Kütübü Sitte
Pages: 12
Ynt: Mesken By: sumeyye Date: 16 Nisan 2010, 15:44:54
1- Fuzulî Ýnþaat Yasaðý


Þunu belirtelim ki, meskende geniþlik tavsiye edilmiþ olmakla berâber, isrâfa yer verilmemesi, fuzulî inþaatlar yapýlmamasý için ýsrar edilmiþtir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) "Nafakanýn hepsi Allah yolundadýr, bundan bina (yapmak için harcanan) hâriç, onda hayýr yoktur" der. Baþka rivayetlerde "Kiþinin ihtiyacý hâricinde yaptýðý her bina sýrtýna bir vebaldir", "(...) Oturmayacaðýnýz binâyý yapmayýn (...)", "Kim ihtiyacýndan fazla bina yaparsa kýyâmet günü onu boynuna yüklenmeye zorlanýr", "Allah bir kuluna kötülük murad edince malýný binaya infak ettirir" vs. yasaklayýcý ifadeler bulunur.

Mevzu ile ilgili bazý hadisleri vermek için, Buhari´nin ayýrdýðý baba "Binâ hakkýnda varid olanlar bâbý" diye mutlak bir baþlýk atmasýndan da anlaþýlacaðý üzere yukarda verdiðimiz hadislere istinâd eden bir kýsým Müslüman âlimler, bina yapmanýn kerâhetine kaani olmuþlar, "Ýnþaat için harcanacak parayý kerih addetmiþlerdir". Kerâhete meyledenlerden Ýbrâhim Nehâ´î mûtedil bir ifâde ile ihtiyaç için yapýlan binâlardan dolayý "sevab da günah da terettüp etmez" demiþtir.

Ancak buradaki kerahatin ihtiyaçtan fazla olarak, tefâhur ve gösteriþ için yapýlan inþaatlara râci olduðu "ikâmet, soðuk ve sýcaða karþý korunmak için yapýlanlara þâmil olmadýðý" da ayrýca belirtilmiþtir. Esâsen bizzat Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´den "Kim zulmetmeksizin ve ilâhî hududu tecavüz etmeksizin bir bina yapacak olursa, bundan Cenab-ý Hakk´ýn mahlûkatý istifâde ettiði müddetçe, ona komþuluk sevâbý hâsýl olur" buyurur.

Binaya para ve ekmek sarfetmenin kerâhetine kaail olanlarýn, kendilerine delil meyânýnda zikrettikleri Abdullah Ýbnu Amr hadisini de muhkem kabul edemeyiz. Zira bu rivayet evini çamurla tamir etmekte olan Abdullâh Ýbnu Amr (radýyallahu anh)´a Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in: "(...) Ölümün gelmesi bu evin yýkýlmasýndan daha süratlidir" diyerek, bu meþguliyetten kerâhat izhâr ettiðini göstermekte ise de Habbetü´bnu Hâlid ve Sevâ´ Ýbnu Halid (radýyallahu anh)´in rivayetlerinde bizzat Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in evini tamir iþiyle meþgul olduðunu görmekteyiz. Üstelik Hz. Ömer (radýyallahu anh)´in de minberden: "Ey nâs evlerinizi tâmir edin (...)" diye uyarýlarda bulunduðu da mervidir. Þu hâlde sâdece bazý hadislerin zâhirine bakarak: "Sünnet meskene yapýlacak yatýrýmý kerih addetmiþtir" diye hükmetmek, gerçeði aksettirmekten son derece uzak kalacaktýr.

Semerkandî, inþaatta beis görmeyenlerin Kur´ân´dan: "Allah sizi (...) yeryüzünde yerleþtirdi, ovalarýnda (kýþlýk) köþkler ediniyor, daðlarýnda (yazlýk) evler oyup duruyorsunuz" (A´râf: 7/74), "De ki, Allah´ýn kullarý için çýkardýðý zineti, temiz ve hoþ rýzýklarý kim haram etmiþ?" (A´râf: 7/32), gibi âyetleri; hadisten de: "Allah bir kuluna nimet verince o nimetin eserini kulu üzerinde görmekten hoþlanýr" mealindeki Hz. Peygamber´in sözlerini delil getirdiklerini zikrettikten sonra (kendini kastederek) fakih der ki:

"Efdal olaný, malý âhiret için harcayýp dünya için sarfetmemektir. Buna raðmen,

1- Malý haram yoldan kazanmamýþ olmak,

2- Bir Müslüman veya zýmmîye (Ýnþaat vesilesiyle) zulmetmemek,

3- (Ýnþaat sebebiyle) Allah´a karþý olan farzlardan birini terketmemek þartýyla inþaat haram deðildir" hükmüne varýr.

el-Hakîmu´t-Tirmizî de, Hz. Ömer (radýyallahu anh)´in bina hususundaki bir müdâhalesini kaydettikten sonra þunu söyler: "Eðer bina muhtaç olunan miktarsa bunu Allah´tan sevâb bekleyerek inþâ edebilir. Zira meskene olan ihtiyaç aynen yiyecek, giyecek ve bineðe olan ihtiyaç gibidir" der.

