Allahu Teala By: neslinur Date: 07 Nisan 2010, 15:24:27
Allah-u Teala
Meþhûr velîlerden Ahmed bin Ebül-Havârî (rahmetullahi teâlâ a- leyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâyý sevmenin alâmeti, O´na itâatý sevmektir."
Yine buyurdular ki: Allahü teâlâyý sevmenin alâmeti zikri (her iþte O´nun emrine uymayý) sevmektir."
Türkistan´da yetiþen büyük velîlerden Ahmed Yesevî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hikmet denilen þiirler yazmýþtýr. Bu þiirler; Dîvân-ý Hikmet´te toplanmýþtýr. Bu manzumelerin konularýndan birisi þudur:
Allahü teâlâyý ve O´nun dostlarýný her þeyden çok sevmenin lüzumu:
Aþkýn kýldý þeydâ beni, cümle âlem bildi beni
Kaygým sensin dünü günü, bana sen gereksin sen
Söylesem ben dilimdesin, gözlesem bu gözümdesin
Gönlümde hem canýmdasýn, bana sen gereksin sen
Fedâ olsun sana caným, döker olsan benim kaným
Ben kulum sen Sultaným, bana sen gereksin sen.
Büyük velîlerden Biþr-i Hâfî (rahmetullahi teâlâ aleyh)hazretleri bir sohbetinde buyurdular ki: "Þâyet insanlar Allahü teâlânýn büyüklüðünü düþünselerdi, O´na isyân etmezlerdi."
Hikmete ermenin yolunun Allahü teâlâya isyâný terk etmekte olduðunu söylerdi. O, ibâdetin lezzetine erenlerdendi. Bu lezzete ermenin yolunu þöyle bildirirdi: "Kendinle arzu ve isteklerin arasýna demirden bir perde çekmedikçe, ibâdetten lezzet duyamazsýn."
Tefsîr, hadîs ve fýkýh âlimi Dursun Fakîh (rahmetullahi teâlâ aleyh) Mukaffâ Kalesi Gazâvatnâmesi isimli eserini þu þekilde bitirmektedir:
Yâ Ýlâhî Habîbinin hürmeti
Rahmetinle baðýþla bu ümmeti
Suçumuz çok aný þefi kýlýruz
Rahmetini ol sebebden bilirüz
Rahmetin umar isen Dursun Faký
Resûlullah´ýn mücâzâtlarýn oku.
Irak´ta yetiþen evliyânýn büyüklerinden Ebû Bekr el-Betâihî (rahme-tullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâya yakýnlýk; edebe riâyet, devamlý korku ve ibâdete devâm etmekle olur. Resûlullah´a sallallahü aleyhi ve sellem yakýnlýk; sünnetine tam tâbi olmak ve ilme, canla baþla sýmsýký sarýlmakla olur."
"Allahü teâlâ ile olmak, O´ndan baþkasýndan uzaklaþmaktýr. O´ndan baþkasýndan uzaklaþmak da O´nunla olmak demektir."
"Allah korkusu, insaný Allahü teâlâya yaklaþtýrýr."
Evliyânýn büyüklerinden Ebû Bekr-i Dükkî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâya yakýn olmanýn alâmeti, insaný Allahü teâlâ- dan uzaklaþtýran her þeyden uzak olmaktýr."
Büyük velîlerden Ebû Câfer bin Sinan (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlânýn kýymet verdiði þeye, ancak Allahü teâlâyý tâzim edenler hürmet gösterir. Allahü teâlâyý tanýyan, O´nun râzý olduðu þeylere yapýþýr. O´nun emir ve yasaklarýna teslim olur. Onun bu teslimiyeti, Rabbine olan tâzimden doðar. O´nu tâzim ettiði zaman, Allahü te- âlâdan baþka her þey kendisine küçük görünür. Bu hal, kalbindeki Allahü teâlâya olan tâzimdendir. Bu tâzimden, Allahü teâlâyý tanýyan ve O´na itâat edenlerin, yâni bütün müminlerin hürmetini gözetmek hâsýl olur."
