Sohbet 15 By: armi Date: 01 Mayýs 2010, 13:43:40
ONBÝRÝNCÝ FASIL
HAPÞIRMA VE ESNEME HAKKINDA
ـ3394 ـ1ـ عن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]عَطَسَ رَجَُنِ عِنْدَ النَّبيِّ # فَشَمَّتَ أحَدَهُمَا وَلَمْ يُشَمِّتِ اŒخَرَ. فَقِيلَ لَهُ في ذلِكَ؟ فَقَالَ: هذَا حَمِِدَ اللّهَ تَعالى وَهذَا لَمْ يَحْمَدِ اللّهَ تَعالى[. أخرجه الخمسة إ النسائي .
1. (3394)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ´ýn yanýnda iki kiþi hapþýrdý. Efendimiz, bunlardan birine teþmitte bulundu (yâni "yerhamukâllah!" dedi), diðerine teþmitte bulunmadý. Niye böyle davrandýðý sorulunca:
"Þu, Allah Teâlâ´ya hamdetti, öbürü Allah Teâlâ´ya hamdetmedi!" cevabýný verdi."[206]
ـ3395 ـ2ـ وفي أخرى لمسلم عن أبي موسى: ]إذَا عَطسَ أحَدُكُمْ فَحَمِدَ اللّهَ تَعالى فَشَمِّتُوهُ وَإنْ لَمْ يَحْمَدِ اللّهَ فََ تُشَمِّتُوهُ[ .
2. (3395)- Müslim´in Ebû Musa´dan yaptýðý bir diðer rivayette þöyle buyrulmuþtur: "Biriniz hapþýrýr ve hamdederse, ona teþmitte bulunun, Allah´a hamdetmezse teþmitte bulunmayýn."[207]
AÇIKLAMA:
1- Ýslamî âdâbtan biri de teþmittir. Teþmit lügat olarak tebrik ma´nâsýna gelir. Bereketle dua edilince, Arap "ona teþmitte bulundu" der. Hz. Ali´nin Hz. Fâtýma ile evlenmeleriyle ilgili rivayette, Resûlullah´ýn onlara yaptýðý bereket duasý, شَمَّّتَ عَلَيْهَا diye ifâde edilmiþtir. Kelimenin þemâta kökünden geldiði de ileri sürülmüþtür. Bu, düþmana gelen kötülükle sevinmek demektir. Bu durumda, teþmit, düþmaný sevindirecek hale düþmemesi için yapýlan dua ma´nâsýna gelir. Veya hamdedince þeytaný üzecek bir hal ortaya koymuþ, þeytanýn hâli sebebiyle de kiþi sevinmiþtir. Kelimeyle ilgili baþka açýklamalar da yapýlmýþtýr. Teferruat mühim deðil.
Dinî bir tabir olarak, teþmît, hapþýran kimse elhamdülillah dediði takdirde ona "yerhamukallah (Allah sana rahmet kýlsýn)!" diyerek dua etmektir. Aslýnda hapþýrana dua etmek Ýslam´a has bir âdet deðildir. Diðer milletlerde de birtakým güzel temennîlerde bulunulduðu görülür. Ancak Ýslâm dini bunda ýsrar etmiþ ve bütün ümmete þâmil bir formüle baðlamýþtýr.
Hadisin vürud þekli, sarih emir ifade etmesi sebebiyle hükmün vâcib olduðunu ifade eder. Ancak Ýslâm ulemâsý teþmît´in vücubuna hükmetmez, müstehab olduðunda ittifak eder.
Teþmît´in formülüne gelince, bunun hapþýran tarafýndan söylenecek olan tahmid kýsmýnda farklýlýklar bulunduðu gibi, teþmît kýsmýnda da var. Þöyle ki:
* Bazý rivayetler, hapþýranýn sadece "elhamdülillah" diyeceðini ifade eder.
* Bazý rivayetler, "Elhamdülillah alâ külli hâl (her bir durum için Allah´a hamdolsun)" demek gerektiðini ifade eder.
