Hukuku Ýslamiye
Pages: 1
Nikaha ait istilahlar By: ecenur Date: 25 Mart 2010, 21:43:53
2.Cilt 1.Bölüm
ÜÇÜNCÜ KÝTAB..

(BÝRÎNCÎ BÖLÜM)

NÝKAHA AÎT ISTILAHLARA VE NÝKAHIN MUKADDÝMATINA..

VESAÝK BÎR KISIM AHKAMINA MÜTEALLÝKTÝR.

Nikaha Aîd Bazý Istýlahlar :

Nikâhýn Mukaddimatý = Niþanlanma Vesaire:

Nikahýn Mahiyetîni Ýzah :

Nikahýn Rüknü:

Nikahýn Nevileri:

Nikahýn Sýhhat Ve Nef Azýnýn Þartlarý :

Sahih Nikahlarýn Hükümleri :

Fasýd Nikahlarýn Hükümleri :

Batýl Nikahlarýn Hükümleri :

Þarkta Veya Ýzafete Mukarin Nikahlar :

Nikâhýn Sýfatý Þeriyyesî :

Nikâhýn Hikmeti Teþrüyyesî :

Nikâhta Velayet Ve Bu Velayetin Mertebeleri :

Nikâhta Velayetin Nevilerî :

Kasýrlarýn Nikahlarý Ve Müstahik Olduklarý Hiyarî Bulûð:

Hurrei Mükellefenîn Nefsini Tezvicî :

Nikahlarda Vekalet Ve Risalet

NÝKÂHTA AKDÝ FUZULÎ :

Kölelerin Ve Cariyelerin Nikahlarý Ve Hîyari Itk:

Nikahta Kefaet :

Kefaetin Þart Olup Olmamasý Hakkýndaki Mütalaalar :

ÝKÝNCÝ BÖLÜM...

MUHARREMAT HAKKINDADIR..

Muharremat = Nikahlarý Haram Olan Kadýnlar

Karabeti Nesebiyye Sebebile Hürmet :

Karabeti Nesebiyye Ýtibarile Olan Hürmetin.

Hikmeti Teþröyyesi :

Rezaýn Mahîyyeti Ve Hürmeti Müstelzim Mikdarý :

Reza Müddeti

Rezâ´ev Hükmü ;

Reza Sebebile Nikahlarý Haram Olan Kadýnlar :

Reza´ýn Sübutu:

Hürmeti Rezâýn Hikmeti Teþriîyyesi :

Sýhriyyet = Müsaheret :

Zina Ýle Hürmeti Müsaherentn Sübutu Ve Ademî Sübutu Hakkýndaki Mütalâalar :

Hürmeti Müsaherenîn Htkmeti Teþbftyyesi :

Hakkul´gayr :

Meharimin Aralarýný Cem:

Meharîmin Aralarýný Ademi Ceotin Hikmeti Teþrhyyes :

Þirk Sebebîle Olan Hürmeti Muvakkate :

Müþrikeler Ýle Kit´abiyyelerin Nikahlarý Hakkýndaki Hükmün Hikmeti Teþrüyyesi:

Lian Sebebile Husule Gelen Hürmet :

Mülk Sebebile Husule Gelen Hürmet:

Hürre Üzerine Cariyeyi Nikâh:

Üç Veya Ýkî Talakýn Vukuundan Mütehassîl Hürmet :

Tahlil Usulünün Hikmeti Teþrîîyyesi :

Adedî Meþrul Tecavüzden Münbaîs Hürmet Ve Teaddüdi Zevcat :

Teaddüdi Zevcatýn Hikmetiteþrüyyesi:

(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)

MEHRR KASME VE HUKTIKÝ ZEVCtYETE MÜTEALLÝKTÝR..

Ýslâm Hukukunda Mehrin Lüzumu Ve Mikdarý :

Mehbin Lüzumundaki Hîkmeti Teþkîtyye :

Mehrin Akþamý :

Mehki Müsemmanýn Serait Ve Evsafý :

Mehrîm Teekküdü, Kat´îmyet Kesbetmesi :

Mehrin Tezyîd Ve Tenzili

Mehkde Husule Gelen Ziyade :

Mehrîn Helak Ve Teayyübü :

Mehrin Sobe Edilmesi :

Mehre Dair Kefalet Ve Terhin :

Mehrin Kabz Ve Teslimi

Mehri Misli Îcab Eden Haller :

Mütatý Îcab Eden Haller :

Mehre Müteallik Ýhtilaflar, Davalarý :

Cihaza Müteallik Meseleler Ve Dâvalarý:

Zevç Ýle Zevce Arasýnda Hane Eþyasýna Müteallik Davalar :

Nikaha Müteallik Davalar

Nikâha Daik Þahadetler

Kasme Müteallik Meseleler

Zevceynin Mütekabil Haklarý Ve Vazifeleri :

Gayrî Müslîmlerîn Nikâhlarý :

ÜÇÜNCÜ KÝTABIN SONU..

DÖRDÜNCÜ KÝTAB..

(BÝRÝNCÎ BÖLÜM)

MÜFAREKATA AÝD ISTILAHLARI VE NÝKAHIN FESHÝNE,

TALÂKA DAÝR BÝR KISIM HÜKÜMLERÝ MUHTEVÝDÝR.

Müfarekata Aîd Istýlahlar :

Talâk Île Feshin Mahiyetleri Ve Aralarýndaki Farklar :

Talâkdan Madud Olmayan Fesîhler :

Talakýn Rüknü, Nevileri Ve Talâkda Müstamel Tabirler :

Talâk Vukuunun Þartlarý :

Talakýn Ehlî :

Bir Mütalea :

Talâkýn Mahalli :

Talakýn Adedi :

Lahika :


(Hukuki islâmiyye ve ýstýlahatý fýkhiyye kamusu) adý ile yazýlmýþ olan eserin bu ikinci cildi, dört kitaptan müteþekkil olup kamusun üçün­cü, dördüncü, beþinci ve altýncý kitaplarýný teþkil etmektedir.

Þöyle ki: üçüncü kitap, Münakehat»a müteallik meseleleri ihtiva edip üç bölüme ayrýlmýþtýr.

Dördüncü kitap, Müfarekata nikâh rabýtasýna bir vech ile niha­yet verilmesine» dair meseleleri muhtevi olup üç bölüme münkasimdir.

Beþinci kitap, «neseb ile hýzane» meselelerine mütedair olup iki bö­lümü muhtevidir.

Altýncý kitab, «nafaka» meselelerine ait olup iki bölümden ibaret bulunmaktadýr.

Bu dört kitabýn ihtiva ettiði meseleler, bir kýsým þahsî, ailevî hü­kümleri mutazammm olup hukuk sahasýnda kendilerine en ziyade müra­caat edilen hususlardan bulunmuþtur.

Bu kitaplardaki meselelerin esas kýsmý; izafî delillere, yani: kitabul-lahdaki, süneni nebeviyyedeki sarih naslara ve icma: ümmete müstenit bulunduðundan onlarda bütün islâm mûctehitleri müttefik bulunmuþlardýr. Talî derecede bulunan kýsmý ise içtihada müsait mesailden ibaret bu­lunduðundan bunlarýn hakkýnda müetehidini izamýn cemiyet hayatý için vüs´at ve rahmete vesile olacak surette müteaddit akvali mevcut­tur.

îslâm hukukunda aile ahkâmýna müteallik meselelerin büyük bir kýymeti vardýr. Bunlar bir bakýmdan ibadet ve taate müteallik meselete) kabilindendir.

îslâm hukukunda gerek þahýslarýn ve gerek þahýslardan teþekkül eden ailelerin birer refahiyet ve mesudiyet içinde, bir intizam ve itilâ da­iresinde yaþamalarý mühim bir gayedir. Binaenaleyh islâm hukuku, bu gayeyi temin edecek pek faideli, yüksek hükümleri muhtevi bulunmak­tadýr. Bütün müslümanlar tarafýndan kabul ve tebcil edilen fýkhî mo.z-heblere ait, aile ahkâmýna dair meseleler güzelce gözonüne alýnýrsa bu hakikat tecelli eder.

Aile ahkâmýna ait meselelerin oldukça büyük bir kýsmýný bu ikinci cilt, ihtiva etmektedir. Biz bunlarý yazmakla islâm hukukunun vüsatine iþaret etmiþ, islâm hukukundaki aile ahkâmýna dair tetebbüatta buluna. cak genç hukukçularýmýz için oldukça mufassal bir eser vücude getirmiþ bulunuyoruz. Nâçiz mesaîmizin nezdi ilâhîde kabule karin olmasýný Hak Tealâ Hazretlerinden niyaz ederiz.

