Ýslam Kavramlarý M-Z
Pages: 1
Narh By: armi Date: 12 Mart 2010, 16:13:17

NARH




Fiyatlarýn baþý boþ bir þekilde yükselmesinin önlenmesi, mallarýn satýþ fiyatýnýn önceden yetkili makamlarca belirlenmesi. Narh kelimesi Türkçe bir sözcük olup, Arapça "si´r" veya , sa´r" karþýlýðýdýr. Ayni kökten "tes´ir" sözcüðü "tef´îl" babýnda bir mastar olup, sözlükte; bir mala narh koymak, fiyat takdir etmek, bir þeyin fiyatýný sýnýrlamak demektir (Ýbn Manzûr, Lisanül-Arab, "Tes´îr" maddesi; Süleyman Sudî, Defter-i Muktesid, Ýstanbul 1307, III, 104). Narh, geniþ olarak þu þekilde tarif edilir: Ýslâm devlet baþkanýnýn veya yetki verdiði memurlarýn yahut da toplumun iþlerini üzerine alan baþka kimselerin, esnaf ve tüccara, mallarým belli bir fiyata satmalarýný emretmesi ve onlara toplum yararý dýþýnda, belirlenen fiyattan aþaðý veya yukarý bir fiyata satýþ yapmayý yasaklamasýdýr (eþ-Þevkânî, Neylül-Evtâr, Mýsýr 1357, V, 219).

Bir malýn piyasa fiyatý genel olarak, rekabet þartlarý içinde arz ve talep sonucunda oluþur. Üretimin maliyeti arzý etkiler. Kýtlýk, mal darlýðý, savaþlar, ekonomik darboðazlar arz ve talep dengesini bozar. Böyle dönemlerde karaborsacýlýk meyli baþlar. Tüketiciler devletin fiyatlara müdahalesini isterler. Ýþte devlet, fiyatlarý mâliyetin üstünde belli bir kâr haddi býrakarak tesbit ederse, onun belirlediði bu otoriter fiyatlara "narh" denir (Halil Sahillioðlu, "Osmanlýlarda Narh Müessesesi ", Belgeleriyle Türk Tarihi Dergisi, Sayý: I, Yýl: 1967, s. 36 vd.; Ali Þafak, "Ýslâm Ýktisadýnda Enflasyon ve Getirilen Önleyici Tedbirler", Diyanet Dergisi, c. XVIII, Sayý: I, Yýl 1979).

Narh meselesi daha Hz. Peygamber döneminde ortaya çýkmýþtýr. Ashab-ý Kirâm yiyecek sýkýntýsý çekildiðinde ve yiyecek fiyatlarý yükseldiðinde Allah Elçisine baþvurup, fiyatlara müdahale etmesini istediler. Narhýn birtakým sakýncalarýný gören Hz. Peygamber onlarýn bu isteklerini reddetmiþtir.

Enes b. Mâlik (r.a)´ten rivayet edildiðine göre, Resulullah (s.a.s) devrinde fiyatlar pahalandý. Bunun üzerine halk; "Ey Allah´ýn elçisi, bize narh koy" dediler. Hz. Peygamber þöyle buyurdu: "Þüphe yok ki, fiyat tayin eden, darlýk ve bolluk veren, rýzýklandýran ancak Allah´týr. Ben sizden hiç kimsenin mal ve canýna yapmýþ olduðum bir haksýzlýk sebebiyle hakkýný benden ister olduðu halde, Rabbime kavuþmak istemem" (Ebû Dâvud, Büyû´, 49; Tirmizî, Büyû ; 73; Ýbn Mâce, Ticârât, 27; Dârimî, Büyû´,13; Ahmed b. Hanbel, II, 327; III, 85, 106, 286). Yine Ebû Hureyre (r.a)´den rivayet edildiðine göre, bir adam; "Ey Allah´ýn elçisi, bize narh koy" dedi. Hz. Peygamber: "Belki bu konuda Allah´a dua ederim" buyurdu. Sonra baþka bir adam geldi ve "Narh koy" dedi. Hz. Peygamber ona da þu cevabý verdi: "Belki fiyatlarý ucuzlatan ve pahalandýran Allah´týr" (eþ-Þevkânî, a.g.e., V, 219).