* Bazý rivayetler ise, "Elhamdülillâhi Rabbilâlemîn"in söylenmesi gerektiðini ifâde eder.
* Bazý rivâyetlerde: "Elhamdülillâhi Rabilâlemîn alâ külli hâlin mâ kâne. (Ne olursa olsun her bir durum için âlemlerin Rabbine hamd olsun!)" denmesi gerektiði ifâde edilir.
Hz. Ali´nin el-Edebü´l-Müfred´de kaydedilen bir rivayeti þöyle: "Kim hapþýrdýðý zaman اَلْحَمْدُللّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ عَلى كُلِّ حَالٍ مَا كَانَ derse ebediyyen ne kulak, ne dil (ne de karýn) aðrýsý çeker." Bu söz Hz. Ali´nin gözükmekte ise de, bu çeþit sahâbe sözü hükmen merfu addedilir, zîra haber verilen husus, içtihadla söylenecek bir þey deðildir, ihbâr-ý gaybî nev´indendir. Ancak vahiyle söylenebilir.
* Þu rivayet hapþýranýn, zikrine baþka kelimeler de ilâve edebileceðini gösterdiði gibi, bunun müstehab olduðunu da ifâde eder:
"Ümmü Seleme (radýyallâhu anhâ) anlatýyor: "Bir adam, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ´ýn yanýnda hapþýrmýþtý, elhamdülillah dedi. Aleyhissalâtu vesselâm "Yerhamukâllah!" buyurdular. Derken, bir diðer kimse de hapþýrdý ve اَلْحَمْدُللّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ حَمْداً طَيِّباً كَثِيراً مُبَارَكاً فيهِ dedi. Efendimiz: "Bu, öbürüne ondokuz derece üstünlük kazandý" buyurdular.
* Ýbnu Ömer´den gelen bir rivayette, "hapþýranýn hamdeleye salvele de ilâve ederek: اَلْحَمْدُ للّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَالصََّةُ عَلى رَسُولَ اللّهِ # demesi daha hoþtur." Bir diðer rivayette "bu güzelse de sünnete uygun deðildir" denilmektedir.
* Hamdele´den sonra þehadet de getirilmesi mekruh addedilmiþtir.
* Taberânî demiþtir ki: "Hapþýranýn, elhamdülillah demekle, buna Rabbi´l âlemîn veya alâ kulli hâl lâfýzlarýndan birini ziyade etme hususunda mütehayyirdir. Delillerin ortaya koyduðu husus ise þudur: "Bunlardan her biri o esnada söylenmesi gereken zikri karþýlar; lâkin hangi zikir daha çok senâ ifâde ediyorsa o efdaldir, yeter ki me´sur (sünnette rivayet edilmiþ) olsun."
* Nevevî, el-Ezkâr´da der ki: "Ülemâ, hapþýranýn "elhamdülillah" demesinin müstehab olduðunda ittifak etmiþtir. Ancak elhamdülillâhi Rabbilâlemîn derse bu daha iyidir, þayet elhamdülillah alâ kulli hâl derse bu efdaldir."
2- Sadedinde olduðumuz hadis, hapþýrýnca hamdetmeyene teþmît´te bulunmamak gerektiðini ifade etmektedir. Ancak, hamdettiðini iþitirse, teþmitte bulunmak bir vazife olmaktadýr. Çeþitli hadisler bunu takrir etmiþtir.
Bir rivayette: "Müslümanýn müslüman üzerindeki haklarý altýdýr" dendikten sonra bunlar arasýnda teþmit de zikredilir. Zâhirîlerin cumhuru ile Mâlikîlerden bazýlarý hadisin zâhirini esas alarak teþmit´in vâcib olduðuna hükmetmiþtir. Cemaat halinde, bir kiþinin söylemesiyle diðerlerinden düþen bir farz-ý kifaye olduðunu söyleyenler de olmuþtur. Hanefîler ve Hanbelîlerin cumhuru bu görüþtedir. Þâfiîlerle Mâlikîlerden bir grup müstehab olduðuna, bir kiþi söyleyince cemaatten sâkýt olacaðýna hükmetmiþtir.[208]
ـ3396 ـ3ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: شَمِّتْ أخَاكَ ثَثاً فَمَا زَادَ فَهُوَ زُكَامٌ[. أخرجه أبو داود .