Ve minalahittevfik.[1]

ÜÇÜNCÜ KÝTAB



Münakehata müteallik hükümlere dair olup üç bölüme ayrýlmýþtýr: [2]


(BÝRÎNCÎ BÖLÜM)

NÝKAHA AÎT ISTILAHLARA VE NÝKAHIN MUKADDÝMATINA
VESAÝK BÎR KISIM AHKAMINA MÜTEALLÝKTÝR.



ÝÇÝNDEKÝLER : Münakehata ait bazý ýstýlahlar. Nikâhýn mukaddimatý = Niþanlanma vesaire. Nikâhýn mahiyyetini izah. Nikâhýn rük­nü. Bir lahika. Nikâhýn nevileri. Nikâhýn sýhhat ve ne fazýnýn þartlan. Sahih nikâhlarýn hükümleri. Fasid ve bâtýl nikâhlarýn hükümleri. Þar­ta veya izafete mükarin nikâhlar. Nikâhýn sýfatý þer´iyyesi. Nikâhýn hik­meti tesriiyyesi. Nikâhta velayet ve bu velayetin mertebeleri- Kas irinin nikâhlarý ve müstehik olduklarý hýyarý bulûð. Mükellef hurrenin nef­sini tezviri. Nikâhta vekâlet, risalet ve akdi fuzulî. Köleler ile cariye­lerin nikâhlarý ve hýyarý ýtk. Nikâhta kefâet. Kefaetin þart olup olma­masý hakkýndaki mütalealar. [3]

Nikaha Aîd Bazý Istýlahlar :



1 - (Nikâh) : Evlenmeden, akdi tezvicden ibarettir. Yani: bir akiddir ki, kasden mülki müt´ayi müfid olur. Bu akd ile bir aile teþek­kül eder, bir erkek ile bir kadýn arasýnda bir takým haklar teessüs ederek bunlarýn biribirinden meþru surette istifadeleri caiz olur.

2 - (Münakehe) : iki kimsenin akdi nikâhta bulunmasý manasý­nadýr. Cem´i: «münakehat»dýr.

3 - (Istinkâh) Nikahlanmak, nikâh talebinde bulunmak mânâ sýnadýr.

4 - (Zevç) : Koca, bir kadýnýn nikâhýna sahip olan erkek demek­tir. Cem´i (ezvac»dýr.

5 - (Zevce) : Karý, bir erkeðin nikâhý altýnda bulunan kadýn de­mektir. Cem´i «zevcat» dýr. Maahaza Arab lisanýnda zevç lâfzý, eþ mâ­nâsýna olarak hem erkeðe, hem de kadýna ýtlak olunur. Evlenmeðe, ka­rý koca olmaya da «tezevvüc», «tenekküh», «izdivaç» denilir.

6 - (Halîle) : Bir erkeðe zevciyyet veya teserrî suretile halâl olan kadýn demektir.. Cem´i «halâil» dir. Böyle bir erkeðe de «halîl» denir.

7 - (irs) : Zevce demektir. Cemi «urus» dur.

8 - (Ba´l ) : Zevç demektir. Cem´i «buule» dir.

9 - (Nikahý sahih) : Sýhhat þartlarýný tamamen cami olan ni­kâhtýr ki, nafiz ve gayri nafiz kýsýmlarýna ayrýlýr.

10 - (Nikâhý nafiz) : Sýhhat þartlarýný tamamen cami olup hiç­bir kimsenin icazetine mevkuf bulunmayan nikâhtýr. Lâzým ve gayrý lâzým kýsýmlarýna ayrýlýr.

11 - (Nikâhý gayri nafiz) : Sýhhat þartlarým cami olmakla bera­ber nikâh sahibinin veya velisinin icazetine mevkuf bulunan nikâhtýr. Buna «nikâhý mevkuf» da denir.

12 - (Nikâhý lâzým) : Nafiz, hýyarý fesihden ârî olup fesih teh­likesine maruz bulunmayan nikâhtýr.

13 - (Nikâhý gayri lâzým) : Nafiz olmakla beraber fesih edilmesi kabil olan, yani: Öyle bir tehlikeye maruz bulunan nikâhtýr ki, muhay­yer olan bunu fesh edebilir.

14 - (Nikâhý fasid) : Sýhhat þartlarýný cami olmayan nikâhtýr. Þahidsiz akd edilen nikâh gibi.

15 - (Nikâhý bâtýl) : Üzerine asla nikâh hükümleri terettüp et­meyen nikâhtýr. Baþkasýnýn zevcesile bilerek evlenme gibi.

16 - (Nikâhý muvakkat) : Muayyen bir zaman için veya meç­hul bir müddet ile mukayyed olarak yapýlan nikâhtýr.

17 - (Nikâhý m üt´a) : Mut´a, temettü veya istimta gibi bir tâbir ile bir müddet için yapýlan nikâhtýr.

18 - (Nikâhý þýgar) : îki kadýnýn mehr tesmiye edilmeksizin bi­ri birine mukabil olmak üzere iki erkeðe tezvic edilmesi demektir.

Meselâ: îki erkek, birbirine kýz kardeþlerini bu suretle tezvic ede­cek olsa bir nikâhý sigar vücude gelmiþ olur.

Esasen sigar, sügur lâfýzlarý, lügatte hulüv manasýnadýr. Hüküm­dardan hâli olan bir beldeye «beldei þâgýre» denilir. Böyle bir nikâh da mehrden hâli olduðundan bu namý almýþtýr.

19 - (Nikâhý fuzulî) : Asil, velî, vekil veya resul olmayan bir þahsýn baþkasý namýna yapmýþ olduðu nikâhtýr.

20 - (Meclisi nikâh) : Nikâh akdi için toplanýlan mahaldir.

21- (Ahkâmý nikâh) : Nikâhýn akdedilmesi üzerine terettüp eden mehr ve nafaka gibi eserler, semereler demektir.

22 - (Akdi nikâh) : îki tarafýn nikâhý iltizam ve taahhüd etme­leridir ki, bu hususdaki icab ve kabulün birbirine rabt edilmesinden ibarettir. Buna «nikâh kýymak» denir.

Akd, esasen lügatte düðmelemek, düðme baðlamak manasýnadýr, hissî ve manevî kýsýmlarýna ayrýlýr.

28 - (tcabý nikâh) : Nikâhý vücude getirmek için ilk evvel söy­lenilen sözdür ki, nikâh onunla ispata baþlanýlmýþ olur.

24 - (Kabuli nikâh) : Nikâhý inþa için saniyen söylenilen sözdür ki-, akdi nikâh onunla tamam olur.

Meselâ: Nikâhda erkeðin «seni tezevvüc ettim» sözü icab, sonra ka­dýnýn «ben de nefsimi sana tezvic ettim» sözü kabuldür.

Bilâkis evvelâ kadýnýn «Ben nefsimi sana tezvic ettim» sözü icab, ba­dehu erkeðin «Ben de seni tezevvüc ettim» sözü kabuldür.

25 - (Hýtbe) : Bir kadýnýn nikâhýna talib olmaktýr. Evlenmeði ta­lep eden erkeðe «hâtýb», evlenmesi istenilen kadýna da «mahtûbe» denir.

26 - (Niþanlanma) : Evlenmek talebi üzerine verilen söz ile yapýlan bazý merasimden ibarettir.

27 - (Velime) : Evlenmek dolayýsiyle yapýlan ziyafet manasýnadýr.

28 - (Bulûð) : Lügatte vüsûl, kavuþma demektir. Istýlahta: çocuk­luk çaðýnýn nihayet bulmasýdýr. Bulûð çaðýna eren erkeðe «balið», kadýna da «baliðe» denir.

Bulûðun mebdei, kýzlarda dokuz, erkek çocuklarda on iki yaþýn hi­tamýdýr. Sinni bulûðun müntehasý, imamý âzamin son ve en meþhur kav­line nazaran ihtilâm, ihbal, inzal gibi bir sebeble balið olmýyan erkekler için on sekiz ve hayiz, ihtilam, habil gibi bir sebeble bulûðu zahir olmý yan kýzlar için de on yedidir. Çünkü bu yaðdaki bir insan, reþid olacaðýn­dan artýk onun balið sayýlmamasý muvafýk deðildir.

Kadýnlarýn neþv ve idraki erkeklerden daha seri olduðundan erkek­lerin sinni bulûðu bir sene fazla bulunmuþtur.