Kelâm, fýkýh, tefsîr, hadîs âlimlerinden ve evliyânýn büyüklerinden Ebû Hamza Baðdâdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Bir kim- senin, Allahü teâlâyý sevmesi, sonra da O´nu unutmasý, devamlý Allahü teâlâyý hatýrlayýp, sonra da O´nu bulamamasý ve Allahü teâlâyý anmadaki tadý alýp, sonra da O´ndan gâfil olmasý düþünülemez."
Hak teâlânýn yolunu bilen için o yola girmek kolaydýr. Allah´a giden yolda, Resûlullah´a hâl, fiil ve sözlerinde tâbi olmak tek kurtuluþ yoludur.
Çeþitli sohbetleri sýrasýnda þöyle buyurdu: "Bir kimse Hakk´ ýn yolunu bilirse kolaylýkla bu yolu tutabilir. Yolu bilmek, Hak teâlânýn vâsýtasýz olarak bunu ona öðretmesiyle olur. Yolu istidlalle yâni akýl yürüterek bulan kimse gâh isâbet, gâh hatâ eder."
Derin âlim ve büyük velî Ebû Hamza Horasânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâ bir kimseye þefkatle nazar ederse, hiç þüphe yok ki bu nazar o kimseyi mesûd kiþilerin menzillerine ulaþtýrýr. Onun içini ve dýþýný doðrulukla süsler."
Evliyânýn büyüklerinden Ebû Muhammed Cerîrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebeleri arasýnda, içinden devamlý; "Allah Allah" di- ye zikreden birisi vardý. Bir gün bu gencin baþýna bir hurma dalý düþüp, baþý yarýldý. Baþýndan akan kan, yer üzerinde; "Allah Allah" yazýyordu. Anlaþýldý ki, her kaptan, içinde olan dýþarý sýzar.
Niþâbur´da yetiþen büyük velîlerden Ebû Muhammed Râzî (rahme- tullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde buyurdular ki: "Allahü teâlâya yakýnlýk makâmýna kavuþmak isteyen, nefsin arzularý ile kendisi arasýnda, demir gibi kavî bir duvar bulundursun."
Türkistan´da yetiþen büyük velîlerden Ebû Saîd Ebü´l-Hayr (rah- metullahi teâlâ aleyh) çocukluðundan beri þu þiiri okurdu:
Ben sensiz bir an karar kýlamam.
Senin ihsânlarýný tek tek sayamam.
Bedenimdeki her kýl gelse de dile,
Þükrünün binde birini yapamam bile.
Ebû Kâsým bin Mervezî ve Ebû Bekir Verrak, Ebû Saîd-i Harrâz (rahmetullahi teâlâ aleyh) ile arkadaþ olmuþlardý. Deniz sâhilinde Sayda þehrine doðru yürüyorlardý. Ebû Saîd-i Harrâz uzaktan bir þahsý gördü ve yanýndakilere; "Gelin oturalým. Çünkü o þahýs muhakkak Allahü teâlânýn velî kullarýndandýr." dedi. Orada beklemeye baþladýlar. Çok geçmeden karþýlarýna, elinde bir su kýrbasý ile mürekkep hokka bulunan yakýþýklý bir genç çýktý. Üzerinde yamalý bir hýrka vardý. Hokka ile birlikte su kabýný da taþýmasýný hoþ karþýlamayan Harrâz bu gence döndü ve; "Ey delikanlý! Allahü teâlâya giden yollar nasýldýr ve nelerdir?" dedi. Delikanlý; "Ey Har- râz! Allahü teâlâya giden iki yol biliyorum. Birisi husûsî bir yoldur. Diðeri ise umûmîdir. Senin tuttuðun yol umûmî yoldur. Husûsî yola gelince, be- ni tâkib et öðrenirsin. Çünkü sen amellerini Hakk´a kavuþmak için sebep kýlýyor, diðer taraftan da kalemi ve hokkayý, vuslata, kavuþmaya perde kabûl ediyorsun." dedi. Sonra su üstünde yürümeye baþladý ve gözden kayboldu. Ebû Saîd-i Harrâz gördüðü manzara karþýsýnda hayret edip, gencin büyüklüðünü anladý.
Tasavvuf büyüklerinden Ebû Yâkûb Nehrecûrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâyý seviyorum deyip de, O´nun emrine uymayan kimse dâvâsýnda yalancýdýr. Korkmadan sevdiðini söyleyen aldanmýþtýr."
Muînüddîn-i Çeþtî?nin talebelerinden Hamîdüddîn Nâgûrî (rahme- tullahi teâlâ aleyh) hazretlerine bir gün "Mülkün sâhibi nerededir ki, kalb yüzünü O´na çevirelim?" denildiðinde; "Nerede deðildir ki? "Nereye yönelirseniz, Allah´adýr" âyet-i kerîmedir. Dünyâ ve âhiret nasîbinden vaz geçip mert olmak ve nefsin lezzetlerini terk etmek lazýmdýr ki, nerede bu- lunursa, O´nunla olsun. Nereye giderse, O´nunla gitsin. Ne söylerse O´-nunla söylesin, ne ararsa O´nunla arasýn. Sakýn, O´nun senden uzak ol- duðunu sanma! Belki sen O´ndan uzaksýn. Sen, sensiz sende yok olur- san, baþkasýna açýlmýyan kapý sana açýlýr ve sana, seninle maksad gösterilir." buyurdular.
Baðdât´ta yetiþen büyük velîlerden Hammâd bin Müslim Debbâs (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâya kavuþmanýn en yakýn yolu, O´nun sevgisidir. Ýnsan, Ýslâmiyetin emirlerini yapýp huzûr ve sükûna kavuþmadýkça hakîkî Allah sevgisini tadamaz." "Fenâ makâmýna kavuþmayý dileyen, yâni Allahü teâlâdan baþka her þeyin sevgisinin yok olmasýný isteyen, O´ndan gelen her þeye, dert ve belâlara râzý olmalýdýr.
Evliyânýn büyüklerinden Hâris el-Muhâsibî (rahmetullahi teâlâ a- leyh) buyurdular ki; "Allahü teâlâ kulunu sevdiði zaman, ona, farzlarýn edâsý için sevinç ve gayret verir."
Mýsýr´da yetiþen büyük velîlerden Seyyid Ýbrâhim Desûkî (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) hazretlerine, Allahü teâlânýn sevdiði kimselerden soruldukta; "Cenâb-ý Hak þu kimseleri sever: Ýffetli ve kalbi temiz olaný, elini fenâlýktan men edeni, dilini gýybetten ve lüzumsuz sözden koruyaný, edep yerine sâhib olaný, iyilik, ikrâm ve ihsâna koþaný, dâimâ Allahü teâ- lâyý hatýrlayaný, affetmeyi seveni." buyurdular.
Anadolu´da yaþayan evliyânýn ve âlimlerin büyüklerinden Ýbrâhim Hakký Erzurûmî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin "Tefvîznâme" adlý þiiri þöyledir:
"Hak, þerleri hayr eyler,
Zannetme ki gayr eyler,
Ârif âný seyr eyler,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Sen Hakk´a tevekkül kýl
Tefvîz et ve râhat bul
Sabr eyle ve râzý ol,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Kalbin ana bend eyle,
Tedbîrini terk eyle,
Takdîrini derk eyle,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Hallâk u Rahîm oldur,
Rezzâk u Kerîm oldur,
Fa´âl ü Hakîm oldur,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Bil kâdî-yi´l hâcâtý,
Kýl ana münâcâtý,
Terk eyle mürâdâtý
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Bir iþ üstüne düþme,
Olduysa inâd etme,
Haktandýr o, red etme,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Haktandýr bütün iþler,
Boþtur gam u teþviþler,
Ol, hikmetini iþler,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Hep iþleri fâyýktýr,
Birbirine lâyýktýr,
N´eylerse, muvâfýktýr,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Dilden gamý dûr eyle,
Rabbinle huzûr eyle,
Tefvîz-i umûr eyle,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Sen adli zulüm sanma,
Teslim ol nâra yanma,
Sabr et, sakýn usanma,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Deme þu niçin þöyle,
Bir nicedir ol öyle,
Bak sonuna, sabr eyle,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Hiç kimseye hor bakma,
Ýncitme, gönül yýkma,
Sen nefsine yan çýkma,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Mü´min iþi, reng olmaz,
Âkýl huyu ceng olmaz,
Ârif dili teng olmaz,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Hoþ sabr-ý cemîlimdir,
Takdîri kefîlimdir,
Allah ki vekîlimdir,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Her dilde O´nun adý,
Her canda O´nun yâdý,
Her kuladýr imdâdý,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Nâçâr kalacak yerde,
Nagâh açar, ol perde,
Derman eder ol derde,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Her kuluna her ânda,
Geh kahr u geh ihsânda,
Her anda, o bir þânda,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Geh mu´tî ü geh mânî´,
Geh darr ü gehi nâfî´,
Geh hâfid ü geh râfî´
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Geh abdin eder ârif,
Geh emîn ü geh hâif,
Her kalbi odur sârif,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Geh kalbini boþ eyler,
Geh hulkunu hoþ eyler,
Geh aþkýna tûþ eyler,
Mevlâ görelim n´eyler
N´eylerse, güzel eyler...
