Uluhiyet By: armi Date: 03 Nisan 2010, 19:00:42
ULÛHÝYET
Kulluk etme, birini koruma, himaye etme, hayranlýk duyma, korkudan birine sýðýnma; üstün bir güç, olaðanüstü bir varlýk karþýsýnda aciz kalma, gizlenme, saklanmak maksadýyla baþkalarýna karþý kendini göstermeme, örtünme, ibadet etme, kulluk etme manasýna gelen "alehu" fiili, ismi mef´ul olarak alýndýðýnda kendisine ibadet edilen varlýk, mabud anlamýnda Kur´ânî ve Ýslâmî bir terim. Uluhiyet, kelime olarak yukarýdaki deðiþik anlamlarý bir arada toplayan "ilah"ýn, masdar halidir ve "ilahlýk. tanrýlýk" anlamýna gelir.
Ýslâm inancýnýn temeli olan "La ilâhe illallah" cümlesi Allah´ýn dýþýnda hiçbir ilah ve tanrý kabul etmez; ancak, insanlarýn Allah´tan baþka varlýklarý da kendilerine "ilahlar" edinmeleri bir realite olduðundan, insanlarýn kendi kafalarýndan doðan bu düzmece ilahlarýn ilahlýklarýný inkar masadýyla Kur´ân-ý Kerîm´de Allah (c.c) onlardan "sahte ilahlar" olarak söz etmiþtir. Sahte ulûhiyetin iki yönü vardýr.
Birincisi; kendileri de diðer varlýklar gibi bir yaratýk olduklarý halde Allah´ýn yarattýðý, hiç bir güçlerinin olmadýðýný, ölümlü olduklarýný bile bile diðer canlýlar üzerinde üstünlük iddiasýyla onlarý kendisine boyun eðdirmeye çalýþan, Allah´ýn yeryüzündeki egemenliðini kendinde toplamayý hedefleyen ve ikna ya da hile, korkutma, baský veya daha baþka metodlarla kendisinin yeryüzünde itaat edilmeye layýk "ilah" olduðunu kabul ettirdiði insanlara ilahlýk taslayan kiþiler uluhiyetin özneleridir.
Ýkincisi, kendileri ilahlýk taslamayýp, Allah´ýn yeryüzündeki egemenliðini gaspeden sahte ilahlara boyun eðerek onlarýn ilahlýklarýný onaylayan veya cinlere, þeytanlara, meleklere, gök cisimlerine, ateþe, deðiþik hayvanlara, üstün insanlara, kahramanlara, peygambere, atalarýna, din adamlarýna, bilginlerine, siyasetçilerine ibadet edercesine tapan; onlarý sanki Allah´ýn sýfatlarýný kendilerinde topluyormuþçasýna ululayan; Allah´ý býrakýp söz konusu varlýklara veya kendi heva ve heveslerine uyan kiþiler, uluhiyeti Allah´tan baþkalarýna vermekle "müþrik (çok tanrýcý)" konumuna düþmekte; tek Allah´ýn hakký olan ulûhiyyet sýfatýný çeþitli varlýklara layýk görmektedir.
Kendilerini Allah yerine koyan kiþiler ile Allah´tan baþka varlýklarý Allah´ýn yerine geçiren insanlar, uluhiyetin gerçek anlamýnýn daralmasýna neden olmuþlardýr. Çünkü Allah´ýn yanýnda baþka ilahlar edinip ibadet veya itaat eden insanlar bu yaptýklarýnýn Allah katýnda suç olmadýðýný, o ilahlarýn Allah ile kendileri arasýnda birer aracý ve kendilerini Allah´a yaklaþtýran þefaatçi durumunda olduklarýný iddia ederler. Onlara göre, yeryüzünde insanlar arasýnda hiç bir sözü dinlenmemesine, indirdiði dinlerin, hayat düzenlerinin rafa kaldýrýlmasýna raðmen gerçek ilah yine Allah´týr; ona inanýrlar, daraldýklarý zaman yalnýzca ona dua ederler, ama günlük hayatlarýndaki iþlerine Allah´ý karýþtýrmazlar. Hatta onlarýn bazýlarý namaz, oruç gibi ibadetleri yalnýz Allah´ýn huzurunda yapar, heykelden ilahlara tapýnmaz, putlarýn önünde saygý duruþunda bulunmaz; böylece kulluðu yalnýz Allah´a yaptýklarý inancýyla kendilerini Müslüman sayarlar.
