Ýslam Kültürü A-Ý
Pages: 1
Cennet-Cehennem By: neslinur Date: 03 Nisan 2010, 13:20:57
Cennet-Cehennem

Büyük velîlerden ve hadîs âlimi Abdüla´lâ Kureþî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Cennet ve Cehennem, Âdemoðlundan bir þeyler duymak için ona yaklaþýrlar. Þayet insan Cennet´i isterse, Cennet; "Yâ Rabbî! Onu isteðine kavuþtur!" der. Þayet Cehennem´den sakýnýrsa, Ce- hennem de; "Yâ Rabbî! Onu ateþten muhâfaza et!" diye duâ eder."

Abdülazîz Bekkine (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir sohbetinde þöyle dedi: "Müminin dünyâya bakýþý öyledir ki, dünyâdaki zevk ve sefâya bakar, arkasýnda Cehennem´i görür. Meþakkate, hizmete bakar, arkasýnda Cennet´i görür. Yâni müminin nazarý dünyâya takýlmaz."

Evlliyânýn büyüklerinden Abdülazîz Debbað (rahmetullahi teâlâ a- leyh) sohbetlerinde talebelerine þöyle buyururdu: "Firdevs Cennetinde, bu dünyâda iþitilen veya iþitilmeyen bütün nîmetler mevcuttur. Cennetin ýrmaklarý, Firdevs Cennetinden kaynayýp çýkar. Bir ýrmaktan su, bal, süt ve þarab olmak üzere dört türlü meþrûbât akar. Nasýl gökkuþaðýndaki renkler birbirine karýþmadan durursa bu dört meþrûbât da birbirine karýþmadan akar. Bu ýrmaklar müminin isteðine göre akar. Hangisini isterse o akar ve onu içer. Bütün bunlar, Allahü teâlânýn irâdesiyle olmaktadýr."

Meþhûr hadîs âlimlerinden Abdülazîz bin Ebû Revvâd (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Ölüm hastalýðýnda, Mugire bin Hakî´nin yanýna gittim. "Bana nasîhat et." dedim. "Bu yatak için sâlih amel yap." dedi.

Abdülazîz bin Ebû Revvâd hazretlerine; "Nasýl sabahladýn?" diye sorulunca, aðladý. "Niçin aðladýn?", dendi. Bunun üzerine; "Ölümü unut- muþ, üstelik günahlarý da çok olan kimsenin hâli nasýl olur. Ecel, süratle geliyor, ömür her gün eksiliyor. Akibetin Cennet mi, Cehennem mi, ne olacaðý bilinmiyor. Ya Cehennem olursa, hâlimiz ne olur?" buyurdular.

Evlîyanýn önderlerinden ve Ýslâm âlimlerinin büyüklerinden Abdül- hâlýk Goncdüvânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin huzûruna gelen bir kimse; "Eðer Allahü teâlâ beni Cennet ile Cehennem arasýnda muhayyer kýlsa, ben Cehennemi seçerim. Zîrâ bütün ömrümde nefsimin arzusu üzerine amel etmedim. O halde Cennet nefsin murâdý­dýr. Cehen- nem ise, Allahü teâlânýn murâdýdýr." dedi. Abdülhâlýk Goncdüvânî haz- retleri bu sözü red ederek:

Kulun seçme hakký yoktur. Her nereye git derlerse oraya gideriz. Nerede kalýn derlerse orada kalýrýz. Kulluk budur. Senin dediðin kulluk deðildir. buyurdu.

Tebe-i tâbiînden, Meþhûr hadîs, fýkýh âlimi ve evliyânýn büyüklerinden olan Abdülvâhid bin Zeyd (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Muhakkak ki her þeyin bir kestirme (yakýn) yolu vardýr. Cennet´in kestirme yolu da cihâd yapmaktýr.

Evliyânýn büyüklerinden Adiyy bin Müsâfir (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Sýrat haktýr. Buna inanmalýdýr. Kýldan ince, ateþten daha sýcak, kýlýçtan keskin, uzunluðu dünyâ senesiyle otuz altý senedir. Üzerinden salih müminler þimþek gibi geçecek, fâcirler (günâhkârlar) altýndaki Cehennem´e düþeceklerdir. Peygamber efendimize ikrâm olunan havz haktýr. Cennet, iyilere ve Allahü teâlânýn dostlarýnadýr ve ebedîdir. Cehennem ise, fâcir ve günâhkârlaradýr ve ebedîdir. Cennet´le Cehen­nem arasýnda, Allah tarafýndan bir münâdî (nidâ eden) þöyle seslenir: "Ey Cennet ehli, Cennet´te; ey Cehennem ehli, Cehennem´de ölümsüz (sonsuz) olarak kalýnýz."

Evliyânýn büyüklerinden Ahmed bin Harb (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Bizlere ne kadar þaþýlýr ve hayret edilir ki, gölge denilince hemen güneþin varlýðý aklýmýza gelir de, Cennet denilince akla Cehenne- m´in geleceði, ondan korunmak çâreleri düþünülmez ve ondan gâfil olur- uz."

