Ders Notlarý ve Özetler
Pages: 1
Mezhepler Tarihi 3.Hafta By: zahdem Date: 11 Mart 2010, 11:48:13
KLASÝK MEZHEPLER TARÝHÝ KAYNAKLARI ve TEMEL ÖZELLÝKLERÝ
Nevbahtî ve Fýraku’þ-Þia Adlý Eseri

Hasan b. Mûsâ en-Nevbahtî’dir (ö.311/923) Mûtezile’nin akýlcýlýðýndan ve metodundan etkilenmesi ve bazý Mûtezilî görüþleri Ýmâmiyye Þiasýna uygulamasý sebebiyle Mûtezilî tabakat yazarlarý onu itizale meyletmiþ bir Þiî olarak kabul ederler.Günümüze ulaþtýðý bilinen tek eseri Fýraku’þ-Þia’sýdýr.

Fýraku’þ-Þia adlý eser, isminden de anlaþýlacaðý üzere, Nevbahtî’nin Þia içerisinde ortaya çýkan fýrkalar hakkýnda ayrýntýlý bilgi vermek ve Ýmamiyye fýrkasýný savunmak üzere kaleme aldýðý ve günümüze ulaþan en önemli eseridir.Bu eserde müellif, imâmet meselesini merkeze alarak Ýslâm ümmetini genel bir tasnife tâbî tutmuþtur.

 Buna göre müellif, önce müslümanlarý;

 (ý) Hz. Peygamberin vefatýnýn ardýndan Hz. Ali’nin imâmetini savunanlar (Þia). Bütün Þii fýrkalar bu ana fýrkadan doðmuþtur.

 (ýý) Sa’d b. Ubâde’nin baþkan olmasýný isteyen Ensar,

 (ýýý) imâmet meselesinin ümmetin seçimine býrakýldýðýný ileri sürüp Hz. Ebû Bekir’in halifeliðini tercih edenler þeklinde üçe ayýrmýþ,

 Sonra da

 (ý) Hz. Osman’ýn þehit edilmesinin akabinde Hz. Ali’ye biat edip “cemaati” oluþturanlar (Þia)

, (ýý) Ali’ye muhalefet edip önce Talha, Zübeyr ve Aiþe, ardýndan da Muaviye etrafýnda toplananlar ve

 (ýýý) hiçbir tarafa meyletmeyip çekimser davrananlar (Mürcie- Mu‘tezile) diye daha belirgin bir tasnif yapmýþtýr

.Nevbahtî, giriþ mahiyetindeki bu bilgilerden sonra imâmet görüþlerini merkeze alarak Ýslâmî fýrkalarý Mürcie, Havâric, Mu‘tezile ve Þia olmak üzere dört ana gruba ayýrmýþtýr. Nevbahtî’nin asýl hedefi, kendi dönemine kadar Þia içinde zuhur eden fýrkalarý açýklamaktýr. Bu itibarla Fýraku’þ-Þia’nýn, on iki imâm Þiîliðinin ilk üç asýrlýk tarihine ýþýk tutan eski ve temel bir kaynak olduðu rahatlýkla söylenebilir. Bununla birlikte eserde, fýrkalarýn doðuþ sebeplerine temas edilmemiþ, gruplara ait görüþler tahlile tabi tutulmamýþ, konular kýsa ve yüzeysel olarak iþlenmiþtir.

  Eserde o, Hz. Ali’den baþlayarak sýrasýyla her bir imamý ve döneminde zuhur eden fýrkalarý ele almýþ ve nihayetinde 12. Ýmam Muhammed Mehdi’ye kadar gelmiþtir. Özellikle o, her imamýn vefatýndan sonra Þii toplumda meydana gelen ayrýþmalara yer vermiþ, ölen imamýn yerine geçecek yeni imamýn kimliðiyle alakalý tartýþmalarý eserine taþýmýþtýr. Bu arada Nevbahtî, fýrkalarýn imamet görüþleri dýþýndaki görüþlerine hemen hemen hiç yer vermediðini de söylemek gerekir. Nevbahtî’nin Fýraku’þ-Þia adlý eseri, kendisinden sonra baþta Þii mezhepler tarihi yazarlarý olmak üzere Mutezilî ve Sünnî âlimlere kaynaklýk etmiþtir.

 

2. Kummî ve el-Makâlât ve’l-Fýrak Adlý Eseri

Sa‘d b. Abdullah el-Kummî’nin (ö. 301/913-14) Þia’nýn önde gelen âlimlerinden biridir. Yemen’den Kum’a gelip yerleþen Eþ‘arî kabilesine mensuptur. Ýmâniyye’nin on birinci imamý Hasan el- Askerî ile görüþmüþ, döneminin pek çok âliminden ders almýþtýr Kummî’nin Þia mezheplerinin kollarýna dair kaleme aldýðý bu eser, müellifin çaðdaþý olan Hasan b. Mûsâ en-Nevbahtî’ye ait Fýraku’þ-Þia’ya benzer bir muhteva ve ifade þekline sahiptir. Kitabýn giriþ kýsmýnda Hz. Peygamberin vefatý üzerine hilafet konusunda ortaya çýkan ihtilaflar ve oluþan gruplar, Hz. Ali’nin vefatýndan sonraki gruplaþmada meydana gelen deðiþikliklere ve zuhur eden tâlî fýrkalara temas edilmiþ; sonuç olarak Þia, Mürcie, Mutezile ve Havaric’ten teþekkül eden dört ana mezhepten söz edilmiþtir.