Bu duruma göre, Hz. Peygamber döneminde piyasaya müdahale edilmeyip, piyasa fiyatlarýnýn serbest rekâbetle oluþmasý amaçlanmýþtýr. Çünkü satýcýnýn kendi mülkünde mutlak tasarruf hakký vardýr. Bu hak ancak nass´larla sýnýrlanabilir. Alýþ veriþlerde ise karþýlýklý rýza esasý getirilmiþtir. Ýslâm ticaret hukukunda çeþitli mallara yüzde hesabýyle bir kâr haddi belirlenmemiþtir. Genel olarak arz ve talep kanunlarýna baðlý, serbest rekabet esaslarý içinde kendiliðinden oluþacak fiyatlar ölçü alýnmýþtýr. Ancak serbest rekabet esasýný korumak ve insanlarýn temel ihtiyaçlarýnýn istismarýný önlemek için bir takým tedbirler öngörülmüþtür. Ribanýn yasaklanmasý, karþýlýksýz kazanç yollarýnýn kapatýlmasý ve gerektiðinde narha baþvurulmasý bunlar arasýndadýr.

Narh uygulamasýnýn temelde satýcý ve alýcýnýn serbest iradesine ters düþtüðü de öne sürülmüþtür. Kur´an-ý Kerim´de þöyle buyurulur: Birbirinizin mallarýný bâtýl yollarla yemeyiniz. Ancak bu, sizden karþýlýklý rýzaya dayanan bir ticaret malý olursa müstesnadýr" (en-Nisâ, 4/29).

Diðer yandan Hz. Ömer´in (ö. 23/643) halifeliði döneminde fiyatlara müdahaleden kaçýndýðý nakledilir. Halife Hz. Ömer (r.a) Musallâ çarþýsýnda Hâtýb b. Ebî Beltea´ya satmakta olduðu kuru üzümün fiyatýný sorar. Ýki müdd´ünün bir gümüþ dirhem olduðunu öðrenince, fiyatý ucuz bulan Halife þöyle der: "Tâif´ten üzüm yüklü bir kervanýn gelmekte olduðunu haber aldým. Onlar senin fiyatýna aldanýrlar. Ya fiyatý yükselt, ya da üzümünü al, evine götür, orada istediðin fiyata sat". Ancak daha sonra Hz. Ömer kendi kendine düþünmüþ ve Hâtýb (r.a)´ýn evine giderek þöyle demiþtir: "Sana söylediklerim ne emirdir, ne de hüküm. Bu belde halkýnýn iyiliði için arzu ettiðim bir þeydir. Nasýl ve nerede istersen satabilirsin" (Þafii, el-Ûmm, II, 209; Ýbn Kûdâme, el-Muðnî, IV, 240).

Ebû Hanîfe ve Ýmam Þâfiî temelde narh koymanýn meþrû olmadýðý görüþündedir. Bu esasýn dayandýðý illet þöyle açýklanabilir. Narh; ticaret yapanlarý hacr altýna almak (kýsýtlamak) demektir. Devlet hem tüketicilerin, hem de esnaf ve tüccarýn maslahatýný gözetmek ve dengelemekle yükümlüdür. Fiyatlarý narh yoluyla ucuzlatarak tüketicilerin yararýný gözetmek, pahalýlýk yaratarak satýcýlarýn maslahatýný gözetmekten farksýzdýr. Mal sahibini razý olmadýðý bir fiyatla satýþa zorlamak, alýþ veriþte karþýlýklý rýzayý þart koþan ayete zýt düþer. Çoðunluk fakihler bu görüþtedir. Ancak, Ýmam Mâlik´ten narh koymayý caiz saydýðý görüþü nakledilmiþtir (bk. eþ-Þevkânî, a.g.e., V, 219; eþ-Þurbacî, et-Tes´îr, Mýsýr 1393, s. 22).

Narhý caiz görenler ve dayandýklarý delilleri þu þekilde açýklayabiliriz:

Narhý caiz görmeyenler yukarýda zikrettiðimiz Hz. Enes ve Ebû Hureyre´nin naklettiði hadislerin açýk anlamýna dayanýrlar. Bu hadisler sahihtir, ancak narhýn yasak olduðunu bildirmek için buyurulmamýþtýr. Çünkü bu hadislerde; "narh koymayýnýz", "narh koymak helâl deðildir" denilmemiþ, fiyat koyan, darlýk ve bolluk getiren Allah´týr"; Ben Allah´a dua ederim"gibi ifadeler kullanýlmýþtýr. Bu hadislerden çýkan ortak anlam þudur: "Allah bütün nimetlerin yaratýcýsýdýr. O dilerse, yarattýklarýnýn hepsine, her yerde bol bol nimetler verir". Ancak bu durum; Allah´ýn karaborsadan ve yüksek fiyatlar koyarak, insanlarýn birbirini aldatmasýndan hoþnut ve razý olduðu anlamýna gelmez. Çünkü Allah Teâlâ bir ayetinde þöyle buyurur: Birbirinizin mallarýný bâtýl yollarla yemeyiniz" (el-Bakara, 2/188). Hz. Peygamber (s.a.s) þöyle buyurmuþtur: "Bir kimse haksýz olarak baþkasýnýn malýný alýrsa, Allah´ýn gazabýna uðramýþ olarak ilâhi huzura çýkar" (Buhârî, Tevhîd, 24; Müslim, Ýman, H. No: 222-224).

Hz. Peygamber´in narhtan kaçýnmasý, ticaretle uðraþanlara haksýzlýk olacaðý endiþesine dayanýr. Çünkü fiyatlarýn yükselmesinde Medine halkýnýn rolü olmamýþ, serbest rekabetle, arz ve talep sonucu fiyatlar oluþmuþtur. Tüketicinin istismar edilmediði ve karaborsanýn görülmediði bir piyasa hâkimdir. Böyle bir toplumda narha gerek duyulmamasý normal ve tabiîdir.

Ancak narh hadisleri ile Hz. Ömer devrindeki uygulama, devletin piyasa fiyatlarýna müdahalesini meþrû gösterecek güçte deðildir. Aðýrlýk noktasý narhýn aleyhindedir. Piyasa fiyatlarý her zaman ölçü olmuþ ve fiyatlarýn serbest rekabetle oluþmasý anlayýþý hâkim bulunmuþtur.

Hulefâ-i Râþidîn´den sonraki dönemde Tâbiîlerin bir kýsmý narh hadislerinin açýk anlamýna dayanarak, satýcýya haksýzlýk olur korkusuyla piyasa fiyatlarýna müdahaleyi uygun bulmadýlar. Ancak ahlâkýn bozulmasý, fiyatlarýn yapay olarak yükselmeye baþlamasý ve toplumun bundan zarar görmesi üzerine bazý Tâbiîler narh koymayý caiz gördüler. Saîd b. el-Müseyyeb (ö. 94/712), Rabia b. Abdurrahman (ö. 136/753), Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (ö.143/760) bunlar arasýndadýr (el-Bâcî, el-Müntekâ Þerhul Muvatta´, Mýsýr 1331, V, 18).

Ýmam Mâlik, malýný pek az kimsenin alabileceði yüksek fiyatla satana; "Ya herkesin alabileceði bir fiyatla sat, ya da pazar yerinden çýk git" denilebileceðini söyleyerek narha cevaz vermiþtir (Ýbn Kudâme, el-Muðnî, IV, 240; el-Bocî, a.g.e., V, 17, 18).