Az ye, az uyu, az iç,
Ten mezbelesinden geç,
Dil gülþenine gel göç,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Bu nâs ile yorulma,
Nefsinle dahý kalma,
Kalbinden ýrak olma,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Geçmiþle geri kalma,
Müstakbele hem dalma,
Hâl ile dahî olma,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Her dem onu zikreyle,
Zeyrekliði koy þöyle,
Hayrân-ý Hak ol, söyle,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Gel hayrete dal bir yol,
Kendin unut O´nu bul,
Koy gafleti hâzýr ol,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Her sözde nasîhat var,
Her nesnede zîynet var,
Her iþte ganîmet var,
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Bil elsine-i halký,
Aklâm-ý Hak ey Hakkî
Öðren edeb ü hulku
Mevlâ görelim n´eyler,
N´eylerse, güzel eyler...
Vallahi güzel etmiþ,
Billahi güzel etmiþ,
Tallahi güzel etmiþ,
Allah görelim n´etmiþ,
Netmiþse güzel etmiþ...
Evliyânýn büyüklerinden Mâlik bin Dînâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) gençliðinde mal mülk sâhibi bir zengin yiðitti. Hasan-ý Basrî hazretlerine talebe olunca, bütün mallarýný ve parasýný, fakir talebelere harcadý. Kalbinden Allahü teâlânýn aþkýndan baþka her þeyin sevgisini çýkardý. Uzun zaman Basra´da Hasan-ý Basrî hazretlerinin sohbetlerini dinledi. Bir ara hocasýyla birlikte Þam´a gittiler. Þam´da bütün vakit namazlarýný Câmi-i Kebîrde cemâatle birlikte kýldý. Bu vesîle ile o beldenin hikmet sâhibi kiþileri ile tanýþýp sohbet etti. Sonra câmi odalarýndan birine çekilip, ibâdetle meþgûl oldu. Þam halký onun izzet ve kemâlini, olgunluðunu her geçen gün görmekteydi. Gündüzlerini oruçla, gecelerini namaz ve niyazla geçirdi. Aralýksýz bu hâli bir yýl kadar devâm etti. Halkýn kendisine hürmet ve saygýsý daha da arttý.
Bütün bunlara raðmen Mâlik bin Dînâr´ýn yaþamasý için gerekli olan rýzka gönlünde az bir meyil kalmýþtý. Bir gece rüyâsýnda kendisine gizli bir ses; "Ey Mâlik! Sen bir mahlûksun. Allahü teâlâdan kork. Mâsivâyý, Allahü teâlâdan baþkasýnýn sevgisini terk edip bize dön. Yoksa helâk olursun." buyruldu. O, sabahleyin erkenden hocasý Hasan-ý Basrî hazretlerine giderek rüyâsýný anlattý. Hocasý da bunun doðru olduðunu bildirdi. Mâlik hazretleri bundan sonra ömrünün sonuna kadar kalbi, Allahü teâlânýn sevgisi ile dolu yaþadý. Kimseden bir þey kabûl etmedi. Hattatlýk yaptý ve kazandýðý ile ihtiyaçlarýný karþýladý.
