Besmele Hatmi Tehlil Kelime i Tevhid By: neslinur Date: 03 Nisan 2010, 13:46:17
Besmele-Hatm-i Tehlil-Kelime-i Tevhid
Büyük velîlerden Biþr-i Hâfî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin
BESMELE´YE HÜRMETÝ
Biþr-i Hâfî adýnda, bir büyük velî vardý,
Gençlik senelerinde, günah iþler yapardý.
Bir gün sarhoþ bir halde, sallanarak giderken,
Yerde çamur içinde, bir kâðýt gördü birden.
Besmele-i þerîfe, olduðunu anladý,
Ve içi sýzlayarak, eðilip onu aldý.
Öptü ve tâzim ile, giderdi çamurunu,
Güzel koku sürerek, yükseðe astý onu.
O gece rüyâ gördü, bir âlim, yattýðýnda,
Ona þöyle denildi, Biþr-i Hâfî hakkýnda:
"Git, Biþr´e haber ver ki, dün yaptýðý bir iþten,
Dolayý memnun olup, râzý oldum Biþr´den.
Ýsmimi yerden alýp, nasýl temizlediyse,
Onu, günah iþlerden, temizlerim ben ise.
Nasýl benim ismimi, büyük tuttuysa o kul,
Ben dahî o kulumu, tutarým öyle makbul."
Uyandý sabahleyin, rüyâ gören o âlim,
Merak edip dedi ki; "Bu kiþi acabâ kim?"
Hemen çýkýp aradý, onu o mahallede,
Nihâyet buldu onu, köhne bir meyhânede.
Çaðýrttýrýp dedi ki; "Sana bir haberim var."
Biþr dedi ki: "Acabâ, bana kim haber yollar?"
"Allahü teâlâdan, haberim var" deyince,
Aðlamaya baþladý, o bunu öðrenince.
Dedi ki: "Yoksa bana, kýzýyor mu Rabbimiz?
Bana güceniyor mu, ne olur, söyleyiniz?"
O âlimin gördüðü, rüyâyý dinleyince,
Dönüp ahbaplarýna, vedâ etti hemence,
Dedi: "Ey arkadaþlar, biz þu anda çaðrýldýk,
Beni bu meyhânede, göremezsiniz artýk."
O âlimin yanýnda, "tövbe etti" böylece,
Büyük bir velî olup, edindi çok derece.
O buyurur: Baðdat´ta, gördüm ben birisini,
Askerler kýrbaç ile, döverdi kendisini.
Dikkat ettim, bin kýrbaç, vurdular kendisine,
Ve lâkin o sesini, çýkarmadý hiç yine.
Baktým o zavallýyý, o kadar çok dövdüler,
Sonra onu baðlayýp, hapise götürdüler.
Bu hâli merak edip, gittim onun yanýna,
Niçin dövdüklerini, gizlice sordum ona.
Dedi ki: "Ben bir kýza, âþýk oldum iyice,
Onu sevdiðim için, dayak yedim bir nice."
Dedim ki: "Bu kadar çok, dövdü de onlar seni,
Ne için bir kerrecik, çýkarmadýn sesini?"
Dedi ki: "O an bana, bakýyordu sevdiðim,
O bakarken, sesimi, çýkarabilir miydim?"
Dedim ki: "Hak teâlâ seni hep görmektedir,
Hattâ senin kalbinden, geçeni bilmektedir.
Rabbinin seni her an, gördüðünü bilseydin,
Acep nice olurdu o zaman hâlin senin?"
O bunu öðrenince, sararýp yere düþtü,
Baktým Hak teâlânýn, korkusundan ölmüþtü.
Evliyânýn sözünde, rabbânî tesir vardýr,
Onlara kavuþanlar, tâlihli insanlardýr.
Evliyânýn büyüklerinden Ya?kûb-i Çerhî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: E?ûzü okumak, ?E?ûzü billâhi mineþþeytânirracîm? demektir. Besmele okumak, ?Bismillâhirrahmânirrahîm? demektir. Abdullah ibni Abbâs diyor ki, Resûlullah buyurdu ki: ?Kur?ân-ý kerîme saygý göstermek, E?ûzü okuyarak baþlamakla olur.? ve ?Kur?ân-ý kerîmin anahtarý, Besmeledir.? Bu ikisini okuyan kimse sözünü, okumasýný bu iki zînet ile süslemiþ ve bu iki hazînede, dostlar için toplanmýþ olan faydalara kavuþmuþ olur. Allahü teâlâya yaklaþmak isteyenler, E?ûzü?ye yapýþmakta, O´ndan korkanlar da, E?ûzü?ye sarýlmaktadýr. Günâhý çok olanlar E?ûzü?ye sýðýnmýþtýr. Allahü teâlâ, Nahl sûresinin doksan yedinci âyetinde meâlen, Peygamberine (sallallahü aleyhi ve sellem); ?Kur?ân-ý kerîm okuyacaðýn zamân E?ûzü... söyle.buyurmuþtur. Bu emir, Allahýn rahmetinden uzak olan ve gazabýna uðrayarak dünyâda ve âhirette helâk olan þeytândan, Allahü teâlâya sýðýnýrým, korunurum, yardým beklerim. Ona haykýrýr, feryâd ederim de! demektir.
Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular ki: Hoca çocuða, Besmele okur, çocuk da söyleyince, Allahü teâlâ, çocuðun ve anasýnýn ve babasýnýn ve hocasýnýn Cehennem´e girmemesi için sened yazdýrýr.Abdullah ibni Mesûd diyor ki: Cehennem´de azâb yapan on dokuz melekten kurtulmak isteyen, Besmele okusun! Besmele, on dokuz harfdir. Levh-i mahfûzda, ilk yazýlan, Besmeledir. Âdeme (aleyhisse- lâm) ilk gelen, Besmeledir. Müminler, Besmele yardýmý ile, Sýrâttan geçer. Cennet dâvetiyesinin imzâsý Besmeledir.
Besmelenin mânâsý; Her var olana, onu yaratmakla iyilik etmiþ ve varlýkta durdurmakla, yok olmaktan korumakla iyilik etmiþ olan Allahü teâlânýn yardýmý ile, baþlýyorum. Ârifler, O´nu ilâh olarak tanýdý. Âlemler, O´nun merhâmeti ile rýzýk buldu. Günâh iþleyenler, O´nun rahmeti ile Cehennem´den kurtuldu? demekdir. Allahü teâlâ, Kurân-ý kerîme bu üç isim ile yâni Allah, Rahman ve Rahîm isimleri ile baþladý. Çünkü, insanýn üç hâli vardýr. Dünyâ, kabir ve âhiret hâlleri. Ýnsan, Allahü teâlâya ibâdet ederse, dünyâda iþlerini kolaylaþtýrýr. Kabirde ona acýr, âhirette günâhlarýný affeder.
Evliyânýn meþhurlarýndan ve Tâbiînin büyüklerinden Ebû Müslim Havlânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin bir hizmetçisi vardý. Ebû Müslim Havlânî´yi sevmez, düþmanlýk beslerdi. Bu sebeple onu zehirlemek için içeceklerine zehir katmýþtý. Ancak gözü önünde içtiði halde hiç tesir etmedi. Tekrâr tekrâr içtiði halde zehirlenmediðini görerek bir gün; "Uzun zamandan beri seni zehirlemek istedim. Zehir tesir etmedi." De- di. "Niçin bunu yapmak istedin." deyince; "Çünkü sen ihtiyarladýn." dedi. Hizmetçiye; "Ben her ne zaman bir þey yemeye veya içmeye baþlasam, Bismillâhirrahmânirrahîm derim." dedi ve sonra o hizmetçiyi serbest býraktý.
Mevlânâ Hüsâmeddîn Pârisâ Belhî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Yemeðe ve her hayýrlý iþe baþlarken Besmele okumak lâzýmdýr. Terk olunmamalýdýr. Her hayýrlý iþe Besmele ile baþlamak, gafleti giderip, Allahü teâlâyý hatýrlamaya vesîledir."
Evliyânýn büyüklerinden Ýbrâhim Gülþenî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir gün talebeleriyle sohbet ediyordu. Bir ara talebeler; "Efendim! Allahü teâlânýn ihsâný ile kabirdeki ölülerin azabda veya nîmet içinde olduklarý bilinebilir mi? Duâ ederek azabda olanýn azâbý kaldýrýlýr mý?" diye sordular. Ýbrâhim Gülþenî de: "Allahü teâlânýn sevdiklerinden biri bir kabre uðradýðýnda, kabirdekinin azab içinde olduðunu gördü. Aradan bir müddet geçtikten sonra, tekrar o kabrin yanýna uðradý. Kabre teveccüh ettiðinde, azâbýn kaldýrýlmýþ olduðunu gördü. Hayret ederek düþünceye daldý. O sýrada kendisine bir hitâb geldi. Deniyordu ki: "Bu kabirde yatan kimsenin küçük bir çocuðu vardý. Annesi o çocuðu ilim öðrenmeye gönderdi. Çocuk Besmeleyi öðrenince, Besmelenin hürmetine babasýnýn azâbý kaldýrýldý."