îmameyne göre gerek erkek ye gerek kýzlar için bulûð yaþýnýn mün­tehasý on beþ senedir. Bu yaþa vâsýl olan bir þahýs, kendinde bulûð âsân zahir olmasa bile hükmen balið sayýlarak hakkýnda o yolda ahkâm car! olur. Çünkü bu yaþda olanlarýn bulûðlarý galib ve þayidir. Bununla bera­ber insanlarýn Ömürleri kýsa olduðundan kendilerinin bu müddetten zi­yade ehliyeti kâmileden mahrum tutulmalarý muvafýk görülemez. Bu kavi, müftabihdir, Mecellede de bu kabul edilmiþtir.

(Emmei selâseye göre de sinni bulûðun müntehasý on beþdir.) Hacr ve ikrah mebhasine de müracaat!..

29 - (Müraheka) : Bulûð yaþýna yaklaþmak manasýnadýr. Fukaha, bulûð yaþýnýn mebdeine vâsýl olduðu halde henüz balið olmýyan þahsa ha­kikaten veya hükmen balið oluncýya kadar erkek ise «mürahik», kýz ise «mürahika» derler.

30 - (Bikr) : Kocaya varmamýþ olan kýzdýr. Cem´i «ebkâr» dýr. Bikr, hakikî ve hükmî kýsýmlarýna ayrýlýr.

31- (Bikri hakikî) : Erkek ile asla mücamaatta bulunmamýþ olan kýzdýr. Kocaya varmamýþ olmakla beraber hiçbir sebeple bekâreti zail olmamýþ olan bir kýz, bikri hakikî olduðu gibi kocaya vardýðý halde zevci­nin mecbub veya ýnnîn olmasýndan dolayý kendisine tekarrüb vuku bul­maksýzýn zevcinden talâk veya v(-fal sobabilo ayrýlan bir kýz da bikri ha­kikî sayýlýr. Yüksek bir yerden atlamak veya çok hayiz kara görmek veya uzun bir müddet evlenme izin yaþamak veya cerahat gibi bir sebeple bekâre­ti- zarý zail olan bir kýz da yine bikri hakikî bulunmuþ olur.

32 - (Bikri hükmî) : Tekerrür etmemek ve hakkýnda haddi zina ic­ra edilmiþ olmamak þartile zina fiilinde bulunduðu malûm olan kýzdýr.

33 - (Seyyib) : Kadýn görmüþ, yani: evlenmiþ bulunan erkektir Erkek görmüþ kadýna da «seyyibe» denir.

34 - (Eyyim) : Kocasýz kadýndýr. Gerek bikr ve gerek seyyibe ol­sun ve gerek büyük ve gerek küçük bulunsun. Cem´i «eyâmâ» dýr.

35 - (Velayeti nikâh) : Bir gahsýn evlenmesi hususunda diðer biý þahsýn haiz olduðu velayet ve salâhiyet demektir ki, velayeti icbar ile ve­layeti nedb kýsýmlarýna ayrýlýr.

36 - (Nikâhta velayeti icbar) : Velayet altýnda bulunan bir þahsýn evlenmesi hususunda razý olsa da olmasa da velayeti haiz olan diðer bu þahsýn sözünü tenfiz edebilmek salâhiyetidir. Çocuklar, mecnunlar, ma­tuhlar bu velayet altýnda bulunurlar.

37 - (Velayeti nedb) : Müeerred kendisini hicabdan vikaye ve sui-ahlâka nisbet olunmaktan muhafaza için emri nikâhýný velîsine tefviz eden baligei âkile, meselâ böyle bir mutallaka hakkýndaki velayettir. Buna «velayeti istihbab» da denir.

38 - (Hryar-i bulûð) : Balið olmakla velayet altýndan kurtulan bir þahsýn, hakkýndaki nikâhý kabul veya fesh ettirebilmek salâhiyeti demek­tir. Buna «hýyarý idrâk» de denilir.

39 - (Hýyarý ýtk) : Mevlâsý tarafýndan yapýlmýþ olan nikâhým, azad edilmesi sebebile cariyenin ibka veya fesh edebilmeye salâhiyettar olma­sýdýr. Buna «hýyarý ataka» de denir,

40 - (Adi- jÂa) : Lügatte men manasýnadýr. Istýlahta: bir kadýný kocaya varmaktan zulmen men eylemektir. Þöyle ki: bir kadýnýn küfüv ve münasibi zuhur etti ve iki taraf nikâha ragýb bulunduðu halde o ka­dým mehri mislile tezvicden velisinin imtina eylemesi bir adidir.

41- (Kefaet) : Lügatte müsavat ve münasebet demektir. Nazîr ve kefaetl haiz olan kimseye «küfüv» denilir. Cem´i «ekfa» dýr. Fýkýh lisa­nýnda kefaet, zevç ile zevcenin birbirine bazý hususlarda müsavi ve mü­masil olmalarý veya zevcenin þerefçe zevcinden dûn bulunmasýdýr.

42 - (Mahrem) : Karabetten dolayý nikâhý haram olan kimsedir. Bir kýza nazaran kardeþi gibi. Mukabili «gayri mahrem = nâmahrem-» dir. Mahrem, hürmet, ihtiram mânâsýna da gelir.

43 - (Muharremat) : Nikâhlarý muvakkaten veya müebbeden ha­ram olan kadýnlardýr.

(Hürmeti müebbede) : Hükmü devam edip duran hürmettir. Nikâhlarý hiçbir zaman caiz olmýyan kadýnlar hakkýndaki hürmet gibi ki, sebebi asla zail olmadýðýndan Ýlelebed devam eder. Bir þahsa nazara.:: ^omþiresile evlenmesi gibi

45 - (Hürmeti muvakkate) : Bir zaman için carî olup badehu zail olan hürmettir. Nikâhlarý bazý sebeplere mebni bir müddet için memnu olan kadýnlar hakkýndaki hürmet gibi ki, o sebeplerin zevalile mürten olur. Bir þahsa nazaran baþkasýnýn mu´teddesile evlenme gibi ki, iddeuiý nihayet bulmasile hürmet zail olur.

46 - (Hürmeti musahere) : Sýhriyyet sebebile husule gelen hürmet­tir ki, nikâhýn sýhhatine mani olur.

47 - (Hürmeti raza = £ij) : Bir çocuða süt vermekten mütehas-sil hürmettir ki, nikâhýn sýhhatine mani olur.

48- (Musahere) : Bir aileden kýz almak suretile husule gelen da matlýk, kainvaldelik, kainpederlik gibi hýsýmlýktýr ki, buna «sihriyyeU de denir.

49 - (Sýhr) : Zevcenin anasý, babasý gibi bilûmum zî rahimi mah­remdir. Cem´i «ashar» dýr.

50 - (Karabeti nesebiyye) : Ýki veya daha ziyade kimseler arasýn­da neseb itibarile olan yakýnlýk, hýsýmlýk demektir.

51 - (Usul) : Babalar ile analar ve Üânihaye cedler ile ceddeler-dir. Usulün müfredi «asi» dýr. Bu kelime, lügatte temel ve esas manasý­nadýr. Necabeti olan zata «asîl», «zî asalet», «sahibi asalet» denilir.

52 - (Füru) : Erkek ve kýz evlâdile bunlarýn ilânihayet evlâd v? ahfadýdýr. Müfredi «feri» dir.

53 - (Havaþi) : Usul ve fünýdan maada akrabadýr. Kardeþler, am­calar, dayýlar gibi.

54 - (Raza) : Lügatte meme emmek demektir. «Raz´», rezaa», «ir-tiza´» da bu mânâyadýr. «îrza» da emzirmektir. «Mürazaa», «rýza1» da iki çocuðun bir memeden süt emmesidir. Bu halde bu çocuklardan her biri diðerinin «razii» olmuþ olur. Istýlahta raza´, lâakal dokuz yaþýnda veya daha yaðlý bir kadýnýn südü vakti mahsusunda bir çocuðun midesine dahil olmak demektir.

55 - Müra mürzia) : Bir çocuðu emziren veya emzirmiþ bulunan kadýn demektir. Cem´i «merazi´» dir.

56 - (Kazi): Süt emen çocuk ve bir memeden süt emt:ý çocuklardan her biri demektir. Buna «râzi1», «mürtezi» de denir.

57 - (Zýir): Süt ana demektir.

58 - (Zatý leben): Süt sahibesi olan, memesinde süt bulunan kadýndýr.

59 - {Sahibi leben) Bir kadýnýn sütü kendisinin mukarenrtinden münbais ola kocasý demektir.

60 - (Lebeni fahl): Bir erkeðin mü kare neti neticesi olarak bir kanda husule gelen süttür ki, her ikisinin maddei mahsusamndan münbais lüunur.

61 - (Fatm = fi tam) : Çocuðu sütten kesmektir. Sütten kesilecek

iða giren çocuða da «muftým» denir.

62 - (Fasl = fisal) : Fitam gibi sütten kesmek manasýnadýr.

