Rabiatu r Rey r.a. By: sidretül münteha Date: 19 Eylül 2010, 16:21:55
Rabiatu´r-Rey (R.A.)
Sünneti Rabîa dan daha iyi ezberleyen kimseyi görmedim.[1]
Þimdi de hicretin ellibirincl senesindeyiz.
Müslüman birlikieri yeryüzünün doðu ve batýsýndaki yollarda yürüyorlar.
Onlar insanlýða temel inancý götürüyorlar... Ýnsanlýða þefkatli ve ýslah edici eli uzatýyorlar...
Ýnsan topluluklarý arasýnda, insaný insana tapmaktan kurtaran, sevgisini, tek ve ortaksýz ALLAH´a veren yolu geniþletiyorlar,..
Ýþte Horasan valisi, Sicistan fatihi, muzaffer komutan ve yüce sa-habî er-Rabî Ýbn Ziyad el-Harisî [2] ALLAH yolunda savaþan ordusunun baþýnda yürüyor.
Beraberinde kahraman kölesi Ferruh da vardý.
ALLAH ona, Sicistan ve baþka yerlerin fethini nasip ettikten sonra þerefli hayatýný Seyhun nehrini geçmekte ve Maveraunnehir ülkeleri denilen, bölgelerin tepelerinde tevhid bayraklarýný dalgalandýrmakla bitirmeye karar vermiþti.
Er-Rabî Ýbn Ziyad kararlaþtýrýlan savaþ için hazýrlýðým yaptý... Düþmanýn üzerine yürüyeceði zaman ve mekâný tasarladý...
Savaþ baþlayýnca er-Rabî´ ve cesur askerleri tarihin daima övgü ve saygýyla zikrettiði kahramanlýklar gösterdiler.
Ferruh savaþ meydanlarýnda çeþitli kahramanlýk ve atýlganlýklar gösterdi. Er-Rabî´ bunlardan dolayý çok memnun oldu ve onun meziyetlerini daha da takdir etti.
Müslümanlar için kesin bir zafer yolu gözükünce, düþmanlarýnýn ayaklarýný titrettiler saflarýný bozup topluluklarýný daðýttýlar...
Türk ülkesine geçiþlerine ve Çin topraklarýna doðru atýlmalarýna ve çok uzaklara gitmelerine engel olan nehri geçtiler...
Büyük komutan nehri geçip ayaklan öbür kýyýya basar basmaz hemen askerleriyle birlikte nehrin suyuyla abdest aldý...
Kýbleye yönetip zaferi veren ALLAH´a þükretmek için iki rek maz kýldýlar...
Büyük komutan savaþta gösterdiði kahramanlýklardan dolayý kölesi Ferruh´u mükâfatlandýrdý.
Onu azad etti...
Alýnan bol ganimetlerden payýný ayýrdý.
Ayrýca kendi tarafýndan birçok þey ilâve etti....
Bu güzel günden sonra er-Rabî Ýbn Ziyad el-Harîsî´nin hayatý madý...
Büyük hayalini gerçekleþtirdiði iki yýldan sonra eceli geldi...
O, Rabbinden hoþnut, Rabbi de ondan hoþnut olarak Rabbine vustu.Kahraman ve yürekli delikanlý Ferruh payýna düþen ganîmetlerî, büyük komutanýn ona baðýþladýðý cömertçe baðýþ, bunlarýn üstünde deðerli hürriyeti, þahane kahramanlýklarla dolu ve savaþlarýn tozunu baþýna taç yapmýþ hatýrlarýyla Medine-i Münevvere´ye döndü.
Ferruh Medine´ye yerleþtiðinde yerinde duramayan, hareketli v canlý bir delikanlýydý...
O otuzuna doðru ilerliyordu...
Ferruh kendisine, içinde oturacaðý bir ev ve birlikte yaþýyac bir haným almaya karar verdi...
Medine´deki evlerin ortasýndan bir ev satýn aldý. Akýllý, ahlâklý, dindar ve ayný yaþlarda bir haným seçti. Ferruh ALLAH´ýn kendisine lütfettiði evinde mesuddu.
Hanýmýyla birlikte, umduðunun üstünde kolaylýk, rahatlýk ve iyiliklerle karþýlaþtý.
Fakat; bütün meziyetlerine raðmen bu neþeli ev, ALLAH´ýn verdiði güzel huy ve özelliklere raðmen bu saliha (iyi) eþ bu inançlý yiðidin savaþa katýlma arzusunu... Kýlýçlarýn þakýrtýsýný, dinleme özlemini ve ALLAH yolunda Gihada yeniden baþlama tutkusunu yenemedi...