Basra velîlerinden Alâ bin Ziyâd (rahmetullahi teâlâ aleyh) birgün, halka Cehennem azâbýnýn çok þiddetli olduðunu anlatýyordu. Bu sýrada oradakilerden biri;

"Bu, insanlarý ümitsizliðe düþürmek deðil midir?" diye sordu. Alâ bin Ziyâd hazretleri ona; "Allahü teâlâ Kur´ân-ý kerîmde meâlen; "Ey (günah iþlemekle) nefislerine karþý haddi aþmýþ kullarým! Allah´ýn rahmetinden ümidi kesmeyiniz." (Zümer sûresi: 53) "Bütün haddi aþanlar (müþrikler) da ce- hennemliktirler." (Mü´min sûresi: 43) buyururken, ben insanlarý nasýl ümitsiz- liðe düþürebilirim. Fakat çok kimseler kötü amellerine raðmen yine de Cennet´le müjdelenmeyi arzu ediyorlar. Allahü teâlâ Muhammed aleyhis- selâmý kendine itâat edenleri Cennet´le müjdelemek, karþý gelen­leri de Cehennem azâbý ile korkutmak için göndermiþtir." buyurdular.

Irak evliyâsýndan Ali Sincârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Ebedî olarak yaþamak istiyorsanýz, Allahü teâlânýn emirlerini yapýnýz, yasaklarýndan kaçýnýnýz ve cenâb-ý Hakký devamlý hatýrlayýnýz. Ondan gelenlere râzý olunuz. O zaman, âhiretinizi kazanýr, Cennet´te ebedî, sonsuz olarak yaþarsýnýz."

Tâbiînin meþhurlarýndan ve hâdîs âlimlerinden Alkame bin Kays (rahmetullahi teâlâ aleyh) Abdullah ibni Mes´ûd (radýyallahü anh) hazretlerinden rivâyet ettiði hadîs-i þerîfte, Resûlullah efendimiz buyuruyorlar ki: "Kalbinde hardal dânesi kadar îmâný olan hiç bir kimse, Cehen- nem´de ebedî kalmaz."

Tâbiînin meþhurlarýndan olan Âmir bin Abdullah (rahmetullahi teâ- lâ aleyh) hazretleri, "Eðer aradaki perde kalkarsa (âhireti, Cennet´i, Ce- hennem´i görsem) îmânýmda ve yakînimde hiç bir deðiþiklik olmaz." Bu- yurmuþtur. Namazý gibi duâsý da uzundu. Ýmâm-ý Mâlik bin Enes haber vermiþtir ki; Âmir bin Abdullah nice defâlar yatsý namazýný kýlýp, Mescid-i Nebevîden ayrýldýktan sonra, evine giderken evine varmadan ellerini kal- dýrýr duâ etmeðe baþlardý. Müezzin sabah ezânýný okuyup, müslümanlarý sabah namazý için dâvet edinceye kadar bir daha indirmez, sabah na- mazýný kýlmak için mescide döner ve yatsý namazýnýn abdesti ile sabah namazýný kýlardý. Kendisi; "Babam vefât ettikten sonra bir sene devamlý, fasýlasýz onun için Allahü teâlâya duâ ettim." buyurmuþtur. Bütün gece- lerini hiç uyumadan geçirir, gündüzleri de öðleden önce Sünnet-i Resû- lullah olan kaylûleden baþka hiç uyumazdý. Geceleri kâim, uyanýk ve i- bâdet hâlinde, gündüzleri hep sâim idi; yâni geceleri ibâdetle geçirir, gündüzleri oruç tutardý.

Âmir bin Abdullah hazretleri, þehîdlik mertebesine ulaþmak için Allah yolunda savaþlara katýlýr, kâfirlerle, müþriklerle harb ederdi. Katýldýðý bütün harblere yayan giderdi. Bir sefer de, Emir Mâlik bin Abdullah onun yaya yürüdüðünü görünce; "Yâ Âmir bir hayvana binmek istemez misin?" diye sordu. O da Peygamberimizden þu hadîs-i þerîfi iþittiðini haber vermiþtir: "Her kimin ayaklarý Allah yolunda tozlanýrsa, onlar Cehen- nem´e haram olur." (Cehennem o ayaklarý yakmaz).

Buhârâ´da yetiþen büyük âlim ve velîlerden Ârif-i Dikgerânî (rahme- tullahi teâlâ aleyh) hazretleri bir sohbeti sýrasýnda da buyurdular ki: "Ken- di tedbirine güvenenin yeri Cehennem´dir. Tedbirini aldýktan sonra Allahü teâlânýn takdîrine baðlananýn ise yeri Cennet´tir."

Tâbiîn devrinin tanýnmýþ hadîs ve tefsîr âlimlerinden Atâ bin Meyse- re el-Horasânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Cehennem´in yedi kapýsý vardýr. Bunlardan en pis kokan, ateþi en þiddetli olan, haram olduðunu bildikten sonra zinâ yapanlara âid olandýr."

Büyük velîlerden ve tâbiînin meþhurlarýndan Avn bin Abdullah (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir gün aðlýyor göz yaþlarýný yüzüne sürüyor- du. Ona; "Gözyaþlarýný niçin yüzüne sürüyorsun?" denildi. O da; "Ýnsa- nýn, Allah korkusu ile olan göz yaþlarý, bedeninden bir yere deðerse, Allahü teâlâ orasýný Cehennem´e haram kýlar ve yakmaz." buyurdular.

Yine buyurdular ki: Allahü teâlânýn affý ile Cehennem´den kurtulursunuz. Rahmeti ile Cennet´e girersiniz. Amellerinize göre mertebeniz ve dereceniz olur.

Evliyânýn büyüklerinden ve kendilerine ?Silsile-i aliyye? denilen büyük âlim ve velîlerin on beþincisi olan Þâh-ý Nakþibend Behâeddîn Buhârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Resûlullah efendimizin, benim ümmetim buyurduðu ümmet, Ýbrâhim aleyhisselâmýn Nemrud´un ateþin- den kurtulduðu gibi Cehennem ateþinden kurtulurlar. Çünkü Resûlullah efendimiz; "Benim ümmetim, dalâlet (sapýklýk) üzerinde birleþmez." bu- yurdu. Buradaki ümmetten maksad, hakîkî ümmettir. Yâni Resûlullah´a tâbi olan ümmettir. Bunun için Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Benim ümmetim üç kýsýmdýr. Birincisi dâvet ümmeti (müslüman olmayanlar), ikincisi icâbet ümmeti (müslüman olanlar), üçüncüsü de müteâbât (tam uyanlar) ümmetidir."