Bina hususunda hadislerde gelen bir kýsým istikrâhý, isrâfla izah etmek çok yerinde olacak. Müslümanlar´ýn bu konudaki kanaatlerini, bu meseleye bakýþlarýný Hârunu´r-Reþîd´e, yüksek bir saray yaptýrdýðý zaman, Muhammed Ýbnu´s-Semmâk´ýn cesâretle yüzüne haykýrdýðý þu sözlerde bulabiliriz: "Topraðý yükselttin, dini býraktýn. Eðer bu kendi paranla yapýldýysa, bil ki sen müsriflerdensin, Allah ise müsrifleri sevmez. Yok bu baþkasýnýn malýndan ise bil ki zâlimlerdensin. Allah ise zâlimleri sevmez" der.

Mesken mevzuunda israftan zecirle ilgili tâlimât Ahlâk-ý Alâiyye´de þu ifâdeye ulaþýr.: "... Ýrtifa´ý binâ ve nakþ ve zuhrufe´i sakf ve cidârda mübâlaðadan hazer ede. Ahbârda vârid olmuþtur ki bir kimseye menzilini altý zirâ´dan artýk kaldýrsa melâike-i âsiman ilâ eyne yâ mel´ûn derler.

Ýtidâlden bîrûn kadr u mâlâbüdden efzûn harc mezmumdur. Hususan ki bozup düzmeye mûtad ve bir sûretten usanýp hey´et-i cedid etmeðe mübtelâ olma maraz-ý sa´b ve huluk-ý zemimdir..."[40]


Ynt: Mesken By: sumeyye Date: 16 Nisan 2010, 15:45:46
2- Herkese Bir Ev:


Yukarýda verdiðimiz misâllerden Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in her insan için zaruri olan, normal bir eve sahip olmasýný hoþ karþýlamadýðý hükmünü çýkarmak çok yanlýþ olur. Aksine bu husustaki siyâsetin esasý her âileyi "geniþ" bir ev sâhibi yapmaya dayanýr. Vazifeli olarak tayin ettiði her memurun, bir ev edinme külfetini devlete tahmil etmesi kim olursa olsun her Müslümana herhangi bir ev veya akarýný, alacaðý parayý tekrar ev veya akara yatýrmadýkça, satmayý hoþ karþýlamayýp "yerine yenisi konmazsa bu para hakkýnda hayýrlý kýlýnmaz" demesi gibi muhtelif rivayetler Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in "her Müslüman için normal bir ev" siyâseti takib ettiðinin inkâr edilmez delilleridir.[41]



3- Binalarýn Yükseklði:


Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) evlerin yüksek olmasýna katiyyen taraftar deðildir. Rivâyetlerin göstereceði üzere ev hususunda müdâhele ettiði cihetlerden biri de evlerin boyu ile ilgilidir. Hattâ Medine´ye gelince Hz. Ebû Eyyûbi´l-Ensârî (radýyallahu anh)´nin yedi ay misâfir kaldýðý evinin alt katýna yerleþmiþ, bir müddet sonra Hz. Ebû Eyyûb (radýyallahu anh)´un üste geçmesi için vâki mürâcaatýna Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Alt daha rahattýr", "Bizim ve bizimle temâsý olanlar (Ashâb) için altta olmamýz daha uygundur" gibi cevâplar vermiþtir. Fakat Ebû Eyyûb hazretlerinin (radýyallahu anh): "Senin, altýnda bulunduðun bir tavanýn üstüne çýkamýyacaðým" diye ýsrârý üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) mihmândârýný memnûn etmek için (istemeyerek) üste geçer ve Ebû Eyyûb (radýyallahu anh) da aþaðý iner.