3. (3396)- Hz. Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kardeþine üç kere teþmitte bulun, üçten fazla (hapþýrýrsa) artýk bu nezle olmuþtur."[209]
AÇIKLAMA:
Bu rivayet, hapþýrana üç kere yerhamukâllah deneceðini hapþýrmaya devam ettiði takdirde, bunun nezle gibi bir rahatsýzlýktan ileri gelmesinin anlaþýlacaðýndan, artýk her seferinde teþmît gerekmeyeceðini ifade eder. Hatta, hadisin Tirmizî´deki vechinde: "...Hapþýrana üç kere teþmîtte bulun. O hapþýrmaya devam ederse sen muhayyersin, dilersen teþmîtte bulun, dilersen bulunma" buyrulmuþtur.
Ancak, bazý rivayetlerde üçten sonra teþmîti açýk bir üslupla nehyetmiþtir: "...üçten fazla hapþýrýrsa, (artýk anlaþýlmýþtýr ki) o nezlelidir, teþmîtte bulunmasýn." Þârihler bunun kavî, Tirmizî´nin rivayetinin zayýf olduðunu belirtirler. Þu halde üçten fazla teþmitte bulunmamak esastýr.[210]
ـ3397 ـ4ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّه #: إنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْعُطَاسَ ويَكْرَهُ التَّثَاؤُبَ. فَإذَا عَطَسَ أَحَدُكُمْ فَحَمِدَ اللّهَ فَحَقٌّ عَلى كُلِّ مُسْلِمِ سَمِعَهُ أنْ يَقول: يَرْحَمُكَ اللّهُ، وَأمَّا التَّثَاؤُبُ فَإنَّهُ مِنَ الشَّيْطَانِ؛ فإذَا تَثَاءَبَ أحَدُكُمْ في الصََّةِ فَلْيَكْظِمْ مَا اسْتَطَاعَ وََ يَقُلْ هَاهْ فَإنَّ ذَلِكُمْ مِنَ الشَّيْطَانِ، يَضْحَكُ مِنْهُ[. أخرجه الخمسة إ النسائي.قوله: »فليكظم« أي يفتحْ فاه .
4. (3397)- Yine Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah hapþýrmayý sever, esnemeden hoþlanmaz. Öyleyse sizden biri hapþýrýr ve Allah´a hamdederse, bunu iþiten her müslüman üzerine, yerhamukâllah demesi hak (bir vazife)dir. Ancak esnemeye gelince, iþte bu, þeytandandýr. Biriniz namazda esneyecek olursa, imkân nisbetinde kendini tutsun ve hah diye ses çýkarmasýn. Zira bu, þeytandandýr, þeytan kendisine gülüyor demektir."[211]
AÇIKLAMA:
1- Hattâbî: "Allah´a nisbet edilen sevmek, hoþlanmamak gibi ifadelerin ma´nâsý, hapþýrma ve esneme fiillerinin sebebine bakar. Zira, hapþýrma bedenin hafifliðinden, mesâmâtýn açýlmasýndan ve fazla doygunluðun olmayýþýndan ileri gelir. Bu, esnemenin zýddý bir haldir. Çünkü o, bedenin iyice dolmuþ olmasýndan, bir de çok ve karýþýk yemekten hâsýl olan aðýrlýktan ileri gelir. Önceki hal, ibâdet için þevk verir. Ýkinci hal bilâkis gaflete sevkeder" der.
2- Rivayetler hapþýrmanýn bazý çeþitlerine dikkat çeker:
* Þârihler, hadiste Allah´ýn sevdiði belirtilen hapþýrmanýn nezleden hasýl olan hapþýrma olmadýðýný belirtirler. Çünkü, tahmîd ve teþmît bunun için emredilmiþ, öbürü için emredilmemiþtir. Mamafih teþmîti her ikisine teþmil eden âlim de vardýr.