Diðer bir kýsmý Allah´ý, Kur´ân´ý, Ýslâm´ý, Hz. Muhammed´i çok sevdiðini, onlarýn saygý deðer olduklarýný ama yaþanan çaðda o kurallarýn uygulanma þanslarýnýn olmadýðýný iddia ederler, ama bu dine saygýlý olmalarý onlarýn Müslüman kalmalarý için yeterli bir sebep olduðunu zannederler. Böyle düþüncelerin yaygýnlaþtýðý toplumlar Kur´ân´a göre çok tanrýcý (müþrik) olduklarý halde, onlar kendilerini hâlâ Müslüman kabul ederler. Kur´ânî bir deyimle "dinlerini parça parça yapýp" bazý alanlarda Allah´ýn haklarýna riayet ederken, genellikle dünya hayatýna yönelik iþlerinin bir çoðunda Allah´ýn yerine baþkalarýný veya kendi düþüncelerini ilah edinirler, ama bu onlara göre Müslümanlýklarýna zarar vermez. Çünkü; "Biliyorsanýz söyleyin, kimindir yeryüzü ve içindekiler?" sorusuna cevap olarak "Allah"ýndýr diyeceklerdir (el-Mü´minun, 23/84, 35). Onlar; Yedi göðün Rabbi kimdir diye sorulunca, "Allah" derler. Her þeyin kaderini elinde bulunduranýn Allah olduðunu, yeri ve göktekileri Allah´ýn yârattýðýný, kuruyan topraðý gökten indirdiði yaðmurla canlandýrýp onunla çeþitli yiyecekler bitirenin Allah olduðunu; vadilerden ýrmaklar akýtanýn O, üzerine sapasaðlam daðlar yerleþtirip iki denizin arasýna bir engel koyanýn O, darda kalmýþ olanýn yakarýþýný iþitip yardým edenin O, denizin ve karanýn karanlýklarýnda yolunun kaybedenlere yol gösterinin O, rüzgarlarý, güneþi, ayý insanlarýn yararýna sunanýn O, yaratanýn da öldürenin de O; kýsacasý, insanlarýn "tabiat olaylarý" adýný verdiði herþeyin yaratýcýsýnýn yöneticisinin Allah olduðuna inanýrlar.
Evrenin bir yaratýcýsý olmadýðýný, her þeyin tesadüf eseri olduðunu kabul eden insan sayýsý hiç bir dönemde öyle propaganda yapýldýðý gibi büyük rakamlara varmamýþtýr. Ýnsanlar tek kelimeyle mükemmel olan bu kainatýn mutlak bir yaratýcýsýnýn olduðunu her zaman zorunlu olarak kabul etmiþtir. Ateizme baðlananlarýn bir çoðu ya akýl hastasýdýr, ya da bunalýmlýdýr veya kendi benliðindeki olumlu duygulara raðmen inatla Allah´ýn olmadýðýný söylemektedir. Ateizm önderlerinin bir çoðu da zaten Allah duygusundan yoksun olarak yaþamayý beceremediðinden intiharý seçmiþtir. Durum böyleyken, yani dengesini kaybetmemiþ insan yaratýlýþý, kainattaki bu düzenin her þeye gücü yeten bir varlýk (Allah) tarafýndan idare edildiðini onayladýðý halde, her þeye egemen olan Allah´ýn bu dünyaya da egemen olmasýna tahammül edemeyip onun gösterdiði kurallarla yaþayamazlar. Ýþte Allah´ýn dýþýnda ilahlar edinme olayý bu noktada baþlar. Göklerde ilah olarak kabul ettikleri Allah´ý, sosyal yaþantýlarýnda, ekonomide, ahlakta, insan-insan, insan-hayvan, insan-tabiat iliþkilerinde yok sayarlar. Onun bu konular hakkýnda indirdiði kurallarý uygulamayýp, büyüklerinin, din adamlarýnýn, politikacýlarýnýn, o da olmazsa kendi havalarýnýn görüþlerini kanun yapýp ´onlara uyarlar. Hatta bazýlarý daha da ileri gidip hiç bir kuralý olmayan, isteyenin istediðini yapabileceðine geçirilen bu insanlar artýk kendilerine itaat edenlerin ilahlarý haline gelmiþtir. Onlar düzmece ilahlar, onlara uyanlarsa müþrikler ve sahte ilahlarýn kullarý olurlar. Bu tip insanlara Allah soruyor:
"Peki, Allah geceyi üzerinizde kýyamete kadar uzatsa, söyleyin, Allah´tan baþka hangi ilah ýþýk getirebilir size? Hâlâ dinlemeyecek misiniz? Sor (onlara); Peki, Allah gündüzü üzerinizde kýyamete kadar uzatsa, söyleyin Allah´tan baþka hangi ilah getirebilir baðrýnda dinleneceðiniz geceyi. Hâlâ görmüyor musunuz?" (el-Kasas, 28/71-72); "Sor (onlara); Peki, Allah iþitme duyunuzu ve gözlerinizi alsa ve kalplerinizi de mühürlese (aklýnýzý alsa) söyleyin Allah´tan baþka hangi ilah (geri) verebilirsize bunlarý?" (el-Enâm, 6/46); "De ki: Çaðýrýn Allah´tan baþka kimleri çaðýrýyorsanýz, göklerde ve yerde zerre kadar birþeye sahip olamaz onlar; göklerde ve yerde ne onlarýn bir paylarý vardýr, ne de Allah´ýn onlarýn arasýnda bir yardýmcýsý. O´nun katýnda, O´nun izin verdiði kimsenin dýþýnda kimse için þefaatin yararý yoktur" (es-Sebe, 34/22-23);
"...Sizi, analarýnýzýn karnýndan üç (evreli) karanlýk içinde yaratýlýþtan yaratýlýþa çevire çevire var ediyor. Ýþte Rabbiniz Allah bu; mülk O´nun; O´ndan baþka ilah yok; öyleyse nasýl döndürülüyorsunuz?" (ez-Zümer, 39/6).
Peki onlarýn Allah´ýn yerine koyduklarý ne yapmýþtýr, ne yapabilir?
Kendileri yaratýlmýþ olan bu sahte ilahlarýn þu hayatýn devamýnda ne gibi katkýlarý vardýr? onlarýn ne kendilerine ne de baþkasýna faydasý yoktur. Allah´tan baþkalarýný ilah edindikleri için helak edilen toplumlarýn sahte ilahlarý yardým edebildi mi onlara?
"Hani kendilerine Allah´tan baþka yakýnlar, ilahlar olarak seçtikleri (þeyler veya kiþiler) yardýmlarýna koþsaydý ya! Tersine bunlar berikilerden uzaklaþtý, yok olup gittiler: Onlarýn yalan ve iftiralarýný açýkta býrakarak" (el-Ahkaf, 46/27-28)
Allah´ýn yanýnda kendilerine þefaat ederler ümidiyle atalarýnýn heykellerinin önünde ibadet eden ve bununla Allah´a yakýnlaþtýklarýný zanneden Mekkeli müþrikler, bugün deðiþik kýlýklarda ve görüntülerde Müslüman sýfatýyla aramýzda dolaþmakta ve saygý görmekteler. Atalarýnýn dinini tehdit ediyor diye Hz. Muhammed´e düþman olan, ona her türlü iþkenceyi yapan müþrikler atalarýnýn izinden gitmeyen Müslümanlara karþý Mekkeliler sokak ortasýnda iþkence yaparken, bugünkü müþrikler binalarýn bodrum katlarýnda en geliþmiþ iþkence aletleriyle konuþturmaya çalýþýyorlar Müslümanlarý. Onlar Müslümaný "Ata" dinine döndürmeye çalýþtýkça; O, Allah´tan baþka ilah, O´ndan baþka ilke koyacak hiç bir ilah yoktur, La ilahe illallah diyerek diyerek Allah´a sýðýnýyor. Ama atalarýnýn izinde yürüyeceðine and içen iþkenceciler hâlâ kendilerinin de Müslüman olduðunu, kendilerinin karþý çýktýklarý þeyin saf Ýslâm deðil, her þeye karýþan þeriat olduðunu söylerler. Ama karþý çýktýklarý þeriatýn Allah´ýn mü´minlerden uymalarýný istediði Ýslâm hukuku olduðunu anlamak istemezler.
