> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Kültürü > İslam Kavramları M-Z > Uluhiyet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Uluhiyet  (Okunma Sayısı 514 defa)
03 Nisan 2010, 19:00:42
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 03 Nisan 2010, 19:00:42 »




ULÛHİYET





Kulluk etme, birini koruma, himaye etme, hayranlık duyma, korkudan birine sığınma; üstün bir güç, olağanüstü bir varlık karşısında aciz kalma, gizlenme, saklanmak maksadıyla başkalarına karşı kendini göstermeme, örtünme, ibadet etme, kulluk etme manasına gelen "alehu" fiili, ismi mef´ul olarak alındığında kendisine ibadet edilen varlık, mabud anlamında Kur´ânî ve İslâmî bir terim. Uluhiyet, kelime olarak yukarıdaki değişik anlamları bir arada toplayan "ilah"ın, masdar halidir ve "ilahlık. tanrılık" anlamına gelir.

İslâm inancının temeli olan "La ilâhe illallah" cümlesi Allah´ın dışında hiçbir ilah ve tanrı kabul etmez; ancak, insanların Allah´tan başka varlıkları da kendilerine "ilahlar" edinmeleri bir realite olduğundan, insanların kendi kafalarından doğan bu düzmece ilahların ilahlıklarını inkar masadıyla Kur´ân-ı Kerîm´de Allah (c.c) onlardan "sahte ilahlar" olarak söz etmiştir. Sahte ulûhiyetin iki yönü vardır.

Birincisi; kendileri de diğer varlıklar gibi bir yaratık oldukları halde Allah´ın yarattığı, hiç bir güçlerinin olmadığını, ölümlü olduklarını bile bile diğer canlılar üzerinde üstünlük iddiasıyla onları kendisine boyun eğdirmeye çalışan, Allah´ın yeryüzündeki egemenliğini kendinde toplamayı hedefleyen ve ikna ya da hile, korkutma, baskı veya daha başka metodlarla kendisinin yeryüzünde itaat edilmeye layık "ilah" olduğunu kabul ettirdiği insanlara ilahlık taslayan kişiler uluhiyetin özneleridir.

İkincisi, kendileri ilahlık taslamayıp, Allah´ın yeryüzündeki egemenliğini gaspeden sahte ilahlara boyun eğerek onların ilahlıklarını onaylayan veya cinlere, şeytanlara, meleklere, gök cisimlerine, ateşe, değişik hayvanlara, üstün insanlara, kahramanlara, peygambere, atalarına, din adamlarına, bilginlerine, siyasetçilerine ibadet edercesine tapan; onları sanki Allah´ın sıfatlarını kendilerinde topluyormuşçasına ululayan; Allah´ı bırakıp söz konusu varlıklara veya kendi heva ve heveslerine uyan kişiler, uluhiyeti Allah´tan başkalarına vermekle "müşrik (çok tanrıcı)" konumuna düşmekte; tek Allah´ın hakkı olan ulûhiyyet sıfatını çeşitli varlıklara layık görmektedir.

Kendilerini Allah yerine koyan kişiler ile Allah´tan başka varlıkları Allah´ın yerine geçiren insanlar, uluhiyetin gerçek anlamının daralmasına neden olmuşlardır. Çünkü Allah´ın yanında başka ilahlar edinip ibadet veya itaat eden insanlar bu yaptıklarının Allah katında suç olmadığını, o ilahların Allah ile kendileri arasında birer aracı ve kendilerini Allah´a yaklaştıran şefaatçi durumunda olduklarını iddia ederler. Onlara göre, yeryüzünde insanlar arasında hiç bir sözü dinlenmemesine, indirdiği dinlerin, hayat düzenlerinin rafa kaldırılmasına rağmen gerçek ilah yine Allah´tır; ona inanırlar, daraldıkları zaman yalnızca ona dua ederler, ama günlük hayatlarındaki işlerine Allah´ı karıştırmazlar. Hatta onların bazıları namaz, oruç gibi ibadetleri yalnız Allah´ın huzurunda yapar, heykelden ilahlara tapınmaz, putların önünde saygı duruşunda bulunmaz; böylece kulluğu yalnız Allah´a yaptıkları inancıyla kendilerini Müslüman sayarlar.