Kummî’nin, eserini inþa ederken imâmet odaklý bir tasnife gittiði görülmektedir. Þia dýþýndaki fýrkalara genel bir temastan sonra bu fýrka içindeki parçalanmalara dikkat çekmiþ ve özellikle imâmlarýn vefatýndan sonra ortaya çýkan gruplarý incelemiþtir.

3. Eþ‘arî ve Makâlâtü’l-Ýslâmiyyîn Adlý Eseri

Ebü’l-Hasan el-Eþ‘arî’nin (ö.324/935-36) itikâdî Ýslâm mezheplerine dair kaleme aldýðý bu eserinin tam adý Makâlâtü’l-Ýslâmiyyîn ve’htilâfü’l-musallîn’dir. Eþ‘arî’nin, Mûtezileden ayrýldýktan sonraki bir tarihte bu eserini yazdýðý kabul edilmektedir. Eser iki ana bölümden oluþmaktadýr.

Birinci bölümde Eþ‘arî, Hz. Peygamberin vefatýndan sonra Müslümanlarýn hilafet konusunda ihtilafa düþtüklerini, sýrasýyla Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali’yi halife seçtiklerini belirttikten sonra Ali’nin hilafetiyle birlikte bazý tartýþmalarýn zuhur ettiðini ve bu ihtilaflarýn günümüze kadar devam ettiðini bildirmiþtir. Eþ‘arî, burada müslümanlarýn ayrýldýðý mezhepleri Þia, Havaric, Mürcie, Mu‘tezile, Cehmiyye, Dýrâriyye, Hüseyniyye, Bekriyye, Ashâbü’l-Hadîs ve Küllâbiyye þeklinde on grup halinde sýralamýþtýr. Daha sonra her ana fýrkayý ele alarak kendi içinde gruplara, gruplarý da –eðer varsa- tâlî kollara ayýrmak sûretiyle tasnif etmiþtir. Nitekim Þia’yý; Ðâliyye, Râfýzâ ve Zeydiyye þeklinde üç ana gruba ayýrmýþtýr. Þiî fýrkalarýn tâlî kollarýyla birlikte yekun sayýlarý kýrk beþi bulmaktadýr.

 

 Ýkinci olarak Hâricî fýrkalarý ele alan müellif, bunlarýn alt kollarýný ve temel görüþlerini açýklamýþtýr. Hâricîleri, tâlî kollarýyla birlikte on dokuz grup halinde deðerlendirmiþtir. Üçüncü sýrada ise Mürcie mezhebini ele almýþ ve bunlarý da on iki gruba ayýrmýþtýr. Baþta îman olmak üzere fýsk, küfür, va‘d-vaîd, teþbîh,  , ru’yet ve Kur’an gibi konular hakkýndaki görüþlerine yer vermiþtir. Müellif, Mu‘tezile ekolüne geniþ yer ayýrmýþ, Baðdat ve Basra ekollerine temas ederek bunlarýn kelâmî görüþlerini sýralamýþtýr. Bu bölümün son kýsmýnda Cehmiyye, Dýrâriyye ve yukarda zikrettiðimiz diðer ana gruplarýn görüþlerini nakletmiþtir.

Makâlâtü’l-Ýslâmiyyîn’in ikinci kýsmý, felsefî ihtilaflara, tabiiyyât ve ilâhiyyât meselelerine ayrýlmýþtýr. Bu baðlamda müellif; cisim, araz, cevher, hareket sükûn, malûm-meçhul, irade-ihtiyar, tevlîd-tevellüd, nübüvvet ve âhiret halleri gibi pek çok konudaki görüþleri zikretmiþtir. Bu bölümde konu baþlýklarýnýn altýnda mezheplerin ortak görüþleri veya belli bir ekolün görüþleri verilir. Daha ziyade Mutezilî âlimlerin görüþlerine aðýrlýk verildiði bu kýsýmda diðer ekollere ve görüþlerine de yer verilmiþtir. Eser, imamet, kabir azabý, sýrat köprüsü, mizan, esma ve sýfat ve kelamullah konularýnda Mutezile ve Þia baþta olmak üzere diðer Ýslam fýrkalarýnýn görüþleriyle tamamlanýr.

Eþ‘arî, kitabýn mukaddimesinde önceki mezhepler tarihi yazarlarýnýn bazý yanlýþlar yaptýðýný söylerken kendisinin bundan kaçýnacaðýný açýklamýþtýr. Eþ‘arî, Ehli Sünnete mensup olduðu halde, mezhepler hakkýnda tarafsýz kalan ve ilmî zihniyetten ayrýlmayan ilk ve baþlýca bilgindir. Eþ‘arî’nin kendinden önceki müelliflere muhalefet ettiði þeylerde dikkat çeken husus, bu gibi eserlerde kelâm mücadelelerinin yürütülmesine taraftar olmamasýdýr. Mevcut bilgilerin tahrif edilmemesini, hasmýn sözüne ilaveler yapýlmamasýný ve onlarýn fikirlerini olduklarý gibi, hakikate yakýn bir surette göstermeyi amaç edinmiþtir. Eserde yapýlan þey, mezhepleri tasnif etmek ve sýralamak, sonra her mezhebin aldýðý unvandan hareket ederek isimlendirme sebeplerini, kime mensup olduklarýný göstermek ve her mezhebin diðerinden temeyyüz ettiði kendine has esaslarý tespit etmektir

Müellif, sadece vakýalarý nakletmekle yetinmiþtir. Ayrýca o, kendinden sonraki Sünnî mezhepler tarihi yazarlarýndan farklý olarak, 73 fýrka hadisine hiç deðinmemiþ ve kendisini bu sayýyla sýnýrlandýrmamýþtýr.

