Dini makale ve yazýlar
Pages: 1
Allahtan yana olmak By: rabia Date: 28 Mayýs 2010, 17:46:05
Allah'tan Yana Olmak

Ýnsanlara evrensel doðrularý sunan ve canlý bir hayat nizamý olan Ýslam, yeryüzünden her türlü kötülüðü kaldýrýp iyiliði hakim kýlmak; kiþiler arasýnda barýþ, güven ve huzuru temin edip bütün insanlýðýn kurtuluþunu saðlamak için gönderilmiþ son hak dindir.1 Ýslam'ýn hedeflediði huzurlu ve güvenli bir hayatýn gerçekleþmesi, onun insan kiþiliðinde ve hayatýn içinde bütün canlýlýðý ile yer alýp yeni bir diriliþ olgusunu ortaya çýkarmasýna baðlýdýr.2 Ýþte Kuran'da, "Ýslam'ý din edinen, Allah'ýn dininden yana olup onu yüceltme ülküsü etrafýnda birleþen müminler topluluðunu" belirtmek için kullanýlan tabirlerden biri de hizbullahtýr.3 Þimdi bu terkibin Kuran'da hangi anlamlara geldiðini belirtmeye çalýþalým.

Kuran'da Hizbullah Kavramý

Hizbullah terkibinin baþýnda yer alan hizb kelimesi,4 sözlükte parça, kýsým, bölük, parti ve belli bir amaç için bir araya gelmiþ insan grubu5 gibi anlamlara gelir. Ayrýca Kuran cüzlerinin dörtte birini veya belli zamanlarda okunmak üzere düzenlenmiþ dualarý belirtmek için de hizb kelimesi kullanýlýr.

Hizbullah ise, "Allah'ýn dinine uyan ve Ýslam'ý yüceltme ülküsü etrafýnda birleþen müminler topluluðunu" ifade eden bir Kuran terimidir.6 Kuran'da üç kez geçen hizbullah terkibi7 müfessir (Kuran'ý açýklama konusunda uzmanlaþmýþ kiþi)ler tarafýndan, "Allah'ýn dostlarý, Allah'ýn ordusu, Allah taraftarlarý ve Allah'ýn dininin yardýmcýlarý" þeklinde yorumlanmýþtýr.8

Hizbullah teriminin Kuran'daki karþýtý, "þeytanýn taraftarlarý veya askerleri" anlamýna gelen hizbu'þ-þeytandýr.9 Bunlar, þeytanýn kuþatmasý altýna girip onun oyuncaðý haline gelen, Allah'ý unutan, insanlarý saptýran ve dine düþmanlýk eden kimselerdir. Ýnsanlýk ailesinin düþmaný olan þeytaný ve taraftarlarýný, büyük bir hüsran beklemektedir.10

Allah'tan Yana Olanlar Mutluluða Ulaþacaklardýr

Kuran'da hizbullah terimi, "Ýslam'a baðlý kalan, Allah'ý, Peygamber(as)'i ve birbirlerini sevip dost edinen müminler grubu" anlamýna gelir. Çünkü yukarýda belirtilen özellikleri taþýyan müminler, konuyla ilgili þu ayetlerde hizbullah olarak nitelendirilir. "Ey iman deðerine ermiþ olanlar! Eðer inancýnýzý yitirip dininizden dönerseniz Allah, zaman içinde sizin yerinize Onun sevdiði ve Onu seven insanlar getirir. Onlar, müminlere karþý alçak gönüllü inkarcýlara karþý onurlu, Allah yolunda üstün çaba gösteren ve kendilerini kýnayanlarýn kýnamasýndan korkmayan kiþilerdir. Bu, Allah'ýn dilediðine baðýþladýðý bir lütfudur. Allah lütfunda sýnýrsýz ve her þeyi bilendir. Hem unutmayýn ki sizin yardýmcýlarýnýz sadece Allah, Elçisi ve inanýp namazlarýný kýlan, zekatlarýný veren bir de Allah'a tam olarak saygý duyan müminlerdir. Kim(ler) Allah'la, Elçisiyle ve inananlarla dost olursa, iþte o(nlar) Allah'ýn taraftar(lar)ýdýr; hiç kuþkusuz zafere ulaþacak olanlar da onlardýr."11

Hizbullah kavramýna açýlýk getiren baþka bir ayette de þöyle buyrulur: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir milletin, Allah ve Elçisinin karþýsýna çýkan kimseleri -isterse o kimseler babalarý, evlatlarý, kardeþleri veya sülaleleri olsun- sevip dost edindiklerini göremezsin. Ýþte Allah'ýn kalplerine imaný nakþettiði ve ilhamý ile güçlendirdiði gerçek müminler onlardýr. Allah onlarý zamaný gelince içinden ýrmaklar akan bahçelere koyacak ve orada ebedi olarak barýndýracaktýr. Allah onlardan, onlar da Allah'tan razýdýrlar. Ýþte onlar, Allah'tan yana olanlardýr. Ýyi bilin ki, Allah'tan yana olanlar mutluluða ulaþacaklardýr.12

Görüldüðü gibi Kuran'da hizbullah terkibi, "kendilerini Allah'a teslim eden, Peygamber(as)'e hakkýyla uymaya çalýþan, müminleri candan sevip onlarla birlikte hareket eden, dini duygularý kuvvetli ve gayretleri çok olan samimi Müslümanlarý" ifade etmektedir.

Bu terkibin "siyasi parti" manasýnda bir terim haline gelmesi, XIX. yüzyýlýn sonlarýna rastlar. Günümüz Arap dünyasýnda siyasi oluþumlarýn büyük bir kýsmý da, bu isimle anýlýr. Bunlarýn en meþhuru, XX. yüzyýlda Lübnan'da yapýlanan Hizbullah örgütü olup bölgede Ýsrail Devleti'nin nüfuzunu kýrmak ve kendi anlayýþlarý doðrultusunda bir devlet kurmak için faaliyet göstermektedir.13

Bu aþamada, bir gerçeðin altýný özellikle çizmekte yarar var. Son aylarda ülke gündemine giren ve adeta bir ölüm makinesi görünümü veren sabýkalý vahþet örgütünün, Kuran'daki "hizbullah" kavramýyla örtüþen bir yaný olmadýðý gibi Ýslam'la da uzaktan yakýndan hiçbir alâkasý yoktur. Ancak bu açýk gerçeðe raðmen yine de Ýslam'la ilgili bir gürültüdür gidiyor. Kimileri Ýslam'ý "tehlike", kimileri de bir "tehdit" unsuru olarak görüyor. Ýslam karþýsýnda yer alanlar veya onu kendi çýkar ve grupsal görüþleriyle sýnýrlamaya kalkýþan hizibler, Ýslam'ýn gerçek çehresini karalamaya çalýþýyorlar. Bunu da art niyetli propagandalarý, iyi çalýþýlmýþ taktiklerle gündeme getirerek yapýyorlar. Özellikle yakýn geçmiþte ülke gündemine giren ve hâlâ da sýcaklýðýný koruyan "hizbullah vahþeti" vesile edilerek adeta, "iþte Ýslam böyle tehlikedir, Müslümanlar da böyle gaddardýr" havasý estirilmek isteniyor.

Þunu hemen belirtmeliyiz ki, ne Ýslam'a yönelik haksýz itham ve düþmanca giriþimleri, ne de ölüm makinesine dönüþmüþ bir örgütün vahþetini tasvip etmek mümkün deðildir. Tam aksine bu yapýlanlar, kýnanmasý ve lânetlenmesi gereken çirkin eylemlerdir. Çünkü bunlarýn hiçbiri, Ýslami deðerlere, ilmi gerçeklere ve haklý gerekçelere dayanmamaktadýr. Fakat herhangi bir yanlýþýn veya vahþetin faturasý Ýslam'a çýkartýlýp bu iðrenç olay bahane edilerek bütün Müslümanlara bir bedel ödetilmeye kalkýþýlýrsa bu da çok büyük bir haksýzlýk olur.

Ýslam'ýn Ölçülerini Aþmamak

Mutlu bir hayat ve huzurlu bir toplum için, herkesin üzerine düþen görevi hakkýyla yapmasý þarttýr. Önce Ýslam'ý kendi ulviyeti ve kutsiyeti içerisinde deðerlendirip onu hiçbir þeye alet etmeden anlamaya ve uygulamaya çalýþmak gerekir. Bu da dinde yeri olmayan uygulamalarý bir tarafa býrakýp Ýslami bilgiyi esasa almak, insanýmýzý din konusunda yeterince bilgilendirmekle mümkündür. Çünkü din alaný, herkesin sorumsuzca at oynatabileceði bir arena deðildir. Bunun için öncelikle bilgi boþluðu ve edep eksikliði giderilmelidir.

Hizipleþme genellikle, Kuran'ýn ifade ettiði mana ve maksadý anlamadan çeþitli isimler altýnda gruplaþmaktan oluþuyor. Hakikate uymayan ve baðlý kalmayan bu tür oluþumlar, hem Müslümanlar arasýndaki birliði bozuyor hem de hüsranla sonuçlanýyor.14 Bunun için Kuran, genellikle insanlar, özellikle de Müslümanlar arasýndaki birliði bozan hizipleþmeyi, her hizbin kendi benimsediði görüþün dar ve katý kalýplarý içinde kalýp bununla övünmesini, sadece kendini kurtulmuþ diðerlerini de batmýþ gibi görmesini þiddetle kýnýyor.15

Þayet Ýslami yaþayýþ açýk bir hayat gerçeði halinde ortaya konulmak isteniyorsa yapýlmasý gereken þey, Müslümanlarýn Ýslam'da fiilen birleþip kurtarýcý birliðe kavuþmalarýdýr. Eðer Ýslam'ýn belirleyici ve birleþtirici ölçülerine uyulmazsa o zaman herkes, kendine Ýslam'dan baþka bir isim bulmaya kalkýþýr. Böyle yapýlýnca da hizipleþme kaçýnýlmaz olur. Günümüzde, katý bir taassup içine kapanýp kalan ve çeþitli isimler altýnda boy gösteren doktriner uyuþmazlýklarýn hâlâ varolmasý, deðinilen tespiti doðrulamaktadýr.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, Türkiye Müslüman bir ülkedir; böyle olmasý da Allah'ýn bu ülkeye bir lütfudur. Çünkü Ýslam, bu toplumun mayasýnda bin yýldýr varolan bir deðerdir. Uzun bir geçmiþe ve pratik uygulamalara dayanan bu gerçek, Müslüman Türk Milletinin Allah'ýn dininden yana olduðunu, onu yaþama ve yüceltme ülküsü etrafýnda birleþtiðini açýkça ortaya koymaktadýr. Öyleyse hiç kimsenin, Ýslam'ý göz ardý etmeye veya onun gerçek çehresini karartmaya hakký yoktur.

Dipnotlar:1. Bkz. Bakara 2/208; Al-i Ýmran 3/19; Enfal 8/61; Tevbe 9/6 vb. 2. Bkz. Maide 5/54-57 vb. 3. Bkz. Maide 5/56; Mücadele 58/22. 4. Hizb kelimesi, çeþitli kullaným biçimleriyle Kuran'ýn tamamýnda 20 kez geçer. Hizb kelimesinin geçtiði sure ve ayetler (nüzul sýrasýna göre) þunlardýr: Sad 38/11,13; Fatýr 35/6; Meryem 19/37; Hud 11/17; Ðafir 40/5,30; Zuhruf 43/65; Kehf 18/12; Müminûn 23/53; Rûm 30/32; Ahzab 33/20(2),22; Ra'd 13/36; Mücadele 58/19(2),22(2); Maide 5/56. 5. Bkz. Ýbn Manzur,Lisanu'l Arab, I, 308-310. 6. Bkz. Türkiye Diyanet Vakfý Ýslam Ansiklopedisi, XVIII, 183-184, 7. Bkz. Maide 5/56; Mücadele 58/22(2). 8. Bkz. Razi, et-Tefsiru'l Kebir, XII, 32; Muhammed Hamdi Yazýr, Hak Dini Kuran Dili, III, 1721. 9. Bkz. Mücadele 58/19 10. Bkz. Mücadele 58/14-21. 11. Maide 5/54-56, 12. Mücadele 58/22. 13. Bkz. DÝA, VIII, 183-184. 14. Bkz. Sad 38/11. 15. Bkz. Müminun 23/53-54


radyobeyan