Dini Hikayeler
Pages: 1
Gitmek By: rabia Date: 19 Mayýs 2010, 16:22:19
Hareket saati gelmiþti. Ürkek bakýþlý annesini daha fazla tedirgin etmemek için korkularýný, heyecanýný belli etmemeye çalýþýyordu. Annesinin yüzüne yansýyan ýzdýrabýnýn bilmezlikten deðil, ayrýlýðýn kalpleri zorlamasýndan olduðunu da biliyordu. Lakin güzel þeyler için de olsa insanýn sevdiklerinden ayrýlmasýnýn ne zor olduðunu þimdi daha iyi anladý. Kenan sakin görünmeye çalýþsa da annesinin yüreði çalkantýlý bir denizdi. Kadýncaðýz nasýl endiþe etmesindi ki? Oðlunun gideceði yeri buralarda ne gören vardý, ne duyan. Gidenin neyle karþýlaþacaðýný bilen olmaz. Kenan da hiç konuþmuyor ki!

- Dil bilmez, yol yordam bilmezsin. Ne edersin oralarda oðlum?
- Gül devrinde uzaklara gidenler dil mi biliyorlardý ki anne? Hem ucunda ölüm yok ya anacýðým, telaþ etme sen. Sonu güzel olacak inþallah.

Baþka ne diyebilirdi ki? Gideceði yerin adýný ilk duyduðunda; haritada bulmakta zorlandýðýný mý, tek baþýna gideceðini mi deseydi, yoksa ilk gidenin kendisi olduðunu mu? Bunlarý bilse, anacýðýnýn yaþlandýkça daha da hassaslaþan yüreði, aðlara takýlmýþ gibi çýrpýnýr dururdu...

Nezahet Haným, oðlunu hasretle kucaklayýp yanaklarýndan öptü ve ciðerlerine çekerek saçlarýný kokladý. Oðlunu Allah’a emanet ederken sesiyle deðil, gözyaþlarýyla konuþtu. Kenan bu gözyaþlara tepkisiz kalamadý. Tebessümle baktý annesine,
- Beni Allah’a emanet ediyorsan için rahat olsun anne. O, emanete en iyi sahip çýkan deðil mi?

Ellerinden minnetle öpüp ayrýlacakken annesinin titreyen parmaklarýný kolunda tekrar hissetti. Geriye döndüðünde annesinin sýcak bakýþlarýyla kucaklaþtý.

-Ya Selma.... Ne diyeyim ben kýzcaðýza oðlum?

Ýsmi duyunca içinde bir yanma hissetti Kenan. Kalbi, kafese yeni konmuþ kuþunki gibi hýzla çarpmaya baþladý. Nefes alýþlarý hýzlandý. Bir müddet sessizlik oldu. Verecek cevap bulamadý. Bedeninin yüreðine nasýl dar geldiðini ilk o gün fark etti Kenan.

- Ne zor bir imtihan bu Allah’ým! Sýkýntýmý sen gider.

Böyle zamanlarda haykýrmak ruha nefes aldýrýr; ama o yine susmayý tercih etti. Yanýndakilerden biri,

- Bari dönüþ için bir zaman söyle, Kadýncaðýz rahatlasýn.
Kenan içine döndü. Bakýþlarý donuklaþtý. Arkadaþýnýn gözlerine, uzaklarý seyreder gibi baktý. Sonra ancak yanýndakinin duyabileceði bir fýsýltýyla, “Ben dönmek için gitmiyorum ki!” dedi. Nazife Haným, bakýþlarýyla oðlunu sýmsýký kucaklamýþ, nefes bile almadan gelecek cevabý bekliyordu. Kenan hâlâ susuyordu. Annesine dönünce kaþlarý titredi. Kendini býraksa gözyaþlarý yanaklarýndan süzülüverecekti. Derin bir nefes aldý. Bakýþlarýný ayakucundan kaldýrdý ve o gün ilk kez annesinin gözlerine dikti bakýþlarýný. Kararlý bir ses tonuyla: “Söyle beni beklemesin anne!” dedi ve yürüdü. Sýrtýný döndüðü için yanaklarýnýn nasýl ýslandýðýný hiçbiri göremedi.

Uçaða bininceye kadar bir suskunluk devam etti. Koltuklardan bir kýsmý boþtu. Ýki çocuðun dýþýnda içerde sessiz bir bekleyiþ vardý. Kimisinde ayrýlmanýn hüznü serpilmiþken, kiminin yüzünde de kavuþacak olmanýn heyecan verici canlýlýðý vardý. Etraflarýna meraklý bakýþlar fýrlatan, çocuklarýn yanýndan geçerken onlara müstakbel öðrencilerim nazarýyla baktý. Çocuklar, Kenan’ý fark etmediler bile...

Yolculuk baþladýktan sonra sessizlik daha da belirginleþti. Yeni aldýðý kitabý el çantasýndan çýkardýktan sonra çantayý yan koltuða býraktý. Rahat okuyabileceði þekilde geriye yaslandý. O anki ruh hâliyle rasgele açtýðý bir sayfadan okumaya baþladý…

- Askerler, Firavunun askerleri geliyor! Uyanýn, kalkýn!

- Sonunda bize de ulaþtýlar. Hiçbir yere kaçamayýz.

- Çocuklar... Öldürecekler onlarý! Saklanýn!

- Bebek nerede, nereye götürdüler onu? Hani annem nerede?
Okuduðu bu cümlelerden sonra Kenan yine duygulandý. Annesinden ayrýlýrkenki hâli geldi gözlerinin önüne. Ýçinde bir yanma hissetti. Yüreði sýkýldýkça sýkýldý. Gözleri buðulandý. Bir baþýna býraktým ya onu, hakkýný helal eder inþallah. Þimdiye kadar uzun süreli ayrýlmamýþtýk hiç. Keþke yanýmda olabilseydi!

- Annen, bebeðini kucakladýðý gibi dýþarý attý kendini. Telaþ ve korkudan yüzü beyaza kesmiþti.

Yan koltuklardaki çocuklardan biri uzun bir kahkaha atýnca annesinin kaþlarý indi. Kafasý birkaç kez saða sola sallandý. Çocuklarýn ne konuþtuklarýný anlayamasa da kahkahalar her dilde ayný. Korkular, ümitler gibi...

- Anneciðim beni de bekle. Böyle karanlýklara çarpa çarpa nereye kadar koþabilirsin?

- Sen gelme kýzým. Ben kardeþini Firavunun askerlerinden kaçýrmak için içimdeki sesi dinliyorum. Ciðerlerim yanýncaya, boðazým kuruyuncaya kadar da koþup nehre ulaþacaðým.

- Ama anne, nehir daha uzak. Böyle bir baþýna nasýl gidersin? Ben de gelirsem kardeþimi beraber taþýrýz...

Annenin bu telaþlý þefkati karþýsýnda Kenan yine içine döndü.

- Oðlum sobaya odun atsana.

- Þu ödevimi bitireyim anne

- Bu soðukta ders yapýlmaz ki? Yine tembelliðin üzerinde. Bari ben atayým birkaç parça...

Yanýndakilere fark ettirmeden koluyla gözlerindeki buðuyu sildi ve okumaya devam etti...

- Ne yapýyorsun böyle anne? Nil nehri bu. Hepimizi yutuverir. Dur, kucaðýndaki bebekle nasýl geçebilirsin? Yapma! Firavundan kaçýrdýðýn kardeþimi Nil’e mi kaptýracaksýn? Lütfen sakin ol biraz.
Kaptan pilotunuz konuþuyor. Rotamýz, Madagaskar. Yüksekliðimiz, on bin elli. Tahmini varýþ saatimiz sabah beþ yirmi. Hepinize iyi yolculuklar temennisiyle...

- Nehir geçilecek gibi deðil. Þafak da sökmek üzere. Askerler de çok geçmeden bizi bulur...

Anonstan sonra Kenan bir müddet küçük pencereden dýþarýyý seyretti. Bulutlar aþaðýdan bir nehir gibi köpük köpük akýp gidiyordu. Gözleri sanki kucaðýndaki bebekle Necva annemizi görür gibi oldu akan köpükler arasýnda. Arkasýnda da telaþla yürüyen kýzý...

Yüzünde bir tebessüm belirdi Kenan’ýn ve zengin hayallerinden sýyrýlýp tekrar kitaba döndü....

- Anne, ben çok yoruldum.

- Güneþin kýzýllýðý daðdan aþaðýlara taþmaya baþladý; ama yine de þu aðacýn dibinde biraz soluklanalým.

Çare gösteren olmasa sahipsizlik ne kötü.

- Yiyecek bir þey ister misiniz beyefendi?

- Yok, almayacaðým.

- Ýçecek?

- Meyve suyu lütfen...

Bardaktan bir yudum alýnca bakýþlarý pencereden dýþarýya kaydý. Bulutlar, gri bir nehir gibi dalgalý akýp gidiyordu. Koca koca ormanlar, baþý bulutlara eren daðlar hiçbiri görülmüyordu artýk. Her taraf kurþunî...

Ýçimde bir sükûnet, yüreðinde geniþlik var... Daha önceleri de kaç kez duyduðum o ses... Evet, evet ayný ses yine kulaklarýmda. “Onu bir süre emzir, þayet baþýna bir þey geleceðinden endiþe edersen ýrmaða býrak. Hiç endiþe etme. Hiç üzülme.” Bu çocuk, dedesi Yahser, atalarý Yakub ve Ýbrahim gibi seçilmiþlerden.
Kenan, “Böylesine zor durumda bile acýlý annenin yüreðine geniþlik veren Allah’ým, annemin de kalbine ayný geniþliði ve sabrý verir inþallah. Yoksa zavallý kadýn öyle bir baþýna ne yapar oralarda.” diye düþündü.

O kadar yorulmuþlardý ki annesi bebeði emzirdikten sonra nehrin kenarýnda uyuyakaldýlar. Uyandýklarýnda karþý tepelerden toz bulutu yükselmeye baþlamýþtý.

-Kýzým uyan, askerler... Firavun’un askerleri olmalý.

- Boþ bardaðýnýzý alayým lütfen.

- Teþekkür ederim, meyve suyu çok güzeldi.

- Afiyet olsun efendim.

- Toz bulutu iyice yaklaþtý. Hadi kýzým biraz çabuk ol. Kardeþini sandýða yerleþtirelim. Sular da kabarýk. Onu ancak asýl sahibi koruyabilir. Ýçim rahat deðil kýzým. Onu uzaktan izle, baþýna bir þey gelmesin.

Ne mutlu o anneye diye iç geçirdi Kenan. Yüreðine cesaret, bedenine kuvvet veren var. Ýnsanýn sahipsiz olmadýðýný bilmesi ne güzel, diye yutkundu. Tekrar kitaba yönelirken: “Benim de annemin de yüreðine güç ver Allah’ým.” diye mýrýldandý.
Kendini kitaba öyle kaptýrmýþtý ki kendisine seslenildiðini duymadý bile. Çaðrýyý sonradan fark ettiðinde etraftaki bakýþlarýn üzerine çevrilmiþ olduðunu gördü. Suçluymuþ gibi hafif bir telaþa kapýldý.
-Beyefendi bir isteðiniz var mý?

Böylesine içine dönmüþken bir þey yiyemezdi.

- Teþekkürler, sað olun.

Bebek, sularýn önüne kapýldý gidiyor. Firavun’un karýsý asiye, üzerlerine doðru sürüklenen sandýktan habersizdi. Hizmetçileriyle beraber nehrin aþaðý kýsmýnda ayaklarýný serin sulara uzatmýþ hem eðleniyor hem dinleniyordu.

Kenan, bir müddet pencereden dýþarýyý seyretti. Hâlâ bulutlarýn üzerindeydiler. Koyu gri sular üzerinde akýp gidiyor gibiydi. Allah’ým bana da bir kolaylýk göster. Onu karþýlayanlar olduðu gibi bana da bir yol göster, diye mýrýldandý.

Bebek gözden kaybolunca, anne þefkatinden dolayý içi sýkýldýkça sýkýldý. “Onu sana tekrar kavuþturacaðýz sesini içinde duymasa sabretmek yüreðine aðýr gelecekti. Bu metanetle askerlerin yaklaþmasýný bekledi...

Bebeðin annesine metanet veren Allah’ým! Annemin de benim de yüreðimize sabýr ver. Onun kalbinde de kavuþma ümidi sönmesin. Dualarýný üzerimizden eksiltmesin.

Elinde kitapla uyuyakalmýþtý Kenan. Saatler sonra yapýlan anonsla uyandý. Uçaðýn iniþe geçmek üzere olduðunu söyleniyordu. Ýçindeki heyecan yeniden uyandý. Çok uzaklara geldiðini hatýrlayýnca içini bir hüzün kapladý; ama kitaptaki: “Onu tekrar sana kavuþturacaðýz.” sözünü hatýrladý. Ýçinde derin bir rahatlýk hissetti. Uzaklara gelebilmiþ olmanýn ferahlýðý sardý yüreðini. Ýþin en zor kýsmýný, sevdiklerinden ayrýlmayý baþarabilmenin rahatlýðýyla çýkýþ kapýsýna yöneldi. Kitabý göðsüne sýmsýký bastýrdý ve kalabalýklara karýþtý.

 Ali Þanverdi


radyobeyan