Yetimi Korumak By: rabia Date: 28 Mayýs 2010, 15:54:47
Yetimi Korumak
Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri þöyle buyuruyor:
-Sakýn yetime kahretme, sâili azarlama. (Duhâ, 9-10)
-Cezâ ve hesab gününü yalan sayaný görüb bildin mi? Öyle bir kimsedir ki, öksüzü iter, hor görür, ihmal eder, yoksulu doyurmak için baþkalarýný da teþvik etmez. (Mâun, 1-3)
-Sana yetimleri sorarlar, de ki: Onlarýn hâlini ýslâh etmek (ihmalden) hayýrlýdýr. Eðer kendileri ile ihtilât eder, bir arada yaþarsanýz, onlar sizin (din) kardeþlerinizdir. Allah Teâlâ ifsâd edenleri de, ýslâha çalýþanlarý da bilir (ve ona göre muamele eder).
Sehl bin Sa'd (r.a)'den rivayetle, Resulü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
-Ben ve yetimin iþlerini deruhte eden kimse, cennetde þöylece beraber bulunacaðýz, buyurdular ve þehâdet parmaðýyla orta parmaðýný iþâret ederek aralarýný ayýrdýlar. (Buhârî)
Resulü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular. Ebu Hureyre radýyallahu anh'den:
-Dul kadýnlarla, miskinlerin iþlerine koþanlar, Allah yolunda cihad etmiþ gibi me'cur olurlar. (Buhârî ve Müslim)
-Allah'ýn nezdinde evlerinizin en sevimlisi, içinde bir yetime ihsanda bulunulan evdir. (Beyhakî)
Resulü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular: Ebu Hureyre radýyallahu anh'den:
-Siz (ferdlerin ve milletlerin mahvýna sebeb olan) mühlik yedi günahdan sakýnýnýz.
-Ya Rasulallah, bunlar hangileridir? diye sordular.
Sallallahu aleyhi ve sellem:
"-Allah'a þirk koþmak, büyü yapmak, Allah Teâlâ'nýn katlini haram kýldýðý kimseyi öldürmek -haklý olarak öldürülen müstesnâ- tefecilik etmek, yetim malý yemek, düþman ile muharebe yapýlýrken kaçmak, evli ve hiç bir þeyden haberi olmýyan namuslu bir kadýna zinâ isnâd ve iftira etmekdir" buyurdu. (Buhâri ve Müslim)
Allah Teâlâ ve Tekaddes hazretleri, hadis-i kudsîde buyurur: -Ey Âdemoðlu, cennetime, azametime karþý alçak gönüllü olanlardan, gününü ibâdetle geçirenlerden, nefsini þehvetlerden sakýnanlardan, gariblerin kardeþi, düþkünlerin yardýmcýsý olanlardan, yetimlere ihsanda bulunup onlara babalýk vazifesi yapanlardan, dul kadýnlara þefkatli bir koca gibi yardým elini uzatanlardan baþkasý giremez. Bu saydýðýmýz sýfatlarý taþýyanlar, beni çaðýrdýklarýnda evet der, yardýmlarýna giderim. Benden isteyince veririm ve kullarýmýn kalblerine sevgilerimi yerleþdiririm.
-Ey Âdemoðlu. Benim rýzamý kazanmak gayesiyle yetim ve dullarý koruyanlarý, benim gölgemden baþka bir gölge olmadýðý günde kendi gölgeme alýrým.
-Ey Âdemoðlu: Rahmet etdiðin gibi, rahmete erersin. Sen kullarýma rahmet etmediðin halde, benden, sana merhamet etmemi nasýl dilersin?
Leys bin Saad, hicrî ikinci asýrda yaþýyan büyük bir fakih ve muhaddisdir. "Mýsýr dünyasýnýn muhaddisi" diye alýnýr. Leys çok zengin bir insandý. Yýllýk geliri yirmi bin dinardan fazla idi. Fakat çok cömerd olduðu için, hiçbir sene zekât verecek kadar yanýnda parasý olmamýþdýr.
Bir defasýnda hoþuna giden bir evi satýn aldý. Evi teslim almak üzere adamlarýný gönderdiðinde, evde yaþlarý küçük yetim çocuklar bulunduðunu öðrendi. Çocuklar:
"- Ne olur evimizi almayýn" diye yalvardýlar.
Leys bin Saad evi çocuklara baðýþladý. Ayrýca onlara maddi durumlarýný düzeltecek kadar da para yardýmýnda bulundu.
Dâvud-ý Tâi, hicretin ikinci asrýnda yaþayan, hem hadis, hem de fýkýh ilimleriyle meþgul olan büyük velilerdendir. Bir gün hizmetine bakan müridi:
-Biraz et piþirdim, yeseniz? dedi.
Eti getirdi. Ete bir süre bakan Dâvud-i Tâi kuddise sirruh:
-Falanca yetimlerden ne haber var? diye sordu. Ýçini çeken mürid:
-Bildiðiniz gibi efendim, dedi. Büyük veli:
-Eti onlara götür, onlar yesinler, dedi.
Mürid:
-Ama efendim, uzun zamandýr et yemediniz, diye ýsrar edince Dâvud-ý Tâi kuddise sirruh þunlarý söyledi:
-Sen dediðimi yap! Bu et onlar tarafýndan yenilirse arþ-ý âlâya, ben yersem helâya gider.
Cebrâil (a.s)'ýn Özlemi
Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyurur:
-Ya Ali! Cebrâil aleyhisselâm, insanoðlu olsaydým da yedi þeyi yapsaydým demiþtir:
1. Beþ vakit namazý cemaatle kýlsaydým.
2. Âlimler ile beraber bulunsaydým.
