> Forum > ๑۩۞۩๑ Açık Öğretim & İlitam Dunyasi ๑۩۞۩๑ > Sakarya İlitam > Ders Notları ve Özetler > islam felsefesi 3.hafta
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: islam felsefesi 3.hafta  (Okunma Sayısı 2614 defa)
11 Mart 2010, 12:06:06
zahdem

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2.060


Site
« : 11 Mart 2010, 12:06:06 »



Tercümeler Dönemi
(Bu dönem bir yönüyle yasadığımız çağa benzemesi sebebiyle ayrı bir önem tasımaktadır.)

Hayatın ihtiyaçlarına cevap vermek gayesiyle başlayan, entellektüel çabalarla devam eden ve kendi içinde dinamik ve üretken bir yapıya bürünen tercüme faaliyetleri özellikle İslam Dünyasında felsefe-bilim geleneklerinin oluşumunda en etkili unsurdur. İslâm coğrafyasının genişlemesiyle Müslümanların Helenistik, İran, Hint ve diğer kültürlerle temasları sonucu bunlara karşı kendilerinde geniş bir ilgi ve merak uyanmıştı. Ayrıca bu farklı kültürler arasında ortaya çıkan birtakım sürtüşme ve tartışmalarda müslümanlar kendi inanç ve düşüncelerini tutarlı bir şekilde savunmak ve İslâm'ın üstünlüğünü göstermek için bu kültürleri çok iyi tanımak zorundaydılar.

Emevi

Bilindiği üzere Emeviler döneminde hemen hemen her yerde kullanılan dil Yunancaydı. Emevi iktidarı Abdülmelik reformlarına kadar Yunancayı yönetim dili olarak kullanmaya devam etti. Ayrıca Emeviler’in maliye gibi işlere Bizans’la haşır neşir olmuş kişileri getirmeleri onların etkisinde kalmalarını beraberinde getirmiştir.

Fetihlerle beraber Yunanca konuşan bölgelere girilmesi Yunancadan Arapçaya çeviriyi kaçınılmaz kıldı. Emeviler Şam’da ilk dönemlerinde yönetimin devamlılığını sağlamak için Yunancayı ve Yunanca bilen memurları muhafaza etmek durumunda kaldılar. O dönemde Yunancanın ortak dil olmasının bazı kaçınılmaz sonuçları vardır. Günlük yaşamda Suriye-Filistin ve Mısır arasındaki toplumsal ve ticari ilişkilerin Emeviler dönemi sonuna kadar daha çok Yunanca yürütülmesi çeviriyi günlük hayatın bir parçası haline getirmişti. İki dilde de yazılan Yunanca ve Arapça senetler mevcuttur.

Abbasilerden önce hummalı bir tercüme hareketinden bahsedemesek de Müslümanların kadim bilimlere ve felsefeye olan ilgisi tercüme faaliyetlerinden önce başladığını söyleyebiliriz. Felsefe Müslüman vali Amr b. As’ın (M.641) İskenderiye’yi fethinden itibaren, her ne kadar Yunanca ve Süryanice olarak Arapça dışındaki dillerle Yahudiler’in elinde bulunmakla birlikte siyasi olarak İslam hudutları dâhilinde, hatta Mansur dönemine kadar bir asırdan daha fazla Müslümanlar arasında kaldı.

 Öyle gözüküyor ki, Yunan felsefesine iki yoldan ulaşmışlardı: Karışma ve tanışma-konuşma yolu, tercüme ve nakil yolu. Sonuçta her iki yolunda kaynağı birdir.  Artık Antik dünyanın bilinen ilmî ve felsefî eserlerini Arapçaya çevirmek bir ihtiyaçtı. Bu alanda ilk teşebbüste bulunan Emevî prenslerinden Hâlid b. Yezîd b. Muâviye'dir (o. 85/704). Hâlid tıp, astronomi (astroloji ile karışık), kimya (simya ile karışık bîr şekilde) gibi ilimlere merak salmış ve bu konularda yazılmış Grekçe ve Koptça eserleri İskenderiyeli birer rahip olan Stephan ve Maraianos'a tercüme ettirmişti. Abbasi hanedanının yeni başkent olarak kurduğu Bağdat’a yerleşmesiyle birlikte Yunancadan Arapçaya daha önce benzeri görülmemiş bir çeviri hareketi yaşandı. Bizans İmparatorluğu ve yakın doğuda bulunabilen edebiyat ve tarih dışındaki hemen hemen bütün din dışı Yunanca kitaplar 8. yy.’dan 10 yy.’a kadar Arapça’ya çevrilmişti. Çevirilen kitaplar astroloji, simya, aritmetik, geometri astronomi, müzik, Aristo felsefesinin bütün alanları –metafizik, etik, fizik, zooloji, botanik, mantıkveterinerlik, askerlik, popüler bilge sözleri gibi çok sayıda alanla ilgili metinlerdi. Bu çeviri süreci iki yüzyıldan fazla sürmüştür. Yaygın bir toplumsal tabanı ve hamileri vardır. Çevirilerin tamamlandığı bu yüzyıldan sonra Arapça bilimin klasik bir dili haline gelecektir.