Hatta Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in nezâret ve iþtiraki ile yapýlan ilk câmi ve âilesine mahsûs etrafýndaki hücrelerin de tavaný el deðecek kadar alçaktýr.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) evlerin boyca yükselmesindeki istikrâh ve memnûniyetsizliðini muhtelif vesilelerle ifâde etmiþ, bunu "kýyâmet alâmetlerinden biri" olarak tavsif etmiþtir. Meþhûr Cibril hadisinde kýyâmetin ne zaman kopacaðýna dâir suâle "Bilmiyorum" dedikten sonra alâmetlerinden olarak: "Davar çobanlarý bina yükseltmekte yarýþtýklarý zaman" der[42]. Kezâ bir diðer rivayette de "binâlar sivrilince" kýyâmetin beklenmesi gerektiðini söylemektedir. Bu cümleden olarak kýyâmete yakýn insanlarýn evlerini (rengârenk münakkaþ ve çizgili elbiselere benzeteceklerini ifâde ederek, evin harici tezyinatýný da israf sýnýfýna sokarak kerâhetini bildirmiþtir.

Meskenlerin fazla yüksek olmasýný tavsiye etmeyen Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) þu rivayette takribî bir rakam da verir: "Bir kimse binâsýný yedi (bir baþka vecihte on) zirâdan fazla yükseltirse kendisine (semâdaki bir münâdi tarafýndan): "Ey fâsýk (Ey Allah´ýn düþmaný) nereye (gitmeyi arzu ediyorsun?) diye nidâ edilir." Ýbnu´l-Arabî "Rabbinin Ad’a ne yaptýðýný görmedin mi, Sütunlar sahibi Ýrem’e" (Fecr: 89/6-7) âyetinin tefsirinde bu âyetten, binayý yüksek ve iri yapmaktan tahzir manasýný da kaydeder.

Yüksekten men sebepleri hadiste tavzih edilmediði halde þarihlerce israf, tefahur ve baþkalarýnýn avretine ýttýla gibi sebeplerle izah edilmektedir. Bunlarla birlikte baþka sebeplerin de olabileceðini hadisin ýtlâkýndan çýkarmak mümkündür. Bu meyânda, hususen zamanýmýzda anlaþýlan mahzurlardan biri, insan ölçüleriyle tenâsübü son derece aþan inþaatlarýn insanda meydana getirdiði ruhî ve içtimâî bozukluklardýr. Bugün "cehennemî makine", "umacý þehir" gibi vasýflarla tavsif edilmeye baþlanan büyük þehirlerde hýzla artmakta olan tecennün ve buna yakýn rûhî hastalýklarýn sebepleri arasýnda bu durum da kaydedilmektedir. Büyük inþaatlar azametleriyle insan ruhunu ezmekle kalmýyor, içinde yaþayanlarýn tabiatla ilgisini son derece azaltýyor ve ayrýca insanlar arasý münasebetlere te´sir ederek menfi istikamette geliþtiriyor. Apartman hayatýnýn huzursuzluklarý ve komþu seçme imkâný tanýmayan þartlarý nazara alýnýnca büyük þehirlerde, kalabalýða raðmen insanýn nasýl yalnýzlýða itildiði anlaþýlýr. Sosyologlar, "Temâslar satýhta kaldýðý müddetçe, mübâþeret ne kadar artarsa artsýn ferdin kalabalýk içerisinde yalnýz kalacaðýný", yalnýzlýðý ortadan kaldýran þeyin sâdece "görmek ve dinlemek" deðil, ayný zamanda "görülmek ve dinlenilmek" olduðunu belirtmiþlerdir. Bir Ýslâm feylesofu olan Fârâbî´de (v. 950) de deðiþik kelimelerle ayný þeyi buluruz. O, "el-Medînetü´l-Fâdýla" ile kasteddiði ideal þehri "saadeti elde etmede muhtaç olunan þeyleri te´minde, teâvün maksadýyla toplanýlan yer" olarak kabûl eder. Cemâat ve yardýmlaþma þuurunu vermeyen, bugünün tabiriyle kiþiyi yalnýzlýða iten þehir, ideal þehir deðildir. Ona göre ideal þehir sýhhatli, her bakýmdan tam ve mükemmel bir beden gibidir ki uzuvlarý birbiriyle gâyenin te´mîninde yardýmlaþýrlar."

Þunu da son olarak kaydedelim ki, ihtiyaçtan doðarak darlýðý önleyecek yükseltmelere müsâade edilmiþe benziyor. Zira evinin darlýðýndan þikâyet eden Hâlid Ýbnu Velîd´e Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Evi semâya doðru yükselt ve Allâh´tan geniþlik iste" buyurmuþtur.[43]



Ynt: Mesken By: sumeyye Date: 16 Nisan 2010, 15:46:57
4- Müdâhale:


Bazý rivayetler sünnetin meskenle ilgili bir kýsým tavsiye ve nasihatlarda bulunmakla kalmayýp, tavsiye edilen evsafa uyulmadýðý hallerde müdahale de edildiðini göstermektedir.

