beklediðiniz ellerle sizi topraða gömdüren neydi?” diye sorduklarýnda.
Ve güzel insanlar güzel atlara binip vefa yurduna gittiklerinde bir tek sen ümitvar olmalýsýn. Çünkü ihanetin yetim býraktýðý kalpleri atýnýn terkisinde vefa diyarýna uçuracak yiðit, Rabbinin kendisini yetim bulup da barýndýrdýðý o yetimler yetiminden gayrý kimdi?Osman Sertuð Çalýþkan