Ýmam Eþ’arî’nin bu eseri, Eþ’arî makalat geleneðinde önemli bir yer tutmakla birlikte geleneðin oluþmasý ve geliþmesinde Baðdadî ve Þehristânî kadar etkili olduðu söylenemez. Diðer taraftan Eþ’arî’nin böyle bir eseri kaleme almasý ve burada tarafsýz bir metot uygulamasýnda onun Mutezile ekolündeki geçmiþ deneyimlerinin etkili olduðu rahatlýkla ifade edilebilir. Aslýnda Eþ’arî, erken sayýlabilecek bir dönemde mezhepler tarihi eserlerinin hangi usulle yazýlmalarý gerektiði konusunda güzel bir örnek sunmuþtur. O, kendisinden önceki makalat yazarlarýnýn tarafsýz ve dürüst davranmadýklarýný, muhaliflerini kötülemek için en marjinal görüþleri onlar adýna naklettiklerini ve dahasý onlarýn görüþlerine bazý eklemeler yaparak çirkin bir tutum içinde olduklarýný belirtmiþtir. Eþ’arî, mezheplerin görüþlerini naklederken kendi kanaatini vermekten uzak durur ve ayrýca bu

görüþleri de eleþtirmez.

4. Malatî ve et-Tenbîh ve’r-redd Adlý Eseri

Fýkýh, kýraat ve mezhepler tarihi âlimi olan Ebü’l-Hüseyn Muhammed b. Ahmed el-Malatî et- Tarâifî (ö. 377/987) Malatya’da doðmuþ ve ilk tahsilini burada görmüþtür. Onun günümüze ulaþan tek eseri et-Tenbîh ve’r-redd ‘alâ ehli’l-ehvâ’sýdýr. Malatî eserinde, dalâlete düþmüþ Ýslâm fýrkalarýnýn sayýmýnda ümmetin 73 fýrkaya ayrýlacaðýný bildiren hadisteki sayýya sadýk kalmak için mezhepleri çeþitli þekillerde tasnif etmiþ, bu arada farklý tasnif ve tekrarlardan da kurtulamamýþtýr.

Malatî, 73 sayýsýna ulaþmak için Zenâdýka’nýn beþ gruptan, Cehmiyye’nin sekiz, Kaderiyye’nin yedi, Mürcie’nin on iki, Râfýzâ’nýn on beþ ve Harûriyye’nin yirmi beþ fýrkadan meydana geldiðini açýklamýþ ve bunlarýn görüþlerine yer vermiþtir. et-Tenbîh, henüz mezhepler tarihi literatürünün geliþmediði bir dönemde yazýldýðý için kendinden sonraki eserlere göre bazý farklýlýklar içermektedir.  Konumuz açýsýndan bu eserin orijinal yaný, Malatî’nin Ýslâm mezheplerini 73 fýrka hadisine göre tasnif etmiþ olmasýdýr. Malatî’nin bu yaklaþýmý, tam anlamýyla Baðdâdî’nin el-Fark’ýnda kendini bulmuþ ve Sünnî mezhepler tarihi yazýcýlýðýnda bir geleneðin baþlamasýna zemin hazýrlamýþtýr.

5. Abdülkâhir el-Baðdâdî ve el-Fark Beyne’l-Fýrak Adlý Eseri

Ebû Mansûr Abdülkâhir b. Tâhir et-Temîmî el-Baðdâdî (ö. 429/1037-38) meþhur bir Eþ‘arî kelâmcýsý ve mezhepler tarihi yazarýdýr. 350/961 yýlý civarýnda Baðdat’ta doðduðu kabul edilmektedir. Baðdat, Nisâbûr ve Ýsferâyin’de tahsil hayatýný sürdürmüþ ve döneminin tanýnmýþ âlimlerinden ders okumuþtur. Bilahare Nisâbûr ve Ýsferâyin’de müderrislik vazifelerinde bulunmuþ ve 429/1037-38 yýlýnda Ýsferâyin’de vefat etmiþtir. On yedi ayrý ilim dalýnda ders okuttuðu nakledilen Baðdâdî’nin, özellikle kelâm, mezhepler tarihi, fýkýh ve usûlü, edebiyat ve matematikte üstat kabul edildiði bildirilmiþtir.26 O, asýl þöhretini el-Fark beyne’l-fýrak ve Usûlü’d-dîn adlý eserleri ile kazanmýþtýr. Her iki eserinde de Ehli Sünnet akidesini kendine has bir üslûp ile tasnif etmiþ ve muhaliflere karþý bu akideyi titizlikle savunmuþtur. Onun en önemli eseri Ýslâm Mezhepleri Tarihi sahasýnda kaleme aldýðý ve kendisinden sonraki müelliflere kaynak teþkil eden el-Fark’ýdýr.

