Islam hukukunda cinayetler hakkinda By: ecenur Date: 22 Mart 2010, 23:59:02
BÝRÝNCÝ BÖLÜM
ÝSLAM HUKUKUNDA CÝNAYETLERE MÜTEALLÝK MESELELER HAKKINDADIR.
ÝÇÝNDEKÝLER : Cinayetin mahiyyeti ve nevileri. Haksýz yere yapýlan katilleri» ve cerhlerin nevileri. Cinayetlerden dolayý tatbik edilecek cezalarýn nýahiyyetleri ve bunlarýn tatbik edilmelerindeki hikmet ve maslahat. Diyetlerin nevileri ve nükdarlan. Diyetlerin ödenecekleri vakitler. Diyetlerin lüzumundaki þartlar. Âkilemu mahiyyeti ve mükellefiyeti, âkile usulünün içtimaî ehemmiyeti. Cinayetlerin hükümleri. Kat-ii nef&den dolayý kýsas icra edilmesi için vücudt icab eden þartlar. Azaya iihI cerh ve kat´dan dolayý kýsas yapýlabilmesi için vücudi iktiza eden þartlar. Kýsas hakkýna mâlik ve kýsasý istifaya selâhiyetli olanlar. Kýsasýn ne veçhile istifa edileceði. Kýsasý îskat edecek þeyler. Afüv ve ibraya müteallik bazý hükümler. Cinayetler ile cezalar arasýndaki tedahüller ve nýünferid ve´gayri münferid cinayetler. ttazý ameller neticesinde meydana gelen katü ve telef hâdiseleri. varlarýn yýkýlmasýndan mün l»ais ölüm hadisleri. Müdafaai me^nýa halindeki kati hâdiseleri. Hayvanlara müteallik cinayetler. Cinayetlerin ne veçhile sabit olacaðý. Ceninin mahiyyeti ve nevileri. Ýskatý ceninin esasen bir cinayet olduðu. Iskatý «enine müteallik bazý hükümler. Kasameniýý ve levsin mahiyetleri. Kasa-meýým lüzumundaki maslahat ve hikmet. Kasame icrasý için muktezÝ siirtlar. Kasameye ve diyete dahil olub olmayanlar. Kasame ile diyetdeýý ilýra. Kasame hakkýnda muhtelif mezahibi fýkhiyye. [24]
Cinayetin Mahiyyeti Ve Nevileri
201 - : Cinayet, esasen muahezeyi istilzam eden herhangi bir cü~ i umden, herhangi memnu bir fi´li irtikâbdan ibaretdir. insanlarýn gere;; nefislerine ve gerek uzuvlarýna, kuvvetlerine, ýrzlarýna, mallarýna teal-lûk eden herhangi haram, memnu bir fi´l, bir cinayetdir. Þu kadar var ki, canlý ve cansýz mallara teallûk eden cinayetler; gasb, rýehb, sirkat, itlaf gibi namiar ile yad olunur. Bunlara dair islâm hukukunda müstakil kitaplar mebhasler mevcuttur. Biz burada asýl insanlarýn hayat iiinna veya uzuvlarýna, kuvvetlerine müteveccih olan cinayetlere dair malûmat vereceðiz.
Mukaddimede de zikr olunduðu üzere cinayet, fýkýh ýstýlahýnca «in--siLrun nefsine veya âza ve kuvasýndan herhangi birine teallûk eden memnu bir fi´lden ibaretdir ki, ya kýsas veya zamaný mucib olur.
202 - : Cinayetler, tarifinden de anlaþýldýðý üzere baþlýca iki nevidir. Biri, masum bir kimsenin haksýz yere nefsi hakkýnda yapýlan, onun hayatdan mahrumiyetini intaç eyleyen cinayetdir ki, buna «cinayet fin-nefs» denir. Bir insaný haksýz yere öldürmek gibi.
Diðeri de bir kimsenin âzasý, kuvasý hakkýnda haksýz yere .yapýlan cinayetdir ki, cerh, kat´, havas ve kuvayý tatil suretiyle yapýlýr. Buna da. «cinayet fiVetraf», «cinayet mâdûnen"nefsadý verilir.
203 - : Nefse müteallik cinayetler, katil suretiyle vücude gelir. Katil ise, bir kimseyi öldürmek, bir zî hayatý hayattan mahrum etmek demekdir ki, «cesedden ruhi izhak ve izale eden, müessir bir fi´b diye tarif olunur. Bir hayat sahibini öldürene katil, öldürülene de maktul denilir.
204 - : Azaya, kuvaya müteallik cinayetlerde cerh, þec, kat´, tatil suretiyle yapýlýr. Þöyle ki: cerh bir þeyde yara vücude getirmek, herhangi bir uzvu yaralamakdýr. Fakat fýkýh ýstýlahýnca cerh, baþ ile yüzden baþka uzuvlarda, vücude getirilen yara demekdir.
Þec ise baðda veya yüzde yara vücude getirmek, bunlarý cerh et-" mek demekdir, maamafih baþda veya yüzde vücude getirilen yaralara da þec ve þecce denilir.
Kat´ý uzuv da insanýn bir uzvunu kesmek, bedeninden ayýrmak yerinde kullanýlmaktadýr. Uzuv mesabesinde bulunan bir þeyi kesip itlaf etmek de bu kabildendir. El, ayak, parmak, týrnak, kulak, dudak, aðýz, burun gibi uzuvlarý kesmek ve göz, diþ gibi uzuvlarý çýkarmak, kýrmak ve kirpikleri, kaþlarý, baþ saçlarýný yolup koparmak, týraþ etmek bütün bunlar kat´ sayýlýr.
Havas ve kuvayý tatil ise bir uzvu âtýl býrakmak, hýlkatindeki gayeden mahrum etmek, o uzvu faaliyetinden ayýrmak, sekteye uðratmak demektir. Yani: Azanýn kendileri baki olduðu halde hassalarýný, menfa atlerini, vasýflarýný izale etmekden ibarettir. Görme, iþitme, tatma, koklama, anlama, kuvvetlerini, mücameat ve tevlid kudretini, tutma ve yürüme iktidarýný gidermek, diþlerin rengini siyah, sarý, kýrmýzý veya yeþilimtýrak bir hale getirmek bu kabildendir. Bedayi, Hindiyye, Kamus. [25]
Haksiz Yere Yapýlan Katillerin Nevileri:
205 - : Cezayý müstelzim olan katiller, aþaðýdaki vechüe beþ nevidir:
(1) : Amden katildir ki, Öldürülmesi meþru olmayan bir inþam Matý carihadan veya o hükümdeki bir þey ile kasden öldürmekdir. Bir þahsý kýlýç ile ve kurþunla kasden vurub öldürmek gibi.
(2) : ÞÝbhi amddir ki, öldürülmesi caiz olmayan bir inþam âlâtý ca-rihadan sayýlmayan bir þey ile kasden öldürmekdir. Küçük bir aðaç veya taþ parçasiyle veya bir iki tokat vurulmasiyle husule gelen katil git Buna «þibhül´hata» da denir. Çünkü bu katil, kasde mukarin olduðu için amde benzer, kendisinde katil âleti deðil, tedib âleti kullanýldýðý cihetk-de hataya müþabihdir.
Galib hâle nazaran helake müeddi olacak büyük taþ veya büyük deðnekle vukua gelen bir katil de îmamý Âzam´a göre þibhî amddir. Fakat Ýmameyne göre vesair müctehidlere göre bu, amden katildir, velev ki kullanýlan o büyük taþ veya deðnek, vücudt cerh edecek, delebileceU bir durumda bulunmasýn.
Küçük bir deðneðin mütevaliyen vurulmasý neticesinde husule ge len bir kati ise Hanefî müctehidlerince §ibhi amd olduðu halde Ýmamý. Þafiîye göre amdden sayýlýr.
Bir þahsýn boðazýna ip takýlarak sýkýlmak veya asýlmak suretýyîe kati edilmesi de imamý Âzam´a göre þibhi amd, îmameyne göre amd sayýlýr.
Þunu da ilâve edelim ki: Cârin olmayan bir âlet ile kasden vuku bu--lan bir katlin-þibhi amd olmasý, cerhe mukarin olmadýðý takdirdedir. Cerhe mukarin olursa amden kati hükmünde olur.
Binaenaleyh sopa ile kasden döðülen bir þahsýn bir uzvu mecruh olub da bundan müteessiren vefatý vuku bulsa rîarýbý hakkýnda katli amd cezasý tertib edilir.
(3) : (Hataen kati) : Bir Ýnsaný kasde mukarin olmaksýzýn bir yanlýþlýkla öldürmekdir. îki kýsma ayrýlýr:
Birincisi: Failin zannýnda vuku bulan hatadýr. Av veya baþka bit þahýs zanniyle atýlan kurþun ile bir Ýnsanýn Öldürülmesi gibi. Fakat bir insanýn muayyen bir uzvuna atýlan bir kurþun veya havale edilen bir kýlýç, o insanýn diðer bir uzvuna isabet ederek mevtini intaç etdiði takdirde amden bir kati hâdisesi vücude gelmiþ olur.
Ýkincisi: failin fi´linde vukua gelen hatadýr. Muayyen bir insana ve ya bir hedefe atýlan kurþun ile diðer bir insanýn kazaen öldürülmesi gibi.
(4) : Hata mecrasýna carî katildir ki, gayri ihtiyarî bir fi´î ile vukua gelen ölüm hadisesidir. Uyumakda bulunan bir þahsýn, üzerine düþtüðü bir kimseyi öldürmesi gibi. Bir hamalýn arkasýndaki veya elindeki yükün kazara düþerek bir insaný telef etmesi de bu kabildendir.
(5) : Tesebbüben katildir ki, bir insanýn Ölmesine sebebivet ver-mekdir. Yani: bir þeyde bir ademin cereyaný âdet üzere telef olmadýn:) sebebi müfzî olan bir fi´l vücude getirmekdir. Bir þahsýn âmmeye an´ bir yol üzerinde izinsiz olarak kazýdýðý kuyuya veya yýðmýþ olduðu taþ larýn Üzerine bir kimsenin düþüp ölmesi gibi.
Tariki, âmme dökülen kaypak bir þey yüzünden bir kimsenin göçerken ayaðý kayarak düþüp telef olmasý da bu cümledendir.
Tesebbüben kati, manen katil ise de aureten katil deðildir. Bunun mukabili «mübaþereten kati» dir ki, bir kimsenin bir þahsý amden veya hataen bizzat vurup öldürmesi demekdir. Bu, hem manen, hem -de aureten bir katildir.
îkrah tarikiyle olan kati de mülcî olan mücbire nazaran mübaþere-_ten kati sayýlýr. Çünkü mükreh, mücbirin bir âleti icraiyyesi mesabesinde olduðundan asýl katle mübaþeret eden, mücbir olmuþ olur. Bedayi, Kâfi, Hindiyye.