Diðer yandan Ýmam Þâfiî kýtlýk zamanlarýnda, Zeydîler de bazý maddelerde narh koymayý caiz gördüler. Müteahhýrûn âlimlerinden bazýlarý da halkýn zarara uðramamasý için et ve yað dýþýnda kalan diðer gýda maddeterine narh konulmasýný hoþ karþýlamýþlardýr (eþ-Þevkânî, a.g.e., V, 220; Ýbn Hacer el-Askalânî, Bülûðul-Merâm, Terc. Ahmed Davudoðlu, III, 50).

Birden zengin olma hýrsý, ticaretle uðraþanlarda mal darlýðýndan yararlanma meyli doðurur. Bazan da karaborsacýlýk yaparak, mal darlýðý sunî bir þekilde meydana getirilir ve fiyatlarýn normalin üstünde yükselmesi saðlanýr. Halk ihtiyaç maddelerini aslýnda razý olmadýðý yüksek bir bedel ödeyerek alýr ve bundan zarar görür. Burada satýcýlarýn haklarýný kötüye kullanarak, serbest rekabetle kendiliðinden oluþmasý gereken fiyatlarý etkilemesi söz konusudur. Acaba devlet bu durumda da fiyatlara müdahale edemez mi? Narh koyarsa bu uygulama narh hadisi ile çeliþir mi?

Kazancý iki yanlý düþünmek gerekir. Satýcýyý tamamen serbest býrakýp, onu devlet kontrolünün dýþýnda saymak da toplumun zulüm ve haksýzlýða uðramasýna yol açar, çünkü gerek Resulullah ve gerekse Hulefâ-i Râþidîn devrinde, ticaret ahlâkýnýn ve faziletin en yüksek örneði yaþanmýþ, devlet müdahalesine gerek duyulmamýþ ve herkes meþrû haklarýna razý olmuþtur. Fakat giderek, insanlar fiyat tesbitindeki esnekliði veya arz ve talep dengesindeki bozukluðu kötüye kullanmaya baþlamýþtýr. Kýtlýklar ve savaþlarýn getirdiði ekonomik sýkýntýlar fiyatlarýn yapay olarak yükselmesine neden olmuþtur. Bazan da hiçbir ekonomik neden yokken, karaborsacýlýk yoluyla veya ayný çeþit malý satanlarýn gizlice anlaþmalarý sonucu fiyatlar yükselmiþtir. Çünkü bazý iþ adamlarý piyasada güçlü rakiplere rastladýklarý vakit, sert ve yýpratýcý bir mücadeleye girmektense onlarla anlaþmayý tercih ederler.

Çarþý ve pazar teftiþi: Çarþý ve pazarlarýn kontrolü iþine "ihtisap" veya "muhtesiplik" denir. Ýhtisap iþi Hz. Peygamber devrinde baþladýðý halde, narh fiyatlarýnýn kontrolüne daha sonraki devirlerde rastlanmaktadýr. Hz. Peygamber, Medîne için Hz. Ömer´i, Mekke için de Said b. Said el-Âs´ý piyasa kontrolörü olarak görevlendirmiþti. Ýhtisap iþinin esasý "el-emru bil-ma´rûf ve´nnehyu anil-münker (iyiliði emretmek, kötülükten menetmek)" prensibine dayanýr. Hz. Ömer halife olunca Abdullah b. Utbe´yi çarþý ve pazar teftiþine memur etti. Ayrýca Halife kendisi de bizzat kontrol iþini yapardý. Ýhtisaplýk hizmetleri dört hafife döneminden sonra da devam etti. Emevîler, Abbasiler ve özellikle Endülüs Emevîlerinde fiyat kontrollerine yönelindiði görülür (bk. Osman Nuri Ergin, Mecelle-i Umûr-ý Belediye, Ýstanbul 1922, I, 309, 310; Corci Zeydan, Medeniyet-i Ýslâmiyye Tarihi, Terc. Zeki Megamiz, Ýstanbul 1328/1910, I, 226, II, 80).

Ýhtisap görevi, Osmanlýlarda da geliþerek devam etti. Narhý uygulamakla yükümlü memurlarýn baþýnda sadrazam gelirdi. Ýstanbul kadýsý ile ihtisap aðasý ve diðer memurlar da bu konuda görevli idiler. Taþralarda ayný görevi kadýlar üstlenmiþti. Çarþý ve pazar kontrolünü yapanlar giderek teþkilâtlandýlar ve Ýhtisap Nezâreti adý ile özel bir bakanlýk da kuruldu. Ancak bu nezâret,1854 M. yýllarýnda laðvedilerek, ayný vazifeyi görmek üzere Þehremâneti kurulmuþ ise de, narh iþine yine kadýlar bakýyordu. Kadýlar bu iþten 1856 M. yýlýnda el çekmiþlerdir. Bu tarihten sonra kontrol iþi tam olarak þehremâneti´ne geçti. Artýk narhlar bu teþkilât tarafýndan konularak ilgililere teblið ve gazetelerle ilân edilmeye baþlandý (M. Zeki Pakalýn, Osmanlý Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüðü, 2. baský, Ýstanbul 1971, II, 655-657).

Osmanlý padiþahlarý narh iþiyle de yakýndan ilgilendiler. Onlar bu yolla halkýn hayýr duasýný almayý istiyorlardý. Sadrazamlar da makamlarýný koruyabilmek için narha önem vermiþlerdir. Nitekim III. Selim tarafýndan kaymakam Mûsa Paþa´ya yazýlan hatt-ý hümâyunda þu satýrlar görülür:

"...ve ibâdullahýn (Allah´ýn kullarý) es´ârý (narh fiyatlarý) hususlarýna dahi dikkatle fukarâ ve zuafâ´dan taraf-ý hümâyûnuma hayýr dua aldýrmaya ihtimam edesin" (O.N. Ergin, a.g.e., I, 394 vd.).

Tevkü Abdurrahman Paþa Kanunnâmesinde þöyle denilmektedir: "Sadrazam kol gezerken, narh iþlerini satýcý ve alýcýlara gadir olmamak üzere tesviye edip tutmayanlarýn hakkýndan gelirlerdi". Ayný kanunnâmenin baþka bir yerinde de þu cümleler yer alýr: "Dükkân sahipleri, satýþlarýnda kâr sýnýrýný aþarak müþterilere zarar isabet etse, umumî zararý defetmek için Sultan tarafýndan narh tayini lâzým geldikte; devletin temsilcisi, tarafsýz bilirkiþilerle istiþare edip, satýcý ve alýcýlara zarar olmamak þartýyla insan yiyeceklerine, diðer ihtiyaç maddelerine ve hayvan yemlerine narh tayini için kadý efendiye yahut muhtesibe hitâben ferman buyururlar. Onlar dahi ferman mucebince narh tayin edip daima icrasiyle mukayyet olurlar. Narha uymayanlarý hallerine göre ta´zir ederler" (Pakalýn, a.g.e., II, 655).

Çeþitli maddelere, normal olarak mevsimi geldiði zaman narh konulurdu. Bunun dýþýnda gýdâ maddelerine biri kýþ, diðeri yaz olmak üzere yýlda iki, hattâ bazan üç defa narh tespit edildiði de olurdu. Narh, yalnýz ekmek, peynir, yað, süt, et gibi yiyecek; yemeni, yaþmak, tülbent gibi giyilecek þeylere deðil, diðer bütün zarurî maddelere uygulanýrdý (Sahillioðlu, a.g.e., s. 39).

Kadýlar narh için ayrýca sicil tutarlar, zaman zaman tanzim ve ilân ettikleri narh listelerini bu sicillere iþlerlerdi. Eþya fiyatlarý ve kâr oranlarý bakýmýndan bu listeler kendi dönemleri için ekonomik bakýmdan önemli istatistikî bilgileri kapsarlar.

Osmanlýlarda narh cetvelleri XVI. yüzyýl baþlarýndan itibaren düzenlenmeye baþlanmýþ ve bunlar þer´iye sicillerine iþlenmiþtir. Ýstanbul Kadýsý Ýsa Oðlu Sadi Efendi tarafýndan 1525 Miladî tarihinde düzenlenen bir narh listesi beþ sayfadan ibaret olup sabun, keten ve hasýr çeþitleriyle, zift, katran ve hayvan yemlerine ait on iki kalem madde dýþýnda, diðerleri gýda maddelerine ait olmak üzere 175 çeþit eþyanýn narh fiyatlarýný kapsamaktadýr.

Sadi Efendi her mal için "götürücüsüne" ve "oturucusuna" olmak üzere iki fiyat takdir etmiþtir. Birincisi "toptancý" veya "üretici"; Ýkincisi ise "perakendeci" fiyatý olmaktadýr. Bu narh listesinde meselâ, ekmeðin maliyet ve satýþ bedelini hesaplamak için birinci, ikinci ve üçüncü kalite unun kile fiyatlarý esas alýnarak maliyet hesabý yapýlmýþtýr. Fiyatlar yükselince, ekmeðin birim aðýrlýðý da o oranda düþürülmüþtür (Sahillioðlu, a.g.e., s. 39).

Konya Þer´iye sicili 16/20 no´da kayýtlý bir narh sicilinde, ekmek narhýný hesaplamada ölçü alýnan unsurlar daha açýktýr,1642 M. yýlýnda mahkemeye baþvuran ekmekçiler zarar ettiklerini bildirerek, ekmek fiyatlarýnýn yeniden belirlenmesini istediler. Mahkemece görevlendirilen üç kiþilik bilirkiþi heyeti birinci ve ikinci kalite olarak ikiþer kileden, dört kile buðday almýþ, elekçi, hamur karýcý; piþirici ve tezgâhtar ücretleriyle, dükkân kirasý, odun ve maya parasý da eklenerek, masraflar tesbit edildikten sonra ekmek için narh fýyatý belirlenmiþtir (Yaþar Yücel,1640 Tarihli Es´âr Defteri, Dil ve Tarih Coðrafya Fakültesi Basýmevi, Ankara 1982, s. VIII).

Narh listelerinde görülen kâr hadleri:

Osmanlý devleti narh listelerinde genellikle malý dýþarýdan getirip toptan satanlarla, perakende satanlar için olmak üzere iki çeþit fiyat belirlemiþtir.

Ömer Lütfü Barkan´ýn neþrettiði 1485 M. tarihli Ýstanbul Ýhtisap Kanunnâmesinde, üretilen bir malýn maliyeti üzerine sanatýn güçlüðüne göre % 10 veya % 20 oranýnda kâr takdir edilmesi öngörülmüþtür.

1525 M. tarihli narh listesinde ise perakendeci kân en düþük olarak arpa için % 5, diðer birçok mallar için ortalama % 33,3 oranýnda kâr haddi uygulanmýþtýr (Sahillioðlu, a.g.e., s. 40).

IV´ncü Mehmed devrinde 1680 M. tarihinde düzenlenen bir kanunnâmede, bazý ölçüler konmuþ ve narh % 10 kâr esasýna dayandýrýlmýþtýr. Ancak zahmetli ve çok iþçilik isteyen iþlerde % 20, hatta % 40´a kadar varan kâr hadlerinin uygulanabileceði belirtilmiþtir. Kanunnâmede þöyle denilir:

"Þehir içinde alýþ-veriþ yapan bütün esnaf ve tüccara bakýlýp; her kiþinin katlandýðý güçlüklere, sermaye ve zahmet durumuna göre % 40 kâr ilâvesiyle narh konulsun. Eðer çok zahmetli ve emek isteyen bir iþ olursa, o vakit kâr oraný % 20 olsun, bu oran aþýlmasýn". Satýlan hayvan olursa, % 20 veya % 30 yahut % 40´a kadar kâr eklenerek narh verilebilir. % 40 kârla satýþ yapabilecek esnaf arasýnda kitapçýlar da vardýr. Kitapçýlýðýn o devirlerde zahmetli iþlerden sayýlýp yüksek kârla satýþýna izin verilmesi, matbaa ve kâðýt imkânlarýnýn yetersiz oluþu ile yakýndan ilgilidir. Yiyecek ve giyecek maddelerini dýþarýdan getirenler, esnafa "toptancý kârý" ile verirler, onlar da "perakendeci kârý" ile tüketicilere satarlardý. Bu gibi þeyleri dýþarýdan getirenler, dükkân açýp satamazlar, buna teþebbüs edenler cezalandýrýlýrdý (Pakalýn, a.g.e., II, 656).

Narha uymamanýn müeyyidesi:

Narh konulunca buna uymayanlara uygulanacak bir ceza nass´larda yer almamýþtýr. Bu konuda cinsini, þekil ve miktarýný devletin belirleyeceði bir "ta´zir cezasý" uygulanýr. Ebû Hanîfe´ye (ö. 150/657) sorulur: "Muhtesip çeþitli ticaret mallarýna kýymetlerine uygun olarak narh koysa, çarþý esnafýndan bazýsý bu malý kýymetinden daha yüksek fiyatla satsa, bu kimseye ta´zir cezasý gerekir mi?" Ebû Hanîfe, bu soruya; "Evet bu durumda narha uymazsa, ta´zir cezasý verilebilir" þeklinde cevaplamýþtýr (bk. eþ-Þurbacî, et-Tesîr fîl-Ýslâm, s. 138).

Hz. Peygamber (s.a.s)´in ýslak buðdayýn üstüne kurusunu yayan kimseyi azarlamasý, Hz. Ömer´in piyasada etin az olduðu bir sýrada, bir kimsenin iki gün üst üste et aldýðýný görünce, ona kýrbaç cezasý uygulamasý "ta´zir cezasý" niteliðindedir (bk. Müslim, Ýmân, 164; Ebû Davûd, Büyû ; 50; Tirmizî, Büyû´, 72).

Ebussuud Efendi (ö. 982/1574) kendi devrinde narh uygulamasý ile ilgili olarak þöyle demiþtir: "Zamanýmýzda eðer bir malýn 100 liradan fazlaya satýn alýnmasýný yasaklayan bir ferman sadýr olduðu halde, bir kimse 100 liralýk mala 130 Lira öder ve sahih bir muameleyle satýn alýrsa, yani az bir mala çok para öderse burada taþrîr (hile ve aldatma) söz konusudur. Çünkü her ne kadar emrin kendisi mübah ise de hükümetin emir ve fermanýna uymak vacibtir" (Hamdi Döndüren, Kâr Hadleri, s. 190).

Bir Ýslâm devletinde narh konusunda çýkarýlan kanunda, fazla ödenen paranýn geri verilmeyeceði hükme baðlanmýþsa buna uyulur. Fakat devletin koyduðu usullere uygun alýþ-veriþ yapmadýklarý için satýcý ve alýcý tevbe edinceye veya iyi hal gösterinceye kadar hapsedilir. Fazla ödenen para için rücû hakký kanunda yer almýþsa, fazlalýk geri alýnabilir; ancak buna dayanarak satým akdi bozulamaz. Bu konuda, cuma namazý sýrasýnda, cuma namazý kýlmakla yükümlü bir müslümanýn yapacaðý alýþ-veriþin mekruh olmakla birlikte geçerli sayýlmasýna kýyas yapýlmýþtýr. Buna göre, Allah´ýn emrine muhalefet bile satým akdinin fesadýný gerektirmezse, narh konusunda Devletin vereceði emre uymamak öncelikle gerektirmez (Ýbn Abidîn, Reddül-Muhtâr, IV, 175, 176).

 


radyobeyan