Yine bunun gibi þâhid olduðum bir hâdise de þöyledir: Kâdý Îsâ´nýn hocasý Fahreddîn vefât etmiþti. Kâdý Îsâ, teveccüh edince, hocasýnýn azabda olduðunu anladý ve gelip bana durumu söyledi. Kâdý Îsâ´ya dedim ki: "Hocanýn sende hakký var. Hocan için sadaka ver, Kur´ân-ý kerîm okut ve rûhuna hediye eyle." Kâdý Îsâ denilenleri yaptý. Fukarâya yemek yedirdi. Sevâbýný hocasýnýn rûhuna hediye etti. O gece Kâdý Îsâ rüyâsýnda hocasýný gördü. Azap melekleri tekrar azab için gelmiþlerdi. Tam o anda onu bir nûr kapladý. Bunu gören melekler, hemen oradan ayrýldýlar. Ertesi günü rüyâsýný bize tâbir ettirmek için geldi. Biz de; "Okuduðun Kur´ân-ý kerîm ve yaptýðýn hayýr hasenât ona nûr oldu ve azabdan kurtuldu. Çünkü Kur´ân-ý kerîm nûrdur." dedik.
Yemen´in büyük velîlerinden ve Þâfiî mezhebi fýkýh âlimlerinden Seyyid Ebû Bekr eþ-Þelî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Hatm-i tehlîlin fazîletiyle ilgili olarak buyurdular ki: "Âlimler, tasavvuf büyükleri bu hatm-i tehlîl okunmasýna çok ehemmiyet verirlerdi. Bu güzel ve mühim âdeti devâm ettirmeleri ve ihmâl etmemeleri için de dostlarýna, tanýdýklarýna tavsiyelerde bulunurlardý. Âlimlerimiz, bir mevtânýn rûhuna hatm-i tehlîl sevâbý hediye edilince, o mevtâ îmân ile vefât etmiþ ise, Allahü teâlânýn o mevtânýn günahlarýný affedip, Cehennem´den âzâd edeceðini bildirmiþlerdir. Bu hususta Ýmâm-ý Râfi´î´nin bildirdiði bir hâdise þöyledir: "Keþf sâhibi bir genç vardý. Bir gün bu gencin annesi vefât etti. O genç aðlayýp sýzlamaya, büyük üzüntü ile gözyaþlarý dökmeye baþladý. Bu hâlin sebebini soranlara da; "Annemi Cehennem´e götürdüler. Elemim bunun içindir." dedi. Gencin orada bulunan dostlarýndan birisi ellerini açarak dedi ki: "Yâ Rabbî! Ben yetmiþ bin kelime-i tevhîd okumuþtum. Sen þâhid ol ki, o hatm-i tehlîlin sevâbýný (bu gencin annesi olan o mevtâya hediye ettim." Genç keþf yoluyla annesinin durumunu murâkabe edip anladý ve sevinçle; "Bu hediye hürmetine annemi Cehennem´den çýkardýlar ve Cennet´e koydular." dedi. Bâzý büyük âlimler, bu hâdisenin ve gencin keþfinin doðru olduðunu haber vermiþlerdir."
Ebû Bekr eþ-Þelî´nin bu teþvik ve nasihatlarýný dinleyen Terîm ahâlisi, fecr ve tan yerinin aðarmasý ile güneþin doðmasý arasýnda, hatm-i tehlîl yâni yetmiþ bin kelime-i tevhîd okuyup, sevâbýný ölmüþ kimselerin ruhlarýna hediye ederlerdi. Terîm ahâlisi bu kadar tesbih ve hatm-i tehlîli bu kadar kýsa zamanda nasýl okuduklarýna hayret ederlerdi. Bunu, Ebû Bekr eþ-Þelî hazretlerinin kerâmeti bilirlerdi.
Hindistan´da yetiþen en büyük velî, âlim müceddid ve müctehid Ýmâm-ý Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Kelime-i tevhîd; putlara ibâdeti býrakýp, Hak teâlâya ibâdet etmek demektir.
Evliyânýn büyüklerinden Abdullah bin Muhammed Mürteiþ (rah- metullahi teâlâ aleyh) hazretleri buyurdular ki: "Allahü teâlâyý Rab olarak taný. O´nu bir olarak ikrâr et ve O´na hiç bir þeyi ortak koþma. Tevhîdin esâsý bu üç þeydir."