Büyük velîlerden Ma´rûf-ý Kerhî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâ bir kuluna iyilik murâd ederse; hayýrlý amel kapýsýný açar, söz kapýsýný kapar. Kiþinin iþe yaramaz söz konuþmasý bedbahtlýktýr. Kötülük murâd ettiðinde bunlarýn aksini yapar."
Horasan taraflarýnda yaþayan büyük velîlerden, tefsîr, kelâm ve hadîs âlimi Muhammed bin Eslem Tûsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) sevdiðini Allahü teâlânýn rýzâsý için sever, buðz ettiðine Allah için buðz eder ve þu hadîs-i þerîfi çok söylerdi: "Þirk, karanlýk gecede düz bir taþ üzerinde yürüyen karýncanýn ayak sesinden daha gizlidir. En aþaðýsý kötü bir þeye muhabbet ve iyi olan bir þeye buðz etmendir. Din Allah için sevmek ve Allah için buðz etmekten baþka nedir?" Resûlullah efendimiz bundan sonra þu âyet-i kerîmeyi okudu: "Ey Sevgili Peygamberim! Onlara de ki, eðer Allahü teâlâyý seviyorsanýz ve Allahü teâlânýn da sizi sevmesini istiyorsanýz, bana tâbi olunuz! Allahü teâlâ bana tâbi olanlarý sever." (Âl-i Ýmrân sûresi: 31)
Tâbiîn devrinin meþhurlarýndan ve evliyânýn büyüklerinden Muham- med bin Ka?b el-Kurazî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: ?Allahü teâlâ bir kulu hakkýnda hayýr murâd edince, onu dünyâ düþkünlüðünden kurtarýr, dinde fakih kýlar ve ona kendi ayýplarýný görmeyi nasîb eder.?
Hindistan Ulemâ ve evliyâsýnýn büyüklerinden Nâgûrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin bir kiþi için okuttuðu rubâi:
O akýl nerede ki, kemâline eriþsin,
O rûh nerededir ki, Celâline yetiþsin,
Farzedelim ki, yüzünden perdeyi kaldýrmýþsýn,
O göz nerededir ki, Cemâline eriþsin.
Evliyânýn büyüklerinden Semnûn Muhib (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâyý sevenler, dünyâ ve âhiret þerefine kavuþarak gittiler. Çünkü Resûlullah; "Kiþi sevdiði ile berâberdir."
Yine buyurdular ki: Âhirette en çok mes´ûd olanlar, Allah´ý en çok sevenlerdir. Çünkü âhiret demek, O´na yönelmek ve O´na kavuþmak saâdetine ermek demektir. Tövbe, sabr, zühd, korku gibi makamlar, muhabbetin kollarýndan birini elde edebilmek için bir takým yollardýr. Esas olan ise, Allah´tan baþkasýna kalbde yer vermemek, temizlemektir. Bunun da baþlangýcý; Allah´a, âhirete, Cennet ve Cehennem´e inanmaktýr. Bu î- mândan korku ve ümid doðar."
Evliyânýn büyüklerinden, maddî ve mânevî ilimler sâhibi Serrâc (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri naklen anlatýr. Yahyâ bin Muâz hazretleri buyurdular ki: "Allahü teâlâyý seversen, halk da seni sever. Allahü teâlâdan ne kadar korkarsan, insanlar da o kadar senden korkar. Sen ne kadar Allahü teâlâ ile meþgûl olursan, insanlar da o kadar seninle meþgûl olur."
Büyük ve meþhûr velîlerden Sýrrî-yi Sekatî (rahmetullahi teâlâ a- leyh) buyurdular ki: "Þu üç þey Allahü teâlâyý çok üzer: Vakti boþa geçirmek, insanlarla alay etmek ve gýybet etmek."
Ýstanbul velîlerinden Sinân Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin bir þiiri:
Beni benlikden al kurtar ilâhî
Ki gide bendeden benlik günâhý
Kaçam bundan göçem olam müsâfir
Cemâlin ka´besinde kýl mücâvir.