 Müellif bu eseriyle kendisinden sonra bu sahada eser telif edecek olan Ýsferâyînî ve Þehristânî gibi pek çok Sünnî âlime 73 fýrka hadisine göre eserlerini tertip etme hususunda örnek olmuþtur. Ayrýca Baðdâdî’nin ortaya koyduðu metot ve üslûp devam ettirilmiþ ve Ýslâmî fýrkalar; dalâlet ehli ve fýrka-i nâciye þeklinde iki ana grup halinde ele alýnýr olmuþtur.

el-Fark, beþ ana kýsýmdan oluþmaktadýr. Müellif, giriþte 73 fýrka hadisinin farklý rivayetlerini senetleriyle birlikte zikretmiþ ve bilahare genel bir deðerlendirme yapmýþtýr. Ýkinci kýsým iki bölümden oluþmaktadýr. Bunlarýn ilkinde “Ýslâm Ümmeti” ifadesinin açýklamasýný ve bu konudaki görüþleri vermiþ, ikincisinde ise ümmetin nasýl ihtilaf ettiði ve yetmiþ üç fýrkaya ayrýldýðýný açýklamýþtýr.

Buna göre Râfizîler yirmi, Hâriciler yirmi, Kaderiyye yirmi, Mürcie beþ, Neccâriyye üç, Bekriyye, Dýrâriyye, Cehmiyye ve Kerrâmiyye fýrkalarý birer olmak üzere yetmiþ iki, fýrka-i naciye ile birlikte yetmiþ üç sayýsýný bulmaktadýr. Baðdâdî, burada yetmiþ üçüncü fýrkanýn Sünnet ve Cemaat ehli olduðunu belirttikten sonra bunlarýn Hadis ve Rey sýnýflarýndan oluþtuðunu bildirmektedir. Baðdâdî, sapkýn fýrkalar (Fýraku’l-ehvâ) baþlýklý üçüncü kýsmý, sekiz bölüme ayýrmýþ ve burada alt kollarýyla beraber ana grup olarak; Râfizîler, Hâriciler, Kaderiyye-Mu‘tezile, Mürcie, Neccâriyye, Kerrâmiyye ve Müþebbihe ile birlikte Cehmiyye, Bekriyye ve Dýrariyye fýrkalarýný zikretmiþtir. Böylece Baðdâdî, 72 sapýk fýrkayý ve görüþlerini açýklamýþ olmaktadýr. Dördüncü kýsýmda Baðdâdî, Ýslâm’a mensup olmadýklarý halde Ýslâm’a nispet edilen fýrkalara yer vermiþ ve bu baðlamda; Sebeiyye, Beyâniyye, Harbiyye gibi yirmi aþýrý fýrkayý Ýslâm milleti tanýmýnýn dýþýnda deðerlendirmiþtir. Beþinci ve son kýsýmda Baðdâdî, “Kurtuluþa Eren Fýrka” (Fýrka-i Nâciye)’nin vasýflarýný, faziletlerini ve bunlarýn necatta olduklarýný açýklamýþtýr. Müellifin yedi bölüm halinde iþlediði bu kýsýmda; Ehli Sünnet ve’l-cemaatin kendi içindeki gruplarýna, imâmlarýna ve temel görüþlerine yer verilmiþtir.

6. Ýsferâyînî ve et-Tebsîr Adlý Eseri

Ebü’l-Muzaffer Þehfûr b. Tâhir el-Ýsferâyînî, V. (XI.) yüzyýlýn baþlarýnda Ýsferâyin’de doðdu. Abdülkâhir el-Baðdâdî’nin öðrencisi oldu ve onun kýzýyla evlendi. Selçuklu veziri Nizâmülmülk tarafýndan Tus’ta ders okutmakla görevlendirildi. Uzun süre müderrislik yaptýðý ve öðrenci yetiþtirdiði Tus’ta vefat etti (ö.471/1078).34 Hocasý Baðdâdî’nin etkisinde kaldýðý ve onu örnek aldýðý kabul edilmektedir.

 Müellif, kurtuluþa eren fýrkanýn Ehli Sünnet olduðunu ispat etmek üzere dinî delillerden baþka, bazý sosyolojik deliller de ileri sürmüþtür. Ona göre temel Ýslâmî eserlerin Sünnî âlimlerce yazýlmýþ olmasý ve bunlarýn Ýslâm aleminde yaygýnlýk kazanmasý, ayrýca dünyada mevcut mescit ve ribatlarýn çoðunun Sünnîlerce inþa edilmiþ olmasý bu mezhebin doðruluðunu kanýtlayýcý mahiyettedir.

Kitabýn mukaddimesi ilk ihtilaflara dairdir. Müellif, Râfizîlerden baþlamýþ ve sýrasýyla Kaderiyye, Mürcie, Neccâriyye, Dýrariyye, Bekriyye, Cehmiyye, Kerrâmiyye ve Müþebbihe, Gâliyye ve Bâtýnýyye fýrkalarýnýn görüþleriyle bunlarýn eleþtirilerine yer vermiþtir. Ayrýca putlara, yýldýzlara, ineðe tapanlar, Dehrîler, Mecûsiler, Brahmanlar gibi inanýþ ve düþüncelere de kýsaca temas etmiþtir. Bu yönüyle o, Ýslam fýrkalarýnýn yaný sýra diðer din ve mezheplere de yer vermek suretiyle hocasý Baðdâdî’den farklý bir usul geliþtirmiþ, bir bakýma Þehristânî’nin habercisi olmuþtur, denilebiir

.Ýsferâyînî, hocasý gibi ana fýrkalarý on grup halinde tasnif etmiþtir. Ancak fýrkalarýn tali kollarýnýn sayýmýnda bazý farklýlýklarýn olduðu görülmektedir. Müellif, ana fýrkalarý; Revâfýz, Havaric ve Kaderiyye mezheplerini yirmi, Mürcie’yi yedi fýrkaya ayýrmýþtýr. Bunlara Bekriyye, Neccâriyye, Dýrâriyye, Cehmiyye ve Kerrâmiyye ilave edilirse sayý 72 ikiyi bulmaktadýr. Bir de fýrka-i naciye eklenirse sayý tamam olmaktadýr.