Onlarýn yaptýklarý diðer bir hile de, baþlarýnda peygamberin sarýðýný taþýyan sahte "din adamlarý"ný kiralayýp, para karþýlýðýnda kendi isteklerine göre konuþturmaktýr. Hem kendi dinleri ideolojilerini Ýslâm´a uygun gösterip Müslümanlarýn dostluðunu kazanýyorlar, hem de kiralýk din adamlarý kanalýyla Allah´ýn indirdiði açýk hükümleri Müslümanlardan gizliyor, Ýslâm´ý ahlak ve ibadet dini olarak gösteriyorlar. Camide namaz kýldýðý, arada bir mevlit dinlediði zaman dindar bir Müslüman olacaðýna inandýrdýklarý toplumun baþýna geçen bu Firavun´un çaðdaþ temsilcileri, yeryüzündeki mülkün idaresini kendi ellerinde tutmak için halký gruplara bölerler: Þehirli-köylü, zengin-fakir, iþçi-iþveren, kadýn-erkek, ilerici-gerici, sivil-asker-polis. Ýktidarý elinde bulunduran Firavun kafalý politikacýlar, Haman ve Karun´un izinden giden zengin sanayici ve iþadamlarýný, bir de Bel´am kýlýklý din adamlarýný yanýna alarak halký köleleþtirirler; ama bunu yaparken de sürekli olarak onlarýn dostu olduklarýný vurgularlar. Firavun pozisyonundaki yöneticiler aslýnda Karunlarýn keselerini doldurmak için seçilmiþ "meþru" yöneticilerdir. Sevimli politikacýlarýn arkasýna gizlenen Karun´lar Allah´ýn insanlar için yarattýðý zenginlikleri, kurduklarý hileli düzenleriyle kendi kasalarýna doldururlar. Kiraladýklarý din adamlarý ise ahiret karþýsýnda bu dünya nimetlerinin ne kadar deðersiz olduðunu anlatarak bu sömürü çarkýnýn daha güçlü dönmesine katkýda bulunurlar.
Köleleþtirdikleri halka karþý ittifak kuran bu Firavun-Karun-Bel´am üçlüsü kendi ilahlýklarýný kabul etmeyen Musa´lar çýktýðýnda toplantýlar, "zirve"ler yaparlar ki bu çatlak ses toplumda fazla yanký uyandýrmadan susturulsun. Firavun´un düzeninde suçlularý yargýlayacak olan mahkemeler vardýr; karþýlaþýlan problemleri çözüme kavuþturacak kanunlar, yasalar çýkaran meclisleri vardýr. Atalarýnýn dinine göre oluþturduklarýný söyledikleri ama daha çok kendi çýkarlarý doðrultusunda hazýrlanmýþ anayasalarý vardýr. Müslümanlar için Kur´ân ne kadar deðerliyse onlar için o yasalar o kadar deðerlidir.
Müslümanlar Kur´ân´ýn tek harfinin nasýl ki deðiþtirilemeyeceðine inanýyor, bunu yapanýn kâfir olup Allah´ýn cezasýna uðrayacaðýna inanýyorsa; onlar da bu yasada hiçbir zaman deðiþtirilemeyecek maddelerin varlýðýna inanýr ve bunu teklif edecek bir Musa çýktýðýnda da Atalarýnýn dinini inkar suçundan zindana atarlar ve sorarlar ona: Biz izin vermeden, yasalarýmýz müsaade etmeden nasýl propaganda yapabiliyorsun? Cezasýný bilmiyor musun? Yoksa sen Atamýzýn dininden deðil misin? Ýþte bu þekilde bir toplum oluþturanlar, kurduklarý þeytan üçgenine devlet adý verirler. Ki Allah´ýn indirdikleriyle hükmetmezler, kendilerini ilahlaþtýrýrýlar, köleleþtirdikleri halka da kendilerine itaat etmeleri gerektiðini emrederek kul edinirler. Onlar ilah, halk kuldur. Bu halkýn arasýndan çýkan Musa´lar, Allah´ýn katýnda kendilerini kurtarýrlar; ama hayatlarýný bu düzene adayan köleler, Firavun´u ve ortaklarýný kendilerine ilah olarak benimsemekle hem bu dünyalarýný hem de ahiret hayatýný kendileri için yaþanmaz hale getirmiþ olurlar.
