Medh By: sumeyye Date: 27 Nisan 2010, 10:26:18
Medh
UMUMÝ AÇIKLAMA
Medih, övmek demektir. Birini övmek, ona kemal sýfatlarýndan birini veya birkaçýný izafe etmekle olur. Ýslam telakkisinde her çeþit kemalin sahibi, kaynaðý Allah´týr. Bu sebeple insanlara kemal nisbet etmek, kiþiyi nankörlüðe, þirke atabilecek ciddi bir tehlikedir. Bu sebeple övmek veya övünmek pek hoþ karþýlanmamýþtýr. Kiþi mazhar olduðu her çeþit nimet, fazilet ve kemali Allah´tan bilmeli, O´na nisbet etmelidir. Bu manada nimetin zikir ve beyaný caizdir, bir nevi þükürdür. "Rabbinin nimetini yadet!" (Duha 11) ayeti bir bakýma nimeti yadetmeyi, söylemeyi emreder. Bu övünme olmuyor, nimet, sahibine nisbet ediliyor. Aksi takdirde nefis "nimet benden" yanýlgýsýna bile düþebilir, Allah´a nisbet ederek zikri, bu vartayý önler.
Resulullah, baþkasýný övmeyi de hoþ karþýlamamýþ, zaruret olmadan kiþileri yüzlerine karþý övmeyi yasaklamýþtýr. "Meddahlarýn yüzüne toprak saçýn" buyurmuþtur.
Son olarak þunu da belirtelim: Alimler, medih yasaðýný kiþide olmayan þeylerle yapýlan mübalaðalý medhe hamletmiþler, hatta bazan övgünün kiþiyi hayýrda ilerlemeye baþkalarýný bu hayýrda ona uymaya teþvik olacaðýndan, müstahsen olacaðýný söylemiþlerdir. Bu husus bahsin sonunda açýklanacaktýr.[1]
ـ5391 ـ1ـ عن مُطرِفِ بن عبداللّه عن أبيه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]اِنْطَلَقْتُ في وَفْدِ بَنِي عَامِرٍ الى رَسُولِ اللّهِ #، فَقُلْنَا: أنْتَ سَيِّدُنَا. فَقَالَ: الْسَّيِّدُ اللّهُ. قُلْنَا: وَأفْضَلُنَا فَضًْ، وَأعْظَمُنَا طَوًْ. فَقَالَ: قُولُوا بِقَوْلِكُمْ، أوْ بَعْضِ قَوْلِكُمْ، وََ يَسْتَجْرِيَنَّكُمُ الشَّيْطَانُ[. أخرجه أبو داود.ومعنى الحديث تكلموا بما يحضركم من القول و
تسجعوا كأنما تنطقون على لسان شيطان.وفي قوله: »أو بَعْضِ قَوْلِكُمْ« حذف واختصر، ومعناه دعوا بعض قولكم واتركوه وأراد بذلك اقتصاد في المقال .
1. (5391)- Mutarrif Ýbnu Abdillah, babasý (radýyallahu anh)´tan naklediyor: "Benî Amir heyetiyle Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýna gitmiþtik.
"Sen bizim efendimizsin!" diye hitap ettik.
"Efendi, Allah´týr!" buyurdular. Biz:
"Fazilette en ileride olanýmýz, mertlikte en baþta gelenimizsin!" dedik. Bize: "Söylediðinizin hepsi bu veya buna yakýn bir söz olsun. Þeytan sizi (mübalaðalý medihlerde) koþturmasýn!" buyurdular." [Ebu Davud, Edeb 10, (4806).][2]
AÇIKLAMA:
1- Hadis, seyyid yani efendi kelimesini hakiki manada insanlara izafe etmeyi yasaklamaktadýr. Ýnsanlarýn alnýndan tutup, onlarý gerçek manada idare eden Allah´týr.