« (Mâlikîlere göre katiller, baþlýca þu üç nev´e ayrýlýr:»
(1) : Mübaþereten kati ´*- Ýtlaf: harbî olmayan bir mükellefin bir ma´sumüddemi bir âleti cariha ile ve kati kasdiyle vurub Öldürmesidir.
Maamafih bu vurmakla kati kasdedilmese de vurulan þahýs Zeyd, zannedilirken Amr olduðu belirse de yine bu kati, mübaþereten itlaf sayýlýr.
(2) : îtlâf bissebeb. Bir kimsenin herhangi bîr yerde velev ki kendi evinde kuyu kazmasý, veya yol üzerine kayýlacak þeyleri atmasý, veya yola hayvan baðlamasý, veya kelbi akur edinmesi gibi bir suretle bîr þahsýn ölümüne sebebiyet vermesidir.
(3) : Hataen kati: Bir kimsenin bir þahsý ya lâtife veya te´dih maksadiyle küçük odun parçasý veya kamýþ gibi bir gey ile vurub Öldürmesidir. Bu nýaksad için kýhc gibi öldürücü bir þey kullanýlmýþ olursa amd sayýlýr. Þerhi Ebil´berekât.)
(Þafiîlere göre de nefs hakkýndaki cinayetler þu üç kýsma ayrýlýr:
(1) : Amden kati, muayyen bir þahsý kasd ederek galib hale nazaran insaný öldürecek bir þey ile veya aðýr bir cisim ile o þahsý öldürmek dir.
(2) : Þibhi amd, bir þahsý galibi hale nazaran insaný öldüremeye-cek bir þey ile, meselâ asa ile veya kamçý ile vurub öldürmekdir.
Bir kimseyi öleceði bîr yerine iðne sokmakla öldürmek amd sayýlýr. Baþka bir uzvuna iðne sokub teverrümüne, teessürüne badi olmak suretiyle öldürmek de amdden maduddur. Fakat böyle bir eser zuhur etmeksizin derhal ölse þibhi amd olmuþ olur. Bir kavle göre bu da amd-dîr. Diðer bir kavle göre bu, bir cinayet sayýlmaz.
Kezaiik: Bir kimse, bir þahsý habs edib taamdan, sudan, bunlarý te-lebden men ederek ölümüne sebebiyet verse bakýlýr: Eðer galib hale nazaran insanýn öleceði mikdar bir zaman geçmiþ olursa bu bir amddir. Fakat daha bu kadar müddet geçmeden, yani: o þahýs evvelce aç ve susuz olmayýb habs edildiði müddet de açlýkdan, susuzluktan ölecek mîldarda bulunmasa bu esnadaki ölüm, þibhi amd olur.
(3) : Hataen kati: Bir kimsenin bir aðaca attýðý taþýn isabetiyle bir þahsýn düþüb ölmesi gibi bir ölüm hadisesidir. Bir kimsenin bir þahý-üzerine bilâ kasdin düþerek Ölümüne sebebiyet vermesi de bu kabilden* dir. Minhacüt´talibîn.)
(Hanbelîlere göre de katiller üç kýsýmdýr:
(1) : Kati amddir ki: canýnýn masum bir kimseyi insan olduðunu bildiði halde kendisiyle öleceðine zanm galib bulunan bir jey ile kasdcn öldürmesidir.
(2.) : Þibhi amddir ki: Bir kimseyi galib hâle nazaran insan öldürebilecek bir þey ile yaralamak sýzýn vurub Öldürmekdir.
(3) : Katli hatadýr ki, yapýlmasý caiz bir þey yapýlýrken bu yüzdnn istemeksizin bir kimsenin ölümüne sebebiyet vermekdir. Ava atýlan bir Turþunla masumüddem bir þahsýn kazara vurulmasý gibi. Mübahüddem .annedilerek öldürülen kimsenin masumüddem bir insan olduðunun tebeyyün etmesi de bu kabildendir. Neylül´meârib.)
(Zahirîlere göre de kati iki kýsýmdýr, bunun üçüncü bir kýsmý yokdur. Þöyle ki:
(1) : Katli amd, bir müslümani haksýz yere insaný öldürecek bir þey ile vurub Öldürmektir.
(2) : Katli hata, bir þeye atýlan ve emsalinin iaabeüyle bazan ölün; hâdisesi vücude gelen bir þeyin kasd edilmeksizin bir müslime çarpara!: ölümünü intaç etmesi gibi.
Bir müslümana kazara çarparak ölümüne sebebiyet vermek veyj\ darý harbde gayri müslim sanýlarak bir müsîümaný öldürmek de katlý hata kabilindendir.
Haddi zatýnda muhtî olan bir kimsenin kendisini muhik sanarak bir te´vile mebni birisini öldürmesi de bu kabilden sayýlýr.
Bir kimseyi, hiçbir insaný emsalinin Öldüremeyeceði bir þey ile vurub öldürmek ise ne amddir, ne de hata. Bundan dolayý faili hakkýnd* yalnýz te´dib lâzým gelir. Elmuhallâ.) [26]
Haksýz Yeee Yapýlan Cerhlerin Nevileri
206 - : Cerhler, amde mukarin olub olmamak itibariyle þöylece dört nevidir:
(1) : Amden cerhdir ki, bir insaný gerek bir âleti carihe ile ve gerek baþka bir þey ile haksýz yere kasden yaralamakdýr.
Cerhlerde «þihhi amd» yokdur. Katle nazaran þibhi amd olan» cerhe nazaran amddir.
(2) : Hataen cerhdir ki, bir insaný kasde mukarin olmaksýzýn ka zara yaralamakdýr- Av zanniyle atýlan bir kurþunla bir insanýn yaralanmasý gibi.
(3) : Hata hükmünde cerhdir ki, ihtiyara mukarin olmayan bir fil ilo vukua gelen yaralanmakdýr. Buna «hata mecrasýna carî cerh» de denir. Bir hammahn arkasýndaki yükün kazaen düþerek bir insaný yara-/´ lamasý gibi.
(4) : Teaebbüben cerhdir ki, bir kimsenin yapmýþ olduðu bir þey ile vücude gelmesine istemeksizin sebebiyet vermiþ olduðu yaralanmakdir. Bir þahsýn âmmeye aid bir yolda müsaadesiz olarak kazýmýþ olduðu kuyuya, veya yýðmýþ olduðu keresteler üzerine bir insanýn düþüb yaralanmasý gibi. Kat´ý azanýn aksamý da cerhin envai gibidir.
207 - : Baþdan ve yüzden baþka uzuvlardan birinde tahaddüs edib eürh, cirahe namýný alan yaralar iki kýsýmdýr:
(1) : Câifedir ki, cevfe kadar nüfuz eden yaradýr. Göðüsde, arkada karýnda açýlan yaralar gibi.
(2) : Gayri câifedir ki, cevfe nüfuz etmeyen yaradýr. Elde, ayak-da, boyunda vücude gelen yaralar gibi.
208 - : Baþda veya yüzde vücude gelib þec ve þecce adýný alan aralar da mukaddimede de beyan olunduðu üzere - þöylece on bir kýsýmdýr,
(1) : Hansa, bir yaradýr ki kan çýkmaksýzýn yalnýz deri yýrtýlmýþ olur.
(2) : Damýa, bir yaradýr ki, kendisinden seyelân etmeksizin göz yaþý kadar kan çýkmýþ olur.
(5) : Mütelâhime, bir yaradýr ki, deri ile beraber epeyce de et kesilmiþ olur.
(6) : Simhak, bir yaradýr ki, et kesilmiþ, et ile baþ kemiði arasýndaki ince zar gibi deri görünmeðe baþlamýþ olur.
(7) : Muziha, bir yaradýr ki, et ile baþ kemiði arasýndaki zar gibi olan deri yýrtýlýb kemik meydana çýkmýþ oîur.
(8) : Hâþime, bir yaradýr ki, bunda-kemik kýrýlmýþ olur.
(9) : Münakkile, bir yaradýr ki, kemik kmhb yerinden oynamýþ veya ufanmýþ olur.
(10) : Amme, bir yaradýr ki, et kesilib dimað ile kemik arasýndaki, deri meydana çýkmýþ olur.
(11) : Damýða, bir yaradýr ki, ümmüddimað denilen deri yýrtýlmýþ, dimað yaralanmýþ olur. Bedayi, Bahri Raik. Damiye, kendisinden göz yaþý kadar kan çýkýp seyelân edan Bâzia, bir yaradýr ki, deri ile beraber biraz da et kesilmiþ
Cinayetlerden dolayý tatbik edilecek cezalarýn mahiyetleri ve bunlarýn tatbik edilmelerindeki hikmet ve maslahat:
209 - : Cinayetlerden dolayý derecelerine göre ceza vermek bir esasdýr. Mücrimlere böyle cürümlerile mütenasib bir suretde ceza verilmesi ; hem ferdlerin, hem de cemiyetlerin menfaatleri icabâtmdan-djr.
Filhakika efradýn hukukuna münafi, muhitin asayiþini muhil, âmmenin huzur ve emniyetini sâlib olan cürümlerden, cinayetlerden dolayý adalet ve müsavat esaslarýna uygun, icabýna göre mütefavit derecelere münkasim ve alel´ekser halkýn ahlâkýný ýslaha hadim, ibret bahs bir suretde tatbik edilecek cezalar sayesinde hem efrada karþý haksýz yere vuku bulmuþ olan tecavüzler mümkün mertebe tazmin edilmiþ, hem de fena hareketlerin çoðalmasýna sed çekilerek içtimaî heyetin muhtaç olduðu asayiþ ve emniyet temin altma alýnmýþ olur.
îþte islâm hukukunda bu gayeye hizmet için cinayetlerden dolayý habs, kýsas, diyet, gurre, mirasdan mahrumiyet, keffareti kati gibi cezalar mevcuddur, bilhassa bu babda uhrevî mesuliyetin dehþet ve azameti de ayrýca nazarý intibaha vaz edilmiþdir. Biz bunlarý sýrasiyle aþaðýda bir mikdar izah edeceðiz:
210 - : Habs, esasen ahkâmý kazadandýr, idarî ve siyasî bir cezadýr. Bazý cürümlerden cinayetlerden dolayý alâkadar olanlarýn, salâ-hiyetdar makamlarýn karariyle habs edilmeleri meþrudur. Bazý mütte-hemlerin göz habsine alýnmalarý, mahkemede muvakkaten tevkif edilmeleri de ihtiyatî tedbirler cümlesindendir.
Habsin meþruiyeti, kitabullah ile, sünneti nebeviyye ile sabittir. nazmý kur´anîsindeki nefiden murad, habsdir. Çünkü bir þahsý yer yüzünden nefy etmek, büsbütün çýkarýb harice atmak mutasavver olmadýðýndan bu nefiden murad, onun yer yüzünde dolaþýp durmasýna, savuþub kaçmasýna meydan vermemekdir.