Ne zaman Medine´de, ALLAH yolunda savaþan islâm ordusunun zafer haberleri dolaþsa onun cihada olan özlemleri tutuþur ve þehid olma arzusu artardý.
Bir cuma günü Ferruh Mescid-i nebevî´nin hatibinin müslümanla-ra Ýslâm ordularýnýn birçok meydanda kazandýðý zaferleri müjdelediðini ve halký ALLAH yolunda savaþmaya çaðýrdýðýný, ALLAH´ýn rýzasýný kazanmak için ve onun dinini yüceltmek için þehitliðe teþvik ettiðini duydu. Evine döndü. Her bir yýldýzýn altýna "yayýlmýþ müslüman sancaklarýndan birinin altýna girmeye karar verdi.
Bu kararýný hanýmýna bildirdi. Hanýmý ona þöyle dedi:
«Ebu Abdurrahman! Beni ve karnýmda taþýdýðým bu bebeði kime býrakýyorsun?!
Sen Medine´de kimsesiz birisisin. Senin ne soyun ne de sülâlen var».
Ferruh þöyle cevap verdi:
«Seni ALLAH´a ve Resûiü´ne býrakýyorum...
Sana savaþ ganimetlerinden biriktirdiðim otuzbin dînarý býrakýyorum... Onlara sahip ol, o parayý iþletip çoðaltmaya çalýþ. Ben sað salim dönünceye kadar veya arzu ettiðim þehitliði ALLAH bana verinceye kadar o paradan kendin ve çocuðuna günün þartlarýna uygun harcamayý yap...»
Daha sonra Ferruh ona veda edip ayrýldý...
Namuslu ve iffetli haným, kocasý gittikten birkaç ay sonra doðum yaptý.
Parlak ve tatlý yüzlü, görenin hoþuna giden bir çocuk doðurmuþtu. Nerdeyse babasýnýn ayrýlýðýný unutturacak kadar büyük bir sevinç duydu...
Çocuða Rabîa adýný koydu.
Küçük yavrunun üzerinde çocukluðundan itibaren soyluluk alâmetleri belirdi.
Hareketlerinde ve sözlerinde zekâ alâmetleri görüldü. Bunun üzerine annesi onu öðretmenlere teslim etti ve onlara çocuðu güzelce yetiþtirmelerini söyledi.
Onun için terbiyeciler getirtip ona saðlam bir terbiye vermelerini söyledi.
Çocuk çok geçmedi okuma ve yazmasýný ilerletti.
Daha sonra Azîz ve Gelîl olan ALLAH´ýn kitabýný ezberledi. Onu Mu-hammed´in [s.a.v.) kalbine indirildiði þekilde taptaze okumaya baþladý.
Ezberleyebildiði kadar da Resûlüllah´m (s.a.v.} hadisinden ezberledi.
Araplarýn sözlerinden ezberlenmeye deðer olanlarý ezberledi...
Din iþlerinden öðrenilmesi gerekenleri öðrendi.
Rabîa´nm annesi oðlunun öðretmen ve terbiyecilerine bol bol para ve hediyeler verdi.
Oðlunun ilminin arttýðýný gördükçe onlara iyilik ve ikramýný artýrýyordu...
Çocuðun annesi babasýnýn dönmesini bekliyor, oðlunu kendisi ve kocasý için sevinç vesilesi yapmaya çalýþýyordu.
Fakat Ferruh uzun zaman dönmedi.
Daha sonra onun hakkýnda dedikodular dolaþmaya baþladý.
Bazýlarý, onun düþmanlarýn ellerine esir düþtüðünü söylüyordu.
Bir kýsmý da, onun serbest olduðunu halâ cihada devam etmekte olduðunu söylüyordu.
Savaþ meydanlarýndan dönen üçüncü bir grup da þöyle dedi: «O istediði þehitliðe nail oldu».
Rabîa´nýn annesine göre, haberler kesildiði için bu son söz geçerli oldu. Buna çok üzüldü.
Daha sonra ALLAH´tan onun için ecir diledi...
O gün Rabîa erginlik çaðýna yaklaþmýþ ve gençliðin yollarýna girmiþti.
Nasihatçýlar annesine þöyle dediler:
«Ýþte Rabîa, böyle bir gencin, tamamlamasý gereken okuma ve yazmasýný tamamladý.
Akranlarýndan fazla olarak o, Kur´an´ý ezberledi ve hadis rivayet etti.
Eðer onun için mesleklerden birini seçersen, o mesleðinde ilerlemekte gecikmez ve hemen mesleðinin kazançlarýndan sana ve kendisine harcar».
Annesi þu cevabý vermiþti:
«ALLAH´tan ona, dünyada iyi geçim, ahirette de iyi son diliyorum...»
Rabîa kendisine ilmî seçmiþ, hayatta´ olduðu sürece Öðrenci ve öðretmen olarak yaþamaya karar vermiþti.
Rabîa kendisine çizdiði yolda gevþeklik ve acizlik göstermeden yürüdü. Susuzlarýn tatlý pýnarlara atýldýðý gibi Medine´deki mescidi dol-dolduran ilim halkalarýna atýldý.
Baþlarýnda, Resûlüllah´ýn (s.a.v.) hizmetini gören Enes Ýbn Malik olmak üzere sahabe-i kiramýn hayatta kalanlarýna sarýldý.
Yine baþlarýnda: Saîd Ýbnu´I-Müseyyeb, Þamlý Mekhul ve Seleme Ýbn Dînar o´mak üzere tabiînin ilk grubundan ilim ve hadis aldý.
Gece gündüz hiç durmadan çalýþmaya devam etti. Öyleki bitkin ve yorgun düþtü.
Bu konuda birisi onunla konuþup kendine acýmasýný söylediði zaman þu cevabý verirdi:
Þeyhlerimizin þöyle dediðini duyduk:
«Ýlim ancak, kendini tamamen ona verdiðin zaman birazýný sana
verir...»
Çok geçmedi onun adý yükseldi, yýldýzý parladý ve arkadaþlarý çoðaldý.
Öðrencileri ona tutuldu. Kavmi onu kendilerine efendi yaptý. Medîne aliminin hayatý sakin ve rahat yürüyordu. Gününün yarýsý evinde, ailesi ve dostlarýyla...
Diðer yansý da Peygamber´in (s.a.v.) mescidinde ilim meclislerinde ve halkalarýnda geçiyordu...
Günleri birbirine benzer bir þekilde geçerken, baþýna hesapta olmayan birþey geldi...
Mehtaplý bir yaz gecesinde Medîne-i münevvere´ye altmýþ yaþýný doldurmuþ bir atlý geldi.
Atýnýn sýrtýnda, evine gitmek üzere Medine´nin sokaklarýnda yürüyordu. Evi, hâlâ gitmeden önceki halini koruyor muydu, yoksa günler ona yapacaðýný yapmýþ mýydý...
Oradan ayrýlalý otuz veya otuza yakýn yýl geçmiþti.
Kendi kendine, o evde býraktýðý genç karýsýnýn þimdi ne´ yaptýðýný, karnýndaki bebeði erkek mi yoksa kýz mý doðurduðunu, bebeðin ölü mü yoksa diri mi olduðunu, eðer diriyse, ne durumda olduðunu merak ediyordu?
Buhara, Semerkand ve etrafýndaki yerleri fethetmek için giden Ýslâm ordularýyla birlikte ALLAH yolunda savaþmaya giderken, biriktirdiði ganimetlerden hanýmýna býraktýðý büyük" meblaðýn ne olduðunu da merak ediyordu...
Medine´nin cadde ve sokaklarý hâlâ gidip gelenlerle doluydu. Halk yatsý namazýný az önce eda etmiþti.
Fakat karþýsýna çýkanlardan hiçbiri onu tanýmýyor, ona aldýrýþ etmiyor, zayýf atýna ve omzundan sarkan kýlýcýna dönüp bakmýyordu.
Aslýnda, Ýslâm þehirlerinde oturanlar ALLAH yolunda savaþmaya giden veya ondan dönen mücahidlerin görünüþüne alýþmýþlardý.
Fakat bu durum atlýnýn üzüntüsünü uyandýrmaya ve þüphelerinin
artmasýna sebep oldu.
Atlý, bu düþünceler içinde yüzerek deðiþen sokaklardaki yolunu aramak için yürürken, ansýzýn kendini evinin önünde buldu...
Kapýyý yarý açýk bir halde buldu. Sevincinden acele edip ev halkýndan girmek için izin istemedi...
Kapýdan girdi ve evin avlusuna doðru ilerledi...
Ev sahibi kapýnýn gýcýrtýsýný duydu ve çardaktan baktý. Ay ýþýðýnda, kýlýcýný çýkaran, geceleyin evine saldýrmak üzere mýzraðýný elinde tutan bir adam gördü.
Genç hanýmý, yabancý adamýn görebileceði yakýn bir yerde duruyordu.
Hýzla yanma inip þöyle dedi:
«ALLAH´ýn düþmaný! Gece karanlýðýnda gizlenip evime ve namusuma mý saldýrmak istiyorsun».
Onun konuþmasýna fýrsat vermeden, inine kötülükle yaklaþýldýðýnda saldýran aslan gibi ona saldýrdý... .
Her ikisi de birbirinin üzerine atýldýlar, gürültüleri artýnca her taraftan eve doðru koþuþtular.
Yabancý adamýn etrafýný halka þeklinde kuþattýlar ve böylece komþularýna yardým etmiþ oldular...
Ev sahibi onu yakalayýp elini boðazýna dayadý ve þöyle dedi:
«Vallahi! Seni ancak valinin yanýnda serbest býrakýrým, ALLAH´ýn düþmaný!»
Adam þöyle dedi:
«Ben ALLAH´ýn düþmaný deðilim...
Hiçbir günah da iþlemedim...
Bu benim evimdir, elimin emeðidir. Kapýsýný açýk buldum ve içeri girdim...»
Sonra halka dönüp þöyle dedi;
«Ey cemaat!
Beni dinleyiniz...
Bu ev benim evimdir... Ben onu kendi paramla satýn aldým...
Ey cemaat!
Ben Ferruh´um.
Komþular arasýnda otuz yýl önce ALLAH yolunda savaþmak üzere giden Ferruh´u tanýyan kimse kalmadý mý?!»
Ev sahibinin annesi uyuyordu, gürültüye uyanýp çardaðýn penceresinden baktý ve kocasýný gördü.
Hayretten nerdeyse dili tutulmuþtu, fakat çok geçmeden þöyle dedi:
«Onu býrakýn...
Býrak onu Rabîa!
Oðlum! Býrak onu... O senin babandýr...
Komþular! Ondan aynim. ALLAH iyiliðinizi versin.
Ey Ebu Abdurrahman! Dikkat et...
Karþýndaki kimse senin oðlun ve ciðer-parendir».
Onun sözlerini duyar duymaz Ferruh Rabîa´ya dönüp kucakladý ve baðrýna bastý...
Rabîa da Fenuh´a dönüp ellerini, boðazýný ve baþýný öpmeye baþladý...
Oradakiler de onlarý yalnýz býraktýlar.
Rabîa´nýn annesi, çeyrek asra yakýn bir süre onunla ilgili haberler kesildikten sonra bu dünyada karþýlaþacaðýný hiç ummadýðý kocasýna hoþ geldin demek için indi.
Ferruh hanýmýnýn yanýna oturdu ve ona baþýna gelenleri anlatmaya ve kendisinden haber alamamalarýnýn sebeplerini açýklamaya baþladý...
Fakat hanýmý, onun söylediklerinin çoðunu zihnini meþgul eden birþeyden dolayý duymuyordu. Kocasýnýn býraktýðý bütün parayý harcamasýndan dolayý kýzmasýndan korkmasý, ona kavuþtuðuna ve onu oðluyla biraraya getirmesine dair olan sevincini bozmuþtu...
Kendi kendine þöyle diyordu:
«Eðer þimdi bana, emanet olarak býrakýp günün þartlarýna göre harcamamý istediði bu büyük meblâðý sorarsa ve ben de ona, paradan hiçbir þey kalmadýðýný söylersem, nasýl davranýr?
Bana býraktýðý parayý oðlunun eðitim ve öðretimine harcadýðýmý söylersem, inanýr mý acaba?
Bir çocuða yapýlan harcama otuzbin dinar tutar mý?!
Oðlunun elinin buluttan daha cömert olduðuna, onun ne bir dinar ne de bir dirhem üzerinde durduðuna, bütün Medine´nin onun binlerce kardeþine harcamada bulunduðunu bildiðine inanýr mýydý?»
Rabîa´nýn annesi bu düþüncelere dalmýþ bîr haldeyken kocasý ona dönüp þöyle dedi:
«Dört bin dinar daha getirdim...
Sana býraktýðým parayý çýkar da bunu ona ilâve edelim ve yaþadýðýmýz sürece geliriyle geçinebileceðimiz bîr bahçe veya ev satýn alalým».
Rabîa´nýn annesi baþka birþeyle meþgul görünüp ona hiçbir cevap vermedi.
Kocasý isteðini tekrarladý:
«Haydi... Para nerde? Yanimdakini ona ilâve edeyim».
Rabîa´nm annesi:
«Onu konulmasý gereken yere koydum. ÝnþALLAH birkaç gün sonra onu, senin için çýkaracaðým».
Müezzinin sesi aralarýndaki konuþmayý kesti. Ferruh ibriðine koþtu, abdest aldý. Kapýdan hýzla çýkmaya çalýþýrken: «Rabîa nerde?» dedi. Ona þöyle cevap verdiler:
«Ezaný duyar duymaz senden önce camiye gitti, senin cemaate yetiþebileceðini zannetmiyoruz».
Ferruh mescide vardý, imamýn namazý bitirmek üzere olduðunu gördü ve namazýný kýldý.
Daha sonra Hz. Peygamber´in (s.a.v.) kabrine doðru gitti ye ona selâm verdi.
Oradan Ravza-i´ mutahhara´ya döndü. Gönlünde oranýn özlemi ve orada namaz kýlma arzusu vardý.
Kendisi için orada bir yer seçti.
Nafile namaz kýlmaya baþladý. Kýlabildiði kadar namaz kýldý ve edebildiði kadar dua etti.
Mescidden ayrýlmaya niyet ettiðinde avlusunun, daha önce bir benzerine þahit olmadýðý bîr ilim toplantýsý sebebiyle týklým týklým olduðunu gördü.
Müslümanlarýn bir þeyhin etrafýnda halka halka toplandýklarýný ve alanda ayak basacak bir yer býrakmadýklarýný gördü.
Ýnsanlar arasýnda gözünü gezdirdi. Gördü ki aralarýnda sarýklý ve yaþlý þeyhler vardý...
Görünüþleri mevki ve makam sahibi olduklarýný gösteren vakar sahibi kiþiler de vardý.
Kalemleri ellerinde diz çökmüþ, þeyhin söylediklerini inciler top-larcasýna kapmaya baþlayan kýymetli þeylerin korunduðu gibi onlarý defterlerinde koruyan birçok genç vardý.
Ýnsanlar, sanki tepelerinde kuþ varmýþ gibi sessiz bir þekilde söylediði her sözü duymak için gözlerini þeyhin oturduðu yere çevirmiþlerdi. Mübelliðler de þeyhin söylediklerini cümle cümle naklediyorlar, ne kadar uzakta olursa olsun hiç kimse onun sözlerini kaçýrmi-yordu.
Ferruh þeyhin yüzünü tanýmaya çalýþtý, ama uzak olduðu için buna muvaffak olamadý,
Onun güze! konuþmasýna, adetâ fýþkýran ilmine ve görülmemiþ hafýzasýna hayran kaldý.
Hele huzurundaki insanlarýn þeyhe gösterdikleri saygý ona dehþet verdi.
Çok geçmedi, þeyh toplantýyý bitirdi ve ayaða kalktý.
Ýnsanlar ona doðru koþup etrafýnda yýðýldýlar, mescidin dýþýna kadar onu uðurlamak için peþine düþtüler.
Ferruh yanýnda oturan birine dönüp:
«ALLAH aþkýna bana söyler misin? Þeyh kimdir?!»
Adam garipsiyerek:
«Sen Medirieli deðil misin?" dedi.
Ferruh: «Medineliyim» diye cevap verdi.
Adam: «Medine´de þeyhi tanýmayan mý var?!» dedi.
Ferruh: «Onu tanýmýyorsam, beni mazur gör. Otuz yýfa yakýn Medine´den uzakta idim. Daha dün döndüm» dedi.
Adam: «Zararý yok... Bira.! yanýma otur da bu þeyhi sana anlatayým» dedi.
Sonra anlatmaya baþladý:
«Kendisini dinlediðin þeyh tabiîn´in ileri gelenlerinden ve müslü-manlarm büyüklerinden biridir.
Ayrýca Medine´nin muhaddisi, fakihi ve yaþýnýn küçüklüðüne raðmen oranýn imamýdýr».
