Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Taha suresi By: armi Date: 27 Mart 2010, 20:26:15

TÂHÂ SÛRESÝ





Kur´an-ý Kerîm´in yirminci sûresi. Mekke´de inmiþ olup 135 ayetten ibârettir. 130, 131´inci ayetler Medîne´de inmiþtir.

Bu sûre Hz. Peygamber´e hitapla baþlayýp, yine O´na hitapla son bulmaktadýr. Ýki harften ibaret olan "Tâ Hâ" sözcüðü müteþâbih ayetlerden olup gerçek anlamýný ancak Allah bilir. Bununla birlikte müfessîrler bu ayete; "Ey Muhammed!", "Ey insan", "Ey erkek adam", "Ey temiz olan ve doðru yolu bulan kiþi", "Gece namazýnda yorgunluktan ayaðýný yerden kaldýran kiþi, ayaðýný yere bas" gibi anlamlar vermiþlerdir.

Sûrenin baþ tarafýnda Hz. Peygamber´in yükümlülükleri anlatýlýyor, ancak Kur´an´ýn onu sýkýntýya düþürmek için indirilmediði bildiriliyor. O, sadece Allah´tan korkanlara bir uyarýcý ve bir müjdecidir. Yüce Allah kâinatýn içine ve dýþýna her þeye hakimdir, gizli açýk her þeyi bilir. Bütün yaratýlanlar O´nun önünde eðilir. Ýnsanlardan inkârcýlar olursa onlarýn bu hali peygamberi sýkýntýya düþürmemelidir.

Bu giriþ ve sonuç kýsmý arasýnda büyük peygamberlerden olan Hz. Musa´nýn kýssasý konu edilir. Ýsrailoðullarýnýn Mýsýr´dan çýkýþlarý, yollarda geçirilen sýkýntýlar, buzaðýya tapmalarý ve benzeri ayrýntýlar uzunca anlatýlýr. Hz. Musa ile Firavun arasýnda geçen tartýþmalar zikredilir. Musa (a.s.) ile sihirbazlar arasýnda yapýlan müsabakadan söz edilir. Böylece bir peygamberin mucizesi karþýsýnda sihrin yenilgisi vurgulanýr. Yüce Allah´ýn Hz. Musa´yý en sýkýntýlý zamanlarýnda nasýl desteklediði ve selâmete çýkardýðý anlatýlýr.

Hz. Musa´nýn kýssasýndan sonra kýsa olarak Hz. Âdem´in kýssasý yer alýr. Onun hata iþlemesi ve sonra baðýþlanmasý anlatýlýr. Âdem´in soyundan gelecek insanlara ilâhî hakkatler anlatýldýktan sonra iyi veya kötüyü seçme hürriyetlerinden söz edilir.

Sûrenin akýþý iki ana bölüme ayrýlabilir. Ýlk bölümde Hz. Peygamber´e yöneltilen hitap yer almakta ve Yüce Allah´ýn seçip peygamber yaptýðý kullarýna sýkýntý çektirmediði ve buna örnek olarak da daha önce yasamýþ olan Musa´nýn hayatý ve kýssasý sunulmaktadýr. Ýkinci bölümde ise kýyamet sahneleri ve Hz. dem (a.s)´ýn kýssasý yer almaktadýr. Sûre´nin sonu ise baþý gibi benzer bir üslupla noktalanmaktadýr. Bu genel giriþten sonra sûrenin bölümlerini þu þekilde açýklayabiliriz.

1-) Hz. Peygamber´e hitap ve Allah´ýn yüceliðine dikkati çekme:

Ýlk âyetlerde Kur´ân´ýn indiriliþ nedeni þöyle belirlenir: "Tâ, Hâ. Ey Muhammed! Biz sana Kur´an´ý sýkýntýya düþesin diye göndermedik. Biz onu ancak Allah´tan korkup O´na itaat edene bir öðüt olsun diye indirdik. Bu Kur´an sana, yerin ve yüce göklerin yarataný tarafýndan indirildi" (1-4).