Enes´in rivayetine göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bir çýkýþýnda etrafýndaki evlere nazaran çýkýntý teþkil eden (yüksekçe) bir kubbe görür ve

"Bu da ne?" diye sorar. Ashâbý kendisine

"Bu, Ensâr´dan falancanýndýr" derler. Hz.Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) manzaraya içinden kýzarsa da sükût eder. Fakat inþaat sâhibi, kendisine gelip selâm verince selâmýný almaz ve yüzünü çevirir. Öbürü kaç sefer karþýsýna geçip selâm verse de Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) her defasýnda ayný þekilde davranýp selâmýný almaz. Neticede adamcaðýz Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in kendisine kýzdýðýný ve bu sebeple yüz çevirdiðini anlar. Durumu arkadaþlarýna açarak dert yanar. Ona:

"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) dýþarý çýktýðý vakit kubbeni gördü (ve buna kýzdý)" derler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir baþka gün kubbeyi yerinde görmeyince

"Kubbeye ne oldu?" diye sorar. Olup biteni kendisine anlatýrlar. Bunun üzerine: "Ýhtiyaç fazlasý her bina, sâhibi üzerine bir vebâldir" buyurur.

Kezâ ayný muhtevâda bir müdahale de amcasý Abbas´ýn yaptýrdýðý gurfe´ye karþý olmuþtur. Hz. Abbâs (radýyallahu anh), gurfe´nin yýkýlmamasý karþýlýðýnda bedelince sadakada bulunmayý teklif eder. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bunu kabul etmez. Abbâs (radýyallahu anh) teklifinde sonuna kadar ýsrar ederse de Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buna katiyyen yanaþmaz ve "yýk onu" der. Ýnþaat yýktýrýlýr.

Süveylimu´l-Yahûdi´nin evinin yýkýlmasýyla ilgili hâdise, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in meskene olan müdâhalesine deðiþik bir misâl olarak zikre deðer. Ýbnu Hiþâm´ýn kaydýna göre münâfýklar, Tebük gazvesi için hazýrlýk yapýldýðý sýrada Yahudi Süveylim´in evinde toplanarak halkýn sefere katýlmasýný önleyici faaliyetlerde bulunuyordu. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Talha Ýbnu Ubeydillah (radýyallahu anh) baþkanlýðýnda bir grup göndererek Süveylim´in evini üzerlerine yýkmalarýný emreder. Talha (radýyallahu anh) emri aynen icra eder.

Burada müdâhale sebebi olarak devlet aleyhine cereyân eden menfi faaliyeti görmekteyiz ki az ilerde, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´den sonra görülen bâzý benzer örnekler vereceðiz.

Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in hayâtýnda rastlanan mühim bir müdâhale örneði mâbedlerle ilgili. Hâtýrasý Kur´ân´da ebedleþtirilen Mescid-i Dýrâr hâdisesi mevzumuzu ilgilendirse gerek. Kaynaklarýmýzýn bildirdiðine göre Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Tebük seferinde iken Medine münafýklarýndan 12 kiþilik bir grup, müstakil bir mescid inþa ederek kendi aralarýnda bir araya gelme imkâný düþünürler. Zira Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in onlara karþý takip ettiði baþarýlý bir siyaset sonucu bir araya gelemiyorlardý. Müslümanlar seferden dönüp, Medine yakýnlarýndaki Zi-Evân mevkiine gelince Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e adam yollayarak:

"Ya Resûlullah biz, hastalar, ihtiyaç sahipleri, yaðmurlu ve karanlýk geceler için bir mescit yaptýk, senin bize orada namaz kýldýrarak (küþâdýný yapmaný) istiyoruz" dediler. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):

"Siz gidin, þu anda yolculuðum bitmiþ deðil, meþguliyetim de var, Medine´ye varýnca inþaallah geliriz (...)" diyerek müsbet cevap verir.

Fakat bir müddet sonra gelen vahiy münâfýklarýn gerçek gayesini Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e bildirir:

"Bir de (Müslümanlar´a) zarar vermek için, küfür için, mü´minlerin arasýna ayrýlýk sokmak için ve daha evvel Allah ve Resûlü ile harb eden (in gelmesini iþtiyak ile) beklemek ve gözetmek için bir (bina yapýp onu) mescid edinenler ve "(bununla) iyilikten baþka bir þey kastedmedik" diye muhakkak yemin edecek olanlar vardýr. Allah þâhitlik eder ki: Onlar þeksiz þüphesiz yalancýdýrlar. (Habîbim) onun içerisinde hiçbir vakit (namaza) durma (...) onlarýn kurduklarý bina, kalblerinde dâimî bir þek (ve nifaka) sebep olacaktýr. Meðer ki kalbleri ölümle parçalanmýþ olsun (....)" (Tevbe: 9/107-110).