Tâbiîn tanýnmýþlarýndan büyük velî Bekr bin Abdullah Müzenî (rah- metullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Kim gülerek günâh iþlerse, aðlýya- rak Cehennem´e girer."

Peygamber efendimizin arkadaþlarýnýn yetiþtirdiði âlim ve velîlerden Bilâl bin Sa´d (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdurlar ki: "Ey ebedî yolun yolcularý! Sizler, yok olmak için yaratýlmadýnýz. Sizler, sâdece bir evden, bir eve göç edersiniz. Nitekim siz, sulblerden rahimlere, buradan dünyâya, dünyâdan kabirlere, kabirlerden mevkif denilen mahþer meydanýna, oradan da ebedî Cennet´e veya Cehennem´e gidersiniz."

Evliyânýn büyüklerinden Bündâr bin Hüseyin Þirâzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Cennet için, nefsin arzu ettiði þeylerden u- zaklaþmak gerekir."

Hammâd bin Zeyd Amr bin Dinâr hazretleri, Câbir bin Zeyd´den, o da Ýbn-i Abbâs´tan; Resûlullah´ýn (sallallahü aleyhi ve sellem) "Kim bana salevât okumayý terk ederse, Cennet yolunu bulamaz." buyurduðunu rivâyet etmiþlerdir.

Evliyânýn büyüklerinden Câfer bin Süleymân Dâbiî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Ebû Ýmrân el-Cûnî´den naklederek buyurdular ki: "Allahü teâlâ nazar buyurduðu kuluna rahmet ve merhamet eder. Eðer Cehennem ehline de nazar buyursaydý, onlara da rahmet ederdi. Fakat Cehennem ehline nazar etmemeyi takdir buyurdu."

Tanýnmýþ büyük evlîyadan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) bir gün oðlu Sultan Veled´e: "Oðlum! Eðer Cennet´te ol- mak istersen, herkes ile dost geçin, hiç kimseye kin tutma, herkese tevâ- zu göster. Zîrâ alçak gönüllü olmak asýl sultanlýktýr." buyurdular.

Evliyâ hanýmlardan Cevhere Berâsiyye (rahmetullahi teâlâ aleyhâ) sâlih bir zât olan Ebû Abdullah el-Berâsî ile evlendi. Daha önceleri câriye idi. Âzâd edilince yuva kurdu ve kendini ibâdete verdi.

Ebû Abdullah el-Berâsî anlatýr: "Birgün Cevhere bana; "Ey efendi! Kadýnlar Cennet´e girdiklerinde süslenir zinetlenirler mi?" diye sordu. Ben de evet dedim. Bunun üzerine bir feryat koparýp bayýlýp, yere düþtü. Daha sonra kendine geldi. Ona; "Bu ne haldir." dedim. Bana; "Þu hâlimi düþünüyorum da dünyâ nîmetlerinden kavuþtuðum þeyler beni korkutuyor ve âhirette mahrûm kalacaðýmý zannettim." diye cevap verdi. Bir za­man Cevhere Hâtundan çok ibâdet etmesinin sebebini sordular; O þöyle anlattý: "Bir gece rüyâmda bana Cennet´te bir köþk gösterdiler. Burasý kimin için hazýrlandý diye sordum. Bana; "Burasý gece kalkýp Kur´ân-ý kerîm okuyanlar içindir." denildi. Bundan sonra geceleri uyumayýp Kur´ân-ý kerîm okumaya ve gece ibâdetine devâm ettim." dedi.

Ýskenderiye´de yetiþen büyük velîlerden Dâvûd-i Ýskenderî (rahme- tullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Cehennem ehli için azaplarýn en þid- detlisi, Cennet nîmetlerinden mahrum olmaktýr. Bu mahrum olmanýn sý- kýntýsý, onlara azaplarýn hepsinden daha acý gelir."

Evliyânýn meþhurlarýndan ve Tâbiînin büyüklerinden Ebû Müslim Havlânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Bu ümmeti üç kýsým buldum. Birincisi, Cennet´e hesapsýz girerler. Ýkinci kýsmý, azýcýk sorguya çekilir, ondan sonra Cennet´e girerler. Üçüncü sýnýf ise biraz azap görüp, ondan sonra Cennet´e girerler. Ben, birinci kýsýmda olanlardan olmak isterim. Onlardan olamazsam, az bir hesaba çekilenlerden, onlardan da olamazsam, biraz azab görüp, Cennet´e girenlerden olmak isterim."

Yine buyurdular ki: "Eðer Cennet´i ve Cehennem´i gözümle görseydim, þimdiki yaptýklarýma ilâve edeceðim bir þey olmazdý. Çünkü, ben sanki her ikisini görmüþ gibi hareket ediyorum."

Þam´da yetiþen büyük velîlerden Ebû Süleymân Dârânî (rahmetul- lahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Cehennem´de azap yapan, Zebânî adlý melekler, puta tapan kâfirlerden önce, þerîate uymayan hâfýzlara saldý- racaklardýr."