63 - (Garre) : Aybýný veya baþkasýnýn mu´teddesi olduðunu sakh-arak hatibini aldatan kadýn demektir.

64 - (Teaddüdü zevcat) : Bir kimsenin nikâhý altýnda müteaddit adýnlann bulunmasý demektir ki, bunun müslümanlarca azamî haddi .Örttür.

65 - (Kasm) : Zevcin yedi iktidarýnda olan þeylerde ve sohbet ve

lüvaneset için beytutet hususunda zevceleri arasýnda adalet ve müsa atý temine riayet etmesidir.

66 - (Mehr) : Zevcenin akdi nikâh ile müstahak olduðu maldýr ki, »unu zevcinden alýr. Cem´i «mühür ve emhar» dýr. Mehre sadak, nihle, lâik, farize, sadaka atýyye namý da verilir.

67 - (Mehri müsemma) : Ýki tarafýn az vevt» çok olarak tesmiye e tayin ettikleri mal veya kabili mübadele olan menfaattir.

68 - (Mehrl misi) : Zevcenin babasý cihetinden ye olmadýðý tak­dirde beldesi ahalisinden akid tarihinde, yag, cemal, bekaret gibi vasýf­larda akran ve emsali kadýnlarýn metilidir. Nefsi akd ile vacib olduðun­dan asi olan da bu mehri. misildir.

69 - (Mehrl muaccel) : Peþin verilmesi meþrut olan mehrdir.

70 - (Mehri müeccel) : Bilâhare verilmesi meþrut olan mehrdir ki, muayyen bir müddet zikredilmemiþ ise vefat veya talâk halinde teaccül eder. Bir mehrin tamamý müeccel olabileceði gibi bir kýsmýn da müeccel

olabilir.

71 - (Ukr) : Mutlaka mehr mânâsýna gelirse de mehri misilde is­timali daha ziyadedir. Þöyle ki: hür bir kadýnýn mehri misline ukr denil­diði gibi bir cariyenin cemali ve mevlâaý itibarile mümasilleri olan cari­yelere nazaran müstahik olacaðý mehre de ukr denilir, yani: bu cariye­lerin nikâhlarýna ne mikdar mal ile raðbet edilmekte ise o mikdar, bu ca­riyenin ukru olmua. olur.

Bazý zevata göre cariyelerin ukrlarý; bikr iseler kýymetlerinin onda

biri, seyyib iseler yirmide biri nisbetindedir.

Maahaza ukr tabiri, alelekser kendisine þüphe ile tekarrüb edilen kadýna mehri ne muadil olarak verilen tazminat mânâsýnda kullanýlýr. Gasb tarikile vukubulan bir mukarenetten dolayý diyet makamýnda veri­len bedele de ukr denilir. Gebe kalmayan kadýna «âkir» denildiði gibi çocuk yapamýyan erke­ðe de câkir» denir.

72 - (Mut´a) : Lügatte mutlaka istifade olunacak þey, kifayet mik-

darý azýk, faidelendirmek mânâlarýný ifade eder. Istýlahta: zevç tarafýn­dan bogadýðý zevcesine verilecek üç veya beþ parça kisveden ibarettir k;, üç parça olduðuna göre bir baþ örtüsü, bir gömlek, bir de çarþaftýr. Befi olduðuna göre de bir entari ile diðer bir libas daha ilâve olunur. Maama-fih zevç bunlarýn aynlarile kýymetlerini vermekte muhayyerdir.

Zevç, zevcesinin mili nazar, hýlli mukarenet gibi menafiinden istifa^ deye müstahak olduðundan bu istihkaka «mülki müt´a» denilmiþtir ki, mukabili «mülki rakabe» dir. Bu iki mülk arasýnda umum ve husus min veehin vardýr. Þöyle ki: mülki rakabe, alelekser mülki müt´ayý istilzam eder. Fakat mülki müt´a, mülki rakabeyi istilzam etmez. Meselâ: bir kimse, bir cariye satýn alsa onun rakabesine - zatýna mâlik olacaðý gibi menfaatlerine de mâlik olur. Amma bir kadýnla teehhül etse onun yalnýz bazý menafüne malik olur, rakabesine malik olamaz.

73 - (Mufavvize) : Emri nikâhýný velisine tefviz ve havale edip mehrden bahsetmeyen kadýndýr. Tefviz, lûgaten ihmal manasýnadýr. Men rin tayin ve tesmiye edilmemesi bir ihmal demek olduðundan mehr tes­miye edilmeksizin veya nefy edilerek yapýlan bir nikâh emrine «tefviz > denilmiþtir ki, iki kýsma ayrýlýr.

Biri (tefvizülbüzu´): dur ki bu, bir kimsenin velayeti icbar altýn­da bulunan bir kýzý bir þahsa mehr olmaksýzýn tezvic etmesi veya bir kadýnýn bilâ. mehr tezvic edilmesi için velisine izin vermesi demektir.

Diðeri (tefvizürmehr) dir ki bu da: bir kimsenin bir kadýný kendisi­nin veya o kadýnýn veya onun velisinin yahut bir ecnebinin dileyeceði bir mehr üzerine tezevvüc etmesidir.

74 - (Büzü) : Nikâh manasýnadýr. Kadýnýn tenasül uzvuna da ýtlak olunur. «Mübazaa» da tmücameat demektir.

75 - (Duhul) : Zevcin zevcesine mukarenet ve mücameatidir. Zi­faf olmak haleti. Kendisine kocasý tarafýndan tekarrüb olunan zevceyi «medhulün bina» denildiði gibi tekarrüb olunmayan zevceye de «gayri medhulün bina» denilir.

76 - (Halvet): Zevç ile zevcinin - izinleri olmadýkça üçüncü bir þahsýn muttali olamýyacaðýndan emin bulunduklarý - bir yerde yalnýzca bulunmalarýdýr ki, iki kýsma ayrýlýr.

Biri "halveti sahiha" dýr ki: zevç ile zevcenin hiçbirinde tekarrübe mani bir sebep bulunmadýðý halde birbirile içtima etmeleridir.

Diðer "halveti faside" dir ki; zevç ile zevcenin birinde tekarrübe mâ­ni bir sebep olduðu halde yekdiðerile içtima etmelerinden ibarettir.

Tekarrübe mani olan þeyler, mevanii hissiyye, baþka bir tabir ile me-vanii hakikiyye ile mevanii tabiiyye ve þer´iyye kýsýmlarýna ayrýlýr.

Meselâ: zevcin halvet esnasýnda hasta bulunmasý, bir maniî hissidir

Halvet esnasýnda üçüncü âkil bir þahsýn bulunmasý da bir manii tabiîdir. Zevç ile zevceden birinin ramazaný þerifde oruçlu bulunmasý veya zevce­nin hayz veya nifas halinde olmasý da þer´î manialardan maduttur.

77 - (Cihaz) : Kocaya varan kadýn için ihzarý mutad olan eþyadýr. Elbise, sergi, yatak takýmý, huliyyat gibi.

Yolcunun erzakýna, eþya ve mühimmatýna, Ölünün kefenine de cihaz denir. Cem´i «echize» dir. Cehaz lâfzý da hem mezkûr eþyaya, hem de ka­dýnlarýn tenasül uzvuna ´ýtlak olunur.Kadýnlarýn, yolcularýn, ölülerin muhtaç olduklarý eþyayý hazýrlama­ya, tertib ve tanzim etmeye de «teçhiz» denilir. [4]

Nikâhýn Mukaddimatý = Niþanlanma Vesaire:



78 - : Niþanlanma merasimi, nikâhýn bir mukaddimesidîr, nikâh­tan mâdut deðildir. Binaenaleyh mücerred niþanlanmakla veya izdivaç vâdile nikâh, münakid, üzerine nikâh hükümleri müterettib olmaz ve iKi taraftan hiçbiri akdi icraya ve mücerred izdivaç vadinde bulunduðundan dolayý vadini infaza icbar olunamaz. Çünkü nikâh, usulen icab ve kabýd ile münakid olur. Bir erkek ile bir kadýnýn birbirine yüzük, çarþaf, elbise gibi huliyyata, belbusata ait bazý eþya vererek namzedlik merasimim ic­ra etmeleri ise böyle bir icab ve kabul mahiyetinde deðildir.

Kezalik: nikâhta talik carî olmadýðýndan, mücerred vaid ile nikâh sa­bit olamýyacaðý gibi talik suretini iktisab eden bir vaid ile de nikâh husu­le gelmez.

Artýk böyle namzedler arasýnda tevarüs, ve hürmeti musahere ta­hakkuk etmiþ olmaz ve bir erkek ile evlenme vaidinde bulunan bir kadýn, baþkasile evlenebilir.

79 - : Söz kesildikten, yani : istikbalde evlenmelerini kararlastir diktan sonra iki taraftan biri nikâhdan imtina veya akdi nikâhtan ev­vel vefat etse hatibin mehre mahsuben mahtubesine vermiþ olduðu þey­ler, velev ki istimal ile tegayyür etmiþ olsun mevcut ise aynen ve telef olmuþ ise bedelden istirdat olunabilir.

Hatibin vefatý halinde istirdat hakký varislerine intikal eder. Mah-tubenin vefatý takdirinde de makbuzý olan mehr, terikesinden alýnýr. îîünkü bu mehri vermekteki´maksat, hâsýl olmadýðýndan bunun istirda-lý, tazmin ettirilmesi, bir hak teþkil eder. Fakat bu halde iki tarafýn biri-birine vermiþ olduklarý hediyyeler, hibe ahkâmýna tâbidir.

Binaenaleyh kabzdan sonra vefat vukuunda rücu hakký münkati olursa da evlenmeye muvafakatten imtina takdirinde - sair rücu ma­nialarýndan bir þey bulnmadýkça - rücu hakký münkati olmaz. Haniye, Feyâye.

80 - : Bir kimse, namzedi olan kadýna niþan namýna bir miktar eþ­ya ihda edip de badehu nikâhtan feragat olunsa bu eþyayý mevcut ise istirdat edebilir.

Kezalik : o kadýn da bunlara mukabil olarak göndermiþ olduðu þey­leri - mevcut ise - geri alabilir. Reddül´muhtar. Behce.

81 - : Namzedlerden birinin diðerine hediye olarak verdiði þey, h«-lâk veya müstehlek olsa veye kendisinde ziyadei muttasile vücude gelse yahut hediye alunan tarafýn mülkünden bir veçhile çýksa artýk hediye» eden tarafýn rücua hakký kalmaz.

82 - Bir kýzý tezvic veya nikâhtan sonra teslim için ebeveyninden veya akrabasýndan birinin aðýrlýk, kaftanhk vesaire namlarile alacakla­rý þey, rüþvet mahiyetindedir. Binaenaleyh zevç, vermiþ olduðu þeyi mev­cut ise aynen, deðilse bedelen istirdat edebilir. Nitekim bir kadýn da ken­disini veya kýzýný tezevvüc etmesi için bir erkeðe vereceði þeyi tezevvüc-den sonra geri alabilir.

Fakat nikâh iþini temin, nýusaheret maslahatlarýný ýslah maksadi t e hâtib tarafýndan bir þahsa ücret olduðu tasrih edilerek verilen þey, bilâ­hare istirdat olunamaz. Çünkü bu, bir hizmet bedelidir.

83 - Hatibin mahtubesini nikâhtan evvel görmesi caizdir.

« (Mâlikî fukahasi diyorlar ki: hâtib, mahtubenin^ mahtube de ha­tibin yüzüne, ellerine bakabilir. Bu mendubdur. Çünkü iki* tarafýn ce­mali, sýhhati bu veçhile anlaþýlýr.) Fakat bu mendubiyet, telezzüz kas-dinden berî, fitne ihtimalinden ârî olmakla meþruttur.

84 - : Nikâh akdi esnasýnda bir hutbe iradý mendubdur.

« (Yine Maliki fukahasý diyorlar ki: nikâh akdi sýrasýnda iki tara­fýn birer hutbe irad etmesi, yani: hamd ve senayý, salât ve selâmý havi. nikâhýn fezailine dair bazý âyatý celîle ile ahadisi þerifeyi muhtevi birer hitabede bulunmasý, badehu nikâhýn akdedilmesi mendubdur. Nikâh akdini müteakip iki tarafýn tebrik ve tehniye edilmesi, haklarýnda müna-sib dualarda bulunulmasý da mendubdur. Mezahibi erbaa.)

85 - : Nikâhýn ilân edilmesi müstahsendir. Nikâhdan dolayý velîme de mendubdur.

(Malifcîlere göre nikâhýn alenî bir surette akdi mendub ve zifaf-dari evveî ilân ve izharý meþruttur. Hýtbei nikâhýn ise ihfasý, ilân edilme­mesi mendubdur. Çünkü bu ilân yüzünden bazýmahuzlarýn -zuhuru mel­huzdur. Ezcümle bazý þahýslar tarafýndan bir adavet ve hased saikasile vukubulacak sui ilkaat, musammem olan nikâhýn akîm kalmasýna sebebi­yet verebilir. Bir de iki taraftan biri ilândan sonra nikâh akdinden fera­gate lüzum görebilir,. Halbuki keyfiyet bir kere ilân edilmiþ, birçok kim­seler akdin icra-edilepeðine muttali bulunmuþ olacaðýndan bu cihet, iki tarafýn nicaba duçar-veya ittihama giriflar olmasýna bais olabilir.)

(Zahiriyyeden tbni Hazmin beyanýna göre her evlenen, kimse için az olsun çok olsun bir velîme âyafeti bir vecîbedir. Velîmeye davetli bulunan kimsenin icabeti de - bir Özrü bulunmadýkça - yine bir ve­cibedir.)

86 - Nikâh bir vesikaya rabt edilmelidir. Çünkü islâm hukukuna nazaran bazý þer´î muamelâtýn inkâr vukuundan sýyaneti için birer ve­sikaya rabt edilmesi müstajýsendir. Ýþte nikâh da bu cümledendir. Çünkü bunun ferdî ve içtimaî ehemmiyeti pek büyüktür. [5]

Nikahýn Mahiyetîni Ýzah :



87 - : Hanefî fukahasý nikahý : «Bîr akiddir ki, kasden mülki müt´ayý ifade eder» tarzýnda tarif etmiþlerdir. Kasden kaydile teserrî-den = cariye edinmekten ihtiraz olunuyor. Çünkü teserrî suretinde asýl maksut mülki rakabedir, mülki müt´a ise bunun zýmnýnda husule gelir. Nikâh suretinde ise mülki rakabe carî deðildir, bir kimse nikâh ile zev­cesinin nefsine malik olamaz. Nikâhtan asýl maksat, mülki müt´anýn husulidir. Istýlah kýsmýna da müracaat!.

88 - : Nikâh lâfzýnýn lügat itibarile müteaddit mânâlarý vardýr. Ezcümle: zam, cem, tedahül, evlenme - akdi mahsus, vetýy = cinsî mukarenet mânâlarýna gelir. Nikâhýn bu mânâlarda Ýstimali hakkýn­daki rivayetler, þu veçhile hülâsa edilebilir:

(1) : Nikâh, vetýy ve akdi izdivaç mânâlarýnda iþtiraki lâfzî ile müþterektir. Bu rivayet, muteber deðildir. Çünkü iþtirak, mecaza na­zaran mercuh ve hilafý asýldýr.

(2) : Nikâh, vetýy mânâsýnda hakikat, akidde mecazdýr. Hanefî-

lerin ekserisi buna kaildirler.

(3) : Nikâh, zam ve cem mânâsýnda hakikattir. Hanefî fukahasý bunu tasrih etmiþlerdir. Nikâhýn bu mânâda hakikat olmasý, vetýy mâ­nâsýnda hakikat olmasýna münafi görülmemektedir. Çünkü vetýyde da­hi zam ve cem mânâsý vardýr. Þu kadar ki zam ve cem, vetý´den eam-dýr. Mânâyý eamme mevzu olan bir lâfz ise efradýnýn her birinde haki­kat olarak kullanýlýr. Nitekim insan lâfzýnýn zeyde, amre, bekre ýtlaký birer hakikattir.

(4) : Nikâh, lügat itibarile vetýy mânâsýnda hakikat, akid mânâ­sýnda mecazdýr. Lisaný þeriatte ise emr ber aksdir. Yahut her iki mânâda müþterek olmakla beraber akid mânâsýnda istimali daha ziyadedir. Bu rivayet de mâliki fukahasý tarafýndan dermeyan edilmektedir.

(5) : Nikâh, akid mânâsýnda hakikat, vetýy mânâsýnda mecazdýr. Bu rivayet, Ýmam Þefiîye nisbe edilmektedir. Maahaza Þafiî fukahasýnýn beyanýna göre nikâh, lügatte zam ve vetýy manasýnadýr. Þer an akid mânâsýnda hakikat, vetýy mânâsýnda mecazdýr. Hanbelî fukahasýnýn beya-*hatý da bu veçhiledir.

Nikâhýn þer´an hem akid, hem de vetýy mânâsýnda hakikat olduðu­na kail olanlar da vardýr. Mebsuti Serahsî. Fethül´kadîr.

Nikâhýn böyle mânâlarýndaki ihtilâf´üzerine bazý hukuki meseleler teferrü etmektedir. Bir kýsmý ileride görülecektir. [6]

Nikahýn Rüknü:



89 - : Nikâhýn rüknü, icap ve kabulden ibarettir. Nikâhta icap ve kabul, beldelerin Örf ve âdetine göre inþayý nikâhta kullanýlan söz­lerdir ki, nikâh akdi bunlar ile husule gelir.

90 - : Nikâh, meclisi nikâhta iki tarafýn, yani: hâtib ile mahtu-benin veya velîlerinin veya vekillerinin veya resullerinin icab ve kabu-lile akdolunur. Bu akid, þeraitini cami olunca artýk bundan rücu sahih olmaz.

91 - Nikâhýn inikadýnda, yani: bu husustaki icab ve kabulün bi-ribirine irtibatýnda meclisi nikâhýn ittihadý þarttýr. Binaenaleyh ittiha­dý meclis bulunmayýnca nikâh münakid olmaz.

Meselâ: iki taraf, yürürken veya at üzerinde giderken icab ve ka­bulde bulunsalar* nikâh husule gelmez. Fakat harekette bulunan bir gemi üzerinde vukubulacak bir icab ve kabul ile nikâh münakid olur. Çünkü geminin hareketi rakiblerine nisbet edilemez, gemi onlara gö­re bir mekân sayýlýr.

93 - : Meclisi nikâh, ya hakikaten müttehit olur. Þöyle ki> bir mecliste þahitler hazýr olduklarý halde tarafeynden icab ve kabul bu­lunsa meclis hakikaten müttehit bulunmuþ olur. Maamafih kabul, fev-rî deðildir. Nikâh meclisinde ieabdan sonra kabul bulunmadýkça mec­lisin nihayetine kadar iki taraf da muhayyerdir. Mucib, dilerse icabýn­da sebat eder, dilerse icabýnda rücu eder. Diðer taraf da dilerse icabý kabul eder, bu surette nikâh münakid olur, dilerse icabý red eder, bu halde icab bâtýl olur. Bu muhayyerliðe «hýyarý meclis», «hýyarý kabul» denilir.

Velhâsýl: ieabdan sonra henüz nikâh meclisi bozulmadan kabul bulunursa nikâh akdi tamam olur. Fakat ieabdan sonra iki tarafýn bi­rinden i´raza delâlet eder bir kavi veya fiil zuhur ederse icab hüküm­süz kalýp artýk kabule mahal kalmaz.

Kezalik: ikinci bir icab, birinci icabý iptal eder.

Meselâ: kadýn «Nefsimi yüz lira mehr ile tezvic ettim» dedikten sonra daha kabul bulunmadan «iki yüz lira mehr ile tezvic ettim» de­se birinci icabý bâtýl, ikinci icabý muteber olur.

Meclisi nikâh veya hükmen müttehit olur. Þöyle ki, gaib hakkýn-

ua mükâtebe ve risalet ile nikâh akdi caiz olduðundan þahitlerin huzu­runda mektubun okunmasý veya mazmununun bildirilmesi, kezalik: re­sulün risaletini beyanda bulunmasý suretinde meclis hükmen müttehit bulunmuþ olur.

93 - : Akdi nikâhda müstamel icab ve kabul lâfýzlarý, ya sarih veya kinaye olur.

«Lâfzý sarih» : çok istimalinden dolayý lûgavî veya þer´î, hukukî mânâlarý karineye muhtaç olmaksýzýn derhal anlaþýlan lâfýzdýr.

«Lâfzý kinaye»: Lâgavî veya þer´î, hukukî mânâlarýnýn anlaþýlma­sý niyyete veya karineye muhtaç olan lâfýzdýr.

Nikâhda sarih lâfýzlar; tenekküh, tezevvüc, tenkih, tezvic lâfýz-larile bunlarýn müþtekkatýdýr.

Türkçede «tezeyvüc ettim», «nikahladým», «nikâh ettim», «nikâh­la aldým», «tezvic ettim», «nikâhla verdim» tâbirleri sarih demektir.

Nikâhta kinaye lâfýzlarý da filhâl temliki ayne mevzu olan beyi, þira, hibe, sadaka, atiyye, temlik gibi sözlerdir ki, bunlar ile de karine bulu­nursa nikâh münakid olur.

Mehcur olan hakikatler iJe mütearef olmýyan mecazlar da kinaye­lerden sayýlýr.

94 - : Filhal temliki ayne mevzu olmýyan lâfýzlar ile nikâh akd edilemez. Vasiyyet lâfzý gibi. Çünkü bu lâfz mâbâdelmevte izafetle temlik ifade eder. Filhâl temlik ifade etmez. Meðer ki buna «filhâl» kaydi ilâve olunsun. O takdirde kinevî lâfýzlardan olarak nikâhý müfîd olur. «Þu ký­zýmý sana filhâl vasiyet ettim» demek gibi.

Kezalik: temlik ifade .etmeyen rehn, ibra, ihlâl, i´da, lâfýzlarile de ni­kâh akdedilemez.

«Aldým», «verdim» sözleri de sarih olmadýðýndan bunlar ile nikâhýn inikadý, hutbe ve mehr tesmiyesi gibi bir karineye mütevakkýftýr.

95 - : Kabul ve rýza lâfýzlarile nikâh âkdedilebilir. Þöyle ki: Bir kimse, meselâ hatibe hitaben: «Kýzým fülâneyi sana tezvic ettim» deyip hâtýb de «Ben de o tezvici kabul ettim» veya «Ona razý oldum» dese nikâh münakid olacaðý gibi yalnýz «Kabul ettim» veya «Razý oldum» dediði su­rette de münakid olur. Çünkü bu lâfýz, icaba masruf olacaðýndan âdeta icab lâfzý ifade edilmiþ bulunur.

96 - : Nikâh ve tezevvüc lâfýzlarýnýn müþtekkatile vaki olacak icab ve kabul hakkýnda þu beþ þart caridir:

(1) : îcab ve kabulün her ikisi de mazý sigasý olur. Bu suretin istimali çoktur. Çünkü busîga her ne kadar ihbara mevzu ise de þer´an inþai tasar-rufda istimal olunmuþ, zamana ve ihbara delâletten tecerrüd etmiþtir. Binaenaleyh bir erkek, bir kadýna hitaben þahidlerin huzurunda "Ben seni nefsime nikâh ettim" veya "Tezevvüc ettim" deyip kadýn da "Ben de

nefsimi sana tenki» veya, «Tezvic eyledim» dese aralarýnda nikâh münakid olur.

(2) : icab tarafý hal, kabul tarafý mazi olur.

Meselâ: Hâtib «Seni tezevvüc ediyorum» deyip mahtube de «Ben de nefsimi sana tezvic ettim» dese nikâh akdedilmiþ olur.

(3) : îcab tarafý muzari, kabul tarafý mazi olur.

Meselâ: Hâtib, mahtubenin velisine «Tahtý velayetinde bulunan fü-tube de «Ben de nefsimi sana tezvic ettim» dese veya hâtib «Nefsini bana þu kadar mehr ile tezvic edersin» deyip mahtube de «Ben de nefsimi sana tezvic ettim» dese nikâh münakid olur. Fakat «tezvic edersin» sigâsile ta­lebi vâ´d, kasd olunursa nikâh münakid olmaz.

(4) : icab tarafý ismi fail, kabul tarafý mazi olur.

Meselâ: Hâtib, mahtubenin velisine «Tahtý velayetinde bulunan fü­lâneyi mütezevvicim» deyip veli de «Onu sana tezvic ettim» dese nikâh münakid olur.

(5) : icab tarafý emri hâzýr, kabul tarafý mazi olur.

Meselâ: Hâtib, mahtubenin vekiline «Müvekkilen fülâneyi bana tez­vic et» deyip vekil dahi «Müvekkilem mezbureyi bilvekâle sana tezvic et­tim» dese nikâh akdedilmiþ olur.

97 - : Nikâh akdi hususunda kullanýlan emir sigasý hakkýnda fuka-hanm reyleri muhteliftir. Ezcümle Hidaye ve Mecma´ sahiplerine göre emr lâfzý tevkildir, diðer tarafýn, yani: mucibin sözü ise icab ve kabul ma­kamýna kaimdir. Çünkü nikâhta bir. þahýs, akdin iki tarafýna tevellî ede­bilir. Aþaðýdaki lahikaya müracaat!..

Binaenaleyh «Nefsini bana tezvic et» sözü, «Seni vekil ettim, nefsini bana bilvekâle tezvic et» demek olur. Maamafih bu, bir vekâleti zýmniyye olduðundan meclise iktisar eder.

Haniyye sahibile diðer bazý zevata göre de emir lâfzî icabdýr, diðer tarafýn sözü de kabuldür, akid bu ikisile tamam olur. îbni Nüceym bu reyi tercih etmiþtir.

Bu husustaki ihtilâf üzerine bazý meseleler terettüp eder. Ezcümle emir sýðasý tevkil olduðuma göre þahitlerin bunu iþitmeleri þart deðildir. Çünkü tevkilde iþhad gayri lâzýmdýr. îcab olduðuna göre ise þahitlerin bunu iþitmeleri marttýr.

98 - : Dilsizlerin mahut iþaretlerile de nikâh münakid olur. Çünkü bu iþaretler dil ile beyan gibidir.

99 - : icab ve kabul þifahet olduðu gibi meclisten gaib bulunan kimse hakkýnda mükâtebe ile dö olabilir.

Meselâ :.Bir erkek bir kadýna hitaben «Seni tezevvüc ettim» diye

bir mektup gönderip kadýn da mektubu þahitlere aynen okuduktan sonra «Nefsimi ona tezvic ettim» dese. yahut mektubun mazmununu hikâye ederek «Fülân kimse mektup yazýp beni hýtbe ediyor, þahid olunuz, ben de nefsimi ona tezvic ettim» dese nikâh münakid olmuþ olur. Çünkü bu halde mektubu göndermiþ olan kimse, bizzat mecliste hazýr olarak icabda bu­lunmuþ, þahitler de bunu iþitmiþ sayýlýr. Amma mektubun münderecatm-dan bahsetmiyerek yalnýz «Nefsimi fülâna tezvic ettim» dese nikâh mü­nakid olmaz. Çünkü bu surette þahitler icabý iþitmiþ sayýlamazlar. Þu ka­dar var ki emir lâfzýnýn tevkil olduðuna kail olan zatlara göre hâtýb gaibin «Nefsini bana tezvic et» diye mahtubeye gönderdiði mektubun þahitler huzurunda okunmasý veya mazmununun anlatýlmasý lâzým gelmez. Mü-cerred mahtubenin «Nefsimi fülâna tezvic ettim» demesini þahitlerin iþit­meleri kifayet eder.

100 - : Mektup ile yapýlan icab, red ile merdud olmaz. Binaenaleyh kendisine nikâh için mektup gönderilen taraf, bu mektubun havi olduðu icabý bidayeten kabul etmediði halde bilâhare bervechi sabýk þahidler mahzarýnda kabul etse nikâh tahakkuk eder. Zira mektup binefsihî.kaim olup tekrar okunmak imkânýný haizdir.

101 - : Hâzýr hakkýnda mükâtebe ile nikâh münakid olmaz. Bina­enaleyh meclise hazýr bulunan âkidlerden biri «Seni tezevvüc ettim» diye yazý ile icabda, diðeri de þifahen kabulde bulunsa, yahut ikisi de tahriren î.cab ve kabulde bulunsalar bununla nikâh husule gelmez. Nitekim iki gaib tarafýndan teatî edilen iki mektub ile de nikâh tahakkuk etmez,

102 - : Teatî ile de nikâh münakid olmaz. Binaenaleyh bir kadýn nefsini bir erkeðe þahitler huzurunda þu kadar mehr ile tezvic edip de erkek lisanile kabul etmeksizin mehri eda eylese nikâh vücude gelmiþ ol­maz. Çünkü nikâh, hususî bir ehemmiyeti haiz ve sânýna riayet lâzým ol duðundan akdi bey´a kýyas olunamaz.

103 - Bir erkek ile bir kadýn, aralarýnda akd sebk etmediði halde þühud mahzarýnda nikâhý ikrar etselerbakýlýr: Eðer bu ikrarý maziye izafe eder, meselâ: «Biz filân gün biribirimizle tezevvüc etmiþtik» derlerse bu bir kizbi mahz olacaðýndan nikâh sabit olmaz. Fakat maziye izafe etmek­sizin kadýn: «Ben bunun zevcesiyim» deyip erkek de: «Ben bunun zevci­yim» der ise- þer´î manialardan bir þey bulunmadýðý takdirde - nikâh münakid olur. Çünkü bu surette ikrarlarý, inþai nikâhý tazammun eder.

104 - : Hata veya bilâ kasdin sudur eden muharref lâfýzlar üe ni­kâh münakid olmaz. «Tezevvüc ettim» yerine «Tecevvüz ettim» denilmesi gibi. Fakat bir belde ahalisi böyle bir galat üzerine ittifak edip de onunla nikâh akdini kasd ederlerse böyle kasden söylenilecek bir lâfz ile de ni­kâh, münakid olur. Bu, yeni bir ýstýlah demektir.

Kezalik: Bir kimse, nikâha mevzu bir lâfzý doðru söyliyemiyorsa ve­ya kendisinin yanlýþ telâffuzunu doðru itikat ediyor -ise onunla da nikâh tahakkuk eder. Bahri râik, Dürri muhtar. Hindiye.

(Mâlikîlere göre hali hayatta alette´bid temliki iktiza eden her lâfz ile nikâh akdedilebilir. Þafiî ve Hanbelî fukahasýna göre nikâh, yalnýz tez­vic ve tenkih gibi sarih lâfýzlar ile münakid olur, Kinevî lâfýzlarý ile müna­kid olmnz. Hanbelî mezhebine göre nikâhta kabul, icabdan evvel vuku-tmýunca da nikâh münakid olmaz. Meselâ: bir kimse, bir þahsa hitaben! «Kýzýný tezevvüc ettim» veya «Kýzýný bana tezvic et* deyip de o þahýs da «Onu sana tezvic ettim» dese bununla nikâh vücude gelmiþ olmaz.

Fakat gerek Hanefîlerce ve gerek Ýmamý Mâlik ile Ýmam Þafiîye göre her iki surette de nikâh münakid olur. Çünkü her iki surette de icab ve kabul bulunmuþtur.

Þafiîlerden bazý zevata göre nikâh, kabul ve rýza tâbirlerile akde­dilemez.

Þafiî ve Hanbelî fukahasý diyorlar ki: «Nikâhýn meþruiyeti zevç ile zevcenin arasýnda karþýlýklý cereyan edecek bir kýsým dinî ve dünyevî mas­lahatlardan nâþidir. Hususile neseb, neslin bakasý, iffetin muhafazasý, mehr ve nafakanýn vücubu, verasetin sübutu, mütekabil istimdat ve is-timtâ bu cümledendir. Bu gibi maksut maslahatlara delâlet edecek lâfz ise zam ve cem mânâsým müfid olan nikâh, tezvic ve tezevvüc lâfýzlarýdýr. Sair lâfýzlar ise bu mesaliha delâlette kasýrdýr. Binaenaleyh bu maslahat­lara kemalile delâlet etmeyen lâfýzlar ile nikâh münakid olmaz. Kifaye-tüttalib. Tuhfetül´muhtac.)

(Buna cevaben deniliyor ki: Bir ayni temlike mevzu olan bir lâfýz, mülki rakabeye delâlet eder, nikâh ise mülki müt´aya mevzudur. Bu halde mülki rakabeye delâlet eden birlâfzýn mülki müt´ada mecazen istimali caiz ve bu istimal, sebebin ismini müsebbeb makamýna ikame etmek kabilin­den maduttur.

Binaenaleyh bir kadýn, þahitlerin huzurunda bir erkeðe hitaben me­selâ: «Ben nefsimi sana þu kadar mehr ile hibe ettim» veya «temlik ettim» deyip o erkek de kabul etse aralarýnda nikâh ne için mün´akid olmasýn?. Çünkü mehrin zikr edilmesi, þahidlerin huzuru, meclisin bir meclisi nikâh olmasý, bununla nikâh kastedildiðine pek mükemmel delâlet eder. Akid-lerde itibar ise mânâlara, maksatlaradýr, lâfýzlara, mebaniye deðildir. Ar­týk bu gibi lâfýzlarýn bu misillû karinelere iktiraný halinde nikâhtan mak-Ntýd olan maslahatlara delâlette kasýr olmýyaeaðý aþikârdýr.)

105 - : Nikâh, bey´ gibi bir hukukî muamelenin bir icab ile akdi mümkün müdür?. Baþka bir tâbir ile bir þahýs, bir akdin iki tarafýna Lcvellî edebilir mi?. Yani: bir þahýs, bir akdin iki tarafýný deruhte ede­rek onu:i sözü hem icab, hem de kabu] makamýna kaim olabilir mi?.