7. Ýbn Hazm ve el-Fasl Adlý Eseri

Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Saîd b. Hazm el-Endelüsî el-Kurtubî (ö. 456/1064), Zâhirî mezhebinin en büyük temsilcisidir. Kurtuba’da, varlýklý bir ailenin çocuðu olarak dünyaya gelmiþtir. Babasýnýn vezirlik vazifesinde bulunmasý sebebiyle ilköðrenimini saray hocalarýndan almýþ, bilahare devrinin önemli âlimlerinden ilim tahsil etmiþtir. Ýbn Hazm, usulcü, fakih, muhaddis, tarihçi, edip ve þair olarak ün yapmýþ pek çok eser telif etmiþtir.

Ýbn Hazm’ýn el-Fasl’ýnda kendisinden önce dinler ve mezhepler hakkýnda yazýlmýþ eserleri, bazýlarýnýn hacimli ve anlaþýlmalarýnýn güç olmasý, bazýlarýnýn ise çok kýsa olmasý sebebiyle mezhepleri ve dinleri yeterince inceleyemedikleri ve eleþtiremediklerinden þikayet ederek dinler ve Ýslam fýrkalarýný ele alan ama bu tür eksiklikleri olmayan orta hacimde bir kitap yazmak istemiþtir. Bu yüzden eserinde Yahudilerin ve Hýristiyanlarýn kutsal kitaplarý ve Ýslam fýrkalarýnýn bazý görüþlerinin

eleþtirisi üzerinde yoðunlaþmýþ ve sataþmacý, sert ve katý bir üslup kullanmýþtýr Burada o, oldukça tarafsýz bir tutum sergilemiþ, ayrýca yaptýðý alýntýlarýn kaynaklarýný açýk bir þekilde belirtmiþtir. Halbuki Ýbn Hazm, ayný tarafsýzlýðý ve akademik üslubu Ýslam fýrkalarýna karþý göstermemiþtir.

Konularý itibarýyla el-Fasl, dört bölümde deðerlendirilebilir.

 Birinci bölüm, iki kýsýmdan oluþmaktadýr. Müellif, hakikatin bilgisine katkýda bulunacaðý düþüncesiyle önce epistemoloji ve ontoloji konularýna yer vermiþtir. Burada gerçeðin bilgisine ulaþtýran istidlal metotlarý üzerinde

durmuþ ve bu baðlamda ALLAH’ýn varlýðý ve alemin yaratýlmýþlýðý konularýnda çeþitli deliller zikretmiþtir.


MEZHEP. TARÝHÝ 3 DEVAM

Ýkinci bölümde Ýbn Hazm, Yahudilerin ve Hýristiyanlarýn kutsal kitaplarý Tevrat ve Ýncil’in tahrif edildiði meselesini ele alýr, bu kitaplarýn metinlerinden yola çýkarak kendi içlerinde barýndýrdýklarý tutarsýzlýklarý, tezatlarý ve çeliþkileri ortaya koyar. Bilahare Tevrat’ýn tahrif ediliþ sürecini deðerlendirir.

Üçüncü bölümde ise Ýncillerin içeriði hakkýnda geniþ bilgi verir. Burada mevcut Ýncillerle Tevrat’ýn mukayesesini yapar ve aralarýndaki çeliþkileri ortaya koyar. Kýrk üç fasýlda incelediði bu çeliþkilerden hareketle Ýnciller’in Hýristiyan azizleri tarafýndan yazýldýðý sonucuna varýr.

Dördüncü bölüm Ýslâm mezheplerine ayrýlmýþtýr. Müellif burada Ýslam mezheplerini Ehli Sünnet, Mûtezile, Mürcie, Þia ve Havaric olarak sýralar ve bunlarý doðruya en yakýn mezhep olarak kabul ettiði Ehli Sünnete yakýnlýklarýna göre deðerlendirir.

el-Fasl’ý diðer Ýslam Mezhepleri Tarihi kaynaklarýndan ayýran bazý özellikleri þöylece özetlemek mümkündür:

 ý) Ýbn Hazm, 73 fýrka rivayetini isnat açýsýndan sahih kabul etmemiþ ve eserini buna göre

tasnif etmemiþtir.

 ýý) Ýslam fýrkalarýnýn Ýslam’a uygunluðunu Ehli Sünnete yakýnlýk veya uzaklýkla

ölçmeye çalýþmýþtýr.

 ýýý) Ýslam mezheplerini iki kýsma ayýrmýþ; Ehli sünnet ve Ehli Bid’at þeklinde tasnif etmiþtir.

ýv) Her fýrkanýn kendine özgü ana fikrini belirlemiþtir. Ona göre Mürcie fýrkasýný bir mezhep yapan temel unsur, iman konusundaki görüþlerdir. Yine Mutezileyi diðerlerinden ayýran temel esas tevhit ve sýfatullah konusundaki görüþleri; Þia’yý diðerlerinden ayýran temel umde, imamet ve ashabýn fazileti meselesidir.

 v) Ýbn Hazm, yaþadýðý dönemde Endülüs’te var olan Mutezile, Hadis Taraftarlarý, Þia ve Haricileri mezhep ve taraftarlarý hakkýnda diðer kaynaklarda bulunmayan bazý önemli bilgiler vermektedir

 vý) Mezheplerin ortaya çýkýþ ve geliþimlerinde etkili olan unsurlar hakkýnda deðerli bilgiler verir.

  výý) Ýslam içi gruplarý ve diðer dinlerin mezheplerini kendi içlerinde mukayeseler yaparak deðerlendirir.

 výýý) Ýbn Hazm, mezhepler, kurucularý ve fikirleri hakkýnda tarihsel geliþim sürecine göre bilgi vermez. Fýrkalarý mezhepler tarihi yönteminden ziyade bir kelamcý algýlar ve fikirlerin teþekkül sürecinden söz etmez.

