Mezhepler Tarihi 5.Hafta By: zahdem Date: 11 Mart 2010, 11:13:50
ÝLK ÝHTÝLAFLAR
Müslümanlar arasýnda daha Hz. Peygamber’in saðlýðýnda ve Hz. Ebû Bekir zamanýnda bazý ihtilaflar meydana gelmiþ, fakat bunlar kýsa zamanda çözümlenmiþtir. Bu ihtilaflarýn çoðunun mezheplerin ortaya çýkýþýnda doðrudan etkisi olmasa bile yine de bazý Müslümanlarýn içinde bir ukde olarak kalmýþ ve zaman içinde çeþitli vesilelerle farklý þekillerde gün yüzüne çýktýklarý görülmüþtür.
Þehristânî, henüz Hz. Peygamberin saðlýðýnda zuhur eden bir takým ihtilaflardan söz ederek bunlarýn münafýklar tarafýndan ortaya atýldýðýný belirtmiþtir. O, bu durumu þöyle ifade etmiþtir: “Bu ümmet içinde ortaya çýkan bütün þüpheler, Hz. Peygamber’in zamanýndaki münafýklar tarafýndan ortaya atýlmýþtýr. Çünkü onlar, Hz. Peygamber’in emrettiði ve yasakladýðý konularda, onun hükmünden hoþnut olmadýlar, fikir beyan edilmemesi gereken konularda deðiþik sözler söylediler, dalýnmasý ve soru sorulmasý menedilen konularda sualler sordular, mücadele edilmesi câiz görülmeyen hususlarda batýla dayanarak mücadele ettiler.”Burada Þehristânî, Hz. Peygamberi adaletsizlikle itham eden Zü’l-Huveysýra et-Temîmî’yi örnek olarak zikretmiþtir. Ganimetlerin paylaþýlmasý sýrasýnda Zü’l- Huveysýra Hz. Peygambere, “Ey Muhammed adaletli davran, sen adil davranmadýn” deyince Hz. Peygamber “ Ben adil davranmazsam, kim adil davranýr?” dedikten sonra bu lanetli adam döndü ve “ Bu ALLAH’ýn rýzasý gözetilerek yapýlan bir taksim deðildir” dedi. Bu davranýþ, Hz. Peygamber’e karþý
açýk bir isyandý. Bu olayýn akabinde Hz. Peygamber “Bu kiþinin cinsinden öyle bir kavim türeyecek ki, onlar okun yaydan çýkýp uzaklaþtýðý gibi, dinden çýkacaklardýr... ” buyurdu.
Hz. Peygamber’in ölüm hastalýðý ve ölümünden sonra ashap arasýnda ortaya çýkan ihtilaflara gelince; bunlar belirtildiði üzere içtihada dayanan ihtilaflardýr, deðiþik fikirler ileri sürmenin temelinde þeriatýn ve dinin gereklerinin yerine getirilmesi ve devam ettirilmesi gayesi vardýr. Hz. Peygamberin hayatýnýn son zamanlarýnda zuhur eden ihtilaflardan bazýlarý þöyledir:
A-Hz. Peygamber Döneminde Zuhur Eden Ýhtilaflar
1- Kalem-Kýrtas Hadisesi
Buhârî ve Müslim’in kaydettiðine göre ALLAH Elçisinin ölüm hastalýðý þiddetlendiðinde “bana bir divit ve kaðýt getirin de size bir kitap yazdýrayým ki, benden sonra þaþkýnlýða düþmeyesiniz” buyurmuþtur. Bunun üzerine orada bululanlar kendi aralarýnda tartýþmaya baþlamýþlar; bir kýsmý Hz. Peygamber’in emrinin yerine getirilmesini; bir kýsmý ise ALLAH’ýn Kitabý ve Resulünün sünnetinin Müslümanlara yeterli olduðu ve hastalýðýnýn þiddetinden dolayý Resulullah’ýn þuurunun yerinde olmadýðý gerekçesiyle kaðýt-kalem getirilmesine gerek olmadýðýný ileri sürmüþtür. Nitekim kâðýt-kalem getirilmesine gerek olmadýðýný ileri sürenler arasýnda bulunan Hz. Ömer, “Resulullah’ýn ýstýrabý arttý, bize ALLAH’ýn kitabý yeter” deyince gürültüler çoðaldý. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Benim yanýmdan kalkýp gidiniz, huzurumda tartýþmanýz uygun deðil.” buyurmuþtur. Sonrasýnda Ýbn Abbas, o
ne büyük musibettir ki Hz. Peygamber’in bizim için yazdýracaðý kitaba mani oldu, demiþtir. Bazý kaynaklarda belirtildiði üzere Hz. Peygamber, yanýnda tartýþanlarý uzaklaþtýrmýþ, sonra da vasiyetini
sözlü olarak yapmýþ ve üç hususun gerçekleþtirilmesini istemiþtir. Buna göre ALLAH Elçisi, Arap yarýmadasýnda hiçbir gayr-i müslimin oturmasýna izin verilmemesini ve muhtelif kabileler tarafýndan gönderilen elçilerin kendi zamanýnda olduðu gibi hürmetle ve nezaketle karþýlanmalarýný tavsiye etmiþtir. Ancak ravi üçüncü tavsiyeyi unuttuðunu belirtmiþtir.