Ýran´da yetiþen evliyânýn büyüklerinden ve fýkýh âlimi Ahmed Gazâlî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri vâzlarýnýn birinde Lâ ilâhe illallah lafzýnýn faziletini þöyle anlattý: Allahü teâlâ hadîs-i kutsî´de; "La ilâhe illallah benim kal´amdýr. Kim benim kal´ama girerse, azâbýmdan emîn olur." buyuruyor. Lâ ilâhe illallah Allahü teâlâyý bildiren yüce bir sözdür. Kim onu kendine kal´a edinirse ebedî saâdeti ve nîmetleri elde eder. Kim bu mübârek, kelimeyi kendisine kal´a edinmezse, ebedî azâba uðrar. Fakat insanlar Lâ ilâhe illallah kelimesinden uzaklaþtýlar. Onlarda sadece dilin kelime-i tevhîdi söylemesi kaldý. Böylece insanlar sâdece kal´ayý söylemiþ oldular. Nasýl ki ateþin ismini söylemek insaný yakmadýðý, suyun ismi insaný boðmadýðý, kýlýcýn ismi insaný kesmediði gibi, kal´anýn ismi de insaný düþmandan korumaz. Bunlar gibi Kelime-i tevhîdin sâdece lafzýný söyleyip, mânâsýndan haberdâr olmamak da insaný âhiret azâbýndan korumaz.
Görülmüyor mu, insanlar Lâ ilâhe illallah diyor, fakat nefsinin arzu ve isteklerine, paraya ve dünyâya tapýyor. Yarýn kýyâmet gününde Allahü teâlâ; "Ey kulum! Olmayan þeyi niçin söylüyorsun?" buyurup, "Yalan söyledin." deyince ne cevap vereceksin. Halbuki sen, dünyâ malýna ve paraya kulluk ediyorsun. Ey insanoðlu! Niçin lezzeti ilâhî yerlerde aramýyorsun? Halbuki bütün her þey Allahü teâlânýn elindedir. O, bütün bu mülklerin sâhibidir. Mülkünde istediði gibi tasarruf eder. Âlemde, ancak O´nun dilediði ve O´nun irâde ettiði þey olur. Onun için, O´ndan baþkasýyla lezzet alma. Rahmetinden ümit kesme. Çünkü O´nun rahmetinden, ancak kâfirler ümit keserler.
Lâ ilâhe illallah öyle bir kelimedir ki, Allahü teâlânýn vahdâniyetini tanýmayý saðlar. Onun meyvesi, Allahü teâlânýn bir olduðunu ikrârdýr.
Ey insanoðlu! Allahü teâlâ seni, tevhîdini, birliðini bilmen için yarattý. Âlemdeki her þeyi de, senin için yarattý. Ve bunlar arasýndaki hayvanlarý, bitkileri sana hizmetçi kýldý. Yer senin ikâmet etmeni saðlar. Melekler seni muhâfaza eder. Güneþ sana ýþýk verir. Hepsi senin için yaratýlmýþtýr. Sen, sâdece Allahü teâlâyý bir bilip, O´na kulluk için yaratýldýn. Öyleyse bütün mahlûkât, Allahü teâlânýn vahdâniyetini ve bir olduðunu kabûl edip, bunu ikrâr için yaratýlmýþtýr.
Ey insanoðlu! Allahü teâlâ bütün eþyâyý senin için yarattý. Seni de kendisi için yarattý. Sen ise, Allahü teâlânýn senin için yarattýðý þey ile meþgûl oldun, nîmetin sâhibini unuttun. Sana gelen baðýþ ve lütuflarýndan faydalandýn. Vereni hatýrlamadýn. Böylece nîmetin þükrünü edâ etmedin. Sana verdiði ihsân ve lütuflarýnýn hürmetine riâyet etmedin. Nîmet sâhibine þükür, O´nun verdiði nîmete þükür etmektir. Bu da, kendisine verdiði nîmetten dolayý O´na senâda bulunmakla olur.
Ey insanoðlu! Sâdece Allahü teâlâ verir. Öyleyse, sâdece O´nunla meþgûl ol ve O´na yönel, Bu hâsýl olursa, senin için bütün nîmetler hâsýl olur.
Ey insanoðlu! Allahü teâlâdan baþkasýna yöneldiðin, onlara iltifât ettiðin müddetçe de Lâ ilâhe illallah kelimesini söylemeye devâm et. Çün- kü o, sendeki iyi olmayan þeyleri yok eder. Sana övülen iyi hasletleri getirir."
