Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Vekalet By: armi Date: 05 Nisan 2010, 16:01:18

VEKÂLET





Korumak, kifayet, sorumluluðunu yüklenmek, itimat, gözetmek, teslim, iþi birisine vermek. Istýlahta: Bir kimsenin bizzat kendisinin de yapabileceði muamelattan olan bir iþi yapmasý için bir baþkasýný yetkili kýlmasý karþýlýðýnda kullanýlan bir tabirdir. Mesela bir kimsenin bizzat kendisinin satabileceði bir malý satmasý için bir baþkasýný yetkili kýlmasý bir vekâlettir. Mecellede bu akit: "Bir kimse iþini baþkasýna tefviz etmek ve o iþte onu kendi yerine ikame eylemektir" þeklinde tarif edilmiþtir (Mecelle, madde, 1449).

Kendisine baþkasý tarafýndan bir iþi yapmasý için yetki verilen kiþiye vekil, bu yetkiyi veren kiþiye müvekkil, vekil edilen kiþinin yapacaðý tasarrufa müvekkeltýn bih, yetki verme olayýna tevkil denilir (Ali Haydar, Dureru´l Hükkâm Þerhu Mecelleti´l-Ahkâm, Istanbul,1330 III, 790; Hacý Reþit Paþa, Rulýu´l-Mecelle VII, 2; Ö. N. Bilmen, Hukuku Ýslâmiyye ve Istýlahatý Fýkhýyye Kamusu, VI, 309).

Vekâlet Ýslâmiyetin caiz gördüðü bir akittir. Bu akdin meþrûiyeti kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Nisa sûresinin 35. ve Kehf sûresinin 19. âyetleri vekâletin meþruyetinin Kur´ân´daki delilidir. Hz. Peygamber (s.a.s)´in kurban almak için Hakîm b. Hizâm´ý ve zekat toplamalarý için bir takým memurlarý vekil tayin etmesi de Sünnetten delildir. Ayrýca vekâletin caiz olduðunda Ýslâm ulemasý ittifak halindedir (Ýbn Kudâme, V, 79). Ayrýca akýl da bu akdin meþru olmasýný gerektirir. Çünkü herkes her iþini bizzat kendisi yapamayabilir. Dolayýsýyla o iþi yâptýrmak için bir baþkasýna yetki vermek ihtiyacýndadýr.

Ýslam hukukunun meþru gördüðü diðer ahitlerde olduðu gibi vekaletin rüknü de icap ve kabuldür. Ýcap ve kabul müvekkilin, "Seni þu malý satman için vekil tayin ettim"; vekilin de "kabul ettim" demesi gibi sarahaten olabileði gibi, birisi tarafýndan açýkça söylenerek sarahaten, diðerinin de susmasý ile delâlet yoluyla olabilir.

Vekâlet akdinde kullanýlan lafýzlar þunlardýr: Tevkil, izin, tefvîz, emir, rýza, dilemek (meþiyet), irade, vesayet ve teslîttýr (bkz. Ali Haydar, a.g.e., III, 794, 795).

Vekâletin Caiz Olup Olmadýðý Konular

Vekâlet, bir kimsenin bizzat kendisinin yapabileceði her türlü muamelede caizdir. Yani kiþi kendi yapabileceði meþru bir muamelede bir baþkasýný vekil tayin edebilir (el-Merðýnanî, el-Hidâye, III,136). Buna göre, alým satým, havale, rehin, daman, kefalet, þirket, vedia, mudarabe, müzaraa, müsakat, icare, ceâle, karz, sulh, vasiyet, hibe, vakýf, sadaka, fesh, ibra, nikah, talak gibi konularda vekâlet caizdir. Ama herkes için alabilmesi mübah olan, daðdan ot ve odun toplamak, denizden balýk tutmak, daðda av avlamak gibi konularda vekâlet caiz deðildir.

Haklarý istemede ve mahkemede savunmada vekâlet caizdir. Fakat þahitlikte, yeminde, adakta caiz deðildir. Zina haddi gibi Allah hakký olan hadlerin istifasýnda da vekâlet caizdir (Ýbn Kudâme, a.g.e., V, 203 vd). Ancak bu konularda vekâletin cevazý mutlak deðildir. Bir takým kayýt ve þartlara baðlýdýr. Bu þartlar vekâletin sýhhat þartlarý baþlýðý altýnda ele alýnacaktýr.

