Hazanla Gidip Baharla Gelenler By: sumeyye Date: 04 Temmuz 2010, 15:31:00
Hazanla Gidip Baharla Gelenler
Son asýrlarda, içeride ve dýþarýda, millet ve ülkemiz hakkýnda, ne düþünülen ne de söylenilen þeyler hiç de içaçýcý olmamýþtýr Bu düþünce ve söylentilere göre devlet eski güç ve aktivitesini kaybetmiþ, toplum bütün bütün fonksiyonunu yitirmiþ; kitlelerin çehrelerinde fevkalâde bir durgunluk, dalgýnlýk ve bitkinlik en canlý dakikalarý sadece geçmiþi sayýklama zamanlarýnda, en çalýmlý halleri ona destanlar dizdikleri anlarda yaþadýklarý asýrla hesaplaþýrken mâzîyi imdâda çaðýrmakla iktifâ etmekte ve tahkir edildiklerinde eski devirlerin ihtiþâmýna sýðýnmakta alabildiðine güçsüz, alabildiðine iktidarsýz ve ayakta durabilmek için sarmaþýklar gibi hep dýþtan destek arama peþinde hâsýlý, hangi taraftan bakýlýrsa bakýlsýn; eskilerde, gücün, kuvvetin, canlýlýðýn, nizam ve ahengin yurdu olan bu ülke, harâb elleri, kimsesiz hânumanlarý, yýkýlmýþ yollarý, çökmüþ köprüleri ve dize gelmiþ insanlarýyla yürekler acýsýydý
Bir ölçüde düþünüp söylenenlerin hepsi doðruydu O kýskývrak bir cendere içine alýnmýþtý ve bir taraftan, týpký topraðýn baðrýnda çürüyen kökler gibi zeminin tâ derinliklerine kadar inen öldürücü sýzýntýlar onu çürütürken, diðer yandan esip savuran hazân rüzgarlarý onda ne dal ne de yaprak býrakmamýþlardý Sonra da dört bir yandan ona hücum eden çeþit çeþit hastalýklar, alttan üstten sarsýlmýþ bu enkaz üzerine gelip taht kurmuþlardý Bu durum bir taraftan bir bitiþ, bir tükeniþ, bir inkirâz görünürken, diðer yandan binbir gürültü, tarraka ve etrâfý velveleye vermesiyle de âdeta bir bâ’sü ba’del-mevt’in baþlangýcýydý
Evet, milletçe, bu yorgunluk ve durgunluðu, bu çürüme ve kokuþmalarý hemen her yerde ve hissedilir þekilde, tatlý bir canlýlýk, yeni bir yeþerip çimlenme ve gönüllerimize ümit kývýlcýmlarý salan bir baþka bahar takip ediyordu
Her yerde gülün, çiçeðin tomurcuklaþtýðý; kuþlarýn, böceklerin birer hatip gibi minberleri tutup hutbe ve münâcaatlarýný îrâda baþladýklarý; selvilerin “hû hû!” deyip salýnmaya durduklarý; zeminin bir baþtan bir baþa rengârenk ve pýrýl pýrýl bir haliçeye büründüðü; pembe, beyaz, erguvan ve kýrmýzýdan fistanlar giyip yeni bir bayrama, yeni bir þehrâyine hazýrlandýðý Hâsýlý herþeyin kendi çevresine diriliþ soluklarý salýp bir taze bahar müjdelediði ve bu taze baharýn geçmiþ hazan mevsimiyle ayný noktada buluþtuðu, birinin alýp götürdüklerini öbürü aynýyla getirip yerlerine koyduðu yumuþak, tatlý, canlý fideleriyle, öteki âlemin bað ve bahçelerinde hazýrlanmýþ gibi taptaze bir bahar
Bunun böyle olduðuna inanan günümüzün nesilleri, mâzi kadar derin, inançlar kadar güçlü bir muhteþem tarihî mirasýn böyle birkaç sadme ile yýkýlýp yok olmayacaðýný; dallarý kesilse bile, kökünün bütün bütün kurutulamayacaðýný, bugün darbelense dahi yarýn toparlanýp kendine geleceðini zaten biliyor ve yürekten inanýyorlardý
Aslýnda, insanýmýzýn tabiatýnýn bir parçasý haline gelen ve týpký su sesi, bülbül sesi, mehtap görüntüsü kadar onun ruhuyla, gönlüyle bütünleþmiþ bulunan, bunca örfü, âdeti, târihî varidâtý ve yüzlerce senelik kültür birikimi böyle rahatlýkla bir tarafa itilemez ve ona karþý lâkayd kalýnamazdý
Bir zamanlar, Hakk düþüncesi ve Yüce Yaratýcý’yý herþeye tercih etme felsefesiyle, melekleri imrendiren muhteþem medeniyetleri kurmuþ; en tatlý mûsikilerden daha tatlý ve cennet esintileri gibi ruhlarý sarýp sevindiren bu medeniyetler sayesinde, sabah-akþam hep tâlihine tebessüm etmiþ; ebediyete meftun ruhuyla uhrevîliklere yönelmiþ, onlarý sevmiþ ve arzulamýþ; saraylarýný, köþklerini cennet kasýrlarýnýn minyatürleri mahiyetinde düzenlemiþ ve âdeta öteleri çekip burada yaþamýþ düþüncede dürüstlerden dürüst, inancýnda melekler kadar sâfi, yaþayýþýnda saadet asrýnýn þivesini kullanan bu millet, bir daha dirilmemek üzere nasýl ölebilirdi ki?
Bugün artýk bu duygu ve bu düþüncelerle kaynayýp bütünleþen, manevî hazlarýyla, sevgiyle süslü yumuþaklardan yumuþak kalbleriyle, kendilerini eriþilmez bir güzellikler armonisi içinde bulan ve nazarlarý emniyet telkin edici bir tatlýlýða ulaþmýþ bulunan binbir sýkýntý ve zahmetlerden geçe geçe piþip olgunlaþan; yýllarca zamanýn ters akýþýný imanla, ümitle, sabýrla göðüsleyerek zamana karþý mücadele etmesini öðrenen; defalarca rüyalardan aldýklarý ürpertilerle tir tir titreyerek teyakkuza geçen ve yine defalarca rüya ve hülyalardan aldýklarý sevindirici mesajlarla ufuklarýnda þafak aramaya koyulan
Kimbilir, ne kadar emek deyip, terbiye deyip terleyen, ne kadar dikkat deyip, tedbir deyip kývranan bilmem kaç defa dökülüp yolda kalmýþlarda, yeniden doðrulup yürüme arzusu uyandýrmak için yüzsuyu ve gözyaþý döküp aðlayan; kaç defa hazýrlamaya çalýþtýðý, hazýrladýðý veya hazýrladýðýný sandýðý ham ruhlarýn, henüz da’va düþüncesinin koridorunda dolaþýp durduklarýný görerek burkuntuyla iki büklüm olan yýðýn yýðýn muzdaripler vardýr ve bunlar ters yüz edilemeyecek kadar Hakk’la irtibat içindedirler Onlar bulunduklarý hemen her yerde, donanma gecelerinde gözlerimizi kamaþtýran havâî fiþekler gibi çevrelerine ýþýklar yaðdýrýr ve binbir sihirli oyunlarla bizleri aydýnlýk iklimlerine çekmeye çalýþýrlar Hülyâlarýmýz ve rüyâlarýmýz gibi þefkatli, yumuþak, huzur verici ve pýrýl pýrýl iklimlerine MFethullah GÜLEN