Hindistan evlîyasýndan Abdülhay hazretlerine, hocasý Ýmâm-ý Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri tarafýndan kendisine gönderilen bir mektup þöyledir:
Rabbimizin celle sultânüh gazabýný, intikâmýný söndürmek için "Lâ ilâhe illallah" güzel kelimesini söylemekten daha faydalý birþey yoktur. Bu güzel kelime, Cehennem´e götüren gazabý söndürünce, daha küçük olan baþka gazablarýný elbette söndürür. Niçin söndürmesin ki, bir kul, bu güzel kelimeyi tekrar tekrar söyleyince, O´ndan baþkasýný yok bilmekte, her þeyden yüz çevirip, hak olan bir mâbûda dönmektedir. Gazabýnýn sebebi, kullarýnýn, O´ndan baþkasýna dönmesi, baðlanmasýdýr. Mecâz âlemi olan bu dünyâda da, bu hâli görüyoruz. Zengin bir kimse, hizmetçisine kýrýlýr, ona kýzar. Hizmetçi de, kalbi iyi olduðu için, herkesten yüz çevirip bütün varlýðý ile, efendisinin emirlerine sarýlýrsa, efendisi, ister istemez yumuþar. Merhamete gelir. Gazabý söner. Ýþte bu güzel kelime de, kýyâmet için ayrýlmýþ olan doksan dokuz rahmet hazînesinin anahtarýdýr. Küfür karanlýklarýný, þirk pisliklerini temizlemek için, bu güzel kelimeden daha kuvvetli, hiçbir yardýmcý yoktur. Bir kimse, bu kelimeye inanýnca îmânýn zerresi hâsýl olur.
Bu güzel kelimeye inanarak, kalbinde zerre kadar îmân hâsýl eden kimse, kâfirlerin âdetlerini ve þirk pisliklerini yaparsa, bu güzel kelimenin þefâati sâyesinde Cehennem´den çýkarýlýr. Azapta sonsuz kalmaktan kurtulur. Bunun gibi, bu ümmetin büyük günahlarýna þefâat edip, azaptan kurtaracak en kuvvetli yardýmcý, Muhammed Resûlullah´týr. Bu ümmetin büyük günahlarý dedik. Çünkü önceki ümmetlerde büyük günah iþleyen pek az olurdu. Hattâ îmânýný küfür âdetleri ile ve þirk pislikleri ile karýþ- týran da azdý. Þefâate en çok ihtiyacý olan bu ümmettir. Önceki ümmetlerde, bâzýlarý küfürde inâd etti. Bâzýsý da hâlis olarak îmâna gelip emirlere yapýþtý.
Bu güzel kelime ve Peygamberlerin sonuncusu gibi bir þefâatçý olmasaydý, bu ümmetin günahlarý kendilerini helak ederdi. Bu ümmetin günahlarý çoktur. Fakat, Allahü teâlânýn af ve magfireti de sonsuzdur. Allahü teâlâ, bu ümmete af ve magfiretini o kadar saçacak ki, geçmiþ ümmetlerden hiçbirine böyle merhamet ettiði bilinmiyor. Doksan dokuz rahmetini, sanki bu günahkâr ümmet için ayýrmýþtýr. Ýkrâm ve ihsân, kabahatliler ve günahlýlar içindir. Allahü teâlâ, af ve magfiret etmeði sever. Kusûr ve kabahati çok olan bu ümmet kadar af ve magfirete uðrayacak hiçbir ümmet yoktur. Bunun için bu ümmet, ümmetlerin en hayýrlýsý oldu. Bunlarýn þefâat edicisi bu güzel kelime, kelimelerin en kýymetlisi oldu. Bunlarýn þefâatçileri olan Peygamberleri, peygamberlerin en üstünü ol- du. Furkân sûresi, yetmiþinci âyetinde, meâlen; "Allahü teâlânýn, günahlarýný iyiliklerle deðiþtireceði kimseler onlardýr. Allahü teâlânýn mag- fireti, merhameti sonsuzdur." buyruldu.
Kerîmler ile yapýlacak her iþ kolay olur.
On iki imâmýn sekizincisi Ýmâm-ý Ali Rýzâ (rahmetullahi teâlâ aleyh) Niþâbur´a gelince, yirmi binden fazla âlim ve talebe, kendisini karþýladý. Dedelerinden gelen bir hadîs-i þerîf okumasý için yalvardýlar. Ýmâm hazretleri; "Ben, babam Mûsâ Kâzým´dan, o da babasý Câfer-i Sâdýk´tan, o da babasý Muhammed Bâkýr´dan, o, babasý Ali Zeynel Âbidîn´den, o, babasý hazret-i Hüseyin´den, o, babasý hazret-i Ali´den, o, Peygamber efendimizden, o, Cebrâil aleyhisselâmdan, o da Allahü teâlâdan. Bu hadîs-i kudsîyi okudu. "Lâ ilâhe illallah kal´amdýr. Bunu okuyan, kal´ama girmiþ olur. Kal´ama giren de azâbýmdan kurtulur." Ýmâm-ý Ahmed ibni Hanbel hazretleri, bu hadîs-i kudsînin râvileri ile berâber okunduðunda bütün hastalýklara iyi geleceðini bildirmiþtir.