Resuli Ekrem, sallâllahü aleyhj vesellem Efendimiz, bir tohmet-den dolayý bir kiþiyi habs etmiþdi, Hassafýn rivayetine nazaran Hicaz ahalisinden bir taife arasýnda münazea zuhur ederek bir kiþi katledil-miþdi. Nebiyyi Zîþan hazretleri gönderdiði bir memur ile bunlarý habs etdirmiþdi.
Peygamber Efendimizle Ebubekir hazretlerinin zamanlarýnda hususî mahbushaneler yok idi, mescidi þerifde veya dehlizinde habs edilirdi. Hazreti Ömer, Mekkei Mükerreme´de dört bin dirheme bir hane satýn alarak bunu hapishane ittihaz etmiþdir.
BÝr rivayete göre de Hazreti Osman´ýn zamanýna kadar habishane yok idi, ancak imam Ali Hazretleri hilâfeti esnasýnda kamýþlardan nafi» adýnda bir mahbushane yapdýrmýþdi. Fakat bu, pek metîn olmadýðýndan hýrsýzlar tarafýndan delinerek içine girilmiþ ve bazý mahbuslar bundan firar etmiþlerdi. Bunun üzerine Hazreti Ali, «Mahyes» adýnda taþdan, çamýrdan müstahkem bir habishane bina etdirmiþdir. îmam Ali Hazretlerinin bunu tesis etmesi, bir çok sahabei kiramýn huzurlarýnda vuku bulmuþ, buna muhalefet edenler bulunmamýþdýr. Bu cihetle hab* sin cevazý, meþruiyyeti, muktezai maslahat olduðu hakkýnda icma da husule gelmiþdir.
Mahyea, tahyîs mahali demekdir. Tahyîs ise tezlîl manasýnadýr. Cevhere, Fethülkadîr.
211 - : Kýsas da cinayetlere mahsus bir cezadýr. Katili maktul mukabilinde Öldürmek bir kýsasdir. Mecruh veya maktu olan bir uzuv mukabilinde carin ile katým ona mümasil olan uzvunu cerh veya kat1 etmek de bir kýsasdir.
Kýsas, esasen müsavat mânâsýný müþ´irdir, cürüm ile ceza arasýndaki matlûb mümaseletin bir neticesidir.
Kýsaslar, nefse ve azaya aid olmak üzere iki kýsýmdýr: Birine «kýsas finnefs** diðerine de «kýsas fü´etraf» denir. Kýsas hakkýna mâlik olan kimseye «veliyyi kýsas», «veüyyi cinayet», «veliyyi kati» denir. Kýsas ettirmek hakkýna malikiyyete de «velayeti kýsas» denilir.
Kaved tabiri de mutlaka kýsas yerinde müstameldir. Maamafih çok kere «kýsas finnefs» yerinde kullanýlýr. Mukaddimeye müracaat!
Kýsasýn meþruiyyetine gelince bu, kitabullah ile, sünneti nebeviy-ye ile, icmai ümmetle sabitdir. Bunun hikmeti teþriiyyesi ise bedihîdir.
Filhakika kýsas, medarý´,h a yat olan pek faideli bir cezadýr. Malûm olduðu üzere bir takým kimseler, cinayetlere atýlmak istidadýnda bulunduklarý halde mücerred kýsas korkusiyle bu Ýatidadlarýna muhalefete çalýþýrlar, kýsasý müstelzîm olacak hailelerden geçinerek canlarýný kurtarmýþ olurlar. Cinayetlere kurban olacak bir kýsým kimselerin hayatlarý da bu sayede tecavüzlerden kurtulur, ve böyle bir ceza âmme hakkýnda da cinayetlere temayülden men´e vesile olur. Bunun neticesinde de bir içtimaî heyetin umumî hayatý, emniyet ve selâmeti siya-net edilmiþ olur. Ýþte âyeti kerimesi de bu hakikati nâtýkdýr.
Bu âyeti kerime ile buyurulmuþ oluyor ki, ey evhamdan azade, mükemmel akýllara sahip olanlar! Sizin için.kýsasda büyük bir hayat vardýr, kýsas sizin hayatýnýzý korumaya mühim bir vesiledir, Hak Te-aiâ bunu bir ceza olmak üzere tayin ve teþri buyurmuþdur. Tâ ki, cinayetlerden sakýnasýnýz, kýsasý icab eden memnu fiillere cür´et göster-meyesiniz. .
Maahaza kýsas, þahsîdir, insaniyet bakýmýndan bir müsavat esasýna müsteniddir, her maktul veya mecruh mukabilinde þeraiti mevcut olunca yalnýz katili kati edilir, carihi cerh edilir, baþkalarýnýn hayatlarýna, uzuvlarýna dokunulmaz. Halbuki cehalet devrelerinde kati, cerh, cezasý þahsî deðildi, meselâ: yüksek sayýlan bir insan mukabilinde mü-teaddid kimseler öldürülürdü, bu yüzden aþiretler, cemiyetler arasýnda bir intikam duygnsiyle senelerce mukateleler devam ederdi. Kýsas ise bu zalimane hareketlere nihayet vermiþ, cezadaki þahsiyet esasým teyit etmiþ, bu cihetle de âmmenin hayatýný siyanete medar olmuþdur.
Bir de kýsas, gerek mecruhun þahsýna ve gerek maktulün vârislerine karþý kâfi derecede teþeffii sadrý temin, elemleri teskin edecek bir zeman mahiyetinde bulunarak intikam hissinin fazla suretde galeyanýna sed çeker.
Þunu da ilâve edelim ki, islâm hukukuna nazaran- caniler hakkýnda kýsas icra edilmesi, her halde müîtezem deðildir. Bir kýsým cinayetler, hiç de istenilmediði halde bir tehevvür neticesi olarak vücude gelebilir, bir nice caniler, bir hiddet saikasiyle yapmýþ olduklarý cinayetlerden dolayý bilâhare derin bir elem duyabilirler. Artýk bu gibi canilerin evliyai cinayet tarafýndan af edilmeleri, tekvadan, mürüvvet ve keremden maduddur. Nitekim Kur´anýkerîm´de
buyurulmuþdur.
Yani : bir fenalýðýn cezasý, onun gibi bir fenalýkdýr, cezanýn cürümden fazla olmasý caiz deðildir. Hattâ her kim cezayý afüv eder, arayý ýslah ederse onun mükâfatýný Allah Tealâ verir, Hak Tealâ Hazretleri zalimleri .sevmez, haddi -tecavüz etmeye razý olmaz.
Bir hadisi þerifde de buyurulmuþtur. Yani: dünya ve ahiret ahlâkýnýn en âlicenabâne olaný için sana rehberlik edeyim mi?. Bu ahlâk, senden kesileni, seni arayýb sormayaný senin arayýb sor-mandir, senden esirgeyene senin lûtf ve ihsanda bulunmandýr. Ve sana zulm edeni senin af etmendir. Taberânî.
212 - : Diyet denilen ceza da, bir nevi tazminat mahiyetinde bulunan bir cezai nakdî demekdir. Cinayet sebebiyle mecniyyün aleyhe veya varislerine verilir. Ve «katil suretiyle yapýlan cinayetlerde maktullerin nefislerine bedel ve uzuvlarda yapýlan cinayetler de cerh veya kat edilen uzuvlara bedel cani veya cani ile âküesi üzerine lâzým gelen maldýr» diye tarif olunur.
Diyet vermesi lâzým gelen þahsa «men aleyhiddiye» denildiði gibi diyete müstahik olan kimseye de «men lehüddiye» denilir.
Diyetler, diyeti kâmile, diyeti mugallâza namiyle de iki kýsma ayrýlýr. Þöyle ki: kati edilen þahsýn nefsine bedel caniden veya cani ile âkilesinden alýnan tam diyete «diyeti kâmile» denir ki, mikdarý ileride görülecekdir.
Þibhi arad suretiyle vuku bulan bir katilden dolayý verilmesi lâzým gelen diyete de «diyeti mugallâza» denir ki, diyetlerin deve cinsinden verileceði takdirde" nazara alýnýr. Nitekim atiyen beyan olunacakdir.
Cerh ve kat´ edilen azada ndolayý verilmesi´ lâzým gelen diyetlere «erþ» adý da verilir ve iki kýsma ayrýlýr. Þöyle ki: uzuvlara mahsus, mikdarý þer´an muayyen olan bir diyete «ûrþi mukadder» denildiði gibi uzuvlara aid, mikdarý þer´an gayri muayyen olub ehli vukufun takdir ve tayinine muhavvel bulunan bir diyata da «ersi gayri mukadder» veya hükümeti adi denilir.
Hükümeti adlin mahiyyetini tefsir hususunda bervechi âti üç kavi
vardýr:
(1) : Cerh edilen þahsýn yarasý iyi olub da ayýbý mucib bir eser býrakdýðý takdirce bu þahsýn bür´i tam bulduðu zamana kadar muhtaç olduðu nafaka, tabib ve ilâç parasý bittakdir kendisine verilir. îþte bu, bir hükümeti adildir.
(2) : Hükümeti adi, muziha denilen yaraya nazaran mikdarý tayin edilen bir erþdir. Þöyle ki: vukua gelen yara ile muziha arasýndaki mikdar tayin edilerek muzihanýn ersinden bu mikdar nisbetinde diyet verilir.
Meselâ : o yara muzihanýn sülüsüne veya rub´una müsavi olsa muzihaya mahsus diyetin sülüsü veya rub´u mikdarýnca diyet verilmek icab eder.
Yarayý bâzýa denilen bir ceriha farz edelim. Bu bâzýa, muzihanýn dörtte biri nisbetinde bulunsa bunun ersi, muzihaya aid ersin dörtde biri olmuþ olur. Muzihanýn ersi ise - ileride bildirileceði üzere - diyeti kâmilenin nýsfý öþrü, yani yirmide biridir.
(3) : Yarasý iyileþdikden sonra kendisinde aybý mucib bir eser kalan mecruh, memlûk farz edilerek bir kerre o eserden salim, bir kerre de o eser ile ayýblý bulunduðuna göre kendisine ehli hibre marifetiyle bir kýymet takdir olunur, bu iki kýymet arasýndaki tefavüt, salimen kýymetin kaç d a birine müsavi ise o nisbetde diyet mikdan, hükümeti adi olmuþ olur.
Meselâ: mecruh salimen bin lira, ayýblý olarak dokuz yüz lira takdir olunsa aradaki yüz Ura, salimen kýymetin onda birisine müsavi olduðundan diyetin onda biri olan yüz dinar, hükümeti adi olur.