Sûre´nin nüzül nedeni þudur. Mekke´de Kur´an inmeye baþlayýp, namaz farz kýlýndýktan sonra Hz. Peygamber ve ashabý geceleri de nafile olarak çok ibadet yapýyordu. Kureyþ müþrikleri; "Bu Kur´an, Muhammed´i sýkýntýya düþürmek için indi" demeye baþladýlar. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.)´in, çok þükreden kul olma arzu ve isteði ile geceleri yaptýðý fazla ibadet nedeniyle ayaklarý yorulur, arada birisini yerden kaldýrýp dinlendirir, onu basar bu defa da diðer ayaðýný kaldýrýp sýrasýyla dinlendirirdi. Böylece "Ey habibim, bu þekilde ayaklarýný dinlendirmeye muhtaç olacak derecede kendini yorma. Çünkü Kur´an´ý biz kendini helâk edercesine yorman için indirmedik" buyurularak, ibadetlerin, emir ve yasaklara uymanýn itidal ölçüleri içinde yapýlmasý gereðine iþaret edilmiþtir (bk. Ýbn Kesîr, Muhtasar Tefsir, tahk. M. Al es-Sâbûn, Beyrut 1402/1981, II, 469).

Hz. Peygamber´e farz namazlardan sonra en faziletli namazýn hangisi olduðu sorulunca, "gece namazýdýr" buyurmuþtur. Çünkü O´na farzlardan sonra gece namazý emredilmiþtir: "Ey Muhammed! Gecenin bir bölümünde sadece sana mahsus nafile namaz (teheccüd namazý) kýl. Böylece, Rabbinin seni övülmüþ bir makama erdirmesi umulur" (el-Ýsrâ, 17/79). Teheccüd namazý gece uyuyup uyandýktan sonra kýlýnan namazdýr. Hz. Peygamber´in bu namazý kýldýðý ve yalnýz O´na vacip olduðu rivâyet edilmiþtir. Hasan el-Basrî gibi bazý bilginler bunun yatsýdan sonra kýlýnan bir namaz olduðunu söylemiþ iseler de bu da uykudan sonraki namaza hamledilir (Ýbn Kesir, a.g.e., II, 391, 392). Gece namazý kýlanlar baþka bir ayette þöyle övülür: "Ey Muhammed! Þüphesiz Rabbin senin ve beraberindeki bir grup ashabýn gecenin üçte ikisine yakýn, yarýsý ve üçte biri kadar bir süre kalkýp namaz kýldýðýný bilir" (el-Müezzemil, 73/20).

Bu duruma göre yatsý namazýndan sonra ve sabah namazý vakti girmezden önce kýlýnan namaz "gece namazý" adý verilmekte ve böyle bir namaz uykudan sonra kalkýp kýlýndýðý takdirde "teheccüd namazý" adýný almaktadýr. Hz. Peygamber´in ve bir kýsým sahabelerin farzlardan ayrý olarak kýldýðý gece namazlarýnýn gerek saðlýk ve gerekse gündüz yapacaklarý iþlerini aksatmayacak ölçüde yapýlmasý istenmiþtir.

Sûrenin bundan sonraki dört âyetinde Allah´ýn gücü, kudreti ve yüceliði þöyle ifade buyurulmuþtur: "Rahmân olan Allah, Arþ´ý kudretiyle kuþatmýþtýr. Göklerde, yerde ve nemli topraðýn altýnda ne varsa hepsi Allah´ýndýr. Sen sesini yükseltsen de yükseltmesen de þüphesiz Allah, gizliyi de bilir gizlinin gizlisini de. Allah kendisinden baþka hiçbir ilâh bulunmayan bir Allah´týr. En güzel isimler O´nundur" (5-8)

2-) Hz. Musa Peygamber´in kýssasý:

Burada Hz. Musa´ya Medyen dönüþü Tûr-i Sinâ´da vahyin ilk geliþinden itibaren Ýsrailoðullarýný Mýsýr´dan kurtarmasý ve Ken´an iline yerleþtirmesine kadar olan peygamberlik dönemi anlatýlýr.