Ancak alimler, bunun insanlara, daha hususi manada ferdlere izafe edilerek kullanýlmasýný caiz görürler. Nitekim Resulullah "Ben ademoðlunun efendisiyim. Bunu söylemem fahr deðildir" buyurmuþtur. Yani: "Ben bunu övünmek için deðil, Allah´ýn bana verdiði nimeti tahdisen (zikretmiþ olmak için) söylüyorum" demek istemiþtir. Nitekim Buhârî´de gelen bir rivayette Hz. Ömer "Ebu Bekr bizim efendimizdir" demiþ ve Bilal´i kastederek: "E-fendimizi azad etti" diyerek sözlerini noktalamýþtýr.
2- Tavl, "dostlara ihsan, düþmanlara yücelik" manasýna gelir, mertlik diye çevirdik.
3- "Söylediðinizin hepsi bu.. olsun" diye çevirdiðimiz ibarenin aslý muhtelif manalarý ifade edecek mahiyettedir. Bu sebeple þarihler "Ýki kelimeyle yetinin, mübalaðaya yer vermeyin", "Tevazuda mübalaða için, söylediðinizin birini söyleyin", "Buraya ne maksadla geldi iseniz onu söyleyin, sizi ilgilendirmeyen, gayeniz olmayan þeyleri terkedin" gibi manalar anlamýþlardýr.
4- Hadis, medhi, mübalaðalý övgüyü, þeytanýn kendi yolunda koþturmasý olarak tavsif etmektedir. َ يَسْتَجْرِيَنَّكُمْ kelimesinin cür´et kökünden gelme ihtimaline binaen mananýn: "Þeytan caiz olmayan þeyleri söylemekte sizi cür´etkâr kýlmasýn" þeklinde olabileceðine dikkat çekilmiþtir.
en-Nihaye´de hadisin, "Þeytan size galebe çalýp, sizi elçi ve vekil kýlmasýn!" manasýna geldiði belirtilir. "Çünkü denir, onlar Resulullah´ý övmüþlerdi. Aleyhissalâtu vesselâm bu davranýþlarýný beðenmeyerek onlarý bundan bu suretle men etti." Mirkat´ta hadisin: "Hatýrýnýza gelen kelimelerle konuþun, þeytanýn vekilleri ve elçileri gibi tekellüfe, yapmacýklýða gitmeyin, onun diliyle konuþmayýn " demek istediðine dikkat çekilir.[3]
ـ5392 ـ2ـ وعن ابن عبّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]سَمِعْتُ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه يقُولُ: سَمِعْتُ النّبِىَّ # يَقُولُ: َ تُطْرُونِى كَمَا أطْرَتِ النَّصَارَى ابْنَ مَرْيَمَ، فَإنَّمَا أنَا عَبْدٌ. فَقُولُوا: عَبْدُاللّهِ وَرَسُولُهُ[. أخرجه الشيخان.»ا“طْرَاءُ« مجاوزة الحد في المدح والكذب فيه .
2. (5392)- Hz. Ýbnu Abbas (radýyallahu anhümâ) anlatýyor: "Hz. Ömer (radýyallahu anh)´in þöyle söylediðini iþittim:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ý dinledim diyordu ki: "Hakkýmda, Hýristiyanlarýn Meryem oðlu Ýsa´ya yaptýklarý aþýrý övgülerde bulunmayýn. Þurasý muhakkak ki ben bir kulum. Benim için "Allah´ýn kulu ve elçisi" deyin." [Buhârî, Enbiya 44, Teysir bu hadisi Müslim´de rivayet ettiðine iþaret eder. Ancak rivayet Müslim´de mevcut deðildir.)][4]
AÇIKLAMA:
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), kendisini medh u sena ederken ümmetinin aþýrýlýða gitmemesini talep etmektedir. Hýristiyanlar, Hz. Ýsa´ya uluhiyet nisbet etmiþler, Allah´ýn oðlu demiþler, üç unsurlu tek kabul ettikleri Allah´ýn bir unsurunun Hz. Ýsa olduðunu söylemiþlerdir. Þu halde, Müslümanlarýn bu çeþit ifratlara düþmemesi talep edilmiþ olmaktadýr. Hz. Peygamber abdiyet (kulluk) vasfýný, risalet vasfýndan önce zikretmektedir. Hatta, Ýslam´ý yeni öðrenenlerin kelime-i þehadeti zikrederken yanlýþlýkla bu sýrayý ters çevirip "þehadet ederim ki sen Allah´ýn elçisi ve kulusun" diyenlere: "Ben önce kul, sonra elçiyim" manasýnda müdahale edip tashihte bulunmuþtur. [5]
ـ5393 ـ3ـ وعن أبي بكرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أثْنَى رَجُلٌ عَلى رَجُلٍ عِنْدَ النّبِىِّ # فقَالَ: وَيْحَكَ قَطَعْتَ عُنُقَ صَاحِبِكَ، قَالَ لَهُ ثََثاً. ثُمَّ قَالَ: مَنْ كَانَ مَادِحاً أخَاهُ َ مَحَالَةَ، فَلْيَقُلْ أحْسِبُ فَُناً، وَاللّهُ حَسِيبُهُ، وََ اُزَكِّي عَلى اللّهِ أحَداً، أحْسِبُ فُناً كذَا وكَذَا، إنْ كَانَ يَعْلَمُ ذلِكَ مِنْهُ[. أخرجه الشيخان وأبو داود.قوله: »قطعت عنق صاحبك« أي أهلكته با“طراءِ والمدح والتعظيم عند نفسه فإنه يعجب بذلك فيهلك كأنك قد قطعت عنقه .
3. (5393)- Hz. Ebu Bekre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Bir adam, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ýn yanýnda bir baþkasýný medh u sena etmiþti.
"Yazýk sana! Arkadaþýnýn boynunu kestin" buyurdular ve bunu üç kere tekrar ettiler. Sonra da þu açýklamayý yaptýlar:
"Bir kimse kardeþini illa da övecekse bari: "Falancayý zannederim, ona Allah kafidir.[6] Ben Allah´a karþý kimseyi tezkiye etmem (çünkü Allah herkesi benden iyi bilir). -Ondan (böyle bir fazilet) biliyorsa- falanca þöyle þöyledir" desin." [Buhârî, Þehadat 16 , Edeb 54, 95; Müslim, Zühd 65, (3000); Ebu Davud, Edeb 10, (4805).][7]
ـ5394 ـ4ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أمَرَنَا رَسُولُ اللّهِ # أنْ نَحْثُوَ في أفْوَاهِ الْمَدَّاحِىنَ التُّرَابَ[. أخرجه الترمذي.»المدّاحون« هم الذين اتخذوا مدح الناس عادة يستأكلون به الممدوح. فأما من مدح على ا‘مر الحسن والفعل المحمود ترغيباً له في أمثاله وتحريضاً للناس على اقتداء به في أشباهه فليس بمدّاح.والمراد »بالتُّرابِ« عينه، أو يكون مؤوّ بمعنى الخيبة والحرمان.
4. (5394)- Hz. Ebu Hureyre (radýyallahu anh) anlatýyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), meddahlarýn aðzýna toprak saçmamýzý emretti." [Tirmizî, Zühd 55, (2396).][8]
AÇIKLAMA:
1- Son iki hadis, yüzlerine karþý insanlarýn övülmesini yasaklamaktadýr. Birincide, Resulullah, övmeyi "kardeþinin boynunu kesmek"le tavsif buyuruyor. Þarihler bunu: "Övülen kiþi, bundan hoþlanýr ve ucbe, gurura düþer. Bu ise helake götüren bir durumdur. Resulullah kiþinin manevî yýkýmýný "boynunu kesmek" -diðer bir hadiste geldiði üzere "sýrtýný kesmek"- þeklinde ifade etmiþtir" diye açýklar. Ýbnu Battal, ucba (yaptýðý amelin yeteceði kanaatine) düþen bir kimsenin meddahýn ifade ettiði mübalaðalý olan makamda olduðu zannýna düþüp kendinde bulunmayan bu mevsuf (ve de mevhum) makama güvenerek ameli ve hayrýný artýrma gayretini terkedeceðini, böyle bir halin o kimse hakkýnda helak olduðunu söyler. Hz. Ömer "övme kesmedir" demiþtir.