Kezalik : mecruh, salimen yüz bin, o cerihadan dolayý seksen bin kuruþ kýymetinde takdir olunsa iki kýymet arasýndaki yirmi bin kuruþ,
sâîimen kýymet olan yüz bin kuruþun beþde biri olduðundan bu halde diyetin beþde biri olan iki bin dirhem, hükümeti adi olmuþ olur.
Hükümeti adi hususunda müftabih olan da bu üçüncü kavüldür.
Bir de «hükûmetül´dem» vardýr ki, bu da þecce veya cirahesi iyi-leþib eseri kalmamýþ olan meþcuc veya mecruh için çekmiþ olduðu elemden dolayý ehli vukufun takdir edeceði bir erþ, bir zeman demelidir.
Böyle bir hâdiseden dolayý bu suretle bir diyet verilmesi, imam
Ebu Yûsüf´e göredir, Ýmam Muhammed´e göre bu hâdisede yalnýz tabib ücreti -lâzým gelir. Ýmamý Âzam´a göre ise elemler gibi ruhî halet, mütekavvim olmadýðýndan bunlardan dolayý diyet, zeman ;âzým gelmez. Mebsut,, Bedayi, Reddül´muhtar.
Diyetlerin meþruiyeti de, kitabullah ile, sünneti seniyye .ýe ve ümmetin icmaîle sabitdir. Hata tarikiyle öldürülen müminle.e, zimmîlere, muahidlere diyet verilmesini âyeti kerimesi âmirdir.
Yani: bir mümine lâyýk olamaz ki bir mümini Öldürsün, meðer ki, yanlýþlýkla ola. Kim ki bir mümini yanlýþlýkla öldürürse bir mümin kul azad etsin, ve ölenin varislerine de diyet versin. Meðer ki onlar bu diyeti, bu kan bahasýný katile baðýþlasýnlar, tesaddukda bulunsunlar. Eðer öldürülen þaüýs, mümin olduðu halde size düþman olan bir cemaat arasýnda, yani dari harbde kalmýþ bir kimse ise ytne bir mümin kul azad edilmesi lâzýmdýr. Ve öldürülen þahýs, aranýzda - zimmet veya istiî-man, muahede suretiyle - ahd ve misak bulunan bir kavmden ise vârislerine diyet verilmesi, ve bir mümin esir azad edilmesi icab eder. Bunlara gücü yetmeyen de töbesinin kabulü için biribiri ardýnca iki ay oruç tutsun. Allah Tealâ alimdir, hakimdir. Bütün bu emirleri birer hikmete müsteniddir.
Diyet Ýtasýnýn hikmeti teþriiyyesine gelince bu da bedihî demekdir. Þübhe yo kki bazý cinayetlerden dolayý, diyet ve saire namile bir malî cefanýn mevcudiyeti bir takým hayýrlý gayelere müteveccihdir. Ezcümle böyle bir ceza, bir çok kimseleri ihtiyatlý suretde harekete sevk eder, bir takým cinayetlere atýlmak cüretinden men edebilecek bîr kuvvei müeyyide mesabesinde bulunur. Sonra cinayetler yüzünden bir nice kimseler zararlara, kederlere maruz kalýyor, bir nice aileler mahv olub gidiyor. Böyle bir mali ceza sayesinde ise bunlarýn mümkün mertebe tamir ve teskini cihetine gidilmiþ, zararlar bir dereceye kadar tazmin edilmiþ oluyor.
Maamafih diyetler, ekseri hata suretiyle meydana gelen cinayetlerden dolayý lâzým gelmekdedir. Hata eden kimse ise bir dereceye kadar mazurdur. O halde bu hatayý afüv ve safh ile karþýlamak bir müriiv-
vet ve insaniyet icabý sayýlýr. Bu cihete iþaret.içindir ki, bu diyetin caniye baðýþlanmasýna lisaný kur´an ile tesadduk denilmiþdir. Binaenaleyh diyete müstahik olanlarýn bundan sarfý nazar etmeleri, islâm hukukunca, ahlâkýnca takdire þayan bir muameledir.
213 - : Gurre de bir malý cezadýr, iskat edilen bir ceninden dolayý verilmesi icab eden bir malî tazminatdýr. Bunun mikdan Hanefi-yeye göre beþ yüz dirhem gümüþdür veya bu kýymetde bir köledir veya bir cariyedir veya bir atdir.
Gurre esasen her þeyin mukaddemidir. Bir þeyin mukaddemi ise kendisinin en olan cüz´üdür. Gurre de diyetlerin en az mikdarý olduðundan bu adý almýþdýr. Mukaddimeye de müracaat!..
Gurrenin meþruiyyeti fi´li nebevi ile sabit, tatbiki istihsanen va-cibdir. Ashabý kiramdan «mugîretübnü Þu´be» radýyallahü tealâ anh-den mervîdir ki: Bir cariye diðer bir cariyenin vurduðu bir çadýr direðinin tesiriyle ölü bir cenin düþürmüþ, kendisi de ölmüþdü. Bunun üzerine Resuli Ekrem sallâîlahü aleyhi vesellem efendimiz, o vuran cariyenin âkilesi üzerine hem diyetle, hem de cenin için gurre ile hüküm buyurdu.
Gurrenin hikmeti tegriiyyesine gelince bu da diyet mesabesinde bulunduðundan diyetin meþruiyetinde ki hikem ve mesalihi mutazammen-dir. Iskat edilen bir eenîn, eðer validesinin rahminde diri bulunmuþ ise," bu iskat ile o hayatdan mahrum býrakýimýþdýr. Ve eðer henüz diri bulunmamýþ ise onun hayat bulmasýna mumaneat edilmiþdir. Binaenaleyh her iki ihtimale göre de mazmun olmasý muktezayý adaletdir.
Maahaza bu gurre dolayýsiyle hem cani bir nevi ceza görmüþ olur, hem de bu ýskat sebebiyle mutazarrýr olan kimselere bir mikdar tazminat verilmiþ olur. Maahaza bu cinayeti irtikâb edenler hakkýnda ayrýca ta´zir cezasý da lâzým geür. Nitekim ileride tafsilâtý görülecekdir. Bedayî, Ankaravî, Mecmaül´enhür.
214 - : Mirasdan, vasiyetden mahrumiyet de cani hakkýnda bir nevi cezadýr. Þöyle ki: katil, maktule varis olamaz, ve bir katil, maktulün kendisine evvelce yapmýþ olduðu vasiyetden istifade edemez.
Bir kimseyi haksýz yere Öldüren þahsýn o kimseye varis olamayacaðý sünneti nebeviye, ile sabitdir. Resuli Ekrem Efendimiz, katilin mi-rasdan mahrumiyetine hükm etmiþdir. Hazreti Ömer demiþdir.
Hanefîlere göre katlin amden veya þibhi amd suretiyle olmasiyle hataen olmasý, mirasdan mahrumiyet hususunda müsavidir. Tesebbti-ben k,atl ise bundan müstesnadýr. Nitekim ileride izah edilecekdir.
îmam Þafýîye göre tesebbübden katil de mirasdan mahrumiyete sebebdir. imam Mâlike göre ise mirasdan hýrmani icab eden yalnýz âmden katildir. Diðerleri bu mahrumiyeti icab etmez.
îmam Þafiîye göre tesebbüben katil de haksýz yere katildir. Eðer mütesebbib katil olmasaydý âkilesine diyet lâzým gelmezdi.
Buna karþý Hanefîler diyorlar ki: bir katle sebebiyet vermek, yani: tesebbüben katilde bulunmak, meselâ: bir insanýn içine dügüb öldüðü bir kuyuyu kazýmýþ bulunmak fi´li, katle mübaþeret tarikiyle olmadýðýndan ve mirasa biran evvel nailiyet maksadýna müstenid olmak ihtimalinden uzak bulunduðundan iraden mahrumiyeti icab etmez. Mübaþir, bu kuyuya müverrisinin gelib düþeceðini nasýl bilmiþ olabilir? Tesebbüben katil, hakikaten katil deðildir. Meselâ: kuyuyu kazýdýðý zaman bir katil hâdisesi vücude gelmiþ deðildir ki, kendisi katil sayýlsýn. Ve olabilir ki, kuyuyu kazýyan ölür de, badehu o kuyuya birisi düþerek vefat eder. Artýk kuyuyu kazýmýþ olan, o kuyuya düþen þahsýn nasýl katili olmuþ olur?. Bu hâdiseden dolayý diyetin lüzumu ise maktulün kanýný heder olmakdan siyanet içindir. Bu, o mütesebbibin katil olduðuna delâlet etmez. Binaenaleyh bu tesebbüb, irsden mahrumiyeti müstelzim deðildir.
Mâlikîlere gelince bunlar da diyorlar ki: hata tarikiyle müverrisi-ni öldüren kimse, bu öldürmeyi kasd etmiþ deðildir. Mirasý istical ise bu kasd üzerine ibtina eder. Sonra hati, mazurdur, ukubete müstahik olmaz. Hata, þer´i þerifde bir rahmet olarak mevzudur = mâfüvdür. Artýk bununla mirasdan hirman sabit olmaz. Þu kadar var ki, hati, âkilesi tarafýndan verilecek diyetden hissei irsiyye alamaz. Zira âkilesi onun bu hatasý yüzünden sair varislere verilmek üzere diyeti tahammül ederler, yoksa onun kendisine verilmek için tahammül etmezler.
Hanefîler, buna karþý da diyorlar ki: Evet., bir kere amden katil, bu kati ile maktulün mirasýna biran evvel nail olmayý kasd etmiþ, olabilir. Bu, ihtimal dahilindedir. Halbuki «her kim bir þeyi zamanýndan evvel istical ederse ondan mahrumiyetiyle muateb olur.» Bu ihtimal ise hataen katilde de vardýr. Caiz ki, katil, bu maksad için bu cinayeti yapmýþ, fakat kendisini mazur göstermek için bu cinayeti bir hata þeklinde meydana getirmiþdir. Böyle bir ihtimal ve tevehhüm, mirasdan mahrumiyet hususunda mütehakkik gibi sayýlýr.
Hâti, bu cinayete bilfi´l mübaþeret etmiþdir. Artýk mirasdan mahrumiyet, bu ihtiyatsýzca mübaþeretin bir cezasýdýr.
Maahaza mirasdan mahrumiyet, þer´an mahzur = memnu olan bir katlin cezasýdýr. Hati´den zuhur eden katil de haddi zatýnda mahzurdur, memnudur. Çünkü mahzurun zýddý mübahdýr. Bir insan bir cerimeye ceza olmaksýzýn mubah bir katle mahal olamaz. Bu katlin mahzur olduðuna, müstelzim bulunduðu keffaret de bir delildir. Çünkü keffaret, günahý setr etmekdir, eðer hataen kati, mubah olub günahdan beri bulunsa idi bu keffarete lüzum kalmazdý. Mebsutý Serahsî, Muhit Velhâsýl; katillerin böyle bir mahrumiyete uðramalarý, nazariyatý cezaiyye bakýmýndan da pek muvafýk bulunmuþdur. Çünkü gerek amd ve gerek þibhi amd ve hata tarikiyle vuku bulan katillerden dolayý masum þahýslar hayatdan mahrum kalmýþ, kendilerine mensub bulunan bir çok kimseler de´ hüzn ve kedere müstaðrak olmuþlardýr. Artýk böyle elîm bir hâdisenin zuhuruna meydan vermiþ olan bir þahýs, maktulün terikesine temellâk ederse bu, dilsûz bir hâile teþkil eder ve bu temellük hýrsý bu gibi cinayetlerin tahaddüsüne saik olabilir.