Allah´ýn ulûhiyyet sýfatýný "kutsal" saydýklarý din adamlarýna, þeyhlere, efendilere, seyyidlere, kutblara ya da ölülere, türbelerde yatan babalara layýk gören budalalar da kendilerinin hâlâ Müslüman olduklarýný sanýrlar; hatta daha da ileri giderek kendileri gibi inanmayanlarý sapýklýkla suçlarlar; bu konuda Hz. Peygamber´in hadislerini destek yaparlar. "Allah´ýn kitabýndaki açýk ayetleri akledemeyen bu tip insanlar "Allah´ýn kendileri gibi adî, deðersiz kullarýn dualarýna cevap vermeyeceðini, ama þeyhin kendileri adýna yapacaðý ricalarýn bir deðeri olduðunu" sanarak þeyhin eteðini bir türlü býrakmazlar. Onlara göre þeyh, Allah´ýn sevgili kuludur; yeryüzünde o olmasa Allah bir gün içinde kýyameti koparýr. O olmasa ne yaðmur yaðar, ne otlar biter. Bütün insanlar onun yüzü suyu hürmetine rýzýklandýrýlýyorlar. Þeyh, insanýn kalbinden geçen düþünceleri bilir; onun için onun yanýnda kalbinden kötü düþünceler geçirmeyeceðin gibi, onsuz geçirdiðin her an sanki seni gözlüyormuþçasýna onun buyruklarýný yerine getireceksin derler. Þeyhi olmayanýn þeytan olduðunu sürekli olarak geveleyen bu insanlar Allah´ýn kitabýnda bu özelliklerin hiç bir insana verilmediðini, Hz. Muhammed´in bile Allah´ýn izni olmadan insani özelliklerin dýþýna çýkamayacaðýný bilmiyorlar mý acaba?
"Ve Allah´tan baþkalarýný tanrý yerine koydular ki, (güya bunlar) kendilerine (üstünlük, kuvvet ya da destek saðlayýcý) olsunlar" (Meryem, 19/81); Âllah´tan baþka, kendilerine ne zarar ne de yarar eriþtiremeyecek olan þeylere (ya da kiþilere) kulluk ediyor ve bunlar bizim Allah katýndaki kayýrýcýlarýmýz (þefaatçilerimiz)dir diyorlar" (Yunus, 10/18);...Sizi gökten ve yerden rýzýklandýran, bir baþka tanrý mý Allah ´la beraber? Eðer doðru sözlü kimselerseniz Haydi getirin delilinizi de (onlara)" (en-Neml, 27/64); "Onlarýn hepsi kýyamet günü O´na tek baþýna gelecektir" (Meryem,19/95).
Onlar, þeyhlerine Allah´ýn sýfatlarýný vermekle Rasûlüllah´ýn tarihe gömdüðü cahiliye putperestliðini tekrar diriltmektedirler. Tek Allah´a kulluðu emreden Ýslâm insanlarýn birbirlerini ilah edinmemelerini, Allah´a yaklaþmak için aracýlara gerek olmadýðýný bildirir. Günahkâr, hatta kafir bir insan gerçek bir tevbeyle Allah´a dua ettiði zaman ona kucak açan Allah´ýn, kendisine yönelen bu insandan "kul" olma þerefini esirgemez. Tarih boyunca deðiþik görüntülerde ortaya çýkan þirk, Mekke cahili düzeninde taþtan yontulma putlarý aracýlar sayarken, Hristiyan dünyasýnda papazlar ve rahipleri insanlarla Allah´ýn arasýnda aracý kýlmýþ, bu inanç Ýslâm´a da þeyhleri, ölüleri kutsallaþtýranlar tarafýndan sokulmuþtur.
Allah´a oðullar, kýzlar yakýþtýrmakla O´nu insan seviyesine düþüren hristiyanlar, yahudiler ve müþrikler uluhiyette Allah´ýn tek olmadýðýný, oðul ve kýzlarýnýn kendisinin yardýmcýlarý olduðunu iddia etmektedirler. Onlarýn bu delilsiz iddialarýný Allah Kur´ân-ý Kerim "de cevap vermektedir: "Gökleri ve yeri yoktan var edenin, nasýl çocuðu olabilir ki, hem de eþi (zevcesi) yokken?..." (el-En´am, 6/101); "Yahudiler ´Üzeyr Allah´ýn oðludur´ dediler, Hristiyanlar da ´(Ýsa) Mesih Allah´ýn oðludur´ dediler. Bu onlarýn aðýzlarýyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) önceden inkar etmiþ (olan müþrik)lerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onlarý kahretsin, nasýl da (haktan) çevriliyorlar" (et-Tevbe, ´ 9/30); "Hiç bir insana yakýþmaz ki, , Allah ona kitab, hüküm ve peygamberlik versin de, sonra (o kalkýp) insanlara Allah´ý býrakýp bana kullar olun desin; fakat o "öðrettiðiniz kitab ve okuduðunuz þeyler gereðince Rabb´a halis kullar olun der" (AI-u Ýmran, 3/79). " Rabbiniz oðullarý size seçti de kendisine meleklerden kadýnlar mý edindi? Gerçekten siz büyük (çok tehlikeli) söz söylüyorsunuz" (el-Ýsra, 17/40)
Müslüman olduðunu dilleriyle söyleyen insanlar, Allah´tan baþka güçlerin koyduðu ilkelere uymanýn insanýn imanýna zarar vermeyeceðini iddia ediyorsa, ya da Allah´a bir takým aracýlar vasýtasýyla ibadet etmenin þirk olmadýðýný söylüyorlarsa, onlara, Allah´ýn daha önceki topluluklarý hangi suçlarýndan cezalandýrdýðýný sor´mak gerekmez mi? Nuh (a.s)´ýn gönderildiði kavim niçin suda boðuldu? " Ey kavmim, Allah´a kulluk edin; sizin O-´ndan baþka ilahýnýz yok." (el-A´raf, 7/59) diye tek Allah´a çaðýran! Nuh´a karþý güç birliði yapýp, "sakýn ilahlarýnýzdan vazgeçmeyin..." (Nur, 71/23) dedikleri için boðuldular; halbuki Allah´a inanýyorlardý onlar. Âd kavmi, " Âllah´a kulluk edin, O´ndan baþka ilahýnýz yok" diyen kardeþleri Hud´a "Ya, demek sen, sadece Allah´a kulluk edelim ve atalarýmýzýn taptýklarýný býrakalým demeye geldin öyle mi?" (el-A´raf, 7/65, 70) deyip kendilerini yöneten "Ýnatçý zorbanýn buyruðuna boyun eðdikleri" (Hud, 11/59) için kökleri kazýndý. Hz. Salih de ayný mesajla gönderildiði Semud kavmi tarafýndan, "Rabbimiz dileseydi, (senin yerine) melekler indirirdi" denilerek yalanlandý; onlar Hz. Salih´e düþman oldular da o had-di aþanlarýn (yöneticilerinin) sözüne uydular; halbuki "Onlar yeryüzünde ýslah deðil bozgunculuk yaparlar(dý)" (eþ-Þuara, 26/151-152).
Allah tarafýndan kendisine yeryüzünde yöneticilik verilen Nemrud ve adamlarý, Allah´ýn bir süreliðine verdiði bu yetkiyi aþarak insanlara ilahlýk taslamaya baþlayýnca kendilerine Hz. Ýbrahim gönderildi ki tek Allah´a kulluk etsinler; Nemrud Allah´ýn hakkýný kendinde görmesin, halký da, Nemrud´un ilkelerine deðil Allah´ýn kanunlarýna uysun.
Medyen halkýna da Þuayb gönderildi ki, tek Allah´a kul olsunlar, ölçü ve tartýda bencil davranarak insanlarýn mallarýný haksýz yere yemesinler. Fakat onlar atalarýnýn izinden gitmekte vahþi kapitalizmi uygulamakta kararlý idiler; ama Allah´a inandýklarýný söylüyorlardý devamlý. Onlar serveti Allah´ýn verdiði bir nimet olarak deðil, istedikleri gibi tasarruf hakkýna sahip olduklarý kendi mülkleri olarak görüyor, her türlü hile yöntemi ile artýrýyorlardý. Irkçýlýk yaparak, kendi kabilelerinin daha güçlü olmasýndan da yararlanarak Þuayb´a zulmettiler, Allah´ýn Þuayb (a.s) tarafýndan olduðunu ise unutmalarýnýn cezasý olarak, Allah´ýn emri gelince ".... Þuayb´ý ve onunla beraber olanlarý bizden bir rahmetle kurtardýk; zulmedenleri de o korkunç ses yakaladý, yurtlarýnda çöküp kaldýlar. Sanki orada hiç Þenlik kurmamýþlardý. Ýyi bilin, Semud kavmi nasýl uzaklaþýp gittiyse Medyen halký da öyle uzaklaþýp gitti" (Hud, 11/94, 95).
Yanýna servet sahiplerini, din adamlarýný ve çýkarcý gruplarý toplayarak halký üzerinde egemenlik kuran Firavun bir ilah gibi insanlara hükmediyor, her þeyi izne baðlýyordu; bir yanda efendiler diðer yanda iþçiler, köleler. Firavun hazýrlattýðý anayasayla kendini ilah olarak benimsetmiþti halkýna; Firavun´u sevmeyenler cezalandýrýlýyordu. Çünkü; "Ben diyordu, sizi doðru yoldan baþkasýna yöneltmiyorum"(el-Mü´min, 40/28). Kendisini ve halký gerçeðe yöneltmek için Allah tarafýndan gönderilen Musa´yý tehdit etti: Ülkede yürürlükte olan benim kanunlarýma uymaz, devleti getirdiðin dini kurallara göre yönetmek için benimle mücadele edersen, ve "Eðer benden baþka ilah edinirsen, seni hapse atacaðýmdan þüphen olmasýn"(eþ-Þuara, 26/29). Musa´nýn mesajýnýn ülkede yayýlmaya baþladýðýný gördükleri an çýkarlarý tehlikeye düþen Firavun ve yandaþlarý sorunu görüþmek için bir danýþma meclisi oluþturdular ve karar aldýlar. Hükümet sözcüsü alýnan kararý açýkladý: "Musa ve kardeþi Harun´un büyücü olduklarý belli; (insanlarýn beyinlerini yýkadýklarý) büyüleriyle sizi yurdunuzdan çýkarmak, benimsemediðiniz düzeni ortadan kaldýrmak istiyorlar" (Tâhâ, 20/63); "Býrakýn da Musa´yý öldüreyim, Rabbini çaðýrsýn bakalým. Bunu yapmazsam (getirdiði güçlü mesajla) dininizi deðiþtirmesinden ya da ülkede karýþýklýk (anarþi) çýkmasýndan korkuyorum"(el-Mü´min, 40/26)diye ordularýyla birlikte Musa´nýn peþine düþen Firavun, Musa ve inananlar geçsin diye yol olarak açýlan denize yürüdüðünde üzerine kapanan dalgalarla boðuþurken "Musanýn Rabbine inandým" dedi ama artýk çok geç olmuþtu.
Yahudiler ve hristiyanlar da tek Allah´a kulluk yapmakla emrolunmuþken Allah´ýn peygamberlerini ilah edinip, Allah ile kendileri arasýnda aracýlar yapýp, ardýndan bununla da yetinmeyerek "Bilginlerini ve rahiplerini (din adamlarýný) rab yerine koydular" (et-Tevbe, 9/31); uyulan bu kiþiler ise "Kendilerine kitaptan (ilimden) bir pay verilenler olduklarý halde, (hurafelerle uðraþan) cibte ve (Allah´ýn kanunlarýný yasaklayýp kendi kafalarýna göre yasalar-ilkeler yapan ve bunu halka zorla kabul ettiren) taðuta inanýyor ve Allah´ýn ilkelerinden sapmýþ bu gibi kafirler için, "Bunlar, inananlardan daha doðru bir yol üzerindedirler diyorlar(dý)"(en-Nisa, 4/51)
Kendilerinden önce hiç bir toplumun iþlemediði çirkinliðe bulaþýp, "Kadýnlarý býrakýp erkeklere þehvetle yaklaþýyor, yol kesiyor ve özel toplantýlarýnýzda (her türlü) çirkin þeyleri yapýyorsunuz öyle mi?" (e/-Ankebut, 29/28) diyerek bu fuhuþu terketmeleri için kendilerine gelen kardeþleri Lut´u þehirden çýkarmakla tehdit eden kavmi, temiz olarak kalmak isteyen Lut gibi insanlarýn varlýlýðýna tahammül edemiyorlardý. Allah ise onlarýn "üzerine bir (taþ) yaðmuru yaðdýrdý ki" (el-A´raf, 7/84) köklerini kazýdý.