Hz. Peygamber’in vefatýndan sonra, özellikle mezheplerin teþekkül sürecinde bazý gruplar tarafýndan yukarda özetle nakledilen kalemkýrtas hadisesi kendi haklýlýklarýna bir delil olarak kullanýlmýþtýr. Nitekim Þii çevreler, Hz.Peygamberin vefatýndan hemen sonra Hz. Ali’nin halife olmasý gerektiðini iddia ederken söz konusu rivayeti de delil olarak ileri sürerler ve ravinin unuttuðu üçüncü tavsiyenin bu tayin konusu olduðunu dile getirirler.
2- Usâme b. Zeyd Ordusu Meselesi
Hz. Peygamberin ölüm hastalýðý sýrasýndaki bir diðer önemli ihtilaf Üsâme ordusu konusunda oldu. Nitekim ALLAH Elçisi, “Üsâme’nin ordusunu hazýrlayýn, ondan dönene ALLAH lanet etsin”buyurarak Üsâme b. Zeyd komutasýndaki ordunun teçhiz edilmesini ve beklenmeksizin sefere çýkýlmasýný emretmiþti. Ashabýn bir kýsmý Hz. Peygamber’in emrinin yerine getirmesini istemiþ; bir kýsmý ise Hz. Peygamber’in hastalýðýnýn iyice aðýrlaþmasý ve gidip de döndüklerinde onu görememe endiþesiyle Resulullah’ýn durumu belli oluncaya kadar seferin tehir edilmesini istemiþti. Netice de Hz. Ebû Bekir’in ýsrarlý çýkýþý sonrasýnda Üsâme ordusunun sefere çýkmasýyla anlaþmazlýk çözülmüþ oldu.
3- Hz. Peygamber’in Vefat Ettiðinden Þüpheye Düþülmesi
Hz. Peygamber’in vefat ettiði haberi ashab arasýnda yayýlýnca birçok müslüman derin bir üzüntü ve ümitsizliðe kapýlmýþ, hatta bazýlarý onun vefat ettiðinden þüphe etmiþ, vefatýný âdeta kabullenemez olmuþlardý. Hz. Ömer bu haberden çok sarsýlmýþ ve “kim Hz. Muhammed öldü derse onu þu kýlýcýmla öldürürüm. O, Ýsa b. Meryem’in göðe çekiliþi gibi semaya kaldýrýlmýþtýr.” demiþtir. Durum Hz. Ebû Bekir’e ulaþýnca o insanlara hitap ederek “Þüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.”(Zümer 39/30) meâlindeki ayeti okuduktan sonra “Kim Muhammed’e tapýyorsa þüphesiz Muhammed ölmüþtür. Kim de Muhammed’in Rabbine tapýyorsa þüphesiz O, hayy’dýr, hiç ölmez.” dedikten sonra sahabe ikna olmuþtur.
4- Hz. Peygamber’in Defnedileceði Yer Meselesi
Muhacirler, Resulullah’ýn doðup büyüdüðü, peygamber olarak gönderildiði, soyunun ve dedesi Hz. Ýsmail’in kabrinin bulunduðu yer olmasý açýsýndan Mekke’ye; Ensar, Medine’ye; bazsahabe ise Beytü’l-Makdis’e (Kudüs) defnedilmesini teklif etmiþlerdi. Netice Hz. Ebû Bekir’in “Peygamberler vefat ettikleri yere gömülürler” hadisini hatýrlatmasý üzerine Resulullah vefat etmiþ olduðu Hz. Aiþe’nin odasýna defnedilmiþ, böylece mesele çözüme kavuþmuþtur.
5- Ýmâmet-Hilafet Meselesi
Hz. Peygamber’in vefatýndan sonra Hz. Ali ve Hz. Abbas ve diðer ehl-i beyt mensuplarý Resulullah’ýn tekfin ve teçhiz iþleri ile meþgul oluyorken sahabeden Ensar’ýn bazý ileri gelenleri Benî Sâid sakîfe’sinde toplanarak Resulullah’tan sonra devlet yönetimine kimin geçeceðini kendi aralarýnda tartýþmýþlardý. Ensar kendi içinde Evs ve Hazreç kabilelerinden oluþtuðu için her iki kabile de halifenin kendilerinden olmasýný istiyordu. Hazreç kabilesinin reisi Sa`d bin Ubade de karar kýldýlar. Durumdan haberdar edilen Hz. Ebû Bekir, yanýna Ömer ve Ebû Ubeyde b. Cerrah’ý alarak Ensar’ýn toplandýðý yere gelmiþti. Ensar ile Muhacirler arasýnda yapýlan görüþmeler neticesinde Hz. Ebû Bekir’in “imamlar Kureyþ’ten olur” hadisini nakletmesi meselenin çözülmesini saðlamýþtý. Ensar, halifenin Kureyþ’ten olmasýna razý olunca Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir’i aday göstererek orada hemen ona
biat etmiþ, peþinden diðerleri biat ederek Ebu Bekir’in halife seçilmesi saðlanmýþtý. Daha sonra Ebu Bekir mescide gelerek Müslümanlarýn biatýný kabul etmiþtir.
Hz. Osman’ýn þehit edilmesinin akabinde hilafet meselesi bütün hararetiyle Müslümanlarýn gündemine oturmuþ; gerek halifenin kimliði ve özellikleri, gerekse iþ baþýna geliþ yöntemi konusunda ciddi tartýþmalar vuku bulmuþtur. Bu tartýþmalar kýsa bir zaman içinde köklü ayrýþmalara zemin hazýrlamýþtýr.
B- Hz. Ebû Bekir’in Hilafet Döneminde Zuhur Eden Ýhtilaflar
Hz. Ebû Bekir’in hilafet döneminde de ilk ihtilaflar olarak kabul edilen bazý hadiseler meydana gelmiþtir. Bunlar þu þekilde özetlenebilir:
1- Zekat Vermekten Kaçýnanlar Meselesi
Resulullah’ýn (s.a.v.) vefatýndan sonra Hz. Ebû Bekir’in hilafet döneminde bazý kabile mensuplarý zekat vermek istememiþlerdi. Bu hadise üzerine ashab arasýnda bunlara karþý nasýl bir tutum takýnýlacaðýna dair görüþ ayrýlýklarý ortaya çýkmýþtý. Hz. Ömer’in de dahil olduðu bir grup, Resulullah’ýn “Ben, insanlarla ALLAH’tan baþka ilah yoktur ve Muhammed ALLAH’ýn elçisidir deyinceye, namazý kýlýncaya ve zekatý verinceye kadar savaþmakla emrolundum. Bunu yaptýklarý zaman canlarý ve mallarýný benden korumuþ olurlar.”hadisini delil getirmiþlerdi.
Hz. Ebû Bekir ise ayný hadisin devamýnda yer alan “illâ bi hakkihâ...” ifadelerini kendi görüþüne delil getirmiþ sonra da “ALLAH’a yemin ederim ki namaz ile zekat arasýnda ayýrým yapanlarla mutlaka savaþacaðým. Çünkü zekat, malýn hakkýdýr. Yemin ederim ki Resulullah’a zekat verdikleri halde bana zekat vermekten geri duranlarla savaþacaðým.” diyerek bu konudaki kararlýlýðýný ortaya koymuþ, Hz. Ömer de ikna olmuþtu. Böylece mesele çözüme kavuþturularak zekat vermeyenlerle savaþýlmýþtý.
2- Resulullah’ýn Mirasý Meselesi
Resullullah’ýn (s.a.v.) þahsýna ait olan Medine ve Fedek arazisi ile Hayber’deki humus arazilerinin mirasçýlarýna taksimi için Hz. Fatýma ve Hz. Abbas bizzat Hz. Ebû Bekir’den Resusullah’ýn mirasýný istemiþlerdi. Hz. Ebû Bekir ise “Biz peygamberler miras býrakmayýz. Bizden kalanlarýn hepsi sadakadýr. Muhammed ailesi bu maldan sadece yiyebilirler.” hadisini delil getirerek Hz. Fatýma ve Hz. Abbas’ýn isteðini geri çevirmiþtir. Hz. Ebû Bekir daha sonra Fedek arazisini beytü’l-mala vakfetmiþtir.
3- Kur’an’ýn Kitap Haline Getirilmesi Meselesi
Hz. Ebû Bekir zamanýnda yapýlan savaþlarda Kur’an hafýzlarý da öldükleri için hafýzlarýn sayýlarý gittikçe azalýyordu. Bu durum Hz. Ömer’i son derece endiþelendirmiþ, Ebû Bekir’e gelerek Kur’an ayetlerinin bir kitap haline getirilmesini teklif etmiþti. Hz. Ebû Bekir ise Resulullah’ýn böyle bir þey yapmamýþ olduðunu söyleyerek bundan kaçýnmýþtý. Fakat diðer sahabenin de Hz. Ömer’in teklifini uygun ve doðru bulmalarý üzerine Hz. Ebû Bekir ikna edilmiþti. Böylelikle halifenin emriyle daðýnýk halde bulunan Kur’an ayetleri toplanarak bir kitap haline getirilmiþtir.
****
Hz. Ebû Bekir, kendisinden sonra Ömer’in halife olmasýný tavsiye etmiþ ve Müslümanlar Hz. Ömer’i halife olarak tanýmýþlardý. Hz. Ömer’in ölümünü takiben þûrâ üyeleri Osman b. Affan’a biat hususunda ittifak ettiler. Hz. Osman’ýn zamanýnda ortaya çýkan ve kendisinin sorumlu tutulduðu pek çok hadisede Ümeyyeoðullarýnýn dahli ve rolü vardýr. Hz. Osman’ýn yaptýðý iþlerden biri, Hz. Peygamber zamanýnda Medine’den kovulmuþ olmasý sebebiyle Hz. Peygamber’in tardettiði kiþi diye anýlan Hakem b. Ümeyye’yi kendi halifeliði devresinde Medine’ye getirmesidir. Ayrýca Ebû Zer el-Gýfârî’yi Rebeze’ye sürmesi, kendi kýzýný Mervan b. el-Hakem’le evlendirmesi ve ona miktarý 200.000 dinara balið olan Ýfrikiyye ganimetlerini teslim etmesi de Müslümanlar arasýnda hoþnutsuzluða sebebiyet vermiþtir. Hz. Osman’ýn aleyhinde kullanýlan bir diðer olay da, Hz.Peygamber’in kanýný heder saydýðý, süt kardeþi Abdullah b Sa’d b. Ebi Serh’i barýndýrmasý ve onu bütün çevresi dahil Mýsýr’a; Abdullah b. Âmir’i de kendisinin mes’ul tutulduðu bir çok olay çýkardýðý Basra’ya vali tayin etmesidir. Halbuki bunlarýn hepsi zor gününde Hz. Osman’ý yalnýz býrakmýþlar ve sonuçta evinde mazlum olarak öldürülmüþtür. Bu zulümden dolayý henüz sönmemiþ bir fitne ortaya çýkmýþ bulunmaktadýr.
radyobeyan