Bir de bu mahrumiyet cezasý, insanlarý daha mütebassýrâne harekete sevk edeceði cihetle cinayetlerin azalmasýna ve binnetice umumî Hayatýn siyanet edilmesine hizmet eder.
215 - : Keffareti katil de bir nevi cezadýr. Þöyle ki: bazý katillerden dolayý verilecek diyetlerden baþka bir de keffaret lâzým gelir ki, bu bir mümin rakabeyi azad etmekden, bu bulunmadýðý takdirde muttasýl iki ay oruç tutmakdan ibaretdir.
Keffareti katlin meþruiyyeti, kur´am mübînin sarih beyanatiyle sabittir. Nitekim yukarýda kýsmen yazýlmýþdýr.
Keffareti katlin hikmeti teþriiyyesine gelince fukahai kiram diyorlar ki: bu, hem bir þükran niþanesidir, hem de cemiyete karþý bir nevi manevî tazminat mesabesindedir. Þöyle ki: bir masumüddem kimseyi gibhi amd veya hata suretiyle Öldüren þahýs, her ne kadar âmid deðilse de. yine büyük bir cinayet iþlemiþ, âdeta kýsasa müstahik bir hâle gel-miþdir. Fakat þarii hakîm, onu mazur görerek kýssadan afv etmiþdir. Binaenaleyh bu þahýs, bir müslüman ise nail olduðu bu afüv ve lûtfun bir þükranesi olmak üzere nefsine veya maktule bedel bir mümin köle veya cariye azad etmekle mükellef bulunur. Bu, kendisi için bir vecibedir.
Maahaza bir kimseyi haksýz yere öldürmüþ olan bir þahýs, huku-kullaha tecavüz etmiþ, âmme menfaatlerini ihlâl eylemiþ, maktulün mensub olduðu cemiyeti mutazarrýr ve müteessir kýlmýþdýr. Binaenaleyh böyle bir cinayette bulunan bir müslüman, keffaretle mükellef bulunur, tâ ki manen ölü olan bir köle veya cariyeyi hürriyet hayatýna kavuþturmak suretiyle âmmeye tarziye vermiþ, cemiyetin zararýný min vechin telâfiye çalýþmýþ olsun. Bu vecibe, islâmiyetîn hürriyete ne kadar ehemmiyet verdiðini de ayrýca gösterir.
Bir âyeti celîle de buyurulmuþdur.
Yani: her kim bir insaný öldürmüþ olduðu bir nefse kýsasdan veya yer yüzünde yapdýðý bir fesaddan dolayý olmaksýzýn Öldürürse sanki bütün insanlarý öldürmüþ gibi olur. Bilâkis ´bir kimseyi ölümden kurtarýr, yasamasýna hizmet ederse güya bütün halký diriltmiþ gibi olur.
Demek ki, nazarý isîâmda bir insaný haksýz yere öldürmek, bütün bir içtimaî heyeti öldürmek kadar aðýr bir cinayet sayýldýðý gibi bir bî günahý ölümden kurtarmak da bütün insanlarý ihya etmek derecesinde bir kemal, bir ihsan sayýlmýþdýr. Rakikler ise dünya bakýmýndan Ölü mesabesindedirler. Hürriyet ise bir hayat hükmündedir.
Binaenaleyh bir rakiki azad etmek, bir Ölüyü manen ihya etmek demekdir. Nitekim bigayri hakkýn Öldürülecek bir bîçareyi müdafaa ederek ölümden kurtarmak, veya kýsasen kati edilecek bir mücrimi af eylemek de bir nevi ihya sayýlmakdadýr.
Ýþte keffaret vasýtasiyle böyle mühim, insanî bir vazife ifa edilmiþ oluyor. Þu kadar var ki her vakit ve her þahýs için rakabe azad etmek mümkün olamaz. Bunun için þarii hakim, teshîlât göstermiþ, buna muktedir olmayan müslümanlar için iki ay oruç tutulmasýný kâfi görmüþ-dür. Çünkü keffaretden maksad, mücrimlerin bir nevi ýslahý hal etmeleri, istifai kusurda bulunmalarý ve cemiyetin zararlarýný mümkün mertebe telâfiye çalýþmalarýdýr. Hasbelbeþeriyye cinayette bulunmuþ olan bir müslüman ise oruç vasýtasiyle hem nedametini izhar etmiþ, hem de ahlâk ve etvarým tehzibe çalýþarak mensub olduðu cemiyet için nafi, salih bir uzuv olmak gayesini istihdaf eylemiþ olur. Zaten mücrimler hakkýnda ceza vermekden asýl gaye de bu cihetleri teminden baþka deðildir.
216 - : Uhrevî mesuliyet de bir cezadýr, hem de en büyük, en müthiþ bir cezadýr. Bundan maksad, caninin yapmýþ olduðu cinayetten, meselâ katil hâdisesinden dolayý ebediyet âleminde cezaya müstahik olmasýdýr. Bu Öyle bir cezadýr ki, bunun dehþetinden dolayý her mutekid insan tirtir titrer, cinayet tarafýna eri cüz´î bir temayül bile göstermeðe cüret edemez. Bu ceza, bu cihetle en kuvvetli bir müeyyide! ahlâkiyya teþkil etmekdedir.
Filhakika nizamý âlem için en mükemmel müeyyide, mesuliyeti uh-reviyye endiþesidir. Bir kýsým caniler, herhangi bir sebeple veya bahane ile dünyevî cezadan masun kalabilirler. Böyle bir masuniyet imkânýný düþünen bazý kimseler ise bir takým cinayetlere mücaseret ederler. Fakat bir mu´tekid insan, dünyevî cezadan kurtulabilse de uhrevî cezaya çarpýlacaðýný her halde düþünür, bu düþünce ise þübhe yok ki, insaniyet muhitinde cinayetlerin azalmasýna pek çok yardým eder.
Maahaza beþeriyet hasebiyle cinayette bulunmuþ olan mutekid bir insan, uhrevî cezadan kurtulmak Ýçin cinayetini itiraf ederek hakkýnda dünyevî cezanýn tatbik edilmesine muvafakat eder. Çünkü töbekâr olub halini ýslah eden ve hakkýnda, dünyevî cezanýn tatbik edilmesine muvafakat gösteren metin itikadü bir müminin uhrevî azabdan kurtulacaðý kaviyyen me´muldür. Bunun neticesinde de hem cinayet hâdisesi meydana çýkmýþ, hak yerini bulmuþ, hem de baþkalarýnýn intibaha için mükemmel bir vesile vücude gelmiþ olur.
Cinayetlerin ve bilhassa haksýz yere olan katillerin uhrevî. mesuliyetleri hakkýnda pek müdhiþ ayatý kur´aniyye ve ahadisi þerife vardýr. Biz burada bu katil hâdiselerini yedi kýsma ayýrarak bunlarýn haklarýndaki dinî tehdidatý kýsmen kaydedeceðiz:
(1) : (Bir mümini haksýz yere bir adavet neticesi olarak öldürmek): Bu, Allah Tealâ´ya þerik ittihazýndan sonra günahlarýn en büyüðü sayýlmakdadýr. Bu cinayeti irtikâb eden bir mücrim, cehennem azabýna ebediyen müstahik olur. Nitekim Kur´aný mübin´de buyurulmuþtur.
Yani : her kim bir mümini kasden öldürürse müstahik olduðu ceza, içinde muhalled kalmak üzere cehennemdir. Ona Allah Tealâ gazab etmiþdir, lanet etmiþdir ve ona büyük azab hazýrlamýþdýr. ´Ne elîm âkibet.
Malûmdur ki, müþriklerden, Hak Tealâ´yý münkirlerden baþka hiç bir kimse cehennemde. müebbeden muazzeb olmayacakdýr. Mümin olan bir katil ise böyle ebedî bir cezaya giriftar olmayacakdýr. Fakat yapdi-ðý cinayet o kadar büyükdür ki, ondan dolayý böyle ebedî bir cezaya müstahikdir. Ýþte âyeti celîlede buna iþaret olunmuþdur.
Maahâza bir kimse, bir mümini mahza mümin olduðundan dolayý öldürürse veya bir mümini haksýz yere öldürmeði halâl görürse zaru-riyyatý diniyyeden oian bir hükmü inkâr etmiþ, bu sebeple ebedî azaba giriftar bulunmuþ olur.
Bir hadisi þerifde de buyurulmuþtur. Nesal
Yani: bir mümini haksýz yere öldürmek, Allah Tealâ´mn nezdi kib-riyasýnda bütün dünyanýn zeval bulmasýndan daha büyükdür.
Ýþte bir mümin hakkýnda zulmen yapýlan bir cinayetin indi ilâhîdeki fecaati.
Diðer bir hadisi nebevide de buyuruîmuþtur. Tirmizî.
Yani: Eðer gök ve yer ehli toplanýp bir müminin kanýnda - kati edilmesinde ortak bulunsalar elbette Allah Tealâ hepsini de yüzleri üstüne cehenneme atar, hepsini de hûr ve zelîl eder.
Artýk böyle bir cinayetin uhrevî mesuliyetinden insan titremez mi?.
(2) : (Müslümanlarýn zimmetinde, ahd ve e mananda bulunan bir gayri müslimi haksýz yere öldürmek): Bu da pek büyük bir günahdýr. Bunun uhrevî mesuliyeti de pek elimdir. Bir hadisi þerifde buyurulmuþdur. Diðer bir rivayette de diye varid olmuþdur. Buharî, Süneni Neseî.
Yani : bir kimse, müslümanlar ile muahede yapmýþ olan bir gayri müslimi, veya islâm tabiiyetini kabul etmiþ bulunan bir zimmîyi Öldürürse cennetin kokusunu koklayamaz, yani, cennete nailiyete müstahik olmaz. Halbuki cennetin güzel kokusu, kýrk senelik bir mesafeden gelir, insanýn meþamýný ta´tîr eder. Ne büyük mahrumiyet!.
Ýþte böyle bir cinayetin uhrevî mesuliyetini her mümin düþünmeye" mecburdur.