8. Þehristânî ve el-Milel ve’n-nihal Adlý Eseri

Ebü’l-Feth Muhammed b. Abdülkerim b. Ahmed (469-1076/548-1153), orta çað Ýslâm dünyasýnýn önemli düþünürlerinden biridir. Horasan’ýn Þehristan köyünde dünyaya gelmiþti. En önemli eserleri el-Milel ve’n-nihal ile Nihâyetü’l-ikdâm’dýr. el-Milel, Felsefe, Kelam, Mezhepler ve Dinler Tarihi sahasýnda kaynak kabul edilmiþtir. Buna ilaveten Ýslam toplumlarýnýn tarihi seyri içinde geliþen olaylarý konu edinmesi ve açýklamasý bakýmýndan da Ýslam düþüncesinde geliþip olgunlaþan Kelam, Ýslam Felsefesi, Din Sosyolojisi vs. temel dinî bilimler için de vazgeçilmez olup, bu yönüyle önemli bir Ýslam klasiðidir.

Þehristânî, eserin giriþini beþ mukaddimeye ayýrmýþ ve burada öncelikle kendi usûl ve metodunu belirtmiþ, eseri niçin telif ettiðini ve yazarken nelere dikkat ettiðini açýklamýþtýr. O, eserinin baþlangýcýna yazdýðý bu beþ mukaddime ile usul geleneðini baþlatan ilk Ýslam bilginlerindendir. Bu sebeple el-Milel, tertip ve tasnif açýsýndan, derli-toplu olmasý ve kolay faydalanýlmasý bakýmýndan Ýslam mezhepleri, dinler ve felsefî ekoller hakkýnda daha önce yazýlanlarýn en iyisi kabul edilmektedir.

Birinci mukaddimede; insanlarý fikir ve mezheplere göre tasnif etmiþtir. Buna göre insanlar; din ve millet sahibi olanlar ile re’y ve heva sahibi olanlar þeklinde iki gruba ayrýlýrlar. Din sahiplerinden maksat; Mecûsiler, Yahudiler, Hýristiyanlar ve Müslümanlardýr. Re’y ve heva sahipleri ise dehrî filozoflar, Sabiîler, yýldýzlara ve putlara tapanlar, Brahmanlar gibi gruplardýr. Þehristânî, bunlarýn her birinin kendi içinde pek çok sýnýfa ayrýldýðýný da bildirmiþtir. Re’y ve heva sahibi fýrkalarýn hepsini tespit etmenin mümkün olmadýðýný, ancak din sahiplerinin 73 fýrka hadisine göre tasnifinin mümkün olduðunu bildirdikten sonra “Mecûsiler yetmiþ, Yahudiler yetmiþ bir, Hýristiyanlar yetmiþ iki ve Müslümanlar ise yetmiþ üç fýrkaya ayrýlmýþlardýr. Bu fýrkalar içinde necat bulacak olan yalnýz biridir”

 Þehristânî, söz konusu haberde zikredilen rakamý hakiki anlamýnda almýþ ve bu þekilde mezhepleri tasnif etme gayreti içine girmiþtir. Bununla birlikte, -eserin geneline bakýldýðýnda-, Mecûsi, Yahudi ve Hýristiyanlarýn mezheplerini sayarken söz konusu sayýlara ulaþamadýðý, Ýslâm mezheplerinde ise fýrkalarý yetmiþ üç sayýsýnda donduramadýðý görülmektedir.

Ýkinci mukaddimede müellif, mezhepler tarihçilerinin mezheplerin sayýsýný belirlemede sabit ve deðiþmez bir ölçüt ortaya koyamadýklarýndan þikayet etmiþ ve kendisince Ýslâm fýrkalarýnýn tasnifinde dayandýðý kurallarý açýklamýþtýr.

 Üçüncü mukaddimede, insanlar arasýnda zuhur eden ilk ihtilafa, teklifin hikmetine, kötülük problemine vb. hususlara yer vermiþtir.

 Dördüncü mukaddimede, Ýslâm ümmeti arasýnda zuhur eden ihtilaflar üzerinde durmuþ, bunlarý Hz. Peygamberin saðlýðýndan baþlatarak Hz. Ali’nin hilafetine kadar getirmiþtir

 Beþinci ve son mukaddimede ise, kitabýn telif usulü ve tertibi konularýnda bilgi vermiþtir. Müellif, kitâbî dinlere mensup olanlarý Müslümanlar, Ehli Kitap ve kitap benzerine sahip olanlar þeklinde üç gruba ayýrmýþ ve eserini bu plan üzere tasnif etmiþtir. Birinci kýsýmda Ýslâm mezheplerini ele almýþtýr. Buna göre Mûtezile, Cebriyye, Sýfatiyye, Hariciler, Mürcie, Þia ve Galiyye’yi ele alýp bu zümrelerin alt kollarýný ve düþüncelerini ortaya koymuþtur. Ýkinci kýsýmda Yahudi ve Hýristiyan mezheplerini ele alýp incelemiþtir. Ayrýca bu kýsýmda Mecusilere de yer vermiþtir. Üçüncü kýsýmda ise Sabîiler, Ashâbu’r-ruhâniyat, Ashâbu’l-heyâkil ve’l-eþhas ile Harraniyye ele alýnýp incelenmiþtir. Daha sonraki bölümde “Felâsife” baþlýðý altýnda Yunan ve Ýslâm filozoflarýndan bahsedilmekte, bunu takip eden bölümde Cahiliye dönemi Arap inançlarý, adet ve gelenekleri ele alýnmakta, en son bölümde de

Hint dinleri ve filozoflarýna yer verilerek eser bitirilmektedir.