Ýsrailoðullarý Mýsýr´da Hz. Yusuf´tan sonra çoðaldýlar. Yakup ve Yusuf´un þeriatý üzere kaldýlar. Mýsýr´ýn eski yerli halký olan Kýptler ise Firavunlarýn yönetiminde Ýsrailoðullarýna esaret hayatý yaþatýyor ve onlara aþaðýlýk gözüyle bakýyorlardý. Bir kâhinin Ýsrailoðullarýndan doðacak bir çocuðun Firavun hanedanýna son vereceðini haber vermesi üzerine, Firavun bunlardan yeni doðacak tüm çocuklarý öldürtmeye baþlar. Ýþte böyle bir ortamda Ya´kup (a.s)´in üçüncü oðlu Lavi´nin torunlarýndan "Ýmran" adýndaki þahsýn soyundan Hz. Musa dünyaya gelir. Annesi onu ölümden kurtarmak için bir sepetin içinde Nil nehrine salar, sular sepeti, Firavun´un saray bahçesinin kenarýna sürükler. Firavun´un adamlarý bunu bulunca karýsý Asiye onu evlat edinmek ve yetiþtirmek ister. Musa´nýn gerçek annesi de süt anne olarak saraya ulaþýr. Böylece Hz. Musa Firavun´un sarayýnda yetiþir.

Hz. Musa gençlik yaþýnda iken Mýsýr´da bir gün Ýsrailoðullarýndan biri ile bir kýptînin kavga ettiðini gördü. Aralarýna girip kýptînin göðsüne bir yumruk vurunca eceli gelen kýptý öldü. Firavun tarafýndan cezalandýrýlmaktan korkan Musa (a.s) Mýsýr´dan kaçýp Medyen´e geldi (bk. el-Kasas, 28/15-22) Medyen suyu baþýnda koyunlarý sulamakta zorluk çeken Þuayb (a.s)´in iki kýzýna yardýmcý oldu. Bunun üzerine emeðinin karþýlýðýný vermek üzere kýzlarýn yaþlý babalarý Hz. Þuayb O´nu evine davet ettirdi. Þuayb (a.s) sekiz veya on yýl çobanlýk yapmasý þartýyla kýzlarýndan birisini kendisine nikâhlamak istediðini bildirdi. Hz. Musa hizmet süresini doldurunca ailesiyle birlikte Mýsýr´a doðru yola çýktý (bk. el-Kasas, 28/23-29). Çünkü annesi ile büyük kardeþi Harun Mýsýr´da bulunuyordu.

Ýþte Tâhâ sûresinde "Musa´nýn kýssasý sana ulaþtý mý?" (9)ayetinden itibaren bu Mýsýr´a dönüþ yolculuðu ve sonrasý söyle anlatýlýr: Hz. Musa Tur daðýnýn da bulunduðu Tuvâ vadisine varýnca kýþýn karanlýk ve soðuk cuma gecesinde bir oðlu dünyaya geldi. Geceleyin yolu kaybetmiþ ve davarlarý da daðýlmýþtý. Ýþte bu sýrada dað tarafýnda bir ateþ görmüþ ve ailesine; Siz þurada durun, ben bir ateþ gördüm, belki size ondan bir kor getiririm. Veya ateþin yanýnda bu yol gösteren bulurum " dedi (10). Ateþin yanýna gelince de þöyle bir ses iþitti: "Ey Musa! Ben senin Rabbinim. Ayakkabýlarýný çýkar. Çünkü sen mukaddes vadi, Tuva´dasýn" (12). Bu ateþ nûr halinde "Avsec" veya "Musa aðacý" denilen dikenli bir aðaçtan parýldýyordu. Hz. Musa´nýn o sýrada en çok muhtaç olduðu ateþ veya yollarýný gösterecek bir rehber böyle bir tecelliye neden olmuþtur. Çünkü baþka türlü bir tecelli onun bu derece dikkatini çekmeyebilirdi.

Cenabý Hak iþte burada Hz. Musa´ya, onu peygamber olarak seçtiðini, kendisinden baþka hiçbir ilâh bulunmadýðýný, yalnýz kendisine kulluk edip namaz kýlmasýný, kýyametin mutlaka kopacaðýný, hesaplaþmanýn meydana geleceði o günün ne zaman olacaðýný açýklayacaðý zamanýn geldiðini ve kýyamet gününe inanmayanlarýn etkisi altýnda kalýnmamasý gerektiðini vahyetti (13-16).

Bundan sonra Hz. Musa´ya verilen iki mucizeden söz edilir. Yere býrakýlýnca ejderha halini alan asa (baston) ve elini koynuna sokup çýkarýnca elin bembeyaz olmasý. O´nun bu mucizelerle Mýsýr´a dönüp Firavun´un dine çaðýrmasý istenir. Bunun üzerine Hz. Musa þöyle dua eder: "Rabbim, göðsüme geniþlik ver. Tebliði iþimi kolaylaþtýrýr. Dilimin düðümünü çöz ki insanlar sözümü iyi anlasýnlar" (25-28).