(3) : (iki veya daha ziyade kimselerin toplanýp biribirini öldürmeleri) : Bu da pek müthiþ bir günahdýr. Böyle bir "hâdise neticesinde Ölen de, öldüren de uhrevî mesuliyetden yakasýný kurtaramaz. Nitekim bir hadisi þerifde
Camiüs´sagîr.
Yani : iki müslüman, kýlýçlarîyle biribirini karþýlayib da biri diðerini Öldürecek ojtsa öldüren de, ölen de cehennemdedir. Denildiði: Yâ Resûlâllah!. bîri katildir, ya maktul olan diðeri neden cehennemlik oluyor?. Buyurdu ki: þüphesiz o da arkadaþýný öldürmeðe haris bulunmuþ-dur.
Demek ki biifil kati deðil, katle azm de böyle dehþetli mesuliyete . sebep oluyor.
Binaenaleyh bu gibi cinayetlere müncer olabilecek münazaalardan kaçýnmak dinen bir vecibedir.
(4) : (Ýhtiyaç korkusiyle veya iffete mugayir bîr hareketin setri maksadiyle bir cenini, bir çocuðu öldürmek): Bu da pek dilsûz bir cinayet olduðundan pek büyük bir günahdýr, bu da pek azîm uhrevî mesuliyeti calibdir.
Bir âyeti kerimede buyurulmuþdur.
Yani: çocuklarýnýzý maiþet korkusiyle öldürmeyiniz. Biz, sizi de onlarý da merzuk ederiz.
Herhangi bir endiþe ile olursa olsun böyle bi rcinayete cüret etmek, dünyevî mücazatdivn baþka uhrevî mücazatý da, mesuliyeti de müs-telzim olacakdýr. Binaenaleyh1 bundan her mutekid insan son derece ka-Çinýr. Cenîn bahsine müracaat!.
(5) (Bir kimsenin intihar etmesi, kendi kendisini öldürmesi) Bu da pek dehþetli bir cinayetdir, günahý da, uhrevî mesuliyeti de o derece büyükdür. .
Bir insan, hasta olur, müzayaka içinde kalýr, bazý elim hâdiselerle karþýlaþabilir. Fakat bu hâle karþý sabr etmesi, takdiri ilâhiye razý olmasý icab eder. Böyle bir takdire razý olmak ubudiyet muktezasýdýr. Bu rýzanýn mevcudiyeti ise nahoþ hallere karþý sabr etmekle tecelli eder. Nitekim bir hadisi þerifde sabýr, imanýn yarýsýdýr buyurulmuþdur.
ihyaüTulûmda yazýldýðý üzere insanýn arzusuna tevafuk etmeyen bir takým þeylere kargý sabýr etmesi, bir faziletdir. Bahusus musibetlere, meselâ: muhterem zatlarýn vefatlarýna, mâllarýn helakine sýhhatin maraz ile zevaline, azanýn bozulmasýna, gözün ârna olmasýna vesair mütenevvi belâlara karþý sabýr etmek makamatý sabrýn en yükseðidir. Sabýr edenler için ise pe kçok mükâfat vardýr. Nitekim bir âyeti kerîmede buyuýulmuþtur.
Yani: dabýr edenlere mükâfatlarý hesabsýz olarak ihsan buyurula-cakdýr. Sabýr etmeyib herhangi nahoþ bir hâdiseden dolayý intihara cüret göstermek Ýse büyük bir ma´siyot olduðundan pek büyük bir mesuliyeti cahbdir.
intihar eden, bu cüretile istemediði bîr hadiseden kurtulmuþ mu olacak!. Bilâkis o hâdiseden binlerce kat elem âver olan felâketlere, azablara maruz kalacak, yaptýðýna pek çok nedamet edecek, fakat bu nedamet faide vermeyecekdir.
Hak Tealâ Hazretleri nefislerinizi Öldürmeyiniz diye bu cinayetden nehy etmiþ olduðu halde insan, buna nasýl cüret edebilir. Bunun elîm akýbetini düþünmesi icab etmez mi?
Teysirülvusul1 de yazýldýðý üzere Resuli Ekrem, sallâllahü aleyhi ve-sellem efendimiz, Hayber gazvesine iþtirak edib müslüman bulunduðunu iddia eden-bir þahýs hakkýnda «o ehli nârdýr» diye buyurmuþtu. Harb baþlayýnca bu þahýs, þiddetli bir mukatelede bulunarak bir çok cerihalar aldý. Buna þahid olan bazý zatlar tarafýndan «Yâ Resulâllah!. Siz fülân þahýs hakkýnda «ehli nârdir» buyurmuþdunuz, halbuki o þiddetli muharebelerde bulunarak vefat etti» denildi. Nebiyyi hikmet beyan hazretleri tekrar «O ateþe atýldý» diye buyurdu. Bazý kimseler hemen hemen þübheye düþecek bir hale gelmiþlerdi ki, o þahsýn henüz vefat etmediði, fakat kendisinde þiddetli bir ceriha bulunduðu söylendi. Vak-tâ ki, gece oldu, bu cerihaya sabr edemeyerek kýlýcýnýn üzerine düþüb kendisini Öldürdü. Keyfiyet Resuli Ekreme haber verilince: «Allahü Ek-ber. Þahadet ederim ki, ben Allahýn kulu ve resulüyüm» diye buyurdu ve Bilâli Habeþîye emr ederek nâs arasýnda þöyle nida ettirdi
Buharý ve Müslim.
Yani: Þübhe yok ki cennete müslüman olan kimseden baþkasý gir-meyecekdir ve yine þübhe yok ki, Allah Tealâ bu dini fâcir bir kiþi ile do te´yid buyurur.
Demek ki, imandan, tâatden mahrum ola nbir kimsenin din namýna hizmeti görülse de bu, onun azabý ilâhîden kurtulmasýna vesile olamaz. Nitekim bu müntehir de böyle bir hizmetde bulunmasýna raðmen irtikâb etdiði intihar cinayetinden dolayý* azaba müstahik olmuþdur.
Binaenaleyh intihar suretiyle olan bir katli nefsin de. uhrevî mesuliyetini düþünmek her mutekid insan için mühim bir vazifedir.
(6) : (Bir insaný velev ki ölüm döþeðinde bulunsun, velev ki kendi emriyle olsun Öldürmek) : bir cinayetdir. Bunun da uhrevî mesuliyeti pek aðýrdýr.
âyeti kerimesi, böyle bir cinayeti kat´iyyen nehy etmekdedir.
Yani: Allah Teaiâ´nýn haram kýldýðý nefsi de öldürmeyiniz, "haklý yere olan müstesna, tþte size bunu vasiyet buyurmuþdur. Tâ ki düþü-nesiniz, muktezasýna göre hareket edesiniz. Akla, hikmete, muhalif ha-reketde bulunmayasýnýz.
Kütübi fýkhiyyemizde ve bilhassa «Elm,uhallâ» da yazýldýðý üzere can vermekde olan bir insan dâ tam hakký hayata mâlik bir insandýr. Hattâ cesedinin yarýsýndan caný çekilmiþ olan bir insaný öldüren, onun kanýný zamin olur. Þübhe yok ki böyle bir insan da tam zî hayat hükmündedir. Bunun içindir ki, bir insan bir ületden veya bir cerihadan veya amden veya hataen yapýlan bir cinayetden dolayý teslimi ruh edecek bir halde iken bir karibi vefat etse o karibe vâris olur. Kendisine bir malýný vasiyet etmiþ olan bir kimse vefat etse o mala vasiyet tarikiyle temellük eder. Ve bir gayri müslim bu halde aklý baþýnda olarak islâmiyeti kabul etse ihtidasý makbul, kendisine müslüman olan karib-leri var ise vâris olur.
Demek bu insan, tam hukuka mâlik, zî hayat bir þahisdýr. Ehli þe-rîatden vesaireden iki kimse tasavvur olunamaz ki bu insanýn bu hayatýnda ihtilâf etsin. Artýk böyle zî hayat bir insaný haksýz yere öldürmek islâm hukukunca kat´iyyen haramdýr, memnudur. Böyle bir þahsýn kendi ölümünü tacil etmesi, kendisinin öldürülmesine razý olmasý, emir vermesi asla halâl olmaz.
Binaenaleyh böyle bir insaný öldüren, þübhe yok ki masum bir nefsi Öldürmüþ olur. Artýk onu amden kim kati ederse hakkýnda ya kýsas, ya diyet veya müfadat lâzým gelir. Ve onu kim hataen kati ederse kendisine keffaret, âkilesi üzerine de diyet lâzým gelir. Nitekim bu hususu ileride de izah edeceðiz.
Þübhe yok ki hayatýmýz bir vediai ilâhiyyedir. Bir müsaadei þer´iy-ye olmadýkça bunu baþkalarýnýn izale etmesi asla caiz olamaz. Son nefeslerini yaþadýklarýna etýbbanýn kani olduklarý nice hastalarýn bilâhare þifa bularak senelerce yaþadýklarý daima görülmek dedir. Hali ihti-zarda bulunarak pek þiddetli elemler içinde kývrandýðý bahanesiyle bir hastanýn hayatýna biran evvel hatime vermek salâhiyeti, birçok cinayetlere sebeb olabilir. Bir çok suikasdler, bu bahane ile cezadan beri olarak irtikâb edilebilir. Bunun muayyen bir mikyasý olamaz, bir kaç kiþinin buna lüzum göstermesi, bu hususda bir kaç kimsenin karâr vermesi, melhuz fecayii bertaraf edemez. Hastanýn geçtiði ýztýrabat saika-siyle veya hangi mülâhazat sebebiyle bu öldürülmesine muvafakat etmesi de böyle bir cinayete meþruiyet veremez. Doðrusu budur ki böyle bir hareket; keyfî kanaatlere istinaddan hâli olamaz, bir nice gayri ahlâkî neticelere müncer olmakdan kurtulamaz.
Þunu da düþünmelidir ki, dinî bir terbiyeye mâlik olan insanlar, çektikleri hastalýklarýn, ýztýraplarýn mükâfatýna nail olacaklarýna kani-dirler. Onlarý muvakkat bir ýztýrabdan kurtarmak için bu ebedî mükâ-fatdan mahrum býrakmak doðru olamaz. Þifa bulmak için insan ne acý, zehirli ilâçlara tahammül eder. Ya ebedî bir hayata, bir saadete naili-yet için muvakkat bir elem ve ýztýraba tahammül edemez mi?
Velhâsýl: böyle bir bahane ile yapýla nkatillerin uhrevî mesuliyeti de tasavvurlarýn fevkindedir.
(7) : (Katil, cani sanýlan bir insaný lâyýkiyle tahkikat .yapmadan ölüme mahkûm etmek) : Bu da pek büyük bir ma´siyyetdir. Bunun uhrevî mesuliyeti de mu´tekid insanlarý titretecek kadar büyükdür. Lâzým gelen tedkikat bihakkin yapýlmadan bir Ýnsanýn katline hüküm verilmesi, þübhe yok ki ruhi adaleti sýzlatýr, içtimaî hayatý periþan eder.