Diğer bir kısmı Allah´ı, Kur´ân´ı, İslâm´ı, Hz. Muhammed´i çok sevdiğini, onların saygı değer olduklarını ama yaşanan çağda o kuralların uygulanma şanslarının olmadığını iddia ederler, ama bu dine saygılı olmaları onların Müslüman kalmaları için yeterli bir sebep olduğunu zannederler. Böyle düşüncelerin yaygınlaştığı toplumlar Kur´ân´a göre çok tanrıcı (müşrik) oldukları halde, onlar kendilerini hâlâ Müslüman kabul ederler. Kur´ânî bir deyimle "dinlerini parça parça yapıp" bazı alanlarda Allah´ın haklarına riayet ederken, genellikle dünya hayatına yönelik işlerinin bir çoğunda Allah´ın yerine başkalarını veya kendi düşüncelerini ilah edinirler, ama bu onlara göre Müslümanlıklarına zarar vermez. Çünkü; "Biliyorsanız söyleyin, kimindir yeryüzü ve içindekiler?" sorusuna cevap olarak "Allah"ındır diyeceklerdir (el-Mü´minun, 23/84, 35). Onlar; Yedi göğün Rabbi kimdir diye sorulunca, "Allah" derler. Her şeyin kaderini elinde bulunduranın Allah olduğunu, yeri ve göktekileri Allah´ın yârattığını, kuruyan toprağı gökten indirdiği yağmurla canlandırıp onunla çeşitli yiyecekler bitirenin Allah olduğunu; vadilerden ırmaklar akıtanın O, üzerine sapasağlam dağlar yerleştirip iki denizin arasına bir engel koyanın O, darda kalmış olanın yakarışını işitip yardım edenin O, denizin ve karanın karanlıklarında yolunun kaybedenlere yol gösterinin O, rüzgarları, güneşi, ayı insanların yararına sunanın O, yaratanın da öldürenin de O; kısacası, insanların "tabiat olayları" adını verdiği herşeyin yaratıcısının yöneticisinin Allah olduğuna inanırlar.

Evrenin bir yaratıcısı olmadığını, her şeyin tesadüf eseri olduğunu kabul eden insan sayısı hiç bir dönemde öyle propaganda yapıldığı gibi büyük rakamlara varmamıştır. İnsanlar tek kelimeyle mükemmel olan bu kainatın mutlak bir yaratıcısının olduğunu her zaman zorunlu olarak kabul etmiştir. Ateizme bağlananların bir çoğu ya akıl hastasıdır, ya da bunalımlıdır veya kendi benliğindeki olumlu duygulara rağmen inatla Allah´ın olmadığını söylemektedir. Ateizm önderlerinin bir çoğu da zaten Allah duygusundan yoksun olarak yaşamayı beceremediğinden intiharı seçmiştir. Durum böyleyken, yani dengesini kaybetmemiş insan yaratılışı, kainattaki bu düzenin her şeye gücü yeten bir varlık (Allah) tarafından idare edildiğini onayladığı halde, her şeye egemen olan Allah´ın bu dünyaya da egemen olmasına tahammül edemeyip onun gösterdiği kurallarla yaşayamazlar. İşte Allah´ın dışında ilahlar edinme olayı bu noktada başlar. Göklerde ilah olarak kabul ettikleri Allah´ı, sosyal yaşantılarında, ekonomide, ahlakta, insan-insan, insan-hayvan, insan-tabiat ilişkilerinde yok sayarlar. Onun bu konular hakkında indirdiği kuralları uygulamayıp, büyüklerinin, din adamlarının, politikacılarının, o da olmazsa kendi havalarının görüşlerini kanun yapıp ´onlara uyarlar. Hatta bazıları daha da ileri gidip hiç bir kuralı olmayan, isteyenin istediğini yapabileceğine geçirilen bu insanlar artık kendilerine itaat edenlerin ilahları haline gelmiştir. Onlar düzmece ilahlar, onlara uyanlarsa müşrikler ve sahte ilahların kulları olurlar. Bu tip insanlara Allah soruyor:

"Peki, Allah geceyi üzerinizde kıyamete kadar uzatsa, söyleyin, Allah´tan başka hangi ilah ışık getirebilir size? Hâlâ dinlemeyecek misiniz? Sor (onlara); Peki, Allah gündüzü üzerinizde kıyamete kadar uzatsa, söyleyin Allah´tan başka hangi ilah getirebilir bağrında dinleneceğiniz geceyi. Hâlâ görmüyor musunuz?" (el-Kasas, 28/71-72); "Sor (onlara); Peki, Allah işitme duyunuzu ve gözlerinizi alsa ve kalplerinizi de mühürlese (aklınızı alsa) söyleyin Allah´tan başka hangi ilah (geri) verebilirsize bunları?" (el-Enâm, 6/46); "De ki: Çağırın Allah´tan başka kimleri çağırıyorsanız, göklerde ve yerde zerre kadar birşeye sahip olamaz onlar; göklerde ve yerde ne onların bir payları vardır, ne de Allah´ın onların arasında bir yardımcısı. O´nun katında, O´nun izin verdiği kimsenin dışında kimse için şefaatin yararı yoktur" (es-Sebe, 34/22-23);