9. Fahreddin er-Râzî ve Ý‘tikâdü’l-fýrak Adlý Eseri

Ýslam düþünce tarihinin en önemli þahsiyetlerinden biri olan Fahreddin er-Râzî’nin (606/1208) diðer Ýslamî ilimlerde olduðu gibi, hem doðrudan mezhepler tarihi sahasýnda yazdýðý eserler hem de diðer eserlerinde Ýslam mezhepleri hakkýnda verdiði bilgiler sebebiyle mezhepler tarihi yazýcýlýðýnda da ayrý bir yerinin olduðu rahatlýkla söylenebilir. Râzî’nin yaþadýðý çað, Ýslam kültürü ve dini ilimler açýsýndan kendinden sonraki dönemlerle kýyaslandýðýnda oldukça iyi durumdadýr.

  Razi’nin hayatýnda münazaralarýn ayrý bir yeri vardýr. Özellikle yaþadýðý coðrafyada etkili olan baþta Kerrâmiyye, Mutezile, Þia ve Batýniyye mensubu âlimlerle de tartýþmýþtýr. Râzî, sadece Kerrâmiyye, Mutezile gibi mezhepleri ve diðer inanç mensuplarýný deðil, ayný zamanda Þehristânî’yi, yeri geldiðinde kendi mezhebi olan Eþ’ariliði, hatta Ýmam Eþ’arî’yi bile tenkit etmekten kaçýnmamýþtýr.

Fahreddin er-Râzî (ö.606/1209), Ý’tikâdu fýraki’l-müslimîn ve’l-müþrikîn adlý eserinde, belli baþlý Ýslâmî fýrkalarla Yahudilik, Hýristiyanlýk, Mecûsilik, Senevîlik, Sabiîlik gibi Ýslâm dýþý din ve mezheplere dair bilgi vermektedir. Râzî’nin Ýtikâdât’ý da bu edebiyatýn devamý mahiyetinde kaleme alýnmýþ eserlerden biri olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte Ýtikâdât’ý bu alanýn hacimli eserleriyle ayný kefeye koymak isabetli olmaz..

. Ýtikâdât’ýn içeriði Þehristâni’nin el-Milel ve’n-nihal isimli eserine benzediðini söylemek mümkünse de bunun mutlak manada bir benzerlik olmadýðýný özellikle vurgulamalýyýz. Zira o, Þehristânî’nin deðindiði Hind dinlerinin hiç birine temas etmemiþtir. Ýtikâdât’ýn muhtevasý dikkate alýndýðýnda, Râzî’nin diðer milel ve nihal müelliflerinden ne ölçüde etkilendiði daha belirgin bir þekilde ortaya çýkmaktadýr.

Ýki kýsýmdan oluþan eserin ilk bölümünde Ýslam fýrkalarýný ele almýþtýr. Bu bölüm, Mûtezile, Havaric, Rafiziler, Müþebbihe, Kerramiyye, Cebriyye, Mürcie, Sufiyye ile Ýslam’a nisbet edilen fýrkalar ve son olarak da Ýslam’dan kesin olarak çýkmýþ fýrkalar þeklinde on babtan oluþmaktadýr.

 Eserin ikinci bölümünde ise, Yahudilik, Hýristiyanlýk, Mecûsilik, Senevîlik, Sabiîlik ve felasife ele alýnmýþtýr. Mezheplerin görüþlerini sadece nakletmesi ve Sûfiyye’yi müstakil bir itikadî fýrka olarak zikretmesi orijinal yönünü oluþturmaktadýr.

Ýtikâdât’ý muhteva açýsýndan farklý kýlan ve kendi türündeki diðer eserlerden ayýran en belirgin özelliklerden biri de sûfîler için bir bölümün ayrýlmýþ olmasýdýr. Sûfîleri altý gruba ayýran Razi, bunlardan dördünü Sünnîlik içerisinde deðerlendirirken kalan ikisini Râfizî ve Bâtýnî sýnýfýna dâhil eder.

 Hatta bu fýrkalarýn kurucularý arasýnda hoca-talebe iliþkisi de bulunabilir. Böyle bir durumda Râzî, önce hocanýn daha sonra da bir veya birkaç noktada kendisine muhalefet eden talebenin fýrkasýný zikreder.

Râzî’nin, eserini mümkün olduðu kadar tarafsýz gözle kaleme almaya gayret ettiðini, kendinden önceki birçok yazarýn, özellikle de Baðdâdî’nin yaptýðý gibi görüþlerini diðer fýrkalarý ret mahiyetinde serdetmediðini söyleyebiliriz.

 O, fýrkalarýn görüþlerini en temel vasýflarýný ortaya koyarak anlatmaya çalýþýrken, en aþýrýlarý hakkýnda dahi ölçüsüz ifadeler kullanmaktan sarfý nazar eden bir tavýr sergilemiþtir. Bu yaklaþým, Ýtikâdât’ta kullanýlan üslubun en belirgin vasfý olarak göze çarpmaktadýr.

Ne var ki o da, yeri geldiðinde kendince bir takým deðerlendirmelerde bulunarak Sünnî bakýþ açýsýný ortaya koymaktan, bu bakýþ açýsýný kýstas olarak kabul etmekten kendini alamamýþtýr. Sonuç olarak, Râzî, Ýtikâd adlý esrini yazarken kelamcý kimliðini bir tarafa býrakmýþ, Ýslam fýrkalarýný olabildiðince tarafsýz bir bakýþ açýsýyla ortaya koymaya çalýþmýþtýr. Fýrkalar hakkýnda çok belirgin sayýlabilecek nitelemelerden kaçýnarak onlarý kronolojik düzen içinde bir tarihçi hassasiyeti ile ele almaya özen göstermiþtir. Sûfîleri ayrý bir fýrka olarak zikretmesi, onun eserini bu alandaki diðer eserlerden ayýran bariz bir vasýf olarak öne çýkmaktadýr. Ýtikâdât, bir mezhepler tarihi eseri olarak küçük sayýlabilecek hacmine raðmen, Ýslam düþünce tarihinde fýrka olarak isimlendirilen gruplarýn büyük çoðunluðuna yer vermiþtir. Öte taraftan Râzî’nin, eserini yazarken fýrkalarýn doðuþunda etkili

olan tarihî ve siyasî þartlara aldýrýþ etmemesi ve fýrkalarýn ortaya çýkýþýný sadece bir þahsa baðlamasý önemli bir eksiklik olarak göze çarpar.

****

Þüphesiz Ýslam Mezhepleri Tarihi kaynaklarýný yukarýda zikredilen eserlerle sýnýrlandýrmak mümkün deðildir. Burada söz konusu kaynaklarýn meþhur olanlarý tanýtýlmaya çalýþýlmýþtýr. Sonuç olarak mezheplerle ilgili müstakil eserlerin genel özellikleri þu þekilde özetlenebilir:

ý. Söz konusu eserlerin tamamý mezhep ve fýrkalarýn tarihî geliþimini göstermekten uzaktýr. Bu noksanlýða muhtemelen eserlerin yazýlýþ gayeleri sebep olmuþtur. Zira Eþ‘arî ile kýsmen Þehristanî’nin

eserleri hariç diðer bütün eserler muhaliflerin görüþlerini reddetmek için kaleme alýnmýþtýr. Bundan dolayý da mezhep ve fýrkalarýn tarihi geliþimine göre tam bir tanýtýmý yapýlamamýþtýr.

ýý. Eserlerde takip edilen metot ve mezheplerin ele alýnýþ usulleri deðiþiktir. Bunlarýn bir kýsmýnda; a) ya meseleler-konular esas alýnmak suretiyle her fýrka veya þahsýn konu ile ilgili görüþlerini açýklanmýþ, b) ya da mezhep, fýrka veya din kurucularý ve mensuplarý esas alýnarak önce mezhep, fýrka veya þahýs isimleri zikredilmiþ sonra bunlarýn görüþleri açýklanmýþtýr.

ýýý. Eserlerin tertip ve tasniflerinde de farklýlýk bulunmaktadýr. Bazý müellifler, fýrka ve mezhepleri tarihî seyir içinde doðuþ sýrasýna göre tasnif ederek Haricîler’le baþlatmýþ, bir kýsmý ise yine ayný metotla Þia ile baþlatmýþtýr. Bir kýsým müellifler, fýrkalarý, görüþlerinin doðruluk ve yanlýþlýðýna; bir kýsmý, Ýslâm’dan olmayan mezheplerden baþlayarak dinî olmayan felsefî veya siyasî fýrkalara ve müslüman olmayan fýrkalara geçmiþ sonra da müslüman fýrkalarý anlatmýþtýr. Bir kýsmý da, Baðdâdî’nin yaptýðý gibi, Ýslâm’dan olan-olmayan fýrkalarla baþlamýþ, sonra sapýk fýrkalara geçmiþ, daha sonra Ýslâm’a nispet edildiði halde Ýslâm’dan olmayan fýrkalarý ve en sonunda Ehli Sünneti anlatmýþtýr.

ýv. Bu eserlerin hepsinde fýrka ve mezheplerin sayýlarý farklýdýr. Yukarýda da yeri geldiðince ifade edildiði üzere bazý müellifler, “ümmetin 73 fýrkaya ayrýlacaðý” þeklindeki hadis rivayetini sahih kabul ederek eserlerini telif etmiþler ve bu sayýyý tutturabilmek için büyük gayret sarf etmiþlerdir. Ancak bunda pek çoðu baþarýlý olamamýþlardýr. Zira sadece ana mezhepler esas alýndýðýnda bunlarýn sayýlarý on beþi aþmamakta, alt kollar da hesaba katýldýðýnda mezheplerin sayýsý hadiste zikredilen 73 rakamýný çok geçmektedir. Baðdadî, Ýsferâyînî ve Þehristânî’nin eserleri böyledir. Eþ’arî, Nevbahtî, Kummî, Ýbn Hazm gibi bazý mezhepler tarihi yazarlarý ise söz konusu hadisi esas almamýþtýr. Dolayýsýyla bu müelliflerin mezheplerin sayýsýný sýnýrlamak gibi bir endiþesi olmamýþtýr


radyobeyan