«Muhtasarý Ebiz´ziya» þerhinde Muhammedü´hýrþî diyor ki: Bütün milletlerde dini muhafazadan sonra müraatý vacib olan zaruriyatin en müekkedi, kanlardýr. Bu, nüfusý muhafaza me´selesidir. Bir hadisi þerifde buyurulmuþdur.
Yani: Kýyamet gününde nâs arasýnda muhakemesi yapýlýb hükmü verilecek ilk þey, kanlar hakkýndadýr. Binaenaleyh bunun þanýna çok ehemmiyet vermek lâyýkdýr.
Diðer bir hadisi þerifde de buyurulmuþtur.
Yani: Her kim bir müslümanýn kanýnýn dökülmesine velev bir kelimenin bir harfi ile, meselâ: «öldür» sözünün ilk harfiyle iþtirak etse kýyamet gününde iki gözünün ortasýnda «Allanýn rahmetinden ümidi kesilmiþtir» diye yazýlmýþ olarak meydana gelecektir. Ne feci âkibet!
Diðer bir hadisi þerifde de buyurulmuþtur. Taberanî, Beyheki.
Yani: biriniz, bir kiþinin zulmen Öldürüldüðü yerde sakýn durmasýn. Çünkü orada hazýr bulunup da onu o ölümden kurtarmayanlarýn hepsi üzerine lanet iner. Ve biriniz bir kiþinin zulmen döðüldüðü yerde de sakýn durmasýn. Zira orada hazýr bulunanlarýn hepsi üzerine onu o-zulümden müdafaada bulunmadýklarý anda lanet nüzul eder. Ne korkunç hâile!..
Velhâsýl: bir bî günahýn katline hüküm vermek veya onun hu katlinde herhangi bir suretle medhaldar olmak veya onun bu zalimane katledilmesini lâubaliyâne bir surette seyre dalmak büyük bir günah-dýr, bunun uhrevî mesuliyeti pek ziyadedir. Bu mesuliyet endiþesi ise mutekid olan nezih ruhlu insanlar için dünyevî cezalarýn pek fevkinde-dir. îþte cemiyeti beþeriyeyi birçok cinayetlerden kurtaracak olan da asýl bu uhrevî mesuliyet itikadýdýr. [27]
Diyetlerin Nevîlerl Ve Mikdarlaký :
217 - : Diyetler, îmamý Âzam´a´ göre altýn, gümüþ, deveden verilmek üze.re üç nevidir. îmameyne göre diyetler, sýðýr, koyun, elbise olarak da verilebilir. Bu halde diyetler altý nev´e ayrýlmýþ bulunmakda-dýr. Zamana ve muhite göre mübadele vasýtalarý, mikyaslarý deðiþebileceði cihetle diyet hususunda bu muhtelif neviler muteber bulunmuþ-dur.
218 - : Diyetlerin mikdarma gelince nefsine aid diyetlerin mik-darý, maktullerin hür ve erkek olup olmadýðýna göre deðiþeceði gibi de-´ veden verilecek diyetlerin nev´i de katlin þibhi amd olub olmadýðýna göre tebeddül eder.
Þöyle ki: hür bir erkeðin diyeti kâmilesi, bin dinar veya on bin dirhemi þer´î gümüþ veya yüz deve veya iki yüz sýðýr veya iki bin koyun, yahut her biri iki parçadan ibaret olmak üzere iki yüz kat elbisedir.
Hür bir kadýnýn diyeti kâmilesi ise bunlarýn yansýdýr. Erkekler i!;: kadýnlarýn diyetîeri arasýndaki bu fark, kendilerinin arasýnda maddî zararlar bakýmýndan mevcut olan bir farktan neþet etmektedir,
Malum olduðu üzere islâm hukukunda erkekler ile kadýnlar arasýnda hayat itibariyle bir müsavat kabul edildiði cihetle bunlardan herhangi birinin nefsi mukabilinde diðerinin kýsasý icap etmektedir. Nitokim ileride göiülecektir. Fakat maddî, malî zararlar itibariyle bunlarýn arasýnda umumî bir bakýmdan bir fark gözetilmiþtir. Çünkü erkekler, daha ziyade müstahsil olmak, ailelerinin maiþetlerini temine çalýþmak, yurtlarmýn müdafaasýna koþmak itibariyle kadýnlardan daha mühim bir mevkie, bir mükellefiyete sahiptirler.
Binaenaleyh erkeklerden birinin ziyaý, cemiyetin sinesinde maddeten daha büyük bir ceriha vücude getirmiþ olabilir, iþte bu gibi farklara binaen malî tazminat hususunda erkeklerin diyetleri kadýnlarýn diyetlerinden ziyade olarak kabul edilrniþdir.
219 - : Köleler ile cariyelerin diyetlerine gelince bunlar da kendi kýymetleri mikdarýnda bulunmakdadýr. Þu kadar var ki, bir kölenin kýymeti, bir hürrün diyetine müsavi veya ondan ziyade olursa - hürriyetin þerefine binaen - hürrün diyetinden on dirhem mikdarý noksan verilir.
Kezalik: bir cariyenin Kýymeti de bir hurrenin diyetine müsavi veya ondan zaid bulunursa hurrenin diyetinden on dirhem mikdarý eksik verilir.
Meselâ: hataen öldürülen bir cariyenin kýymeti beþ bin dirhem olsa velîsine dürt bin dokuz yüz doksan dirhem verilmek lâzým gelir.
Bodayi, Dürer.
Kezalik: köle veya cariyenin âzasýndan birinde yapýlan cinayetten dolayý da hur veya hurre için mukadder olan diyet mikdarý nisbetinde kýymetine göre diyet takdir olunur.
Meeaiâ: hurrun kesilmiþ bir elinin diyeti, diyeti kâmüenin nýsfý olduðu gibi bir kölenin kesilen bir elinin diyeti de kendi kýymetinin nýstý mikdar] d ir. Þayet bu kölenin nýsýf kýymeti, beþ bin dirhem veya daha ziyade olursa diyet, beg bin dirhemden beþ dirhem noksan olarak verilir.
220 - : Þibhi amd suretinde icab eden diyetlerin deve cinsinden verilmesi iltizcm edildiði takdirde her diyet için dört neviden yirmi be-þor aded olmak üzere yüz deve verilir. Bu neviler; binti mehaz, binti le-tün, hýkka, ve cezea denilen develerdir.
Hataen katilden dolayý deve cinsinden verilecek bir diyet ise beþ neviden yirmiþer aded olmak üzere yine yüz devedir. Bunlar da ibni me has ile yukarýda yazýlý dört nevi deveden ibaretdir.
(1) Binti mehaz, iki yaþýna girmiþ diþi devedir.
(2) Binti lebûn, üç yaþma girmiþ diþi devedir.
(3) Hýkka, dört yaþýna giren diþi devedir.
(4) Cezea, beþ yasýna girmiþ diþi devedir.
(5) Ibni mehaz, iki yaþýna girmiþ olan erkek devedir.
221 - : Diyetlerin deveden verilmesi herhalde lâzým deðildir. Bu hususda katil, muhtardýr, dilerse altundan veya gümüþden de verebilii1-Velev ki kati, þibhi amd suretiyle vuku bulmuþ olsun. Bedayî, Hindiyy
Türkiye´de minelkadîm yüsr ve suhulete mebni diyetlerin gümüþden verilmesi müteamel ve mütearef bujunmuþdu. Bu cihetledir ki, vaktiyle yirmi kuruþa rayiç olan ve her biri yedi buçuk dirhem, yani: yüz yirmi kýrat sikletinde bulunan ve seksen üç .ayarýnda bulunmuþ olmakla hâlis dirhemlerden sayýlan sîm mecidiyelerden veznen diyetin verilmesi tecviz olunmuþtur. Her kýrat, dö´rt buðday aðýrlýðýnda sayýlýb beþ arpaya müsavi hisab edilmektedir.
Binaenaleyh bir hurrun diyeti kâmilesi: (1166 = bin yüz altmýþ altý) mecidiye ile bir mecidiyenin sümsaný mikdarý bulunmuþdur ki, mecmuu yirmiþer kuruþdan (23336)´ kuruþ, on iki para, bir pul eder.
Diyetlerde dirhemi þer´î muteber olduðundan diyetler bu mikdar üze ver He gelmiþdir.
«Mîyarül´adale»de diyetler, dirhemi örfîye göre hisab edilmiþ olduðundan bir diyeti kâmilenin tutarý (1333) aded mecidiye ile bir çeyrek mecidiye ve bir kuruþlukla yirmi para gösterilmiþdir ki, mecmuu (26666) - yirmi altý bin altý yüz altmýþ altý kuruþ, yirmi paradan ibaretdir. Fakat bu hisab, mülga fetvahane! âlice muteber tutulmamýþtýr.
Dirhemler için islâm hukukunda mikyaslar bahsine müracaat!.
222 - : Azanýn diyetlerine gelince insanda el ,ayak, kulak, dudak, göz, kaþ gibi çift olan uzuvlardan her ikisinin diyeti, nefsin diyeti kâ-miîesine müsavidir. Bunlardan birinin diyeti ise bir diyeti kâmilenin nýsfý mikdarýdýr.
Meselâ: Bir eli hataen kesilen bir erkeðe beþ bin dirhem, bir kadýna da iki bin beþ yüz dirhem diyet verilmesi lâzým gelir.
Kadýnlarýn memeleri ve meme baþlarý çift uzuvlardan sayýlýr. Erkeklerin memelerinde ise muayyen bir diyet yokdur, bunlarýn kesilmesinden dolayý «hükümeti adi» icab eder. Cevhere, Mecmaül´enhür.
223 - : Kirpikler, göz kapaklarý gibi adetleri dört olan uzuvlardan her birinin diyeti de bir diyeti kâmilenin dörtte biri nisbetindedir.
Lisanýn, aklýn diyetleri de birer diyeti kâmiledir. Binaenaleyh bir kimse, bir hata neticesi olarak birisinin dilini kesse veya yapdigi bir cinayet yüzünden Dir kimsenin aklýný izale ederek mecnun olmasýna sebebiyet verse üzerine bir diyeti kâmile lâzým gelir ki, erkek hakkmds gümüþden on bin, kadýn hakkýnda beþ bin dirhemdir.
Bîr kimsenin meselâ: arkasýna vurup da selisülbevle mübtelâ olmasýna sebebiyet´ veren þahýs üzerine de bir diyeti kâmile lâzým gelir. Hin-diyye, Mülteka.
224 - : Ellerdeki, ayaklardaki parmaklardan her birinin ersi - diyeti de bir diyeti kâmilenin onda biri mikdarýdýr. Üç mafsalli parmaklardan her mafsalýn ersi bir parmak diyetinin üçd^ biridir. Ýki mafsal-li parmaklarýn ersi de bir parmak ersinin yarýsýdýr. Yarým mafsal için de hükümeti adi icab eder. Cevhere, Mecmaül´enhur.