Ayrýca kardeþi Harun´a peygamberlik vazifesi verilerek birlikte bu aðýr görevin yürütülmesini istedi. Böylece Allah´ý çokça tesbih ve çok zikretme imkânlarýnýn doðacaðýný bildirdi. Hz. Musa´nýn bu niyazý kabul edildi. Bu arada yüce Allah O´na daha önceki lütuflarýndan da söz eder. Bu lütuf ve ikramlar þunlardýr: a- Küçüklüðünde annesine önemli hususlarda ilham edilmesi, b- Nil nehrinde salýnan sepetin Firavun hanedanýna intikali ve Musa´nýn sevimli bir çocuk kýlýnmasý, c- Süt emzirme nedeniyle yeniden öz anneye kavuþturulmasý, d- Ýstemeyerek ölümüne neden olduðu katl olayýndan ötürü endiþe ve gamdan kurtarýlmasý, e- En önemlisi de peygamber olarak seçilmesi (37-41).

Bundan sonra Hz. Musa ve Harun´a, azmýþ olan Firavun´a gidip yumuþak sözlerle teblið yapmalarý bildirilir. Firavun´un kendilerine karþý sert tepki göstereceðinden korktuklarýný bildirince de Cenab-ý Hak Firavun´a þöyle hitap etmelerini ister: Þüphesiz biz, Rabbinin peygamberiyiz. Bizimle Ýsrailoðullarýný salýver. Onlara iþkence etme. Biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Selâm hidayete uyanlara" (47).

Hz. Musa bundan sonra Firavun´a yüce Allah´ýn yaratýcý tek güç olduðunu, yeryüzünü ve gökleri O´nun yarattýðýný, yaðmur, bitki, hayvan vb. nimetlerin Allah tarafýndan bahþedildiðini, insanýn aslýnýn toprak olduðunu, yine ona döneceðini ve öldükten sonra da yeniden diriltileceðini açýkladý ve mucizeleri gösterdi. Ancak Firavun bunlarý yalanladý ve þöyle dedi: "Sihirinle bizi yurdumuzdan çýkarmaya mý geldin ey Musa?" (57)

Firavun gösterilen mucizeleri sihirle karýþtýrýnca kendi sihirbazlarýnýn Musa´yý yenebileceðini düþündü ve Hz. Musa´yý müsabakaya çaðýrdý. Ýnsanlarýn toplu bulunabileceði bir zaman belirlenerek Firavun en becerikli sihirbazlarý topladý.

Sihirbazlar önce iplerini ve deðneklerini yere attýlar. Bunlar içleri cýva gibi sýcakta genleþen sývý ile dolu þeylerde ve sýcak zeminde büyük bir hareket gösterdiler. Musa (a.s) da elindeki asa´yý atýnca ejderha oldu ve sihirbazlarýn tüm sihir aletlerini yuttu. Asa eski haline gelince de ortalýkta sihirbazlara ait bir eþya kalmamýþtý. Olayý ibretle seyreden sihirbazlar bunun basit bir sihir ve göz boyama olayý olamayacaðýný anlamakta gecikmediler ve secdeye kapanarak þöyle dediler:

"Biz Harun´un ve Musa´nýn Rabbine iman ettik? (70).

Firavun sihirbazlarýn iman etmelerine çok kýzdý, ellerini ve ayaklarýný çaprazlama kesip, kendilerini hurma dallarýna asacaðýný bildirdi. Onlar þöyle cevap verdiler: Biz seni, bize gelen apaçýk mucizelere ve bizi yaratana tercih edemeyiz. Sen istediðini yap. Sen ancak bu dünya hayatýna hükmedebilirsin. Þüphesiz biz Rabbimize iman ettik. Böylece geçmiþ günahlarýmýzý ve bize zorla yaptýrdýðýn sihri baðýþlasýn. Allah´ýn mükâfatý daha hayýrlý ve daha devamlýdýr." (71-73).