Vahiy üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) gönderdiði adamlarla "küfür, Müslümanlar´a zarar ve nifak için" yapýlmýþ olan ve "sað kaldýklarý müddetçe kalplerindeki þek ve nifaký besleyip artýracak" olan bu inþaatý yýktýrýyor ve yaktýrýyor.

Rivayetler, Mescid-i Dýrâr´ýn yerinin çöplük ve mezbelelik yapýldýðýný, oraya uðrayan yoldan Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in hiç geçmediðini kaydederler. Taif mescidinin Taif´deki eski tapýnaðýn bulunduðu yere yapýlmasý için verilen emirle bu sünnet karþýlaþtýrýlýnca "binâu´lmüfsidin"e karþý gösterilen aksülamel anlaþýlýr.

Rivâyetler, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in sünnetinde rastlanan bu misâllere muvazî olarak müteakip devirlerde halifeler tarafýndan hususi meskenlere ve hatta amme için yapýlmýþ inþaatlara, benzeri maksatlarla müdahalelerde bulunulduðunu göstermektedir. Müleyh Ýbnu Avf es-Sülemî´nin rivayetine göre Hz. Ömer´e, Sa´d Ýbnu Ebi Vakkas (radýyallahu anhümâ)´ýn evinin kapýsýna tahtadan iþlemeli bir kapý, kasrýna da kamýþtan ilave bir kulübe yaptýrdýðý haberi ulaþýr. Hz. Ömer (radýyallahu anh) bu haber üzerine derhal Muhammed Ýbnu Mesleme (radýyallahu anh)´yi göndererek (israf olarak deðerlendirilen) mezkur kapý ve kulübeyi yakmasýný emreder. el-Hakîmu´t-Tirmizî´nin bir tahricinde, Ebûd-Derdâ´nýn Humus´daki evine bir kenif ilâve ettiðini haber alan Hz. Ömer (radýyallahu anh)´in, "Yâ Üveymir, dünyayý tezyin hususunda Fars ve Rum´un inþaatlarý sana kifayet ederdi. Allah onlarý (israflarý için) harâb etti. Mektubumu alýr almaz Humus´u terket, Dýmeþk´e git" diyerek cezâ olarak onu bulunduðu yerden sürgün eder.

Hz. Ömer (radýyallahu anh), Humus emîrinin, evin üstünde ýlliyye denen bir tenezzüh odasý yaptýrdýðýný duyunca derhal ona bir mektup yazarak "odun toplayýp yakmasýný" emreder. Benzeri bir olayý Hâricetu´bnu Hüzâfe (radýyallahu anh)´nin Mýsýr´da yaptýrdýðýný duyunca Mýsýr Vâlisi Amr Ýbnu´l-Âs (radýyallahu anh)´a yazarak "... Hârice, komþularýn avretine ýttýla peydâ etmek istyor, mektubumu alýnca yýk onu" der.

Temîmü´d-Dârî (radýyallahu anh)´nin rivayetinden "Hz. Ömer (radýyallahu anh) zamanýnda halkýn yüksek binâlar yaptýrdýðýný" öðreniyoruz. Abdullâhu´r-Rûmî´nin bahsettiði, Hz. Ömer (radýyallahu anh) tarafýndan vâlilere: "Binâlarýnýzý yükseltmeyin" diye yapýlan tamim bu yüksek yapma hareketlerinden sonra yapýlmýþ olabilir. Belki de Hz. Ömer (radýyallahu anh)´in bu titizliði sonucu olarak Kûfe´de bulunan Sa´d Ýbnu Ebî Vakkâs oturmak için muhtâç olduðu evin Hz. Ömer (radýyallahu anh)´in mesken mevzuundaki titizliðini ifade eden bir diðer misâl tezyinatla ilgili. Abdurrezzâk´ýn bir tahricinde Hz. Ömer (radýyallahu anh)´e Basralý Hadrâ adýnda bir kadýn evinin iç duvarlarýný, örtüler çekerek, tezyin ettiði haberi ulaþýnca orada vâli bulunan Ebû Musâ el-Eþ´arî (radýyallahu anh)´ye yazarak bu tezyinat perdelerini yýrtmasýný emreder. Kezâ kendisini Ýrânlý bir çiftçi (dehkân) dâvet edecek olsa, önce sorar, eðer evinde tasvir olduðunu öðrenecek olursa icâbet etmezdi.

Hz. Ömer (radýyallahu anh) umumi ahlâka menfi te´sir eden evlere de müdâhale etmiþtir. Bu meyânda bir nevi içki imâl ve satýþ yeri (hânût) durumunda olan Ruveyþudu´s-Sakafi´nin evini yaktýrýr. Sa´d Ýbnu Ýbrâhim evi bir kor hâlinde gördüðünü kaydeder.

Hülâsa, gerek Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´den, gerek Hz. Ömer (radýyallahu anh)´den verdiðimiz bu misaller her çeþit inþaatlarýn -ister yükseklik ve ebad yönüyle, ister tezyinat ve kullanýlýþ gayesi yönüyle- devletin murâkebe ve kontrolü altýnda tutulduðunu göstermektedir. Bu durum, bilhassa ilk zamanlarda daha titizlikle uygulanmýþ gözükmektedir. Suyûti, Halife Muktedir Billâh´ýn Râfizîler´den bir grubun toplanýp namaz kýldýðý, Sahâbeye hakâret edip cuma kýlmadýklarý ve Karâmita ile de mektup irtibâtýna baþladýklarý, Nerâsâ mescidinin yýkýlmasý hususunda ulemâya baþvurup "Mescid-i Dýrâr´dýr" diye fetvâ alýp yýktýrdýðýný ve yerini de mezarlýk yaptýrdýðýný kaydeder.

Cemiyet için zararlý faaliyetlerde bulunan, davranýþ ve yaþayýþlarýyla ammenin ahlâkýný bozucu kötü örnekler veren kimseleri barýndýran "binâu´l-müfsidin"in yýktýrýlmasý hususunda fetvâ veren Suyûtî, bu mühim mesele için bir de müstakil eser vermiþtir: Ref´u Menâri´d-Din ve Hedmu Binâi´l-Müfsidîn.[44]



Ynt: Mesken By: sumeyye Date: 16 Nisan 2010, 15:47:19
5- Mesken Telakkisi:


Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in mesken siyâsetini belirtmek sadedinde naklettiðimiz hususlar nazara alýnýnca her Müslümanýn þöyle bir mesken telakkisine sahip olmasýný arzu ettiði neticesi çýkarýlabilir.

1- Mesken dünyevî (ve dolayýsýyla uhrevî) saadetin baþ âmillerinden biridir.

2- Meskenin iyi olmasý: Geniþliðine, komþusuna, sosyal tesislere yakýnlýðýna, yeni yerinin havadar, güneþli vs. olmasýna, civarýnda mescid, mektep, çarþý gibi kültürel ve iktisâdî tesislerin bulunmasýna baðlýdýr.

3- Meskenin geniþliði, içinde oturanlarýn adedine baðlý olarak oda sayýsýnýn çokluðu ve odalarýnýn geniþliði ile ölçülür.

4- Mesken sâde olmalý, inanç ve ahlâka zýt telkinlere sebep olan yabancý kültürü temsil eden tezyin unsurlarýna yer verilmemelidir.

5- Mesken gerek vüsat ve gerek tefriþ yönüyle ihtiyacý taþýyýp isrâfa yer vermemelidir.

6- Mesken yüksek olmamalýdýr.

7- Her mesken gusülhâne, helâ, mutfak gibi unsurlara þâmil olmalýdýr.

8- Kanûna uymayan meskene devlet müdâhale edebilir.

Böyle bir mesken telâkkisine her Müslümanýn sâhip olmasý gerektiðini, bu vasýflarýn ufak tefek farklarla kýsa bir þekilde terbiye kitaplarýnda umumiyetle yer almýþ olmasýndan da anlayabiliriz.[45]



6- Þer´î Mesken:


Sünnete göre bir evde bulunmasý gereken þartlarý ortaya koyup, her Müslüman´ýn sâhip olmasý gereken mesken telakkisini belirttikten sonra fukahânýn, kocayý, karýsýna karþý teminle mükellef kýldýðý meskenin tasvirini vermekte fayda var. Bu meskene þer´î mesken veya meþrû mesken denebilir. Burada, fukahânýn, normal bir Ýslâmî hayat için oturulacak meskende bulunmasýný þart ve zarurî gördükleri asgarî evsafý görmüþ olacaðýz. Dikkat edilirse burada, çocuk unsuru üzerinde durulmamýþtýr. Evlenme ânýnda, çocuksuz farzedilen bir kadýna hazýrlanmasý gereken meskenin zarurî þartlarý mevzubahistir. Çocuklar olunca durum ne olacak? Fýkýh kitaplarýnda burasý mübhemdir. Dr. Ruhi Özcan´ýn "Ýslâm Hukukunda Karý-Koca Nafaka Mükellefiyeti" adlý doktora tezinden aynen aldýðýmýz tasvir þöyle:

"A- Meþrû meskende aranan þartlar þunlardýr:

1) Zevcenin din ve dünya iþlerini görmesine müsâid olmalýdýr.

