Molla Yusuf Arvas Hz. kimdir ? By: sumeyye Date: 28 Aðustos 2010, 17:04:34
Molla Yusuf Arvas Hz. Kimdir ?
Tarikat Olmazsa Ýlim Fayda Vermez
Gavs-ý Hizaný (k.s.)’ýn akrabasý ve Arvas Seyyidlerindendir. Seyyid Yusuf Arvas Hazretleri, mollalýk icazetini amcasý Þeyh Mustafa Hazretlerinden almýþtýr. Amcasý da malum olduðu üzere Þeyh Þahabeddin Hazretlerinin halifesidir. Þeyh Þahabeddin Hazretleri Sadat-ý Kiram halkasýnýn mühim zatlarýndan olan Gavs-ý Hizani (K.S)’ýn torunudurlar. Ýþte böyle büyük zatýn torununun pýnar çeþmesinden beslenerek Gavs Hazretlerinin dergahýna gelmek amcasýnýn vefatýndan sonra nasip olabilmiþtir.
Seyyid Yusuf Arvas Hazretleri amcasýnýn vefatý üzerine 1966’da Gavs Hazretlerine gelir ve biat eder. O sýralarda Seyda Hazretleri askerde olduðu için tanýþamamýþ, bilahare terhis olup geldikten sonra tanýþabilmiþtir.
Gavs Hazretleri 1972 yýlýnda vefat edince Seyda Hazretlerinden de tövbe tarikat alýr ve uzun zaman amele devam ederek Menzil dergahýna hizmet etmiþtir. Bütün bu gayretlerinin ardýndan 1977’de de Seyda Hazretlerinin halifesi olma þerefine haiz olur. Þu anda da irþad faaliyetine devam etmektedir. Allah O’ndan razý olsun.
Seyda Muhammed Raþid Hz.lerinin vefatýnýn ardýndan Seyyid Yusuf (k.s) ile yaptýðýmýz röportaj;
FEYZ: Efendim, önce bize vakit ayýrdýðýnýz için Allah (c.c.) razý olsun. Tarikatlarýn gayesi nedir, biraz bize bahseder misiniz?
SEYYÝD MOLLA YUSUF ARVAS HZ.: Tarikatlarýn lügat manasý yol demektir. Bu yol maneviyat yoludur. Bu yolda ilerlemek için mürþidi kamil gereklidir, herkes bu tarikat iþini bilemez. Tarikatýn kârlý olduðuna dair çok deliller vardýr. Hem dünya için, hem ahiret için. Hatta dünya için çok menfaatler vardýr. Bir sürü günah içinde olan insan kurtulmak istiyor. Mürþidi kamilin sayesinde o günahtan yüz çeviriyor. Yapmamýþ oluyor. Eðer onu yapsaydý imaný giderdi.
Hatta bir sofi, Beyazýd-ý Bestami'den (k.s.) soruyor; ''Sizin bizim üzerimize olan hakkýnýz nedir? Bizim sizin üzerinize olan hakkýmýz nedir?'' Mübarek de vakit gelince sana söylerim diyor. Sofisini çaðýrýyor sen falanca þehre git, oranýn sultanýna bu mektubu ver diyor. Cevabý al getir diyor. Çok uzak ve iki aylýk bir yoldur. Sofi hiç birþey demeden (hiç itiraz etmeden) Kurban benim param yoktur, harçlýðým yoktur, nasýl gideceðim demeden, üstüm baþým yoktur demeden hemen alýp yola çýkýyor. O þehre gidip mektubu sultana veriyor. Sultan da, o sofinin istirahat etmesi için hamama götürün, yýkansýn, güzelce temiz elbiseler giysin, bir odaya koyun, karnýný doyursun, bir tane de cariye verin ona hizmet etsin. O kadar izzet ikram yapýyorlar. Sofi kendine ayrýlan odaya istirahata için gittiðinde cariye de yanýna geliyor. Sofi cariyeyi görünce nefis, þeytan ona musallat oluyor. Bak ne güzel kadýn þöyle boylu öyle poslu diye vesvese vere vere hemen cariyeyi tutmak için kast ederken, duvardan Beyazýt-ý Bestami Hz. (k.s.)'nin cemaate sohbet ettiðini görüyor. Hey ey akýlsýz! Sen Yusuf (a.s.) kýssasýný unuttun mu, deyince, sofi yere düþüyor, cariye de kaçýp gidiyor. Sofinin bir zaman sonra aklý yerine geliyor. Ben ne yaptým, dedi. Sultana gidip, ister mektuba cevap ver, istemezsen mektuba cevap verme, ben gidiyorum dedi. Sultan sofiye gitme, bu gece burada kal diye ýsrar etti. Sonra sofi Beyazýd-ý Bestami (k.s.) Hz.'nin yanýna gitti. Beyazýd-ý Bestami Hz. (k.s.) sofiye dönerek, sen gelinceye kadar senin sormuþ olduðun soruya cevap hazýrladým. Sizin göreviniz þudur; ben sana mektubu verdiðimde hiç itiraz etmeden kabul ettin. Bizim görevimiz de, o durumdayken þeytan sana vesvese verdi. Sen de o cariyeyi kast ettin. Eðer o cariye ile zina etseydin, imanýn giderdi. Biz senin imanýný kurtardýk.''
Maneviyatta da mürþidlerin görevi böyledir. Ýþte bunun için tarikatlar çok menfaatlidir, bazýlarý iþ hakikattýr diyor. Peki hakikat nasýl olur? Hakikat tarikatla olur. Büyükler þeriat, tarikat, hakikat demiþler. Hakikat bir cevher gibidir þeriat de bir deniz gibidir. Tarikat da bir vapur gibidir. O hakikat cevheri denizin ortasýndadýr. Sen araçsýz gidemezsin. Ancak bir vasýta ile, bir vapur ile oraya ulaþabilirsin. Tarikat olmazsa hakikat elde edilemez.
Bir insan ne kadar alim de olsa, ilmi de olsa tarikatsýzsa fayda görmez. Hatta ben çok zaman tecrübe etmiþim, bir camiye, bir beldeye gittiðim zaman, hoca da olsa, alim de olsa, onlarýn yanýnda cahil bir sofi de olsa, o cahil sofi alimden daha çok þeriata baðlýdýr. Alimler okumuþ ama, tam þeriata göre yaþamýyorlar. Ýlim olmayýnca tarikattan da fayda gelmez. Cahil bir tarikat ehli ancak nefsini korur, baþka kimseye menfaati dokunmaz. Ama alim bir sofi olursa Ümmeti Muhammed'e hizmeti olur.
Mesela Mevlana Halidi Baðdadi Hz. çift kanatlýydý. Yani hem zahiri, hem batýni ilmi bitirmiþ alim bir zattý. Onun için zülcenaheyn demiþler. Ýnsan bir kanatla hiç bir yere gidemez. Mesela bir kuþun tek kanadýný kessen uçabilir mi, uçmaz. Öyleyse kuþ iki kanadýyla gider, yoksa gitmez. Ýþte tarikatta olmazsa ilim de fayda vermez. Hem ilim öðrenmek, hem de tarikata girmek lazýmdýr. Tarikatýn faydasý hem dünyayý hem ahireti kurtarmaktýr. Yoksa o da fayda vermez. Ýlim öðrenmek lazýmdýr, menfaatlidir. Tarikatýn faydalarý çoktur. Ýki tane kardeþ varmýþ, ailelerinin ikisi de hamileymiþ, iki kardeþ doðacak çocuklardan biri kýz diðeri erkek çocuk olursa bu ikisini evlendireceðiz diye söz veriyorlar. Çocuklarý doðuyor, birinin kýzý diðerinin de oðlu oluyor. Kýzýn babasý zengin oðlanýn babasý fakir. Oðlanýn babasý vefat ediyor, tek kalýyor. Fakir olduðu için elinden bir þey gelmiyor. Oðlana diyorlar ki, gel amcanýn kýzý senindir, al diyorlar. Amcasýna gidip kýzý istiyor. O da sana kýz vermem, öyle de bir sözüm yok diyor. Bunun üzerine oðlan diyor ki artýk ben buralarda kalamam, kalmak taraftarý deðilim diyor.
Çünkü yýllardýr bana kýz verecekler diye söz verdiler, bir de nikahladýlar, baþka birisiyle evlenirse dayanamam diyor. Oðlan kýza haber salýyor, bak baban seni bana vermiyor, peki sen ne diyorsun. diyor. Kýz ile oðlan anlaþýyorlar. Kaçacaklar, yer belirliyorlar, þu saatte falan yere gel kaçalým diyorlar. Oðlan gelir, kýzý bulamaz, bekler bekler gelmez. Kýz beni kandýrdý, gelmedi diyerek çekip gidiyor. Biraz sonra da kýz geliyor, bakýyor ki oðlan yok, o da hayýflanýyor, beni kandýrdý gelmedi diyor. Ben þimdi ne yapayým, baba evine dönersem oðlan kandýrdý derler, der. Oðlan büyük bir þehre gider, büyük þehirde düþünür düþünür, bir þeyh var, mürþit var, ben en iyisi onun yanýna gideyim, der. Bana bu dünya haramdýr, ölene kadar mübareðin yanýnda durayým der. Kýz da düþünür, düþünür, ben kýzým yalnýz baþýmayým, kendimi nasýl koruyacaðým der. Kýz bir umumhaneye gitmeye karar verir. Kendime de çok büyük bir bedel isteyeceðim, kimse de beni tercih etmez, ben de iffetimi korurum diye düþünür. Onun yanýna da kimse gelmez. Oðlan þeyhin yanýnda sofiliðe baþlar. Þeyhi bir gün, oðlum sen umumhaneye git, orada bir kýz var, bana al getir, der. Ýþte burada tarikatýn bir þartý giriyor; þeyhin ne derse sözünden çýkmayacaksýn, söylediði þeriata muhalif gibi olsa da öyle deðildir. Görünürde bu hadise þeriata aykýrý bir haldir. Oðlan umumhaneye gidiyor, kýza sana þu kadar ücret vereceðim, benimle geleceksin diyor. Kýz da gitse þeriata muhalif, gitmese öldürürler döverler, daha kötü olurum diyerek çýkýyor yola. Oðlan önde kýz arkada gidiyorlar. Þeyhin yanýna varýyorlar. Þeyhe diyor ki, efendim getirdim. Þeyh, o zaman þurada oturun, diyor. Birbirlerine bakýþýyorlar. Kýz, sen bana hiç yabancý gelmiyorsun diyor. Sen kimsin, necisin, nereden geldin diyor.Oðlan da baþýna gelenleri anlatýyor. Kýz da kendi baþýndan geçenleri anlatýyor. Ýþte bu þeyhin sayesinde, tarikat olmasaydý, sen de ben de çok kötü olacaktýk. Ýþte mübareðin himmetiyle böyle oldu, diyor. Þeyh de nikahlarýný kýyýyor.
Tarikatlarýn çok faydalarý vardýr. Ölüm zamaný, sekerat zamaný þeyhin menfaati vardýr. Bir alim bir þeyhe gitmiþ. Þeyhin yanýna varýyor, ben tarikat almak için geldim diyor. Þeyh alenen baþýna elini koyuyor, baþýndan ayaðýna kadar bir þey çýkartýyor. O alim de soruyor, sen ne yaptýn? O da diyor ki tarikat alabilmen için ilimden vazgeçeceksin. O alimde ben ilmimden vazgeçmem çünkü çok zahmetle kazanmýþým, zorluklar çekmiþim, ilmi benden alma diyor. Mübarek de ilmi almadan tarikat vermem diyor.
Tabii bu da bir imtihandýr. Þeyhi diyor ki ilmin insana faydasý vardýr. Alimse, siz bana tarikatýn faydasýný anlatýn ben kabul edeyim diyor. Þeyh de tarikatýn bir çok faydasý vardýr, en büyük faydalarýndan birisi de sekerata girdiði zaman þeytan insana musallat olur, insan ne kadar alim olursa olsun, hoca olursa olsun, þeytan haþa Allah'ý (c.c.) inkar eder, sen reddersin, o ýsrar eder. Red ispat, red ispat þeytan en son onu kandýrýr. Onun imanýný alýr, ama bir mürþid olsa o insaný þeytandan kurtarýr diyor. Alim de diyor ki kurban yüz tane benim delilim vardýr. Allah'ýn (c.c.) varlýðýna ben 50 tane daha delil getireceðim diyor. Böylece alim çekip gidiyor. Bir zaman sonra Þeyh cemaatle sohbet ederken þeyhten bir ses geliyor. ''Ey melun, ben Allah'ýmý (c.c.) delilsiz tanýyorum'', cemaat bakýyor ki, bu cümlenin sohbetle hiç bir alakasý yoktur. Þeyhten bunun hikmetini soruyorlar. Bu nedir bunu niçin söylediniz diyor. Þeyh de diyor ki, ''bir gün bir alim vardý bizi ziyarete geldi, tekkemize geldi, bize misafir oldu. Allah'ýn (c.c.) varlýðýna 150 tane de delili vardý. Bir gün ölüm döþeðinde þeytan buna musallat oldu. Þeytan Allah'ýn (c.c.) varlýðýný reddetti, o delil getirdi. Delil red, delil red devam etti. En sonunda alimin elinde tek bir delil kaldý. Þeytan imanýný elinden alacaktý. Evliyalar o kadar merhametliydi ki, alim þeyhi kabul etmediði halde yine de onu þeytanýn elinden kurtarýr.''
Esas tarikatýn kaynaðý Peygamber Efendimiz'den (s.a.v.) gelmiþtir. Maðarada iken Cebrail (a.s.) Peygamber Efendimize üç defa teveccüh yapmýþtýr. Ýlk sýkýþýnda oku. Resulullah Efendimiz ben okuma bilmem, dedi. Cebrail sýkýnca benim caným çýkacak zannetttim diyor efendimiz. Ýþte bu teveccühün delilidir. Birincide içi temizlensin, ikincide nur dolsun, üçüncüde risalet nübüvvet nurunu içine doldursun. Bu da tarikattaki teveccühün temelidir.
Bir de Peygamber Efendimiz Hýra Daðý'nda Nur maðarasýnda Hz. Ebubekir Sýddýk Hz. ile beraberken kafirler maðaranýn kapýsýna kadar gelmiþlerdi. Hz. Ebubekir Sýddýk (r.a.) tedirgin oluyor. Ya Resulullah ben kendime bir þey olur diye korkmuyorum. Size bir zarar gelir diye korkuyorum. Peygamber Efendimiz de ''Mahzun olma Cenab-ý Allah (c.c.) bizimledir'' diyor. Peygamber Efendimiz böyle deyince cevher gibi bir nur Hz. Ebubekir'in kalbine girmiþ. Nakþibendi tarikatýnýn da piri Hz. Ebubekir'dir. Ebubekir Hz.'nin size üstünlüðü çok namaz kýlmak, çok amel yapmak deðildir, onun kalbinde bir cevher bir nur vardýr, onun fazileti ondandýr.
FEYZ: Bir mürþide baðlanmadan veli olunur mu? Yani nefis tezkiyesi yapýlabilir mi?
SEYYÝD MOLLA YUSUF ARVAS HZ.:Cenab-ý Allah (c.c.) isterse verir, ama çok nadirdir (murattýr). Bir insan hasta olsa kendisinde de hekimlik olsa kendi hekimliði kendisine yaramaz, ona bir hekim lazýmdýr. Ýnsan kendini ameliyat yapamaz. Allah-u Teala'nýn rahmeti çoktur. Çok nadir olur, yani mürþidsiz olmaz. Hatta demiþler ki þeyhi olmayanýn þeyhi þeytandýr. Yani insanýn þeyhi olmazsa þeytan insana þeyh olur. O þeytandan kurtulmak için þeyhe baðlanmak gerekir. Þeytan bir hayvan gibidir. Onun beþ tane pençesi vardýr. O hayvaný öldürmedikçe pençesinden kurtulamazsýn. O hayvan, pençesinin birini kalbe koymuþ, birini ruha koymuþ, birini sýrra koymuþ, birini ahvaya koymuþ, birini havaya koymuþ. Ýþte o þeytan öldürülmezse pençelerini insandan çekmez. Bu þeytandan ancak bir mürþidi kamilin etkisiyle kurtulunur. Bir mürþidi kamilin terbiyesiyle, tedavisiyle insan düzelir. Onlar zikir verirler. Ýnsan o zikirleri çeke çeke, o þeytanýn pençeleri zayýflar, sonra insan kurtulur, yoksa bir mürþid olmazsa bu tedavi nasýl gerçekleþecek. Herkese bir mürþidi kamil lazýmdýr.
FEYZ:Eskiden tarikatlar ilim sahibi, takva insanlar alýnýrdý. Þimdi ise tarikatlara herkes girebiliyor, bunun hikmeti nedir?
SEYYÝD MOLLA YUSUF ARVAS HZ.:Herkese tarikata girmelerini tavsiye ederim. Bazý insanlar bakýyorlar anlamýyorlar. Bu büyük bir yüktür, biz alamayýz diyorlar. Biz de onlara tarikatýn faydalarýný izah ediyoruz. Tabi uzaktan þeytanýn, nefsin etkisiyle yanlýþ görülebiliyor ama girdikten sonra ne kadar kolay ve güzel olduðunun farkýna varýyorlar. Ýnsanlara izah edilmezse onlar bu rahmetten mahrum kalýr.
FEYZ: Efendim Seyyid Muhammed Raþid (k.s.) Hz. ile ilk defa nasýl tanýþmýþtýnýz?
SEYYÝD MOLLA YUSUF ARVAS HZ.:Ben ilk defa 1966'da Gavs Hz.'nin yanýna gittim. Amcam Þeyh Mustafa Hz. vefat etmiþti. Onun vefatýndan sonra Gavs (k.s.)'ýn yanýna gittim. Amcam, Þeyh Þehabeddin Hz.'nin halifesidir. Þeyh Þehabeddin Hz. de Gavs-ý Hizani'nin torunudur. Amcam Þeyh Mustafa Hz. çok alim birisiydi. Mollalýk icazetimi kendisinden aldým. Ben de 15-16 kiþiye mollalýk icazeti verdim. Birçok talebeyle ilgilenip onlara ilim irfan elde etmeleri için emek verdim. Ýnþallah Allah-u Teala (c.c.) kabul eder. Biz Gavs-ý Hizani Hz.'nin akrabasýyýz yani Arvas Seyyidlerindeniz. Ýlk Gavsýn yanýna gittiðim zaman ''Efendim ben tarikat almýþým, sizi ziyarete geldim. Ben sadece tövbe almak istiyorum ama siz benim için ne kadar faydalý olacaksa onu söyleyin, ben bilmem. Yoksa ben buraya gelmezdim'' dedim. Gavs Hz. bana nereli olduðumu, hepsini sordu. Sonra da bana dedi ki; biz akrabayýz.
Ben dedim ki; madem biz akrabayýz siz bana iyi yol gösterirsiniz. Mübarek de bana eðer þeyhin hayatta olsaydý buraya gelmen zaten gerekmezdi. Þeyhin haktýr, tarikatýn haktýr ama þimdi hayattaki bir mürþidi kamile baðlanman gereklidir. Çünkü insan günahsýz olmaz. Muhakkak günah yapýyor. Bu tarikata göre üç günahý sevaðir bir günahý kebair eder, üç tane gýybet etse bir tane günahý kebair yapar. Tarikatta da bir günahý kebair yaparsa tarikattan çýkar. Ýnsan her gün çok sayýda günah iþliyor, tarikattan çýkýyor, haberi olmuyor.Çok da amel yaptýðý halde terakkisi yoktur. Haftada bir kez tarikatý yenilemek lazýmdýr. Eðer þeyhin hayatta olsaydý bir 4mesele yoktu. Þeyhin vefat etmiþtir, sana bir þeyh lazýmdýr.
Nereye gitmek istersen git istersen burada kal. Ben dedim ki; ''Yok efendim ben burada kalacaðým''. O zamanda Seyda Hz. askerdi. O köyün aðasý Hacý Muhammed isminde birisi Gavs Hz.'ne dedi ki: ''Siz burada kalýn baþka bir köye gitmeyin, yazýn baþka bir köyde kýþýn burada kalýyorsun. Yaþlandýn artýk baþka bir köye gitme, burada kal''.
Gavs Hz. de ''Hacý Muhammed, bizim orada iþlerimize bakacak kimsemiz yoktur. Çocuklar hep ufaktýr. Seyyid Abdulbaki de küçüktür, onlar beceremiyorlar, bizim tarlalarýmýz, ekinlerimiz var, ben gitmezsem iþ olmaz. Ýþ olmazsa da bu kadar misafir geliyor, onlarý nasýl aðýrlayacaðýz. Benim mecbur gitmem lazým. Ýnþallah Muhammed Raþid askerden gelirse bir daha o köye gitmem. Muhammed Raþid ilgilenir o iþlerle'' dedi.
Ben de yanýmdakine sordurdum Muhammed Raþid kimdir diye. O da þeyhimizin oðludur dedi. Bir müddet sonra Gavs Hz.'ni ziyarete gittiðim de baktým ki, bir genç baþýnda siyah bir sarýk, etrafýndakilere talimat veriyor, arkadaþlarýyla konuþuyor. Ben de ilk defa orada gördüm. O günde teveccüh olacaktý. Yanýna varýp kendisiyle tanýþmak istedim. Bir müddet konuþtuktan sonra benim koluma girdi, divana çýkarttý. Orada uzun uzadýya kim olduðumu, nereden geldiðimi, hangi Seyyidlerden olduðumu sordu.
Bir sonraki ziyaretimde baktým ki karþýdan üç kiþi geliyor, birini tanýdým. Seyyid Abdulbaki idi. Bir tane de sofi vardý yanlarýnda. Ortadakini çýkaramadým. Çok yakýþýklý, üzüm gibi siyah sakallarý olan birisiydi. Yaklaþýnca baktým ki Seyda Hz. ''Sakal yakýþmýþ mý?'' dedi. Efendim çok yakýþmýþ sakalýnýz dedim. Bir hadis var, erkeklerin ziyneti hep sakaldandýr, dedi. Seyda Hz. ile tanýþýklýðýmýz o kadardý. Çok hizmet ederdi, her geleni aðýrlar, dertleriyle ilgilenirdi. Sonra Gavs Hz. 1972 yýlýnda vefat edince ben Menzil'e düþüne düþüne gittim. Seyda Hz.'nin yanýna vardým, siz bana ne tavsiye edersiniz, dedim. Seyda Hz. bana, sen bilirsin gidersen git ama sen seyri sülük etmek istemiyor musun, dedi. Bizimle ameline devam edecek misin, dedi. Evet dedim. Biz isitharesiz iþ yapmayýz, istihare et öyle gel dedi.
Mübarek de öyle deyince rüya görürüm, görmem diye tedirgin oldum. Düþüne düþüne Gavs Hz.'nin markadýna gittim. Orasý da çok sýcaktý, orada uyuyakalmýþým. Rüyamda Gavs Hz. beni markadýn içerisine çaðýrdý, elinde bir kaðýt vardý. Kaðýdý bana verdi, bir tane de Kur'an verdi. Gavs'ým bunlarýn anlamý nedir dedim. Gavs Hz. de Kur'an Kur'an'dýr. Bu kaðýdý ise Muhammed Raþid Hz.'ne ver dedi. Hemen gittim, Seyda Hz.'ne rüyamý anlattým. O da bana tövbe tarikat verdi. Ameline devam et diye nasihat etti. Uzun zaman amelime devam ettim. Çok rüyalar gördüm, haller yaþadým. Bir gün beni yanýna çaðýrýp senin halin nedir dedi. Ben de ''Seydam, rüyamda bana bir ses geldi, senin iþin bitmiþtir'' diye söyledi, diðer bir ses de ''bu nef-i isbata geçmemiþtir'' dedi.
Seyda Hz. ''O diðer ses de nef-i isbatta, letaiflerin arasýnda, çýkmýþ gitmiþ. Ben de istiharemi yapayým sana cevap vereyim'' dedi. Sultan Hz. beni ertesi gün yanýna çaðýrýp ''bana da birþey geldi, tamam amel tamamdýr'' dedi. Sana biraz hizmet vardýr. On gün boyunca burada çalýþ dedi. 1976 Ramazanýnda on gün orada kaldým. Birkaç gün önce de mübareði rüyamda gördüm. Seyda Hz. ''Rüyamda bu gece senin yüzünden uyuyamadým. Ölü gibi yatýyordun, sana zorla hizmet ettirmeye çalýþýyordum'' dedi. Menzil'de bana hizmet dedi. Bahçeleri temizlettirdikten sonra da caminin etrafýný temizleme iþiyle birkaç gün uðraþtým, daha sonra da caminin koðuþ sorumlusu yaptý. Bana, koðuþu temizle dedi, bir süre sonra abdesthanelikleri, tuvaletleri temizle dedi. Sonra beni yanýna çaðýrýp senin halin nedir dedi. Ben de sizin sayenizde nefsim ne derseniz kabul ediyor hiç itiraz etmiyor, siz öl deseniz ölecek dedim. Gavs Hz.'nin halifesi Molla Abdussamed gelsin O'na da danýþýp, icazetini vereyim dedi.
Sonra Molla Abdussamed yanýma geldi. Müjdeler olsun dedi. Sana halifelik geldi, iþin bitti dedi. Sultan Hz. Cuma namazýndan sonra divana gel dedi. Divana gittim, orada kalanlar vardý, onlarý kaldýrdým, orayý temizledim. Seyda Hz. geldi, selam verdi, içeri girdi ve kapýyý arkadan kendi elleriyle kilitledi, oturup konuþmaya baþladý. Ondan önce de Fikret Albay, Mehmet Yarbay'la bu halifelik meselesini konuþmuþtuk. Keþke halife bizden olsaydý diyorlardý. Hatta biz Fikret Albayla ahiret kardeþi olmuþtuk Biz Seyda ile konuþurken o sýrada kapýyý Fikret Albay çaldý, dýþarýdan baðýrmaya baþladý, kapýyý niye kilitliyorsunuz diye. Ben çýkýp, Seyda buradadýr dedim. Ne yapýyor Seyda burada dedi, sanki çok normalmiþ gibi çekti gitti. Arkasýndan Mehmet Yarbay geldi, O da ayný þekilde yaptý. Bir, iki, üç saat kadar Seyda Hz. ile konuþtuk. Seyda Hz. bana tövbe verdi. Ayrýldýktan sonra hiç kimse bana Seyda Hz. divana niçin geldi, ne konuþtunuz diye sormadý. Tabi bu Seyda'nýn kerametiydi. Albay da, Yarbay da birþey söylemedi.
Hatta bir gün Seyda Hz. halifelik mektubunu verdi, bunun aynýsýný sen de yaz dedi. Ben yazarken Seyyid Fevzeddin geldi. Sen ne yazýyorsun, ha bu Hazretin mektubunu mu yazýyorsun dedi. Seyyid Fevzeddin gidince kendi kendime hayret etmiþim, çünkü aklýna halifelik gelmemiþti. Halifelikten bir Seyda'nýn, bir benim bir de bir sofinin haberi vardý,baþka kimsenin haberi yoktu. Seyda'nýn dayýsý Abdulmecid o zaman hayattaydý. Allah ona rahmet etsin. Seyda Hz. ilk önce ona söylemiþ, Seyyid Abdulmecid de Seyda Hz.'ne, kurban biz oynayacaðýz, düðün yapacaðýz demiþ. Seyda Hz. ''yok yok öyle yapmayýn, bu nakþi tarikatýnda böyle bir þey yoktur'' demiþ.
Seyyid Abdulmecid camide beni elimden tutup, müjde müjde diyerek cemaatin içinde beni ayaða kaldýrdý. Cemaate, Elhamdülillah Seyda bu sene, bu zata halifelik vermiþtir dedi. Bütün sofiler baþýma toplandý. Hatta Seyyid Abdulbaki, Seyyid Fevzeddin öyle bir þey vardýr, biz Hazretin mektubunu elinde görmüþtük, hiç de aklýmýza gelmemiþti dediler.
Seyda Hz. çok büyük bir zattý, hatta bir keresinde bana senin rabýtan nasýldýr dedi. Gavs (k.s.) gözümün önünden gitmiyor dedim. Seyda (k.s.) da ''hepimiz Gavs'ýn hasretini çekiyoruz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vefat etmiþtir, çare yoktur'' dedi ve dua etti bana. Seyda Hz.'nin ilk halifesiydim, 1977'de aldým. Gavs Hz. de Seyda Hz.'ni çok severdi, Raþidimiz der ve sanki dünya onun olurdu.
FEYZ :Seyda Hz. ne gibi tavsiyelerde bulunurdu?
SEYYÝD MOLLA YUSUF ARVAS HZ.: Seyda Hz. birlik beraberlik isterdi. Hiç ayrýlýktan hoþlanmazdý, hatta bir gün Seyda bana, bizim Aðrý'da halife Ali Arýncý Hz.'nin sofileri vardý, onlar senin yanýna geliyorlar mý dedi. Ben de gelmiyorlar dedim. Böyle yapmasýnlar, sen de onlarýn yanýna git, onlarla beraber ol, onlar senin yanýna gelsinler, sohbet olur, teveccüh olur, hatme yaparsýnýz dedi.
Sofiler kendilerine göre þeyler çýkartýyorlar. Hatta geçen güya Seyyid Abdulbaki Hz. onun teveccühüne girmeyin demiþ. Haþa, haþa öyle bir þey yok. Abdulbaki Hz. (k.s.) çok kýzdý, ''ben ne zaman böyle demiþim, hatmelere, teveccühe girebilirsiniz, ondan küçük tövbe alýn, sohbet edin'' diye Seyyid Abdulbaki Hz. (k.s.) söyledi. Þeriatla ilgili sorunuz olursa sorun, illa benim yanýma gelmeyin dedi.
Hatta Seyda Hz. zamanýnda cami doluydu, Þah-ý Hazne'nin bir halifesi oradaydý. Hatmeyi o halife yaptýrdý. Eðer o þeyhi hatmesi bize yaramasaydý, yaptýrmazlardý. Gavs Hz.'nin ismini, Seyda Hz.'nin ismini de okumadýðý halde Seyda hiç birþey demedi, bunu kabul etti. Demek ki bu gibi baþka halifelerin yanýna gitmeyin sözü yanlýþtýr.
Hatta bazýlarý tövbe de almayýn diyorlar, bu da çok yanlýþtýr. Ben Gavs'ýn yanýnda çok gördüm., Þah-ý Hazne'nin sofileri sofileri geldiklerinde tövbe alýrlardý. Biz de tövbe almak istiyoruz deyip, tövbe alýrlardý. Eðer baþka þeyhin elinden küçük tövbe alýnmasaydý, Gavs Hz. vermezdi, gidin kendi þeyhinizden alýn derdi. Bu da bizim için delildir. Nakþibendiler hepsi birbirlerinin hatmesine, sohbetine, teveccühüne girebilirler. Bunda bir beis yoktur.
Eðer insanýn niyeti Allah (c.c.) için halis olursa ne zarar var, gaye Allah (c.c.) olmalý. Þah-ý Dehlevi Hz. Kadiri tarikatýndanmýþ sonra Nakþi tarikatýna girmiþ. Bir gün keþf halindeyken Þah-ý Nakþibend Hz. gelmiþ, onu ziyarete gitmek isterken bakýyor Abdulkadir Geylani Hz. de (k.s.) orada. Þimdi ilk önce hangisini ziyaret edeceðini þaþýrýyor. Mübarekler görünce ikisi de beni çaðýrdý gel gel biz de ayrýlýk yoktur dediler. Hangimizi ziyaret edersen et, gel otur bizim amacýmýz nedir, bizim amacýmýz Allah (c.c.) yoludur, insaný Allah'a (c.c.) yaklaþtýrmaktýr. Birisi Nakþibendi’dir birisi Kadiridir'' dediler. Ama Nakþibendi’nin ayný kollarýnda hatmemiz, teveccühümüz de birdir.
FEYZ:Seyda Hz.'nin vefatýndan bahseder misiniz?
SEYYÝD MOLLA YUSUF ARVAS HZ.: Seyda Afyon'daydý, zaten rahatsýzlýðý vardý. Hatta bir sefer eline iðne vurmuþlardý, göz ameliyatý olmuþtu, bacaðýndan rahatsýzlanmýþtý. Hepsi iyileþti, hiç bir þeyi yoktu Afyon'dayken, hatta Molla Ahmed'e; "senin iþin bitmiþ inþallah Menzil'e gidince icazetini vereyim'' demiþ, bu, mübareðin kerametidir. Eðer o zaman vermeseydi onun iþi kalacaktý, çaðýrýp icazetini vermiþ.
Hatta Seyyid Fevzeddin bana dedi ki rahatsýzlýðý yoktu, bir gece biraz rahatsýzlandý. Doktor kontrolündeydi, hatta sabahleyin keyfi iyi idi. Çayýný içti, kahvaltýsýný yaptý, akþam olunca ben de odama gittim, biraz uzandým dedi. Mübarek abdest almak istemiþ ellerini duvara dayamýþ birden yere düþmüþ.
Sonra Seyyid Fevzeddin'i çaðýrmýþlar...ALINTI
Ynt: Molla Yusuf Arvas Hz. kimdir ? By: ceren Date: 06 Eylül 2019, 19:06:40
Esselamu aleykum. Rabbim razý olsun bilgilerden kardeþim. ...
Ynt: Molla Yusuf Arvas Hz. kimdir ? By: Sevgi. Date: 07 Eylül 2019, 08:58:51
Aleyküm selâm. Rabbim ilmimizi artýrsýn inþaAllah
Bilgiler için Allah razý olsun