Bu, mühim bir mevzu teþkil ettiðinden bunu hususî bir makale halinde buraya ilâve ediyoruz. Þöyle ki: bu babda kýyasa nazaran asýl olan bir þahsýn icabile nikâhýn ve emsalinin mün´akid olmamasýdýr. Fa­kat aþaðýdaki meseleler bundan istihsanen müstesnadýr:

(1) : iki tarafýn maliki veya veliyyi mücbiri olan bir þalýsýn ica­bile nikâh mün´akid olur.

Meselâ: bir kimse, þahitler huzurunda cariyesini kölesine veya sa-gîre kýzýný velayeti altýndaki bir oðlana tezvic etse nikâh, sahih ve na­fiz olur.

Kezalik: Bir kadýn, azad etmiþ olduðu gayri balið veya baþka bir sebeple kasýr bir kölesine daha~yakm velîsi bulunmadýðý takdirde nef­sini bir icab ile tezvicde bulunabilir.

(2) : îki tarafýn vekili olan bir þahsýn icabile de nikâh, mün´akid olur.

Meselâ: iki tarafýn vekili þahitlerin huzurunda «Müvekkilem fü-lâneyi bilvekâle fülâne tezvic ettim» dese nikâh tahakkuk eder.

(3) : Bir taraftan asil, diðer taraftan velî olan bir þahsýn icabile de nikâh, mün´akid olur.

Meselâ: bir kimse, velayeti altýndaki amcasý kýzýný kendisine tez­vic edebilir.

Kezalik: bir kimse, azad ettiði gayri balið bir cariyeyi kendisin­den daha yakýn velîsi bulunmadýðý takdirde kendisine bir icab ile tez­vic edebilir.

(4) : Bir taraftan asil, diðer taraftan vekil olan bir þahsýn icabi­le de nikâh akdedilebilir.

Meselâ: bir kadýný nefsine tezvice vekil olan kimse «Müvekkilem fülâneyi kendime tezvic ettim» dese nikâh, mün´akid olmuþ olur.

(5) : Bir taraftan velî, diðer taraftan vekil olan bir þahsýn icabile de nikâh mün´akid olur.

Meselâ: bir kimse, kendi mevliyyesini kendisini tevkil eden bir þahsa tezvic etse, yani: «Vekâletim altýnda bulunan fülâneyi müvekki­lim fülâne tezvic ettim» dese nikâh tahakkuk etmiþ olur.

Bu suretlerin hiçbirinde ayrýca kabule lüzum yoktur.

Nikâh hakkýndaki bu hükümler, îmamý Âzam ile Imameyne gö­redir, imam Züfere göre bir âkidin akdile nikâh asla münakit olmaz.

« fîmam Þafiîye göre nikâh yalnýz iki tarafýn velîsi bulunan bir þahsýn .icabile iizarurelin mün´akid olur, baþkalarýnýn icabile mün"akid olmaz. Müþarünileyhe nazaran nikâhta velîye lüzum vardýr. Eðer veli­nin icabile nikâh münakid olmazsa kasýrlarýn nikâhlarý mümteni olmak Ýâzým gelir, bu bir zarurettir. Bu zaruret ise vekilde ve emsalinde mevcut deðildir.)

(6} : Bir kasinn babasý, akdi bey´in iki tarafýna, kendi namýna asaleten, kasýr namýna da velâyeten tevdii edebilir.

Meselâ: böyle bir þahýs, kendi malýný sagîr oðluna ve saglr oðlu­nun malýný kendisine bir icab ile satýp alabilir.

(7) : iki kasýrm babasý, bunlarýn namýna akdi bey´in ik´i tarafýna tevellî edebilir.

Meselâ: iki çocuðun babasý, bunlardan birinin malýný diðerine «Þu oðlumun þu malým bu oðluma þu kadar kuruþa sattým» demek gibi bir icab ile satabilir.

(8) : Bir yetimin vasiyyi muhtarý mevcut olmadýðý takdirde ba­basýnýn babasý da akdi bey´in iki tarafýna tevellî edebilir.

Meselâ: bu kimse kendi malýný o yetime, o yetimin malýný da ken­disine bir icab ile satabilir. Bu alým satým muamelesinde bir gabni ye-sîr bulunmasý, bu muamelenin sýhhatini ihlâl etmez. Çünkü baba ile dedenin þefkatleri ziyadedir, çocuklarýn menfaatini gözeterek masla­hata göre hareket edecekleri zahirdir.

(9) Vasiyyi muhtar da akdi bey´in iki tarafým deruhte edebilir. Þöyle ki: Yetim bir çocuðun babasý tarafýndan tayin edilmiþ olan

vasisi, o çocuðun akar kabilinden olmayan bir malým o yetim için men­faati zahireyi müfid olmak gartile, yani: kýymetinin bir buçuk mislile kendisi için satýn alabileceði gibi kendi malýný da kýymetinin sülüsaný mukabilinde yetim için satabilir.

Amma yetimin akarým kýymetinin iki mislinden düne. alamayaca­ðý gibi kendi akarýný da yetim için kýymetinin yarýsýndan ziyadesine satamaz.

Vasiyyi mansuba gelince bu, akdin iki tarafýna tevellî edemez. Bi­naenaleyh vasisi bulunduðu yetimin malýný kendisi için veya tahtý ve­layetinde bulunan bir kimse için satýn alamayacaðý gibi kendi malýný da yetim için satamaz. Çünkü vasiyyi mansub, hâkimin vekili hükmün­dedir. Hâkimin fi´li ise kaza olduðundan vekilinin fi´li de kaza demek­tir. Bir kimsenin kendi hakkýnda kazasý ise caiz deðildir.

(10) : Kadý, velayeti altýndaki kasýrlarýn mallarýný´ kendisi için satýn alamaz, ve kendi malýný onlara, satamaz. Fakat tahtý veiâyetinde-ki kasýrlarýn mallarýný biribirine satmak hususunda aitdi bey´in iki ta­rafýna tevellî edebilir.

Þöyle ki: bir hâk´im, velayeti altýndaki bir yetimin malýný yine ken­di velayeti altýndaki diðer bir yetime satabilir. Çünkü hâkim, emindir ve baba, dede makamýna kaimdir. Þu kadar var ki ekseri fukahanýn beyanýna nazaran hâkim, böyle bir alým satým muamelesini töhmet ga-ibesinden ihtiraz için vashün kabulile yapabilir.

(11) : Vekâleti mutlaka veya gayri mutlaka ile bey´e vekü olan kimse de bazan akdin iki tarafýna tevellî edebilir. Þöyle ki: «Þu malý dilediðine sat» diye kendisine vekâlet verilen bir kimse, o malý lehine þahadeti muteber olmayýp velayeti tahtýnda bulunan bir kasýr namýna batýn alsa bîr icab ile beyi, münakid olmuþ olur.

Kezalik: «Þu malý sat» diye tevkil edilen kimse, o malý lehine þa­hadeti muteber olmayýp velayeti altýnda bulunan bir kasýr namýna kýy­metinden ziyade bir fiyatla satýn alsa yine kendisinin bir icabile beyi, tamam olmuþ bulunur.

(12) : tcare hususunda da bazan bir þahýs, akdin iki taraflýna te­vellî edebilir. Þöyle ki: bir baba veya dede velîsi bulunduðu çocuðun bir akarýný kendi nefsi için veya velayeti altýnda bulunan diðer bir ka­sýr için bir icab ile icar edebilir.

Kezalik: vasiyyi muhtar da vesayeti altýnda bulunan bir kasýnn akarýný kasýra nafi olmak þartile kendisine veya velayeti tahtýnda bu­lunan diðer bir kasýra bir icab ile icareye verebilir.

Kezalik: hâkim de velîsi bulunduðu bir kasýnn akarýný yine ve­layeti tahtýnda bulunan diðer bir kasýr namýna bir icab ile icarda bu­lunabilir.

(13) : Hibe hususunda da bit þahýs, bazan hibe muamelesinin iki tarafýna tevellî edebilir.

Meselâ: bir kimse, kendi elinde hakikaten veya hükmen mevcut olan bir malýný kendisinin küçük oðluna veya tahtý velâyetindeki her­hangi bir kasýra -«þu malýmý oðlum fülâne hibe ettim» gibi bir tâbir ile- baðýþlarsa hibe tamam olur, ayrýca teslim ve kabza hacet kalmaz. Þu kadar var ki,* bu gibi hibelerde -âtiyen inkâr vukuu mülâhazasý­na mebnî- iþhad ve ilâm müstahsendir.

(14) : Mütevelliler de bazý hususlarda akdin iki tarafýna tevellî edebilir­ler.

Meselâ;, bir müteveHÎ vakfýn bir akarýný vakfa nâfi olmak þartile kendi nefsi için bir icab ile isticar edebilir. Mebsut. Dürri Muhtar. Hidaye. Fethül1 kadîr. [7]


radyobeyan