225 - : Diþlerden her birinin ersi, sahibinin diyeti kâmilesinin yirmide birine müsavidir. Binaenaleyh erkeðe aid bir diþin ersi, Jaeg yüz: kadýna aid bir diþin ersi de iki yüz elli dirhemdir. Dürer.
226 - : Muziha denilen yaralardan her birinin diyeti, diyeti kâ milenin yirmide biridir. Hâþimenin diyeti, diyeti kâmilenin onda biridi". Münafcküenin diyeti, diyeti kâmilenin onda birile onda birinin nýsfýdýr Yani: bu yarayý alanýn diyeti, erkek ise bin beþ yüz, kadýn ise yedi yii^ elli dirhem gümüþdür. Amme denilen þeccenin diyeti de diyeti kâmilenin üçde biri mikdarýdýr. Hindiyye, Tenkih.
227 - : Diyetlerin mikdarý; maktullerin, mecruhlarýn müslüman olub olmamalariyle tebeddül etmez. Bu hususda bunlarýn aralarýnda zü-kûret, hürriyet, ismet gibi dünya ahkâmý itibariyle mevcud olan müsavat, nazara almmýþdýr.
Bu meseleler Hanefiyyeye göredir.
«(Malikîlere göre diyetler; yalnýz altýndan, gümüþden veya deveden verilir. Bir müslümanýn diyeti kâmilesi için Bâdiye ahalisinden yüz deve alýnýr, Þam, Mýsýr, Maðrib ahalisinden bin dinarý þer´î alýnýr, Ýrak, Fâ-ris, Horasan ahalisinden de on iki bin dirhemi þer´î alýnýr. Demek buralarda bu suretle diyet verilmesi mütearef bulunmuþtur.
Bir müslim erkeðin diyeti, gümüþden on iki bin dirhemdir, bir müs-limenin diyeti de bu mikdârýn yarýsýdýr.
Zimmî veya müteahid olan kitabîlerin, kitabiyyelerin diyetleri tfe müslimlerin ve müslimelerin diyetleri nýsfýna müsavidir.
Mecusîlerin, mürtedlerin diyetleri de müslümanlarýn diyetlerinin beþ-de birinin sülüsüne müsavidir. Binaenaleyh bir mecûsînin diyeti (800 -sekiz yüz), bir mecusiyyenin diyeti de (400 - dört yüz) dirhemdir.
Bu gayri müslimlerin cerh ve kat cinayetlerinden dolayý kendi diyeti kâmilelerine göre müstahik olacaklarý diyetler de, müslümanlarýn kendi diyeti kâmilelerine nazaran müstahik olacaklarý mikdarlar ile müte-nasibdir. Meselâ: bir müslim, bir 3ecceden dolayý kendi diyeti kâmileei-nin meselâ yirmide birine müstahik olsa bir mecusî de ayni secceden dolayý kendi diyeti kâmilesi olan sekiz yüz dirhemin yirmide birine müs tahik olur.
( îmami Mâlike göre köleler ile cariyelerin kýymetleri de bâliðen mâ beleð verilir. Hür kimselerin diyetlerinden fazla da olsa tenkis edilmez. Bu, itlaf edilen bir malýn kýymetini tazmin gibidir. Ýmamý Þafiîye ve îmamý Ebu Yûsüf´den bir kavle göre de böyledir. Bedayî, Muhtasarý Ebiz-ziya, Þerhi Kebîr, Düsûkî.)
(Þafiîlere göre diyetlerin deveden verilmesi asýldýr. Þöyle ki: Bir müslim hakkýnda þibhi amd ve bazan arad suretiyle vuku bulan katilden dolayý lâzým gelen diyet, yüz deveden ibaretdir ki bunlar, otuzu hýkka, otuzu cezea, kýrký da halife, yani: yüklü olmak üzere üç kýsma ayrýlýr. Hataen katilden dolayý lâzým gelen yüz deve de yirmiþerden ibaret olmak üzere binti mehaz, binti lebûn, ibni lebûn, hýkka, cezea kýsýmlarýna ayrýlýr.
Bu develeri bulub veliyyi cinayete teslim etmek kabil olunca diyety ba^ka nevi emvalden tediye edilemez. Meðer ki iki tarafýn rýzasý bulunsun. Fakat develerin verilmesi lâzým gelen mahalde deve bulunmazsa veya bulunduðu halde kýymetleri semeni mislinden ziyadeye çýkmýþ olursa müslim bir nefsin diyeti kâmilesi, bin dinar veya on iki bin dirhem gümüþden ibaret olur.
Bu, Ýmamý Þafiînin kadim içtihadýna göredir. Muahhar içtihadýna göre icab eden develerin teslimi lâzým geldiði yerdeki ve gündeki kýymetleri nazara alýnýr. Develer bulunmadýðý takdirde bu kýymet, bâliðen mâ-beleð tediye edilir. Develerin yalnýz bir kýsmý mevcud olunca da bunlar ile beraber mütebakisinin de kýymetleri verilir.
Kadýnlarýn diyetleri, erkeklerin diyetlerinin yarýsýdýr.
Gayri müslimlere gelince bunlarýn diyetleri mikdarý, aralarýndaki ihtilâfý dine mebni tebeddül eder. Meselâ: bir Yan udinin veya bir Nasranî-nin diyeti kâmilesi, dört bin, bir mecüsinin diyeti kâmilesi de sekiz yü-a dirhemdir. Tunfetül´muhtaç, Muhtasarý Müzeni.)
(Hanbelîlere göre de diyetler, deveden, sýðýrdan, koyundan, altýn ile gümügden olmak üzere beþ kýsma ayrýlýr. Bunlar diyetde usuldendir. Men aleyhiddiye, bunlardan her hangisiyle diyeti ödeyecek olsa men lehüddi-yenin kabul etmesi icab eder.
Bunlarýn mikdarlarýna gelince bir hür müslimin diyeti kâmilesi, yüz deve veya iki sýðýr veya iki bin koyun veya bin miskal altun veyahut on iki bin dirhem gümüþdür. Bu dirhemlerden her onu, yedi miskal aðýrlýðýnda bulunur. Bunlara «dirhemi islâmî» adý verilmektedir.
Diyetlerin iki yüz kat elbise olarak verilebileceðine dair bir kavi de vardýr. Bunlar, üçer parçadan ibaret bulunur.
Hurrei müslimenin diyeti, hür müslimin diyetinin yarýsýna muadildir.
Zimmî, muahÝd, müste´min olan kitabîlerin diyetleri de müslimîerin diyetlerinin nýsfý derecesindedir. Mecusîlerin veaaîr putperestlerin diyetleri de sekiz yüz dirhemdir.
Bu gayri müslimîerin cerh ve kat cinayetlerinden dolayý müstahik olacaklarý diyetler de kendi diyeti kâmilelerine nazaran müslümanlarýn diyetleri nisbetinde tayin edilir. Meselâ: bir müslimin bir cerhden dolayý alacaðý diyet, kendi diyeti kâmilesinin dörtte birine müsavi olsa bir kitabînin böyle bir cerhden dolayý alacaðý diyet de kendi diyeti kâmilesinin dörtde birine müsavi olur. Neylül´meârib, Keþþaf ül´kma.)
(Zahirîlere göre de katli amdden veya hatadan dolayý verilmesi lâzým gelen diyet, yüz deveden ibaretdir. Hüküm mevziinde deve bulunmaz sa orta halli develerden yüz adedinin kýymeti verilmek icab eder. Bunlarda te´cil yokdur. Bu develer yirmiþerden þu beþ kýsma ayrýlýr: Binti me haz, benî lebûn, benatý lebûn, hýkka, cezea.
Diyeti ödeyecek olan, bunlarýn hepsini de tetavvuan diþi deve olarak verebilir, bu güzeldir. Elmuhallâ.) [28]
Diyetlerin Ödenecekleri Vakitler
228 - : Bir diyeti kâmile, üç taksit ile üç senede ödenir. Þöyle k: hüküm vaktinden itibaren birinci ssne sonunda diyetin üçde biri, ikinci sene sonunda diðer üçde biri, üçüncü sene sonunda mütebakisi ödenir.
Kezalik: müþterek bir katil hâdisesinden veya katilin mechuliyetin-den dolayý bir diyeti kâmile ödemesile mahkûm olan müteaddid kimselerden her biri, kendi hissesine isabet eden mikdari üç taksit ile üç senede eda eder. Bedayi, HÝndiyye.
229 - Uzuvlara aid cinayetlerden dolayý verilecek diyetlere gelince bunlarýn mikdarý, diyeti kâmilenin üçde birini geçmezse birinci sene hitamýnda verilir. Uçde birinden ziyade olursa üçde biri birinci sene hitamýnda, mütebakisi de ikinci senenin sonunda verilir. Diyeti kâmilenin üc-de ikisinden ziyade olduðu takdirde de bu ziyade mikdar, üçüncü senenin hitamýnda tediye edilir. Bahri Râik.
230 - : Diyetler, caninin âkilesi tarafýndan verileceði takdirde ba-kýhr: Eðer âkile, kavm ve aþiret ise bir diyeti kâmileyi üç sene içinde öderler. Ehli divandan ibaret ise bu diyeti alacaklarý üç atiyeden tediye ederler. Reddi Muhtar.
231 - : Hataen katilden dolayý diyet, âkile üzerine lâzým gelir. Bu nu üç senede öderler. Hazreti Ömer, bu veçhile hükm etmiþdir. Bu hu susda sahabei kiramýn icmaý vardn.
Þibhi amd´de ve kendisine þübhe dahil olan amdde ise ihtilâf vardýr. Hanefiyyeye göre bunlardan dolayý diyet üç senede ödenir. Þu kadar var ki, þibhi amdin diyetini âkile öder, alel´itlâk amdin diyetini de cani tediye eder. Oðlunu amden öldüren bir þahsýn vereceði diyet gibi ki, bu amde þübhe dahildir. Bedayi.
(Eimmei selâaeye göre de diyetlerin büyük bir kýsmý üç sene içinde tediye edilir. Nitekim âkile bahsinde vazýlacak´dir. Fakat Ýmam Þafiîyo göre amden katilden, meselâ: bir þahsýn kendi oðlunu amden öldürmesinden dolayý icab eden diyet, halen eda olunur, bunda te´cil carî olmaz
Çünkü amd, esbabý müþeddideden olduðu cihetle cani hakkýnda tahfife mahal yoktur. Bundan dolayýdýr ki, bu diyeti yalnýz cani verir, bunu âkile yüklenmez. .
Fakat Hanefîlere nazaran bu te´cil, usuli þer´iyyesi da
radyobeyan