Ýbadetlerin ifasý konusunda vekâletin caiz olup olmayacaðý, ibadetin cinsine göre deðiþir. Bilindiði gibi ibadetler, bedenî, malî ve hem bedenî hem malî olmak üzere üç çeþittir. Namaz, oruç gibi sýrf bedenî olan ibadetlerde vekâlet caiz deðildir. Zekât vermek, kurban kesmek gibi sýrf malî olan ibadetlerde vekâlet caizdir. Yani bir kimse malýnýn zekâtýný bizzat kendisi verebileceði gibi bir baþkasý eliyle de verebilir. Hac gibi hem bedenî hem de malî olan ibadetlerde ise vekâletin cevazý, müvekkilin durumuna baðlýdýr. Müvekkil bu ibadeti bizzat kendisi yapamayacak derecede müzmin hasta veya yaþlý ise yerine baþkasýný gönderebilir. Aksi takdirde bizzat kendisinin hacca gitmesi gerekir. Bu kayýt farz hac ile ilgilidir. Nafile olan hacda mutlak olarak vekâlet caizdir (Ýbn Kudame, a.g.e., V, 202 vd).

Vekalet Çeþitleri

Vekâlet, vekâlete konu olan þeyler itibariyle ikiye ayrýlýr:

a- Umumi vekâlet: Müvekkilin, vekili kendi adýna her türlü tasarrufta bulunabilmesi için yetkili kýlmasýdýr. Bu tür vekâlet çeþidinde, vekil, müvekkili adýna muavazah olan tüm akitlerde bulunabilir, teberru cinsinden olan akitlerde bulunamaz.

b- Hususi vekâlet: Belirli bir konuya inhisar ettirilmiþ olan vekâlettir. Bu tür vekâlette müvekkil, vekili mesela sadece bir malý satývermesi ve satmasý gibi belirli bir konuda yetkili kýlar. Dolayýsýyla vekil, o malý sattýðýnda ya da aldýðýnda vekâlet sona erer.

Vekâlet, rükünler itibariyle de beþ kýsma ayrýlýr. Bu açýdan olan vekâlet çeþitleri de þunlardýr:

1- Mutlak vekâlet: Bir þarta veya zamana baðlý olmayan vekâlettir. Bu çeþit bir vekâlet, taraflar vekâlet akdine son vermedikleri müddetçe devam eder.

2- Mukayyet vekâlet: Belirli bir þart veya zamanla kayýtlý olan vekâlet.

3- Devrî vekâlet: Vekilin her azlediliþinde yenilenen vekâlet.

4- Muzaf vekâlet: Belirli bir zaman sonra baþlamasý þart koþulan vekâlet. Mesela, falan ayýn üçünden itibaren bir iþi yapmakla yetkili kýlmak, bu çeþit bir vekâlettir (Ali Haydar, a.g.e., 804, 813).

Bir baþka açýdan da vekâlet, husumette vekâlet ve diðer tasurruflardaki vekâlet olmak üzere taksime tabidir.

Vekâletin Þartlarý

1- Müvekkilin vekil tayin ettiði bir iþi bizzat kendisinin yapabilme ehliyetine sahip olmasý gerekir. Dolayýsýyla, mümeyyiz olmayan çocuðun ve delinin birisini vekil tayin etmesi caiz deðildir.

2- Vekil akîl ve mümeyyiz olmalýdýr. Balið olmasý þart deðildir. Ama balið olmayan mümeyyiz çocuðun vekil olarak bulunduðu bir tasarruf sonucu olarak akde ait olan haklar vekile deðil, müvekkile döner.

3- Vekil belli olmalý ve vekil olduðu þeyin ne olduðunu bilmelidir.

4- Vekâlete konu olan tasarruf, vekâleti kabul eden bir tasarruf türü olmalýdýr. Dolayýsýyla, yukarýda vekâletin caiz olduðu akit ve tasarruflarda vekâlet caiz, diðerlerinde caiz deðildir.