2- Bu sadedde gelen bir Buhârî hadisinde "Resulullah bir kimsenin bir baþkasýný övdüðünü ve "övgüde aþýrý gittiðini" iþitti. Bunun üzerine: "Adamý helak etiniz -veya sýrtýný kestiniz-" buyurdu" dendiðini görmekteyiz. 5392 numaralý hadiste de olduðu üzere, bu hadiste de Itrâ kelimesi kullanýlmaktadýr. Itrâ, "kiþiyi, kiþide olmayan vasýflarý da kullanarak mübalaðalý þekilde övmek" manasýnda bir kelimedir. Þarihler, kelimenin bu manasýný hesaba katarak, hadislerde gelen övme yasaðýný mübalaðalý övmeye, övmeyi uzatýp gitmeye hamletmiþlerdir. Bu sebeple, ihtiyaç halinde kiþiyi, yanýnda, yüzüne karþý övmenin de caiz olacaðýna hükmeder. Yeter ki ifrata, mübalaðaya yer verilmesin. Bu kanaatte olan Buhârî hazretleri ilgili hadise þöyle bir bab baþlýðý koymuþtur. "Övmede uzatmanýn mekruh olduðuna ve (kiþinin tezkiyede, bildiðini söylemesi gerektiðine dair bab." Þarihler, Resulullah´ýn kiþi hakkýnda, yüzüne karþý kýsaca övgü beyan ederek tezkiyede bulunan kimseye müdahale edip ayýplamadýðýný örneklerle gösterir. Hattâbi bir kimsenin güzel davranýþlarý sebebiyle onu benzeri güzel fiillere özendirmek ve baþkalarýný, böylesi güzel hareketlerinde ona uymaya teþvik etmek için övmede hiçbir mahzur bulunmadýðýný, bunun hadiste yasaklanan "medih" olmadýðýný belirtir.
3- Yeri gelmiþken tezkiye hususunda Ýbnu Hacer´in zikrettiði bir açýklamayý kaydedeceðiz. Der ki: "Selef bir kimsenin tezkiye edilmesinde (yani iyi hal sahibi olduðunu tesbitte) "iki þahid gerekir mi, tek þahid yeterli olmaz mý" meselesinde ihtilaf etmiþtir. Þafiîler, Malikîler ve Hanefîler´den Ýmam Muhammed´e göre þahitlikte olduðu gibi iki kiþi müreccahtýr. Tahavi de bu görüþü tercih etmiþtir. Çünkü, o hakem makamýndadýr. Hakemde sayý aranmaz. Ebu Ubeyd, "tezkiyede üçten aþaðýnýn sözü kabul edilmez. Rivayette, sahih olan, tek kiþinin sözünün makbul olmasýdýr. Zira baþkasýndan nakil ise bu bir haberdir, haberde þahid aranmaz, kendisinden ise, hakim durumundadýr, bunda da sayý aranmaz" demiþtir.
4- Son hadiste geçen "meddahýn aðzýna toprak saçmak"tan murada gelince: Burada kötülenen meddah, az yukarýda da belirtildiði gibi, insanlarý, batýl þeylerle yüzüne karþý övendir. Kiþide bulunmayan vasýflarla onu tavsif edendir, övmede mübalaðaya kaçandýr. Alimler kiþide bulunan bir sýfatla onu övmenin bu yasaða girmediðini de belirtirler.
