Hukuku Ýslamiye
Pages: 1
islam hukukunda hududun mahiyyeti By: ecenur Date: 23 Mart 2010, 00:27:15

ÝKÝNCÝ BÖLÜM

ÝSLAM HUKUKUNDA HUDUDA MÜTEALLÝK MESELELER HAKKINDA OLUB ALTI MEBHASE AYRILMIÞDIR:

(BÝRÝNCÝ MEBHAS)

HUDUDUN MAHÎYYETÎNE, KISIMLARINA, NEVÝLERÝNE ALD UMUMÝ MALUMATI HAVÝDÝR.


HUDUDUN MAHÝYYETÝ, KISIMLARI VE NEVÝLERÝ :



527 - : Huctud, ýstýlah kýsmýnda da beyan olunduðu üzere men mâ­nâsýna olan haddin cem´idir. Cenabý Hakkýn haram kýldýðý þeylere «hudu-dullah» denir. Çünkü bu haram olan þeyler dinen memnudurlar. Bunla­ra yaklaþmamak icab eder. Nitekim Kur´am Mübînde:buyurulmuþdur.

Kezalik: bilcümle ahkâmý ilâhiyyeye de «hududullah» denir. Zira bunlarýn maverasýna tahatti, memnu buUmrr-kþtur.

Hukuk ýstýlahýnca hudud, hakhullah olmak üzere icrasý icab eden mukadder ukubetlerdir. Ukubet ise ceza ve azab manasýnadýr, cem´i: uku-batdýr. Darb ile, hafes ile, kat´ý uzuv ile veya kati ve recin ile icra edile­bilir.

528 - : Lisaný þeriatde bir kýsým ukubetlere hudud adý verilmiþ-dir. Bunlar, bir takým muharrematýn vukuuna birer maniadýr, yapýlmýþ muharrematdan dolayý da birer zâcirdirler.

Filvaki bu ukubetler/mücrimler hakkýnda birer cezadýr, baþkalarý hakkýnda da birer ibret ve intibaha vesiledir, âmmenin menfaatlerini mu-tazammýndýr.

Herhangi bir cürmün mazarratý, fesadý, âmmeye müteveccih olursa ondan dolayý tatbik edilecek ukubetin menfaati de âmmeye raci bulunur.

îþte âmmenin mesalihi için, yani: içtimaî heyete aid fesadlarý def, menfaatleri celb için ifasý icab eden ve mikdarlarý þer´an muayyen bulu­nan bu cezalara «hududullah, hududi þer´iyye» denildiði gibi «hukuki ilâ-hiyye» namý da verilir.

Bu cezalarýn böyle Hak Tealâ Hazretlerine nisbet edilmesi, bunlarýn ehemmiyetine ve baþkalarý tarafýndan afüv Ve iskat edilemeyeceðine iþa­reti mutazammýndýr.

529 - : Hudud tabiri, bazý fukaha tarafýndan hem hakkullaha, hem de hukuki ibade þâmil olmak üzere «þer´an mikdarý muayyen olan ukubetler» diye tarif olunmuþdur. Bu halde hadler, iki kýsýmdýr. Þöyle ki: Birinci kýsým: kendilerinde badessübut afüv ve sulh carî olmayan hadlerdir. Bunlar, hukuki âmmeyi teþkil ederler. Ve þu altý nev´e ayrýlýr: Haddi zina, haddi kazf, haddi hamr, haddi sekr, haddi sirkat, haddi kat´ý tarik. Bunlara.«hududý hâlise» de denir. Ýþte kamusun bu ikinci bölümü, bunlarý muhtevi olacaktýr.

Ýkinci kýsým: kendilerinde badessübut afüv ve sulh carî olabilen hu-duddur. Bunlar, eþhasa aid haklar demekdir. Kýsas gibi. Bu krema dair meseleler yukarýda birinci bölümde «Cinayetler» unvaný altýnda yazýl-mýþdýr.

«{Hanbelîiere göre hudud hakkýnda bazý umumî ahkâm:

(1) : Had, þer´an «ukubeti mukadder»den ibaretdir. Bu ukubet; mü­kellef, müslümanlara aid ahkâmý mültezim, tahrime vâkýf kimseler hak: kýnda, vacib olur.