3. Hastalarý sorsaydým.
4. Cenaze namazý kýlsaydým.
5. Su daðýtsaydým.
6. Ýki dargýný barýþdýrsaydým.
7. Yetimlere þefkat etseydim.
Ya Ali sen bunlarý yapmaða hýrslý ol.
Ya Ali bir yetim aðlayýnca arþ-ý mecîd titrer.
Allah Teâlâ hazretleri buyurur:
-Ya Cebrâil bu yetimi aðlatanýn, cehennemde yerini bul! Ben de onu aðlatayým.
O yetimi güldürenin, sevindirenin, cennetde yerini geniþlet. Ben de onu sevindirip güldüreyim.
Gene buyurur:
-Ya Ali! Þu þeyler kalbi parlatýr:
Ýhlâs sûresini çok okumak.
Az yemek.
Ýlim meclisinde bulunmak.
Az piþmiþ ekmek yemek
Gece namazý kýlmak.
Yetimlerin baþýný sývazlamak.
Fudayl bin Ýyâd kuddise sirruh buyurur:
-Helva yemeyi býrakmak öðünülecek bir þey deðildir. Esas siz o kimsenin, akrabasýný gözetip gözetmediðine, öfkesini yenip yenmediðine, komþulara, dul kalmýþ kadýnlara ve yetimlere karþý nasýl davrandýðýna bakýn. Din kardeþlerine ve arkadaþlarýna karþý edebi nasýldýr? Ýþte bir kimse hakkýnda hüküm verirken asýl bunlara dikkat etmek lâzýmdýr.
Bir kudsî hadis-i þerifde aynen þöyle buyurulmaktadýr:
-Ey Dâvûd! Yetime karþý merhametli bir baba gibi ol. Dul kalmýþ fakir kadýnlara karþý þefkatli bir baba gibi ol. Bil ki sen ne ekersen onu biçersin. Yani sen baþkalarýna nasýl muamele eder isen sana da öyle muamele edilir. Çünkü muhakkak sen öleceksin. Çocuklarýn yetim, karýn da dul kalacak.
Bilhassa yetimleri korumak, onlarýn bütün ihtiyaçlarýný gidermek, tahsillerini en verimli þekilde yapdýrmak, dinlerini, diyânetlerini öðretmek, terbiyeleri ile ciddi bir þekilde meþgul olmak, kalblerine Allah, Peygamber, vatan sevgisini aþýlamak, hatta evlenme çaðlarý gelince onlarý yuva sahibi yapmak, günümüzdeki devletin ve zenginlerin vazifesidir.
Yetimlerin gönülleri kýrýk, duygularý hüzünlüdür. Ana-baba þefkatinden mahrum kaldýklarý için, kendilerini talihsiz, bedbaht hissederler, üzüntüleri sonsuzdur.
Bunu telâfi etmek için, zamanýmýzdaki Allah'ýný seven varlýklý kiþilerin, bunlardan birini, üçünü, beþini himayelerine alýb, hatta daha geniþ çapta bütçeleri, imkânlarý müsaid olanlar yetimhâne yaptýrabilirlerse, ne kadar isabetli hareket etmiþ olurlar.
Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz bir hadis-i þeriflerinde:
-Farzlarý ifadan sonra, en mühim ibâdet mü'min kardeþlerinizin kalblerine, gönüllerine sürûr vermekdir, buyurmaktadýr. Bu böyle olunca:
Yetimlerin, sahibsiz dullarýn, gözü yaþlý, baðrý yanýk ihtiyaç sahiblerinin yardýmýna koþup, her hususda yardýmcý olarak gönüllerine sürûr vermek, Allah Teâlâ'ya yakýnlýkdýr. Ve en faziletli bir ibâdet ve kulluk vazifesidir.
Çok kimseler namazlarýný kýlmak ve oruçlarýný tutmakla dini vazifelerini edâ etdiklerini sanarak müsterihtirler. Bu kâfi gelir mi? Hayýr.
Cenâb-ý Hakk'ýn emirlerine riâyet ve tanzimle beraber mahlûkatýna þefkatli olmak gerekir. Bu da ancak fedakârlýk, samimi bir hizmetle elde edilir.
Demek ki her aklý selim sahibi müslümanýn farzlarý edâ, haramlardan kaçýndýktan sonra, dikkat edeceði husus, müslümanlýða, cemiyete, mahlûkata, hizmet ve yararlý olmaðý benimsemesidir.
Sýrf Allah Teâlâ'nýn rýzasýný kastederek, bedenî fikrî ve malî hizmetde bulanamayanlar, kâmil mü'min olamazlar. Çünkü bu sayýlanlar, farzlarýn mütemmimi ve Resûlü ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin sünneti seniyyesinden cüzlerdir.
Her ferd, Allah Teâlâ'yý seven kiþi, Rabbýsýnýn kendisine vermiþ olduðu kabiliyet ve ihsan ölçüsünde kendisini mes'uliyetli bilmelidir.
Ashab-ý Kiram hazeratý soruyorlar:
-Ya Resûlallah en mühim ibâdet nedir.
Buyuruyorlar:
-Vaktinde kýlýnan namaz.
-Gene soruyorlar, buyuruyorlar ki:
-Anaya, babaya birr u ihsan.
Gene soruyorlar, buyuruyorlar ki:
-Cihâd.
Harb zuhurunda harbe gitmek, harbde Allah yolunda canýný vermek cihâd olduðu gibi, Allah yolunda yapýlan her iþ ve fedakârlýk cihâd cümlesindendir.
Alýntý
radyobeyan