Gutas’a göre çeviri hareketini belirleyen iki önemli unsur vardır.

1- Bağdat’ın kuruluşu ve Abbasi hükümdarlarının burada bir dünya imparatorluğunun yöneticileri olarak yerleşmeleri.

2. Abbasi hükümdarlarının ve seçkinlerinin idaresi alında biçimlenen, oluşum aşamasındaki Bağdat toplumunun ihtiyaçlarıydı.

ekonomi

İslam fetihlerinden önce ekonomik ve kültürel bölünmenin içinde olan doğu-batı, fetihlerle beraber tekrar birleşti. Bu durum hammaddelerin, mamullerin, tarımsal ürünlerin, düşünme tarzlarının serbestçe dolaşımına olanak tanıdı. Mısır, İran ve Hindistan bölgelerini özellikle tarım bakımından zengin olduğundan bu bölgelerin fethiyle zenginlik yaygınlaştı. Zenginlik toplumun bütün sınıflarına dağıldı.

Arap fetihlerinin belki de en önemli sonucu doğu-batı sınırının kaldırılmasıyla ortaya çıkan yeni kültürel atmosferdir. Sınırların kaldırılması Helenleşmiş insanları ve bölgeleri birleştirirken Ortodoks Bizans’ı izole etmiştir. Daha öncede Bizans’ın dışlayıcılığı ile Süryanice konuşan Hristiyanlar bölünmüş, Nasturiler İran’a itilmişti. Ayrılıkların odağı olan Bizans’ın İslam dışında kalmasıyla İslam’ın bayrağı altında yaşayan Nasturiler ve Süryanice konuşan Hristiyanlar daha fazla kültürel etkileşim ve iş birliği içine girmeye başladılar.

Abbasilerin devrim sonucu iktidara gelmesi, halifeliğin merkezini Bağdat’a taşıması ve bölgenin demografik yapısı tercüme faaliyetlerini anlamak açısından oldukça önemlidir. Abbasiler iktidara geldikten sonra halifeliğin merkezini Şam’dan Bağdat’a taşıması uzun vadede çeviri hareketlerini etkiledi.

 Abbasi hanedanı iktidara gelmemiş ve Bağdat’ı başkent yapmamış olsaydı, Şam’da Yunanca ve Arapça çeviri hareketi diye bir şey olmazdı.

Klasik İslam uygarlığı bütün bu farklı kültürlerin geçmişleri, inançları adetleri ve değerlerinin bir arada mayalanmasının bir ürünüdür. Nasıl ki Emeviler Şam’da bulunan Hristiyanlar’a bel bağladıysa Abbasiler’de Helenleşmiş bir kültüre sahip ve Bizans etkisinden uzak, Yunan bilim düşmanlığı görülmeyen bu halklara bel bağlamıştı.

Tercüme hareketinin başlamasında belki de en önemli etken Abbasiler üzerindeki Fars etkisidir. Abbasi halifeleri saf Arap ırkından olsalar da, çoğunluğu halis bir Arap eğilimi üzerine yetişmedi. Şimdi Abbasiler üzerinde ki bu İran etkisini nereden kaynaklandığını görelim. İlk Abbasi halifeleri el-Mansur (sal. 754-775) ve oğlu el-Mehdi’nin politikaları bu hareketin kökenleri açısından son derece önemlidir.

  Abbasiler bir iç savaş sonucu iktidara gelmişlerdi. Dolayısıyla bu farklı grupların uzlaştırılması gerekiyordu. Çünkü her grup kendi çıkarı için Abbasi devrimine katılmıştı.Mansur ve ardılları siyasi karşıtlıkları uzlaştırmanın yanı sıra Abbasi hanedanını çeşitli grupların gözünde meşru kılmak zorundaydılar. Sonuçta bu grupların ideolojik hassasiyetlerine dikkat etmek gerekiyordu. En çok tatmin edilmesi gereken grupta Abbasiler’in başa geçmesinde en çok etkili olan İran hizbiydi. İlk Abbasiler’in bütün gruplar önünde kendini meşrulaştırmak için seçtikleri yol, imparatorluk ideolojisini İran unsurunun taleplerine yanıt verecek şekilde genişletmekti.

 Bu bağlamda hem peygamber soyundan olduklarını hem de Irak ve İran’da ki eski imparatorlukların varisi olduklarını vurguladılar. Şüphesiz ki Mansur’un tercüme faaliyetlerindeki rolü bu hareketin olmazsa olmazıdır. İkinci

halife Mansur hem Bağdat’ın hem de Abbasiler’in gerçek kurucusu sayılır. Çeviri hareketlerini başlatan ve yaygınlaştıran kişinin de olduğu kabul edilir.

 İdeolojik işlevi Abbasi devleti yıldızların yönlendirdiği düzen içinde Sasaniler’in tek ve meşru mirasçısı olduğudur.15 Abbasi devleti bu şekilde kendini Pers ve Zerdüşt hareketlere karşı savunmuştur. Ebu Mansur devlet için tehlike oluşturanlarla mücadele etmekle kalmadı aynı zamanda ideolojik olarak özümseme politikası da uyguladı. Sasani ideolojisini Abbasiler’e mal ederek, bu ideolojinin çekiciliği ve öneminden faydalandı. 

Mansur’u tercüme hareketini desteklemeye iten nedenlere kısaca değindikten sonra ilk dönem tercümeleri hakkında bilgi verelim. Bu dönemde, ilk etapta astroloji ve onunla ilgili astronomi ve matematik gibi Sasani politikalarının bir parçası haline gelmiş uygulamalı bilimlerin çevirisi söz konusuydu.17 Mansur dönemi çevirilerin türlerini belirleyen bir diğer etken de mesleki eğitim ihtiyaçlarının gerektirdiği pratik amaçlı çevirilerdir. Abbasiler’in henüz devraldıkları imparatorluğu yönetecek kâtip sınıfına ihtiyaçları vardı. Kâtip sınıfı devletin yönetilmesi için zorunlu olan modern devletin bürokrasi sınıfına denk gelmektedir.

Kâtiplerin görevlerini yapabilmek için öğrenmeleri gereken konular, muhasabe, tahrir, mühendislik, süre kaydı gibi, pratik ihtiyaçlarla ilgiliydi. Bu bağlamda matematik geometri, cebir bilimleri ilk çeviri faaliyetinin ana ilgi odağı oldu. Kâtiplerin bu bilgileri teorik düzeyde bilmeleri de yeterli değildi. Yazıya geçirdikleri bilgilerin gerçeğe uygun olup olmadığını sınayabilmeliydiler.

Mansur’un finansal destek sağlaması uzmanların Bağdat’ta yığılmasını Arap bilim ve felsefi girişimini başlatmalarını sağladı. Bu uzmanları çeviri hareketine verdiği itki, Arapçada sürekli homojenleşen bilimsel bilginin oluşumunu olanaklı kıldı ve sürekli artan sayılarda astronom, matematikçi, doktor ve filozofu kendine çekti. Bu bilim adamları çalışmalarında ilerledikçe, çözülebilmesi için başka çevirilerin yapılmasını gerektiren bir çok problemle karşılaştılar. Bu noktada çeviri hareketi Arapça’daki bilimsel gelişimin bir parçası haline geldi. Arapça orijinal eserler yazıldı. Bu çalışmaların belirli bir düzeye ulaşmasıyla da çeviriler tekrar tekrar yapıldı. Sonra Me’mun döneminde mantığın tercüme edilişinden yaklaşık bir asır sonra ilahiyat, ahlak, pedagoji ve skolastik gibi felsefenin öteki kolları da tercüme edildi. Me’mun’un ölümüyle birlikte genelde felsefenin resmi çağı sona erdi.

Mansur oğlu Mehdi’nin ( ö.785) Topika’nın çevrilmesini emrettiği kesin olarak biliniyor. Mehdi bu çeviriyi Nasturi patriği I.Timotheos’a yaptırdı. Kitap Yunanca’sına başvurularak Süryanice’den çevrildi. Tartışma sanatını, cedeli, sistematik temelde öğretmek amacıyla yazılmış olan bu diyalektik ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: islam felsefesi 3.hafta
« Posted on: 19 Nisan 2024, 07:34:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: islam felsefesi 3.hafta rüya tabiri,islam felsefesi 3.hafta mekke canlı, islam felsefesi 3.hafta kabe canlı yayın, islam felsefesi 3.hafta Üç boyutlu kuran oku islam felsefesi 3.hafta kuran ı kerim, islam felsefesi 3.hafta peygamber kıssaları,islam felsefesi 3.hafta ilitam ders soruları, islam felsefesi 3.haftaönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes