Uzun bir secde By: rabia Date: 13 Mayýs 2010, 22:03:00
Uzun Bir Secde
Elmalarý suluyor.
Gem sürmüþ. Hayvanlarýn toynaðýný temizlemiþ. Harmaný savurmuþ, yerini süpürüyor. Tahýlý sapýndan ayýrmýþ, çuvallamýþ. Yanýnda gelinler, torunlar ses etmeden çalýþýyorlar. Küçük gelin, gelinlik sürüyor, konuþmuyor. Dedeye bir söz diyecek olsa, ya büyük geline ya da torunlardan birine söyletiyor.
Üç torun var þimdi harmanda. Dede soðuk su istiyor. Büyük torun koþarak kaynaktan bir sürahiyi doldurup getiriyor. Yalpýyýp gidiyor, yalpýyýp geliyor. Dede gençliðini hatýrlýyor ona bakarak. Babasý Ümmet kocayla çift sürdüðü býngýldak yazýsýnda gezdiriyor çekgin gözlerini.
Torunlar konuþuyor, dede anlayamýyor konuþmalarý. Büyük torun Vagner, ortanca Bach, küçüðü ise Tchaýkowsky dinlediðini söylüyor. Dinlemek deyince dedenin aklýna Muharrem Ertaþ geliyor. Yanýk yanýk söylerdi yavrum diyecek oluyor, bakýyor ki torunlarý kendi aralarýnda baþka dünyalar kurmuþlar, sözlerini içine atýyor.
Bu insanlarý hayata ve birbirine baðlayan sýr nedir diyorsun. Þairi bin parçaya böldüðüne göre, sen bu iþi dedenin ak sakalýna bakarak anlayacaðýný mý sanýyorsun.
Dede elmalarýn diplerini kazýyor, otlarýný temizliyor. Arkýn su nöbeti bugün beþe kadar kendinde. Dörde kadar elmalarý bitirip bir saat cevizlere akýtacak, onun ayaðýný da güvertilere çalacak. Fasulyelere hereke dikecek.
Nohut harmaný, fasulye harmaný, mercimek harmaný... Dede yorulmaz. Dede dinlenmez. Namaz vakitleri onun yegane istirahatý.
Eþkin atýyla baða bahçeye giderdi zamanýnda. Þimdi tekeri köhne kaðný gibi hissediyor kendini.
Torunlar belli zaman çalýþýp þehre gidecekleri için yalpýyorlar.
Gelinler iþçimen. Sanki harmanda çalýþmak için yaþýyorlar. Sanki dedenin sonsuza dek iþçileri. Dede derya dilli. Gelinlerini seviyor, “Gayretlerini sevdiklerim, maþallah, ne þahbazsýnýz.” diyor. Gelinler kayýn babalarýnýn sevgisinden sevinç duyuyorlar.
Arkada ulu daðlar. Ulu aðaçlar. Çam, ardýç, ceviz, kavak, çýnar... Üç dað görünüyor dedenin sýrtýndan. Ortadaki büyük, yanlardaki ortanca. Büyük daðýn tepesi kel, etekleri çamla ardýç. Ortancalar boydan boya meþe kaplý. Onun ak sakallarýna ardýçlarýn, çamlarýn, meþelerin dallarý karýþýyor. Aklaþmýþ sakalýndan yaþ yaþadýðý, diþ diþlediði, kuþ kuþladýðý okunuyor. Seneye daha iyi olacak, daha verimli olacak diyerek gelmiþ yetmiþ beþ yaþýna. Ne demiþler, çiftçinin karnýný yarmýþlar, kýrk tane gelecek yýl çýkmýþ.
Sonsuz bir müziði vardýr aðaçlý daðlarýn. Seyreylemeye, dinlemeye doyamazsýnýz. Gece bir melodi, gündüz baþka bir melodi seslendirirler. Dedenin suskunluðu en büyük güvendir o daðlýk alanda.
Ak sakalýna geniþ tebessüm ne de yakýþýyor. Gelinler, torunlar çalýþtýkça onun gözleri gülüyor.
Dede hep çalýþýyor. Yanýndakileri de çalýþtýrýyor. Karýncaya bile iþ buyuracak nerdeyse. Cevizler çýrpýlacak, güvertiler çapalanacak, patateslerin otu yolunacak, fasulyenin su nöbeti yakýn, guzgeçenin mahkemesi var haftaya salýya. Karakol komutaný çaðýrmýþtý, cuma günü kasabaya gidecek, hem komutaný ziyaret edecek hem de cumayý büyük camide kýlacak. Küçük geline sarý küpeyle ekmek sacý alacak. Hediye alacak ki, gelinlik sürmeyi býraksýn.
Eve dönüyor. Ev dediysem, oðullarýndan birine. Bu akþam Mehmet’in yanýnda, yarýn Ramazan’da, öbür gün Yaþar’da. Þehre gittiði gün ise kýzý Güllü’ nün, oðlu Mustafa’nýn yanýnda... Yatalak eþi, sofanýn ucunda araziyi seyreyleyip, geçen günleri yad ediyor. Gelinler, torunlar hizmetinde. Gülsüm nine, hafif bedeniyle kuþ misali uçtu uçacak, kanatlandý kanatlanacak. Bakýþlarý pek. Gözleri net görüyor. Sesinde dirimlik... felçli haliyle bu dinçliði yanýndakilerde tedirginliðe sebep oluyor. Dede gelse de son neþesini görse ninenin.