Evliyânýn önde gelenlerinden Ebü´l-Fadl Ahmedî (rahmetullahi teâ- lâ aleyh) bir gün Cennet´ten anlattý; "Cennet bâzý kimselere iþtiyâk duyar, arzu eder. Týpký onlarýn Cennet´i arzu ettikleri gibi. Bunlar îmân sâhibi sâlih kimselerdir. Bir kýsým insanlar daha vardýr ki Cennet onlarý arzu et- mez ama onlar Cennet´i isterler. Bunlar ise âsî günahkâr müminlerdir. Bir baþka grup insan daha vardýr ki, Cennet bunlarý arzu eder. Ama bun- larýn arzularý Cennet deðildir. Ýþte bunlar hal sâhibi velîlerdir. Bunlarýn dýþýnda bir takým insanlar vardýr ki, Cennet bunlarý kesinlikle istemez, on- lar da Cennet´i istemezler. Bunlar da kýyâmet gününü ve sonrasýný inkâr eden küfür ehlidir.

Cennet ehli Cennet´te bir þey isteyip, temennî ettiðinde o nîmet hemen verilir." buyurdular.

Irak velîlerinin büyüklerinden Ebü´l-Hasan Cûsukî (rahmetullahi te- âlâ aleyh) buyurdular ki: "Bir kimsenin Cehennemlik olduðu, üç þeyde a- çýkça görülür: Kendisine ilim verilir, amelden mahrûm edilir. Amel verilir, ihlâstan mahrum edilir. Allah adamlarýnýn sohbetleri ile þereflenir, onlara hürmet etmez."

Baðdât´ýn büyük velîlerinden Ebü´l-Hüseyin Nûrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hakkýnda Câfer-i Huldî þöyle anlatýyor: Ebû Hüseyin Nûrî, birgün Allahü teâlâya þöyle yalvardý: "Yâ Rabbî! Cennet ve Cehennem´i insan- larla doldurmak senin murâdýndýr. Benim vücûdumu, Cehennem´in ta- mâmýný dolduracak kadar büyüt de, yanacak insanlarýn yerine ben yanayým. Onlar da Cennet´e gitsinler. Böylece hem senin murâdýn yerine gelmiþ, hem de insanlar azap görmemiþ olurlar." dedi. Biraz sonra ben uyudum. Rüyâmda bana; "Nûrî´ye gidip, Allahü teâlâ buyuruyor ki, onu, o merhameti sebebiyle maðfiret eyledim, de." denildi.

Tebe-i tâbiînden meþhur fýkýh âlimi ve velîlerden Ýmâm-ý Evzâî (rah- metullahi teâlâ aleyh) Halîfe Câfer´e buyurdular ki: Cebrâil aleyhisselâm bir gün Peygamber efendimize gelmiþti. Resûlullah efendimiz, Cebrâil´e; "Yâ Cebrâil! Bana Cehennem´i anlat." buyurdu. Cebrâil de; "Allahü teâlâ Cehennem´e emretti. Bin sene iyice kýrmýzýlaþýncaya kadar yandý. Bun- dan sonra bin sene daha yandý. Sapsarý oldu. Bin sene daha yanýp, sim- siyah oldu. Onun için Cehennem koyu ve siyahtýr. Alevleri ve parçalarý parlamaz; seni Peygamber olarak gönderen Allahü teâlâya yemin ede- rim ki, Cehennem elbiselerinden birisi, dünyâdakilere gösterilmiþ olsaydý, hepsi ölürlerdi. Eðer, Cehennem´in içecek kovalarýndan bir tânesi, dünyâ suyuna dökülmüþ olsaydý, ondan tadan herkes ölürdü. Eðer, Allahü teâ- lânýn bildirdiði zincirden bir arþýn, dünyâdaki daðlar üzerine konulsaydý, bütün daðlar erirdi. Bir kimse Cehennem´e girip, çýksaydý, yeryüzünde- kiler onun kokusundan ölürlerdi." dedi. Bunun üzerine Peygamber efen- dimiz aðladýlar. Resûlullah efendimiz aðlayýnca, Cebrâil aleyhisselâm da aðladý ve; "Yâ Muhammed! Sen de mi aðlýyorsun, halbuki Allahü teâlâ seni günahdan muhâfaza eyledi." deyince, Resûlullah efendimiz; "Allahü teâlâya þükredici bir kul olmayayým mý?" buyurdu. Resûlullah efendimiz ile Cebrâil aleyhisselâm aðlarlar iken, gökten bir ses; "Ya Muhammed, yâ Cebrâil! Þüphesiz Allahü teâla sizi, günâh iþlemiyecek þekilde yarattý. Onun için, yâ Muhammed! Allahü teâlâ seni bütün peygamberlerden üstün kýldý. Yâ Cebrâil! Seni bütün gök meleklerinden üstün kýldý." dedi.

Muînüddîn-i Çeþtî?nin talebelerinden Hamîdüddîn Nâgûrî (rahme- tullahi teâlâ aleyh) hazretlerine; "Cennet ve Cehennem´in ne olduklarý sorulduðunda; buyurdular ki: "Cennet ve Cehennem, senin amellerindir. Zilzal sûresinin 7 ve 8. âyetlerinde meâlen; "Zerre kadar iyilik eden onun mükâfâtýný görecek; zerre mikdârý kötülük iþleyen de, onun cezâsýný gö- recektir." buyruldu. Bugünkü amelinden, yarýn sana þekiller verilecek. Ýyi ameller etmiþsen, onlara uygun iyi sûretler önüne getirecekler."

Evliyânýn büyüklerinden ve Hanbelî mezhebi fýkýh âlimlerinden Ebû Muhammed Ýbrâhim bin Ali el-A?zeb (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Cehennem´den en çok korkan kimse, Cehennem´e girmiþ, o- rada Allahü teâlânýn dilediði kadar kalmýþ, sonra oradan çýktýðýný kendinde hissetmiþ ve o hâli yaþamýþ kimsedir."