2) Kocanýn zevceye zulüm (haksýzlýk) etmek istediðinde bu zulümden onu men etmeye kudreti yeten sâlih komþular arasýnda yer almalýdýr.

3) Zevceye can ve mal emniyeti saðlayabilmelidir.

4) Kocanýn zevcesinden cinsen faydalanmasýna imkân vermelidir.

5) Bütün ihtiyaçlarla birlikte su da meskene koca tarafýndan getirilmiþ olmalýdýr. Meskenin içinde sarnýç, kuyu, çeþme bulunmasý, bu mahallin meþrû mesken olmasýna engel deðildir.

6) Zevce izin vermedikçe meskeninde, kocanýn akrabasý ikâmet edemezse de kocanýn her türlü kadýn kölelerinin, baþka kadýndan olma cinsî münâsebeti anlamayacak kadar küçük çocuklarýnýn bulunmasýna mani olamaz. Buna mukabil meskende zevce de kocanýn izni olmadýkça, baþka kocasýndan olma küçük çocuðunu, kendi akrabasýný bulunduramaz. Mesken mülkiyetinin kocaya âit olmasý veyâ olmamasý bu ahkâma müessir deðildir.

B- Mesken tenhâ, duvarlarý yüksek, konak gibi geniþ olup da, zevcenin yalnýzlýktan dolayý aklýna bir bozukluk gelmesine sebep olacaðý anlaþýlýr (mâlum olur)sa kocanýn zevceye bir yoldaþ; (arkadaþ, enise) temin etmesi lâzýmdýr.

C- Zevceye arkadaþ te´mîn mecbûriyeti, zevceden zevceye ve yerden yere deðiþir; farklýdýr. Meselâ zevce yalnýz baþýna odada ikâmet edip gecelemekten korkan cinsten ise, iskân yeri küçük olsa bile, kocanýn zevceye yoldaþ te´mîn etmesi gerekir. Kezâ zevce küçük ve yalnýz olarak ikâmetten korkan bir insansa, zevceye yoldaþ te´mîni icâb eder.

Ç- Ýskân yeri küçük, sâlih komþular arasýnda olup da, zevcenin korkmayacaðý anlaþýlýr (mâlûm olur)sa, kocanýn zevcesine yoldaþ te´min etmesi gerekmez.[46]




Ynt: Mesken By: sumeyye Date: 16 Nisan 2010, 15:47:43
[1] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/174.

[2] Buhârî, Ýstizan: 53; Ýbnu Mâce, Zühd: 13, (4162); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/174.

[3] Buhârî, Mardâ: 19, Da´avât: 30, Rikâk: 7, Temennî: 6; Müslim, Zikr: 12, (2681); Nesâî, Cenâîz: 2, (4, 3-4); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/175.

[4] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/175-176.

[5] Tirmizî, Kýyamet: 41, (2484); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/176.

[6] Ebû Dâvud, Edeb: 169, (5237); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/177.

[7]Ebu Davud, Edeb: 169, (5235), (5236); Tirmizî, Zühd: 25, (2336); Ýbnu Mâce, Zühd: 13 (4160); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/177.

[8] Ebû Dâvud, Edeb: 170, (5238); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/178.

[9] Buhârî, Mezâlim: 29; Müslim, Müsâkât: 243, (1613); Tirmizî, Ahkâm: 20, (1355); Ebu Dâvud, Akdiye: 31, (3633), Ýbnu Mâce, Ahkâm: 16, (2338); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/178.

[10] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/178.

[11] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/179.

[12] Bu bahse burada yer vermeyeceðiz. (Ýbrahim Canan)

[13] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/179-182.

[14] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/182.

[15] Hz. Peygamber bâzý sahîh hadîslerde, uðursuzluk addetmeyi, (teþâum) reddettiði halde (bak. Müslim, Selâm: 110-114 (4, 1745-46, 2223-2224 HI.) burada uðursuzluktan bahsetmesi âlimler arasýnda münâkaþa vesilesi olmuþtur. Hattâ Hattâbî ve diðer birçoklarý, bu üç þeyde uðursuzluk çýkarmanýn nehyedildiðini (Meâlim: 4, 236) anlamýþlardýr. Onlara göre bu üç nesneden sâhiplerinin memnûniyetsizlikleri söz konusu olabilir. Bu durumda talak ve satýþ yoluyla halâs olmasý gerekir. Bâzýlarýna göre de kadýnýn uðursuzluðu kýsýr oluþu; kötü dilli oluþu; bineðin uðursuzluðu huysuz oluþu, üzerinde cihât edilmemesi vs. dir. (Ýbrahim Canan)

[16] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/184.