Tâbiîn devri âlim ve evliyâsýndan Amr bin Dînâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) Kelime-i tevhîdin fazîletine dâir þu hadîs-i þerîfi bildirmiþtir:
Peygamber efendimiz buyurdular ki: "Bir kimse inanarak "La ilâhe illallah" derse, muhakkak Cennet´e girer."
Ehl-i beytten ve meþhûr velîlerden Ýmâm-ý Câfer-i Sâdýk (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) hazretlerinin rivâyet ettiði hadîs-i kudsî´de: "Lâ ilâhe il- lallah kal´amdýr. Bunu okuyan, kal´aya girmiþ olur. Kal´ama giren de, azâ- býmdan kurtulur." buyruldu.
Baðdât´ýn büyük velîlerinden Ebû Saîd-i Harrâz (rahmetullahi teâlâ aleyh) tevhid hakkýnda buyurdu ki: Tevhîdin ilk basamaðýný çýkamayanýn öbürlerini geçmesi mümkün deðildir. Böyle kimseler ilâhî hazrete eriþemez. Tevhîdin ilk basamaðý, bütün eþyâyý kalpten silmektir ve kalbi tamâmen zât-ý ilâhîye verip, teslim olmaktýr.
"Ýlim seni amele götürür, yakîn ise seni taþýr."
Evliyânýn büyüklerinden Ýbrâhim-i Havvâs (rahmetullahi teâlâ aleyh) anlatýr: Bir sene, hacca gitmeye niyet ederek yola çýktým. Ne zaman Kâbe-i þerîf tarafýna gitmek istedimse, gayri ihtiyârî ters istikâmete doðru gidiyordum. Allahü teâlânýn irâdesi beni bu tarafa çekiyordu. En sonunda Ýstanbul tarafýna gitmeye karar verdim. Þehre girdim. Yüksek bir köþk gördüm. Kapýsý önünde, bir kýsým insanlar toplanmýþtý. Yaklaþarak: "Ni- çin toplandýnýz?" diye sordum. Onlar da, "Rum Kayserinin kýzý delirmiþ, çâre bulmak için doktorlarýný topladý." dediler.
Bunda bir hikmet olsa gerektir deyip içeri girdim. Odada Kayser´in kýzýný gördüm. Bana bakarak "Ey Ýbrâhim-i Havvâs! Hoþ geldiniz." dedi. Ben, hayret ederek, "Beni nereden tanýyorsunuz?" diye sorunca bana; "Cânýmý cânâna teslim etmek istedim ve Hak teâlâdan sevdiði bir kulunu yanýmda bulundurmasýný niyâz ettim. Üzülme, yarýn Ýbrâhim-i Havvâs dostum sana gönderilir buyruldu." dedi. Bunun üzerine Ýbrâhim-i Havvâs hazretleri, "Peki hastalýðýnýz nedir?" diye sorduðumda kýz; "Bir gece dýþarý çýkýp, ibret nazarý ile gökyüzüne baktým. Allahü teâlâ hazretleri, beni benden aldý. Kendimden geçtim. "Lâ ilâhe illallah Muhammedün resû- lullah" kelimesi dilime, mânâsý kalbime geldi. Bu kelimeyi dilimden dü- þürmez oldum. Bu sebepten hâlime delilik, bana da deli, dediler." diye cevap verdi. O zaman ben; "Bizim diyâra gelmek ister misin?" deyince, o da; "Sizin diyârda ne vardýr?" dedi. "Mekke, Medîne, Beytülmukaddes oradadýr." diye cevap verince, "Sað tarafýna bak." dedi. Baktým, bir düzlükte Mekke, Medîne ve Beytülmukaddes karþýmda duruyor gördüm. Az sonra bana: "Vakit yaklaþtý, istek ve arzu haddi aþtý." dedi ve Kelime-i þehâdet getirip rûhunu teslim etti.