Harput´ta yetiþen meþhur velîlerden Ýmâm Efendi (rahmetullahi te- âlâ aleyh) buyurdular ki: "Cehennem iki türlüdür. Hem sýcak, hem soðuk Cehennem vardýr. Cenâb-ý Hak kýþýn þiddetli soðuðunu yaratmýþ ki, in- sanlar Cehennem´in soðuðunu hatýrlasýnlar da ondan sakýnsýnlar. Yazýn en sýcak günlerini de yaratmýþ ki bundan da Cehennem´in sýcaðýný hatýrlasýnlar da ondan sakýnma çârelerine yönelsinler."

Hindistan´da yetiþen en büyük velî, âlim, müceddid ve müctehid Ýmâm-ý Rabbânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Cennet ile Ce- hennem´den baþka ebedî bir yer yoktur. Cennet´e girmek için îmân ve dî- nin emirlerine uymak lâzýmdýr.

Tâbiînin tanýnmýþlarýndan ve evliyânýn büyüklerinden Ka´b-ül-Ahbâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Allahü teâlâ, mümin kulunu sevdiði zaman, Cennet´te onun derecesini yükseltmek için, dünyâyý ondan uzaklaþtýrýr. Kâfir kuluna gazab ettiði zaman, onu dünyâda rahat kýlýp, sevindirir. Böylece onu Cehennem´in aþaðý derecelerine düþürür."

Yine buyurdular ki: "Cehennem´de dört köprü vardýr: Birincisinde, akrabâsý ile münâsebeti kesenler, ikincisinde, üzerinde borç bulunanlar, üçüncüsünde taþkýnlýk ve azgýnlýk yapanlar, dördüncüsünde, zulüm e- denler oturur."

"Cennet´te aðlayan bir adam bulunur. Ona, niçin aðlýyorsun denir. O þöyle cevap verir: Ben Allahü teâlânýn yolunda öldürüldüm. Þehîdlik o kadar güzel ki, tekrar dünyâya döndürülüp, üç defâ daha þehîd olmayý arzu ediyorum. Fakat daha fazla þehîd olamadýðým için aðlýyorum."

Irak´ta yetiþen büyük velîlerinden Mekârim en-Nehr (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri ile ilgili olarak Ebû Muhammed bin Ýdris þöyle anlatýr: "Mekârim hazretleri bir gün sevdiklerine Cehennem´i ve orada yapýlacak azâbý anlatýyordu. Herkes korkmaya ve aðlamaya baþladý. Lâkin orada yabancý birisi vardý. O bu anlatýlalardan hiç etkilenmedi ve kendi kendine; "Bu korkutmaktýr. Yoksa gerçekten kimseyi yakacak bir ateþ deðildir." diye mýrýldandý. Mekârim hazretleri onun bu inkârýný anlayýp ona Kur´ân-ý kerîmdeki meâlen; "Yemin olsun ki, onlara Rabbinin azâbýndan bir nefha esinti dokunsa, elbette derler ki: "Vay hâlimize biz hakikaten zâlimlerden olmuþuz." (Enbiyâ sûresi: 46) âyet-i kerîmesini okudular ve sükût ettiler. Onlarýn susmasýyla oradakilerin hepsi sustu. Bu sýrada inkarcýnýn renginin solduðu ve titremeye baþladýðý görüldü. Sonra da; "Ýmdâd, imdât!" diye baðýrmaya baþladý. Bu sýrada adamýn burnundan etrâfa fenâ kokulu bir duman çýktý. Bu sýrada Mekârim hazretleri tekrar Kur´ân-ý kerîmde meâlen; "Rabbimiz bizden azâbý kaldýr. Þüphe yok ki biz müminleriz." (Duhân sûresi: 12) âyet-i kerîmesini okudu. Bunun üzerine adam sükûnete kavuþtu. Korku ve endiþesi kalmadý. Sonra ayaða kalkýp Mekârim hazretlerinin ayaklarýna kapandý. Îmân etti. Biraz önce karþýlaþtýðý durumunu anlattý ve; "Ben anlatýlanlarý inkâr edince, içimde ateþten bir kývýlcýmýn kalbime doðru hýzla yaklaþtýðýný hissettim. Ýçim dumanla dolmuþtu. Boðulacak gibi oldum. O sýrada; "Ýþte yalanladýðýnýz ateþtir. Bu bir sihir mi? Yoksa siz görmüyor musunuz." meâlindeki (Tûr sûresi: 14) kelâmý iþittim. Ýþin hakikatýný anladým. Mekârim hazretlerinin sözleriyle kalbim açýldý ve þimdi îmân etmekle þereflendim." dedi."

Evliyânýn meþhûrlarýndan ve büyük Ýslâm âlimi Muhammed Ma´- sûm Fârûkî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Cennet´e girmek ancak rahmet-i ilâhî iledir."

Evliyânýn büyüklerinden Muhammed Zuðdân (rahmetullahi teâlâ a- leyh) anlatýr: ?Haber aldýðýmýza göre, kýyâmet gününde, ismi Muhammed olan kimseleri Allahü teâlânýn huzûruna getirirler. Hak teâlâ, Muhammed isimli kimseye; ?Bana isyân ederken, hiç isminden de mi utanmadýn. Hâl- buki senin ismin, Habîbimin ismi idi. Fakat ben, sana azâb etmem. Zîrâ sen, Habîbimin ismi ile isimlendirilmiþsin. Git ve Cennete gir.? buyuru- yor.