* Hapþýrmanýn namazda olanýyla namaz dýþýnda olaný da tefrik edilmiþtir. Tirmizî´nin bir rivayeti þöyle: "Namazda hapþýrma, uyuklama ve esneme þeytandandýr." Burada "namazdaki hapþýrma", esneme ile bir tutulmaktadýr.
* Abdurrezzak´ýn bir rivayetinde, þeytandan olduðu belirtilen yedi þeyden birinin, "þiddetli hapþýrma" olduðu belirtilir. Þu halde, hapþýrýrken imkân nisbetinde baþkasýný rahatsýz etmeyecek þekilde hafif yapmaya gayret edilmelidir. Nitekim müteakip hadis hapþýrmanýn âdâbýný takrir etmektedir.
3- Hadiste geçen, "Hamdedeni iþitene teþmît hak bir vazifedir" ibaresinden hareket eden âlimler, "Hapþýranýn hamdetme hususunda acele davranmasýnýn müstehab olduðu" hükmünü çýkarmýþlardýr. Ýbnu Dakîki´l-Îd, bazý âlimlerden þu görüþü nakleder: "Kiþi hapþýraný görünce teennî ile hareket etmeli, sükûnet bulmasýný beklemeli, teþmît için acele etmemelidir." Ýbnu Dakîki´l-Îd, teþmit için zâten tahmidin iþitilmesinin þart olduðunu belirterek bu tavsiyenin gâyesini açýklar.
Buhârî´nin el-Edebü´l-Müfred´de kaydettiði bir rivayete göre, Ýbnu Ömer (radýyallâhu anh) mescidde iken, mescidin bir tarafýndan bir hapþýrma iþitir. O tarafa yönelerek: "Hamdetti isen yerhamukâllah der. Bu rivayeti de, teþmit için tahmid´in gerekli olduðu hususunda delil olarak zikretmiþlerdir.
4- Esnemede kendini tutma emri, esnemeyi durdurmanýn kiþinin elinde olduðu ma´nâsýna gelmez; çünkü esneme hâsýl olunca onun gerçek þekilde durdurulmasý mümkün olmaz. Öyleyse buradaki durdurma, esnemenin tabiî þekilde olmasýný önlemek, ondan meydana gelecek vücud hareketlerini asgariye indirmektir. Hadisin sadedinde olduðumuz vechi "namazda diye kayýtlarken bazý vecihleri bu kayda yer vermez ve "Biriniz esneyecek olursa..." diye mutlak gelir. Bir rivayette: "Biriniz esneyecek olursa elini aðzý üzerine koysun, (köpek gibi) havlamasýn, zira þeytan ona güler" denmiþtir. Burada aðzýn sonuna kadar açýlmasý, köpeðin havlamasýna benzetilmiþtir. Zira köpek havlarken baþýný kaldýrýr ve aðzýný açar.
5- Esnemenin þeytandan olmasý, þeytanýn bunu sevmesindendir. Çünkü, þeytan insana gaflet veren, hayrýný azaltan, namazýný kesen her þeyi sever. Ayrýca, esneme umumiyetle çok yemekten hâsýl olan bir hâlettir. Çok yeme de þeytan iþidir. Türbüþtî þu açýklamayý sunar: "Bunun þeytana nisbeti, þeytanýn kulun Allah´ýn önünde duyacaðý huzur ve kendinden geçercesine yapacaðý mürâcaattan alacaðý zevk gibi mendub þeyler arasýna girmeyi sevmesindendir."[212]
ـ3398 ـ5ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ النَّبِىُّ # إذَا عَطَسَ غَطَّى وَجْهَهُ بِيَدَيْهِ أوْ بِثَوْبِهِ وَغَضَّ بِهَا صَوْتَهُ[. أخرجه أبو داود والترمذي .