Ferruh: «Maþaallah, La havle velâ kuvvete illa billah» dedi. Adam konuþmaya devam etti:
. «Onun meclisi ?gördüðün gibi? Malik Ýbn Enes [3] Ebu Hanîfe en-IMu´man, Yahya Ýbn Saîd el-Ensarî, Süfyan es-Sevrî, Abdurrahman Ýbn Amr el-Evzaî, el-Leys Ýbn Sa´d ve daha nicelerini biraraya getiriyor».
Ferruh:
«Ancak sen...» dedi.
Adam sözünü tamamlamasýna fýrsat vermedi ve konuþmaya devam etti:
«Bütün bunlarýn üstünde o, güzel huylu, yumuþak huylu, alçak gönüllü ve eli açýk bir efendidir...
Medine halký ondan daha cömert, dünya malýndan, onun kadar uzak duran, ALLAH´ýn yanýndakini onun kadar isteyen kimseyi tanýmamýþtýr».
Ferruh: «Ama sen bana onun ismini söylemedin» dedi. Adam: «O Rabîatu´r-rey´dir» dedi. Ferruh: «Rabîatu´r-rey mi?!» diye sordu. Adam: «Evet, onun adý Rabîa´dýr...
Fakat Medineli alim ve þeyhler onu Rabîatu´r-rey diye çaðýrýrlar, çünkü onlar bir meselede ALLAH´ýn Kitabýnda ve Resûlüllah´in (s.a.v.) hadisinde bir nass [hüküm) bulamazlarsa ona baþvururlardý...
O da konuyu derinliðine araþtýrýr...
Hakkýnda nass bulunmayaný, hakkýnda nass bulunana kýyas eder...
Çözemedikleri konuda, kalpleri rahat edecek bir þekilde onlara hüküm getirirdi...»
Ferruh üzgün bir þekilde:
«Fakat sen bana onun soyadýný söylemedin» dedi.
Adam þöyle cevap verdi:
«O, Ebu Abdirrahman Künyeli Rabîa Ýbn Ferruh´tur...
Babasý, ALLAH yolunda savaþmak üzere Medine´den ayrýldýktan sonra doðdu... Onun terbiye ve yetiþmesini annesi üzerine aldý...
Namazdan az önce halkýn; babasý dün gece gelmiþ dediklerini duydum».
O sýrada, Ferruh´un gözlerinden iri iri iki damla gözyaþý düþtü. Adam gözyaþlarýnýn niye düþtüðünü anlamadý.
Adýmlarýný hýzlandýrarak eve doðru yürüdü.
Rabîa´nýn annesi onu, gözleri yaþ dolu olarak gördü ve þöyle dedi:
«Neyin var Ebu Rabîa!»
Ferruh: «Bende sadece iyilik var...
Oðlumuz, Rabîa´yý daha önce hiç kimsede görmediðim ilim \ þeref mevkisinde gördüm» dedi.
Rabîa´nýn annesi fýrsatý ganimet bilip:
«Hangisini daha çok seviyorsun...
Otuz bin dinarý mý yoksa oðlunun ulaþtýðý bu ilim ve þerefi mi?» dedi.
Ferruh: «Vallahi, bunu, bütün dünya malýndan daha çok seviyorum...» dedi.
Hanýmý:
«Ýþte bana býraktýðýn parayý onun için harcadým. Yaptýðým þeyden dolayý için rahaltadý mý?!» dedi. Ferruh: «Evet,
ALLAH, benim, onun ve müslümanlarýn adýna sana en iyi mükâfatý versin,..» [4]
[1] Ýbnu´l-Maceþun
[2] Hayatý, «Sahabe hayatýndan tablolar» kitabýnda anlatýlmýþtýr
[3] Malik Ýbn Enes : Maliki mezhebinin imamýdýr. Ebu Hanîfe en-Nu´man da Han-´ mezhebinin imamýdýr.
[4] Rabîatu´r-rey hakkýnda geniþ bilgi için aþaðýdaki eserlere bakýnýz.
1. Tezkiratu´l-huffaz, 1/148.
2. Hýlyetu´l-evliya, IH/259.
3. Sýfatu´s-safve, M/83.
4. Zeylu´l-müzî!, 101 s.
5. Tarihu Baðdad, VIK/420.
6. Mîzanu´l-i´tidal, 1/136.
7. Et-Tac, X/141.
8. Vefeyatu´S-a´yan, 1/138.
9. Tarîhu´t-Taberî: X. ciltteki fihristlere bak.
Dr. Abdurrahman Refet el-Bâþâ, Sahabe Hayatýndan Tablolar, Uysal Kitabevi: 2/218-230.