Tâbiîn devrinde Kûfe?de yetiþen büyük âlim ve velîlerden Rebî bin Haysem (rahmetullahi teâlâ aleyh) bir gün Ýbn-i Mes´ud ile demirciler çarþýsýna gitti. Orada körüklerin üfürülüp ateþlerin alevlendiðini görünce, Cehennem ateþini hatýrlayarak düþüp bayýldý. Ýbn-i Mes´ud, namaz vaktine kadar baþý ucunda beklediyse de, ayýlmadýðýný görünce, onu arkasýna alarak evine getirdi ve tam 24 saat baygýn kaldý. Bu sebepten beþ vakit namazýný kýlamadý. Baþýndan ayrýlmayan Ýbn-i Mes?ud; ?Ýþte Al­lah?tan böyle korkulur!? demiþtir.

Tâbiînin büyük âlim ve evliyâlarýndan Ebû Hâzým Seleme bin Dînâr (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: "Kim þu iki þey için garanti verebilirse, ben de onun için Cennet´i garanti verebilirim. Birincisi; nefsinin sevdiði þeyleri terketmen, ikincisi; Allahü teâlânýn râzý olup, senin beðenmediðin þeylere sabretmen."

Cezâyir´de yetiþen, hadîs, kelâm, mantýk ve kýrâat âlimi Senûsî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin talebelerinden birisi "Efendim! Niçin bu kadar çok korkulu hâlde bulunuyorsunuz? Devamlý Cehennem azâbýndan bahsediyorsunuz? Devamlý yüzünüz sararmýþ bir hâlde?" diye sordu. Senûsî bu talebesine, bu suâle verdiði cevâbý kimseye anlatmamasý þartýyla cevap verebileceðini söyledi. Talebe de kabûl edip, hocasýnýn saðlýðýnda kimseye anlatmamak üzere söz verdi. Bunun üzerine Senûsî hazretleri buyurdu ki: "Allahü teâlâ, beni Cehennem´e muttalî kýldý. Cehennem´i ve içinde ne varsa hepsini gösterdi. Cehennem´den Allahü teâlâya sýðýnýrýz. Ýþte o zaman yüzümün rengi deðiþti. Cehenne- m´in dehþetiyle bana mahzunluk çöktü. O zamandan bu âna kadar yüzümün rengi deðiþmiþ olarak duruyor. Cehennem´i gören, ona muttalî olan kimsenin hâli nasýl olur? Onu görmüþ olan kimse gülebilir mi? Doyuncaya kadar yemek yiyebilir mi? Ýþte bende bulunan ve senin suâl ettiðin hâlin sebebi budur." O talebe bundan sonra hocasýna daha çok baðlandý ve yaþadýðý müddetçe bunu kimseye anlatmadý.







CEHENNEM KORKUSU



Cezâyir?de yetiþen, âlim ve evliyâdan,

Senûsî hazretleri, var idi ki bir zaman,



Allahü teâlâyý, hiç bir an unutmazdý,

Ve Allah korkusundan, geceleri yatmazdý.



Hüzünlü görünürdü, ekserî mübârek zât,

Fakat asla deðildi, çatýk kaþ, asýk surat.



Âhiret düþüncesi ve Allah korkusundan,

Göðsünün hýrýltýsý, duyulurdu dýþardan.



Ýnsanlara güler yüz, gösterirdi ve lâkin,

Allah korkusu ile, aðlardý için için.



Talebesinden biri, onun bu hâllerine,

Vâkýf olup bu hâli, sordu kendilerine.



Dedi ki: ?Ey efendim, acep zât-ý âlîniz,

Ne sebepten devamlý, hüzünlüdür hâliniz?



Cehennem azâbýndan, söylersiniz bize hep,

Yüz renginiz hep sarý, hep solgun, niye acep??



Senûsî hazretleri, talebeye cevâben,

Buyurdu ki: ?Evlâdým, söyliyeyim sana ben,



Cehennem´i rüyâda, gösterdi Rabbim bana,

Vâkýf oldum þiddetli, ateþ ve azâbýna,



Ýþte o günden beri, deðiþti bu yüz rengim,

Mahzunluk çöktü bana, sarardý soldu benzim.



Ona vâkýf olanýn, ahvâli nasýl olur?

Onu gördükten sonra, o nasýl rahat uyur?



Onu gören bir kimse, artýk gülebilir mi?

Ve doyuncaya kadar, yemek yiyebilir mi?



.

Cehennemin þiddeti, hiç gitmiyor gözümden,

Hak teâlâ korusun, bizi o korkunç günden.?



O talebe bunlarý, iþitince hayretle,

Hocasýna daha çok, baðlandý muhabbetle.



Senûsî hazretleri, yatmazdý geceleri,

Ýbâdetle geçerdi, zamanlarý ekseri.



Eðer uyku bastýrýp, uyusaydý bir miktar,

Hemen kendi kendini, ederdi þöyle ihtâr:



Derdi ki: ?Ey Senûsî, nicedir senin hâlin?

Kalk, tövbe istigfâr et, affetsin seni Rabbin.



Cehennem azâbýndan, korkuyorum diyorsun,

Hem de Cennetlik gibi rahatça uyuyorsun.?



Büyük ve meþhûr velîlerden Sýrrî-yi Sekatî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Eshâb-ý kirâmdan Hâzým bin Harmele´den þöyle rivâyet etmiþtir: "Bir gün yolda Resûlullah efendimiz beni gördü ve buyurdu ki: "Ey Hâzým! Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh, sözünü çok söyle. Zîrâ o, Cennet hazinele- rindendir."

Sýrrî-yi Sekatî hazretleri buyurdular ki: "Allahü teâlâyý görmekten mahrûm kalmak, en þiddetli Cehennem ateþinden daha çok azap verir."

Yine buyurdular ki: "Cehennemlik olanlar, Cehennem´de iken Allahü teâlâyý görmekle þereflenebilselerdi, hiçbir zaman Cennet´i hatýrlarýndan geçirmezlerdi. Çünkü, ismi azîz olan Hak teâlâyý seyretmek, rûha o kadar çok neþe verir ki, bu neþe ona, bedeninin çektiði azâbý unutturur. Bu azâb ile meþgûl olmak hatýrýna bile gelmez. Cennet´te ise, Allahü teâlâyý temâþâdan daha mükemmel bir nîmet mevcut deðildir. Cennette´ki nîmetlerin hepsi yüz misli arttýrýlsa, fakat Cennet´te olan kimselerle Allahü teâlâ arasýnda bir perde bulunsa, yine de cân u gönülden feryâd ve figân ederlerdi."

Hindistan´ýn büyük velîlerinden Þerâfeddîn Ebû Ali Kalender (rah- metullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: Ey kardeþim! Allahü teâlâ Cennet´i ve Cehennem´i yarattý. Ýkisini de dolduracaðýný buyurdu. "Mâþûklarý âþýk- larý ile (müminleri sevdikleri ile) berâber Cennet´e koyacaðým. Þeytaný da tâifesi ve sevenleri ile birlikte Cehennem´e atacaðým" buyurdu.

Ey kardeþim! Cennet´te ve Cehennem´de âþýktan, sevenden baþkasý yoktur. Cennet, dostlarýn kavuþma yeridir. Kâfirler ve münâfýklar, dünyâda inanmayýp yalanladýklarý hakîkati âhirette görüp anladýklarýnda, Cennet´e gitmek arzularý olacak, fakat dünyâda yapmýþ olduklarý düþmanlýklarýnýn netîcesi olarak ebediyyen Cehennem´de kalacaklardýr. Cennet nîmetlerinden mahrûm olmak acýsý ile yanacaklar, Cehennem´in acý azaplarý, bu sýkýntý yanýnda hiç kalacaktýr. Cennet´te, dünyâda iken Allahü teâlânýn muhabbeti ve sevgisi ile yananlar bulunduðu gibi, Ce- hennem´de de, dünyâda iken nefslerinin, þehvetlerinin ve þeytanýn esîri olarak, bu ilâhî muhabbet ve sevgiden uzak yaþayýp da, öldükten sonra, Allahü teâlâya îmân, O´na sevgi ve muhabbetin ne büyük bir nîmet oldu- ðunun farkýna vararak; "Keþke bizler de dünyâda iken îmân etseydik, i- lâhî muhabbet ve sevgi nîmetine kavuþsaydýk" diyerek, piþmanlýk içinde yananlar bulunacaktýr. Bunun için Cennet, dostlar için buluþma yeri, Ce- hennem ise, düþmanlar için ayrýlýk ve piþmanlýk yeridir. Ayrýlýk ve piþ- manlýk, kâfirler ve münâfýklar içindir. Kavuþmak ve sevinç ise, Muham- med aleyhisselâmýn âþýklarý ve sevenleri içindir.

Evliyânýn büyüklerinden Þerefüddîn Ahmed bin Yahyâ Münîrî (rah- metullahi teâlâ aleyh) yetmiþ altýncý mektubunda buyuruyor ki: "Saâdet" Cennetlik olmak demektir. "Þekâvet", Cehennemlik olmak demektir. Sa- âdet ve þekâvet, Allahü teâlânýn iki hazînesi gibidir. Birinci hazînenin anahtarý, tâat ve ibâdettir. Ýkinci hazînenin anahtarý, ma´siyyet yâni günahlardýr.