Bu arada kýptîlerin bir grubu; "Musa´ya niçin bu kadar fýrsat veriliyor? Halkýn zihni karýþýyor, O, halký isyana teþvik ediyor" deyip Firavun´u tahrik ettiler. Ýsrailoðullarýnýn bütün boylarý Hz. Musa´nýn isteðine uyarak Mýsýr´ý terkedecek þekilde birleþmiþti. Önce buna Firavunda izin vermiþti, fakat sonradan piþman oldu. Hz. Musa bir zaman belirleyerek geceleyin onlarý Mýsýr´dan çýkardý ve Süveyþ denizinin kenarýna götürdü. Firavun bunu duyunca hemen askerini toplayarak arkalarýndan yetiþti. Musa (a.s) asasý ile denize vurdu, deniz yarýldý, on iki yol açýldý. On iki boyun her biri bir yoldan gitti. Firavun da askeriyle onlarý izleyip denize girdi, sonra deniz kapanýnca Firavun ve askerleri suda boðuldu.

Bundan sonra Musa (a.s) kavmi ile Ken´an eline yöneldi. O zaman bu ülkenin en büyük þehirleri Eriha, Nablus ve Kudüs idi. Eriha Amalikalýlardan bir takým zorbalarýn elinde olup, onlarý oradan savaþarak çýkarmak gerekiyordu. Ýsrailoðullarý; "Biz bu zorbalarla savaþamayýz" deyip geri çekilince, Hz. Musa kendilerine beddua etti. bu yüzden "Tîh" sahrasýna düþtüler ve kýrk yýl orada dolaþtýlar.

Bu arada Hz. Musa kendisine semavî bir kitap verilmek üzere Tur daðýna çaðýrýldý. O, kardeþi Harun´u yerine vekil býraktý. Kýrk gün Tur´da yalnýz baþýna ibadet edip aracýsýz olarak Rabbinin kelâmýný iþitti. Ýþte o sýrada kendisine Tevrat indi.

Ýsrailoðullarý Mýsýr´da iken kýptîlerden bayram günü için eðreti olarak altýn zinetler almýþ, bunlarý yerlerine vermeden ansýzýn Mýsýr´dan ayrýlmýþlardý. Tîh sahrasýnda köy ve kasaba olmadýðýndan altýn ve gümüþün deðeri yoktu ve gereksiz yük teþkil ediyordu. Samirî adlý bir kuyumcu, sanatkâr bir münafýk bütün altýn zinetleri ateþ yanan bir çukura attýrarak eritti ve içinden rüzgar geçince ses çýkaran bir buzaðý imal etti. Mýsýr´da bu gibi heykel Ýlâhlara aþina olan bu topluluða buzaðýyý Ýlâh olarak tanýtan Sâmirî, Musa´nýn Tur daðýna bu Ýlâhý aramak için gittiðini bildirdi. Ýsrailoðullarý Hz. Hurun´u da dinlemediler ve buzaðýya tapmaya baþladýlar.

Hz. Musa Tur daðýndan gelince onlara buzaðýyý Ýlâh olarak tanýtan Sâmirî´yi gördü ve çok kýzdý. Sâmirî´yi lânetledi ve buzaðýyý yaktýktan sonra denize attý. Harun´a da niçin bunlarý engellemediðini sordu. Harun (a.s) kendisini dinlemediklerini belirtti. Buzaðýya tapanlar da piþman oldular ve Musa (a.s) Tevrat´ý ortaya koydu, böylece israiloðullarý Tevrat´ýn hükümleriyle amel etmeye baþladýlar. Ýsrailoðullarýndan yeni gelen nesiller savaþçý oldu ve Þerîa nehrinin doðusunu ele geçirdiler. Daha önce Harun (a.s) vefat etmiþti. Hz. Musa´da kendi yerine Yusuf (a.s)´ýn oðlu Efrayim´in soyundan Yuþa adýndaki zatý yerine halife tayin etti ve kendisi vefat etti (Ahmet Cevdet Paþa, Peygamberlerin Kýssalarý ve Halifelerin Tarihleri, Sad: Ali Arslan, Ýstanbul, 1977, I, 21 vd).

3-) Hz. Peygamber´e kutsal bir kitap verildiði açýklanmaktadýr:

"Ýþte böylece Biz sana geçmiþlerin haberlerinin bir bölümünü anlatýyoruz. Þüphesiz Biz sana nezdimizden bir kitap verdik" (99).