Tebe-i tâbiînin büyüklerinden, fýkýh, hadîs âlimi ve velîlerden Süfyân bin Uyeyne (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâyý seven, Allahü teâlânýn sevdiklerini de sever. Allahü teâlânýn sevdiklerini seven, Allahü teâlânýn rýzâsý için sever."
Büyük velîlerden Utbet-ül-Gulâm (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazret-lerinin bir gece sabaha kadar; "Yâ Rabbi! Bana azap da etsen, merha- met de etsen seni seviyorum." dediði söylenir.
Utbet-ül-Gulâm bir kumruyu görünce; "Eðer Allahü teâlâya benden daha çok itâat ediyorsan, gel elime kon!" dediði zaman kumru gelip eline konardý.
Tâbiîn devrinde yetiþen büyük âlim ve velî Vehb bin Münebbih (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Allahü teâlâ Dâvûd aleyhisse- lâma þöyle vahyetti: "Ey Dâvûd! Biliyor musun, kullarýmdan kimin gü- nâhýný baðýþlamayý severim?" diye buyurdu. Dâvûd aleyhisselâm; "Onlar kimdir, yâ Rabbî?" dedi. Allahü teâlâ; "Günahlarýný hatýrladýðý zaman, içi titreyenlerdir" buyurdu.
Büyük velîlerden Yahyâ bin Muâz-ý Râzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: ?Allahü teâlâya itâat etmek, bir hazîneye benzer. Bu hazinenin anahtarý duâ, anahtarýn diþleri de helâl lokmadýr.?
Yine buyurdular ki: ?Allahü teâlânýn dînine, O?nun kullarýna hizmet etmekten zevk duyan bir kimsenin hizmetinde bulunmaktan, bütün mahlûklar zevk alýrlar.?
?Allah yolunda yürümek istiyene en zor gelen þey, yabancýlarla berâber olmaktýr.?
?Yâ Rabbî! Kalbimdeki en tatlý hâl, rahmetinden ümitli olmamdýr. Dilimdeki en tatlý hâl, seni tesbih etmemdir. Bana en tatlý gelen zaman da, dîdârýný göreceðim zamandýr.?
Büyük velîlerden Yûsuf bin Hüseyin Râzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: ?Allah yolunda yürümek isteyen bir kimse için, en büyük tehlike; bu yolda olmayan kimselerle berâber olmaktýr.?
Mýsýr?da yetiþen büyük velîlerden Zünnûn-i Mýsrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: ?Allahü teâlâyý sevmenin alâmeti, bütün ahlâkta ve bütün iþlerde, O?nun sevgili peygamberi olan Muhammed aleyhisselâma uymaktýr.?
Evliyânýn meþhurlarýndan ve Hanbelî mezhebinin büyük fýkýh âlimlerinden Abdullah-ý Ensârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Sehl-i Tüsterî hazretleri hakkýnda þöyle anlattý: "Allahü teâlânýn bir kulunu sevmediðinin alâmeti; o kulun, kendisine faydasý olmayan boþ þeylerle meþgûl olmasýdýr."
Meþhûr velîlerden Ali Müzeyyen (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlânýn, kendisine kâfi olduðunu bilmeyen kimseyi, Al- lahü teâlâ mahlûklara muhtâc eder."
Meþhûr velîlerden ve akâid imâmý Amr bin Osman Mekkî (rahme-tullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Sakýn, Allahü teâlânýn zâtýndan bir þey düþünmeyin. Günâha ve küfre düþersiniz."
Evliyânýn büyüklerinden Bündâr bin Hüseyin Þirâzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyuruyor ki: "Allahü teâlâdan baþka her þeyi terk etmeyen, O´na tam kavuþamaz."
Osmanlý âlimi ve büyük devlet adamý Celâlzâde Mustafa Çelebi (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Hikâye: Peygamberlerden birisine bir cemâat gelip; "Allahü teâlânýn, kullarýndan râzý olmasýnýn alâmeti nedir?" diye sordular. Allahü teâlâ o peygamberine þöyle bildirdi: "Onlarýn iþlerini, onlarýn iyilerine seçilmiþlerine býrakýrým. Yâni sultanlarýný iyilerden eylerim. Gazabýmýn alâmeti odur ki, onlarýn iþlerini onlarýn kötülerine býrakýrým. Yâni adâletten ayrýlan kimseleri onlarýn baþlarýnda bulundururum."