Binaenaleyh çocuklarýn, mecnunlarýn, uykuda bulunanlarýn,, harbî­lerin, müste´minlerin, henüz ihtida ederek dari Ýslama gelmiþ, ahkâmý is-lâmiyyeye muttali bulunmamýþ kimselerin bir kýsým muayyen, memnu fiilleri irtikâb etmeleri haklarýnda had cezasýný müstelzim olmaz.

(2) : Had cezalarýný ya âmme riyasetini haiz olan veliyyüTemr ve­ya onun naibi ikame eder, baþkalarý ikame edemez. Çünkü had, iýakkul-lahdýr, içtihada mütevakkýfdýr, baþkalarýnýn bu hususda zulm edeceðin­den korkulur. Þu kadar var ki, bunu baþkasý ikame edecek olsa kendisi­ne bir zaman lâzým gelmez, yalnýz ta´zîre müstahik olur.

Ancak hür, mükellef, hadde ve haddin þÜFutuna vâkýf olan bir mev-lâ, müstakýllen mâlik olduðu rakiki hakkýnda yalnýz darb suretiyle had­di zinayý, haddi kazfi, haddi sirkat ile ta´zir cezasýný tertib edebilir. Ve­lev ki bu mevlâ, kadýn olsun. Fakat kati suretiyle had icra edemeyeceði gibi müþterek veya merhun veya kýsmen hür veya baþkasýnýn menkûhesi olan köle veya cariyesi hakkýnda da asla had cezasýný ikame edemez.

(3) : Herhangi bir had tatbik edilirken veliyyül´emrin veya naibi­nin bulunmasý vacibdir. Haddi zina ânýnda haddi ikame edecek kimse ile beraber bir taifenin, hiç olmazsa bir þahsýn hazýr bulunmasý da icat) eder.

(4) : Had cezasý, hakhullaha riayet niyetiyle ikame edilmelidir ki, bir kurbet olsun. Çünkü had, bir keffareti zünübdür, bununla mücrimin, o haddi müstelzim günahýndan kurtulacaðý umulur. Bu hadden sonra ar­týk mücrim, habs olunamaz ve tekdirimsi lâkýrdýlar ile müteezzî edilemez. Bunlar haramdýr.

(5) : Hakkýnda had Ýrzýný gelen erkeðe ayakda olduðu halde ne pek yeni ve nede pek eski olmayan bir sevt ile = bir döðme aletiyle had dar­beleri vurulur. Bu sevtýn hacmi, kamus ile asa arasýnda bulunur.

Mahdud; uzadýlmaz, bir þey ile baðlanmaz, .elbisesi soyulmaz, belki üzerinde kýþýn giydiði bir libas bulunmaz. Darbelerde cildi yaracak suret-de vurulmaz, baþýna, yüzüne, karnýna, tenasül uzvuna vurulmakdan sa­kýnýlýr, en ziyade kabaca etlere, uyluklara vurulur. Çünkü bunlarýn ta­hammülü çokdur.

Hakkýnda had yapýlacak kadýna oturduðu ve elbisesi kendisine rabi. edildiði ve açýlmamasý için iki eli baðlandýðý halde arkasýna ve arkasýna yakýn yerlere vurulmak suretiyle had cezasý tatbik edilir.

(6) : Mücrim, mutad veçhile yapýlan hadden veya ta´zirden veya te´dibden dolayý ölse bunlarý ikame eden memur üzerine zaman lâzým gel­mez. Çünkü þer´an me´zuniyet verilen bir þey yapýlmýþdýr.

Fakat cellâd hadde bir sevt fazla vursa veya arnden veya hataon mutad fevkinde haddi icra etse veya mahdudun dayanamayacaðý bir sevt ile vurmuþ olsa telef vukuunda mahdudun tam diyetini zamin olur.

Cellâd, baþka mükellef bir þahsýn emrine binaen muayyen mikdar-dan fazla vurub da mücrimin telefine sebeb- olsa bakýlýr: eðer cellâd bu ziyadenin tahrimine vâkýf, ise diyeti kendisi zam in olur,-vâkýf deðilse o emr eden þahýs zamin olur.

(7) : Muhtelif hudud içtima edince, meselâ: katli, recmi, kat´ý uz­vu müstelzim hadler, bir þahýsda toplanýnca on aðýr olan kati cezasý tat­bik edilir, diðerleri sakýt olur. Çünkü hududdan murad, zecr ve men´dir. Kati yapýlýnca artýk baþkaca zecre hacet kalmaz.

(8) : Bir þahýs hakkýnda katli mucib olmayan cinsleri müttehid hu­dud içtima edince yalnýz bir had icrasiyle iktifa olunur.

Meselâ: bir kimse, hakkýnda daha had ikame edilmeden defaat ile zinada veya sirkatde veya þürbi hamrda bulunmuþ olsa bunlardan dola­yý bir had icrasý kifayet eder, cezalar arasýnda tedahül bulunmuþ olur. Çünkü bu bir had ile matlûb olan zecr husule gelir.

Fakat had ikame edildikden sonra tekrar o fazihayý irtikâb ederse münzecir olmamýþ olduðu anlaþýlacaðýndan hakkýnda tekrar had lâzým gelir.

(9) : Katli icab etmeyen muhtelifüicins hudud içtima edince bunla­rýn hepsi de ayrý ayrý ik?.mo edilir, bunlarda tedahül cari olmaz.

Meselâ: bir þahýs, hern zinada, hem cie sirkat ile þürbi hamrda bu­lunsa hakkýnda bunlara aid cezalar tertib olunur. .Þu kadar var ki, bun­larýn daha hafif olanlarý daha evvel ikame edilir. Meselâ: evvelâ haddi þürb, sonra haddi zina, sonra da hnddi sirkat tatbik olunur. Bunlar alet-tevali yapýlmaz. Çünkü telefe müfzî olabilir.

(10) : Þahsî = insanlar aid haklar, tamamen istifa olunur. Ýcab eden kati cezasýndan evvel diðer cezalar tatbik ve binnisbe hafifleri tak­dim edilir. Çünkü kati ile baþlanýlsa diðerlerini tatbike mahal kalmaz.

Meselâ: bir kimse, bir þahsa kazfde bulunsa, bir þahsýn da aniden elini kesse, diðer bir gahsý da amden Öldürse, evvelâ kazfden dolayý hak­kýnda had icra edilir. Sonra kisasen eh kesilir, daha sonra da kýsasen kati olunur.

(11) : Bir þahýs hakkýnda hem huduuullah, nem de hududý ademî iç­tima edib bu hadler bir mahalde vuku bulmuþ olmasa evvelâ hududi ade­mî tatbik edilir ve binnisbe hafifleri takdim olunur. Eðer bunlarýn için­de katli icab eden bir had yok ise hepsi de istifa edilir, aralarýnda tedahül carî olmaz. Meselâ: haddi kazf ile haddi þürb içtima etse cinsleri muhte­lif olduðu için ikisi de ikame edilir.

Kezalik: gayri muhsan olan bir þahýs, zinada, þürbi hamrde ve muh-aan olan bir kimseye kazfde bulunsa ve bir kimsenin adavet saikasiyle amden elini kesse evvelâ kýsasen eli kesilir. Çünkü bu mahza hakký ade­midir. Bu cihetledir ki, diðer hadlerden aðýr olduðu halde takdim olunur. Sonra haddi kazf yapýlýr. Zira bu da sahi olan kavle göre hakký ademi­dir. Daha sonra haddi þürb ikame edilir. Çünkü bu, haddi zinadan hafif-dir, en sonra da haddi zina tatbik edilir.

(12) : Hukuki Ýlâhiyyeden olan kati ile sair hukuk içtima etse bu hukuk, katiden evvel mütevaliyen istifa olunur, meselâ kesilen uzvun iyi olmasý beklenmez. Çünkü bu intizarda faide yoktur. Hakkullah olan kati, her halde ikame edilecekdir.

Fakat bu kati, hakký ademî olursa bunun istifasý için mücrimin ke­silen uzvunun iyi olmasýna intizar lâzým gelir. Zira bu takdirde mücri­min kati edileceði muhakkak deðildir, kendisini veliyyi kýsasýn afüv et­mesi melhuzdur.

(13) : Hakkullah ile hakký ademî bir mahalde içtima etse hakký ademî afüv edilse de hakkullah yine ikame edilir.