Devamý ayetlerde; kim Kur´an´dan yüz çevirirse, onun kýyamet gününde aðýr bir yük yükleneceði, sur´a üfürülünce suçlularýn mosmor kesilip ve gözleri yuvalarýndan fýrlamýþ gibi haþredileceði belirtilir. Kýyametin dehþetinden o gün onlar dünya hayatýnýn on gün veya bir gün gibi kýsa bir hayattan ibaret olduðunu söylerler, O gün daðlarýn toz duman edilip savrulacaðý ve yerlerinin dümdüz kalacaðý belirtilir. Rahman olan Allah´ýn huzurunda o gün herkesin sesinin kesileceði, ancak fýsýltý ile konuþacaklarý, Allah´ýn izin verdiðinden baþkasýnýn þefaat edemeyeceði bildirilir. Bütün yüzlerin "diri (hayy)" ve boyun eðeceði ve zulüm yüklenenin periþan olacaðý vurgulanýr.

Kur´an´ýn Arapça olarak indiði ve onda çeþitli uslüplarýn kullanýldýðý, onun insanlara bir hatýrlatma olduðu ve vahyedilirken henüz bitmeden okumada acele etmemesi Hz. Peygamber´e bildirilir. Cenabý Hakk´a þöyle dua etmesi istenir: "Ey Rabbim, benim ilmimi artýr" (114).

4-) Hz. Âdem´in yaratýlýþý ve Cennetten Çýkarýlmasý:

Yüce Allah Âdem´i ve Havva´yý yaratmýþ ve onlarý cennet hayatýna baþlatmýþtý. Çeþitli nimet ve lezzetler serbest býrakýlmýþken bir aðacýn meyvesinden yemeleri yasaklanmýþtý. Fakat onlar bu aðaçtan yemiþlerdi. Ancak Âdem´i Cenab-ý Hak hatada ýsrarlý görmemiþti.

Âdem´e secde etmesi istenince melekler secde etmiþ, Þeytan ise secde etmeyip diretmiþti. "Þeytan Âdem´e vesvese vererek; Ey Âdem, sana edeblik aðacýný ve yok olmayan bir mülkü göstereyim mi?? (120) demiþti. Âdem ve Havva yasak yemiþten yenince avret yerleri açýlmýþtý. Böylece Âdem (a.s) peygamber olmazdan önce Rabbine karþý günahkâr olmuþ ve cennet nimetlerinden mahrum kalmýþtý.

Sonra Allah Teâlâ Âdem´i peygamber seçti, tevbesini kabul ederek, doðru yolu gösterdi. Ancak bu ilk iki insaný da yeryüzüne indirerek sýký bir imtihan, çalýþma, meþakkat, rýzýk arama, kýskançlýk vb. zorluklarla dolu, þeytan ve nefsin tuzak ve hileleriyle yüklü bir ortama saldý. Artýk doðru yola gidene ne sapýklýk ve ne de sýkýntý olmayacaðý, ancak Kur´an´dan yüz çevirene zor ve sýkýntýlý bir hayatýn söz konusu olacaðý, böylelerinin kýyamet günü ve kör olarak haþredileceði belirtilir. Kör haþredilmesinin nedenini sorana þöyle cevap verileceði bildirilir: "Ýþte böyle, cezan budur. Sana dünyada ayetlerimiz gelmiþti de sen onlarý unutmuþtur. Ýþte bugün de sen unutuluyorsun" (126).

Ýþte geçmiþ peygamberlerin ve ümmetlerinin yaþadýðý bu gibi ibretli olaylardan bu Ýslâm ümmeti de ders almalý yüce Allah´ýn emir ve yasaklarýna uymada gevþeklik göstermemelidir. Günün belirli vakitlerinde ve gecenin bir bölümünde yapýlacak ibadet, tesbih ve zikirle Rabbinin rýzasýný kazanmaya çalýþmalýdýr. Küfür ehlinden bazýlarýna verilen dünya süsü, servet ve varlýk mümini özendirmemeli, o meþru yoldan elde edilecek hayýrlý rýzka talip olmalýdýr.

Aile fertlerine namazý emretme ve aile reisinin kendisinin de namaza devamý istenmektedir (132).

Sûre þu ayetle son bulmaktadýr: "Ey Muhammed! Sen o inatçýlara þöyle de: Herkes âkýbetini beklemektedir. Siz de bekleyin. Yakýnda kimin doðru yolun yolcusu olduðunu ve kimin de hidayete erdiðini bileceksiniz"


radyobeyan