5. (3398)- Yine Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hapþýrdýðý zaman, yüzünü elleriyle veya elbisesiyle örterdi ve sesini de kýsardý."[213]
AÇIKLAMA:
Bu rivayet, hapþýrma sýrasýnda dikkat edilmesi gereken edebe dikkat çekmektedir. Bu hususlar bazý hadislerde Nebevî bir emir olarak belirtilirken, burada Nebevî bir amel olarak ifade edilmektedir: Yüzün, yani bilhassa aðzýn elbise veya elle örtülmesi, sesin kýsýlmasý. Her iki edeb de yakýnlardakini rahatsýz etmekten korur. Aðzýn veya yüzün örtülmesi, hapþýrma sýrasýnda aðýz ve burundan tükrük ve sair parçalarýn etrafa sýçramasýný önler, sesin kesilmesi de rahatsýzlýk verici bir gürültünün asgariye inmesini saðlar.
Ýbnu Hacer, baþka rivayetleri de göz önüne alarak hapþýrmanýn edebiyle ilgili olarak þunlarý sayar: "Sesini kýsmasý, hamdini yüksek sesle yapmasý, aðýz ve burnundan akanlarla arkadaþýna eza vermemesi için yüzünü örtmesi, hapþýrmasý ile zarar vermemesi için baþýný saða sola çevirmesi."
Ýbnu´l-Arabî, hapþýrýrken sesi kýsmanýn hikmetini, "sesin yükselmesinde uzuvlar için eza var" diyerek izah eder. Diðer edeblerin hikmetiyle ilgili olarak, kaydedilene yakýn þeyler söyler.
Ýbnu Dakîki´l-Îd, teþmîtin faydalarý zýmnýnda müslümanlar arasýnda uyuþma saðlamayý ve sevgi kazanmayý zikreder. Ayrýca hapþýranýn nefsini de te´dip ettiðini söyler: "Çünkü der, rahmetin zikredilmesinde, mükelleflerin çoðunda mevcut olan günahý hatýrlatma bulunduðu için, hapþýran, nefsin gururunu kýrýp tevazuya yer vermiþ olur."[214]
ـ3399 ـ6ـ وعن أبي موسى رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]كَانَ الْيَهُودُ يَتَعاطَسُونَ عِنْدَ النّبيِّ # يَرْجُونَ أنْ يَقُولَ لَهُمْ: يَرْحَمُكُمُ اللّهُ. فَيَقُولُ: يَهْدِيكُمُ اللّهُ وَيَصْلِحُ بَالَكُمْ[. أخرجه أبو داود والترمذي وصححه .
6. (3399)- Ebû Musa (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Yahudiler, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ´ýn huzurlarýnda zoraki hapþýrýrlar ve bununla kendileri için yerhamukumullah demesini umarlardý. Resûlullah ise onlara: "Allah size hidayet versin ve aklýnýzý ýslah etsin." derdi."[215]
AÇIKLAMA:
Bu hadis, gayr-ý müslimlere teþmît´te bulunmanýn meþruluðunu ifade ettiði gibi, onlara nasýl teþmît yapýlacaðýný da göstermektedir. Rahmet mü´minlere has olduðu için, gayr-ý müslimlere hiçbir durumda Allah´ýn rahmeti dilenmez. Onlara en iyi dua, hidayetlerini temenni etmektir. Teþmît´te de ayný þey yapýlacaktýr.
Resûlullah gayr-ý müslimlere yazdýðý mektuplara, "Selam hidayete tabi olanlara olsun" diye baþlardý. Onlarýn selamlarýna da, ve aleyküm diye mukabele ettiðini daha önce belirttik (3386-3388).[216]
ONÝKÝNCÝ FASIL
HASTA ZÝYARETÝ VE FAZÝLETÝ
ـ3400 ـ1ـ عن علي رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال النبيُّ #: مَا مِنْ رَجُلٍ يَعُودُ مَرِيضاً مُمْسِياً إَّ خَرَجَ مَعَهُ سبْعُونَ ألْفَ مَلَكٍ يَسْتَغْفِرُونَ لَهُ حَتّى يُصْبِحَ، وَكَانَ لَهُ خَرِيفٌ في الجَنّةِ، وَمَنْ أتَاهُ مُصْبِحاً خَرجَ مَعَهُ سَبْعُونَ ألْفَ مَلَكٍ يَسْتَغْفِرُونَ لَهُ حَتّى يُمْسِىَ، وَكَانَ لَهُ خَرِيفٌ في الجَنَّةِ[. أخرجه أبو داود والترمذي.»الخريف« هنا الحائط من النخل .