Meselâ: bir þahýs, zinadan dolayý katle veya sirkatden dolayý kat´ý yede hadden mahkûm olduðu gibi amden katilden veya kat´ý yedden do­layý da katle veya kat´ý yede kýsasen mahkûm bulunsa veliyyülcinaye afüv etse de o þahýs hakkýnda hadden kati veya kat´ý yed cezasý tatbik edilir. Çünkü sabit olan bir hakkullah, sakýt olmaz. Keþþafülkma, Neylül-meârib.)

(Zahiriyye mezhebine göre de hudud hakkýnda bazý umumî ahkâm:

(1) : Hakkullah olarak yapýlan hadlerin sebebleri, þu yedi þeyden ibaretdir: muharebe = yani: yoÝ kesicilik, riddet, zina, kazf bizzina, sir­kat, ariyeti inkâr, hamrý tenavül. Bunlardan baþka sebeplerle had ceza­sý tatbik edilemez.

(2) : Had cezalarý mescidlerde ikame edilebilir mi?. Mescidlerin ne-zafetine, tatyibine riayet edilmesi, haberi sahih ile sabit bir vecibedir. Binaenaleyh kati gibi, kat´) uzuv gibi hadlerin mescidlerde yapýlmasý haramdýr. Çünkü akacak kanlar \\e mescidler kirletilmiþ olabilir. Bu ise tanzife, tatyibe muhalifdir.

Resuli Ekrem (sallallahü aleyhi vesellem) efendimiz, Mâýz hakkýn­da recmin mescid haricinde olarak «Bakî´» mevkiinde yapýlmasýný emir buyurmuþlardý.

Fakat celd - darb suretiyle olan hadlerin mescidde de, mescidin haricinde de ikamesi caizdir. Þu kadar var ki, mescid haricinde yapýlma­sý evlâdýr. Çünkü dökülecek þahýsdan zafi tabiati sebebiyle bevl vesaire zuhuru melhuzdur.

(3) : Bir mücrim hakkýnda ikame edilecek had, onun için bir kef-fareti günah mahiyetinde midir?. Yani: bunun ikamesiyle irtikâb etmiþ olduðu günah sakýt olur mu?. îbni Hazme göre muharebe, yani: yol ke­sicilik günahýndan baþka günahlar, sebebiyet verdikleri hadlerin ikame-edilmesiyle sakýt olur, mücrim ayrýca tövbe etsin etmesin müsavidir. Yoi kesicilik günahý ise tövbe bulunmadýkça sakýt olmaz. Çünkü bunu mürte-kib olan þahsýn hem dünyada, hem de ahiretde azîm azaba maruz kala­caðýný bir âyeti celîle nâtýkdýr.

(4) : Bir mücrim, tövbe etmekle hadden kurtulabilir mi?. Bazý ze­vata göre herhangi bir had, tövbe ile sakýt olur. îmaný Þafiî Irakda iken bu ictihadda Ýmiþ, Mýsýr´a gitdikden sonra bu içtihadýndan rücu etmiþ-iir. Bir kýsým zevata göre ise tevbe ile hadler sakýt olmaz. Nitekim Mâýz jibi muhterem bir zat tâib olmuþ olduðu halde hakkýnda had icra edilmiþdir.

Ibni Hazme göre yol kesicilerin kablelkudre, yani: daha derdest edil­melerinden evvel vukubulan tövbeleri, haklarýndaki haddi iskat edeceði gibi zina, sirkat, kazf, þürbi hamr hakkýndaki hadlerde sahiplerinin kab­lelkudre vaki olacak tövbeleriyle sakýt olur. Çünkü bunlarýn hepsi de haddýr. Kuttaý tarik hakkýndaki haddin tövbe ile sukutu ise âyeti celîlesiyle sabittir.

(5) : Mücrimlerin kablelhad tövbe etmeðe davet edilmeleri bir fa­rizadýr. Haddi Ýkame eden veliyyül´emr Veya naibi, kablelhad tov-be tale­binde bulunmamýþ olursa badelhad istitabede bulunmasý icab eder. Müc­rim, badelhad, taib olunca serbest býrakýlýr, habsi cihetine gidilemez. Çünkü kendisinden hakkullah ahz edilmiþ olur. Bundan ziyadesi, hudu­dý ilâhiyeyi tecavüzdür. Bu ise haramdýr.

Þayed mücrim, «tövbe etmiyeceðim» derse münker bir harekette bu­lunmuþ olur, ta´ziri icab eder. Sükût edip de ne tevbe etdiðini ve ne de etmediðini söylemezse hapsi vacib olur, daima tövbe etmesi kendisine ´ teklif olunur. Tövbe etdiðini söyleyince serbest býrakýlýr.

(6) : Bir þahsýn bir töhmetden dolayý habs edilmesi caiz midir?. Fukabadan bir cemaat bunun cevazýna kail olmuþlardýr. Resuli Ekrem efen­dimizin bazý kimseleri bir töhmetden dolayý ihtiyaten veya istizharen bu­gün bir gece habs etmiþ olduðu mervýdir.

îbni Hazmc göre kati ile, zina ile, sirkat ile veya þürbi hamr ile ve saire ile nuitlehem olan bir þahsýn habs edilmesi halal deðildir. Çünkü

bir âyeti kerimede þübhe-yok ki, zan ve tahmin, insaný hakdan, hakka aid bir þeyi araþdýrmakdan müstaðni ký­lamaz.) buyurulmuþdur. Bir hadisi þerifde de varid olmuþdur. Yani: zandan kaçýnýnýz, çünkü zan, sözün, ha­týra gelen þeylerin en yalanýdýr. Mücerred zanna binaen bir kimsenin ce­zalandýrýlmasýna kýyam edilemez.

Resuli Ekrem Efendimizin zamanýnda küfr ile müttehem olanlar var idi ki onlar, münafýk denilen kimselerdi. Nebiyyi âliþan hazretleri, bun­lardan hiçbirini bu töhmete mebni habs etmemiþdi.

(7) : Bir müslüman, haddi müstelzim bir cürümde bulundukdan sonra diyarý þirke kaçarak -ncuzübillâh- irtidad etse hakkýndaki bu

had sakýt olmaz. Bir hadisi þerifde buyu­rulmuþdur. Yani: bir kavi, hür olsun, olmasýn diyarý þirke firar ederse kaný halâ! olur. Çünkü bu þahýs, irtidad etmese de bir zaruret bulunmak­sýzýn mücerred böyle arzý þirke iuhukÝyle muharib olmuþ olur.

Diðer bir hadisi þerifde de buyu­rulmuþdur. Yani: bir zaruret ve maslahat bulunmaksýzýn müþriklerin ara­sýnda ikamet eden her müslümandau ben beriyim.

Diyarý þirke iltihakýndan sonra yaptýðý bir cürmden dolayý icab eden had de bu iltihak sebebiyle sakýt olmaz.

(8) : Bir kimse, kablelhad defaat ile zinada veya sirkatde veya þür-bi hamide vova ariyeti inkârda ve emsalinde bulunsa bunlardan dolayý bir had mi lâzým gelir, ba^ka baþka hadler mi?. Bu meselede ihtilâf var­dýr. Bazý fukahaya göre bunlarýn arasýnda tedahül carî olarak yalnýz bir had ile iktifa olunur. Bazý fukahaya göre is:e bunlarýn her birinden dola­yý ayrýca bir had lâzým gelir. Meselâ: bir kimse, bir þahýs hakkýnda ikin­ci defa kazfde bulunsa hakkýnda ikinci bir had lâzým gelir. Zahiriyyeye göre ise bu müteaddid, cinsleri müttehid fi´llere hâkim, bilâhare mutta­li olunca hepsinden dolayý yalnýz bir had ikame eder. Fakat bunlara ayrý ayrý muttali olub da bir zaruret bulunmaksýzýn haddi ikame veya ikmal etmemiþ bulunursa her birinden dolayý ayrýca had lâzým gelir, birini ik­malden sonra diðerine mübaþeret eder.^ Evvelce ikame edilmiþ olan bir had, ikinci defa iþlenilen ayni bir cürüm için kifayet etmez.

(9) : Mücerred zina ile. veya kazf ile veya mücerred sirkat ile had ikamesi vacib olmaz. Belki buna baþka bir mânânýn da inzimamý lâzým­dýr ki, o da böyle memnu bir fi´lin, ikamei hududa salahiyetli olan bir hâ­kimin huzurunda sübutünden ibaretdir. Bu sübut ise hâkimin bilmeliyle veya beyyinei âdile ile veya ikrar ile husule gelir. Böyle bir sübut bulun­mayýnca ne had, ne celde, ne de kat´ý uzuv lâzým gelmez. Eðer lâzým ge-iecek olsa böyle bir fi´lde bulunan þahýs için mücerred bu fi´linden dola­yý kendi hakkýnda kendisinin haddi ikame etmesi farz olurdu. Halbuki bir kimsenin kendi hakkýnda haddi ikame etmesi icmaý ümmetle haram­dýr.

(10) : Haddi mucib bir fÝ´li ikrar mý iyidir, setr mi? Bu meselede ihtilâf vardýr. Bir taifeye göre muhtar olan, setrdir. Fakat zahiriyyeye göre efdal olan, veliyyül´emrin huzurunda o günahý itiraf etmekdir. Va­kýa setr, bil´icma mübahdýr. Yapdýðý günah, mestur kalmýþ olan bir müs-lüman, meþiyyetullaha tâbidir. Allah Tealâ onu dilerse afüv eder ve di­lerse muazzeb kýlar. Fakat hakkýnda had icra edilen kimseden o günah sakýt olmuþ, bu ceza onun için keffarete vesîle bulunmuþ olur. Artýk böy­le malûm, kat´î bir afüv ve maðfiretin efdal olduðu ise býzzarure malûm­dur.

(11) : Hududý veya sair cezalar müstelzim bir fi´lde bulunduðu zannedilen bir þahsý imtihan için döðmek, habs etmek, tehdid eylemek halâl deðildir. Çünkü bunu ne kur´an, ne sünnet, ne de icmaý ümmet icab etmemektedir. Mücrimin müslim olmasiyle zimmî olmasý bu hususda müsavidir. Böyle bir darb ve habse mebnî ikrar edilen bir cürümden do­layý had vesaire cezasý tatbik edilemez. Bu, sade mükrehane bir ikrardan baþka deðildir.

(12) : Kati, sirkat, hýrabe, þürbi hamr, kazf gibi hududý iktiza eden fi´llerde iki adlin þahadeti kâfidir. Bunlarýn müetemian þah adetleri yle münferiden þahadetleri müsavidir. Böyle iki þahid, birçok kimselerin aleyhine þahadet etseler hepsinin hakkýnda da hudud ikame edilir. Bilâ­kis bu aleyhlerine þahadet edilenler de o þahitlerin aleyhine þahadetde bulunsalar bunlarýn bu þahadetleri makbul olmaz. Çünkü bunlarýn ada­letleri, aleyhlerine evvelce vaki olan þahadet ile cerh edilmiþdir.

(13) : Þahidler, asýl baddi mucib fi´le þahadet etmekle beraber bu­nun zamanýnda, mekânýnda veya mezniyyün bihada veya mesrukun minhde ihtilâf etseler þahadetleri yine tam sayýlarak had icrasý vacib olur. Çünkü asýl fi´l hakkýnda þahadet, tamdýr, bu þahadetde mekâný, zamaný vesaireyi zikre ihtiyaç yokdur.

(14) : Had, mürun zaman ile sakýt olmaz. Binaenaleyh haddi mu­cib olan bir fi´l hakkýnda þahidler vaktiyle þahadetde bulunmayýb da bir müddet sonra þahade.tde bulunsalar yine had ikame edilir. Velev ki bu müddet içinde mücrim halini ýslah etmiþ olsun.

(15) : Had, þübhe ile ikame edilemez, bunun sebebi yakinen ma­lûm olmalýdýr. Ve böyle yakýnen sabit olan bir had de þüphe ile sakýt ol­maz.

Had, hakkullahdýr, sabit olmadýkça þübhe ile ikamesi halâl olmaz

Nitekim bir hadisi þerifde buyuruhnuþtur. Yani : þübhe yok ki, kanlarýnýz, mal­larýnýz þeref-ü vekarýmz, bedenleriniz sizin üzerinize haramdýr, bunlara haksýz yere tecavüz etmeniz caiz olmaz. Bilâkis sabit olunca da þübhe ile iskatý halâl olmaz. Çünkü Hak Tealâ Hazretleri - iþte bunlar hududý ilâhiyyedir, artýk bunlarý tecavüz etmeyiniz, bunlarý muattal býrakmayýnýz.) buyurmuþdur.

(16) : Ehli zimmet Kakýnda da hudud cezasý tatbik edilir. Çünkü bunlar zimmeti kabul etmekle bu gibi ahkâmý islâmiyyeye tabi olmuþ­lardýr.

Binaenaleyh zimmîler hakkýnda da haddi sirkat icra edileceði gibi haddi zina, haddi kazf, haddi þürb vesairede icra edilir, imam Þafiî ile Ebu Süleymamn ve bunlarýn eshabmýn da kavilleri böyledir.

(17) : Köleler ile cariyelerin haklarýndaki hadler, hürler ile hür-relerin haklarýndaki hadlerin tam yarýsýna muadildir. Meselâ celdede, nefyi muvakkatde, kat´i uzuvda rakikler, hürler Ýle hürrelerin, cezalarý­nýn tam nýsfýna tabi olurlar. Fakat yarýsýný tatbik mümkün olmayan ce­zalarda, meselâ kýlýç ile kati veya salb veya müebbed nefy hususunda memîûkler ile ahrar müsavidir.

(18) : Had icrasýnda mücrimin vaziyeti ne olacakdýr? Had yapý­lýrken mücrim, ayakda mý duracak, yoksa oturacak mýdýr?. Bu husus-da bir nas yokdur. Binaenaleyh zinadan, hazfden, hamrden ve ta´zirden dolayý yapýlacak hadler, erkek ve kadýn hakkýnda nasýl kolaya gelirse Öylece yapýlýr. îmtina eder, meselâ : celdeleri elleriyle defe çalýþýrlarsa da elleri baðlanýlabilir.

(19) : Hadlerde darbýn = dayaðýn sýfatýna gelince zinadan, kazf. den, hamrden ve ta´zirden dolayý vurulacak darbeler, mahdudý müteel-lÝm etmekle beraber onun kemiklerini kýrmayacak, derisini yarmýya-cak, kanýný akýtmayacak, etlerini ezio kokutmayacak bir tarzda olacak-dýr. Aksi takdirde bu haddi tatbik edene de ve bununla emr etmiþ olana da bu veçhile kaved = mukabede bilmisil lâzým gelir. Bunun burhaný âyeti celîlesidir. Yani : Hak Tealâ Hazretleri her þey için bir mikdar teyin buyurmuþdur. Hadlerdeki darblerin de bir mikdarý vardýr, bundan fazla ve noksan yapýlmasý caiz olmaz.

(20) : Hadlerde kullanýlacak darb vasýtalarý nelerdir?. Zinaya, kaz-fc mahsus hadler, sevt ile, yani : darbe aid âletlerden her hangi biriyle, meselâ : sopa ile, kamçý ile yapýlabilir.

Þürbi hamrdan dolayý had, sevt Üe yapýlabileceði gibi budaðý ve yapraklarý bulunmayan hurma dah ile, ayak kablariyle, el ile, elbisenin bir tarafiyle de yapýlabilir.

(21) : Hasta olan bir mücrim hakkýnda had cezasý hemen tatbik edilebilir mi?. Hastalýðýn ne zaman zail olacaðý kestirilemez. Mücrimin hakkýnda had icrasiyle afüv ve maðfirete biran evvel nail olmasý ise

maüûbdur. Nitekim bir âyeti kerimede : Rabbiniz tarafýndan tecelli edecek, maðfirete koþunuz) buyuruMuþtur. Binaenaleyh hasta hakkýnda da tahammül edeceði suretle hafifçe had cezasý muaccelen tatbik edilir, te´cile lüzum yokdur.

Cidden pek zaif olan bir mücrim hakkýnda da meselâ : yüz ince salkýmý bulunan bir hurma dalý ile bir defa vurmak suretiyle celde ceza­sý yapýlabilir.

(22) : Hadlerde nefy cezasý da var mýdýr, yok mudur?. Zahirîlere göre yol kesiciler hakkýndaki nefy cezasý, kur´an ile sabittir, zinadan dolayý nefy de sünnet ile sabit olmuþdur. Bazý zatlar, riddetden, gürbi .hamirden, sirkatden dolayý da nefy ile hükm etmiþlerdir. Zahirîlere gö­re bu nefy, habs demek deðildir, belki mücrimi daima bir beldeden di­ðer bir beldeye nefy edib durmakdýr. Hasam Basrînin kavli de böyledir. Þöyle ki, bir muharib = yol kesici, bir beldede ancak bir kerre yiyece­ðini, uyumasýný, ve hayatýný koruyacak suretde rahatým temin için dur­durulur, sonra baþka beldeye gönderilir, bu hal, tövbekar oluncaya ka­dar devam eder,, tövbe edince nefy cezasý sakýt olur, kendi "yurduna dönmesine müsaade olunur.

Bu nefy hususunda erkekler ile kadýnlar arasýnda fark yokdur. Me selâ : zinadan dolayý hür ve hürreler hakkýnda yüz celde ile bir sene müddetle nefy cezasý tazým geldiði gibi memîûkler ile memlûkeler hak­kýnda da elli celde ile altý ay nefy cezasý icab eder.

(23) : Hadi mucib bir cürmü, tahrimine, haddi mucib olub olma­dýðýna muttali olmaksýzýn irtikâb etmiþ olan bir þahýs hakkýnda had ceza tatbik edilir mi? edilmez. Meselâ : henüz dari harbden gelib islâ-miyeti kabul etmiþ, bu gibi dinî hükümlerden daha haberdar olamamýþ, bir kimse hakkýnda had icra edilmez ve kendisi melâmet de olunmaz. Belki bu hususdaki dinî hükümler kendisine talim edilir, badehu o cür­mü tekrar irtikâb ederse o zaman hakkýnda had lâzým gelir. Þayed ce­halet iddiasýnda bulunursa bakýlýr : eðer bu cehaleti mümkün görülürse hakkýnda had ve yemîn lâzým gelmez. Fakat bu iddiasýnda yalancý oldu­ðu yakinen bilinirse iddiasýna iltifat olunmaz.

Kendisine ahkâmý islâmiyye evvelce balið olmamýþ bir kimse, bu

gibi hususlarda .mazur sayýlýr. Çünkü kur´amkerîmd hývyurulmuþdur. Yani : Allah Tea4â, bir kimseye iktidan

aairesinde olmayan bir þeyi teklif buyurmaz. Bir kimse ise kendisine teblið edilmemiþ bir þeyi bilmek iktidarým haiz olamaz. Çünkü bu, bir il­mi gayb mesabesinde bulunmuþ olur. Elmuhallâ.)

«Fakat dari islâmda ahkâmý islâmiyyeyi öðrenebilecek kadar ika-, met etmiþ olan bir müslüman, bu babdaki cehaletinden dolayý mazur ola­maz. Çünkü bu halde bu gibi ahkâmý Öðrenmek, bilmekle mükellef bu­lunmuþ olur.» [65]


[1] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/3-5.

[2] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/7-9.

[3] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/9.

[4] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/9-12.

[5] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/12-13.

[6] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/13.

[7] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/13.

[8] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/13-14.

[9] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/14-15.

[10] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/15-16.

[11] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/16-17.

[12] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/17-18.

[13] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/19.

[14] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/19-20.

[15] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/21.

[16] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/21.

[17] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/21-23.

[18] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/23.

[19] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/24-25.

[20] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/25.

[21] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/26.

[22] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/26.

[23] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/26.

[24] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/27.

[25] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/27-28.

[26] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/28-31.

[27] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/31-47.

[28] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/47-52.

[29] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/52-53.

[30] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/53.

[31] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/53-56.

[32] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/56-58.

[33] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/58-63.

[34] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/63-80.

[35] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/80-88.

[36] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/88-94.

[37] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/94-98.

[38] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/99-103.

[39] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/103-107.

[40] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/107-112.

[41] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/113-119.

[42] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/119-124.

[43] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/124-126.

[44] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/126-135.

[45] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/135-145.

[46] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/145-147.

[47] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/147-150.

[48] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/150-156.

[49] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/156-157.

[50] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/157-158.

[51] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/158-161.

[52] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/161-169.

[53] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/169-170.

[54] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/170-172.

[55] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/172-174.

[56] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/174-175.

[57] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/175-176.

[58] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/176-178.

[59] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/178-179.

[60] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/179-181.

[61] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/181.

[62] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/181-183.

[63] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/183-184.

[64] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/184-186.

[65] Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuký Ýslamiye ve Istýlahatý Fýkhiyye KAMUSUBilmen Basým ve Yayýnevi :3/187-196.


radyobeyan