Evliyânýn büyüklerinden ve kendilerine Silsile-i aliyye denilen âlim ve velîlerin meþhûrlarýndan Mazhar-ý Cân-ý Cânân (rahmetullahi teâlâ aleyh) büyük günah iþlemiþ bir kadýnýn kabri yanýna oturmuþtu. Kabre teveccüh eyledi. Yâni hâtýrýna baþka hiçbirþey getirmeyip yalnýz onu düþündü. "Bu mezârda Cehennem ateþi var. Kadýnýn îmânlý olmasýnda þüphe ediyorum. Rûhuna hatm-i tehlîl, yetmiþ bin Kelime-i tevhîd sevâbý baðýþlayacaðým. Îmâný varsa affolur." buyurdu. Hatm-i tehlîlin sevâbýný baðýþladýktan sonra; "Elhamdülillah, îmâný varmýþ. Kelime-i tayyibe, tesîrini gösterip azâbdan kurtuldu" buyurdu. Hadîs-i þerîfde; "Bir kimse, kendisi için veya baþkasý için yetmiþ bin adet Kelime-i tevhîd okursa, günahlarý affolur." buyruldu.
Hindistan velîlerinden Meyân Mîr Muhammed (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebelerinden birisi þöyle anlatýr: ?Bir gün hocam Þeyh Muhammed en yakýnlarýndan olan Hâce Gelân ile kabristana gitti. Bu esnâda Hâce Gelân?a kabirdekilerden birinin halleri göründü. Hocam Meyân Mîr Muhammed ise, o kabir sâhibinin konuþmalarýný dinliyordu. Hâce?ye; ?Bu kabir sâhibi ne diyor?? dedi. O; ?Ben henüz genç iken dünyâdan bu kabre geldim. Kötü amellerim, iþlerim sebebiyle azab içerisindeyim.? diyor dedi. Þeyh Muhammed, Hâce Gelân?a; ?Ona bu azâbýn kendisinden nasýl, ne ile kalkacaðýný sor.? dedi. O da ona sordu. ?Yetmiþ bin Kelime-i tehlîl (Lâ ilâhe illallah) okuyarak sevâbýný bana baðýþlayýnýz, o zaman içinde bulunduðum azab benden kalkar.? diyor, dedi. Bunun üzerine Þeyh Muhammed talebelerine yetmiþ bin Kelime-i tehlîl okumasýný emretti. Kendisi de okudu. Kelime-i tehlîlin okunmasý bitince, o zât, kabir sâhibinin Kelime-i tehlîl ve sizin duâlarýnýz bereketiyle azab benden kalktý. dediðini nakletti.
Anadolu velîlerinden Ömer Füâdî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Kelime-i tevhîdin fazîletiyle ilgili olarak buyurdu ki:
Sâliklerin yoldaþý Lâ ilâhe illallâh
Âþýklarýn haldaþý Lâ ilâhe illallah
Müminlere veren îmân, îmânda sâbit kýlan
Günahlarýný yuyan Lâ ilâhe illallah
Belâlarý def eden, mâsivâyý kat eden
Hicaplarý ref eden Lâ ilâhe illallah
Cehennemden kurtaran, Cennet safâsý veren
Dost Cemâlini gösteren Lâ ilâhe illallah
Ey Füâdî fikreyle, bu nîmete þükreyle
Dâim Hakký zikreyle Lâ ilâhe illallah
Evliyânýn meþhurlarýndan Saidüddîn Fergânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Yetmiþ bin kerre "Lâ ilâhe illallah" söyleyerek ölmüþlerin ruhlarýna hediye etmek sadakanýn en güzeli ve en iyisidir. Bunu hâlis niyyetle ve baðýþlanan kimsenin Cehennem ateþinden kurtulmasý için söylemelidir. Bir kiþi de söylese olur bir cemâat aralarýnda payla- þarak söylese de olur. Þeyh Muhyiddîn ibni Arabî hazretleri buyurdu ki: "Eðer bir kimse kendisi için veya baþka birisi için hâlis niyyetle ve azabdan kurtulmak niyyeti ile bunu yetmiþ bin defa söylese, elbette kimin için söylenmiþse o kimse Cehennem azabýndan kurtulur. Bu hususta nakil vardýr. Bana Ebû´l-Abbas Kastalânî þöyle anlattý. Þeyh Ebü´-Rebi´ bu kelime-i tevhîdi yetmiþ bin defâ söylemiþti. Fakat bir kimse adýna veya bir kimseye baðýþlamaya niyyet etmemiþti. Bir gün bir cemâatle birlikte bir sofrada yemek yiyordu. Aralarýnda kalb gözü açýk bir çocuk da vardý. Çocuk yemeðe elini uzatýp yiyeceði sýrada âniden feryad etmeye baþladý. Yemekten elini çekti. Ona niçin aðlýyorsun? dediler. Çocuk dedi ki: "Þu anda Cehennem´i ve annemin de Cehennem´de azâbda olduðunu görüyorum! Bu sebebden aðlýyorum! dedi. Þeyh Ebü´r-Rebi´ dedi ki: Bu sözleri duyunca içimden; "Yâ Rabbî sen biliyorsun ki ben yetmiþ bin defa "Lâ ilâhe illallah" demiþtim. O yetmiþ bin kelime-i tevhîdin sevâbýný bu çocuðun annesinin Cehennem azâbýndan kurtulmasý için ona baðýþ- ladým diye niyyet ettim. Ben içimden böyle niyet edince çocuk tebessüm etti ve yüzü güldü. "Annemi görüyorum. Cehennem ateþinden kurtuldu. Elhamdülillah!" dedi. Sonra yemek yemeðe baþladý.