"...Sizi, analarınızın karnından üç (evreli) karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa çevire çevire var ediyor. İşte Rabbiniz Allah bu; mülk O´nun; O´ndan başka ilah yok; öyleyse nasıl döndürülüyorsunuz?" (ez-Zümer, 39/6).

Peki onların Allah´ın yerine koydukları ne yapmıştır, ne yapabilir?

Kendileri yaratılmış olan bu sahte ilahların şu hayatın devamında ne gibi katkıları vardır? onların ne kendilerine ne de başkasına faydası yoktur. Allah´tan başkalarını ilah edindikleri için helak edilen toplumların sahte ilahları yardım edebildi mi onlara?

"Hani kendilerine Allah´tan başka yakınlar, ilahlar olarak seçtikleri (şeyler veya kişiler) yardımlarına koşsaydı ya! Tersine bunlar berikilerden uzaklaştı, yok olup gittiler: Onların yalan ve iftiralarını açıkta bırakarak" (el-Ahkaf, 46/27-28)

Allah´ın yanında kendilerine şefaat ederler ümidiyle atalarının heykellerinin önünde ibadet eden ve bununla Allah´a yakınlaştıklarını zanneden Mekkeli müşrikler, bugün değişik kılıklarda ve görüntülerde Müslüman sıfatıyla aramızda dolaşmakta ve saygı görmekteler. Atalarının dinini tehdit ediyor diye Hz. Muhammed´e düşman olan, ona her türlü işkenceyi yapan müşrikler atalarının izinden gitmeyen Müslümanlara karşı Mekkeliler sokak ortasında işkence yaparken, bugünkü müşrikler binaların bodrum katlarında en gelişmiş işkence aletleriyle konuşturmaya çalışıyorlar Müslümanları. Onlar Müslümanı "Ata" dinine döndürmeye çalıştıkça; O, Allah´tan başka ilah, O´ndan başka ilke koyacak hiç bir ilah yoktur, La ilahe illallah diyerek diyerek Allah´a sığınıyor. Ama atalarının izinde yürüyeceğine and içen işkenceciler hâlâ kendilerinin de Müslüman olduğunu, kendilerinin karşı çıktıkları şeyin saf İslâm değil, her şeye karışan şeriat olduğunu söylerler. Ama karşı çıktıkları şeriatın Allah´ın mü´minlerden uymalarını istediği İslâm hukuku olduğunu anlamak istemezler.

Onların yaptıkları diğer bir hile de, başlarında peygamberin sarığını taşıyan sahte "din adamları"nı kiralayıp, para karşılığında kendi isteklerine göre konuşturmaktır. Hem kendi dinleri ideolojilerini İslâm´a uygun gösterip Müslümanların dostluğunu kazanıyorlar, hem de kiralık din adamları kanalıyla Allah´ın indirdiği açık hükümleri Müslümanlardan gizliyor, İslâm´ı ahlak ve ibadet dini olarak gösteriyorlar. Camide namaz kıldığı, arada bir mevlit dinlediği zaman dindar bir Müslüman olacağına inandırdıkları toplumun başına geçen bu Firavun´un çağdaş temsilcileri, yeryüzündeki mülkün idaresini kendi ellerinde tutmak için halkı gruplara bölerler: Şehirli-köylü, zengin-fakir, işçi-işveren, kadın-erkek, ilerici-gerici, sivil-asker-polis. İktidarı elinde bulunduran Firavun kafalı politikacılar, Haman ve Karun´un izinden giden zengin sanayici ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Uluhiyet
« Posted on: 29 Mart 2024, 12:07:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Uluhiyet rüya tabiri,Uluhiyet mekke canlı, Uluhiyet kabe canlı yayın, Uluhiyet Üç boyutlu kuran oku Uluhiyet kuran ı kerim, Uluhiyet peygamber kıssaları,Uluhiyet ilitam ders soruları, Uluhiyetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes