Ders Notlarý ve Özetler
Pages: 1
islam felsefesi 3.hafta By: zahdem Date: 11 Mart 2010, 12:06:06
Tercümeler Dönemi
(Bu dönem bir yönüyle yasadýðýmýz çaða benzemesi sebebiyle ayrý bir önem tasýmaktadýr.)

Hayatýn ihtiyaçlarýna cevap vermek gayesiyle baþlayan, entellektüel çabalarla devam eden ve kendi içinde dinamik ve üretken bir yapýya bürünen tercüme faaliyetleri özellikle Ýslam Dünyasýnda felsefe-bilim geleneklerinin oluþumunda en etkili unsurdur. Ýslâm coðrafyasýnýn geniþlemesiyle Müslümanlarýn Helenistik, Ýran, Hint ve diðer kültürlerle temaslarý sonucu bunlara karþý kendilerinde geniþ bir ilgi ve merak uyanmýþtý. Ayrýca bu farklý kültürler arasýnda ortaya çýkan birtakým sürtüþme ve tartýþmalarda müslümanlar kendi inanç ve düþüncelerini tutarlý bir þekilde savunmak ve Ýslâm'ýn üstünlüðünü göstermek için bu kültürleri çok iyi tanýmak zorundaydýlar.

Emevi

Bilindiði üzere Emeviler döneminde hemen hemen her yerde kullanýlan dil Yunancaydý. Emevi iktidarý Abdülmelik reformlarýna kadar Yunancayý yönetim dili olarak kullanmaya devam etti. Ayrýca Emeviler’in maliye gibi iþlere Bizans’la haþýr neþir olmuþ kiþileri getirmeleri onlarýn etkisinde kalmalarýný beraberinde getirmiþtir.

Fetihlerle beraber Yunanca konuþan bölgelere girilmesi Yunancadan Arapçaya çeviriyi kaçýnýlmaz kýldý. Emeviler Þam’da ilk dönemlerinde yönetimin devamlýlýðýný saðlamak için Yunancayý ve Yunanca bilen memurlarý muhafaza etmek durumunda kaldýlar. O dönemde Yunancanýn ortak dil olmasýnýn bazý kaçýnýlmaz sonuçlarý vardýr. Günlük yaþamda Suriye-Filistin ve Mýsýr arasýndaki toplumsal ve ticari iliþkilerin Emeviler dönemi sonuna kadar daha çok Yunanca yürütülmesi çeviriyi günlük hayatýn bir parçasý haline getirmiþti. Ýki dilde de yazýlan Yunanca ve Arapça senetler mevcuttur.

Abbasilerden önce hummalý bir tercüme hareketinden bahsedemesek de Müslümanlarýn kadim bilimlere ve felsefeye olan ilgisi tercüme faaliyetlerinden önce baþladýðýný söyleyebiliriz. Felsefe Müslüman vali Amr b. As’ýn (M.641) Ýskenderiye’yi fethinden itibaren, her ne kadar Yunanca ve Süryanice olarak Arapça dýþýndaki dillerle Yahudiler’in elinde bulunmakla birlikte siyasi olarak Ýslam hudutlarý dâhilinde, hatta Mansur dönemine kadar bir asýrdan daha fazla Müslümanlar arasýnda kaldý.

 Öyle gözüküyor ki, Yunan felsefesine iki yoldan ulaþmýþlardý: Karýþma ve tanýþma-konuþma yolu, tercüme ve nakil yolu. Sonuçta her iki yolunda kaynaðý birdir.  Artýk Antik dünyanýn bilinen ilmî ve felsefî eserlerini Arapçaya çevirmek bir ihtiyaçtý. Bu alanda ilk teþebbüste bulunan Emevî prenslerinden Hâlid b. Yezîd b. Muâviye'dir (o. 85/704). Hâlid týp, astronomi (astroloji ile karýþýk), kimya (simya ile karýþýk bîr þekilde) gibi ilimlere merak salmýþ ve bu konularda yazýlmýþ Grekçe ve Koptça eserleri Ýskenderiyeli birer rahip olan Stephan ve Maraianos'a tercüme ettirmiþti. Abbasi hanedanýnýn yeni baþkent olarak kurduðu Baðdat’a yerleþmesiyle birlikte Yunancadan Arapçaya daha önce benzeri görülmemiþ bir çeviri hareketi yaþandý. Bizans Ýmparatorluðu ve yakýn doðuda bulunabilen edebiyat ve tarih dýþýndaki hemen hemen bütün din dýþý Yunanca kitaplar 8. yy.’dan 10 yy.’a kadar Arapça’ya çevrilmiþti. Çevirilen kitaplar astroloji, simya, aritmetik, geometri astronomi, müzik, Aristo felsefesinin bütün alanlarý –metafizik, etik, fizik, zooloji, botanik, mantýkveterinerlik, askerlik, popüler bilge sözleri gibi çok sayýda alanla ilgili metinlerdi. Bu çeviri süreci iki yüzyýldan fazla sürmüþtür. Yaygýn bir toplumsal tabaný ve hamileri vardýr. Çevirilerin tamamlandýðý bu yüzyýldan sonra Arapça bilimin klasik bir dili haline gelecektir.

Gutas’a göre çeviri hareketini belirleyen iki önemli unsur vardýr.

1- Baðdat’ýn kuruluþu ve Abbasi hükümdarlarýnýn burada bir dünya imparatorluðunun yöneticileri olarak yerleþmeleri.

2. Abbasi hükümdarlarýnýn ve seçkinlerinin idaresi alýnda biçimlenen, oluþum aþamasýndaki Baðdat toplumunun ihtiyaçlarýydý.

ekonomi

Ýslam fetihlerinden önce ekonomik ve kültürel bölünmenin içinde olan doðu-batý, fetihlerle beraber tekrar birleþti. Bu durum hammaddelerin, mamullerin, tarýmsal ürünlerin, düþünme tarzlarýnýn serbestçe dolaþýmýna olanak tanýdý. Mýsýr, Ýran ve Hindistan bölgelerini özellikle tarým bakýmýndan zengin olduðundan bu bölgelerin fethiyle zenginlik yaygýnlaþtý. Zenginlik toplumun bütün sýnýflarýna daðýldý.

Arap fetihlerinin belki de en önemli sonucu doðu-batý sýnýrýnýn kaldýrýlmasýyla ortaya çýkan yeni kültürel atmosferdir. Sýnýrlarýn kaldýrýlmasý Helenleþmiþ insanlarý ve bölgeleri birleþtirirken Ortodoks Bizans’ý izole etmiþtir. Daha öncede Bizans’ýn dýþlayýcýlýðý ile Süryanice konuþan Hristiyanlar bölünmüþ, Nasturiler Ýran’a itilmiþti. Ayrýlýklarýn odaðý olan Bizans’ýn Ýslam dýþýnda kalmasýyla Ýslam’ýn bayraðý altýnda yaþayan Nasturiler ve Süryanice konuþan Hristiyanlar daha fazla kültürel etkileþim ve iþ birliði içine girmeye baþladýlar.

Abbasilerin devrim sonucu iktidara gelmesi, halifeliðin merkezini Baðdat’a taþýmasý ve bölgenin demografik yapýsý tercüme faaliyetlerini anlamak açýsýndan oldukça önemlidir. Abbasiler iktidara geldikten sonra halifeliðin merkezini Þam’dan Baðdat’a taþýmasý uzun vadede çeviri hareketlerini etkiledi.

 Abbasi hanedaný iktidara gelmemiþ ve Baðdat’ý baþkent yapmamýþ olsaydý, Þam’da Yunanca ve Arapça çeviri hareketi diye bir þey olmazdý.

Klasik Ýslam uygarlýðý bütün bu farklý kültürlerin geçmiþleri, inançlarý adetleri ve deðerlerinin bir arada mayalanmasýnýn bir ürünüdür. Nasýl ki Emeviler Þam’da bulunan Hristiyanlar’a bel baðladýysa Abbasiler’de Helenleþmiþ bir kültüre sahip ve Bizans etkisinden uzak, Yunan bilim düþmanlýðý görülmeyen bu halklara bel baðlamýþtý.

Tercüme hareketinin baþlamasýnda belki de en önemli etken Abbasiler üzerindeki Fars etkisidir. Abbasi halifeleri saf Arap ýrkýndan olsalar da, çoðunluðu halis bir Arap eðilimi üzerine yetiþmedi. Þimdi Abbasiler üzerinde ki bu Ýran etkisini nereden kaynaklandýðýný görelim. Ýlk Abbasi halifeleri el-Mansur (sal. 754-775) ve oðlu el-Mehdi’nin politikalarý bu hareketin kökenleri açýsýndan son derece önemlidir.

  Abbasiler bir iç savaþ sonucu iktidara gelmiþlerdi. Dolayýsýyla bu farklý gruplarýn uzlaþtýrýlmasý gerekiyordu. Çünkü her grup kendi çýkarý için Abbasi devrimine katýlmýþtý.Mansur ve ardýllarý siyasi karþýtlýklarý uzlaþtýrmanýn yaný sýra Abbasi hanedanýný çeþitli gruplarýn gözünde meþru kýlmak zorundaydýlar. Sonuçta bu gruplarýn ideolojik hassasiyetlerine dikkat etmek gerekiyordu. En çok tatmin edilmesi gereken grupta Abbasiler’in baþa geçmesinde en çok etkili olan Ýran hizbiydi. Ýlk Abbasiler’in bütün gruplar önünde kendini meþrulaþtýrmak için seçtikleri yol, imparatorluk ideolojisini Ýran unsurunun taleplerine yanýt verecek þekilde geniþletmekti.

 Bu baðlamda hem peygamber soyundan olduklarýný hem de Irak ve Ýran’da ki eski imparatorluklarýn varisi olduklarýný vurguladýlar. Þüphesiz ki Mansur’un tercüme faaliyetlerindeki rolü bu hareketin olmazsa olmazýdýr. Ýkinci

halife Mansur hem Baðdat’ýn hem de Abbasiler’in gerçek kurucusu sayýlýr. Çeviri hareketlerini baþlatan ve yaygýnlaþtýran kiþinin de olduðu kabul edilir.

 Ýdeolojik iþlevi Abbasi devleti yýldýzlarýn yönlendirdiði düzen içinde Sasaniler’in tek ve meþru mirasçýsý olduðudur.15 Abbasi devleti bu þekilde kendini Pers ve Zerdüþt hareketlere karþý savunmuþtur. Ebu Mansur devlet için tehlike oluþturanlarla mücadele etmekle kalmadý ayný zamanda ideolojik olarak özümseme politikasý da uyguladý. Sasani ideolojisini Abbasiler’e mal ederek, bu ideolojinin çekiciliði ve öneminden faydalandý. 

Mansur’u tercüme hareketini desteklemeye iten nedenlere kýsaca deðindikten sonra ilk dönem tercümeleri hakkýnda bilgi verelim. Bu dönemde, ilk etapta astroloji ve onunla ilgili astronomi ve matematik gibi Sasani politikalarýnýn bir parçasý haline gelmiþ uygulamalý bilimlerin çevirisi söz konusuydu.17 Mansur dönemi çevirilerin türlerini belirleyen bir diðer etken de mesleki eðitim ihtiyaçlarýnýn gerektirdiði pratik amaçlý çevirilerdir. Abbasiler’in henüz devraldýklarý imparatorluðu yönetecek kâtip sýnýfýna ihtiyaçlarý vardý. Kâtip sýnýfý devletin yönetilmesi için zorunlu olan modern devletin bürokrasi sýnýfýna denk gelmektedir.

Kâtiplerin görevlerini yapabilmek için öðrenmeleri gereken konular, muhasabe, tahrir, mühendislik, süre kaydý gibi, pratik ihtiyaçlarla ilgiliydi. Bu baðlamda matematik geometri, cebir bilimleri ilk çeviri faaliyetinin ana ilgi odaðý oldu. Kâtiplerin bu bilgileri teorik düzeyde bilmeleri de yeterli deðildi. Yazýya geçirdikleri bilgilerin gerçeðe uygun olup olmadýðýný sýnayabilmeliydiler.

Mansur’un finansal destek saðlamasý uzmanlarýn Baðdat’ta yýðýlmasýný Arap bilim ve felsefi giriþimini baþlatmalarýný saðladý. Bu uzmanlarý çeviri hareketine verdiði itki, Arapçada sürekli homojenleþen bilimsel bilginin oluþumunu olanaklý kýldý ve sürekli artan sayýlarda astronom, matematikçi, doktor ve filozofu kendine çekti. Bu bilim adamlarý çalýþmalarýnda ilerledikçe, çözülebilmesi için baþka çevirilerin yapýlmasýný gerektiren bir çok problemle karþýlaþtýlar. Bu noktada çeviri hareketi Arapça’daki bilimsel geliþimin bir parçasý haline geldi. Arapça orijinal eserler yazýldý. Bu çalýþmalarýn belirli bir düzeye ulaþmasýyla da çeviriler tekrar tekrar yapýldý. Sonra Me’mun döneminde mantýðýn tercüme ediliþinden yaklaþýk bir asýr sonra ilahiyat, ahlak, pedagoji ve skolastik gibi felsefenin öteki kollarý da tercüme edildi. Me’mun’un ölümüyle birlikte genelde felsefenin resmi çaðý sona erdi.

Mansur oðlu Mehdi’nin ( ö.785) Topika’nýn çevrilmesini emrettiði kesin olarak biliniyor. Mehdi bu çeviriyi Nasturi patriði I.Timotheos’a yaptýrdý. Kitap Yunanca’sýna baþvurularak Süryanice’den çevrildi. Tartýþma sanatýný, cedeli, sistematik temelde öðretmek amacýyla yazýlmýþ olan bu diyalektik kitabýný halifenin neden tercüme ettirdiði üzerinde durulmasý gereken bir konudur.

Mantýðýn tercüme edilmesini nedenlerini þu þekilde sýralayabiliriz:

1- Müslümanlarýn gerek kendi aralarýnda gerekse diðer din mensuplarýyla yaptýklarý tartýþmalar cedel yöntemini kullanmalarýný gerektiriyordu.

2- Farslarýn inançlarýný doðrulamak için Yunan mantýðýný kullanmalarý. Bu Müslüman bilginleri onlara karþý ayný metodu kullanmaya itti.

3- Mantýk kitaplarýnýn tercümesine yönelten ihtiyaç ve gerçeklerin yaný sýra, o dönemin devlet baþkanýnýn mantýða duyduðu ilgi ve yöneticilerin bu kitaplarýn çevrilmesiyle ilgili yardýmlarýnýn büyük rolü vardýr.

4- Diðer dinlerde teoloji ile mantýk arasýnda bulunan ilgi kelam ile mantýk arasýnda da vardýr.26

Ýslam bayraðý altýnda yaþayan Düalist ve zýndýklar Ýslam’ýn bir ideoloji ve din olarak þekillenmesinde önemli rol oynadýlar. Ýslam kelamýna yeni bir tartýþma konusu olarak teolojiyi sokanlar bu gruplar olmuþlardýr. Bu tartýþmalar atom, uzay ve boþluk gibi fizik teorisiyle ilgilidir. Mehdi döneminde Topika’nýn çevrilmesini gerektiren dönemsel koþullar, bu kez kozmolojiyle ilgili Yunanca eserlerin çevrilmesini gerektiriyordu. Bu eserler arasýnda en önemlisi Aristo’nun fiziðidir.

Aristo’nun ve eserlerinin Müslümanlar tarafýndan neden bu kadar raðbet gördüðü yerinde bir sorudur. Bu konuyla ilgili olarak öne sürebileceðimiz ilk faktör, Aristo’nun eserlerinin ansiklopedik olmasýdýr. Bu üslubuyla Aristo, henüz bir þey bilmeyen, ama öðrenmeye oldukça meraklý zihinler için her konuda bilgi veren bir öðretmen görevi yapýyordu. Ýkinci bir faktör Arapça çeviriler baþlamadan önce Süryaniceye ya da Farsçaya tercüme edilen eserlerin çoðunluðunun Aristo’nun kitaplarý ve þerhlerinden oluþmasýdýr.

Bazý kaynaklara göre de Me’mun 830 yýlýnda resmi bir tercüme ve araþtýrma enstitüsü ve kütüphanesi olan ünlü Beytü’l Hikme’yi inþa etti. Önemli ilmi ve felsefi eserlerle kütüphaneyi doldurmak maksadýyla Me’mun, Bizans’a kadim ilimlerle ilgili kitaplarý, kendi adýna araþtýrýp satýn alarak getirmeleri için özel memurlar gönderdi ve daha sonra bu eserlerin bir heyet tarafýndan tercüme edilmesini istedi. Yahya b. Maseveyh, Hacca b. Matar, Yahya b. el-Býtrik ve el-Fihrist’in Hikmet Evi’nin idarecisi olarak tanýttýðý Selm adýnda biri gibi bir çok ünlü isim bu mütercimler arasýndaydý.

Ýkinci Abbasî halifesi olan Mansûr tercümenin alanýný geniþleterek bu harekete büyük bir hýz kazandýrdý. Kendisi hadis, fýkýh, dil ve edebiyat gibi geleneksel ilimlerin yaný sýra mantýk, felsefe, matematik, geometri, astronomi ve týp gibi aklî ve tecrübî ilimlere karþý büyük ilgi duyuyordu. Bu sebeple Ýranlý bir mühtedi olan Abdullah b. Mukaffa'a Aristo'nun Organon adlý mantýk külliyatýnýn ilk üç kitabý ile Porphyrius'un Eisagoge'sini {îsâðücî) ve Kelîle ve Dinme'-yi Farsça'dan Arapça'ya tercüme ettirdi.

 Halife Mansûr dil, edebiyat ve dinî ilimlere dair eserlerin yaný sýra aklî ilimlerle ilgili olarak Grekçe, Süryânîce, Sanskritçe ve Farsça'dan tercüme ettirdiði bu eserler için kütüphane olarak sarayýnda bir yer tahsis etti ve buraya Hizânetü'l-hikme adý verildi. Beytülhikme'nin çekirdeðini Baðdat'ta kurulan bu kütüphane oluþturuyordu. Mansûr, oðlu Mehdiye de bu yönde gerekli tavsiyelerde bulunmuþtu. Fakat Mehdî döneminde (775-785) daha çok yabancý kültür mihraklarýndan kaynaklanan zenâdýka hareketi baþ gösterdiði için tercüme iþine gereken önem verilemedi

. Hârûnürreþîd dönemine (786- 809) gelindiðinde telif ve tercüme hareketinin yeniden hýz kazandýðý görülür. Özellikle Ankara ve Ammûrîye'nin (Emirdað yakýnlarýnda eski bir þehir] fethinden sonra buralardan elde edilen kitaplar Baðdat'a götürüldü ve Yuhanna b. Mâseveyh baþkanlýðýnda kurulan bir heyet tarafýndan Arapça'ya tercüme edildi. Ayrýca Ýranlý bir mühtedi olan Ebü Sehl el-Fazl b. Nevbaht da Hârünürreþîd'in em- riyle Farsça'dan tercümeler yapýyordu.

Bütün bu olumlu geliþmelerden sonra Beytülhikme'yi daha da geliþtirerek Ortaçað'ýn âdeta bir ilimler akademisi hüviyetine kavuþturan Halife Me'mûn olmuþtur. Me'mûn 830'da Bizanslýlar'a karþý baþarýyla sonuçlandýrdýðý seferden dönerken oralardan toplattýðý kitaplarý beraberinde Baðdat'a getirdi. Gerek imparatorluk sýnýrlarý içindeki kilise okullarýndan, gerekse komþu ülkelerden ve Kýbrýs'tan getirtilen kitaplarla Beytülhikme Ortaçað'ýn en zengin kütüphanesi ve yoðun ilmî araþtýrmalarýn feyizli bir merkezi haline geldi.

Yapýlan araþtýrmalar, Baðdat'taki Beytülhikme'nin baðýmsýz bir yapý olmayýp saray müþtemilâtý içinde çeþitli bölümler ihtiva eden bir bina olduðunu göstermektedir. Burada kitaplarýn korunduðu hücreler, müellif, mütercim, kâtip, müstensih ve mücellitler için ayrýlan odalar ve bir de okuma salonu bulunuyordu. Buna göre Beytülhikme'nin kadrosu, "sâhibü Beytülhikme" unvanýyla anýlan bir müdür, müellifler ve mütercimler, bunlarýn emrinde çalýþan kâtipler, yazýlan kitaplarý çoðaltan müstensihler, uer-râk'lar ve mücellitlerden oluþmaktaydý. Beytülhikme'yi bizzat görmüþ ve kütüphaneden faydalanmýþ olan Ýbnü'n-Nedîm bu konuda çok deðerli bilgiler vermektedir. Onun tesbit ettiði mütercimler listesine göre Grekçe’den Süryânîce’ye, oradan da Arapçaya veya doðrudan Grekçeden Arapçaya tercüme yapanlarýn sayýsý kýrk yediyi buluyordu. Farsçadan tercüme yapanlar on altý, Sanskritçe'den tercüme yapanlar üç kiþi idi. Ýbn Vahþiyye de birçok kitabý Nabatî dilinden Arapçaya çevirmiþti. Rivayete göre Halife Me'mûn sadece Grekçeden yaptýrdýðý tercümeler için 300.000 dinar vermiþti.  Müslümanlar arasýndan büyük bilginler, filozoflar, kâþif ve mucitler yetiþmiþti. Meselâ Me'mûn Benî Musa'dan dünyanýn enlem ve boylamýný ölçmelerini istemiþ, onlar da Sin-car ve Küfe ovalarýnda yaptýklarý iki ayrý deney sonucunda bir meridyen yayýnýn 360 derece ve bir dereceye tekabül eden mesafenin 106 J- km., ayrýca dünyanýn çevresinin 8000 fersah = 38.400 km. olduðunu tesbit etmiþlerdi.

500 yýldan fazla Ýslâm ilim dünyasýna kaynak teþkil eden bu merkez 1258'-de Hülâgû tarafýndan yakýlýp yýkýlmýþtýr. Tercüme hareketinin bir diðer önemli ismi halife Memun’un tercüme hareketindeki yeri konusunda farklý görüþler ortaya konmaktadýr.

Me’mun 786 yýlýnda çeviri hareketi bütün hýzýyla sürerken doðdu36 ve bu hareketin en ateþli destekleyicileri olan Bermekiler’in etkisi altýndaki bir kültür içinde büyüdü. Gençliðinde kadim kitaplarý büyük bir þevkle okudu. Halife olduðunda ise tercüme hareketi ve bu hareketi simgeleyen her þeyi kültürel bir erdem olarak içselleþtirmiþti.

Aslýnda o dönemde bu durum bütün entelektüellerde hakimdi. Dolayýsýyla Me’mu’nun çeviri hareketini baþlatan veya hareketin sorumluluðunu en çok taþýyan kiþi olduðuna dair yazýlar gerçeði yansýtmaz. Me’mun iktidarý ele geçirmek için hükümdarý öldürmüþ, Baðdat’a gittikten sonra merkezileþmeye doðru gitmiþti. Bu baðlamda politikalarýný meþrulaþtýrmak ve onlarýn kabul dilmesini saðlamak için güçlü propaganda kampanyalarý düzenledi.

 Ýlk halifeler felsefeden ziyade bilime ilgi duymaktaydý. Me’mun ise özellikle felsefeye ilgi duymaktaydý. Bu nedenle olsa gerek Me’mun dönemi tercümenin altýn çaðý olarak bilinir. Me’mun dedesi Mansur’un baþlatmýþ olduðu iþi tamamladý. Bizans hükümdarlarýyla iliþkiler kurup, onlara hediyeler gönderdi ve yanlarýnda bulunan felsefe kitaplarýný göndermelerini istedi. 0nlarda Aristo, Eflatun, Hipokrat ve diðer filozoflarýn kitaplarýndan yanlarýnda bulunanlarý gönderdiler. Me’mun yetenekli mütercimler seçti ve onlara tercümeleri en iyi þekilde yapma sorumluluðu verdi.

Me’mun’u felsefe eserlerini tercümeye sevk eden þey akli kýyasa eðilimi ve mutezile ekolünün etkisinde kalmýþ olmasýdýr.

Me’mun Yunan felsefesini kalýntýlarýnýn, metafizik, ahlak ve skolâstik felsefenin naklini ilk emreden kiþi olmuþtur.

Me’mun’dan sonra genelde ilimlerin özelde felsefenin tercümesine ilgi azaldý. Baðdatta ki çeviri hareketi 2oo yýl süren hýzlý geliþmeden sonra ve bininci yýlýn baþlarýndan itibaren sona ermiþ, çeviri hareketi toplumsal ve bilimsel önemini yitirmiþti. Çünkü bilim adamlarýnýn ilgilerine ve taleplerine doyurucu cevaplar verecek Yunan eserleri kalmamýþtý.  Yani çeviri talebini yaratan Arap felsefesi ve bilimi kendi ayaklarý üzerinde durabilecek düzeye gelmiþti.

 Týpta, Mecusi ve Ýbn Sina; astronomide, Battani ve Biruni (1048); matematikte, Harizm (9. yy’ýn ilk yarýsý); fizikte, Ýbn-ul Heysam (1041) ve Ýbn Sina. Bilim adamlarý artýk Yunanlýlar’ý eleþtirecek düzeye gelmiþlerdi.

10. ve 11. yy’da Arapça felsefi yazýlar öyle baskýn hale geldi ki bu eserlere karþý öze dönüþçü bir tepki ortaya çýktý. Buna göre skolastik ve dar görüþlü bir takým bilginler bu geliþmeleri Yunan bilim adamlarýnýn öðretilerinin sulandýrýlmasý olarak görüyordu. Bu hareketin en yaygýn olduðu yer Endülüs’tü. Özellikle Ýbn Rüþd, felsefenin Ýbn Sina elinde geliþmesine karþý çýkýp, bozulmamýþ Aristo’ya geri dönmeye çabalýyordu. Doðu’da Abdüllatif el- Baðdaðdi (1231) Bir çift Öðüt adlý kitabýnda Arap bilimini terk edilmesini, yeniden Aristo, Hipokrat ve Galen’e dönülmesi gerektiðini savunuyordu.

Mütercimler

HUNEYN B. ÝSHAK

Ebû Zeyd Huneyn b. Ýshâk el-Ibâdî (ö. 260/873) Eski Yunan týbbý ve felsefesinin Ýslâm dünyasýna intikalinde önemli rol oynayan mütercim ve hekimdir. Huneyn Grekçe ve Arapça bilgisini ilerletmiþ, görgüsünü arttýrmýþ, temel kaynaklarý toplamýþ genç bir âlim ve tabip olarak Baðdat'a döndü. Farsça týp terimlerine hâkimiyeti, bu dili bilmeyen diðer Arap hekimlerinin de vâkýf olduðu Cündiþâpûr týp terminolojisini tanýmasýyla ilgilidir.

Huneyn, Baðdat'ta ilk tercümelerini Abbasî Halifesi Me'mûn'un özel hekimi Cibrâîl b. Buhtîþû'un isteðiyle  tercüme çalýþmalarýna baþladý. Huneyn, Cibrâîl'in aracýlýðýyla Beytülhikme'ye mütercim olarak kabul edildi.

Huneyn b. Ýshak'ýn tercüme ettiði týp kitaplarý, eski Yunan týbbýnýn Arapça (ve Süryânîce) konuþulan bütün ilmî havzalarda ulaþýlabilir olmasýný saðladýðý gibi Arapça týp terminolojisinin geliþmesine de yardýmcý olmuþtur. Günümüze ulaþan Risâletü Huneyn b. Ýshâk ilâ Alî b. Yahya fî zikri mâ türcime min kütübi Câlînûs bi-ilmihî ve betti mâ lem yü-tercem adlý eseri sayesinde onun tercüme faaliyeti hakkýnda ilk elden bilgilere sahip olunmaktadýr. Risalede Câlînûs'a ait 129 eser tanýtýlmakta olup Huneyn'in bunlardan doksan beþini Süryânîce'ye, otuz dokuzunu Arapça'ya çevirdiði anlaþýlmaktadýr. Bu eserlerden bir kýsmý her iki dile de çevrilmiþtir. Risale ayrýca, Huneyn'in araþtýrma teknikleri ve tercüme yöntemi bakýmýndan günümüz standartlarýna uygun biçimde çalýþtýðýný ortaya koymaktadýr

A) Telif Eserleri.

   Risâletü Huneyn b. Ýshâkilâ Alîb. Yahya fî zikri mâ türcime rain kütübi Câ-lînûs bi-Vmihî ve ba'zi mâ lem yüîer-cem. Dönemin tercüme faaliyetine dair ilk elden bilgiler ihtiva etmesi bakýmýndan önemlidir.

B) Tercümeleri.

1. Kitâbü Ta'bîri'r-rüyâ. Aslý Efesli Artemidoros'a ait olan eser

2. Kitâbü Câlînûs ilâ Tûsaran fi'n-nabz H'1-müte'allimîn. Câlînûs'un Teuthras adlý bir kiþiye ithaf ederek yazdýðý eserin tercümesi

3. Kitâbü Câlinûs fi'l-ustukussât alâ reyi Ebukrât.

4. Fî Fýraki't-týb. Aslý yine Câlînûs'a ait.

5. Tefsîru Elem fî dûrus li-Kitâbi Aristolâlîs fi'l-âsâri'l-ulviyye. Aristo'nun Meteorologica'sýnýn dört makalesine Ýskenderiyeli Olympiodros (VI. yüzyýl) tarafýndan yapýlan þerhin tercümesidir.

6. Makale fi'z-zamân li'1-Ýskender el-Afrûdîsî.

7. Cevami Kitabi Tîmâius fî’l-ilmi't-tabîa li-Câlînûs. Eflâtun'un Timaios'unun Câlînûs tarafýndan yapýlan özetinin tercümesidir.

8. Kýþþatü Selâmân ve ebsâl. Hermânus b. Hirakl es-Sûfistýkî adlý bir kralýn sembolik hikâyesi olan ve Hermetik özellikler taþýyan metnin yazarý bilinmemektedir.

ÝSHAK B. HUNEYN

 Yunanca, Süryânîce ve Farsça öðrendi. Câlînûs'tan yaptýðý týp tercümelerinde babasýna yardým etti. saray hekimliði yaptý. Beyhaki, onu Müktefî'nin nedimi ve müneccimi diye tanýtýp ayrýca iyi bir müslüman olarak takdim ederse de ihtida ettiðine dair bilgi diðer kaynaklarca teyit edilmemiþtir. Ýshak b. Huneyn babasýnýn etrafýnda oluþan tercüme grubunun en aktif üyelerindendir.

Eserleri. Ýshak b. Huneyn'in kendi telifleri daha çok týp ve eczacýlýk alanlarýndadýr. Bunlardan Târîhu'l-etýbbâ ve'l-felâsife, eski Yunan tabiplerinin biyografisine dair Arapça olarak yazýlmýþ ilk eser kabul edilir. Kitap, baþlangýç döneminde týp ilminin din ve felsefe tarihiyle olan iliþkisini tesbit etmek üzere yapýlmýþ ilk inceleme denemesi özelliðini taþýr.  Ýshak b. Huneyn'in diðer bazý çalýþmalarý da þunlardýr: Kitâbü'l-Edviyeti'lmüfrede ‘ale'l-hurûf, Marifetü'l-bevl, Kitâbü'l-Künnâþ el-latîf, el-Muhtaþar fi't-týb,



radyobeyan