5- Vekâlete konu olan tasarruf, bizzat vekil tarafýndan yapýlmasý meþru bir tasarruf olmalýdýr. Buna göre, bir müslümaný içki, domuz gibi din nazarýnda mal olmayan bir þeyi satýn almasý veya satmasý için vekil kýlmasý caiz olmaz.

Vekletin Hükmü

Vekâlet, her iki taraf açýsýndan da baðlayýcý olmayan (gayri lazým) bir akittir. Dolayýsýyla hem vekil, hem de müvekkil istedikleri zaman vekâlet akdine son verebilirler. Vekil, vekil olduðu iþi yapmaya zorlanamaz. Bu konuda da malî bir tasarrufta bulunmak üzere vekil olan ile, bir davada vekil olan arasýnda fark yoktur. Ama eðer vekâlet, ücret mukabili ise vekil, vekil kýlýndýðý iþi yapmaya zorlanýr (Mecelle, madde, 1504, 1512). Vekâlet, gayri lazým bir akit olmasý hasebiyle, bu akitte þart muhayyerliði de yoktur. Çünkü buna ihtiyaç yoktur.

Vekil, vekil kýlýndýðý konuda tasarruf yetkisine haizdir. Þayet vekâlet akdi yapýlýrken müvekkil, vekili bazý kayýtlarla sýnýrlarsa vekilin bu kayýtlar dýþýnda çýkmasý caiz deðildir. Mesela bir mal satýn almasý için birisini vekil kýlan kiþi, satýn alýnmasýný istediði malýn cinsini, özellikleri, fiyatýný belirtmiþse vekil, kendisine emredildiði þekilde hareket etmek zorundadýr. Aksi halde satýn aldýðý malý müvekkili adýna deðil, kendi adýna almýþ olur. Fakat müvekkil, vekili tasarrufunda sýnýrlanamaz, tamamen serbest býrakýrsa baþka bir ifade ile, "dilediðin gibi hareket edebilirsin" derse, vekil istediði gibi davranmakta serbesttir. Vekil, malý alýrken müvekkil adýna satýn almýþ olmasý ve fahiþ aldanmaya varacak (gabn-i fahiþ)* derecede pahalý olmamasý þartýyla müvekkilin bu satýn ahþa itiraz etme ve malý kabullenme yetkisi yoktur.

Vekilin, müvekkilin emrine uymamasý durumunda bu muhalefet, müvekkilin menfaatine ise, bu muhalefet caiz ve vekilin tasarrufu müvekkil adýna geçerlidir. Ama müvekkilin zararýna ise bu tasarruf, müvekkil adýna deðil kendi adýna geçerlidir. Þayet, müvekkil vekile muayyen bir malý satýn almasý için vekâlet vermiþse vekilin bu malý kendi adýna satýn almasý caiz deðildir. Ancak, kendisine yetki verilen semen * türünün dýþýndaki bir bedel mukabili satýn alýrsa bu durumda kendi adýna satýn almýþ sayýlýr.

Vekil, müvekkil adýna satýn almýþ olduðu malýn parasýný kendi cebinden öderse müvekkil parayý vermedikçe vekil malý teslim etmek zorunda deðildir.

Vekilin yapmýþ olduðu akdin hukuku (mesela savaþta, malý ayýplardan salim bir þekilde teslim etmek, parayý istemek ve kabzetmek, kefil veya rehin istemek vs), alým satým, icafe gibi, kendisine izafe ettiði akitlerde vekile döner. Dolayýsýyla satýþta müþterinin muhatabý, esas mal sahibi deðil, vekildir. Satýn almada alýcýnýn muhatabý vekildir. Fakat nikah, hulu´, kasten öldürmeden dolayý yapýlan sulh vs gibi, vekilin müvekkiline nisbet ettiði akitlerin hukuku müvekkille racidir. Dolayýsýyla vekâlet yoluyla birisini bir kadýnla evlendiren kiþi mehir vermekle yükümlü deðildir. Bu yükümlülük müvekkile yani evlenmiþ olan þahsa aittir (el-Mevsýr, el-Ýhtiyar li Ta´lýlýli´l Mulrtar, II, 157 vd).