Endülüs, Mýsýr ve Filistin taraflarýnda yaþamýþ büyük velîlerden Ebû Abdullah el-Kureþî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, Allahü teâlâya kulluk vazîfelerini ihmâl etmemek ve O´na tevekkül etmek husûsunda buyurdular ki: "Allahü teâlâya kullukta edepten ayrýlma! O´na karþý haddini aþma! Seni isterse kendisine ulaþtýrýr."
"Allahü teâlâya kavuþturan doðru yoldan ayrýlmayýnýz. Çünkü O´na bu yoldan baþka bir yolla kavuþulamaz."
Endülüste´te ve Mýsýr´da yetiþmiþ olan büyük velîlerden Mâlikî mezhebi fýkýh âlimi Ebü´l-Abbâs-ý Mürsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Allahü teâlâyý tanýmakla alâkalý olarak buyurdular ki: "Ýnsanýn Allahü teâlâyý tanýmasý kolaydýr. Çünkü Allahü teâlâ her türlü kemâl ve cemâl sýfatlarýyla mâruftur, tanýnmaktadýr. Fakat, insanýn, kendisi gibi yiyip içen, görünüþ îtibâriyle kendisine benzeyen bir velîyi tanýmasý, anlayabilmesi çok zordur."
"Ben, iki defâ doðduðuma yemin etsem yalan olmaz. Birincisi, her- kesin bildiði normal doðum. Ýkincisi Allahü teâlâyý tanýmak yolunda rûhumun yeniden doðuþudur."
Evliyânýn büyüklerinden Ebü´l-Abbâs Seyyârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâ bir kuluna iyilik murâd edince, onu kötü hallerden korur. Gadâb ettiði kuluna da öyle bir hal verir ve o kimsenin sýkýntýsýndan, zararýndan herkes kaçar."
Hindistan´ýn büyük velîlerinden Seyyid Mîr Muhammed Numân hazretlerine; Ýmâm-ý Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin Mektû- bât isimli üç cild, deðer biçilmez eserinde, yazýlmýþ mektuplar vardýr. Bunlardan birisi þöyledir:
Allahü teâlâya hamd olsun ve O´nun seçtiði kimselere selâmlar olsun! Kýymetli seyyid kardeþim! Dikkatle dinleyiniz! Ýyi düþünceli olan kardeþlerimizin dertlerden kurtulmamýz için, her çâreye baþ vurduklarýný, hiçbirinin fayda vermediðini haber aldým. "Allahü teâlânýn yarattýklarýnda, gönderdiklerinde hayýr, iyilik vardýr." hadîs-i þerîfi meþhûrdur. Ýnsan olduðumuz için, baþýmýza gelenlerden, bir aralýk üzülmüþtük. Ýçimiz sýkýlmýþtý. Birkaç gün sonra, Allahü teâlânýn lütfu ile, üzüntü ve sýkýntýlar gitti, hiç kalmadý. Onlarýn yerine sevinç, geniþlik geldi. Bizimle uðraþanlar, Allahü teâlânýn istediðini istemekte ve yapmaktadýrlar. Böyle olunca, sýkýlmanýn, üzülmenin yersiz olduðu, Allahü teâlâyý seviyorum diyenin böy- le olmamasý gerektiði anlaþýldý. Çünkü sevene, sevgilinin gönderdiði acý- larýn da, O´ndan gelen iyilikler gibi sevgili ve tatlý olmasý lâzýmdýr. Sevgi- linin iyilikleri tatlý geldiði gibi, O´nun acýtmasý da tatlý gelmelidir. Hattâ, O´ndan gelen acýlarda, tatlýlardan daha çok lezzet bulmalýdýr. Çünkü acý- lar, sýkýntýlar nefse tatlý gelmez. Nefis, böyle þeyleri istemez. Her bakým- dan güzel olan, her þeyi güzel olan Allahü teâlâ, bu kulunu incitmek dile- yince, O´nun irâdesi, isteði, bu kula elbette güzel gelmelidir. Daha