1. (3400)- Hz. Ali (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir hastayý akþam vakti ziyaret ederse onunla mutlaka yetmiþbin melek çýkar ve sabaha kadar onun için istiðfarda bulunur. Ona cennette bir bahçe hazýrlanýr. Kim de hastaya sabahleyin giderse, onunla birlikte yetmiþbin melek çýkar, akþam oluncaya kadar ona istiðfarda bulunur. Ona cennette bir bahçe hazýrlanýr."[217]
ـ3401 ـ2ـ وعن ثوبان رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسُولُ اللّهِ #: مَنْ عَادَ مَرِيضاً لَمْ يَزَلْ في خُرْفَةِ الجَنّةِ حَتّى يَرْجِعَ[. أخرجه مسلم والترمذي .
2. (3401)- Hz. Sevbân (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hasta ziyaretinde bulunan kimse, ziyaretten dönünceye kadar cennet meyveleri arasýndadýr."[218]
ـ3402 ـ3ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّه #: مَنْ تَوَضّأ فَأحْسَنَ الْوُضُوءَ، وَعَادَ أخَاهُ المُسْلِمَ مُحْتَسِباً بُوعِدَ مِنَ النَّارِ مَسِيرَةَ سَبْعِينَ خَرِيفاً[.قال أنس: »الخَريفُ« العام. أخرجه أبو داود.
3. (3402)- Hz. Enes (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim abdest alýr ve abdestini mükemmel kýlar sevab ümidiyle müslüman kardeþini hasta iken ziyaret ederse, ateþten, yetmiþ yýllýk yürüme mesafesi kadar uzaklaþtýrýlýr."[219]
AÇIKLAMA:
1- Burada kaydedilen hadisler, hasta ziyaret etmenin ehemmiyetini belirtmektedir. Sonuncu hadiste, ziyaret sýrasýnda abdestli olmaya teþvik edilmektedir. Bazý âlimler abdestli olmanýn hikmetini þöyle açýklamýþtýr: "Hasta ziyareti bir ibadettir. Ýbadetlerin abdestli olarak yapýlmasý, onu en mükemmel þekilde yapmak demektir, bu ise efdaldir."
2- Her iþte olduðu gibi bunun da Allah rýzasý için yapýlmasý, sevab elde etmek niyetiyle yapýlmasý gerekmektedir. Baþka gayelerle yapýlan ziyaretlerin ayný þekilde sevablý olmayacaðý anlaþýlmaktadýr.[220]
ـ3403 ـ4ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قال رسولُ اللّهِ #: مَنْ عَادَ مَرِيضاً أوْ زَارَ أخاً لَهُ في اللّهِ تَعالى نَادَاهُ مُنَادٍ: أنْ طِبْتَ وَطَابَ مَمْشَاكَ وَتَبَوّأتَ مِنَ الجَنَّةِ مَنْزًًِ[. أخرجه الترمذي. »تَبَوّأتَ« أي اتخذت .
4. (3403)- Hz.Ebû Hüreyre (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Allah rýzasý için bir arkadaþýný ziyaret eder veya bir hastaya geçmiþ olsun ziyaretinde bulunursa, bir münâdi ona þöyle nidâ eder: "Dünya ve âhirette hoþ yaþayýþa eresin. Bu gidiþin de hoþ oldu. Kendine cennette bir yer hazýrladýn."[221]
ـ3404 ـ5ـ وعن زيد بن أرقم رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]عَادَنِي رسولُ اللّهِ # مِنْ وَجَعٍ كَانَ بِعَيْنَيَّ[. أخرجه أبو داود .
5. (3404)- Zeyd Ýbnu Erkam (radýyallâhu anh) anlatýyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) gözümdeki bir aðrý sebebiyle beni ziyaret etti."[222]
radyobeyan