[17] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/184-187.

[18] Evin geniþliði, bugünkü sosyologlara göre, sâdece içerisinde yaþayanlarýn sayýsýna deðil, yaþayanýn iktisâdî durumuna da baðlýdýr. Meselâ Fransa´da bekâr yaþayan bir kimse için 14 m² normal geniþlik kabûl edilirken, bu Amerika´da 36 m² dir. Kezâ Amerika´da iki kiþi için 67 m², üç kiþi için 90 m², dört kiþi için 103 m² tesbît edilmiþtir (Famille et Habitation 1, 108). Oda sayýsýnýn tesbîti için de : "Ebeveyn için bir yatak odasý, -ailenin durumuna göre- evde kalan diðer nüfustan her ikisi (veyâ her biri) için birer oda. Diðer kýsýmlarýn (oturma odasý, gusulhane, mutfak, helâ... ) sayý ve geniþliði evde kalanlarýn sayýsýna göre deðiþir" denmektedir. (a.e. 1, 109); Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/187-188.

[19] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/188-189.

[20] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/189-190.

[21] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/190-191.

[22] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/191-192.

[23] Dar mesken husûsunda iki ölçü verilir:

1- Mesâha yönünden: Adam baþýna 8-10 m² düþen lojman behemahal marazîdir, 12-14 m² tehlikelidir ve marazî ârazlara sebep olabilir.

2- Kesâfet yönünden : Oda baþýna 2,5 kiþi düþerse behemahal marazîdir, 2 kiþi düþerse tehlikelidir (Famille et Habitation 1, 121). Meselenin ehemmiyetine binâen bir baþka kaynakta, Fransa´da âile nüfus sayýsýna göre tesbît edilen lojman standart tablosunu burada sunmayý uygun bulduk (J. -E. Havel, Habitat et Logement, Puf, Paris, 1974, s.34). (Ýbrahim Canan)

[24] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/192-194.

[25] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/194-195.

[26] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/196.

[27] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/196-197.

[28] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/197-198.

[29] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/197-198.

[30] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/198.

[31] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/198.

[32] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/198-199.

[33] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/199-200.

[34] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/200-201.

[35]Aynî bu konuda þiddet ve suhûlet ifade eden hadîslerin te´lifi zýmnýnda: "Þâri bidâyette nakýþ bile olsa, bütün sûretleri yasakladý. Zira halk sûretperestlikten yeni çýkmýþtý. Fakat nehiy yerleþtikten sonra câhilin, hürmete tevessül etmeyeceðinden emin olunan vazîyetlerdeki (yüksekte asýlý olmayan) tasvîrler mubâh kýlýndý" der. (Aynî 22, 74). (Ýbrahim Canan)

[36] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/202-204.

[37] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/204.

[38] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/204-206.

[39] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/206.

[40] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/207-208.

[41] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/208-209.

[42] Ýbnu Hacer´in Kurtubî´den "Nebat (ehlinin) kibarlaþmasý ve þehirlerde kasýrlar edinmeleri dînin inkilâbýna duçâr olmasýdýr" hadîsi üzerine naklettiði þu îzahý, enteresan olduðu için aynen naklediyoruz: "Hadîsden maksûd ehl-i bâdýyenin (köylülerin) amme iþlerini (el-emr) (devlet) istilâ etmeleridir. Memlekete zorla hâkim olurlar. Bunlarýn (böylece) mallarý çoðalýr, himmetleri (yüksek apartmanlar inþasýyla) binâ yarýþýna ve bununla tefâhura yönelir. Bu duruma içinde bulunduðumuz þu devir þehâdet etmektedir:" (F.B. 1,131). Merhûm Prof. Hamdi Râgýb Atademir bir vesile ile Cibril hadisinde geçen "tetavülü´l-Bünyân" tâbiriyle günümüzün demokrasi sistemine ve bunun marazî tarafýna delâlet ettiðini söylemiþti. Ayný hadîsi Mübârekfûrî´ de: "Bu hadis köylü ve benzeri ihtiyâç sâhiplerinin dünyâlýk yönüyle zenginleþerek binâlar yaptýrmak sûretiyle birbirlerine karþý böbürleneceklerine delâlet eder" der. (Ýbrahim Canan)

[43] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/209-211.

[44] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/211-214.

[45] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/214-215.

[46] Ýbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Þerhi, Akçað Yayýnlarý: 3/215-216.


radyobeyan