Vekilin, vekil olduðu konuda bir üçüncü þahsý vekil tayin etmesi, müvekkilin iznine veya kendisinin dilediði gibi hareket edebilmesi için serbest býrakmýþ olmasý haline baðlýdýr (Mecelle, madde, 1466).

Vekâlet, ücrete mukabil olabileceði gibi teberru kabilinden ücretsiz de olabilir. Þayet akit esnasýnda ücret þart koþulmuþsa vekil vekâletin gereðini ifa ettikten sonra ücreti hak etmiþ olur. Þayet akit esnasýnda ücret þart koþulmamýþsa, bakýlýr; eðer vekil avukat, komisyoncu gibi ücretle iþ yapan birisi ise yaptýðý iþin ecr-i mislini * alýr. Ama ücretle iþ yapan birisi deðilse yaptýðý iþi teberruen yapmýþ sayýlýr.

Bu malý satma, satýn alma veya bir borcu ödeme ya da tahsil etme gibi, vekilin elinde müvekkilin malýnýn bulunmasýný gerektiren bir konuda, vekilin elindeki mal emanettir. Dolayýsýyla bu mal; vekilin kusuru veya haksýz fiili olmadan telef olursa onu tazmin etmek zorunda deðildir.

Fasit þartlar, vekâleti ifsad eder. Vekâletin bir þarta baðlanmasý veya zamana izafe edilmesi caizdir. Bu durumda vekâlet ahkâmý baðlandýðý þart veya izafe edildiði zamanla kayýtlýdýr. Mesela birisi birisine; "Falan adam þu zamana kadar gelirse, benim þu malýmý ona sat" diye bir vekâlet verse bu vekâlet o adamýn anýlan zamana kadar gelmesine baðlýdýr.

Husumette Vekâlet

Prensip olarak, husumette (hâkim huzurunda müvekkilini savunmaya) vekâlet bütün müctehidlere göre caizdir. Çünkü herkes kendi davasýný bizzat takip etme ve savunma imkâný bulamayabilir. Kiþiler arasýnda hakkým maharetle savunanlar olabileceði gibi, meramýný ifadeden aciz, söylediði sözün sonunun nereye varacaðým kestiremeyecek durumda olanlar da vardýr. Hakim, kendisine anlatýlana ve önünde ortaya konulan delillere göre hüküm vereceðine göre, insanlar arasýndaki bu farklýlýk haklarýn zayýfýna, adaletin gerçekleþmemesine sebep olabilir. Ýþte husumette vekâlet, bu sakýncayý telafi edecek bir yoldur. Husumette vekâletin cevazýnda, müvekkilin davacý veya davalý olmasý arasýnda fark yoktur. Ancak Ebu Hanife, bu tür bir vekâletin caiz olmasýný -yolculuk, hastalýk, kadýnýn erkekler arasýna çýkmamasý gibi meþru bir mazeret yoksa- hasmýn rýzasýna baðlamýþtýr (Merðýnanî, Hidâye, III,136.) Ancak bu þart, bu vekâletin sýhhati için deðil baðlayýcýlýðý için gereklidir. Yani hasým, karþý tarafýn vekiline itiraz etmezse, rýzasýný beyan etmemiþ bile olsa bu vekâlet caizdir. Ebu Hanife´nin bu görüþünün noktayý nazarý þudur: Hasýmlardan her biri diðerine hâkim huzurunda cevap vermek zorundadýr. Vekâlet, bu hakkýn ifasýna manidir. Ayrýca vekil durumunda olan kiþiler, konuþma kabiliyetleri, mahkeme safahatýna olan ittýlalarý ve tecrübeleri ile hakký batýl, batýlý hak gösterebilirler. Bu durumda hasmýn da ayný þekilde vekil olarak bulmasý gerekebilir. Oysa bu hasmýn takatý dýþýnda olabilir. Neticede de hak tecelli etmez. Onun için, husumette vekâletin cevazý hasmýn rýzasýna baðlýdýr.

Diðer üç mezhep imamý ile birlikte Hanefilerden Ebu Yusuf ile Muhammed´e göre, hasýmlardan birisi, diðeri razý olmasa bile mahkemede kendi yerine vekil bulundurabilir. Çünkü vekil tayin eden hasým, vekilin hem karþý tarafýn sorusunu cevaplandýrmasý hem de kendi hakkýný savunmasý için vekil etmiþtir. Müvekkil bunlarý bizzat kendisi yapabileceði gibi vekili eliyle de yapabilir. Mecelle bu görüþü benimsemiþtir (Mecelle, madde; 1516)

Husumete vekâlet, özel bir dava ile ilgili olabileceði gibi umumi de olabilir. Özel bir dava ile ilgili olmasý halinde, dava konusunun ve hasmýn belirtilmesi gerekir. Vekâletin umumi olmasý durumunda ne dava konusunun ne de hasmýn belli edilmesi gerekmez. Husumete vekâlette, vekilin elinde yetkili mercilerce (mesela noterden) verilmiþ vekâlet belgesinin bulunmasý gerekir (Hacý Reþit Paþa, a.g.e., VI, 66; Bilmen, a.g.e., VI, 346 vd).

Husumete vekalet Hanefî imamlarýndan Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve Muhammed´e göre ayný zamanda kabza vekâlettir. Yani, husumete vekil olan avukat mahkemede davayý kazanýnca müvekkili için hak etmiþ olduðu malý kabzetmekle yetkilidir. Çünkü dava neticesinde sabit olan bir alacaðý tahsil, o davanýn mütemmimidir (Merðýnanî, a.g.e., III, 149). Ýmam Züfer´e göre ise husumete vekil olan kiþi kabza vekil deðildir. Dolayýsýyla müvekkil için mahkemede sabit olan hakký kabza yetkili deðildir. Çünkü vekilin mahkeme neticesinde hak ettiði alacaðý tahsil edip kendisi için sarfetmesi mümkündür. Mecelle cemiyeti, Ýmam Züfer´in görüþü istikametinde madde tazmin etmiþtir (Madde,1519). Ebu Hanife´ye göre, ayný þekilde, bir alacaðý kabza vekâlet, husumete vekâlet deðildir. Mecelle bu konuda da, Sahibeyn´in görüþünü esas almýþtýr.

Vekâletin Sona Ermesi

Vekâletin sona ermesi þu yollarla olur:

1- Müvekkilin azliyle: Vekâlet, bir gayri lazým akit olmasý hasebiyle müvekkil, bir baþkasýnýn hakkýnýn taalluk etmiþ olmamasý kaydýyla vekilini dilediði zaman vekâletten azledebilir. Bu tür azillere, azl-i hakîkî denilir. Hakiki olan azillerde, vekilin azilden haberdar edilmesi gerekir. Aksi halde, azli öðreninceye kadar ki tasarruflarý müvekkil namýna olmuþ olur.

2- Müvekkilin ölümü, sürekli bir þekilde cinnet getirmesi, dinden çýkýp dârü´l-harbe* iltihaký ile. Bu grup da bir çeþit azildir. Bu tür azillere azl-i hükmî denilir. Azl-i hükmîde, vekilin haberdar olmasý þart deðildir. Yani, müvekkilin ölümü bilmese bile, o andan sonraki tasarruflarý kendi adýnadýr.

3- Vekilin ölmesi veya sürekli bir þekilde cinnet getirmesiyle,

4- Vekilin, kendisini vekâletten azletmesi ile vekâlet sona erer. Ancak, yukarýda iþaret edildiði üzere bu, vekâletin ücret mukabili olmamasý durumundadýr. Çünkü o zaman akit lazým olur. Vekâlete konu olan tasarruf tamamlanmadýkça vekilin kendisi azletmesi mümkün olmaz. Vekilin kendisini vekâletten azletmesi durumunda da, vekilin azli müvekkile bildirmesi gerekir. Aksi halde, müvekkil öðreninceye kadar vekâlet hükmü devam eder.

5- Müvekkelün bih (vekâlete konu olan þey)in sona ermesi ile vekâlet de sona erer. Bir, müvekkelün bihi bizzat müvekkilin yapmasýyla olabileceði gibi, vekilin yapmasý ile de olabilir. Dolayýsýyla; mesela biri malýný satmasý için birisini vekil eden kiþi, o malý bizzat kendisi veya vekil ettiði kiþi satsa vekâlet akdi sona ermiþtir. Çünkü vekâlete mahal kalmamýþtýr:


radyobeyan