Akþam yemeðini yiyor. Küçük torunlarý kucaðýna alýyor. Akþamý kýlýyor, Televizyondan ajansý dinliyor. Gül, cumhurbaþkaný seçilmiþ. Dede bayram ediyor. Gül’ün babasý da yaþlý ve kendi gibi ak sakallý. Kendini Gül’ün babasý yerine koyuyor. Ýçinden serin ýrmaklar akýyor. Bu günleri de görecekmiþiz, þükürler olsun, diyor.
Yatsýyý kýlýyor, içinde huþu. Dýþ odada üç torunuyla, uyuyor. Gece, üstü açýlan olursa örtecek, altýný ýslatanlarý uyandýrýp geline gönderecek.
Uyandýðýnda sabah ezaný okunuyor. Torunlarýn üstleri örtülü, altýný ýslatan da olmamýþ.
Hava iyiden iyiye soðumuþ.
Arka odada bir ipilti.
Hepi topu dört evlek bahçeyi sulayacak, çapalayacak, budayacak, sevecek, övecek. Aðaçlar da insan gibidir. Sevgi beklerler, söz beklerler.
Duasýný bitirip geriye dönüyor. Kahvaltý sofrasý serilmiþ, sini kurulmuþ.
Ezanla birlikte gelin de uyanmýþ, hem namazýný kýlmýþ hem de kahvaltý hazýrlamýþ. Kýzlar evden uçunca gelinler, tutmasa da yerini, kýz oluyor.
Oðul... Can baðý oðul. Dünya nimeti, tatlý meyve oðul, namazý acele kýlýp yatývermiþ. Oðula kýzýyor. Uzun uzun dua etmeliydi diyor. Gelinden memnun. Gayretini sevdiðim kýzým, Allah razý olsun senden, diyor. Oðul uyuyor. Gelin, kayýn babanýn duasýný almanýn coþkusu, neþesiyle daðlar kadar büyük ferahlýk duyuyor.
Hapazlamacýlarý sevmiyor. Ortanca oðlunun bu yolda olduðunu görüyor, içine dert oluyor ama kimselere söyleyemiyor.
Siyah þalvarýný giyiyor, bahçeye yollanýyor. Sýrakayanýn ardýna vardýðýnda, güneþ yüzünü yalamaya baþlýyor. On dakika oturmalý, dinlenmeli, ama sabah dinçliði, direþkenliði onu býrakmýyor. Otlarý yoluyor, sonra da çapalýyor.
Kuþluk oluyor. Ayaklarýný uzatýp sýrtýný ceviz aðacýna veriyor. Matarasýndan su içiyor. Uyukluyor bir müddet. Dilinde zikir, dönüp duruyor. Ceviz, rahmetlik babasý Ümmet kocadan kalma. Babasýnýn öldüðü günün manzarasý dönüyor zihninin arka köþelerinde.
Bir dinçlikle yekiniyor. Elmalarýn, cevizlerin, eriklerin, kirazlarýn kurumuþ dallarýný buduyor. Öðleye kadar uzuyor bu iþ. Kayanýn gölgesinde ardýcýn dibinde namazgahý var, namazýný kýlacak. Arktan abdestini tazeliyor, aðýr aðýr düzlüðe yaklaþýyor, mendiliyle kurulanýyor, kýbleye dönüp el baðlýyor. Duadan sonra sýrtýný topraða dayýyor az. Cennet huzuru duyuyor bu halinden.
Namazdan sonra tevhid çekiyor. Ashab-ý bedir okuyor.
Gün ferini yitirmeye baþladýðýnda domatesten, biberden, kabaktan doldurup heybesine Ramazan’ýn evine yollanýyor. Rahmetli kardeþi Ali’nin bahçesinden geçerken içini hüzün dalgalarý yalýyor. Geçen yýl bu mevsimde rahmete göçmüþtü. Sýra bende, diyor.
Nine, bu yaz Yaþar’ýn evinde. Her akþam dedeyi bekliyor. Torpahtýr artýk bizim evimiz, diyor. Gelinleri, torunlarý bir göç dalgasý yalýyor.
Çardaða, gülhatminin yanýna heybesini indirip gelinin gösterdiði mindere uzanýr gibi oturuyor dede. Torunlar koþuþuyor, ibrik, leðen, havlu getiriyorlar. Abdest alýnca yüzünden, gönlünden bir ferahlýk yayýlýyor.
Nine, oðlu Yaþar’a, dedeyi soruyor. Bugün gelmeliydi, diyor. Nine keskin bakýþlarýyla tekerek ovayý tarýyor. Gelen giden yok.
Nineyi dedeye baðlayan sýr, diðerlerini de birbirine baðlýyor.
Akþam okunuyor. Kýbleye yöneliyor. Allahü ekber. Secdeye gidiyor. Torunlar seccadenin yaný baþýnda oynaþýyor. O secdeden kalkmýyor. Ýçerde Tchaýkowsky, Bach, Vagner dinleyen torunlarýn diri sesleri duyuluyor.
Gelin sofrayý seriyor. Siniyi getiriyor. O hâlâ secdede. Baba! diyor, baba!
Dede ses vermiyor.
Recep Þükrü Güngör