doð- rusu, bundan zevk almalýdýr. Bizimle uðraþanlarýn diledikleri, istedikleri, Allahü teâlânýn dilediðine uygun olduðu için ve bunlarýn dilekleri, O sev- gilinin dilediðini gösterdiði için, bunlarýn diledikleri ve yaptýklarý da, elbet- te güzeldir ve tatlý gelmektedir. Sevgilinin iþini gösteren bir kimsenin iþi de, sevene sevgilinin iþi gibi, sevimli ve tatlý gelir. Bunun için bu kimse de, sevene sevgili olur. Þaþýlacak þeydir ki bu kimsenin vereceði acýlar, sýkýntýlar, ne kadar çok olursa, sevenin gözüne o kadar çok tatlý görünür. Çünkü, onun verdiði sýkýntýlar, sevgilinin düþman gibi olduðunu göster- mektedir. Bu yolda aklý gidenlerin iþlerine akýl ermez. Demek ki, o kim- seye karþýlýk yapmak, onu kötü bilmek, sevgiliyi sevmeye uymaz. Çünkü o kimse, sevgilinin iþlerini gösteren bir ayna gibidir. Bizimle uðraþanlar, incitenler, baþkalarýndan daha sevimli görü nüyorlar. Kardeþlerimize, dostlarýmýza söyleyiniz! Bizim için üzülmesinler, sýkýlmasýnlar. Bizi inci- tenleri kötü bilmesinler. Onlara kötülük yapmasýnlar! Bunlarýn yaptýklarý- na sevinseler, yeridir. Evet, duâ etmekle emr olunduk. Allahü teâlâ, duâ edenleri, O´na boyun bükenleri ve yalvaranlarý, sýzlayanlarý sever. Böyle yapmak, O´na tatlý gelir. Belâlarýn, sýkýntýlarýn gitmesi için duâ ediniz! Af ve âfiyet için yalvarýnýz!
O kimsenin incitmesi, sevgiliyi düþman gibi göstermektedir dedim. Evet çünkü, sevgilinin düþmanlýðý, düþmanlar içindir. Dostlarýna düþmanlýðý, görünüþtedir. Bu ise, merhametini, acýmasýný bildirmektedir. Böyle düþman görünmesinin, sevene nice faydalarý vardýr ki, anlatýlmakla bitmez. Bundan baþka, dostlarýna düþmanlýk gibi görünen iþler yapmasý, bunlara inanmayanlarý harâb etmekte, onlarýn belâlarýna sebeb olmaktadýr. Muhyiddîn-i Arabî, "Ârifin niyeti, maksadý olmaz." buyuruyor. Yâni Allahü teâlâyý tanýyan kimse, belâdan kurtulmak için, bir þeye baþvurmaz demektir. Bu sözün ne demek olduðunu iyi anlamalýdýr. Çünkü, dert ve belâlarýn, sevgiliden geldiðini, O´nun dileði olduðunu bildirmektedir. Dostun gönderdiði þeyden ayrýlmak ister mi ve o þeyin geri gitmesini özler mi? Evet duâ ederek, gitmesini söyler. Fakat, duâ etmeðe emro- lunduðu için, bu emre uymaktadýr. Yoksa, gitmesini hiç istemez. O´ndan gelen her þeyi de sever, hepsi kendine tatlý gelir. Doðru yolda bulunan- lara, Allahü teâlâ selâmet versin! Âmîn. (3. cild, 15. mektup)
Ynt: Allahu Teala By: ceren Date: 29 Haziran 2016, 23:07:49
Esselamu aleykum.Allaha itaat eden ona sonsuz inanan ve tevekkul edip onun yolunda giden onun rizasini rahmetini kazanan kullardan olalim inþallah.
Ynt: Allahu Teala By: damla6d Date: 30 Haziran 2016, 01:27:38
#Esselamu aleykum..Allah a.c. yi seviyorum demekle olmaz..Onu sevdiðimizi itaatle gösterebiliriz.. Rabbim bizi ona baðlý ve itaatli kullarýndan eylesin inþAllah..Rabbim razý olsun..#
radyobeyan