Toprak saçmak, çeþitli te´villere menþe olmuþtur. "Bu, onu davranýþýndan dolayý tahkir etmektir, tezlil etmektir", "Ona meddahlýðý sebebiyle yüz vermeyin, ihsanda, ikramda bulunmayýn; bunlardan mahrum kalsýn" demektir, "aðzýndan çýkan sözlerin, bu davranýþýnýn kötü olduðunu, iyi karþýlanmadýðýný ihsasdýr, duyurmadýr". Övülmüþ olan kimseye de bunda bir hatýrlatma vardýr: Övgü sebebiyle ucba düþme, duyduðun methiyeler seni tuðyana atmasýn, sonun þu toprak olmaktýr" manasýnda bir hatýrlatma. Bazýlarý da toprak saçmayý "meddaha dilediðini vermek" diye anlamýþtýr. Tibi: "Toprak saçmakla, adamý kendinden uzaklaþtýrmayý, verilecek bahþiþlerle dilinden gelecek zararlara karþý ýrzýný, þerefini korumayý kasdetmiþ olmasý da muhtemeldir" der.[9]
5- Yasak Olan Ve Olmayan Övgünün Farký:
Ýbnu Hacer açýklamalarýna þöyle devam eder: "Alimler, caiz olan mübalaða ile caiz olmayan mübalaða arasýnda þöyle bir fark zikrederler: "Caiz olan mübalaðayý bir þart veya bir benzetme takip eder. Yasak olanda böyle bir kayýtlama yoktur. Bu husus, ma´sum kiþiden sadýr olan övmelerde aranmaz. Zira onlar hakkýnda kayda ihtiyaç duyulmaz. Sahabelerden bazýlarý hakkýnda Aleyhissalâtu vesselâm´dan varid olan tavsifler gibi. Bunlarda herhangi bir kayda ihtiyaç duyulmaz. Aleyhissalâtu vesselâm´ýn Ýbnu Ömer hakkýnda sarfettiði "Abdullah ne iyi kuldur" cümlesinde olduðu gibi.
Gazâli, Ýhya´da der ki: "Meddah hakkýnda medhin getireceði zarar þudur: Meddah bazan yalan söyler, bazan övdüðü kimseye övgüsüyle riyakarlýk yapar. Hususan, övülen, fasýk ve zalim ise. Hz. Enes´in Resulullah´tan naklettiði bir hadiste "Fasýk övülürse Rabb Teala gadab eder..." buyurulur. Meddah bazan , muttali olmasý mümkün olmadýðý için tahkik edemediði þeyi söyler. Bu sebeple Aleyhissalâtu vesselâm: "Zannederim desin" buyurmuþtur. Bu, þu misalde olduðu gibi: Kiþinin "falan zat ehl-i veradýr, müttakidir, zahiddir" demesi gibi. Halbuki buna bedel: "Ben onu namaz kýlarken veya haccederken veya kurban keserken gördüm" derse daha uygundur. Çünkü buna muttali olmasý mümkündür. Fakat övülmüþ olan kiþi hakkýnda mahzur devam eder. Çünkü, medhin onun içinde kibir veya ucb hasýl etmeyeceðinden, meddahýn övgüsüyle þöhret bulan faziletine güvenerek çalýþmaya karþý fütura düþmeyeceðinden emin olunamaz. Çünkü, amelde devamlý olanlar umumiyetle, kendilerini yetersiz gören kimselerdir. Eðer övgü, bu muzýr unsurlardan azade ise, onda bir mahzur yoktur, hatta bazý hallerde makbuldür bile. Ýbnu Uyeyne der ki: "Nefsini hakkýyla bilen kimseye medih zarar vermez." Seleften þöyle diyen de olmuþtur: "Kiþi yüzüne karþý övülürse þöyle dua etsin: "Allahým Beni insanlarýn bildiði þeylerden dolayý maðfiret buyur, söyledikleri sebebiyle beni muaheze etme! Beni zannettiklerinden de hayýrlý kýl." [10]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/202.
[2] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/203.
[3] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/203-204.
[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/204.
[5] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/204.
[6] "Allah kâfidir" diye çevirdiðimiz ibâre, hesâb kelimesinden gelme ihtimalini de taþýr. Bu takdirde "onun hesabýný Allah tutucudur" demek olur. (Ýbnu Hacer).
[7] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/205.
[8] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/206.
[9] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/206-207.
[10] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 15/207-208.