Allahü teâlâ, her insanýn saîd veya þakî olduðunu ezelde takdîr etmiþtir. (Buna alýn yazýsý denir.) Ezelde saîd denilen kimsenin eline dünyâda saâdetin anahtarý verilir. Bu insan, Allahü teâlâya itâat eder. Ezelde þakî olanýn eline de, dünyâda þekâvetin anahtarý verilir. Bu kimse, hep günah iþler. Dünyâda herkes, eline verilmiþ olan anahtara bakýp, saîd veya þakî olduðunu anlayabilir. Âhireti düþünen din âlimleri, herkesin saîd veya þakî olduðunu böylece anlar. Dünyâya dalmýþ din adamý ise, bunu bilmez. Her izzet ve her nîmet, Allahü teâlâya itâat ve ibâdet etmekle ele geçer. Her kötülük ve sýkýntý da, günah iþlemekten hâsýl olur. Herkese derd ve belâ, günah yolundan gelir. Rahat ve huzûr da, itâat yolundan gelmektedir. (Allahü teâlânýn âdeti böyledir. Bunu kimse deðiþtiremez. Nefse kolay ve tatlý gelen þeyi saâdet zan etmemeli. Nefse güç ve acý gelenleri de þekâvet ve felâket sanmamalýdýr.) Kudüs´de Mescid-i Aksâ´da senelerce tesbih ve ibâdet ile ömrünü geçiren kimse, bir secdeyi terk etdiði için öyle yuvarlandý ki, bir daha kalkamadý. Eshâb-ý Kehf´in köpeði ise, pis olduðu hâlde, sýddîklarýn arkasýnda birkaç adým yürüdüðü için, öyle yükseldi ki, hiç düþmedi. Bu hâl, insaný hayrete düþürmektedir. Asýrlar boyunca, ilim adamlarý bu bilmeceyi çözememiþtir. Ýnsanýn aklý, bunun hikmetini anlýyamadý. Âdem aleyhisselâma buðdaydan yeme dedi ve yemesini diledi. Þeytanýn Âdem aleyhisselâma secde etmesini em- reyledi ve secde etmemesini diledi. Beni arayýnýz buyurdu. Fakat ka­vuþ- maðý dilemedi. Ýlâhî yolun yolcularý, "Hiç anlayamadýk" demekten baþka bir þey söyleyemediler. Bizlere ne demek düþer. O´nun, insanlarýn îmân etmelerine, ibâdet yapmalarýna ihtiyâcý yoktur. Kâfir olmalarýnýn ve gü- nah iþlemelerinin O´na hiç zararý olmaz. Mahlûklarýna O´nun hiç ihtiyâcý yoktur. Ýlmi, zulmetin temizlenmesine, cehli de günah iþlemesine sebep yaptý. Ýlimden îmân ve tâat doðmakta, cehâletten de küfr ve günah hâsýl olmaktadýr. Tâat, çok küçük olsa da, kaçýrýlmamalý. Günah pek küçük görünse de yaklaþmamalýdýr. Ýslâm âlimleri dedi ki; üç þey, üç þeye se- beptir: Tâat, Allahü teâlânýn rýzâsýný kazanmaða sebeptir. Günah iþle- mek, Allahü teâlânýn gadabýna sebeptir. Îmân etmek, þeref ve deðer sâhibi olmaða sebeptir. Bunun için, küçük günah iþlemekten de çok sakýnmalýdýr. Allahü teâlânýn gadabý, bu günahta olabilir. Her mümini kendinden iyi bilmelidir. Allahü teâlânýn çok sevdiði kulu olabilir. Herkes için ezelde yapýlmýþ olan takdîr hiç deðiþtirilemez. Hep günah iþleyip, hiç tâat yapmamýþ olaný, dilerse affeder. Melekler; "Yâ Rabbî! Yeryüzünde fesâd çýkaracak ve kan dökecek insanlarý niçin yaratýyorsun?" dediklerinde, "Onlar fesâd çýkarmazlar." demedi. "Sizin bilmediklerinizi ben bilirim." buyurdu. "Lâyýk olmayanlarý lâyýk yaparým. Uzak kalanlarý yaklaþtýrýrým. Zelîl olanlarý azîz ederim." buyurdu. "Siz onlarýn iþlerine bakarsýnýz. Ben kalblerine bakarým. Siz, günahsýz olduðunuza bakýyorsunuz. Onlar be­nim rahmetime sýðýnýrlar. Sizin günahsýz olduðunuzu beðendiðim gibi, onlarýn günahlarýný affetmeði de severim. Benim bildiðimi sizler bilemezsiniz. Onlarý, ezelî olan lütfuma kavuþturur, ebedî olan lütfum ile hepsini okþarým" buyurdu.

Büyük velîlerden Yahyâ bin Muâz-ý Râzî (rahmetullahi teâlâ aleyh) buyurdular ki: ?Cehennemliklerin amellerini iþleyip, sonra da Cennet´i istemek büyük ahmaklýktýr.?

Yine buyurdular ki: ?Ýnsanlar, fakir olmaktan korkarak dünyâlýk için çalýþtýklarý kadar, Cehennem´den korkup, korunmak için çalýþsalardý, mutlaka Cennet?e giderlerdi.?

Evliyânýn büyüklerinden Adiyy bin Müsâfir (rahmetullahi teâlâ a- leyh) buyurdular ki: Kafir olan Cehennem ehli, Cehennem´de ebedî olarak kalýcýdýr. Allahü teâlâ hepimizi bundan muhâfaza buyursun. Âmin.

Tâbiîn devrinin meþhûr âlim ve velîlerinden Zührî (rahmetullahi teâ- lâ aleyh) buyurdular ki: ?Sizi Cehennem´e düþmekten muhâfaza edecek þeyleri çoðaltýnýz.? dedi. ?O þey nedir?? diye sorduklarýnda; ?Mâruf, iyilik.? cevâbýný verdi.

Mýsýr?da yetiþen büyük velîlerden Zünnûn-i Mýsrî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerine "Kul hangi sebeple Cennet´e girer?" diye soruldukta; ?Beþ þey ile: Eðrilik bulunmayan bir doðruluk, gevþeklik bulunmayan bir gayret, gizli âþikâr Allahü teâlâyý anmak (murâkabe etmek), yol hazýrlýðý yapýp, ölüme hazýrlanarak, ölümü beklemek, hesâba çekilmeden önce kendini hesâba çekmek? buyurdular.

Ynt: Cennet-Cehennem By: damla6d Date: 03 Mart 2016, 17:31:38
#Esselamu aleykum..Ýnsanlar amellerine göre cennete ve cehenneme gidecek olarak ayrýlýrlar..Ameli günahlarýndan fazla olanlar cennete ve ameli günahlarýndan az olanlar ise cehenneme gidecektir.Ama cennete girmek için hak etmek gerekir..ÝnþAllah Rabbim nasib ederse biz de cennete gidenlerden oluruz..Rabbim razý olsun.#
Ynt: Cennet-Cehennem By: sultan aktay Date: 08 Mart 2016, 19:02:59
qselamun aleyküm allahý paylaþým için razý olsun bu konu hakkýnda beni bilgilendirdiniz için teþekkür ederm
Ynt: Cennet-Cehennem By: Nizamettin 8/b Date: 28 Mart 2016, 17:54:20
Rabbim bütün müslümanlarý cenneti ve cemaliyle þereflendirsin.

radyobeyan