Kur´ân´da ibret olarak zikredilen azaba çarptýrýlmýþ kavimlerin yaptýklarýyla bu günkü insanlarýn yaptýklarý arasýnda her hangi bir fark yoktur. Helak edilen milletlerin bütün özelliklerini bir arada toplayan günümüz toplumlarý cezalandýrýlmaya onlardan daha layýk deðil midir? Bugün yeryüzünde Allah´ýn kanunlarý yerine insanlarýn kendi heva ve heveslerinden çýkan kanunlar yürürlüktedir. Allah´ýn dýþýnda sayýsýz ilahlar edinilmiþtir. Ýnsanlar da ya bu sahte ilahlara boyun eðmekte ya kendi hevalarýna uymaktadýrlar. Medyen halkýnýn benimsediði kapitalizm tüm dünyada en acýmasýz bir þekilde yürürlüktedir. Güçlülerin güçsüzleri ezmesi için kanûnlar vardýr. Bel´am kýlýklý din adamlarý bütün Ýslâm dünyasýnda iktidarý elinde bulunduran çaðdaþ Firavunlara destek olmakta ve Müslüman halka onlarýn þirk düzenlerinin Ýslâm´a uygun olduðunu anlatmaktadýrlar.
Gerçek Müslümanlar ise týpký Musa gibi, Ýbrahim gibi takip edilmekte, zindanlara doldurulmakta, öldürülmektedirler. Daha önce hiç bir topluluðun iþlemediði Lut kavminin fýtrata aykýrý fiili bugün bütün dünyada yaygýndýr. Artýk erkek erkeðe, kadýn kadýna veya hayvanlarla cinsel yakýnlaþmalar kanunlarýn himayesinde yapýlmaktâdýr. Mekke müþriklerinin putlara tapma geleneði ise bütün dünyada resmen yürürlüktedir. Her devletin bir veya bir kaç putu vardýr, önünde saygý duruþlarý yapýldýðý. Müslüman olduðunu söyleyen insanlar ise Allah´ýn düþmanlarý olan, Allah´ýn egemenlik hakkýný gasbeden yöneticilerine gönüllü olarak itaat etmekle onlarý ilah edinmektedir. Ayrýca ayný Mekke müþrikleri gibi kendilerini Allah´a daha da yakýnlaþtýrsýnlar diye çeþit çeþit insanlarý, þeyh, hoca efendi, mürþit adý altýnda kendilerine ilah edinmekte; Allah´tan daha çok onlardan korkmakta, onlarýn aðýzlarýna bakmaktadýrlar. Yine türbeler, mezarlýklar, ölülerden þifa, merhamet dileyen insanlarýn akýnýna uðramaktadýr. Böyle bir dünyada hâlâ Allah´ýn uluhiyetinin yürürlükte olduðundan bahsedilebilir mi? Ýnsanlar her alanda yalnýz Allah´a boyun eðmedikleri sürece O´nun uluhiyetine inanmýþ olmazlar, her ne kadar la ilahe illallah, deseler de. Lâilahe illallah, ancak nefislerde, ailede, caddede sokakta, pazarda, camide, devlet dairelerinde, ekonomide hukukta ve ahlakta; kýsaca her yerde Allah´ýn kitabý Kur´ân´ý yürürlüðe koymakla gerçekleþir. Ýnsan baþýboþ býrakýlmadýðýný, yeryüzünde sorumsuz bir varlýk deðil, Allah´ýn temsilcisi, halifesi olduðunu anladýðý ve O´nun ilkelerini gözönünde bulundurduðu an yeryüzünde Allah´ýn ilahlýðý gerçekleþir, ulûhiyyet yalnýz ona mahsus olur.
radyobeyan