Þeyh Ebü´r-Rebi´ sofrada bulunanlara dedi ki: "Bu çocuðun keþfi doðrudur. Bu hususda haber-i nebevî vardýr. Eðer yetmiþ bin defa "Lâ ilâhe illallah" söylenip bir ölünün veya kiþinin kendisinin Cehennem ateþinden kurtulmasý için baðýþlansa bunun fâidesi tam hâsýl olur.
Büyük velîlerden Ebû Bekr-i Þiblî (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir gün, "Allah Allah!" deyip duruyordu. O sýrada bir genç; "Niçin Lâ ilâhe illallah demiyorsun?" diye sordu. Bunun üzerine Þiblî hazretleri derin bir ah çekerek, "(Lâ ilâhe) der de (illallah) diyemeden vefât ederim diye korkuyorum." dedi. Bu sözler gence çok dokundu ve orada bir âh çekerek vefât etti. Bunun üzerine gencin yakýnlarý ve vârisleri Ebû Bekr-i Þiblî´yi Halîfeye þikâyet ettiler. Halîfe; "Yâ Þiblî! Bunlarýn dediklerine ne dersin?" deyince, Þiblî hazretleri; "Yâ Emîr-el-müminîn! O gencin rûhu, mukaddes olan Allahü teâlânýn cemâline kavuþmayý beklerken, aþk ateþinin bir kývýlcýmýyla yanmýþ, her þeyden alâkasýný kesmiþ, tâkâtý son dereceye varmýþ, bu sözün neticesindeki güzellikte sýçrayan bir þimþek, onun canýný çarpmýþ ve sonunda onun rûhu bir kuþ gibi kafesinden uçup gitmiþtir. Þiblî´nin bunda ne günahý var?" dedi. Bunun üzerine Halîfe; "Derhal bu zâtý evine gönderin. Kendimi öyle bir hâl kapladý ki, sanki divandan düþecekmiþ gibi oluyorum." dedi.
Tâbiînin büyüklerinden, ilim ve hikmet sâhibi bir velî Yûnus bin U- beyd (rahmetullahi teâlâ aleyh) sohbetlerinde buyurdular ki: ?Bir tek tes- bihi veya tehlili, yâni, Allahü teâlânýn bütün ayýb ve kusurlardan uzak ol- duðunu, kendisinden baþka ibâdet olunmaya lâyýk ilâh bulunmadýðýný bildiren ?Sübhânallah? ve ?Lâ ilâhe illallah? ulvî kelimelerini bilerek ve inanarak okumayý, dünyâdan ve dünyâda bulunan her þeyden daha hayýrlý ve bereketli bilmeyen kimse, dünyâyý âhirete tercih edenlerdendir.?
Ýstanbul?da yetiþen büyük velîlerden Abdülehad Nûrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Kelime-i tevhîdle Lâ ilâhe illallâh Muhamme- dün Resûlullah diyerek kudret miktarýnca meþgûl olmak lâzýmdýr."
Evliyâ sultan Ahmed Câhidî Efendi (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine talebelerine; "Lâ ilâhe illallah, diyerek kalbinizin pasýný siliniz." dedikten sonra, þu þiiri söylerdi:
Her kelâmýn âlâsý, Lâ ilâhe illallah
Cümle varýn mevlâsý, Lâ ilahe illallah
Cümle derdin dermâný, koma dilinden aný
Müminlerin îmâný, Lâ ilâhe illallah
Tâliblerin þükrüdür, kalplerinin fikridir
Dillerinin zikridir, Lâ ilâhe illallah.
radyobeyan